19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
EKONOMİ [email protected]. TASARIM: BAHADIR AKTAŞ 1117 HAZİRAN 2019 PAZARTESİ Yargı bağımsız değilseŞirketler uzun vadeli plan yerine borçlanma, döviz şoku ve enflasyonla uğraşıyor ekonomi de iyileşmez Sabancı Üniversitesi TÜSİAD Rekabet Forumu Direktörü Doç. Dr. İzak Atiyas: Hukukun üstünlüğünü ve güveni yeniden inşa etmek gerekiyor. Ekonomi yönetiminde kurumsallaşma zayıfladı. Şehriban Kıraç’a konuşan Doç. Dr. İzak Atiyas, krizden çıkış için IMF’ye gitme seçeneği ile ilgili soruya “Sonuç olarak ciddi bir finansman desteği gerekecek ve IMF’den başka bir ciddi seçeneğin olduğundan emin değilim” yanıtını verdi. ŞEHRİBAN KIRAÇ Sabancı Üniversitesi Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Rekabet Forumu (REF) Direktörü ve Sabancı Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. İzak Atiyas, ekonomide ciddi bir belirsizlik artışı olduğuna işaret ederek “Çeşitli şoklara yönetimin nasıl cevap vereceği konusunda belirsizlik son dönemde ciddi şekilde arttı” dedi. Atiyas’a göre, yargı bağımsızlığı konusunda Türkiye’nin uluslararası sıralamadaki yeri ciddi biçimde düştü. Ekonomi yönetiminde kurumsallaşma zayıfladı ve kurumlara güven azaldı. Yabancı sermayenin güvenini kazanmak için önce bu konularda adım atılmalı. “Şu anda şirketler borçlanma, döviz şoku ve dövizdeki oynaklık, ekonomik durgunluk ve enflasyon gibi sorunlarla uğraşıyor. Daha orta uzun vadeli bir bakış açısının ortaya çıkabilmesi için makroekonomik istikrarın sağlanması ve en azından ekonomi politikasında belirsizliklerin ciddi bir biçimde azalması, ekonomi yönetimine güvenin artması lazım” diyen REF Direktörü Doç Dr. İzak Atiyas ile krizi ve krizden çıkış için Türkiye’nin izlemesi gereken yolları konuştuk. n Şu anda Türkiye ekonomisinin yaşadığı problemler nelerdir? İlk göze çarpan makroekonomik istikrarsızlık, artan iş SANAYIYE DÖNÜLMELI n Türkiye son yıllarda büyümede sanayiyi göz ardı etti, inşaat odaklı büyümenin sonuna gelindi. Tekrar sağlıklı büyüme dönemine nasıl girilir? Özel sektör için inşaat sektörü daha kolay kâr elde edilebilen bir sektör. İmalat sanayiine göre rekabet daha sınırlı, uluslararası rekabete konu değil, merkezi veya yerel düzeyde düzenleyici kararlarla rant yaratmak ve paylaşmak daha kolay. Niteliksiz işgücü için görece kolay bir biçimde istihdam yaratıyor ancak yaratılan işlerin kalitesi yüksek değil, iş güvencesi düşük. Orta uzun dönemli büyümeye katkısı imalat sanayiine veya teknolojiyoğun hizmet sektörlerine göre daha sınırlı. Tekrar sağlıklı büyümeye dönmek için inşaat sektörünün ekonomik olarak bu kadar çekici ve kârlı olmaması lazım. Bunun için rantın etkin bir biçimde vergilendirilmesi, daha etkin planlama, kamu ihalelerinin yeniden daha rekabetçi ve saydam olması gibi çeşitli önlemler alınabilir. sizlik ve durgunluk. Hem temel makroekonomik göstergelerin seyri hem de belki daha önemlisi çeşitli şoklara yönetimin nasıl cevap vereceği konusunda belirsizlik son dönemde ciddi biçimde arttı. Orta ve uzun vadeli ise Türkiye’nin yeterli verimlilik artışı yaratamama ve yeterince rekabetçi olamama sorunu var. Türkiye son 20 yılda bir yandan ciddi bir yapısal dönüşüm yaşadı ve 1990’ların ikinci yarısından itibaren orta teknolojili ürünlere (özellikle otomotiv, beyaz eşya) doğru bir hamle yaptı. Bundan sonra daha yüksek teknolojili ürünlerin gelişmesine yönelik adımların atılması gerekirdi, ancak bu gerçekleşmedi. Kurallar çiğnendi n Ekonomide bu noktaya gelirken hangi hatalar yapıl Seçim, dengeleri bozdudı? 2000’li yılların ilk yarısının en önemli özelliklerinden biri n Yabancı yatırımcının venini kazanmak için önce nemli bir bakış açısı içinde kurumsal yapının güçlenmesi tekrar güvenini kazanmak bu konularda adım atılmalı. olmaları pek mümkün değil. ve daha kurala dayalı bir eko için hangi adımlar atılmalı? n İstanbul seçiminin tek Şu anda şirketler borçlan nomi yönetimine geçiş olmuş Son yıllarda Türkiye’de rarlanması ekonomi için ma, döviz şoku ve dövizde tu. Ekonomik faaliyetleri dü ekonomik yönetimin hangi ne anlama geliyor? ki oynaklık, ekonomik dur zenleyen yasal ve düzenleyici çerçeve ciddi şekilde değişti. Merkez Bankası’nın bağımsızlığı yönünde önemli adımlar atıldı. Kritik sektörlerde düzenleyici otoriteler oluşturuldu. Son yıllarda ise kurumsallaşma zayıfladı, kurala bağlı yönetim tarzından uzaklaşıldı. Ekonomik olarak ise daha yüksek teknoloji kullanımı konusunda önemli adımlar atılmadı. REF olarak yaptığımız araştırmaya göre 2007’den sonra ihracatımızdaki nitelik artışı ya kurallara veya anlayışa göre yürütüleceği konusunda belirsizlik ciddi biçimde arttı. Yargı bağımsızlığı konusunda Türkiye’nin uluslararası sıralamadaki yeri ciddi biçimde düştü ve şu anda da düşük. Belirsizlik ciddi bir biçimde artmış durumda. Karar verme mekanizmalarının aşırı merkeziyetçi bir hale geldiği konusunda yaygın bir kanı var. Ekonomi yönetiminde kurumsallaşma zayıfladı ve kurumlara güven azaldı. Yabancı ser Neredeyse sürekli bir biçimde uygulanan seçim ekonomisi ciddi problemler yarattı ve makroekonomik dengeleri bozdu. İstanbul seçiminin tekrarlanması alınabilecek önlemlerin ertelenmesi anlamına geliyor. Önemli bir zaman kaybı. Ayrıca hukuka ve kurallara duyulan güvenin daha da azalmasına yol açtı. n Şu anda Türk şirketlerinin yaşadığı ana problemler neler? Şu anda Türkiye’de şir gunluk ve enflasyon gibi sorunlarla uğraşıyor. Daha orta uzun vadeli bir bakış açısının ortaya çıkabilmesi için makroekonomik istikrarın sağlanması ve en azından ekonomi politikasında belirsizliklerin ciddi bir biçimde azalması, ekonomi yönetimine güvenin artması lazım. Öte yandan Türkiye şartlarında kısaca “kurumsallaşma” diye özetlemeye çalıştığım konularda ilerleme sağlanmaz ise yeni bir büyüme hikâyesinin yaratılması çok vaşladı. TÜSİAD ile hazırladığımız KAMU mayenin gü ketlerin orta ve uzun dö zor gözüküyor. ADIL OLMALI“Sıçrama Yapan Şirketler” raporuna göre, Türkiye’de büyük şirketler uluslara Güven inşa edilmeli rası verimlilik/teknolo n Açıklanan sayısızca teşvik ji sınırına görece daha yakın, küçükler ise muadil teknoloji sınırına daha uzak. Türkiye’de büyük, küçük verimlilik farkı uluslararası karşılaştırmalara göre daha yüksek. Eğitim konusunda önemli adımlar atılamadı hatta PISA sonuçlarına bakarsanız gerileme bile oldu. Yükseköğretime erişimde Türkiye’nin uluslararası sıralamalar bzeobnalriiSakrludagsaalenlıüdinTalndazaçeünbmakpeyormlia.rıkgaiyşekrÖiipeköiıkyasnztyetorreieeaçy,kndütlşsianaiitekügtdnvületgisğıkökieışirşnirek,ianermınvlbemkesmekibakukyılrahieidyoelerdlpuebaraonnüınohindişphloiğldgellıekıvitanmaltumiemiferdsiyalkkdi,eıanaakyalofaiarcisıcüalnbilşarınımuakk,ııurvnnnybashıyaaııegpteaıenedrbbuçokb?dtnıisğılelülisieatmiarlıtlreeınnfğiniiriklknkmıyesldaainmoiraaznloiarnnlkemiurlkosıznaij.,siliı,kdnehyesliEeoOlkklmTdyekrrüiâzeeni,eoakry2nndinbknnıçes0iiiiuorenydyıBb1mtmereemlaöi1ma’nrendkin’rodiydmeeııübşdeebeölnabioeiin?ydhlrhüleöceeysnenrüeeleidki performans göstergelerinin oluşturulması lik bir çalışma yap lazım. Sanayi politikası doğası icabı esnek tık. O zaman var olmak zorunda, bu tür politikaları kurala dığımız sonuç, bü bağlamak zor. Esnek olması demek yümenin önündeki rant dağıtımına da açık olması demek, en önemli engelin bir yandan da bunun önlenebilmesi düşük tasarruf ora lazım. Bu da ancak politikanın nından çok, işgücü saydam ve denetlenebilir olmasıyla becerilerinin düşük drddkkeeıaaö,nltnyniütpeii.ectorYeeialliülççitikkıiğoskeksıvaenöeilkdaynköraie.ğanvmArluieçmtrvtoeigekamguelarindegeegrteçkçeiainkrdilblşeiebleişrbuvkegeliiulblmüdnyivleeimeres.ttankiBaskisuonıaargtmotrüelalaumrrmnepkaııkpnoesliıılsh.nivtiamiekyiaanltainardınumğkuaenlmalÖuerionırrbnlendugaeuvleğmgeğtiöiyunurraişeşsytdeiüunçükkkionnls.ikneyObadkdeeöügonğşürizdürtneeaikdr.tlaeioünll önemli bir hamle gerçekleşmedi. Şu anda Türkiye’nin önündeki en önemli önceliğin bir yandan daha kurala dayalı bir ekonomi yönetim tarzına geçmek, belirsizliği azaltmak, bir yandan hukukun üstünlüğünü ve buna duyulan güveni yeniden inşa etmek, kuralların eşit ve adil uygulanacağı konusunda gerekli güvence mekanizmalarını oluşturmak öne çıktı. Bunların yanında makroistikrarı sağlamak. Bu konularda adımlar atılmadan diğer konularda ilerleme kaydetmek pek mümkün görülmüyor. İkincisi beşeri sermayenin kalitesi önemini koruyor. Üçüncü olarak etkin bir sanayi politikasının uygulanması gerekiyor. Daha inovasyona ve yüksek teknoloji kullanımına dayalı bir büyüme patikasına geçiş kamu ile özel kesim arasında etkin bir işbirliği gerektiriyor. Yeni sektörlere yatırım yapmak riskli bir iş ve yatırımın getirisi oldukça belirsiz. Sanayi politikası Türkiye’de genelde teşvik olarak algılanıyor ama sanayi politikası büyük ölçüde bu sorunların çözülmesine yönelmeli; mali destek veya genel olarak teşvik bunun bir unsuru olabilir an kaldı. bugüne eğitim politikalarında cak politika bundan ibaret değil. THY’nin kira gideri 6’ya katlandı MAHMUT LICALI Türk Hava Yolları’nda (THY) kurum içi hazırlanan bilgi notunda yüksek artış gösteren giderlerin nedenlerine gerekçe olarak İstanbul Havalimanı gösterildi. Bilgi notunda 2018 birinci çeyrek ile 2019’un birinci çeyrek döneminin giderleri karşılaştırılırken, “bina, ofis, depo ve yer kira aidatları giderlerinin” önceki döneme göre yüzde 491 (5.9 kat) artarak 4.2 milyon dolardan 25 milyon dolara çıktığı, bunun gerekçesinin de İstanbul Havalimanı olduğu belirtiliyor. Karşılaştırma tablosunda yer alan açıklama kısmın da ise “Mart ayında 20 milyon 622 bin 429 doların İGA (İstanbul Havalimanı’nı işleten firma) kira ödemesi nedeniyle bakiye artmıştır” ifadesine yer veriliyor. Bilgi notunda “Kira giderlerinde İstanbul Havalimanı’na taşınma süreciyle artış yaşanmış olup, Sosyal ve İdari İşler Başkanlığı tarafından üni telere kullanıl mayan alanların bildirilmesi yönünde yazı ile bildirim yapılmıştır. Sosyal ve İdari İşler Başkanlığı kira listesinde yer alan alanların yüzde 4’ü iade edilirse ortalama fiyat ile yapılan yaklaşık hesaplamaya göre 2 milyon 102 bin 123 Avro gider azalacaktır” açıklamaları da yer aldı. THY’nin yönetiminde yer alan isimlerin çoğu Cumhur başkanı Erdoğan ve ailesine yakın isimlerden oluştu. THY’nin Yönetim Kurulu ve İcra Komitesi Başkanı Mehmet İlker Aycı, Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı yaptığı dönemde danışmanlığını yaptı. Aycı, Bilal Erdoğan’ın Kartal İmam Hatip Lisesi’nden okul arkadaşı. Yönetim Kurulu ve İcra Komitesi Başkan Vekili Bilal Ekşi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hemşerisi. Yönetim Kurulu ve İcra Komitesi üyesi İsmail Cenk Dilberoğlu, Ensar Vakfı Mütevelli Heyeti’nde yer alıyor. Yönetim Kurulu üyesi Mithat Görkem Aksoy, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın özel pilotu. l ANKARA Emekçinin zam pazarlığı başlıyor Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk ile Türkİş Genel Başkanı Ergün Atalay, yaklaşık 200 bin kamu işçisinin zam pazarlığı öncesinde bir araya geldi. Cenevre’de görüşen Selçuk ve Atalay’ın gündemini, kamu işçilerinin 20192020 dönemini kapsayan Toplu İş Sözleşmeleri oluşturdu. Görüşmede, 2019 Yılı Kamu Toplu İş Sözleşmeleri Çerçeve Protokolünün yol haritası ele alındı. ‘Her gün biraz daha tehlikeli…’ Fransa’nın Birleşmiş Milletler temsilcisi François Delattre dünya “her geçen gün biraz daha tehlikeli oluyor” diyordu. İki gün sonra, Umman Körfezi’nde, iki petrol tankerini hedef alan saldırılar, adeta Delattre doğruladı. ‘Yeni dünya düzensizliği’ 20 yıl Fransa’nın ABD ve BM temsilciliğini yaptıktan sonra ülkesine dönerken, geçen hafta The New York Times’da yayımlanan denemesinde Delattre, teknolojik devrimin, Çin’in yükselişinin getirdiği basınçla “ayağımızın altındaki tektonik plakalar kayıyor” dedikten sonra ekliyordu, “Şimdi yeni bir dünya düzensizliği” söz konusu. Üç temel “güvenlik düzeneği artık çalışmıyor”: ABD artık son tahlilde düzen getirici bir güç olarak çalışmak istemiyor. Sağlam bir uluslararası yönetişim sistemi yok. En kaygı verici olanı da ülkeler arasında ortak bir zemini yeniden kurmak için gerçek bir çabanın yokluğu… Delattre göre, mültilateral (çok taraflı) bir düzenin yokluğunda, Avrupa tarihinin birçok kez gösterdiği gibi, dünyada nüfuz alanlarına bölünme eğilimi artar. Bu da çatışmalara yol açar. Bugün jeopolitik saflaşmalarla, ABD ve Çin merkezli dijital dünyalar arasındaki savaşın örtüşmeye başlaması tehlikeyi daha da artırıyor. Delattre, “Bugün her ciddi uluslararası krizin kontrolden çıkma potansiyeli var” derken, Umman Körfezi’ndeki saldırılar geldi. ABD hemen, bir istihbarat raporuna değil de garip bir dijital görsel üzerinden, salt yönetimin değerlendirmesine dayanarak İran’ı suçladı. Kontrolden çıkar mı? Son yıllarda, Ortadoğu, özellikle Arap İsyanları olarak bilinen olayların artçı sarsıntılarının da etkileriyle dünyanın jeopolitik olarak en karmaşık bölgesini oluşturuyor. Bu bölgede ABD, İsrail, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirliği ile Rusya, İran ve Çin ittifakları karşı karşıya. Ancak Rusya’nın İsrail ve Suudilerle ilişkileri, Çin’in ekonomik yollardan bölgeye girme çabaları, Türkiye ve Katar’la Körfez ülkeleri arasındaki gerginlikler bu resmi daha da karmaşıklaştırıyor. Bu ittifakların fay hatları, Yemen, Gazze ve Lübnan’dan, Irak ve Suriye üzerinden geçerken, adeta, gerileyen ve yükselen güçleri karşı karşıya getiren tipik bir “Tükidides Kapanı” olarak tanımlanabilecek çok patlayıcı bir karışım yaratıyor. Bu sırada, Financial Times’da Tim Harford’un “I. Dünya Savaşı öncesinde İngiltere’nin, finansal merkez olarak Londra’nın dünya bankacılığı içindeki yerinin, telgraf hatlarının, deniz taşımacılığının, sigortacılık üzerindeki etkisinin, donanmanın, gücüyle birlikte belirleyici olacağını” düşünmüş olduğunu anımsattıktan sonra, bir süredir Trump yönetiminde ABD’nin, dünya ekonomisini, finansal sistem içindeki konumu, internet ve tedarik zincirleri üzerinden “bir silaha dönüştürdüğüne” işaret ediyor. Harford, ABD’nin bu “silahı” kullanma çabaları karşısında, rakiplerinin de, kendilerine yeni seçenekler arama riskini vurguluyor. Bu risk gerçekleşmeye başlarsa, Delattre’ın uyardığı gibi dünya mali sistemi, haberleşme ve tedarik zincirleri, hatta internet parçalanmaya, dünya nüfuz alanlarına bölünmeye başlayabilir. Gerçekten de Rusya ve Çin güvenlik bahanesiyle gerektiğinde ülkelerinin internetinin dışarıyla bağını koparabilecek yöntemler üzerinde çalışıyorlar. Çin kendi yazılımını geliştirerek ABD kaynaklı şirketlerin tekelini, bilgisayar yazılımı evrenselliğini kırmaya hazırlanıyor. Dünya ekonomisinin “silahlaştırılmaya” başlandığı ortamda bu ekonominin en stratejik ürünü petrolün yüzde 30’unun taşınma yolu Umman Körfezi’nde yaşanan son saldırılar petrol piyasalarını etkiledi. Daha da önemlisi, İran üzerinde baskıyı artırmaya çalışan ABD’ye, İran’ı doğrudan suçlama olanağı getirdi. ABD, saldırılarda mıknatıslı mayınların kullanıldığını, ellerindeki dijital kaydın İran’ı suçladığını iddia ederek bu olanağı değerlendirmeye çalışıyor. Ancak Japonya, saldırıya uğrayan gemiden doğrudan aldığı bilgilere dayanarak “mayın değil, roket saldırısı” diyerek; Almanya da dijital görselin bir şey kanıtlamadığını vurgulayarak ABD’nin açıklamalarını kabul etmiyorlar. ABD, iradesini dayatmaya çalışırken ittifaklarıyla arasını daha da açıyor; bu arada Ortadoğu’daki patlayıcı karışım ısınmaya devam ediyor. KISA... KISA... n Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nca yılın ilk çeyreğinde 1101 yatırım teşvik belgesi verildi. Belge alan projelerin sabit yatırım tutarı 28 milyar 702 milyon 68 bin 314 lira olarak hesaplandı. Yatırımların gerçekleştirilmesiyle 46 bin 753 kişinin istihdam edilmesi planlanıyor. n Gaziantep Ticaret Odası, BrezilyaRio’da düzenlenen Dünya Odalar Yarışması’nda “Suriye Masası” projesi ile dünya birincisi oldu. n Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Maden İşleri Genel Müdürlüğü’nce, Türkiye çapındaki 72 maden lisansı iptal edildi. n Atlas Global Havayolları Almanya Duesseldorf Havalimanı ile Zonguldak arasında sefere başladı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle