17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
18 10 ŞUBAT 2019 PAZAR EDİTÖR: ORHUN ATMIŞ TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN kültür Sarayda10 dalda Oscar adayı olan ‘Sarayın Gözdesi’ çarpıcı bir drama NoFtuilm: 9in/10 aşk ve nefret Zamanımızın ayrıksı sinemacılarından Yorgos Lanthimos. Kariyerine reklam çekerek başlamış, ikinci sinema filmi “Dogtooth” ile arthouse sinemada kendine sağlam bir yer edindikten birkaç yıl sonra filmlerini İngilizce çekmeye karar verip Londra’ya taşınmıştı. Yapay ışık kullanmadığı, sürreal ve absürt tonlarla bezediği ve birçoklarının ‘tuhaf’, ‘acayip’, hatta ‘rahatsız edici’ bulduğu filmleriyle gitgide artan bir hayran kitlesine sahip olan Lanthimos, geçen eylül ayında Venedik Film Festivali’nde Jüri Büyük Ödülü’nü alan son filmi “Sarayın Gözdesi” (The Favourite) ile daha da geniş bir izleyiciyi kitlesini yakalamayı başarmış görünüyor. Filmin aldığı 10 Oscar adaylığı ise cabası. Güçlü performanslar 18. yüzyılın başlarında İngiltere sarayında geçen ve tarihe ‘çocuksuz kraliçe’ olarak geçmiş Kraliçe Anne’in merkezde olduğu bir aşk üçgenini perdeye taşıyan “Sarayın Gözdesi” genel hatlarıyla bir restorasyon draması ama detaylardaki anakronistik dokunuşlar (bir dans sahnesindeki çağdaş figürlerden tutun da karakterlerin 21. yüzyıl ağzıyla konuşmasına kadar) ve Lanthimos’un önceki filmlerindeki kadar fazla olmasa da yine dikkat çekici absürt unsurlar sayesinde trajikomik bir dönem filmi çıkıyor karşımıza. Tarihi gerçeklerden yola çıkan ama bunu gerektiğinde göz ardı edecek kadar da serbest bir Oyuncuların özellikle parladığı film, “Lobster” ile dünya çapında tanınan Yunan yönetmen Yorgos Lanthimos’un imzasını taşıyor tarzda yazılmış senaryoda Deborah Davis ve Tony McNamara’nın imzaları var (ve bu yıl Orijinal Senaryo dalında Oscar’ı alırlarlarsa hiç şaşırmam). Filmin üç kadın oyuncusunun da son derece güçlü performanslar sergilediğinin altını özellikle çizmek lazım belki zira “Sarayın Gözdesi” en çok da bu oyuncuların omuzlarında yükseliyor. Üçü arasında deneyimi ve ustalığıyla bir adım öne çıkan Olivia Colman (Kraliçe Anne) En İyi Kadın Oyuncu Oscar’ına; her ikisi de daha önce Oscar kazanmış olan Rachel Weisz ve Emma Stone ise Yardımcı Kadın Oyuncu Oscar’ına aday. Kraliçenin gözüne girebilmek için sarayda mücadele eden iki kadının entrikalarla örülü hikâyesi akla elbette başka birçok filmle birlikte“All About Eve”i getiriyor. Ülkenin politik kaderi üzerinde söz sahibi olmanın verdiği iktidar hissi ve hırsıyla hareket eden Sarah Churchill (Rachel Weisz) ile saraya yeni gelen ve Sarah ile Anne arasındaki dost luk/aşk ilişkisini kavradıktan sonra kraliçenin yeni gözdesi olmaya oynayan Abigail (Emma Stone) arasındaki pozisyon kavgası güçle haşır neşir oldukça hızla kirlenmeye başlayan insan ruhu hakkında çok şey anlatıyor; cin siyet ve sınıf gözetmeksizin hem de. Bu anlamda İngiltere tarihinin o döneme ait olayları ve tahtın (ve meclisin) politik yönelimleri hakkında herhangi bir yorumda bulunmayan Lanthimos’un derdinin tamamen ele aldığı üç kadın karak terin iç dünyaları olduğunu söyleyebiliriz. Bir yanda, düşük yaptığı ya da çok erken yaşta kaybettiği 17 çocuğuna atfen yatak odasında 17 tavşan bulunduran Kraliçe Anne’in trajik varlığı, diğer yandaysa onu bazen küçük bir çocukmuş gibi azarlayan, bazen tutkuyla onunla sevişen ve aslında onu mükemmelen manipüle eden Sarah’nın saraya yeni gelen ve neredeyse en az kendisi kadar acımasız olabilmeyi beceren yeni gözde Abigail karşısında hissettiği çaresizlik... Sarayda yaşamasak da bize yabancı olmayan duygular. 2018’in en iyilerinden Lanthimos’un da hayranlığını gizlemediği İngiliz sinemacı Peter Greenaway’in ruhu da sızmış “Sarayın Gözdesi”ne. Belki onun mükemmeliyetçi tarzı ve kendine has dili değil ama ironik bakışı, aristokrasiyle alay eden ve alt tabakadan insanları da acı bir gerçeklik içinde resmeden sinemasını çokça andıran anlar ve sahneler var filmde. Onun 1982 tarihli “The Draughtman’s Contract” adlı filmindeki bir peruğu alıp filmde kullanarak (muhtemelen, tam bir Greenaway sahnesi gibi duran meyvelerle bombalanan çıplak adamın başındaki peruk. Tabii Greenaway bu sahneyi çekseydi hiçbir ‘şeyi’ örtüp gizleme gereği duymazdı!) ona bir saygı duruşunda bulunduğunu da söylüyor zaten Lanthimos. Özetle, birçoklarına göre geçen yılın en iyi filmleri arasında gösterilen “Sarayın Gözdesi” haftanın kaçırılmayacak filmlerinden. Sahi, bizde ne zaman Osmanlı sarayını bu bakışla ve bu cesaretle resmeden bir film çekilecek acaba? Lanthimos’u mu beklemeliyiz yoksa? Sahneye bakmak sahnede olmak Sahne: Büyülü bir mekân... Sahne: Ramp ışıklarının odaklandığı yer... Sahne: Değerleri yücelten, pisliğin içinde dahi değerin parlamasına neden olan alan... Sahne: Yalanın, yozluğun kendini ele verdiği tuzak... Nicedir Türkiye sahnesinde, moda deyişle kendi “beka”sından başka hiçbir şey düşünmeyenler var... Türkiye sahnesine “Hırsız bizim hırsızımız. Bizim hırsıza sahip çıkarız” zihniyeti; domates, biber, soğan fiyatından fırlayışını “mermi ve kurşun fiyatıyla dengeleme” mantığı egemen... Ülke sahnesinde her daim “terör”ü ve cehaleti taçlandırmak; aklımızla alay etmek var! Bunlarla ilgili olarak nice yazı okursunuz. Ben benim sahnelerimden söz edeceğim: Umutlar ölmesin diye O, sahnede olmayı hiç istemedi. 17 yaşındaki oğlu Umut’u “kaza kurşunu” denen kahredici rezil ilkellikle yitirince, oğlunun anısını yaşatmak ve başkalarının da bireysel silahlarla işlenen acıları yaşamaması için UMUT Vakfı’nı kurdu.  Nazire Dedeman Çağatay’ın ölüm haberini aldığımda, yıkıldım. Tam da ona daha çok, her zamankinden daha çok ihtiyacımız olduğu anda onu yitirmiştik. O günlerde Türkiye sahnelerinde “daha çok silahlanın, daha çok bireysel silah” naraları atılıyordu. Nazire Hanım’ın hukukun üstünlüğü, yurttaşlık bilincinin geliştirilmesi için 25 yıldır verdiği mücadeleyi düşündüm. Bireysel silahlanmayı önlemek için çalışmalarını... Birlikte katıldığımız panel, sempozyum ve toplantıları... “Sessiz Ayakkabıların Yürüyüşü” etkinliklerini... Şiddeti dışlamayı en etkili biçimde yeni kuşaklara öğreten insandı. Türkiye “sahnelerine” fazla gelmesi doğaldı. Ama yine de bir çığlıktı; önderlik etti; örnek oldu... Işık içinde uyusun. Joan Baez’den politik mesajlar Fransa sahnesinde “Sarı Yelekliler” ile “kırmızı fularlılar” mücadelesi sürüyor. Benim sahnemde ise opera, tiyatro ve bir rastlantı, Joan Baez konseri vardı. Tümü, baştan sona politik içerikliydi. Lizbon’da başlayan, 1 Mart’ta Londra’da bitecek olan Joan Baez “Avrupa Veda Turnesi” 15 kenti içeriyor. Sonra ABD turnesi... Bu nasıl “veda” bilemedim; geçen yıl başlamıştı bu yıl devam... Paris’in ünlü Olympia müzikholünde 8 konserin biletleri tükenmiş. Salonda 120 Avro’luk yerlerde yaş ortalaması 6070; balkon ve localar yarı fiyat, orada safi gençler! Son “Whistle Down The Wind”den parçalarla eskileri harmanlayan bir repertuvar. Her şarkı arasında Fransızca ve İngilizce konuşuyor. Trump politikalarını, AB politikalarını eleştiriyor. Savaş ve silahlanmayı lanetliyor. Dünyanın sağa kayması, ekonomik uçurumun derinleşmesi ve özellikle göçmenlere yapılan haksızlıklar en sert sözlerin hedefi oluyor. Fransızca 34 şarkı söylüyor ve millet “çıldırıyor.” Paris Komünü günlerinin marşı “Le Temps des Cerises”; Boris Vian “Le Déserteur Asker Kaçağı”... Ve Brassens şarkıları... Konseri “Gracias a la Vida” ile bitiriyor ama alkışlar gitmesine izin vermiyor. “Imagine”, “Farewell Angelina”, “Sacco Vanzetti” ve “Donna Donna”... Bu dört bis parçasını tüm salon ayakta söylüyor. Tek kişi bile oturmadı. Çünkü sahnedeki 78 yaşındaki kadın tam 2 saattir ayaktaydı! (İlk kez böyle bir şeye tanık oldum!) GülrizEngin vedası Süreyya Operası’nın sahnesindeydim birkaç akşam önce. Yönetmen Selçuk Metin’le birlikte 34 haftadır gece gündüz çalışıyoruz... Gülriz Sururi ve Engin Cezzar’la hiç son bulmayacak birlikteliğimizi anmak, anımsamak için bir çalışma içindeydik. İlk talep Kadıköy Belediyesi’nden gelince hele hele Süreyya Operası’nda olacağını öğrenince, tamam dedik. Bunca kısa sürede metni yazmam... Selçuk Metin’in çekimleri yapması; önceki çekimleri değerlendirmesi, yerleştirmesi, kurgulaması... Gülriz’in müzikallerde söylediği şarkıları Ayça Varlıer’in Simten Şenpolat piyano eşliğinde öğrenip çalışması... Konuşmacılarımızla (Zeynep Miraç, Seçkin Selvi, Dikmen Gürün ve Aydın Engin) işbirliği... Temsilleri nedeniyle sahnede olamayan Tilbe Saran, Genco Erkal, Ali Poyrazoğlu’nun perdeden seyirciye seslenmesi... Ve sonunda usta bir tiyatrocuyla Selçuk Yöntem’le sunuculuğu paylaşmam... (Ancak metnini kendi yazdığım işlerin sunuculuğunu yapabiliyorum) Ve başrolde yine Gülriz ve Engin’in olması... Akşamın sonunda, tıklım tıklım dolu Süreyya Operası’nın sahnesini, Gülriz ve Engin’e sunduğumuz karanfilleri geride bırakırken, en çok tekrarlanan ve en beni en mutlu eden söz şuydu: “Gülriz Sururi izlese, bu akşamı, bu sahneyi çok beğenecekti...” Yordam Kitap’ın “İndirim Rafı”nı ziyaret ettiniz mi? Yordam Kitap ve Yordam Edebiyat’ın internet sitesinde bir “İndirim Rafı”, bu rafta ise her ay %50 indirimle satışa sunulan 5 ayrı kitap ya da kitap seti yer alıyor… ChinaYaMraiéville China Miéville DemCirhKinonasMeyiéville Perido SokaNİ Rstasyonu İngilizceden Çeviren: Güler Siper Cem EroŒul BDÖiYrezaMnkTelaüamrrşkkıesmçsiesi t Tarihi ve 7deolojisi İngilizceden Çeviren: Güler Siper Roman İngilizceden Çeviren: Güler Siper ivan gonçarov Hazırlayanlar: Margit Köves ve Shaswati Mazumdar Faıizm Üzerine Önlenebilir Yükseliş İngilizceden Çeviren: Ezgi Kaya 2. 2. August H. Nimtz August H. Nimtz LENİN’İN SEÇİM STRATEJİSİ –I MARX VE ENGELS’TEN 1905 DEVRİMİ’NE Sandık mı, Sokak mı, Yoksa Her İkisi mi? İngilizceden Çeviren: Deniz Tuna LENİN’İN SEÇİM STRATEJİSİ II 1907’DEN 1917 EKİM DEVRİMİ’NE Sandık mı, Sokak mı, Yoksa Her İkisi mi? İngilizceden Çeviren: Deniz Tuna Türkçesi: Nuri YAldArAm Şubat ayı boyunca www.yordamkitap.com adresinde %50 indirimle edinebileceğiniz kitaplar arasında, bilimkurgu edebiyatının usta kalemi China Miéville’in “Yeni Crobuzon Üçlemesi” ile Cem Eroğul’un üç kitabı, Devlet Nedir?, Demokrat Parti ve Birey Nedir? de var. Yerel seçimler yaklaşırken August H. Nimtz imzalı Lenin’in Seçim Stratejisi ve her zaman güncelliğini koruyan kapsamlı bir derleme, Faşizm Üzerine de Şubat ayında “İndirim Rafı”nda. Son olarak dünya edebiyatının en “tembel” klasiği Oblomov’u da bu ay %50 indirimle alabilirsiniz. YordamKitap YordamKitap YordamKitap www.yordamkitap.com TÜYAP Kitap Fuarı 5. kez Karadeniz’de TÜYAP Tüm Fuarcılık Yapım AŞ tarafından Türkiye Yayıncılar Birliği işbirliği ile düzenlenen Karadeniz 5. Kitap Fuarı, 1624 Şubat tarihleri arasında TÜYAP Samsun Fuar ve Kongre Merkezi’nde gerçekleştirilecek. Karadeniz 5. Kitap Fuarı’nda, aralarında İnci Aral, İlber Ortaylı, Mine Söğüt, Yılmaz Özdil, Ercan Kesal, Şükrü Erbaş, İpek Çalışlar gibi isimlerin de bulunduğu pek çok yazar, şair ve bilim insanı okurlarıyla buluşacak. l Kültür Servisi Mine Söğüt’ten Büyük Küfür Kitabı: Gergedan Mine Söğüt’ün yeni kitabı “Gergedan Büyük Küfür Kitabı” Yapı Kredi Yayınları’ndan çıktı. Yüksek gerilimli bir dille yazılmış öykülerin yer aldığı “Gergedan”, güncel olaylara ve yaşadığımız günlere getirdiği bakış açılarıyla sarsıcı bir etkiye sahip. “Gergedan” kitabını çizer Bahadır Baruter resimledi. l Kültür Servisi C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle