17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
14 16 ŞUBAT 2019 CUMARTESİ TASARIM: İLKNUR FİLİZ Herkese Bilim Teknoloji Dergisi’nin katkılarıyla hazırlanmıştır. bilim ve teknoloji ile ilgili 10 ilginç bilgi 1) Amazon’un kurucusu Jeff Bezos’un 1998’de Google’a yaptığı 250 bin dolarlık yatırımın bugünkü değeri 3 milyar doların üstündedir. 2) Google 2006’da YouTube’u sadece 1.65 milyar dolara satın almıştır. 3) Google dünyada dijital reklam alımında en çok para kazanan şirkettir. 4) 16 Ağustos 2013’te Google 5 dakikalığına hizmet veremez hale geldi. Dünya internet trafiği yüzde 40 düştü. 5) 1999’da Google’ın kurucuları şirketi 1 milyon dolara Excite şirketine satmak istedi. Teklifleri reddedildi. Daha sonra fiyatı 750 milyona düşürdülerse de yine başaramadılar. 6) Google’a göre dünyada dolaşımda olan 129 milyon adet farklı kitap var. Google bunların 12 milyonunu dijital ortama atmış durumdadır. 7) Go oyununda dünya ustalarını yenen AlphaGo ve AlphaZero yazılımları Google’ın 2014’te satın aldığı DeepMind firması tarafından geliştirilmiştir. 8) Google’ın bugüne dek satın aldığı firma sayısı 200’ü geçmiştir. 9) Google’da yapılan bir aramanın sonuçlandırılması için gerekli olan bilgisayar gücü, 1969’da insanlığın aya ayak basmasını sağlayan Apollo 11’in aya gidip gelmesi sürecinde harcadığı güç kadardır. 10) Google 2015’te holdingleşmiştir. Holdingin adı Alphabet’tir. BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ BEYİN TARAMALARI Bilincin izine rastlandı mı? Beyin taramaları bilincin kapılarını aralıyor: Uluslararası bir araştırmanın yeni bulguları çevreleri ile iletişim kuramayan hastalarda farkındalığın ve bilincin nasıl doğru şekilde ölçüleceği konusunda önemli bir ilerleme.. Komada insanın bilinci açık mı kapalı mı tartışmasını bitirebilecek gelişme.. İnsanı diğer canlılara göre en önemli özelliği olarak nitelendirilen “bilinç” kavramı gizemini korumaya devam ediyor. Öylesine kompleks bir “yapı” söz konusu ki kimi bilim insanı bilinci beyinde aramak konusunda bile şüpheli. Hal böyle olunca da bilinç üzerine yapılan çalışmalar hızını kesmeden devam ediyor. Şimdi, uluslararası bir araştırma ekibi, karmaşık beyin aktivitelerinde bilincin izlerine rastladıklarını açıkladı. Science Advances’ta yayımlanan çalışmaya göre bilinçli bir beyin, ayrıntılı ve iç içe geçmiş sinyallerle dolu. Paris, New York, Liège, Londra ve Kanada’daki hastaları kapsayan çok uluslu çalışmada, sağlıklı beyin ile “bilinç kaybı” yaşayan iki tip beynin aktiviteleri karşılaştırıldı. 125 hasta Araştırmacılar farklı ülkelerden 125 hastanın beyin aktivitelerini manyetik rezonans görüntüleme (MR) ile analiz ettiler. Böylece 2 farklı beyin aktivitesi modeli ortaya çıktı. Bu insanların 47’si sağlıklı iken diğer hastaların gözleri açık bile olsa bilinçleri kapalıydı. Çevresinin bilin cinde olan hastalarda daha karmaşık nöral sinyallere rastlanırken bilinci kapalı olanlarda daha basitilkel sinyallere rastlandı. Klinik nörobilim Bulguları değerlendiren Ore College’dan (Portland) bilişsel nörobilimci Michael Pitts, bu çalışmayla birlikte klinik nörobilimin bilinçle olan ilişkisinin net ve güvenilir bir şekilde ortaya konduğunu söyledi. Paris’teki INSERM’den ortak yazar Jacobo Sitt ise bu çalışmanın bizi bilincin ne olduğunu anlamamıza bir adım daha yaklaştırdığını ifade etti. Bilinç ve beynin bilinci nasıl yarattığı sorusu büyük tartışmalara neden oluyor. Uyurken belirsizleşen, uyuşturucular tarafından çarpıtılabilen ve kazalarda kaybolabilen bir fenomenden söz ediyoruz. Bilim insanları, beynimizin bilinci nasıl yarattığına dair birçok biyolojik açıklama önermiş olsa da kimi bilim insanları bu tanımları kısmen ya da tamamen reddedebiliyor. Bu açıdan bu araştırma oldukça önem taşıyor. Derleyen: Batuhan Sarıcan https://www.sciencenews.org/article/brainscansdecodeelusivesignatureconsciousness?tgt=nr Köpek davranışları ırklarına göre değişiyor n Baykuşlar nasıl sessiz uçar? Baykuşlar çok sessiz uçabilir. Bu sayede avlarını, onlar tarafından fark edilmeden yakalayabilirler. Baykuşlar uçarken kanat çırptıkları sırada neredeyse hiç ses duyulmamasının nedeni, kanatların ve kanatlardaki tüylerin şekli ve yapısıyla yakından ilişkili. Baykuşların kanatları büyük ve geniştir. Bu nedenle kanatlarına binen yük miktarı düşüktür. Düşük hızlarda daha az kanat çırparak uçmalarına imkân veren bu özellik baykuşların sessiz uçmasının nedenlerinden biridir. Baykuşların başka kuşlardan çok daha sessiz uçabilmesinin temel nedeni ise kanatlarındaki tüylerin üç özelliğiyle ilişkili. Kanadın ön kısmındaki tüylerin tıpkı bir tarağın dişleri gibi düzgün bir şekilde dizilmiş olması, kanadın arka kısmındaki tüylerin esnek, yumuşak ve aralıklı olması ve kanatların üst kısmındaki kadifemsi yumuşak tüyler. n Doğal inci nasıl oluşur? Doğal incilerin çoğunun kaynağı denizde yaşayan istiridyeler ve incinin istiridye içerisinde oluşması aslında istiridyenin bir çeşit kendini koruma mekanizmasının sonucu. Kabuklarının arasından içine giren bir kum tanesi ya da herhangi bir parçacık istiridye tarafından yabancı madde olarak algılanır. İstiridye kendini korumak için bu yabancı maddeyi “incinin annesi” adı verilen sert, katı, güçlü ve parlak yapıdaki sedef mineraliyle sarmaya başlar. Zaman geçtikçe daha çok sedef ile kaplanan bu yabancı madde en sonunda parlak ve sert bir taşa dönüşür. İşte bu taşa inci denir. Sedef minerali normalde istiridye tarafından kabuğun iç katmanını korumak amacıyla üretilir ve aragonit adı verilen bir çeşit kalsiyum karbonat kristalinden oluşur. Sedef, inci oluşturmanın yanı sıra istiridye kabuğunun iç katmanına da rengini verir. Köpek ırklarının kendilerine özgü davranış şekilleri olduğunu ortaya çıkartan bilim insanları, bu davranışların hayvanların DNA’sındaki spesifik genlerden kaynaklanıp kaynaklanmadığını araştırıyor. ABD’nin ikinci en büyük köpek kayıt sistemi olan American Kennel Club’ta köpek ırklarının tanımlaması hayli ilginç: Border collie tam bir işkolik, Alman çoban köpeği sevdikleri için kendini feda edebilecek kadar fedakâr. Bilim insanları, şimdiye dek belirgin ırk özellikleri üzerine yapılmış en kapsamlı çalışmada, bu özelliklerin aslında köpeğin DNA’sından kaynaklandığını bildiriyor. Bulgular insan davranışlarına da ışık tutabilir. ABD Maryland’da bulunan Ulusal İnsan Genom Araştırma Enstitüsü’nden memeli genetikçisi Elaine Ostrander, bu son çalışma ile büyük bir ilerleme kaydedildiğine dikkat çekiyor. Evcil hayvanlar için test 2005’te köpek genom dizilimi ilk kez incelendiğinde, bilim insanları her ırka kendine özgü kişilik özelliklerini sağlayan genleri kolayca saptayabileceklerini düşünmüşlerdi. Fakat ırkların içinde bile çok sayıda farklılıkların bulunması, bu yolla anlamlı sonuçlar elde edilemeyeceği yanılgısına yol açmıştı. Böylece, yeni çalışmada, karşılaştırmalı psikoloji uzmanları Evan MacLean (Arizona Üniversitesi) ve Noah SnyderMackler (Washington Üniversitesi) ve meslektaşları, 101 ırktan 14 bin köpeğin davranış ve Birçok türde benzer genler MacLean’a göre bulgular, davranışın birçok türde aynı genler tarafından yönetildiğini düşündürüyor. Serpell de, köpeklerde kaygıya neden olan genlerin insanlarda da aynı yerde olması durumunda, kaygıyla ilgili bozukluklar için daha iyi tedavi yöntemleri geliştirilebileceğini söylüyor. Bu çalışma, ne yazık ki bir ırkın kendine özgü davranış eğilimlerini herhangi bir genle ilişkilendiremiyor. Köpek genomu ile ilgili öncü çalışmalara imza atan gen bilimcisi Heidi Parker, çalışmanın belirli bir ırkın davranış özelliklerini içermediğini, birçok ırkta bulunan davranışlara dayandığını belirtiyor. Serpell’in davranış şekilleri üzerindeki çalışması, örneğin pitbulların insanlara değil ama diğer köpeklere karşı saldırgan olduğunu ortaya çıkartmıştı. Fakat bu yeni çalışma, bu davranışın DNA’sına götürmüyor. Yine de Serpell ve arkadaşları, DNA ve ırk özelliklerini ortaya çıkartacak ileri çalışmalar için kolları sıvamış durumunda. Evrimsel biyolog Robert Wayne, bu çalışma sayesinde genlerin davranış üzerindeki etkilerinin daha iyi anlaşıldığını, ancak ileri çalışmaların yapılmasına gerek duyulduğunu belirtiyor. rilerini incelemeye aldı. Etolog (doğal ortamında hayvan davranışını inceleyen kişi) James Serpell tarafından hazırlanan ve bir çeşit evcil hayvan testi olan CBARQ’dan (Canine Behavioral Assesment&Research Questionnaire) yararlanıldı. DNA üzerinde 13 kritik nokta Bu testte “Kapınıza bir yabancı geldiğinde köpeğiniz ne yapıyor?” gibi sorular yer alıyor ve sahibinden objektif olarak hayvanın kişilik, eğitilebilirlik, bağlılık ve saldırganlık durumunu 14 farklı bakış açısıyla değerlendirmeleri isteniyor. 2003’te başlatılan bu teste 50 binden fazla köpek sahibi katılmış. Ekip, bu davranış verileriyle farklı köpek ırklarının genetik verilerini eşleştirdi. Eş leşme sonucunda 14 kişilik özelliğine yol açtığı düşünülen DNA üzerindeki 131 noktayı tespit etti. Bu DNA bölgeleri bir köpek ırkının özelliklerinin yüzde15’ini açıklıyor. Kalıtsal özelliklerin başında eğitilebilirlik, kovalama, yabancılara karşı saldırganlık eğilimi geliyor. DNA üzerindeki bu kritik noktalar aslında mantıklı. Bazıları, insanlarda saldırganlık ile ilişkilendirilen genlerin bulunduğu noktanın yakınlarında yer alıyor. Mesela, köpeğin eğitilebilirlik düzeyi ile ilgili olan genler, insanlardaki zekâ ve bilgi işleme ile ilgili olan genlerin bulunduğu yerde. Mercan Bursalı https://www.sciencemag.org/ news/2019/01/dogbreedsreallydohavedistinctpersonalitiesandtheyrerooteddna Şehirde yaşamını sürdüren kuşlar daha zeki! Kanada’daki McGill Üniversitesi’nin yaptığı çalışmalara göre şehirde yaşayan kuşlar kırsal bölgelerde yaşayanlara göre daha zeki. Nedeni ise kent hayatına uyum sağlayabilmek için hayli çaba sarf ediyor olmaları. Araştırmacıların bulgularına göre şehirde kırsala göre yiyecek bulmak zor olduğu için kuşlar en ufak yerlere dahi dikkat ediyorlar. Bu da kuşların içgüdülerini daha iyi kullanmalarını sağlıyor. Behavioral Ecology dergisinde yayımlanan araştırma, Karayip Adaları’nda insan yerleşiminin daha sık görüldüğü Barbados’ta yaşayan Şakrak kuşları üzerinde yapıldı... Doktora öğrencisi JeanNicolas Audet, insan yerleşiminin daha çok olduğu bölgede yaşayan şakrak kuşlarının bağışıklık sisteminin, kırsal kesimdekilere göre daha zayıf olmasını beklediklerini söylüyor. Çünkü şehir yaşamındaki zor luklara karşı problem çözme gibi zihinsel davranışlara enerjilerini ayıran kuşların, aynı enerjiyi bağışıklık sistemine ayıramayacaklarını düşünüyorlardı. Fakat araştırmalar kuşların hem problem çözmek hem de bağışıklıklarının güçlendirmek için kullandıkları enerjinin eşit olduğunu gösteriyor. Bu durum da kent kuşlarının, kırsaldaki kuşlardan daha az yaşam savaşı verenlerden daha zeki olduğunu kanıtlıyor. İncelen saçlarınız deriye dönüşüyor olabilir Saçların yaşlandıkça incelmesi, hepimizin hayatta deneyimleyebileceği bir olgu. Science’ta yayımlanan iki makale, saç incelmesinin moleküler mekanizmasına ışık tutuyor; yaş ilerledikçe, saç köklerindeki kök hücreler deri hücresine dönüşüyor ve saçımız seyreliyor. Diğer dokulardaki kök hücrelerin aksine, saçtaki kök hücreler belli aralıklarla kendilerini yeniler ve bölünürler. Yani bir nevi açıkkapalı durumları vardır. Açık ve kapalı hallerin olduğu bilinmesine rağmen, bunun nasıl gerçekleştiği tam olarak bilinmiyordu. Emi Nishimura ve ekibi tarafından Tokyo Tıp ve Dişçilik Üniversitesi’nde gerçekleştirilen çalışmada farelerdeki tüylerin zamana bağlı değişimi gözlemlendi. Yaş arttıkça, saç köklerinde bulunan kök hücrelerin DNA’da gerçekleşen hasarlardan dolayı kolajen 17A1 adı verilen proteini daha fazla üretemediği, bu proteinin eksikliğinin de kök hücrelerin epidermal keratonisitlere, bir diğer deyişle deri hücrelerine dönüşmesine sebep olduğu gösterildi. Aynı deneyler, gönüllü insanlar üzerinde de gerçekleştirildiğinde özellikle 55 yaş ve üstü insanlarda daha az kolajen 17A1 üretimi gerçekleştiği gözlemlendi. Kısacası daha az kolajen 17A1, daha az saç demek. Gene de eklemekte fayda var, kolajen 17A1 saç azalmasının tek sebebi değil. Aynı kök hücreler üzerinde yapılan farklı bir çalışmada ise, Foxc1 isimli bir proteinin saçtaki kök hücrelerin açıkkapalı hallerinin düzenlenmesini sağladığı gösterildi. Boulder’daki Colorado Üniversitesi’nde fareler üzerinde gerçekleştirilen bir araştırmada, Foxc1’nin baskılanması, yani üretilmemesi durumunda kök hücrelerin “kapalı” evreye geçmediği gözlemlendi. Yani, saçtaki kök hücreler Foxc1 üreterek kapalı duruma geçebiliyor, bu sayede de yeni hücrelerin üretimini kontrol edip durdurabiliyor. Saçlardaki kök hücreler üzerine çalışmalar uzun yıllardır devam ediyordu ancak moleküler düzeyde ne gibi mekanizmaların işlediği bilinmiyordu. Yayımlanan bu iki yeni çalışma ile, bilim insanları kök hücrelerin davranışlarını daha detaylı anlama fırsatı bulmuş oldu. Gelecekte, mekanizmaların daha iyi anlaşılması sayesinde saç incelmesinin tedavisi konusunda da yeni yöntemlerin geliştirilmesi mümkün olacak. Kaynaklar Matsumura, H. et. al. Science  Vol. 351, Wang, L. et. al. Science Vol. 351, C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle