19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KÜLTÜR EDİTÖR: ORHUN ATMIŞ TASARIM: EMİNE BİLGET 1316 HAZİRAN 2019 PAZAR Rock müziğin efsane ismi ErIc Burdon 20 Haziran’da İstanbul’da ‘İnsanlara inanıyorum’ Perşembe gecesi Volkswagen Arena’da bir konser verecek olan The Animals’ın kurucusu ve lideri Eric Burdon yaşayan bir rock efsanesi. Burdon konser öncesi sorularımızı yanıtladı. Eric Burdon ile randevumuza sayılı gün kaldı. 60’lı yıllarda “The House of The Rising Sun” adlı parçayla muazzam bir başarı yakalayan The Animals grubunun kurucusu Bur don 50 yılı aşkın bir süredir rock müziğin en uzun soluklu kariyerlerinden birini sürdürüyor. 75. yılını kutlayan Yapı Kredi’nin emrah ana sponsorluğunda kolukısa İstanbul’a gelecek olan sanatçıyla geçmişten günümüze uzanan bir söyleşi yaptık. n Otobiyografi kitabınızda çocukluğunuzda izlediğiniz Louis Armstrong’un üzerinizde büyük etkisi olduğunu yazmıştınız. Neydi onda sizi o denli etkileyen şey? Çocukken, gösterilere bilet almak için fazla param yoktu, binanın yan tarafında içeri açılan bir kapı bulmuştum. Kulağımı kapıya yanaştırıyordum ve müziği dinleyebiliyordum. Bu yüzden düzenli aralıklarla belediye binasına giderdim ve sahne arkasındaki kapının önünde dururdum. Daha sonra o kapının önünde dururken Newcastle’daki herkesle tanışabileceğimi anladım. Louis Armstrong çok popüler bir figürdü. Bir Amerikan idolüydü ve her yaştan insan onun etrafında toplanıyordu. O gün oraya en erken giden, en genç insandım. Çizginin önünde duruyordu. Müziğe tempo tutarken başımı duvara vuruyordum. İlk set bittiğinde, “Hot Five”dan bir kişi dışarı çıktı, buz kesmiştim. Beni kalabalığın arasından çekti, elini omzuma koydu ve beni sahne arkasına götürdü. Louis orada boynunda bir havlu, ayakları bir kovada tuzlu suda ve karısı kendisini serin letmeye çalışır bir halde oturuyordu. Şişman bir “doobie” gibi sigara içiyordu. Marijuana’yı ilk kez orada gördüm. Bana baktı ve dedi ki “Nasılsın çocuk?” Suskun bir şekilde kaldım. Ve o zaman ne olmak istediğimi anladım. Hayatımda ne yapmak istediğimi anladım: Blues. Blues’un bir parçası olmak istiyordum. Ya da belki de olan sadece bir marijuana dumanıydı ve benimle yüksek temas kuruyordu. Hendrix’le çalan son kişi n Hendrix ile yakın arkadaş olduğunuz biliniyor. Çok erken veda eden büyük bir yetenekti. Onu nasıl hatırlıyorsunuz? Onunla bir sahneyi paylaştığım ve benim pek çok şarkımı kaydettiği için çok şanslıyım. Onunla çalan son kişiydim, ölmeden önceki son gece. Yeni çıkacak kitabımda onunla ilgili de yazıyorum ve bu konudaki son sözüm ola ‘Müzik, dünyayı değiştirir’ n Müziğin hâlâ dünyayı değiştirebileceğine inandığınızı söylüyorsunuz. Türkiye’de özgürlük, barış, demokrasi, ifade özgürlüğü gibi meseleler bir hayli sorunlu, özellikle de şu günlerde. Buradaki dinleyicilerinize vermek istediğiniz bir mesaj var mı? Söyledikleriniz ayağa kalkmak ve şarkı söylemek için fazlasıyla yeterli. İnsanların ruhuna inanıyorum. İn sanların sesine inanıyorum. Özgürlük için, barış için, ifade özgürlüğü için ayağa kalkan, ayakta duran ve bunu 50 yıldır yapan sanatçıların bir parçası olduğum için onur duyuyorum. Politikam albümüm “Til Your River Runs Dry”a derinlemesine yansıyor. Hâlâ, müziğin gücünün dünyayı değiştirebileceğine inanıyorum veya en azından insanların kalbini. Bunu yaşadım. cak bu. Ondan sonra, gerçekten daha fazla bir şey söyleyemem. n John Lennon da dostunuzdu. Onun hakkında neler söyleyeceksiniz? John ve The Beatles’ın diğer üyeleri ile tanışmamızı unutamam. “The Animals” olarak ilk kez TV’de bir canlı şova çıkacaktık ve The Beatles, İngiltere’de 1 numaraydı ve onlar da bizimle beraber bu TV şovunda olacaklardı. Bir New Orleans bölümünde performans için ilk önce biz çıktık. Sonra John Lennon sahnedeydi. Bu başlangıç töreninden sağ çıktıktan sonra, yakınlaştık. Onu terk eden ve şimdi The Beatles’ın şöhretinden nemalanmaya gelen babası onu ziyaret ettiğinde yanındaydım. Lennon ona çok kızgındı fakat çok yaralı olduğunu da biliyordum. Yıllar sonra John ve Yoko, Arthur Janov’un yazdığı “The Primal Scream” kitabını bana vermek için yağmurlu bir günde Laurel Canyon’daki kapımı çal dı. İçinde şöyle bir ithaf vardı: “Eric, Amerikalı olmak acıyı hafifletmeyecek, Jonh & Yoko”. Kendini oğlu Sean’a adadığı yıllarda temasımız kesildi ve sonra da bir delinin silahıyla kaybettik. Onu çok sevdim ve çok özlüyorum. n Hayatınıza bakıyorum da rüya (ya da kâbus) gibi gerçekten de. John Lennon, Jimi Hendrix, Jim Morrisson, Janis Joplin... Harika insanlarla dostluklarınız olmuş. Ama ne yazık ki yoklar artık. Kendinizi hiç yalnız hissediyor musunuz? Tüm bu saydığınız isimler olağanüstü yetenekli, özgür düşünceye sahip ve bizi çok erken terk eden isimlerdi. Janis, Jim ve Jimi “Forever 27” de birleşti. John Lennon bir ruh hastasının kurbanı oldu. Dengesiz bir hayranı tarafından öldürüldüğünde aşırılıkları geçmişte kaldı. Şanslıyım. Etrafa bakıyorum, telefon defterime bakıyorum ve aslına bakarsanız çok fazla konuşabileceğim insan yok; yalnızlık yaşlandığınızda karşılaşacağınız bir şey. Canlı bir sosyal hayata sahip olacak kadar şanslıyım ve beni seven bir karım, sevgi dolu bir evim var. Hayatta her şeyi kucaklamak zorundayız. nİstanbul deyince aklınıza ne geliyor? Frank Zappa, Zilciyan zilleri, Aya Sofya ve Sultan Ahmet Camisi. Bir de tabii Sufi dansçıları ve Türk lokumları. Leyla Gencer belgeseli İzmir’de ilk kez İzmir Kültür Sanat ve Eğitim Vakfı’nın (İKSEV) düzenlediği 33. Uluslararası İzmir Festivali, yarın saat 21.00’de Elhamra Sahnesi’nde yapılacak “La Diva Turca: Leyla Gencer” filminin İzmir Galası’yla devam edecek. Yapımcılığını, Leyla Gencer Arşivi’ni de bünyesinde bulunduran İKSV’nin, yönetmenliğini Selçuk Metin’in üstlendiği; metnini ve senaryosunu gazetemiz yazarı Zeynep Oral’ın yazdığı “La Diva Turca: Leyla Gencer” belgeselinin İzmir’deki ilk gösterimine Oral ve Metin de katılacak. Halit Ergenç’in sesiy le güçlenen yapımın çekimleri 2018 yılı boyunca Milano, Roma, Napoli ve İstanbul’da yapıldı. Büyük yıldızla tanışma ve çalışma fırsatı bulmuş sanatçılarla yapılan söyleşiler aracılığıyla onu daha yakından tanıma fırsatı sunan “Leyla Gencer: La Diva Turca” belgeselinde; La Scala Tiyatrosu Akademisi kurucusu Carlo Fontana, müzikolog ve eleştirmen Lorenzo Arruga, San Carlo Operası yöneticisi Rossana Purchia, yönetmen Ferzan Özpetek, yazar Franca Cella, Borusan Sanat Genel Müdürü Ahmet Erenli, İKSV Genel Müdü rü Görgün Taner, MSGSÜ Devlet Konservatuvarı öğretim üyesi Rejisör Yekta Kara, 9. Leyla Gencer Şan Yarışması Jüri Başkanı Renato Bruson, Leyla Gencer şan yarışmalarına katılan Simge Büyükedes, Asude Karayavuz, 4. Leyla Gencer Şan Yarışması birincisi soprano Nino Machaidze, La Scala Tiyatrosu Akademisi müzik departmanı yöneticisi Daniele Borniquez ile Srefisto Operası Sanat yönetmeni ve Gencer’le uzun yıllar çalışmış olan dekoratörü Pier Luigi Pizzi ile yapılan söyleşiler de yer alıyor. l Kültür Servisi Ergün UçucuCanberk Uçucu Ergün Uçucu yaşamını yitirdi Türk tiyatro, sinema, dizi oyuncusu ve seslendirme sanatçısı Ergün Uçucu 81 yaşında hayatını kaybetti. Acı haberi oğlu Canberk Uçucu sosyal medya hesabından şu sözlerle duyurdu: “Elveda babam, ustam ve en iyi arkadaşım... Elveda...” Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuarı Tiyatro Bölümü mezunu olan Uçucu, Ankara Devlet Tiyatrosu sanatçılarından biriydi. Yıllarca TRT’de “Tatlı Cadı” gibi dizilerde ve filmlerde seslendirme yapan sanatçı, sinema filmi ve dizilerde de rol aldı. Oğlu Canberk Uçucu da kendisi gibi oyuncudur. l Kültür Servisi Efsaneye veda İtalyan yönetmen Franco Zeffirelli 96 yaşında haya tını kaybetti. Zef firelli sadece si nema filmleri de ğil tiyatro oyunla rı ve operalar da yönetmişti. 1968 Zeffirelli yapımı “Romeo ve Juliet” ile dört dal da Oscar’a aday gösterilen yönet men, Shakespeare’in “Hırçın Kız” eserinin başarılı bir uyarlamasına da imzasını attı. l Kültür Servisi Da Vinci Müzesi için protokol Kuşadası Belediyesi ve Tales Matematik Müzesi’nin katkıları ile Leonardo da Vinci sergisi Roma, Milano Chicago ve İzmir gibi dünya kentlerinden sonra 21 Haziran 1 Eylül tarihleri arasında Kuşadası’nda sergilenecek. Kuşadası Öküz Mehmet Paşa Kervansarayı’nda yer alacak olan müzede Leonardo Da Vinci’nin 500 yıllık notlarından yararlanarak, tamamen el işçiliğiyle oluşturulmuş 30’a yakın icadı sergilenecek. Ayrıca Leonardo Da Vinci’nin mimarlık, mühendislik, anatomi gibi alanlardaki eskizlerinden yola çıkarak savaş makinalarını, piston, torna makinası ve tarihin ilk su kayağını görmenin yanında bugün kullandığımız birçok alette Leonardo Da Vinci’nin izlerine ve uygarlık tarihine dokunuşuna şahit olunacak. l İHA ‘Kültürsanat elçisi’ hayatını kaybetti Çevirmen, araştırmacı, yazar ve şair JeanLouis Mattei Ankara’da 68 yaşında hayatını kaybetti. 1951 yılında Marsilya’da doğan JeanLouis Mattei, 1976 yılında, Tevfik Fikret Lisesi’yle kültüreleğitsel işbirliği çerçevesinde Ankara’ya geldi. Türkçe ve Osmanlıca öğrendi. Öğretim görevlisi ve çevirmen Nurcan Mattei ile evlendi. Daha sonra Galatasaray Lisesi’nde dersler verdi. 19882004 yılları arasında, eşi Nurcan Mattei ile birlikte, Uludağ Üniversitesi Eğitim Fakültesi Fransızca Bölümü’nde, Türkçe’den Fransızca’ya çeviri dersleri verdi. Türkçe’den Fransızca’ya onlarca kitap çevirdi. Naaşı bugün Ankara’da toprağa verilecek. l Kültür Servisi İstanbul’un Sesi, Öztoprak’ı andı Ünlü opera sanatçısı bariton Sedat Öztoprak, kurucu şefi olduğu İstanbul’un Sesi Korosu tarafından 13 Haziran Perşembe günü Caddebostan Kültür Merkezi’nde anıldı. “Sevgi Seli” başlıklı konserde koro, Doç. Dr. Cenk Öztürk yönetiminde ve piyanist Gülnihal Yıldırım eşliğinde sahne aldı. Çoksesliliği sevdirme misyonuyla dünya ve ülkemizin çoksesli müziğinden örnekler veren, her meslek ile yaştan bireylerin oluşturduğu 40 kişilik koronun konuk solistleri soprano Gözde Öztürk ve tenor Laçin Modiri idi. l Kültür Servisi Datça ‘Perde’ diyecek “Deniz Seviyesinde Tiyatro” sloganı ile yola çıkan ve üniversiteli genç girişimciler tarafından geçen yıl birincisi düzenlenen Datça Tiyatro Festivali bu yıl 2630 Haziran tarihleri arasında yapılacak. Datça Tiyatro Festivali bünyesinde halka açık konserler, tiyatro oyunları, söyleşiler, atölyeler yer alacak. Geçen yıl büyük ilgi gören festivale bu yıl 50 bin kişinin katılması bekleniyor. l İHA Cambaza bak, cambaza! Bugün 16 Haziran. Herkes akşamı bekliyor. Televizyon başına geçmek için. Seçimi kazanmış, mazbatası elinden alınmış Ekrem Başkan ile hiç mi hiç gönüllü olmayan, patronu onu sahaya sürdü diye mecburiyetten yarışa katılan; en az sizin benim kadar kaybettiğini bilen Binali Yıldırım’ı izlemek için. Demokratik ülkelerde iki rakip adayın tartışması, ikisinin performansları, düşünceleri, ifade güçleri, tasarıları, kişilikleri, yetenekleri, seçmeni etkileyebilir ve sonucu değiştirebilir. Demokrasilerde... Ama bizimki demokrasi değil, “ileri demokrasi” olduğundan bunların hiçbiri gerçekleşmez! Şöyle ki: Aday takımlardan biri, karşısındakine her tür küfrü edebilir. Aşağılayabilir, tehdit edebilir, dövdürebilir, linç girişiminde bulunabilir. Rakibinin anasına, ailesine sövebilir, hatta sevmediğini millete yuhalatabilir. Ve bunlara ilişkin asla sorgulanmaz, cezalandırılmaz. Linç girişimi yok sayılır. Küfürler duyulmaz. Milletin şeyine koyan ödüllendirilir. Yuhalatan, döven, söven değil, saldırıya uğrayan ya da can veren suçlanır.   Ancak adayların ötekisi, bunlardan binde birini yapsa yer yerinden oynar! Yalanla suçlamak Bunlar bir yana... Rakip taraflardan biri, sürekli yalan üretebilir. Yalanla karşısındakini suçlayabilir. Yalanla iftira edebilir. Yalanla karalamaya çalışır... Bugün söylediği yalanı yarın unutabilir. Söz verir, tutmaz. Bunların hiçbir önemi olmaz! Yalandan kim ölmüş ki! “Oyları çaldılar”. Bu yalanı ha bire tekrarladılar. Çalan kim? Hırsız kim? Nasıl çaldı? Ne zaman çaldı? Yok! Sadece “çaldılar!” Sen Pontus’sun! Sen Makarios’un heykelini diktin! Oha!  Sen FETÖ’sün! Sen PKK’sin! Bin kez oha! Haftaya yeniden İstanbul için seçim... İstanbul duvarlarında Yıldırım’ın vaatlerini gördükçe herkes 17 yıldır aklınız neredeydi diye soruyor. Ağızlar torba değil ki, büzesin! Her konuşanı da hapse atamazsın! Zaten hapishaneler dolu, yer kalmadı! (Gazeteci Yavuz Selim Demirağ’ın hapishane dolu, yer yok diye hapishaneden geri çevrilmesini mutlak okuyun.)    31 Mart seçimlerinde Ekrem Başkan, Erdoğan’ın rakibiydi. Ve kazandı. Şimdi Binali Yıdırım’ın rakibi... Eh artık söyletmeyin beni... Cambaza değil, yalana bakabilmek Gelelim bu yazının başlığına... “Cambaza bak, cambaza” Türkçemizin güzel bir deyimi... Çok eskiden köyde, kasabada, yankesicilerin çalıp çırpmak için uyguladıkları bir yöntemin adı. Köy ya da kasaba meydanında millet aval aval bakınırken, biri “cambaza bak, cambaza” diye bağırır. Bütün başlar havaya kalkar. Herkes ip üzerinde yürüyen cambaza odaklanmışken, aşağıdaki yankesici cüzdanları götürür. Dikkati, başka yana çekmenin yolu... Son yıllarda “Cambaza bak, cambaza!” nidası Türkiye gerçeği oldu!  En ciddi sorunlarla uğraşacak yerde cambazlara bakıyoruz!  Cambaza bakmaktan burnumuzun dibini görmez olduk!  Adalet, hak, hukuk yok; biz VIP kapısı tartışıyoruz. Şiddet her yanımızı sarmış, biz iki adayın karşılaşmasını hangi haberci sunsun tartışıyoruz. (Çocuklarını, torunlarını tren katliamında yitirenlere devletin polisi sille tokat nasıl da girişebiliyor! O görüntüler karşısında dehşete düşmek yerine biz cambaza bakıyoruz!) Millet işsizlikten, açlıktan geberiyor; biz fotomontaj, ses montajlarıyla uğraşıyoruz. Siz yine de siz olun, cambaza bakmaktansa, 23 Haziran’da oyunuzu kullanın! Bu akşam İsmail Küçükkaya’nın her iki adaya da şu soruyu sormasını isterdim: Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Biz İstanbul’a ihanet ettik” sözüne katılıyor musunuz, katılmıyor musunuz? Siz bu ihanetin neresindesiniz??? TEBRİK Çalışma arkadaşımız Temel Erkan’ın oğlu Özgür Erkan ile Rabia Mükafat 15 Haziran 2019 Cumartesi günü hayatlarını birleştirdiler. Yeni çifte mutluluklar diliyoruz. C ÇALIŞANLARI
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle