17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
14 23 MAYIS 2019 PERŞEMBE EDİTÖR: ORHUN ATMIŞ TASARIM: İLKNUR FİLİZ Bir varmış, bir yokmuş72. Cannes Film Festivali’nden notlar Tarantino... Bir zamanlar Hollywood denen ormanlık tepede, develer tellal, pireler yapımcıyken, haylaz çocuk Tarantino film çekermiş... Yıldızı, evinden fersah fersah uzaktaki Cannes sahillerinde, çeyrek yüzyıl önce parlamış. Sürekli ziyaret ettiği bu pırıltılı Akdeniz kasabasında yine çılgın bir masal anlatması merakla beklenirken, har vurup harman savurduğu iç enerjisinin tükenme, esin kaynaklarının da kuruma noktasına geldiğini gösteren, olsa olsa koşulsuz hayranlarını uyutabilecek bir masalla düş kırıklığı yaratmış. Yıldızı söner gibi olmuş... Üstelik, adları Leonardo DiCaprio ve Brad Pitt olan, kısa sürede efsaneleşmiş masal anlatıcılarının cazibesini de kazıyarak... Hollywood 1969... Kuşkusuz beklenti yüksek olduğunda, yaşanılan düş kırıklığı da aynı oranda derin oluyor. 1960’lar Hollywood’unda sıradan kovboy filmleri, televizyon serileri çeken, biri diğerinin dublörü iki oyuncunun öyküsünü, o dönemin estetiği, renkleri ve ışığı altında anlatmayı deneyen Tarantino’nun kafası, her zamankinden daha karışık olmalı... Uzun süren montaj süreci bile filmin dağınıklığına bir çözüm bu Merakla beklenen “Once Upon a Time in Hollywood”, 25 yıl önce “Pulp Fiction” ile Altın Palmiye alan Quentin Tarantino’nun en zayıf filmi... lamamış. Hollywood sineması için bir kırılma noktası olan 1960’lar döneminin o çılgın atmosferini anlatmaya çabalarken, kendini tekrar ederek izleyicisini yormaktan kurtulamamış. Aslında, tekrar etmek, masalların temel öğesidir. Ancak anlatım içinde iyi kullanılması gerekir. Ayrıca gerçek masallar kuşaktan kuşağa dinlendikçe daha çok beğenilir; durmadan anlatılması istenir... Tarantino’nun masalıysa, hedefi ıskalayan tek sıkımlık bir tabanca gibi. Filmin son bölümünde, insanoğlunun Ay’a ayak bastığı o sıcak yaz aylarında yaşanan Sharon Tate cinayetini de yeniden kaleme alan Tarantino, Hollywood soslu, kanlı şiddet parodisinden medet uman bir mutlu son yazmış: Roman Polanski’nin hamile eşi Sharon’un katillerini bir hamlede cehenneme gönderivermiş. Ucuz serilerin baş aktörleri, sanki o kötü filmlerin setlerinde rol kesermişçesine kahramanlaşarak, Sharon Tate’le birlikte kendilerini de öldürmeye gelen kafaları dumanlı katil bozuntusu salak hippileri un ufak edivermişler... Quentin Tarantino’nun, “aman filmin sonunu anlatmayın” diye yalvarmasının nedeni çok açık. Tek kez dinlenebilecek bir masal “Once Upon a Time in Hollywood”... Ne mutlu ki, bu buruk tadı hemen silebilmek için, önümüzde Altın Palmiye yarışının en genç ustalarından Xavier Dolan var; Güney Kore sinemasının usta adı Bong Joon Ho var. Marco Bellocchio, Arnaud Desplechin ve Altın Palmiyeli Abdellatif Kechiche var... Usta yönetmen Yavuz Özkan hayatını kaybetti Tanısı konulamayan bir hastalık sebebiyle Cerrah Paşa Tıp Fakültesi’nde tedavi gören ve önceki gün yoğun bakıma alınan yönetmen Yavuz Özkan, dün akşam saatlerinde yaşama veda etti. Özkan yoğun bakımdayken Oda TV’ye açıklama ya pan eşi Aycan Çetin, şunları söylemişti: “Tanı konulması için çok yoğun tetkikler yapıldı, bu durum da başka rahatsızlıklara neden oldu. Hastanede gelişen bir durum oldu. Şu an Yavuz Özkan beklemeye devam ediyoruz.” Bugüne kadar “Maden”, “Filim Bitti”, “Yengeç Sepeti”, “Bir Kadının Anatomisi”, “Hayal Kurma Oyunları” gibi eserlerin de aralarında olduğu 44 filmi yöneten Özkan; Antalya Film Festivali, Adana Film Festivali, Ankara Film Festivali ve İstanbul Film Festivali, İskenderiye Film Festivali ve SİYAD’dan toplam 27 ödül kazandı. 1970’lerde kısa filmler çeken ve film senaryoları yazan Özkan, 1974 yılında “Vardiya” adlı belgesel filmle yönetmenliğe başladı. 1980 yılında Paris’e gitti ve yedi yıl süreyle oyuncu, yönetmen ve yazar olarak çalıştı. Fransız televizyonu için, 1982 yılında Sevgiliye Mektuplar/ Lettre a la Bien aime ve 1985 yılında Son Savaşçı isimli iki televizyon filmini yazdı ve yönetti. Philippe Nuil’in Suyun Altındaki Ağaç (The Tree Under the Water) filminde oynadı. 1987 yılında İstanbul’a döndü. Yavuz Özkan, yaşamını yitirdiğinde 77 yaşındaydı. Sergi, daha önce açıldığı Ankara ve Antalya’da yoğun ilgi görmüştü Kansu sergisi İstanbul’da Ozan, yazar, aydınlanmacı, çocuk hekimi Ceyhun Atuf Kansu’nun 100. doğum yıldönümü etkinlikleri kapsamında daha önce Ankara ve Antalya’da açılan “Bağımsızlık Gülü Ceyhun Atuf Kansu 100 Yaşında” başlıklı resim ve heykel sergisi, 25 Mayıs’ta İstanbul’da izleyici karşısına çıkacak. Uluslararası Plastik Sanatlar Derneği’nin galerisinde, yurtiçi ile dışından 32 sanatçının katılımıyla, 25 Mayıs Cumartesi günü saat 17.00’de açılacak olan “Bağımsızlık GülüCeyhun Atuf Kansu 100 Yaşında” sergisinde, Kansu’nun çeşitli şiirlerinden esinlenerek yapılmış olan resim ve yontular yer alacak. 15 Haziran’a değin açık kalacak olan “Bağımsızlık GülüCeyhun Atuf Kansu 100 Yaşında” sergisinde şu sanatçıların yapıtları sanatseverlerin beğenisine sunulacak: Elif Aydoğdu Ağatekin, Mustafa Ağatekin, Onay Akbaş, Habip Aydoğdu, Bünyamin Balamir, Bedri Baykam, Celal Binzet, Safiye Çıngı, Daver Darende, Berk Danış man, Mehmet Ali Doğan, E. Yıldız Doyran, Ataç Elalmış, Devrim Erbil, Muzaffer İlhan Erdost, Cemil Eren, Barış Eren, Zeynep Eren, İmren Erşen, Zafer Gençaydın, Ekrem Kadak, Nihat Kahraman, Hayati Misman, Nurtaç Özler, Filinta Önal, Aykut Öz, Kadir Öztoprak, Şükran Pekmezci, Hasan Pekmezci, Ayten Timuroğlu, Dilek Topaç, Metin Yurdanur. Adres: Uluslararası Plastik Sanatlar Derneği: Maçka Demokrasi Parkı Sanatçı İşlikleri Şişli Evlendirme Dairesi yanı, 80220 Şişli /İstanbul. Tel : 0212 247 62 83, Fax: 0212 247 36. l Kültür Servisi Samsun’da ‘Yeniden Doğuş’ CEMİL CİĞERİM Kurtuluş mücadelesinin destansı hikâyesinin anlatıldığı dünya prömiyeri ve gala gösterimi İstanbul Haliç Kongre Merkezi’nde yapılan “Yeniden Doğuş” operası Milli Mücadele’nin 100. yılında Samsun Devlet Opera ve Balesi’nde (SAMDOB) sahneye koyuldu. “Yeniden Do ğuş” operasını izleyenler ayakta alkışladı. Samsun Devlet Opera ve Balesi prodüksiyonu olan eserde Atatürk’ü DOB solist sanatçısı tenor Ali Murat Erengül ve Zübeyde Hanım’ı mezzosoprano Hatice Zeliha Kökçek canlandırdı. “Yeniden Doğuş” operası, 1912 yılındaki Balkan göçüyle başlayıp Cumhuriyetin kuruluşuyla sona eriyor. l SAMSUN Kadınlar Korosu Alman şenliğinde! Şef Cihan Can yönetimindeki SevdaCenap And Müzik Vakfı Kadınlar Korosu, Almanya’nın Leipzig şehrinde gerçekleşecek “Clara Schumann Kadın Koroları Şenliği”ne hazırlanıyor. Şenlik 2426 Mayıs tarihleri arasında düzenlenecek. Koro ilk olarak repertuvarını seslendirecek, ayrıca Türkiye’nin tanıtımı için de türkülerden örnekler sunacak. Koro atölye çalışmasında ise Türkçe bir eseri diğer korolara öğretecek. l Kültür Servisi T E L E V İ Z Y O N Hazırlayan: ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK YAYI N A K I Ş I [email protected] TRT 2 21.30 ‘Dovlatov’un 6 günü “Dovlatov” adlı film bu akşam saat 21.30’da TRT 2’de gösterilecek. 1970’lerde sanatın devlet eliyle baskılandığı bir atmosferde geçen filmin yönetmen koltuğunda Rus yönetmen Alexey German oturuyor. Yönetmen German ile Yulia Tupikina’nın senaryosunu kaleme aldığı filmin oyuncu kadrosunda Milan Maric, Artur Beschastny, Danila Kozlovsky, Helena Sujecka, Anton Shagin, Elena Lyadova gibi isimler yer alıyor. 12.30 Yiyeceğin Serüveni 12.55 Sanayi Savaşları 13.55 Ucuz Hayatlar 14.25 10’larca Bilgi 14.55 Hayat Yarışı 15.25 Su Savaşları 16.20 Çırak 19.10 Büyük Rift. Afrika’nın Vahşi Kalbi 20.00 Savaşın Efsaneleri 22.50 Aile Olmak 07.15 İsmail Küçükkaya ile Çalar 10.00 Çağla ile Yeni Bir Gün 12.15 Şevkat Yerimdar 13.45 Te Taste Türkiye 16.00 Zuhal Topal ile sofrada 19.00 Fatih Portakal ile Anahaber 20.00 Bizim Hikâye 09.00 Belgesel: Gizli Şehirler: Amsterdam 13.30 Tarihin Ruhu 14.30 Mimarlık Söyleşileri 15.30 Atölye 17.00 Karalama Defteri: Doğan Hızlan 18.00 Hayat Sanat 19.00 Sinema + 20.00 Belgesel: Beynin Sırları 7 21.00 Tarihin Ruhu 21.30 Yabancı Sinema: Dovlatov 07.30 Günaydın Türkiye 10.00 Televizyon Gazetesi 12.30 Gün Ortası 15.00 Ege Gündemi 16.00 Nasıl Yani 17.30 Söz ve Işık 18.30 Ana Haber 20.00 Yeni Dünya 21.00 Haber Merkezi 23.00 Gece Görüşü 06.00 Güne Başlarken 09.00 Haber Merkezi 09.25 NTV Ekonomi 10.00 Haber Merkezi 10.15 Sporun Not Defteri 13.00 Öğle Bülteni 14.30 İhracat Kulübü 16.00 Günün İçinden 16.30 NTV’ye Sorun 17.35 Gece Gündüz 20.00 Ana Haber 21.00 Başka Bi’ Kafa 07.00 Can Ataklı İle Gün Başlıyor 11.00 Tele Ekonomi 12.00 Haber 12 17.00 Dikaçı 18.00 Tele Ekonomi 19.00 Ana Haber 20.05 18 Dakika 20.30 Kulis 21.00 Türkiye’nin Gündemi 23.00 Gün Bitiyor 10.00 Nat Geo ile 80’ler 10.50 Olağanüstü Arabalar 12.40 Vahşi Gezegen 13.35 Zihin Oyunları 14.30 Nat Geo ile 80’ler 15.47 Ahmak Bilimi 16.15 Olağanüstü Arabalar 17.30 Zihin Oyunları 18.05 Vahşi Cennet: Güney Asya 20.00 Curiosity’nin Hayatı 22.00 Araba S.O.S 08.10 Uyan Türkiye 09.40 Klip Saati 10.00 Canlı Performans 11.10 Film 12.40 Klip Saati 13.00 Gün Ortası 13.30 Çizgi Film 15.00 Günün 06.00 Güne Merhaba 08.45 Günün Ekonomisi 09.00 Parametre 10.00 10’dan Sonrası 13.00 Bugün 15.00 Günlük 16.15 Afiş 17.00 Günlük 18.00 Gazete 19.00 Ana Haber 21.00 Gece Görüşü 23.00 Günün Sonu Getirdikleri 16.00 Çevre Dosyası (Canlı) 17.00 Yereli Yönetenler (Canlı) 18.30 Ana Haber 19.30 Cem İbadeti 21.00 Hakikatin İzinde kültür İstanbul’un fethinden İstanbul’un seçimlerine İlk adımın 100. yıldönümü coşkuyla kutlandı. Türkiye, Mustafa Kemal oldu, ayağa kalktı. Gençlik görevini anımsadı. Ne güzel! İstanbul’un fethinin 566. yıldönümü de 29 Mayıs’ta kutlanacak! İstanbul’un fethi deyince Muhteşem Süleyman ve Fatih kitaplarının yazarı André Clot (19092002), İstanbul’un seçimleri deyince de seçilmiş belediye başkanı Ekrem İmamoğlu geliyor aklıma. Clot’la 1995’te İstanbul’da tanışmıştım. Gazeteci olarak bir süre Türkiye’de yaşamış, eşi Ankara Devlet Konservatuvarı’nda müzik hocalığı yapmıştı. “Türk edebiyatından kimleri okudunuz” diye sormuştum. Nâzım Hikmet, Yaşar Kemal, Sabahattin Ali, Bedri Rahmi Eyüboğlu adlarını saymış, Abidin Dino “en yakın arkadaşım” demişti. Evinde yirmi kadar tablosu varmış. Eşiyle birlikte sık sık onları ziyarete, Paris’e geldiklerini söylemişti. Bir Fransız yazarının tarihimizle, edebiyatımızla bu denli ilgilenmesi mutlu etmişti beni. İstanbul seçimleri Dünya kenti İstanbul’un en çok oyla seçilmiş belediye başkanı Ekrem İmamoğlu, 21. yüzyılın en büyük mağdurlarından! Çünkü görevini yaptırmıyorlar! Seçimin yenilenmesi eski İstanbul’la günümüz İstanbul’unun nüfuslarını, İmamoğlu’nun aldığı oy sayısını ve İstanbul’un doğasını akla getiriyor. İstanbul’un fetih öncesi nüfusu Andre Clot’a göre, 30 bin, kimi tarihçilere göre de, 3050 bin arası. Fetih sonrası ise göçlerle artıyor, eksiliyor. 1477 yılı nüfusuna ünlü tarihçimiz Halil İnalcık, 100 bin diyor. İstanbul 1919’da 1, 2019’da 16 milyona yükselmiş. 1922’de polis sayımına göre nüfusun yüzde 60’ı Ermeni, Rum, Musevi, kalan yüzde 40’ı Müslümanmış. Milli Mücadele başlarken Anadolu’ya geçişler yaşanmış, Cumhuriyetin ilanında ise İstanbul nüfusu 600 binmiş. Bugün sadece Beşiktaş’ın nüfusu 200 bin, yani fetih yılındaki İstanbul nüfusunun en az dört katı. İstanbul’u alan Fatih Sultan Mehmet, bilime, sanata, insana önem veren, kenti yağmalatmayan bir sultan olduğunu daha fethin ilk gününde gösteriyor. Ayasofya’ya girer, Patrik ve halk yerlere atılarak ağlaşırken, o elleriyle susmalarını ister, Patriğe, “Ayağa kalk. Ben Sultan Mehmet sana ve arkadaşlarına ve bütün halka söylüyorum ki, bu günden itibaren artık ne hayatınız ve ne de hürriyetiniz hususunda benim gazabımdan korkmayınız” der. Sonra, ordusunun kumandanlarına dönerek, askerin halka hiçbir fenalık yapmamalarını emretmelerini ve herhangi birisi bu emre itaat etmezse ölümle cezalandırılacağını bildirir. Sultanlık budur! Üstelik de bunu ortaçağda insan haklarının gelişmediği, demokrasinin olmadığı, karanlık bir çağda, yüzde 60’ı farklı etnik yapıdan olan halk için söylüyor! Kendini Türkten çok Osmanlı gören, Osmanlı’ya hayran kimi yöneticilerin bilmesini isterim. Özellikle seçim ortamında kendi gibi düşünmeyen seçmenlere o kadar çok hakaret edildi ki, söylenenler düşmana bile söylenmeyecek sözlerdi demek yanlış olmaz. Umarız yenilenen bu seçimlerde bu nefret dili bırakılır. Bırakılmazsa da zaten tüm İstanbul, Ekrem İmamoğlu olur, ayağa kalkar. Ekrem İmamoğlu İstanbulluların verdiği 4 milyon 171 bin 118 oyla başkan seçildi, 25 yıl sonra belediye yönetimi CHP’ye geçti, “Atatürk benim ışığım” diyen İmamoğlu, 16 milyon için görev yapacağını söyledi, belediye çalışanlarına şöyle seslendi: “Bana, kişilere, partilere, kurumlara, derneklere, vakıflara, cemaatlere bunlara hizmet yok. Kendi özelinizde hizmet ediyorsanız, bu sizinle orası arasında. Beni ilgilendirmez. Ama burada çalışanların emeğiyle elde edeceğimiz bir sürecin tek amacı olacak, İstanbul şehrine hizmet etmek.” Dünyanın ve İstanbul’un en başarılı belediye başkanı olmaktan başka isteği olmayan İmamoğlu’nu engellemek niye? Üstelik tarihin en yüksek oyunu aldı. Adil, yeşil, yaşanabilir bir İstanbul’u herkes özlüyor. Çünkü İstanbul yağmalandı, doğası, yeşili katledildi. Orhan Duru’nun İstanbulin (YKY, 1995) adlı kitabındaki “İstanbul’un Düş Kırıklıkları” şiirindeki gibi: Sıraselviler’de selvi yok.  Sıracevizler’de ceviz yok.  Topağacında ağaç yok.  Söğütlü Çeşme’de söğüt yok.  Elmadağ’da elma yok. Ihlamur’da ıhlamur yok oralet varÇamlıca’da çam yok. Anadolu ve Rumeli Kavağı’nda kavak yok.  Asmalımescit’te asma yok. Bostancı’da bostan yok. Bahçekapı’da bahçe yok, kapı da. Fındıklı’da Fındıkzade’de fındık yok.  Acıbadem’de badem yok... Narlıbahçe’de nar yok.  Tarlabaşı’nda tarla yok... Laleli’de lale yok.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle