19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KÜLTÜR EDİTÖR: EMRAH KOLUKISA TASARIM: EMİNE BİLGET 1329 HAZİRAN 2019 CUMARTESİ ŞeNytearnesBinudneu?nSanatçı Erdem Yener, ‘Fİlm olmuş şarkılar’ projesinin 4. şarkısını yayımladı: ORHUN ATMIŞ Erdem Yener’in Yeşilçam filmlerinde akıllarda yer eden şarkıları yeniden yorumladığı projesinin 4. şarkısı yayımlandı. Yener’le yeni şarkısının ilk söyleşisini yaptık. Sanatçı Erdem Yener’in “Film Olmuş Şarkılar” projesinin 4. şarkısı “Şeytan Bunun Neresinde” yayımlandı. Yeşilçam’a damgasını vuran şarkılardan bir seçkiyi albümleştirecek olan sanatçı, her ay yeni bir şarkıyı kendi müzik yapım şirketi Pop Rock Mahsülleri Ofisi (PRMO) etiketiyle dinleyiciye sunuyor. Yener, bugüne kadar “Bana Yalan Söylediler”, “Adaletin Bu mu Dünya” ve “Bağrı Yanık Dostlara” şarkılarını yeniden yorumladı. Oyunculuğuyla da beğeni toplayan Yener, her şarkıya bir de kısa film tadında klipler çekiyor. Erdem Yener ayrıca kendi film şirketi Yener Film’in özgün filmler, diziler ya da formatlar üretmek üzere çalıştığını belirtiyor. Sanatçıya projelerini sorduk. n Her ay bir şarkı bir klip zor değil mi? Her ay şarkı yayımlamak yerine albümde toplamak daha rahat olmaz mıydı? Tabii ki daha rahat olurdu. Ama günün sonunda onu hazırlamak da bir süreydi. Aslında bir an evvel başlamak istedim. Proje de zaman içerisinde yapı değiştirdi. Birçok farklı şey düşündük. Çünkü o kadar geniş çaplı ele alınabilecek bir proje ki aslında. Dolayısıyla biz her alanını ayrı çalıştık, yani film versiyonunu, albüm versiyonunu, müzik versiyonunu ayrı çalıştık. Çalışmaya da devam ediyoruz. Her ay çıkarma fikri aslında bir pazarlama yöntemi. Bir albüm çıkarıp her ay ayrı ayrı şarkılarından konuşmak pek mümkün olmuyor... Kıymetli bir proje, daha önceden bu başlık altında bu şarkıların toplandığı herhangi bir şey yok. Dolayısıyla biz de istedik ki her şarkı için ayrı ayrı konuşabilelim. Onları da doğru anlatabilelim, hemen geçmeyelim istedik. Dijital dünyada da karşılığı pozitif oldu. Biz de dedik ki, “Her ay 1 şarkı 1 video, bonuslarla da beraber fiziki albüm.” ‘Bugün de biz soruyoruz’ n Yeşilçam’ın politik bir tarafı var, sansüre uğramış filmler var. Sizin söyleyeceğiniz şarkılar arasında bu politik filmlere dair şarkılar da olacak mı? Politika özelinde bir seçkimiz yok. “Şeytan Bunun Neresinde”nin geçmişi bütün bu süreçten çok çok eski. Bir şiir ve ozanı 1846’da yaşamını yitirmiş. Şarkı ya da türkü özelinde böyle bir şey barındırmıyor ama Türk sinemasında bir sürü filmin başına gelmiş şeyleri Metin Erksan’ın “Karanlık Dünya” filmi de yaşamış. Şarkının 160 yıl sonra da güncelliğini koruyor olması çok acayip bir şey. Zamanında kadı bağlama çalmayı yasaklamış, bunun üzerine de Âşık Dertli de demiş ki, “Şeytan bunun neresinde?” Yıl olmuş 2019, Van’da festival yasaklıyorlar. Bugün de biz soruyoruz, “Şeytan bunun neresinde?” n “Bağrı Yanık Dostlara”nın kli binde de bir “Bohemian Rhapsody” göndermesi var galiba... Aslında hiç öyle düşünmedim. Öyle de kadrajlanabilirmiş aslında, eğlenceli de olurmuş. Bir performans videosu çekmek istiyordum zaten. Sağ olsun, birlikte çaldığım arkadaşlarım da pek eğlenecelidirler. Yine bir yerinden eski günlere de dokunduğumuz bir performans videosu çekelim deyince de arkamızdaki projeksiyona yansıyan Arzu Film kataloğundan bir takım seçkilerle böyle bir şey yaptık. Gönderme değil ama öyle de kabul etsen olur... Her türlü severim yani. ‘Öncelik para kazanmak değil’ n Sanatın içinde kalarak para kazanabiliyor musunuz? Bu ülkede sanat yaparak para kazanmış insan sayısı kaç tanedir ben bilemiyorum. Sadece sanat yaparak para kazanmak bizim gibi ülkelerde biraz zor. Dolayısıyla herkesin bir b planı, hatta c planı olmasını anlayışla karşılıyorum. Tabii ki genelde böyle şeyler yapan insanların amacı para kazanmak değil de bir şey bırakmak oluyor. Bu da tabii biraz kanlı bir süreç, bunu yaparken bir yandan da ayakta kalmanız gerekiyor. Böyle bir motivasyonda hiçbir zaman öncelik para kazanmak olmuyor. Bir şey yapıyorsunuz ve para kazanmayı da umuyorsunuz. n Dijital platformların para kazanmaya etkisi nasıl oldu? Bu proje benim kendi plak şirketimden çıkardığım bir proje. Yapımcı sıfatıyla da ilk işimiz. Dolayısıyla biz de süreci biraz öğrenmeye gayret ediyoruz. Sorduğunuz soruya sağlıklı bir yanıt vermek için benim bir iki senemi daha böyle geçirmem gerekir. Yani bunun doğru bir yol olup olmadığını, en azından haya tımı idame ettirecek bir geri dönüş sağlayıp sağlamadığını öğrenmek için daha çok erken. n Ülkedeki sansür mekanizması yüzünden yapımcılık da oldukça zor değil mi? Yani bu ülkede son dönemde kısaca her şey çok zor. Film dünyası, TV dünyası da müzik dünyası da bundan nasibini aldı. Bu zincirleme bir reaksiyon. Bütün bunların hepsi birbirine bağlı şeyler. Günün sonunda her şey insanların nefes almasını sağlaması için yapılan şeyler. Benim aylarımı vererek yaptığım bir şarkı, sonuç olarak dinleyicinin bir günde dinlediği yüzlerce şarkıdan sadece biri. Bir renk olmak için çalışıyor oluyorsun 7/24. Film de öyle. Hafta sonu dışarı çıkan birisinin gelip senin filmini izlemesini umuyorsun bir kez. Bütün sistemin negatif etkilenmesi diğerine de sıçrıyor. Bu zincirleme reaksiyonda içinde bulunduğumuz durum bu. ‘Yeni Gelen’ dergisinin yayın yönetmeni B. Sadık Albayrak’la konuştuk Piyasa edebiyatını külliyen red! TURHAN VE İLHAN SELÇUK KARDEŞLERİ ANIYORUZ 9. İlhan SelçukTurhan Selçuk Anma Etkinlikleri 30 Haziran 2019 Pazar Saat: 13.30 PROGRAM • Saat: 11.00 Çilehane’de gömütleri başında anma, çiçek bırakma ve lokma ikramı • Hacı Bektaş Veli Kültür Merkezi SPaaAt:N13E.L30 KATILIMCILAR: ALEV COŞKUN ALİ SİRMEN MEHMET ATAY ŞÜKRAN SONER Anma törenine katılmak isteyen okurlarımız için 29 Haziran 2019 Cumartesi günü Saat: 23.00’da gazetemiz önünden ücretsiz otobüsler kalkacaktır. İletişim için: (212) 343 72 74 C n “Yeni Gelen” dolu dolu haykıran bir dergi. Meseleniz nedir? Son kırk yılda edebiyatımızın ve sanatımızın felsefesini değiştirdiler. Eskiden gerçekçi felsefeyle, insanı sömüren, onu bozan sistemi ve koşulları sorun eden bir edebiyatımız vardı. Sermaye güdümlü edebiyat ise metafizik felsefeyi, mistisizmi, antirasyonalizmi temel alan bir edebiyattır. Bu edebiyat sistemi değil, insanı sorun olarak gören ve gösteren bir edebiyattır. Orhan Kemal’i okursanız, onun en kötü kişisi bile, zor koşulların, sömürücü ilişkilerin sonucu kötü olmuştur. Hırslı kapitalist Topal Nuri’nin çocukluğuna indiğinizde savaş koşullarında itilip kakılarak büyüyen bir çocukla karşılaşırsınız. Gerçekçi yazar, toplumsal koşullar değiştiğinde insanın iyi olacağına, yaşamın güzelleşeceğine inanır. İyimserdir. Tarihe diyalektik materyalist bir felsefeyle bakar. Kapitalist felsefelerin etkisindeki yazarlar, günümüzde postmodernistler ise, kötülüğün insanın yapısında olduğunu iddia ederler. Onlara göre insanın doğasında kötülük olduğu için insan hiçbir zaman eşitlikçi, kardeşçe ilişkiler, güzel bir yaşam kuramayacaktır. Kapitalist sistemin insanı nesneleştirdiği gibi, bu yazarlar da insanı nesneleştirir, edilgin, iradesiz, çözümsüz yaratıklara çevirirler. n “Külliyen Red!” diyorsunuz... Bugün edebiyatımız gerici felsefelerin etkisi altında, bilinemezci, mistik, bireyci, öznelliği temel alan bir edebiyat haline getirilmiştir. Aynı zamanda edebiyat estetiğini, bu estetiğin temel öğelerinden dili, kurguyu, anlatımı bozuk bir hale getirmişlerdir. Bu koşullarda Yeni Gelen dergisi piyasa edebiyat ve sanatı nı “Külliyen Red!” iddiasıyla, piyasa edebiyatı ve sanatıyla kavgası ve davası olan bir dergi olarak çıkmıştır. Çıkış yazısında da belirttiğimiz gibi, “yalnızca işaret edileni gören” güdümlü bir okur yaratılmıştır. Bu oku ra ulaşmak, okurda eleştirel bir bilinç oluşturmak, edebiyat estetiğine göre yargılama yetisi kazandırmak çok zor bir iştir. Bu zorluklara karşı ortaklaşa bir çalışmayla, yazarokur dayanışmasıyla dergiyi kurduk. Maalesef edebi, estetik mücadelenin önemini ve değerini yeterince kavrayamayan bir toplumsallık içindeyiz. Türkiye’de devrimci mücadele iddiasındaki birçok kesim, politikanın dar sınırlarına sıkışmış durumda. İş, edebiyat ve sanata gelince devrimciliği bir yana bırakıyorlar. Postmodernist yazarların, küçük burjuva sinemacıların, soyut dışavurumcuların hiçbir eleştirel tutum almadan izleyicisi hatta alkışçısı olabiliyorlar. n Şu durumda okurunuza ne demek istersiniz? Sadece reddetmiyoruz, Yeni Gelen’in altbaşlığı “Red, Kurgu, Ütopya”. İnsana yaraşır kurgular ve ütopyalar peşindeyiz. Özgürlük yalnızca zorunluluğun bilinci değil, bu bilinçle eyleme geçmektir. Sermaye kültürünün bizi içine hapsettiği zorunlulukları bilmek ve aşmak için eyleme geçmek zorundayız. Yeni Gelen, bu zorunluluğun bilinciyle eyleme geçmiş düşünceyi temsil ediyor. Özgürlük isteyen okurun da eyleme geçip Yeni Gelen’i arayıp bulması, okuması gerekiyor. *** Dergilerinizi Nurduran Duman adına Cumhuriyet gazetesinin adresine gönderebilirsiniz. Amasya Genelgesi ve bugün 2019, yakın tarihimizin birçok önemli olayının 100. yıldönümü. Kronolojisi sayfalar tutar. Anadolu’nun dört bir yanının işgal edildiği 1919’un 19 Mayıs’ında Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkışını geçtiğimiz ay kutlamıştık. 22 Haziran’da açıklanan bağımsızlık arayışının ateşi Amasya Genelgesi, 1919’un 100. yıldönümünde ilk akla gelmesi gereken olaylardandır. Cumhuriyet’te 100. yıl Yıllardır temel eğitimlerde “Amasya Tamimi” adıyla birkaç maddesinin ezberletildiği genelgenin 100. yıldönümünde Cumhuriyet, anlamlı bir yaklaşımla (4 sayfa özel bölüm) bu gerçeği anımsattı. Bu sayfalarda Mehmet Menekşe, genelgeye “ihtilalin manifestosu” derken Doç. Dr. Hüner Tuncer, ümmet, padişahın mülkü kavramları yerine ulus, vatan kavramlarını getiren genelge ile yeni anlayışta bir devletin temellerinin atıldığını söylüyor. Türkiye’nin bağımsızlık bildirisi olan genelgenin “ulusal kurtuluş savaşı”nın ilanı anlamına geldiğini, aynı zamanda “Kemalist Devrimin doğuş bildirisi” olduğunu söyleyen Metin Aydoğan ve bir “isyan bildirisi” olduğunu yazan Av. Hüseyin Özbek bu önemli olayı derinlikleriyle aktarıyor. Genelgenin önemi Samsun’dan Önce Bilinmeyen 6 Ay’daki çözümlemeleriyle Samsun’a çıkışın altyapısını ayrıntılarıyla anlatmış olan Alev Coşkun’un hazırlamakta olduğu Samsun’dan Sonra En Zor 19 Ay adlı kitabından alınmış bölümlerle sunulan Mustafa Kemal’in padişaha çektiği tarihsel önemdeki telgrafı, yakın tarihimizdeki eksik bilgilenmeyi, dahası çarpıtmayı ortadan kaldırıyor. Bu telgraftan önce bir başka telgraf alışverişi var. Coşkun, Mustafa Kemal’in, Harbiye Bakanlığı’nca ısrarla İstanbul’a çağrılınca, bunu kimin istediğini, aynı dönemde Filistin’de Ordu Komutanlığı yapmış olan, kendisini seven Genelkurmay Başkanı Cevat Paşa’ya (Çobanlı) şifreli bir telgrafla sorduğunu yazıyor. Yanıt anlamlıdır: “Sizin dönmenizi İngilizler istiyor.” Gerçekten de 6 Haziran’da işgal güçlerinin Karadeniz Komutanı General Milne, 8 Haziran’da da İngiliz Yüksek Komutanı Amiral Calthorpe, hükümetten Mustafa Kemal’in “derhal geriye çağrılmasını” istemiştir. Coşkun, Mustafa Kemal’in bu yanıt üzerine 14 Haziran günü doğrudan padişaha telgraf çektiğini söylüyor. Mustafa Kemal’in Padişah’a tarihi telgrafı Tarihçilerin padişaha çekilen bu telgrafın üzerinde gerektiği ölçüde durmadığı için gerçekçi bir değerlendirme yapmadığını belirten Coşkun, bu telgrafın “Milli Mücadele’nin başlangıç günlerinde ortaya konulan ulusal düşüncenin çok önemli bir belgesi” olduğunu vurguluyor. Mustafa Kemal telgrafında padişaha 15 Mayıs’taki görüşmelerini anımsatarak, “İzmir acı olayından pek hüzünlü olan kalbiniz ve kurtuluş noktasına ait gönlünüze doğan düşünceleriniz bu anda bile hafızamda bütün canlılığıyla yaşamaktadır” diyerek şöyle bitiriyor: “Milli vicdanın ciddi biçimde uyanışını ve ortaya çıkışını uygun görmeyenler, vatanın zararına da olsa İngilizlere yaltaklanmayı meslek edinen zayıf karakterliler bu kez beni kandırarak İstanbul’a getirmeye çalışıyorlar.” Padişah Vahdettin telgrafa yanıt vermediği gibi, 23 Haziran’da Mustafa Kemal’i görevinden azleder. Coşkun, bu telgrafın Mustafa Kemal’in ve Vahdettin’in “konumlarını açığa çıkaran çok önemli bir kırılma noktası” olduğunu söyleyerek tarihi çarpıtanlara ders veriyor. Bu ders, o dönemden başlayıp devrimlere, Köy Enstitülerine, 68 kuşağına, Gezi’ye, adalet yürüyüşüne, bugünlere, her şey güzel olacak’a uzanan bir yaşama kültürünün dersidir. H Bugün Köy Enstitüleri ve Çağdaş Eğitim Vakfı’nda (Ankara, saat: 14.00) ölümünün 59. yılında Tonguç’u anacağız. Thom Yorke’tan izlemelik ve dinlemelik: ‘ANIMA’ Thom Yorke, 2014 yılında yayımladığı “Tomorrow’s Modern Boxes”ın ardından, ilk solo albümü “ANIMA”yı dijital mecralarda paylaştı. 9 parçadan oluşan albüme, bir de kısa film eşlik ediyor. Yönetmenliğini Paul Thomas Anderson’ın üstlendiği ve albümle aynı ismi taşıyan 15 dakikalık kısa film, Netflix üzerinden izlenebiliyor. Thom Yorke’un başrolde yer aldığı film, albümde bulunan “Not The News”, “Traffic” ve “Dawn Chorus” şarkılarını eksenine alıyor. ‘Bir Yaz Gecesi Rüyası’ turnede “Bir Yaz Gecesi Rüyası” ve “İlelebet... Bir Atatürk Hikâyesi” adlı oyunlarıyla tiyatro sezonunda 12 bin 600 biletli seyirciye ulaşan Biraderler Yapım, açık hava sahnelerinde seyirciyle buluşacak. Sezai Aydın, Levent Üzümcü, Neslihan Yeldan, Arda Aydın, Pınar Tuncegil ve İlham Erdoğan gibi tiyatronun önemli isimlerinin rol aldığı William Shakespeare’in “Bir Yaz Gecesi Rüyası”, 10 Temmuz’da Ayvalık Amfitiyatro, 11 Temmuz’da Kuşadası AVM Amfitiyatro ve 8 Ağustos’ta Antalya Konyaaltı Açıkhava sahnelerinde olacak. l Kültür Servisi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle