19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
EKONOMİ [email protected] 1110 TEMMUZ 2019 ÇARŞAMBA Emekçiye sefalet ücretiTürkİş: Teklifin konuşulabilir bir yanı yok. Ya masa başında anlaşacağız ya da greve gideceğiz yüzde 5+4 zam teklifi İki yılda elektriğe yüzde 50, çaya, şekere, tüpe yüzde 3540 zam gelirken, hükümet kamu işçisine mutfak masraflarını bile karşılayamayacağı zam teklif etti. Türkİş Başkanı Atalay, “Enflasyonun yüzde 17 olduğu yerde, bize ‘yüzde 5’ diyorlar. Teşekkür ettik, kalktık” dedi. Kamu işçilerinin zam pazarlığında hükümet ve Türkİş arasındaki görüş zam var. Enflasyonun bizim hesabımıza göre yüzde 17 olduğu yerde, bize ‘yüzde 5’ diyorlar. meden sonuç çıkmadı. Biz de Sayın Bakana teşekkür et Türkİş Genel Başkanı Ergün tik” diye konuştu. Ocak ayında Atalay “Hükümet ilk 6 ay için 3 bin 400 lira net maaş alan bir yüzde 5, ikinci 6 ay için yüzde işçinin vergi kesintisi nedeniy 4 önerdi. 3 bin 500 le temmuzda net 3 bin 215 lira TL altında alan aldığını vurgulayan Atalay, “Al lar için 60 TL teklif tı ayda 185 lira sadece vergiden edildi. Teşekkür et kaybımız var” şeklinde konuştu. tik, kalktık” dedi Türkİş’in arzusunun toplu iş mustafa Kamuda çalı sözleşmesinin masada bitiril çakır şan 200 bin işçinin mesinden yana olduğunu ifade 20192020 döne eden Atalay, “Maalesef bu aşa minde alacağı ücret zammının mada işçilere olumlu bir haber belirleneceği toplu iş sözleşme veremiyoruz. Bundan sonra sen leriyle ilgili ikinci toplantı, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlı Zehra Zümrüt Selçuk’un ev sahipliğinde dün yapıldı. Yaklaşık yarım saat süren toplantının ardından Ergün Atalay, hükümetin teklifiyle ilgili basın mensuplarına bilgi verdi. 185 TL kayıp Bir önceki sözleşmeyi 3 Temmuz 2017’de imzaladıklarını ilk altı ay yüzde 7.5, ikinci altı ay yüzde 5 zam aldıklarını anımsatan Atalay, “Sayın Bakan ve heyetinin bize verdikleri teklifin müzakere edilecek, konuşulacak bir tarafı yok. İki senede elektriğe yüzde 50 zam gelmiş, çaya, şekere, tüpe yüzde 3540 dikalarımızın süreçleri devam ediyor. Ağustosun sonuna kadar ya masa başında imzalayacağız ya da greve çıkmak mecburiyetinde olacağız. Teklifin kabul edilebilecek bir tarafı yok. Arzumuz, nefes alabileceğimiz bir ücret almak. Bizim bu ücretle nefes almayı bırakın adım atacak halimiz yok. Hükümet çağırırsa geliriz, çağırmazsa bir talebimiz olmaz” dedi.Türkİş, 19 Haziran’daki ilk toplantıda, en düşük ücretlerin 3 bin 500 liraya yükseltilmesi, tüm kamu işçilerine seyyanen brüt 300 lira zam, ilk altı ay yüzde 15, ikinci, üçüncü ve dördüncü altı aylarda enflasyon artı 3 puan refah talebinde bulunmuştu. l ANKARA Emekli 2 bin 500 TL istiyor AKP hükümetinin emeklilere verdiği yüzde 5 ve 6’lık ücret zammı emekliler tarafından protesto edildi. Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu’na (DİSK) bağlı EmekliSen Genel Merkezi tarafından yurt genelindeki şubeler ile temsilciliklerle eş zamanlı olarak yapılan basın açıklamasında, emeklilerin ikinci bir işe ihtiyaç duymadan yaşamını sürdürebileceği ekonomik koşullara kavuşturulması talep edildi. Emeklilerin sendikal hak ve toplusözleşme haklarının ta nınması, emekli aylıklarının 2 bin 500 TL’nin altında olmaması ve emekli ikramiyelerinin 1750 TL’ye yükseltilmesinin istendiği açıklamada ayrıca, haziran sonu itibarıyla temel gıda ve tüketim mallarına yapılan zamların da geri çekilmesi istendi. EmekliSen Genel Başkanı Cengiz Yavuz, emeklilerin geçim sıkıntısı içinde yaşamaya mahkum edildiğini belirterek, “12 milyonu aşkın emeklinin 5 milyonu ikinci bir işte çalışmakta ya da iş aramakta. Emeklilerin yüzde 80’i nitelikli sağlık hiz metinden yararlanamamakta. Aktif yaşlanma hayal dahi edilememekte” dedi. Emekli aylıkları, dul ve yetimler dahil 2 bin 500 TL’nin altında olmaması gerektiğine işaret eden emekliler, emeklilerin ücretlerinin yalnızca enflasyona endeksli değil milli gelir artışı da göz önüne alınarak belirlenmesini talep ettiler. İzmir’de toplanan emekliler de “Yüzde 5 zammı yüzde 10 ile geri aldılar. 80 milyon emekli açlık sınırında” yazılı pankartlar taşıdı. l Ekonomi Servisi Venezüella’dan Türkiye’Ye YATIRIMCI ŞAŞKINpetrol şirketi ABD yaptırımları nedeniyle petrol ihracatında büyük düşüş olan Venezüella, Türkiye’de kurduğu şirket üzerinden petrol ticaretine başladı. Reuters, İstanbul Ticaret Odası’na kayıtlı 27 Eylül 2018’de kurulan 10 bin TL sermayeli şirketin isminin İveex İnşaat, sahibinin Miguel Silva olduğunu yazdı. Nicolas Maduro yönetiminde daha önce Konut Bakanlığı’nda görev yapan Silva, Venezüella İhracatçılar Odası’nın da başkanlığını yürüyor. Silva’nın Türk ortağının ise Erhan Kap isimli bir turist rehberi olduğu belirtildi. Şirketin kuruluş tarihi, Maduro’nun Türkiye ziyaretinin bir hafta sonrasına denk geliyor. Venezüella ulusal petrol şirketi PDVSA kayıtlarına göre, söz konusu şirketin nisanda dört tanker ham petrol yüklediği ancak tankerlerinin birinin Kuveyt limanında yükünü boşaltmadan beklediği, diğer üç tankerin de henüz Venezüella’dan ayrılmadığı aktarıldı. l Ekonomi Servisi LİSANS İÇİN Asgari sermaye yüzde 100 arttı Petrol Piyasası Lisans Yönetmeliği’ndeki değişikliğe göre, lisans için başvuran şirketlerin asgari ödenmiş sermayeleri yüzde 100 artırıldı. Buna göre sermaye; rafinerici lisansı için 150 milyon TL, iletim için 2 milyon TL, depolama için 3 milyon TL, işleme için 1.5 milyon TL, dağıtıcı için 20 milyon TL ve ihrakiye (liman ve havalimanı) teslimi için 6 milyon TL olacak. Uygulama 1 Ocak’ta başlayacak. Alpet Genel Müdürü Ali Murat Yeşilyurt, düzenlemenin sağlıklı ve finansal gücü yüksek şirketlerin lisans sahibi olmasını sağlayacağına belirtti. Yeşilyurt, “Özellikle kurallara aykırılıktan ötürü lisansı düşmüş şirketlerin de tekrar lisans alması zorlaşacağından hem mevcut lisans sahiplerinin daha iyi seviyede olanları ile hizmet verilmesi hem yeni lisans alacakların da bu standartları taşıyor olması bir nebze daha sağlanacak” dedi. l Ekonomi Servisi DİBS kazandırdı TÜİK’in “Finansal Yatırım Araçlarının Reel Getiri Oranları, Haziran 2019” raporuna göre, haziran ayında en yüksek aylık reel getiriyi yüzde 8.22 ile devlet iç borçlanma senetleri (DİBS) sağladı. En çok kaybettiren yatırım aracı ise yüzde 3.99 ile dolar oldu. ‘Zorla kredi’ düzenlemesi Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) karşılık politikasına ilişkin değişiklik içeren ve özel bankaların daha fazla kredi vermesini hedefleyen kanun teklifi, TBMM’ye sunuldu. Düzenlemeyle, bankaların ve TCMB tarafından uygun görülecek diğer mali kuruluşların bilanço içi veya dışı kalemlerindeki değişikliklerin zorunlu karşılığa (ZK) tabi tutulması mümkün hale getirilecek. Düzenlemeyle, zorunlu karşılıkların para politikası aracı olarak etkinliğinin artırılma sı hedefleniyor. Konuya yakın bir kaynak, BloombergHT’ye yaptığı değerlendirmede “Bankalar mevduat topladığında onun bir yüzdesini Merkez Bankası alıp saklıyor. Bugüne kadar bu oranı belirlerken bankaların pasif tarafındaki durumuna bakarak belirliyordu. Bundan sonra ise hem aktif hem pasif hem de bilanço dışı kalemlere bakacak. Örneğin kredi vermeyen bankaların ZK’larını artıracak, “kredi vermiyorsan mevduat toplamanın maliyetini senin için artırıyorum” demiş olacak” di ye konuştu. Düzenlemeye ilişkin haberle, Borsa İstanbul’da bankacılık hisseleri yaklaşık yüzde 3 değer kaybetti. Öte yandan Fitch Ratings Kredi Analisti Lindsey Liddell, Fitch’in raporunda Türkiye ve Latin Amerika’daki bankaların en hassas olanlar olduğunu belirterek, “Türkiye’deki bankaların çoğunluğu negatif görünüme sahip. Bu da bankaların kredi portföyündeki baskıyı yansıtıyor. Zayıf TL ve dövizde oynaklık var. Bunlar zaten bankaların varlık kalitesine baskı uyguluyor” dedi. Portföy yatırımcıları, Çetinkaya’nın görevden alınması sonrası Türkiye’nin kredibilitesinin olumsuz etkileneceğini düşünüyor. Türkiye’nin geçen hafta ihraç ettiği 2.5 milyar dolarlık eurobondu portföylerine alan yatırımcılar, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Murat Çetinkaya’yı görevden almasının ardından şaşkınlığa uğrayarak, yaptıkları adımdan pişman oldular. Reuters’ın haberine göre Pictet Asset Management portföy yöneticisi Guido Chamorro, bu görev değişimine yönelik “Kesinlikle sürpriz çünkü görünüşe göre TCMB zaten faiz indirim yoluna girmişti” dedi. Eurobonda yatırım yapan Chamorro, bu adımın kredibilite açısından negatif olduğunu anlatarak, “Bunun geldiğini görseydim pozisyonumu artırmazdım” dedi. Almanya merkezli Union Investment’da gelişmekte olan piyasa kredileri yöneticisi Sergey Dergachev, “Asıl sorun şu ki, neden” diye sorarken, bu değişimin ne anlama geleceğinin izleneceğini söyledi. Dergachev, “Kilit pozisyonların yeniden belirlenmesi söz konusu olabilir ve Erdoğan kontrolünü daha da sıkılaştırabilir” diye konuştu. l Ekonomi Servisi ‘Ne yapsam satarım’ dönemi bitti Gayrimenkul ve Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı Derneği (GYODER) Başkanı Feyzullah Yetgin, mevcut satış grafiğiyle bitmiş ve yapımı süren konut stokunun iki yıl içerisinde eriyeceğini savundu. Yetgin, “Gayrimenkul sektöründe artık ‘ne yapsam satarım’ dönemi bitti. Daha ölçülebilir, regüle bir piyasa üzerinden, arz tarafı da talep tarafı da farklı bir noktaya geldiğini anlatarak, enflasyona endeksli konut kredilerinin de satışlarda beklenen etkiyi yaratmadığını, ipotekli konut satışlarının da bunu doğruladığını ifade etti. Yetgin, gayrimenkul sektörünün önemli sorunlarının bulunduğunu kaydederek, bu sorunların başında da finansmanın geldiğini, üyelerle yaptıkları istişarelerde “finansman/kredi bulmada yaşanan zorluk”, “iç talepte oluşan daralma sonucu satışlarda ya şanan ciddi düşüşler ve fi yatlar”, “değerleme raporla rında yaşanan standart dı şı uygulamalar” gibi so runların öne çıktığını söyledi. Yetgin, öncelik le bu sorunların üze rine gideceklerini ifa de etti. l Ekonomi Servisi Feyzullah Yetgin İki ‘başarı’ öyküsü AKP ekonomi yönetimince dile getirilen iki adet “başarı” öyküsü var: enflasyon gerilemekte ve cari işlemler açığı kapatılmakta, hatta fazlaya dönüşmekte. Bu yazıda bu iki savı tartışacak ve aslında olan bitenin krizin geriletilmesi değil, bilakis biçim değiştirerek derinleşmesi anlamına geldiğini açıklamaya çalışacağım. Enflasyon ve baz etkisi Önce okurlarımdan özür dileyerek, şu çok basit ama gerekli teknik örneği paylaşmama izin veriniz. Varsayın ki bir ailenin harcamaları 100 lira tutmaktadır. Bu yıl fiyat artışlarından dolayı söz konusu malların toplam maliyeti 20 TL artsın ve 120 lira olsun. Dolayısıyla bu yılki (tüketici fiyatları) enflasyonu yüzde 20’dir. Bir sene sonra diyelim ki fiyatlar gene 20 TL arttı ve bu paketin toplam fiyatı 140 TL oldu. Bu dönemde fiyatların “artış oranı”, yani “enflasyon oranı”, fiyatlar 120 liralık düzeyden başlatıldığı için yüzde 16.67 olacaktır: (140 120) / 120. Hiçbir tedbir alınmamasına ve fiyatların 20 lira artmaya devam etmesine karşın, ikinci sene fiyat “artış oranı” sanki kendi kendine yüzde 20’den, 16.67’e gerilemiş durumdadır. Aritmetiğin mucizesi! Hesabı bir kere daha yapalım. Fiyatlar üçüncü sene gene 20 TL artmış olsun ve 160 liraya ulaşsın. Üçüncü senenin enflasyon oranı da, 140 liralık harcama düzeyine görece, yüzde 14.29 olarak hesaplanacaktır. Eğer yeterince sabırlı davranırsanız, ekonomide istikrara ilişkin herhangi bir müdahalede bulunmadan, her sene malların fiyatları 20 TL artmaya devam etse dahi, enflasyon oranı altıncı sene “tek haneli” sayılara; on altıncı senede de TC Merkez Bankası’nın hedeflediği yüzde 5 düzeyine gerileyecektir. (Not düşelim, TCMB’nin açık enflasyon hedeflemesine geçtiği 2006’dan bu yana yüzde 5 enflasyon hedefi henüz tutturulmuş değildir.) Sonuç: Enflasyon oranının geçen yılın yüksek baz etkisine dayanarak, beklendiği üzere geriliyor olması enflasyonla mücadelede başarı elde edildiği anlamına gelmemektedir. Cari İşlemler Dengesi’nde iyileşme “Cari İşlemler Dengesi” gündemimizdeki yerini koruyor. Ancak bu sefer “açık” boyutuyla değil, “Cumhuriyet tarihimizin rekor fazlasını vermek” hedefiyle. Cari İşlemler Dengesi”nde fazla veriyor olmak ulusal ekonomide süregelen dengesizliğin artık düzelmekte olduğunun bir işareti sayılır mı? Yanıtı “hayır”! Bilakis, söz konusu gelişmeler krizin derinleşmesinin bir başka işaretidir. Şöyle ki, “Cari İşlemler Dengesi” bir ülkenin yurtdışı ekonomilerle sürdürdüğü üretim ve harcama faaliyetlerinden kaynaklanan döviz alışverişlerinin bilançosunu özetlemektedir. Milli gelirin tanımlanmasında kullanılan muhasebe özdeşlikleri bakımından ise cari işlemler açığı (ya da dış açık) ulusal tasarruflar ile yatırım harcamaları arasındaki farka eşittir. Eğer yatırım harcamaları için ulusal tasarruf düzeyi yeterli olmamışsa, dış tasarruflara, yani cari işlemler açığını finanse eden sermaye girişlerine ihtiyaç doğacaktır. Söz konusu sermaye girişleri portföy hareketlerini yansıtan spekülatif nitelikli sıcak para akımlarından ve örneğin özelleştirmeler yoluyla elde edilen döviz gelirlerinden kaynaklandığı gibi, merkez bankasının rezervlerinin eritilmesi, ya da net hata ve noksan kalemi altında yer alan kaynağı belirsiz “meçhul” sermaye girişleri ile karşılanabilir. Türkiye geleneksel olarak yüksek cari işlemler açığı veren bir ekonomi değildi. Ancak 2003 sonrasında AKP ekonomi idaresi altında o dönemde izlenmekte olan yüksek faiz politikası uyarınca ulusal ekonomiye yoğun sıcak para girişi olmuş; dövizin fiyatı reel olarak yarı yarıya ucuzlamış ve Türkiye’nin ithalata ve dış borçlanmaya dayalı tüketim talebi patlamış idi. Bir yandan AVM çılgınlığı, diğer yanda konut inşaatı ve çılgın projeler tasarımlarıyla sürdürülen bu “Lale Devri” nihayetinde “tasarruflar geriledi”; tasarruf yatırım açığı derinleşti; cari işlemler açığı milli gelirin yüzde 10’una değin çıktı. 2018’den bu yana yaşananlar, artık cari işlemler açığını finanse edecek sermaye girişlerinin sürdürülememesi nedeniyle açığın zorunlu olarak kapanmasıdır. Ulusal ekonomideki daralma ve kriz sürecinde yatırımlar da çöküntü içindedir. Örneğin 2018’in ilk çeyreğinden bu yana geçen altı çeyrek dönemde yatırım harcamalarının büyümesi hep negatiftir. Sırasıyla, yüzde 1.2; 3.0; 6.6; 4.1; 0.7… Dolayısıyla, yatırımlar gerilemekte ve zaten düşük düzeydeki tasarruflarla eşitlenerek, dış açık kapanmaktadır. Yani ulusal ekonomide daralma sürmekte, kriz reel ekonominin sermaye birikimi kararlarına sirayet etmektedir. Türkiye’de yaşanmakta olan, reel ekonominin krize küçülerek intibak etmesi sürecidir. Bütün bunların “başarı” olarak nitelendirilmesi; “hedeflerimizi tutturuyoruz” diye savunulması ise gerçeklerin gizlenmesi ve algı operasyonundan ibarettir.. Alışverişe 5 ürün kısıtlaması Gerçek ve tüzel kişilerin posta ve hızlı kargo yoluyla ithal edilen gönderilerine kısıtlama getiriliyor. Resmi Gazete’de yer alan karara göre, bir ayda en fazla 5 konşimentonun serbest dolaşımına izin verilecek. Alınan kararla, bir birey bir ayda yurtdışından en fazla 5 ürün, şirketler ise 5 adet numune sipariş edebilecek. Karar 14 Temmuz’da yürürlüğe girecek.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle