19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4 29 HAZİRAN 2019 CUMARTESİ EDİTÖR: ALPER İZBUL TASARIM: EMİNE BİLGET HABER 23 Haziran’da ‘Yöntem Devrimi’ 23Haziran seçim sonucu bir “Yöntem Devrimi”dir. Nedenini anlatayım. Demokrasinin iki ayaklı bir süreç olduğunu yazmıştık daha önce. Bir ayağıyla demokrasi, iktidara gelme ve iktidardan ayrılma yöntemidir; belirleyicilik/egemenlik halkındır ve en yaygın yöntemi seçimdir. Dolayısıyla seçimler güvenilir ve serbest olmalı; sonuçlarıysa her kesim tarafından tanınmalıdır. Yöntem olarak demokrasidir.  İkinci ayağı ise iktidarın kullanımıyla ilgilidir. Yani bir seçimden diğerine geçen sürede iktidarın kuvvetleri tekelleştirmemesi, özgürlükleri yok etmemesi, farklı görüşlerin iktidara gelme şansını budamaması ile ölçülür. İçerik olarak demokrasidir.  Kararları tek kişiye devreden denetimsiz Saray Rejimi ikincisini büyük oranda yok etti. Elde demokrasi adına kalan tek şey “yöntem olarak demokrasi”ydi. 31 Mart’tan sonra haksız ve hukuksuz şekilde, iktidarın işine gelmediği için YSK eliyle seçim sonuçlarının iptal edilmesiyle birlikte birincisini, yani iktidara gelme ve ayrılma yöntemi olarak demokrasiyi de kaybetmek üzereydik.  Sonuç ne oldu? Halk buna ağır bir ceza kesti, farkı 13 binlerden 806 bine çıkardı; “İktidara gelene de, gideceğe de ben karar veririm. Beğenmediğin sonucu elindeki devlet imkânlarıyla yok sayamazsın” dedi. “Bir daha aynı şeyi denersen, yani millet iradesini tanımazsan aklında olsun, bu cezanın daha ağırını keserim. Hiç yeltenme” diye de uyardı. Milletin partileşen devlete “demokrasi ayarı”dır.  Bu, 23 Haziran’da yaşadığımız birinci “Yöntem Devrimi”dir. 90’larda “demokrasi bir araçtır”, “demokrasi bir tramvaydır, gittiğimiz yere kadar gider, orada ineriz” diyen Erdoğan’a ve YSK üyelerine en güçlü yanıttır. Buyrun, inin şimdi.  23 Haziran’daki ikinci “Yöntem Devrimi” ise ülkenin karşı karşıya olduğu sorunların hangi yöntemle çözülebileceği konusundaki netleşmeyle ilgilidir. Bir yanda Erdoğan ve Bahçeli’nin ısrarla sürdürdüğü milleti kutuplaştıran strateji; diğer yanda İmamoğlu nezdinde yükselişe geçen “barışma, konuşma, kucaklaşma” stratejisi. Türkiye’nin aynası olan İstanbul’da halk, ülkenin karşı karşıya olduğu sorunların kavga ve kutuplaşma yoluyla değil, konuşma ve kucaklaşma yoluyla çözülmesine açık ara destek verdi. Demek ki ikinci “Yöntem Devrimi”, siyaset tarzıyla ilgilidir. Hakaret etmeden, iftira atmadan da siyasal başarı sağlanabiliyormuş. Kırılmadır. Sistem için ittifak, program için rekabet  Aslında halkın bir bölümü uzun süre Erdoğan’ın bu kutuplaştırma stratejisine oy ve destek verdi, hâlâ da veriyor. Fakat bugün yeni olan; Erdoğan’ın kutuplaştırma yönteminin halkın gerçek sorunlarıyla ve gündemiyle artık örtüşmemeye başlamasıdır. Yani ekonomiden eğitime dertler çoğalmış, kutuplaştırma bu sorunları çözememenin örtüsü olmaya başlamıştır. Tepki bunadır. Önümüzdeki süreçte bu iki “Yöntem Devrimi”ni derinleştirmekse, yöntemden içeriğe geçişle olacaktır. Burada da iki ayak vardır; birisi siyasal sistem, diğeri ise iktisadi program. Türkiye’de demokratik bir siyasal sistem değişikliği zorunludur. Ülkemizin ekonomiden adalete, eğitimden dış politikaya kadar uzanan derin sorunları var. Yeni sistem tüm bu sorunlarla ilgili tek kişinin hayati kararlar almasına ve denetimsiz kalmasına yol açıyor. Sistem, sorunları çözmediği gibi son bir yılda daha da derinleştirdi. Öyleyse ilk aşamada demokratik bir siyasal sisteme geçiş için en geniş ittifaklar sistemi sağlanmalı ve korunmalıdır. Sistemin/içeriğin, yani iktidarın kullanım şeklinin de demokratikleştirilmesi sürecinde bu yönde görüş belirten her kesimle ortaklaşma sağlanmalıdır. Buna AKP içindeki muhalif gruplar da dahildir.  Diğer yandan sistemin demokratikleştirilmesi için izlenecek “kucaklaşma” yöntemi, siyasal ve ekonomik kurtuluş programında yerini rekabete bırakmak zorundadır. Bu noktada herkes için, özellikle de halkçı siyasal, sosyal çevreler için ana görev; Atlantikçi, 2000’lerin başındaki AKP’yi övmekle sınırlı bir ufka sahip, büyük sermaye destekli program ve seçeneklerin alternatif olarak öne çıkışına karşı; dış politikada çok kutupluluğu önemseyen, iktisadi açıdan kamucu reçeteler öneren ve halkın işsizlik, pahalılık gibi temel meselelerine çareler üreten bir programı görünür kılmak ve iktidara taşımaktır. Demokratik sistem için en geniş ittifak; bağımsız ve halkçı bir Türkiye için gerçekçi bir siyasal rekabet. Yol uzun; eleştiri kıymetli, tartışma öğreticidir. Sistemi konuşacaklarErdoğan ve Bahçeli Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni masaya yatıracak DDK’ye yeni sistemde aksayan tarafların araştırılması talimatı veren Erdoğan, G20 Zirvesi dönüşünde Bahçeli ile görüşecek ve sistemin aksayan yanları konusunda görüş alışverişi yapacak. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile ilgili Devlet Denetleme Kurulu’na (DDK), “Bakanlıklarda yeni sistemin işleyişi nasıl? Sistemde ne tür aksaklıklar oluştu? Dı şarıdan kabineye bakan atamak yasama ile yürütme arasında ne tür zorluklar oluşturdu, araştırın” talimatı verdiği öğrenilSELDA di. Erdoğan’ın, G20 Zirvesi GÜNEYSU dönüşünde de MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile sistemle ilgili DDK’nin raporu ve “yeni sistemin aksaklıklarını, düzeltilmesi gereken yanlarını birlikte ele almak üzere görüşmek istediği” kaydedildi. Her iki parti liderinin de “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin devamından yana olduğunun” altı çizilirken, amacın sistemin güçlendirilmesi, yasama ve yürütmeyi güçlü kılabilmek için başta Meclis İçtüzüğü olmak üze ‘Yasama etkisini yitirdi’ eleştirisi Yeni sistemle muhalefetin eleştirilerine karşın Cumhurbaşkanı’na “dışarıdan bakan atama” yetkisi verilmişti. Erdoğan da 24 Haziran 2018’deki Cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerinin ardından mevcut kabinenin çoğunluğunu dışarıdan atamıştı. Ancak dışarıdan atanan bakanların “yürütmede sıkıntıya düştüğü” belirtiliyor. Bu durumun en önemli etkisinin “yasama ve yürütme arasındaki sıkıntılardan kaynaklandığı” ifade edilirken, yeni sistemle birlikte milletvekilleri bir konu üzerinde Meclis Başkanlığı’na yasa teklifi verebilse de parlamentoda çoğunluğu bulunan AKP’de yasa çalışmalarının yeniden bakanlıklar tarafından yapılması, milletvekillerinin imzasıyla TBMM’ye sunulmasında sorunlar yaşandığı kaydediliyor. Böylece yasamanın yürütme üzerindeki etkisinin azaldığı ve milletvekillerinin bakanlıklardan hazır gelen yasa tekliflerine karşı yeterli bilgilendirilmediği ifade edilirken, dışarıdan atanan bakanların da milletvekillerinden gelen istekleri göz ardı ettiğine dikkat çekiliyor. Bakanların dışarıdan atanmasıyla birlikte milletvekilleriyle bakanlar arasındaki koordinenin bozulduğu, bu bozukluğun milletvekili ile halk arasındaki koordineyi de kopardığına dikkat çekiliyor. AKP’nin içinden de Cumhurbaşkanı Erdoğan’a “Bakanlar, sıkıntılarımızla ilgili taleplerimize dönüş yapmıyor. Halkın sorunlarını bakanlıklara iletemiyoruz” şeklinde dışarıdan atanan bakanlarla ilgili eleştirileri dile getirdiklerine de dikkat çekiliyor. re uyum yasalarıyla ilgili de görüş alışverişinde bulunacağı ifade edildi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Meclis’teki grup toplantısında “Bahçeli ile telefonla görüştüm. G20 sonrası yüz yüze de görüşebilirim” ifadelerini kullanması, kulislerde yankı bulmuştu. İki liderin yinelenen İstanbul seçiminin sonuçları üzerine bir araya geleceği ifade edilmişti. Ancak edinilen bilgiye göre, Erdoğan’ın Bahçeli ile “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi üzerine görüşmek istediği” belirtiliyor. Erdoğan’ın G20 Zirvesi’ne katılmadan önce DDK’ye, “yeni sistemde aksayan yönlerle ilgili araştırma yapılması talimatı verdiği” ifade edilirken, Erdoğan’ın öncelikle DDK’den, “bakanlıklar ile yasama faaliyetlerinde görülen aksamalarla ilgili araştırma yapılmasını istediği” kaydedildi. Her iki liderin ve her iki siyasi partinin “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin devamı yönünde görüş birliğinin bulunduğuna” dikkat çekilirken, yinelenen İstanbul seçiminin ardından muhalefet cephesinden gelen “parlamenter sisteme dönüş ve anayasa değişikliği çağrılarının yapılmasının” da masaya yatırılacağı kaydediliyor. MHP kanadında “31 Mart seçimleri öncesinde Bahçeli’nin ‘Bu sadece bir yerel seçim olarak düşünülemez. Yerel yönetimlerle merkezi yönetim ara sında birlik olmalı. Aksi halde yeniden parlamenter sistem tartışmaları başlar” dediği anımsatılırken, Bahçeli’nin bu söyleminde “haklı çıktığı” da ifade ediliyor. Yinelenen İstanbul seçimini CHP’li Ekrem İmamoğlu’nun kazanmasının ardından CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun partisinin ilk grup toplantısında anayasa değişikliğini gündeme getirdiğine işaret edilirken, Cumhur İttifakı’nın da “muhalefetten gelen bu tartışmaya birlikte karşılık vermesi gerektiğinin” altı çiziliyor. Bu nedenle Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’yle “devletin temellerinin sağlama alınması gerektiği” vurgulanıyor. l ANKARA AKP’de çok sert eleştiriler Binali Yıldırım: Çay teklifim geçerli 31 Mart ve 23 Haziran’da AKP’nin İstanbul adayı olan Binali Yıldırım, İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’na yaptığı çay teklifine ilişkin, “Benim çay teklifim geçerli de, Ekrem İmamoğlu seçimi kazandı belki fikrini değiştirmiştir. Şimdi biraz telaşesi var, işle rine baksın bakalım” dedi. Binali Yıldırım, dün cuma namazının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı. Yıldırım, seçimin ardından neler yapılacağının sorulmasına ise “Seçim bitti, hayat devam ediyor” yanıtını verdi. Yıldırım, “Su sorununu çabuk unuttular” diyen bir yurttaşa, “Yine olmasın. Artık İstanbul kararını verdi. Bundan sonra İstanbul için arkadaşlarımız çalışacak. Başarılar diliyorum. Biz de elimizden gelen gayreti, yardımı göstereceğiz. Doğru işlerinde yanlarında oluruz, yanlış işlerinde uyarırız” ifadelerini kullandı. l İç Politika AKŞENER’E 2016’DA AÇILAN FETÖ SORUŞTURMASI 3 yıl sonra gizlilik kararı! İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener hakkında 2016’da açılan ve 3 yıldır bekletilen FETÖ dosyasına, 31 Mart seçimlerinin ardından Savcılık “gizlilik kararı” verdi. Gizlilik kararının kaldırılması için savcılığa dilekçe veren İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Akşener’in avukatı Hasan Seymen, “FETÖ ile yıllarca kol kola olanların bizlere attıkları çamurlar hiçbir şekilde üzerimize yapışmaz. Bunu en iyi bilenler üç yıldır bekleyen soruşturma dosyasını bugün tekrar raftan indirtenlerdir” dedi. 31 Mart yerel seçimleri öncesi Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Genel Başkan Akşener’e ilişkin “Asıl fatura sana kesilecek” tehditlerinin ardından ilk hamle geldi. Akşener hakkında 2016’da FETÖ üyeliği suçlamasıyla başlatılan soruşturmada, savcılık 28 Mayıs 2019 tarihinde, “soruşturma içeriğinin şüpheli veya müdafii tarafından öğrenilmesi halinde soruşturmanın amacının tehlikeye düşeceği değerlendirilerek” dosya içeriğini ince leme veya belgelerden örnek alma yetkisinin kısıtlanmasına karar verdi. Dosyaya verilen gizlilik kararının kaldırılması için dün savcılığa dilekçe verdiklerini açıklayan Seymen, tamamen siyasi olarak gördükleri soruşturma ile ilgili Akşener’in ifadesine başvurulmadığını belirtti. “Nitekim biz soruşturmanın ‘takipsizlikle sonuçlandığı’ kanaatiyle bir araştırma içine de girmedik” diyen Seymen, Ankara Adliyesi önünde yaptığı basın açıklamasında şunları kaydetti: “31 Mart Mahalli İdareler Yerel Seçimlerinden sonra İYİ Parti hızlı bir yükselişe geçmiş bulunmaktadır. Bu husus birilerini rahatsız etmiş olacak ki savcılık 2016 tarihli soruşturmayı tekrar canlandırarak dosya içeriğini inceleme veya belgelerden örnek alma yetkimizin kısıtlanmasına karar vermiştir. Sayın Meral Akşener’e atılan FETÖ iftirasının ortaya çıkartılması amacıyla bizzat İYİ Parti TBMM Grubu tarafından araştırma önergesi verilmiş ancak bu önerge iktidar partisi ve MHP oylarıyla reddedilmiştir. Bu soruşturmanın hukuk kuralları çerçevesinde sürdürülmesi ve sağlıklı bir şekilde sonuçlandırılması için elimizden geleni yapacağız. Varsa savcılık makamının ihtiyaç duyduğu tüm delilleri bizzat teslim edeceğiz. FETÖ ile yıllarca kol kola olanların bizlere attıkları çamurlar hiçbir şekilde üzerimize yapışmaz. Kısıtlama kararının kaldırılarak, soruşturmanın şeffaf bir şekilde tüm milletimizin huzurunda yapılmasını istiyoruz.” l ANKARA/Cumhuriyet 23 Haziran’ın ardından yapılan MYK’ye, bazı isimlerin yeni sisteme yönelik “Kurullar işlemiyor, sadece başkan ve adamları var” eleştirileri damga vurdu. EMİNE KAPLAN Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 23 Haziran seçim sonuçlarını değerlendirdiği MYK’de parti yöneticileri hataları tek tek sıraladı, yeni sistemle ilgili sıkıntıları gündeme getirdi. Sistemdeki aksayan yönleri anlatan bir MYK üyesi, “Kurullar işlemiyor, ortada sadece başkan ve adamları var” dedi. Seçimden önce verilen vaatlerin yerine getirilmemesini eleştiren bir MYK üyesi de “3600 ek gösterge dedik, yaşama geçirmedik. 2023’e kadar EYT işini çözmemiz lazım” görüşünü dile getirdi. AKP’de 23 Haziran seçim sonuçlarıyla ilgili değerlendirmeler sürerken, Erdoğan başkanlığında yapılan ve kimi zaman gerilim yaşanmasına neden olan toplantıda, bazı parti yöneticilerinin propaganda sürecinde yapılan hatalara yönelik eleştirileri tek tek sıraladığı, 2023’e kadar alınması gereken önlemlerle ilgili önerilerde bulunduğu belirtildi. Kamuoyuna yansıyan haberlerde Erdoğan ile Genel Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcı arasında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun Ordu Valisi’ne yönelik sözleri nedeniyle gerginlik yaşandığı ortaya çıkmıştı. Erdoğan’ın İmamoğlu hakkında dava açılabileceğini söylemesi üzerine Yazıcı’nın “Bu söylediğiniz hukuken doğru değil. Suçlu olsa dahi belediye başkanı görevden alınamaz, en fazla kınama cezası verilebilir” dediği belirtilmişti. Toplantıda, bu sözler üzerine Erdoğan’ın Yazıcı’ya “Başımıza hukukçu kesildin” diyerek tepki gösterdiği öğrenildi. Toplantıda, yeni sistemde yaşanan aksamalar ve eksiklikler de gündeme gelirken, bir MYK üyesinin “Kurullar işlemiyor, ortada sadece başkan ve adamları var” dediği kaydedildi. Bakanlıkların işleyişi de eleştiri konusu olurken, yeni sistemle ilgili yapılacak çalışma sırasında bu durumun da yeniden değerlendirilmesi gerektiği ifade edildi. Ekonomiyle ilgili değerlendirmelerin de yapıldığı toplantıda, 24 Haziran öncesinde bazı vaatlerin verildiği, ancak bunların yaşama geçirilmediği, bunun da partiye olan güveni zedeleyeceğini belirten bir kurul üyesi, “Varlık Fonu’nu kurduk, ancak öylece kaldı. 3600 ek gösterge dedik, ama bir adım atılmadı. 2023’e kadar kıdem tazminatı fonu, bireysel emeklilik ve 3600 ek gösterge konularında mutlaka bir adım atılmalı” görüşünü dile getirdi. ‘EYT’yi çözmeliyiz’ Erdoğan’ın her gündeme geldiğinde bu konuda bir düzenleme yapılmayacağı yönünde kesin açıklama yaptığı EYT’liler sorunu da toplantıda gündeme geldi. Bir kurul üyesi, bu sorunun 2023 seçimlerine kadar bir şekilde çözülmesi gerektiğini belirterek, “Bu konuda ekonomideki dengeler gözetilerek bir adım atılmalı. Tüm yaşı bekleyenlerin emekli olması mümkün değil ama kademeyi biraz daha yumuşatmak gerekiyor. Gerekirse yaşı beklemeden emekli olmak isteyenler için aylık bağlama oranı düşük tutularak bir formül üretilebilir” önerisinde bulundu. l ANKARA
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle