22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 25 MART 2019 PAZARTESİ Demokrasi üzerine Kafamızı, gömdüğümüz iç âlemimizden kaldırıp bir an için dışarı baktığımda, Büyük Britanya’nın başkentindeki “Million People March”ı gördüm, cumartesi günü. Londra’da yürüyen, yaklaşık 1 milyon kişiye ulaştığı söylenen kalabalığın ellerindeki pankartlarda, dillerindeki sloganlarda “referandum” talebi vardı. “Nasıl yani?..” dediğinizi duyar gibi oluyorum. Haklısınız. Aynı ülke 2016 yılının haziran ayında referandum yapmadı mı? Ülkenin Avrupa Birliği’nden ayrılmasını oylamadı mı? Ve (kabaca) yüzde 48’e karşı yüzde 52 oyla “Çıkalım” demedi mi? Yani, aradan daha 3 tam yıl bile geçmeden, “Onu saymeyoz. Bi daha oylayalım” demenin âlemi var mı? Dün Londra’nın caddelerinde haykıran 1 milyon kişiye sorarsanız, “Evet.. Var..” İyi de, yaklaşık 17.5 milyon kişinin 2016 Haziranı’nda kullandıkları “Evet” (AB’den çıkalım) oyu ne olacak? Bir daha, bir daha, o da olmadı bir daha oylama yaparak nereye varabilir toplumlar? “Sandık demokrasisi”nin en büyük açmazı da burada yatıyor işte. Ortaya ahşap (ya da plexiglas) bir kutu koyup, insanlara oy attırıp, sonunda da istediğiniz kadar açık ve şeffaf bir şekilde zarflarıpusulaları sayıp kasabanın meydanında davulla ilan ettiğinizde iş bitmiş oluyor mu? Yani, “Demokrasihalk iradesi tecelli etmiş, maksat hasıl olmuş” oluyor mu? Hele ki, yüzde 5248, 5149 gibi “bıçak sırtı” gibi skorlar söz konusu ise? Yani, çıkan sonuç bir anlamda yarı yarıya “onlar ve biz” gibi, birbirine yaklaşık eşit iki kamp, eşit ve karşıt iki kütle oluşturmuşsa? İnsanlığın, yüzyıllardır ama özellikle de 20’nci yüzyıl artı geçen 19 yıl boyunca yanıtını henüz tam olarak bulamadığı bir soru bu. Hâlâ da arıyor ve aramaya devam edecek gibi görünüyor. Sandık ne işe yarıyor?  Gerçek adı Samuel Langhorne Clemens olan Amerikalı yazar Mark Twain, şöyle buyurmuştu, yüz küsur yıl önce: “Oy vermekle bir şeyler değişebilir olsaydı, zaten vermemize izin vermezlerdi…” Bence de mesele oy kullanma “hakkımız” olmasında değil. O oyun, a) Nasıl ve hangi koşullarda kullandırıldığında, b) Sonuç belli olduğunda iktidarı, yani karar alıcıları belirlediğimiz zaman onların ne yapacağında gizlidir. Bir başka deyişle: “Oylarımızla tayin ettiğimiz iktidar, mührü temsil ettiğimiz Süleyman (tamamen mahut atasözünden kaynaklı temsili bir isimkimse üzerine alınmasın) nasıl biridir? O mührü nasıl kullanacak? Bizi, yani ülkeyi nereye götürecek?” Bütün mesele budur. Tarihin en iz bırakan devrimcilerinden Vladimir İlyiç Ulyanov (Lenin), “Kapitalizm koşullarında özgürlük denen şey, eski Yunan’dan beri hiç değişmemiştir… Köle sahiplerinin ayrıcalığıdır...” der. Özetle: Bir tişörtün göğsüne “Oy Kullanıyorum. O Halde Özgürüm” diye yazdırıp gönül rahatlığı ile dolaşabilir misin, canım kardeşim? Mesela, Amerikalı ünlü bilimkurgu yazarı Robert Anson Heinlein çok da haksız mıydı, “Tarihte, çoğunluğun haklı olduğu bir tek örnek gösterebilir misiniz…” derken?  Dönelim kendi ‘köyümüz’e  Bunca beyin kıpraştırmasından sonra, dönelim buraya. Gelecek hafta bu saatlerde, (son anda fikir değiştirmezlerse) oylarımız sayılmış ve sonuç ortaya çıkmış olacak. Bir kez daha kayıtlara geçmesi için tekrarlayayım: Ben, tarih boyunca yapılmış ve insanoğlunun becerebileceği “en eşitliksiz, en adaletsiz ve en hilelionursuzşaibeli ortamda gidilen seçimlerden biri” olduğuna inandığım için çıkacak sonucu meşru görmeyeceğim. Ama bir yandan da hem bu koşulları kabullenip, hem haksızlığını teyit edip, hem de boynunu kasabın satırına uzatırcasına sandığa gittikten sonra “Saymeyyooz” diye haykıracaklara, 96 yıl önce söylenmiş Yosif Visaryonoviç Cugaşvili’nin (Stalin) şu ünlü sözünü hatırlatmış olayım: “Oyları kullanan değil, sayan önemlidir…” Yani demem o deme ki, canım kardeşim: “Sayan” gerçekten sen olacağın güne kadar… İşin zor. Kolay gelsin.   TASARIM: BAHADIR AKTAŞ HABER Moyuuğnlaö’dnaemhei rvabrirMilletİttifakı’nınadayıCHP’liOsmanGürün:Muğlaiktidarpartisininhedefinde AYKUT KÜÇÜKKAYA En son 2018 haziranın ilk günlerinde Muğla’ya gitmiştim. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Okluk Koyu’ndaki “yazlık sarayı için, saraya giden yol” için kesilen ağaçları “Katliamın daniskası” başlığıyla gazetem Cumhuriyet’te yazmıştım. Dile kolay yüz binlerce ağaç kesilmişti. Yaklaşık 9 ay önce görüştüğüm CHP’nin Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Gürün, Okluk Koyu’ndaki çevre kıyımıyla ilgili şunları söylemişti: “Gökova Körfezi elimizden kayıyor. Yargı mücadelemiz sürüyor. Çevre kıyımına izin vermeyeceğiz!..” 9 ay sonra 31 Mart öncesi bu kez yerel seçim yarışının havasını solumak için Muğla’dayım. Erdoğan’ın CHP’nin elinden en çok almak istediği büyükşehirlerden birisi Muğla. Ve kelimenin tam anlamıyla kentte sancılı bir yarış var. CHP’nin son seçimlerde açık ara farkla kazandığı Muğla’da görünüşte İYİ Parti desteğiyle mevcut belediye başkanı Osman Gürün ile yarışa giren CHP’nin karşısında Cumhur İttifakı’nın adayı eski AKP Milletvekili Mehmet Nil Hıdır var. Ancak dediğim gibi bu görünüşte böyle. İki ismin adaylığı ise “siyasetteki satranç oyunlarını” anımsatıyor: n Behçet Saatçi: İyi Partili Fethiye Belediye Başkanı. CHPİYİ Parti’nin sadece büyükşehirde işbirliği yapıp ilçelerde yarışma kararını eleştirerek partisinden ayrılmış ve büyükşehir belediye başkanlığı için bağımsız adaylığını ilan etmiş. n Mehmet Kocadon: Bodrum Belediye Başkanı yeniden aday gösterilmeyince CHP’den istifa edip Demokrat Parti’den Muğla Büyükşehir Belediyesi başkan adayı olmuş. Kentte her yerde bu iki ismin afişleri asılı. Osman Gürün’le, Cumhur İttifakı’nın adayının afişleri tek tük göze çarpıyor. Mevcut belediye başkanı CHP’li Osman Gürün’ün karşısında Millet İttifakı’nın partileri CHP ve İyi Parti’den istifa eden iki ayrı isim, bir de AKPMHP’nin oluşturduğu Cumhur İttifakı’nın adayı var. Bu tablo için genel yorum “AKP’li belediye başkan adayının eli güçlendi” şeklinde. Benzeri olmayan tablo Önceki gün gazetemizde Behçet Saatçi’nin söyleşisini okurlarımızla paylaştık. Saatçi, “Benim en büyük şansım, CHP adayıyla ilgili CHP tabanından ‘bizim başkanımız’ itibarının oluşmaması” diyordu. Kocadon da, “Benim CHP ile bir hesabım var. Kılıçdaroğlu’ndan hesap soracağım” diyerek başlattığı seçim yarışını tüm hızıyla sürdürüyor. Belki de Türkiye’de böylesi bir tablo başka bir büyükşehirde bu kadar açık bir şekilde yok. Evet: Bazı se Başkan Gürün, 1999’dan beri Muğla’yı yönetiyor. Her seçimde partisi CHP’nin ve kendisinin oylarını artırarak seçimlere giren Gürün, bu seçimlerde de yine iddialı. çim bölgelerinde DSP’den adaylar yarışıyor ama ama Muğla’daki tablo bambaşka. Cumhur İttifakı’nın yanında muhalefetin adaylarıyla da yarışa giren Osman Gürün’e bu tabloyu soruyoruz. İşte Gürün’ün açıklamaları: İktidara hizmet ediyorlar “Yaklaşan yerel seçimler öncesi Cumhuriyet Halk Partisi ve İyi Parti olarak 31 Mart yerel seçimlerine Millet İttifakı olarak birlikte giriyoruz. Muğla’mızda Büyükşehir Belediyesi’nde ve bazı ilçelerde ittifak yapıldı. Muğla’da seçmenlerimizin bir önceki seçimde vermiş olduğu oylar ve politik duruma göre şekillenen ittifaktan kimi gruplar ve siyasi aktörler rahatsız oldu. İyi Parti ilçe belediye başkanı iken istifa eden bağımsız aday ve partimizin Bodrum Belediye Başkanı iken istifa eden ve Demokrat Parti’den aday olan aday arkadaşımız buna en güzel iki örnek. Yapılan anketler ve kendilerinin yaklaşımına göre seçilemeyeceklerini bildikleri halde Muğla’da Cumhuriyet Halk Partisi’ne kazandırmamak için yola çıktılar. Muğla özellikle iktidar partisinin hedefinde ve bu arkadaşlarımızın kime hizmet ettiği aşikâr.” İstikrarlı başarı Gürün, Muğla’da neredeyse herkesin tanıdığı bir hekim. 20 yıl doktorluk yaptıktan sonra 1999 yerel seçimlerinde yüzde 37 oy oranıyla CHP’den Muğla Belediye Başkanı seçilmiş. 2004 yerel seçimlerinde oy oranı yüzde 42’ye yükselmiş. 2009 yılında yapılan yerel seçimlerde üçüncü kez seçilirken oyu dört puan artırarak yüzde 46 olmuş. 2014 yerel seçimlerinde Muğla Büyükşehir Belediyesi statüsüne geçiyor. Gürün yine oylarını artıra rak 2014 yerel seçimlerinde Muğla genelinden yüzde 49.12 oy alarak Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı seçilmiş. Oy oranları gösteriyor ki CHP’nin hep yükselen bir grafiği var Muğla’da. Peki şimdi can alıcı soruya gelelim: “Erdoğan Muğla’yı neden bu kadar çok istiyor?” Erdoğan ne demişti Bodrum’a geldiğinde, anımsayalım: “Cumhurbaşkanı olarak biz de Muğla’ya ve Bodrum’a gereken hizmeti getirelim istiyoruz...” Erdoğan’ın yazlık sarayının yer aldığı ve Okluk Koyu’nun bulunduğu Gökova Körfezi’ni imara açmak için AKP’nin büyük çaba harcadığını ve buna karşılık CHP’li Muğla Büyükşehir Belediyesi’nin tüm meclis ile birlikte nasıl direndiğini Osman Gürün yazımın başında özetlemiştim. Dünyanın en güzel koylarına, eşsiz ormanlarına, havasına, suyuna sahip Muğla rantçıların hedefinde. İstanbul’a hançerleri saplayan müteahhitler için rant Muğla’da artık. Bodrum’dan Marmaris’e, Datça’dan Fethiye’ye... O yüzden Muğla’daki ittifakın betona, ranta ve yağmaya karşı yapılmış bir ittifak olması gerekiyor. Kentte sandığa gidecek her CHP’li “bir oy bile önemli” diyor. Ve su sırada her yerde Kocadon’un, Saatçi’nin seçim arabaları dolaşıyor. Gürün ise Meral Akşener’den “ittifakın Muğla’da tam gerçekleşmesi için destek mesajı” bekliyor. Çünkü 20 yıllık oy dağılımı gösteriyor ki AKP’nin, MHP dahil mevcut belediye başkanına gücü yetmiyor. Erdoğan’ın hedefine oturttuğu bir isim olan Osman Gürün, görüyoruz ki küskün adaylardan oluşan muhalefetin de kıskacında. Aslına bakarsınız Muğla’daki anlamlı ittifak ranta ve yağmaya karşı yapılacak bir ittifak gibi gözüküyor. Bakalım 31 Mart’ta hangi ittifak kazanacak!.. İktidarın gözü bu kıyılarda Yapımı tamamlanan Ölüdeniz Atıksu Arıtma Tesisi Ula Gölü Dünya tarihini kaleme almış Herodot’un memleketi Muğla, 13 bin 247 kilometrekarelik yüzölçümüyle İstanbul’un yaklaşık 3 katı büyüklüğünde. Karya, Likya uygarlıklarına ve birçok medeniyete ev sahipliği yapmış. Kıyı şeridi uzunluğu tam 1480 km. Bu rakam Akdeniz’e kıyısı olan 9 ülkeden fazla. Orman varlığı yüzde 68... Birbirinden değerli, marka 13 ilçesi var. Turizmde Antalya, İstanbul’dan sonra üçüncü. Üniversitesi ve antik kentleri ile eğitim ve kültür kenti. Türkiye’deki mermer üretiminin yüzde 20’sinin gerçekleştiği, 60 ülkeye mermer ihracatı yapıldığı bir bölge. Vahşi depolama alanları rehabilite edilmiş. Mesela Bodrum Mumcular 25 bin 668, Milas’ta 89 bin 971 metrekarelik vahşi depolama alanlarında rehabilitasyon çalışmaları tamamlanmış. Muğla genelinde 640 bin metrekare, 90 futbol sahası büyüklüğünde vahşi depolama alanının rehabilite edilmesi ve doğaya kazandırılma çalışmaları ise halen sürüyor. Çöplerden elektrik üretiliyor; Menteşe, Fethiye, Marmaris 20 bin hane, OrtacaMilas 15 bin hane kullanıyormuş. GökovaGöcek’te 10 bin tekne yazın seyir halinde. Kıyılardan 6 tekne 2 alım noktası ile atık toplanıyor. 1 olan hafriyat sahası 7’ye çıkarılmış. Muğla’da 1/25000 ölçekli nazım imar planı yapılmış. Bakanlık tarafından yapılan il genelindeki sit alanlarındaki değişiklikler Büyükşehir Meclisi tarafından değerlendirilmiş, itirazlar yükselmiş. Bu itirazlar oybirliği ile karara bağlanarak Ankara’ya bildirilmiş. Sit değişikliğine ilişkin Gökova paftası onaylanmış. ODTÜ’ye rüzgâr enerji santralı (RES), güneş enerji santralı (GES) ve hidroelektrik santralına (HES) ilişkin teknik ve bilimsel rapor hazırlatılmış. Bakanlık tarafından onaylanan 2. etap TOKİ planlarına yoğunluk ve kat yüksekliğinden dolayı itiraz edilmiş. Tıpkı Erdoğan’ın İstanbul’ta itiraz ettiği dikey yapılaşma değil yatayda yapılaşma ilkesi çerçevesinde!.. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle