18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 9 ARALIK 2019 PAZARTESİ EDİTÖR: CAFER KURT TASARIM: EMİNE BİLGET HABER Ayrıntılar AKP gemisi su alırken! Dinciliğin dozunu artırmak salt ideolojik tercih değil, siyasal zorunluluktur AKP için. Başka hiçbir dayanağı kalmayan siyasal iktidar, saltanatı sürdürmek adına yığınları uyuşturmak zorundadır. Ölçüsü iyice kaçmış dinci söylemin artarak piyasaya sürülmesi bundandır. RTE de gayet iyi biliyor, içinde bulunduğumuz koşullarda Türkiye hızla çürümekte, çökmekte. Bunu görünmez kılmanın yolu geçen gün yaptığı gibi: “İslam bize değil biz İslam’a uyacağız” türünde açıklamalardır. Kutuplaştırmayı derinleştirmek, yeniden kendi istediği eksende “laiklik” tartışması açmak, geçici rahatlama getirir diye umuyor ama bana kalırsa yanılmakta RTE. Laiklik ciddi tartışılmalı Ülkenin ciddi, derinlemesine tartışılması gereken “laiklik” sorunu var. Bu çok açık! Yalnız indirgemeci dille bunu aşmak söz konusu değil. Muhalefeti ve genelde toplumu esir alan gerici dile doğrudan itiraz etmek gerek. İçinde bulunduğumuz siyasal, iktisadi krizin nedeni “gericilik, dinciliktir” demekten çekinmemek gerekir. Keskin tutum takınmayan hiçbir siyasal yapı başarı sağlayamaz. Gelecek kriz (ya da geldi aslında) köklü toplumsal etki yaratacak. Kenarda bekleyip suya sabuna dokunmadan “AKP’den kaçan kesimin oyuyla iktidar oluruz” sanısına yenilmemek gerekir. “Hangi sandık, hangi seçmen, hangi sistem” sorularını cesaretle yöneltmek zorundayız. Bunca zayıf düşen ülkeden, her türlü güç (iç ya da dış) dilediğini koparır. Laiklik tartışması bu bilinçle yapılmalıdır. Şirin mi! Babacan ve Davutoğlu’na şirin siyasiler muamelesi yapanlar, yukarıda söz ettiğim yanlış hesap üzerine kurmuş oyun planını. AKP’nin kendi içinde dövüşü çöküşün göstergesidir. Ancak burada muhalefetin, aydınların, gazetecilerin görevi şunu sormaktır: “Bugüne dek neden sustunuz?” Karşılıklı suçlamaların ağırlığına bakınca, herhangi birinin yanında durmanın ne kadar büyük yanlış olduğu hemen açığa çıkıyor. Suriye ile içine düşülen durum, haziran seçimi sonrası suya düşen koalisyon görüşmeleri, yolsuzluk bataklığı gibi pek çok mesele açıklanmaya hâlâ muhtaç. Hep yazdım; hesap vermesi gerekenler sorar halde! Tuhaf… RTE, dünyanın en yararcı (pragmatik) siyasi figürü. Dün yan yana olduklarıyla yollar ayrılınca sertleşebiliyor. Dahası bugünlerde kullanışlı tanımla “FETÖ’cü” deyip isterse içeri de tıkabilir. Nasılsa çığırtkan medyası bu konuda mahir! Tersi de söz konusu, her türlü ağır cümleyi kurup, itham ettikleriyle kolayca yan yana da gelebiliyor. Arınç, Bahçeli örneğinde olduğu gibi. Böylesi günlük tavır alan, salt kendi siyasi ikbalini düşünen biri karşısında bizi sadece “ilkeli” olmak korur. RTE yöntemi sonuç vermez. Hâlâ “laiklik” demekten korkanlara duyurulur. Uzan neden sahada? Kartlar yeniden dağılırken pusuda bekleyenler görünmeye başladı. Cem Uzan sosyal medyadan bir süredir mesaj vermekte. Gördü RTE’nin sıkıştığını, ya pazarlık yaptı veya yapmak istiyor, dedi ki “Ahmet Necdet Sezer FETÖ’cüdür.” Taktiğe bakın hele! Yahu devletin tüm olanaklarıyla gözaltında tuttuğu Sezer’in en ufak açığı olaydı, neler etmezlerdi. Uzan bunu niye yapıyor? Biliyor ki siyaset yeniden biçimlenirken ona inanacak birileri hâlâ var! Unutmayın; Mahsun Kırmızıgül, lahmacun, kontür, beyaz kıvrılmış gömlek, milliyetçilik hamaseti bu ülkede yüzde yedi oy aldı, kaderi biçimlendirdi. Uzan’ın yüksek oy aldığı yerlere bakın, tümü CHP’de şimdi. Uzan, laikler üzerinde etkili olduğunu düşünüyor. Haksız da değil. RTE’ye ne vaat ettiğini anlayın. Neden Cumhur İttifakı’nın bir parçası Uzan olmasın? İzmir’den kıl koparsa iş görür. Diyeceğim “Hangi laiklik?” sorusunu da eklemek lazım listeye. Bağış parasıyla tatil iddiası İzmir İl Milli Eğitim Müdürü Ömer Yahşi’nin bağış parasıyla tatile gittiği, bu nedenle de kendisine kınama cezası verildiği iddia edildi. İddiaya göre, İzmir İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nün hesabına bir GSM operatörü firması tarafından müdürlüğün personellerinin ve öğrencilerinin ihtiyaçlarının karşılanması koşuluyla 400 bin lira yatırıldı. Müdür Yahşi’nin bağış parasıyla ailesini tatile götürdüğü ileri sürüldü. Yahşi hakkında soruşturma başlatan Milli Eğitim Bakanlığı ise kınama cezası verdi. Sözcü gazetesi yazarı Saygı Öztürk, dünkü yazısında İYİ Parti milletvekili İsmail Koncuk’un, Bakan Selçuk’a “Koruması gereken kurum parasıyla ailesini tatile gönderen İl Milli Eğitim Müdürü, bu büyük kusurlarına rağmen, neden görevinde tutuluyor” sorusunu sorduğunu aktardı. Müdür Ömer Yahşi ise dün bir açıklama yayımlayarak hakkında çıkan iddiaları ve kınama cezası aldığı yönündeki haberleri yalanladı. Yahşi, “İddialara ilişkin valiliğin 29 Kasım tarihindeki basın açıklamasında, ‘yapılan işlemlerin usulüne uygun ve belgeli şekilde gerçekleştirildiği’ ve haberlerin gerçeği kamuoyuna duyurulmuştu. Şahsıma ulaşarak tevdi edilen bir ceza da söz konusu değildir” dedi. l Haber Merkezi Durakları modernize etme işini alan Panout’un 1066 ‘akıllı durağı’ yapmadığı ortaya çıktı Panout’un hayaletAyrıntılar Ayrıntılar İBB iştiraki Medya AŞ’nin aldığı, sonra da 22 milyon 500 bin lira bedelle Ensar Vakfı ve Türken Vakfı’nın yönetiminde bulunan Halil İbrahim Bacacı’ya ait Panout Reklam AŞ’ye devrettiği yolcu duraklarındaki skandallar bitmiyor. Medya AŞ alacağı için icra işlemi başlattı. durakları İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde (İBB) önceki dönem yapılan “ihale oyunlarında” skandallar bitmiyor. İBB iştiraki Medya AŞ’nin aldığı sonra da 22 milyon 500 bin lira bedelle Ensar Vakfı ve Türken Vakfı’nın yöneti minde bulunan Halil İbrahim Bacacı’ya ait Panout Reklam A.Ş’ye devrettiği yolcu durakları ve reklam işi ihalesinde 1066 tane HAZAL akıllı durağın yapılmadığı OCAK ortaya çıktı. Son ana kadar yolcu duraklarını kiralayan şirket, Medya AŞ’ye de parasını ödemedi. Medya AŞ, 14 milyon liralık alacağının 11 milyon liralık kısmı için icra işlemi başlattı. İBB, otobüs hatlarındaki 5 bin durağın “modernize edilmesi ve içindeki reklam alanlarının intifa (yararlanma) hakkının verilmesi” için 20 yıl süreli 18 Nisan 2018 tarihinde ihaleye çıktı. İhaleyi İBB iştiraki Medya AŞ 21 milyon lira artı KDV bedelle alarak 9 Mayıs 2038 tarihinde sözleşme imzaladı. Medya AŞ’nin, aldığı işi Panout Rek lam AŞ’ye brüt satışların yüzde 22.5’i artı KDV be ERDOĞAN’LA AYNI OKULDAN delle devrettiğini önceki gün gazetemizin manşetinden duyurmuştuk. Sözleşmeye “Hiçbir suretle Panout isimli şirket, 2016 yılında 100 bin lira sermayeyle kuruldu. Şirketin yönetim kurulu başkanlığını yapan Halil İbrahim Bacacı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal 22 milyon 500 bin lira ar Erdoğan’ın da mezun olduğu Kartal Anadolu İmam Hatip Lisesi tı KDV altına düşemez” mezunu. 20022004 döneminde de Kartal Anadolu İmam Hatip notu da düşülmüştü. Söz Lisesi Mezunları ve Mensupları Derneği yönetim kurulu başkan konusu ihalenin ayrıntıla lığı yaptı. Bacacı, aynı zamanda Ensar Vakfı’nın yönetiminde de rı ortaya çıktı. bulundu. Bacacı, TÜRGEV ile Ensar Vakfı’nın ortaklaşa kurduğu Türken Vakfı’nın yönetiminde de var. Diğer duraklar da sıkıntılı şikâyetlerin gereğinin metine sokacağı belirtildi. İBB’de üst düzey bir de yerine getirilmedi İBB’nin CHP’li meclis üyesi Ali Hay yetkilinin verdiği bilgiye göre söz konusu şirket, Ali Haydar Kahraman ği ifade edildi. Şirketin Medya AŞ’ye yakla dar Kahraman, “2018, 2019 ve 2020 faaliyet raporları karşılaştırıldığın ihale kapsamında yap şık 14 milyon lira bor da durakların yapılmadığı açıkça gö ması gereken 1066 teknolojik durağı cu bulunuyor. İhale sözleşmesini fes rülüyor. Vatandaş kapalı durak bekli yapmadı. Şirketin bu süreçte ciro bil heden Medya A. Ş. alacağının 11 mil yor. Her gün onlarca şikâyet geliyor. dirimi de yapmadığına dikkat çeki yon liralık kısmı için icra takibi baş Ekrem İmamoğlu’nun, söz verdiği gibi lerek ciro bildirimi üzerinden hesap lattı. Şirketin, durakların bir kısmı derdimiz kişilere değil, 16 milyon İs lanacak kiralama bedelinin de Med nı terk ettiği ancak Medya AŞ’nin du tanbulluya hizmet etmek. İETT bu so ya AŞ’ye ödenmediği belirtildi. Ay rakları teslim alma sürecinin devam runu çözüp İstanbul halkını duraklar rıca şirketin diğer durakların da ba ettiği öğrenildi. Medya AŞ’nin durak la buluşturacak” dedi. Panout Reklam kım ve işletilmesi süreci sağlıklı ola ların eksikliklerini tamamlayıp du AŞ yetkilileri ise konuya ilişkin soru rak yürütmediğine dikkat çekilerek rakları hızlıca İstanbul halkının hiz larımızı yanıtsız bıraktı. l İSTANBUL Ensar Vakfı’nın yemeklerinden zehirlenen öğrenciler, şikâyetçi olmamak için tehdit edildi Öğrencilere ‘Ensar baskısı’ Emek cephesinden iktidara uyarı ZEHRA ÖZDİLEK İstanbul Emek, Barış ve Demokrasi Güçleri’nin çağrısında dün bir araya gelen binlerce kişi, işsizliğe, yoksulluğa, hayat pahalılığına ve zamlara karşı “İnsanca yaşamak istiyoruz” mitingi düzenledi. Katılımcılar, taleplerini “Vergi adaletsizliğine son verilsin, elektrik, su ve doğalgazdan alınan vergi kaldırılsın, emekçiden alınan gelir vergisi yüzde 15 ile sınırlandırılsın. Temel tüketim mallarına yapılan zamlar geri alınsın. İşsizlik Fonu işçilere verilsin. KHK ve OHAL uygulamaları kaldırılsın, kayyımlar çekilsin” olarak sıraladı. Bakırköy Dikilitaş’ta dün bir araya ge len gruplar, ardından pazar alanına yürüyüşe geçti. DİSK, KESK, Türk Tabipleri Birliği, HDP, Emeklilikte Yaşa Takılanlar (EYT) gibi emek örgütleri ve siyasi partilerin temsilcilerinin katıldığı mitinge CHP milletvekili Ali Şeker, HDP Milletvekilleri Oya Ersoy ve Züleyha Gülüm destek verdi. Mitingde konuşan DİSK Yönetim Kurulu Üyesi Kanber Saygılı, “17 yıldır memleketi kayyım cumhuriyetine çeviren, kadın cinayetleriyle yaşamaya mahkum eden AKP iktidarının gemisi batıyor. Biz emekçiler olarak bu gemide yokuz. Bundan sonra AKP düzeninin önümüze koymaya çalıştığı bu baskılara karşı mücadelemizi yükseltmeye devam edece ğiz. Büyük grev, büyük direniş için toparlanma zamanı” dedi. KESK Dönem Sözcüsü Özlem Talu ise 7 milyondan fazla insanın işsiz olduğunu anımsatarak “Milyonlarca emekçi ve KHK’lerle ihraç edilenlerin aileleri açlığa mahkum. İş cinayetleri, kadın cinayetleri, doğa katliamları, eğitimde gericileşme son hızda devam ediyor. El ele veriyoruz. Kaybedecekler” dedi. İstanbul Tabip Odası Genel Sekreteri Dr. Osman Öztürk ise tüm sorunlara karşı birlikte mücadele çağrısı yaptı. EYT Derneği Başkan Yardımcısı Mustafa Avcı, EYT’liler için acil yasa çıkarılması gerektiğini belirtti. l İSTANBUL Ankara Şehir Hastanesi’ndeki sağlık çalışanları, ‘gizlilik sözleşmesi’ imzalamaya zorlanıyor ‘İlaç yok’ demek yasak MAHMUT LICALI Ankara Şehir Hastanesi, hizmete açıldığından bu yana sık sık yaşanan eksiklik ve aksaklıklarla gündeme gelirken, bunları dile getiren sağlık çalışanlarına da “gizlilik sözleşmesi” aracıyla yasak konması planlanıyor. Zorla imzalatılan sözleşmede “personelin çalışma süresi içerisinde yapmış olduğu işler” tamamen gizlilik kapsamına alınıyor. Buna göre sağlık çalışanları, hasta ve hasta yakınlarına “İlaç yok”, “Ameliyat malzemesi yok”, “Şu işlemi yapamıyoruz” ve “Bu işlem yanlış yapıldı” gibi açıklamaları gizlilik kapsamında olduğu için açıklayamayacak. Hastanede çalışan sağlık personeline imzalatılan sözleşmeye göre, kuruma ait gizli kalması gereken bilgiler; “mali bilgiler, çalışan bilgileri, sistem bilgileri ve çalışılan süre içinde derlenen tüm bilgiler, materyaller, programlar ve dokümanlar, bilgisayar sistemleri içerisinde saklanan veriler, donanım/yazılım ve tüm diğer düzenleme ve uygulamalar ile personelin çalışma süresi içinde yapmış olduğu işler” diye sıralanıyor. ‘Hastaneler şirket değildir’ Sözleşmeye göre, açıklanması halinde kuruma maddi veya manevi zarar verme ihtimali bulunan her türlü bilgi ve belge de gizlilik kapsamına alınıyor. Toplam dört sayfa ve 32 maddeden oluşan sözleşmeyi imzalayan sağlık çalışanlarının, hasta ya da hasta yakınlarına ilaç olmadığı, ameliyat malzemesi bulunmadığı, işlemin yapılamadığı ya da işlemin yanlış yapıldığına ilişkin bilgi iletmesi de yasak kapsamına alınıyor. CHP Genel Başkan Yardımcısı Gamze Akkuş İlgezdi, imzalatılmak istenen söz leşmenin iş barışı ve hekimhasta ilişkisini zedelediğini ifade etti. İlgezdi, söz konusu sözleşmenin Sağlık Bakanlığı tarafından hazırlanmışsa tam bir skandal olduğunu, eğer hastaneyi işleten firma tarafından Sağlık Bakanlığı’nın tüzel kişiliği kullanılarak hazırlanmışsa da bunun ciddi bir suç olduğunu vurguladı. İlgezdi, şunları dile getirdi: “Anayasaya açıkça aykırı olan bu uygulama, aynı zamanda sağlık emekçileri üzerinde kurulan bir mobbing baskısıdır. Zira söz konusu sözleşmede ‘personelin çalışma süresi içerisinde yapmış olduğu işler’ tümden gizlilik sınıfına sokulmaktadır. Sözleşmeyi imzalayan sağlık emekçilerine hasta sağlığını yakından ilgilendiren hayati konularda hastalara bilgi verilmesi açıkça yasaklanıyor. Açıkça uyarıyorum, hastaneler şirket değildir! Hekimler ve sağlık çalışanları da şirket elemanı değildir.” l ANKARA SEYHAN AVŞAR İstanbul Bahçelievler’deki 15 Temmuz Şehitleri Anadolu İmam Hatip Lisesi yurdunda kalan ve yemekten zehirlenen çocuklardan bazıları, “Zehirlendikten sonra alınan ifademizde yetkililerden şikâyetçi olmak istedik. Okul müdürümüz bizlere, ‘Ensar Vakfı’na büyük bir oyun oynanıyor. Bu oyuna alet olmayın dedi.’ Sadece birkaç arkadaşımız şikayetçi oldu. Şikâyetçi olan öğrencilere ise okul müdürünün tavırları sertleşti” dedi. 15 Temmuz Şehitleri Anadolu İmam Hatip Lisesi yurdunda bir yıl arayla iki besin zehirlenmesi vakası yaşandı. 3 Kasım 2018 tarihinde okulun yurdunda yatılı kalan 17 öğrenci yemekten zehirlendi. İkinci zehirlenme vakası ise 2 Aralık’ta gerçekleşti. Bu kez 38 çocuk yedikleri akşam yemeğinden zehirlendi. Şiddetli karın ağrısı yaşayan çocuklar ancak ertesi gün hastaneye sevk edildi. Başlatılan soruşturmada sadece birkaç öğrenci şikâyetçi oldu. Okulun yurdunda kalan ve güvenlik nedeniyle isimlerinin yazılmasını isteyen bazı öğrenciler Cumhuriyet’e açıklamalarda bulundu. ‘Sonuç alamadık’ Bir öğrenci, “Yemek yedikten sonra bütün gece karnımız ağırdı. Ertesi gün okul müdürüne bildirdik. ‘Hastalanmanız Ensar Vakfı’nın yemeğinden olmamıştır. Üşütmüşsünüzdür, rüzgâr esiyor’ diyerek bizi hastaneye götürmek istemedi. Bizler zorlayınca ambulanslar çağrıldı, hastaneye kaldırıldık. Okul ve yurt idaresinin denetimsizliği sonucu zehirlenip duruyoruz. Ensar’ın hazırladığı yemekle ilgili sesimizi duyurmak için her kapıyı çaldık ama sonuç alamadık” dedi. Besin zehirlenmesi yaşayan bir başka öğrenci ise “Zehirlenmeme ilişkin sorumlulardan şikayetçi oldum. Ancak şikâyetçi olmadan önce okul müdürümüz yanımıza gelerek, “Ensar Vakfı’na büyük bir oyun oynanıyor. Bu oyuna alet olmayın dedi.” Sadece birkaç arkadaşımız şikayetçi oldu. Şikâyetçi olan öğrencilere ise okul müdürünün tavırları sertleşti” dedi. Telefonla ulaştığımız okul müdürü Hikmet Feridun Aksu, “Bizler devlet memuruyuz. Açıklama yapamam” dedi. “Ensar Vakfı’nın Milli Eğitim Bakanlığı’na ait bir yurda yemek hizmeti” vermesinin gerekçesini sorduğumuz Aksu, “Her şey kanunlar çerçevesinde yapılır. Kimsenin şahsi bir şey yapma yetkisi yoktur. Biz sadece devlet memuruyuz” yanıtını verdi. l İSTANBUL
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle