22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
14 10 ŞUBAT 2019 PAZAR TASARIM: İLKNUR FİLİZ PAZAR YAZILARI ‘İmparatorluk Vatandaşları’! Çevrecinin yobazı Almanya’da sürekli ilginç şeyler yaşanıyor! Medya hep okunacak haberlerle dolu. Canınız hiç sıkılmıyor! Son ayların ilginç haberlerinden biri de 2017’de ortaya çıkarılan, sayılarının 19 bine ulaştığını yıl sonunda Almanya Anayasayı Koruma Teşkilatı’nın açıkladığı, ne oldukları doğru dürüst bilinmeyen, başka bir Avrupa ülkesinde rastlanmayan, kendilerine “İmparatorluk Vatandaşı” diyen insanlar! Evleri silah deposu Ülkenin bütün eyaletlerine dağılmış bu insanlar topraklarında yaşadıkları Federal Almanya Cumhuriyeti’ni tanımıyorlar. Onlar 100 yıl önce sona ermiş olan Alman İmparatorluğu’nun resmen hâlâ yaşadığına inanıyor, geçmişteki düzeni düşlüyor ve ülkede geçerli demokratik anayasal düzeni toptan reddediyor. Bu “vatandaşlar”, aşırı sağcılara çok yakınlar, ceplerinde kendi yaptıkları “ortak kimlikleri” taşıyorlar. Federal İçişleri Bakanlığı’nın açıklamalarına göre, her zaman şiddete hazırlar. Yönetenlerin ve toplumun kendilerini ezdiğini iddia ediyorlar. Düşsel dünyaları komplo teorileriyle dolu. Bu nedenle olacak yaklaşık bininin evi silah deposunu andırıyor! 19 bin “İmparatorluk vatandaşı’nın 4 bi ni Bavyera’da, 3 bini de BadenWürttem çen yıl artınca sonunda “İmparator berg eyaletinde yaşıyor. Fürth’te bir po luk vatandaşları”na katılmış! Ken lisi öldüren “vatandaş”ın 2018’de disi gibilerin haklarını koru ömür boyu hapise mahkum edil mak amacıyla son yıllar mesinin ardından Bavyera İçiş da değişik “kuruluşla leri Bakanı Hermann, “Bun rı” yaşama geçiren Sür lar deli filan değil” demişti. “İç AHMET ARPAD meli, İnsan Hakları Yük lerinde Almanya İçin Alternatif sek Komiseri kimliğini Partisi’ne (AfD) yakınlık duyanlar var.” (!) taşıyor, “Almanya Anayasası’nı Koru Çoğunun elli yaşının üzerinde erkekler ma Federal Ofisi” ve “Milletlerarası İn olduğu belirtiliyor. Son resmi açıklamala san Hakları Merkezi Vakıf Heyeti” üye ra göre, bunlar geçmişlerinde büyük düş si, ayrıca “Avrupalı Vatandaşlar Mer kırıkları yaşadıkları için radikalleşen, top kezi” ve resmi makamların etkili çalış lumdan ve devletten nefret eden insan masını kontrol eden bir komisyonun da lar. Aşırı sağcılarda olduğu gibi “İmpara başkanı! torluk vatandaşları”nın da dörtte üçü er Ona göre Federal Almanya Cumhuri keklerden oluşuyor. Her kente yayılmış yeti bir sermaye şirketi! Yürütme ve ya bir tarikatı andırıyorlar. İçlerine bir giren sama bu şirketin gerçek görevi! Bir vi kendini bir daha kurtaramıyor. Çoğun deo açıklamasında: “Bugüne kadar gel luğu borç içinde, zar zor geçiniyor, kaba miş geçmiş en büyük demokrat Adolf güce çok yatkınlar. Araları en çok polis Hitler’di!” diyor. lerle ve devlet dairelerindeki memurlarla açık! Özellikle BadenWürttemberg ve ‘Uzun süre önemsemedik’ Bavyera eyaletlerinde son yıllarda silahlı Baden–Württemberg eyaleti Anaya çatışmalara giriştiler. sayı Koruma Örgütü şefi Beate Bube yıl “İmparatorluk vatandaşları”ndan bi sonunda Stuttgart’ta yaptığı basın top ri de Amasya doğumlu M. S. Sürmeli! lantısında itiraf etti: “Onları uzun süre Haklı olduğu bir dava sonucunda hak fark edemedik, önemsemedik, geç kal kını alamadığına inanan Sürmeli, uzun dık”. Şimdi özel bir bölüm yaşama ge yıllardır Alman yargısının ona komplo çirildi, uzmanlara görev verildi. Bakalım kurduğuna inanıyor. Bu inancı her ge “vatandaşlarla” nasıl savaşacaklar, ne reye kadar başarılı olacaklar! Ne de olsa sayıları gitgide artıyor. Geçen yıl Stuttgart’taki ABD askeri üssü PatchBarrack’ın kapısına gelen ve kendilerini “İmparatorluğun” en yüksek yetkilisi ve “bakanları” olarak tanıtan üç kişi, general Neil A. Corson’la görüşmek istemişti. General onları kabul etmeyince de, ellerindeki bildiriyi kapıya bırakmışlardı. Bildiride ABD askerlerinin “İmparatorluk topraklarında konuşlanmasına karşı çıktıkları” yazıyordu. Alman Televizyonu ARD geçen yıl Tatort polisiye dizisinde “Özgür Ülke” adını verdiği bir bölümle bu konuya el atmıştı. Yazgıları onları toplumdan koparmış, toplum onları bir daha içine kabul etmemiş. Onlar kendilerine yeni bir yol, yeni bir yuva aramış, fakat bulamadığı için de ümidini çoktan yitirmiş insanlar... Ortak istekleri Alman İmparatorluğu’nun geri gelmesi. Resmi makamlar birkaç yıl öncesine kadar: “Bunlar silah çılgını, sürekli dırdırı seven zırpırlar”, dedikleri “İmparatorluk vatandaşları”nın gerçekte aşırı sağcı, Yahudilik ve İslam düşmanı, demokrasi ve uyum karşıtı, hiç kimseye güvenmeyen kavgacı kişiler olduğunun farkına daha yeni varmaya başladı... mail@ahmetarpad.de Vergi alıyorsa halkı da dinleyecek... Fransa’da Devlet Televizyon ve Radyosu’nun yayın ları izleyicilerle top lantılar yapılarak belirleniyor. Kurum yayın programlarını be SÜLEYMAN TOSUNOĞLU lirlemek için bu yıl da izleyicilerle bir araya gelerek 2019’un ilk toplantısını yaptı. Her altı ayda bir ülkenin çe şitli bölgelerinde 7’den 70 e her yaştan tele vizyon seyircisi ile görüşülüyor. “Sizi Dinlemek İçin Buradayız, Nasıl Bir Televizyonumuz olsun” adı altında yapılan toplantılarda eleştiri ve is tekler not alınıyor. Elde edilen veri, bilgiler da ha sonra televizyon merkez binasında TV üst kurul yöneticileri ve izleyici dernekleriyle bir araya gelinerek değerlendiriliyor, ardından da yıllık programlar belirleniyor. Toplantıya katılanlardan Stephan adlı kişi “Devletin kurumu olan Fransa Televizyonu biz lerin ödemiş olduğu paralarla yayın yapıyor, onun için yayımlanacak programları da bizleri dinleyerek yapmak zorundalar” diyor... ‘Daha çok belgesel’ talebi Yeni yılın ilk ayında Fransa TV’sinin dördüncü katında katıldığımız program belirleme toplantısı oldukça eğlenceli başladı ve küçük bir kokteyle son buldu. İzleyicilerin ve TV derneklerinin katılımıyla gerçekleşen etkinlikte daha önce ülkenin çeşitli bölgelerinde yapılan toplantılarda not alınan istekler ve eleştiriler son kez masaya yatırıldı. Fransa’daki televizyonlarda çok sayıda eğitim ve belgesel yayını olmasına rağmen, izleyicilerin belgesel programlarının sayısının daha da çoğaltılmasından yana tutum izledikleri görüldü. Diğer yandan izleyicilerin reklam kuşağından yana olmadıkları da bir kez daha ortaya çıktı. Halkın reklam istememesi daha önceki dönemlerde de dikkate alınmış ve devlet televizyonunda akşam saat 20.00 haberlerinden sabah 06.00’a kadar bu tür yayınlar eski Cumhurbaşkanı Sarkozy’nin çıkarmış olduğu bir yasayla yasaklanmıştı. Çeşitli siyasi partilerinden gelen reklam gelirlerinin özel televizyonlara kayacağı yönündeki eleştirilere karşı, Sarkozy bu yasayı “halkın parasını ödediği bu TV’ler halka zorla reklam izlettiremez ” diyerek savunmuştu. Reklamların yasaklanması sonucunda devlet televizyonunun 400 bin Avro’luk bir gelirden olduğu da gündeme yansımıştı. Halen Fransa Ulusal Meclisi’nde devlet televizyonunun reklam yasağının kaldırılması zaman zaman gündeme getirilip tartışılsa da şimdiye kadar bu konuda herhangi bir adım atılmadı. Fransa’da halk her yıl gelir kazançlarına göre devlet televizyonuna, Görsel İşitsel Vergisi adı altında vergi ödüyor. Programların en az birkaçının toplum tarafından belirlenmesine, kamuoyunun isteklerine kulak verilmesine olanak tanıyan bir yönetim kararı olsa da izleyicilerin pek çoğunun, yine de devlet TV’lerinin yayınlardan tam anlamıyla memnun olduğunu söylemek zor... Televizyon yayınlarının geçmişi ülkede 1930’lara uzanıyor. Sağcı Sarkozy başkanlığı döneminde 7 Eylül 1992’de devletin yedi televizyon kanalı yeni yapılan merkez binada tek bir çatı altında toplandı. Devlet kanalları France 2, 3, 4 ve 5 ile France O, France Info ve TV 5 Monde olarak adlandırılıyor. France 3 kanalı bölgesel yayınlar yapıyor. Örneğin Paris’te yayın yapan France 3 ile Marsilya’da yayın yapanın programları farklı. II. Dünya Savaşı’ndan sonra günlük hayatın bir parçası haline gelen televizyonlar süreçle birlikte toplumların yaşamlarında etkili bir mekanizma haline geldi. Kimi ülkelerde TV yayıncılığı iktidar tarafından toplum üzerinde etkin propaganda amacı için de kullanılıyor. Haliyle televizyon yayımcılığı habercilikten kültüryaşam programına çeşitli türleriyle tartışmaların merkezinde olmayı sürdürüyor. tosunoglu.sul@gmail.com iş cinayetine karşı meydandalar Güney Kore’nin başkenti Seul’de dün yaklaşık 2 bin 500 kişi geçen aralık ayında bir kömür santralında çalışırken bantla makine arasında sıkışarak yaşamını yitiren taşeron işçi Kim Yongkyun’u (24) anmak için sokaklara çıktı. Kim’in çalıştığı santralda 2010 yılından beri yaşamını yitiren 9. taşeron işçi olduğu basına yansımıştı. Ölümü ülkedeki iş güvenliği yasalarını tartışmaya açmış, hükümete yönelik tepkilerin merkezine oturmuştu. İşçi hakları aktivistleri Kim’in yanında biri daha çalışsaydı, genç adamın sıkıştığı makineyi kapatarak hayatını kurtarabileceğine dikkat çekmişti. Haftalardır eylemler sürerken Kim’in annesi de yeni can kayıplarının önüne geçebilecek adımlar atılana kadar oğlu için cenaze töreni yapmayacağını duyurmuştu. Tepkiler üzerine ise “Endüstri Güvenlik Yasası”nda şirketlerin yüksek riskli işleri taşeron işçilere vermesini yasaklayan değişiklikler hayata geçirildi. Bunun üzerine de dün başkentte Kim için anma töreni düzenlendi. Yeni Yıl Konseri ve hatırlattıkları Kendisi ile gurur duyduğumuz müzik insanımız Fazıl Say’ın turya dev maz mıydı! Dünyaya yayılan görün let televizyo tüleri seçim çalışmalarında kullan T.C. Cumhurbaşkanı’nın katıl nu ORF aracı maz mıydı?.. dığı konseri ile ilgili tartışmala lığıyla yakla Başbakan Kurz’un neden en ön rı izledikten sonra Viyana’daki Yeni Yıl Konseri’ni hatırladım. Kadim Ülker şık yüz ülke de oturup, kameraların kendisine de aynı anda yöneltilmesini istememesinin çeşit Aslında Yeni Yıl Konserleri’ni yayımlandı.   li nedenleri vardır mutlaka. Avus unutmak olası değil.  Zira konse Bilet ücretleri astronomik rakam turya Cumhurbaşkanı Aleksan ri icra eden Viyana Filarmoni Or larla ifade edilirken bilet bulma der Van der Bellen en ön sırada es kestrası kendisini hafızalarda hep nın da çoğu zaman sıradan vatan ki Birleşmiş Milletler Genel Sekre diri tutuyor. Orkestra, yeni yılın ilk daş için zorlu olduğu yorumları ya teri ile yan yana oturmaktadır. Son gününde, yaz başlangıcında, son pılmaktadır. Taşımacılık işletme zamanlarda çeşitli konularda aykırı baharda ve kışın konserler vere si sahibi olan tanıdığım karı koca ve sistem değiştirici açıklamaların rek klasik müzikseverleri büyülü nın, İspanya’dan gelen misafirlerini dan dolayı kamuoyunda tepki top yor. Yaz Konseri tarihi Schönbrunn havaalanından konsere, konserden layan bakanlarla hemfikir olmayan Sarayı Bahçesi açık havada binler sonra da havaalanına götürdüğünü Van der Bellen ile görüşmek iste ce insana sunulurken televizyon biliyorum. İspanyol misafirin kendi memesi bu nedenlerden birisi ola dan  da canlı yayımlanıyor. Yeni Yıl lerine bir adet bilet için beş bin Av bilir diye düşünülebilirse de asıl ne Konseri Musikverein’in konser sa ro verdiğini anlattı.  den olamaz. Sanayici ve ticaret er lonunda her yılın 1 Ocak günü sabahın erken saatlerinde hayranla Başbakan arka babı temsilcisi olan bir partinin genel başkanı için konser biletinin pa rıyla buluşuyor. Her sene değişik bir orkest ra şefi tarafından yönetilen Yeni Yıl Konseri’nin şefi bu sene Alman Christian Thielemann’dı.  Geçen yıl ise İtalyan Ricardo Muti tarafından yönetildi. Venezüellalı Gustavo Dudamel’in yönettiği 2017 Yeni Yıl Konseri de en akılda kalıcılardandı. Ülkesinde Simon Bolivar Orkestrası’nın şefi olan Dudamel’in ülkesinden getirdiği hareketli müzik dalgasıydı belki de bunun nedeni...  Biletler el yakıyor Yeni Yıl Konserleri bilindi sıralarda Dünyanın dört bir tarafında televizyonlarda gösterilen konsere bu sene Avusturya Başbakanı Sebastian Kurz’un da gittiğini basından okuduk. Kurz, konser salonunun en arkasında yer bulmuş ve oradan yanındaki misafirleriyle konseri izlemiş. Şimdi başka bir ülkenin lideri, böylesi bir konserde en arka sıralarda oturur muydu? Çiçeklerle donanmış sahnenin önündeki sırada bir koltuğa kurulup, arada sırada kendisini göstermesi için kameramanın kulağına önceden fısıldat halılığı da neden değildir. Dedesi yaşındaki Avusturya’nın efsane başbakanlarından Bruno Kreisky’i hatırlar mı, bilinmez. Zira Kreisky’nin yıllık yaz tatilini Avusturya’da değil de, İspanya yakınlarında Mayorka Adaları’nda geçirdiği bilinirdi. Kreisky’e Avusturya’nın gölleri ile meşhur Kärnten yöresinde neden tatil yapmadığı sorulur. Kreisky, “Ben Kärnten’de tatil yapacak kadar zengin miyim?” diye cevaplar. Bu anekdotu bilip de “Yeni Yıl Konserinde en ön sıradan bilet alıp gidecek ka dar zengin değilim” de di ği gibi dünyanın çok çeşit yeceği düşünülemez. li ülkelerinde yapılıyor. Ama Ancak başka ülkelerin en prestijlisinin Viyana’daki siyasetçileri gibi bir kon nin olduğunu söylemek pek serde de konserin mer de yanlış olmayacaktır. Bir kezinde olma yerine, Alp çok ülkede kimi televizyon lerin küçük ülkesinde ka kanalı Viyana’daki Yeni Yıl nıksanmış sıradan bir va Konseri’ni yayımlamayı tercih tandaş gibi alışverişini ya eder.  Ayrıca 2019 yılı kon pan, işine bisikletiyle ve serini yöneten orkestra şe ya toplu taşıt aracını kul fi Thielemann’ın mutluluğunu lanan politikacıları örnek ifade eden sözleri de dikkat aldığı kesindir. Aksi taktir çekicidir: “Bu konseri yönet de toplum verdiği desteği mek için yıllarca beklemeye Avusturya Başbakanı Kurz ve misafirleri de anında çeker. değdi.” Konser bu sene yine Avus konsere katılanlar arasındaydı. Kadim.uelker@gmail.com Bir yığın kitap aldım, belgeselleri de dijital arşivde topladım. Başka ça rem kalmadı, bu kuzey kafasını çöz mem gerekiyor. Hayatımın artık ya rısından fazlası burada geçti diyebili rim ama, hâlâ anlamakta zorlandığım o kadar çok şey var ki, kendime kızı yorum. Oysa Türkiye’den gelen turist leri dinledikçe hayretten şaşırıp ka lıyorum. Birkaç günde nasıl çözüyor lar İsveç’i, İsveçliler’i hayret ediyo rum. Hayran kalıyorum. Bazıları sos yal medyada yazıveriyor, “İsveç be yaz gelinliğini giydi, Stockholm ma sal şehri gibi.” Bunları okuyunca kıs kançlıktan çatlıyo rum. Şu masal şehrinin ta dını çıkara yım dediğim de ise dışa OSMAN İKİZ rı çıkmam la dönüp eve kapanmam bir oluyor. Soğuğun çok sağlıklı olduğunu söyleyenler var ama bana pek akıllıca gelmiyor. Hadi söy lenenleri ciddiye alıp, küçük bir sağ lık gezisi yapmaya kalksam nerede yürüyeceğim. Şehir içinde oturduğu ma göre çıkıp yaya kaldırımlarında turlayacağım. Ama gözüm yemiyor. Neden mi? Düşüp kolunu bacağını kıran kırana Yaya kaldırımları buz tutmuş. Yaya kaldırımının yanından geçen bisiklet yolu ise pırıl pırıl. Bu görüntü benim sinirlerimi ayağa kaldırıyor. Millet yaya kaldırımında düşmemek için dans eder gibi yürürken, eksi derecelerde bisikletlerine binen İsveçliler milletin yanından vızır vızır geçip gidiyor. Bisiklet yollarının her gün temizlenmesini sağlayan Stockholm Belediyesi’nde yollarla ilgili daireye bakan Çevre Partili. Efendim adam, işe otomobille gitmek yerine bisikletle gidilsin diye bisiklet yollarını temizletiyormuş. Adamın, metro istasyonuna kadar gidecek insanları düşündüğü yok. Böyle çevreciye ben “yobaz’’ diyorum ama, çevreme söyleyemiyorum. Şimdi herkes çevreci olmak zorunda ya, sıkıysan ağzını aç. Acaba ben mi haksızım diye kendimi sorgulamıyor değilim. Ama bir türlü böyle çevreciliğe aklım yatmıyor. Tabii burası İsveç, yapılan mutlaka doğrudur diye de düşünüyorum doğrusu. Neyse, geçen gün bir İsveçli de benim gibi isyan etti. O da Çevre Partisi’ne verdi veriştirdi. Gazetelere bile haber oldu. Dikkatle okudum. Hemşire hanım İsveçli, şehir merkezindeki hastanenin ortopedi bölümünde çalışıyormuş. “Şu anda bizim bölümde yaya kaldırımlarında düşüp kolunu bacağı kıran 200 kişi yatıyor. Yaya kaldırımları dururken, bisiklet yollarını temizlemeniz tam bir rezalet” diye isyan etti. Peki, hemşire isyan etti de ne oldu. Hiçbir şey. Yaya kaldırımları ara sıra temizleniyor. Rutini değiştirmek kolay değil. İşi yapanlar özel şirketler. Belediye ile nasıl anlaşmışlarsa iş öyle sürdürülüyor. Eskiden nasıldı, özelleştirme furyasından sonra neler oldu, o konuya girmesem iyi olur. Önce İsveç’i öğreneyim. Bu arada yılan sevmeyi öğrenmem gerektiği de söyleniyor. Misafir yılanlar... Evde neden yılan beslenir onu da hiç anlamadım. Her yıl 56 kez gazetelerde haber olur. Örneğin, “Gunilla Hanım klozetin kapağını kaldırdı, piton ile burun buruna geldi.” Böylesi başlıklarla haberler okuruz. Gunilla Hanım şoka uğrar ama telefon etmeyi becerir, ilgililer gelip yılanı alır gider. Bu haberler sürer gider ama kimseden “Yılanların evimi ziyaret etmesini istemiyorum” diye bir protesto sesi çıkmaz. Ben ise acaba komşunun evinde yılan var mı, acaba bir gün bize de misafir gelir mi diye diken üstünde yaşıyorum. Derdimi kimseye anlatamıyorum. Yakın çevremdekiler de beni ciddiye almıyorlar. Zaten çocukları ilkokulda hayvanat bahçesine götürüp yılan okşatıyorlar. Böylelikle yılanı korkulacak bir hayvan olmaktan çıkarıyorlar. Bana da tavsiye ettiler. Gidip yılanı okşayacakmışım. Yahu sinsi, entrikacı, arkadan iş çeviren insanları “Yılan gibi” diye tanımlayarak büyümüşüz, yılanı nasıl severim. Zaten ilk geldiğim yıllarda gazetede okuduğum haberden sonra bu yılan meselesine takmıştım. Haber fotoğraflıydı. Bir banyo küvetinde boğa yılanı yatıyordu, üç kadın da eğilmiş yılana bakıyordu. Efendim kadınlardan ikisi sosyal hizmet görevlisiymiş. Üçüncüsü de evin kadını. Görevliler ailenin yılana iyi bakıp bakmadığını denetlemeye gelmişler. Okuyunca şaşkınlıktan küçük dilimi yutacaktım. “Burada uyuşmazlık yaşayacağım” diye de düşünmüştüm doğrusu. Kuş, kedi, köpek tamam da yılanı doğadan alıp eve kapatmayı anlamadım. Anlamaya da niyetim yok. osman.ikiz@gmail.com C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle