23 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
HABER EDİTÖR: ELİF TOKBAY TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN 312 ARALIK 2019 PERŞEMBE 140/7 0 150/9 0 100/2 0 150/8 0 120/2 0 00/ 9 0 00/ 9 0 80/2 0 150/8 0 150/9 0 50/4 0 170/8 0 50/1 0 160/1 5 0 100/3 0 20/ 4 0 120/4 0 90/2 0 60/2 0 120/4 0 10/ 3 0 170/8 0 TARİHTE BUGÜN 1900: Norveçli Johann Waaler, kağıt tutacağının (ataş) patentini aldı. 1901: İtalyan mucit Guglielmo Marconi, telsiz telgraf sistemini geliştirdi ve İngiltere’den okyanus aşırı ilk mesajını gönderdi. YOKSUL BAHANEAKP milletvekilinin eşi, Gökçek döneminde milyonluk ihaleler aldı Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından açılışı yapılan Next Level gökdelenini ödemediği borçlar nedeniyle Ziraat Bankası’na devreden AKP milletvekili Asuman Erdoğan’ın eşi Fatih Erdoğan’ın şirketi, yoksullara yapılan yardımlardan milyonluk ihaleler kaIŞIK zandı. Pasifik AŞ’nin KANSU sahibi Fatih Erdoğan ve AKP’li milletvekili eşi Asuman Erdoğan’ın da ortağı olduğu ORPAŞ Gıda ve Ticaret AŞ, 20072013 yılları arasında Melih Gökçek döneminde Ankara Büyükşehir Belediyesi’nden 337 milyon 796 bin 600 liralık ihale aldı. İhalelerin tümü, yoksul yurttaşlara dağıtılmak üzere 20 kalem çeşitli gıda ve temizlik malzemeleri için açılmıştı. Emekli Mülkiye Başmüfettişi Mahmut Esen’in belirle ORPAŞ’ın aldığı, açık teklif usulü ile yapılmış gıda ve temizlik malzemesi satın alma ihalelerinin Kamu İhale Kurumu resmi internet sitesinde yer alan verilere dayanılarak hazırlanan dökümü. melerine göre, söz konusu yıllar arasında Ankara Büyükşehir Belediyesi’nce yoksul yurttaşlara yardım için açılan ihalelerin tümü ORPAŞ Gıda ve Ticaret AŞ tarafından üstlenildi. İhalelerin toplam sözleşme tutarları KDV ile birlikte 364 milyon lirayı aşıyor. İhalelerin aynı firma tarafın dan üstlenilmesi, ihalelere yeterli katılımın olmaması üzerine yapılan şikâyeti Kamu İhale Kurumu 3 Mart 2008’de karara bağladı. Karar ile ihalelerde rekabetin sağlanamadığı, engellendiği, tekel oluşturulduğu anlaşıldı. Mahmut Esen, milyon liralık tutarlardaki malı, yalnızca bir müşterisine her yıl satma fırsatı ve garantisinin kamu idarelerine ihalesiz satış yapma olanağı olan DMO gibi kamu kurum ve kuruluşları açısından da imrenilecek bir durum olduğunun altını çizdi. Yoksullara yardım ihalelerini aldığı dönemde, ORPAŞ Gıda ve Ticaret AŞ’nin ortakları arasında Fatih Erdoğan’ın yanı sıra Mehmet, Asuman, Aysel, Ahmet Erdoğan da yer almaktaydı. Recep Tayyip Erdoğan’ın Rize Güneysu ilçesinden hemşerisi olan Fatih Erdoğan’ın, 2013’te AKP yetkililerinin katıldığı büyük törenle açtığı Ankara’daki “Next Level Alışveriş Merkezi”ne Varlık Fonu’na devredilen Ziraat Bankası tarafından el konulduğunu Cumhuriyet ortaya çıkarmıştı. l ANKARA KANTİNDEKİ KATİL 7 yaşındaki Mert, sıvı çikolata yerken nefessiz kalarak öldü Ankara Keçiören’de bir okulda, kantinden aldığı şırınga şeklindeki sıvı çikolatayı yerken nefessiz kalarak ölen 7 yaşındaki ilkokul öğrencisi Mert Yağız Köksal, son yolculuğuna uğurlandı. Köksal’ın boğazına şırınganın kapağının kaçmasının neden olduğu iddia edildi. Milli Eğitim Bakanlığı, okul yöneticisinin görevden uzaklaştırıldığını, kantinin sözleşmesinin feshedildiğini bildirdi. Mert Yağız Köksal, önceki gün sabah saatlerinde teneffüste rahatsızlanarak yere yığıldı. Durumu fark eden görevliler, çocuğa müdahale etti. Çocuk, daha sonra okulun karşı tarafında bulunan sağlık merkezine götürüldü. İddialara göre, burada çocuğa müdahale edilemedi. Mert Yağız Köksal, buradan ambulansla Keçiören Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne kaldırılırken yolda yaşamını yitirdi. Sara sandım Okul yöneticisi, hizmetlinin yere yığılan öğrenciyi kaldırmaya çalışırken gördüğünü, yanlarına gittiğini anlatarak “Ben çocuk düştü sandım, sordum. Hizmetli, ‘Hocam bu çocukta bir şey var, ayağa kaldıramıyorum’ dedi. Baktım ağzından köpükler geliyor, dudaklarının morardığını gördüm. ‘Birisi mi vurdu’ diye sordum. ‘Yok, boğazını tutuyor’ dedi. Hemen sağlık ocağına götürdük, orada müdahale ettiler, ambulansla hastaneye giderken öldüğünü söylediler. Ben sara nöbeti geçirdiğini düşündüm, yutma yok” dedi. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan dün yapılan açıklamada Köksal’ın “Sıvı çikolatayı yediği sırada nefes alamayarak fenalaşması üzerine yapılan müdahalelere rağmen saat 9.10’da vefat ettiği” kaydedildi. l ANKARA /Cumhuriyet Mert Yağız Köksal AÇIĞA ALINDILAR Milli Eğitim Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, olayın ida Oyuncak şeklinde şırınga çikolata ürünü hakkında toplatma kararı çıkarıldı. ri açıdan, Bakan lık Teftiş Kurulu Başkanlığı’nca gö revlendirilen ma arif müfettişlerin ce tüm yönleriyle ve kapsamlı şekil de soruşturulduğu aktarıldı. Açıklamada, “Okul yönetici leri görevden uzaklaştırılmış olup iddialara konu olan okul kantini işletmesinin sözleşmesi feshedilmiştir” denildi. AİLE YIKILDI Mert Yağız Köksal için Karşıyaka Mezarlığı’ndaki Ahmet Efendi Camisi’nde dün öğlen cenaze töreni düzenlendi. Cenaze namazı öncesinde baba Faruk ve anne Şükran Köksal taziyeleri gözyaşları içinde kabul etti. Baba Köksal ile Mert Yağız’ın dedesi, tabuta sarılarak ağladı. Bu sırada fenalaşarak bayılan küçük çocuğun dedesine sağlık ekiplerince müdahale edildi. Çocuğun cenaze naaşı, namazın ardından Karşıyaka Mezarlığı’nda toprağa verildi. ÖLÜMDE KORKUNÇ ŞÜPHE 2.5 aylık kız bebekte darp izleri bulundu İstanbul Esenyurt’ta geçen hafta çarşamba günü yakınlarınca hastaneye bırakılan 2.5 aylık kız bebek tüm müdahalelere rağmen yaşamını yitirdi. Doktorlar, bebeğin vücudunda darp izleri bulunduğunu ve solunum yollarında rahatsızlık olduğunu tespit ederek durumu emniyete bildirdi. Polisler, güvenlik kamerası incelemesi sonrası bebeğin getirildiği aracın plakasını tespit ederek araçtaki Suriyeli Mohamad Abo Shaır ve Mohamad Jıhed Najjar’ı gözaltına aldı. Bebeğin annesi Dianna Najjar’ın evine giden ekipler, annenin kaçtığını tespit etti. Adliyeye sevk edilen şüpheliler adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. Bebeğin kesin ölüm nedeni otopsinin ardından belli olacak. l DHA İZMİR BAROSU MEKTUP Kanada: HaklısınızYAZMIŞTI Kanada merkezli Alamos Gold firmasının Kaz Dağları’nda yürüt şı verdikleri mücadelede haklı olduk vil toplum kuruluşlarıyla danışma ha ları dile getirildi. linde olmasını beklediği belirtildi. tüğü madencilik faaliyetleri kapsa Kanada Uluslararası Ticareti Çeşit Bakan Carr, yurtdışında çalışan mında on binlerce ağacın kesilmesi lendirme Bakanı Jim Carr’ın İzmir Ba Kanadalı şirketlerin Kanada’nın ulus ne yönelik protestolar sürerken İz rosu Başkanı Av. Özkan Yücel ve İz lararası saygınlığına yakışır ve he mir Barosu’nun 14 Ağustos tarihinde mir Barosu Yönetim Kurulu üyesi Av. sap verebilir bir tutum sergileme Kanada Başbakanı Justin Trudeau’ya Ali Deman Güler’e hitaben yazdığı si gerektiğini belirtti. Carr, İzmir yazdığı mektubun cevabı geldi. mektupta Kanada hükümetinin Ka Barosu’nun başvurusundan son Uluslararası Ticareti Çeşitlendirme nadalı şirketlerden yurtdışında de ra Kanada Ombudsmanı Sheri Bakanlığı’ndan gelen yazıda, şirket vam ettirdikleri işlerde insan hakla Mayerhoffer’i sürecin takip edilme le görüşüp bilgi aldıkları, Türkiye’de rına ve hukuka saygılı çalışması, şef si için görevlendirdiğini de sözlerine ki çevrecilerin doğayı korumaya kar faf olması ve yerel hükümetler ile si ekledi. l İZMİR/Cumhuriyet 7.2’lik deprem üretir Balıkesir’in Altıeylül ilçesi, önceki gece meyda na gelen 4.6, 4.3 ve 4.0 büyüklüğündeki depremlerin ardından bölge beşik gibi sallandı. Dün saat 10.00’a kadar bölgede 72 artçı sarsıntı kaydedildi. Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Deprem Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Hasan Sözbilir, depremlerin oluştuğu fay zonunun İzmirBalıkesir transfer zonu olarak bilindiğini açıklayarak bu zonda 7.2 büyüklüğüne varan depremler üreten diri fayların olduğunu söyledi. l DHA 7B2alaıkretçsıir’de Başbakanın hain olmayan amcası tenler huzursuz olmuşlardı. Şaşırmış durumdaydılar ve ne yapacaklarını bilmiyorlardı. Sonuçta durumu cumhurbaşkanına arz etmek zorunda kalmışlar. İnönü’nün ‘Bunda ne var, anlamıyorum!.. Niçin girmesin sınava?’ demesi üzerine tereddütler ortadan kalkmış!..” A yıp, yasak, günah... Biz hep birbirine mi karıştırıyoruz? Ayıpların karşısına mahkemeleri, yasakların karşısına kutsalları, günahların karşısına utanmaları çıkarıyoruz. Sonunda hem ayıplı hem yasaklı hem günahkâr oluyoruz. Akçaburgazlı Yekta’nın karşı konulmaz aşkını anlattığı Turgut Uyar şiirindeki satırlar aklıma geldi. Kovulmayı diliyordu, “insanların adaletini, yani öcü, aramaya başvurdu” ile karşılanıyordu. Dün Hürriyet gazetesinin sürmanşetindeydi. Bugün İngiltere’deki seçimlerde yarışacak Başbakan Boris Johnson’a bir Türk gazeteci elindeki fotoğrafı gösteriyordu. Fotoğrafta, eski Büyükelçimiz Zeki Kuneralp vardı. Johnson, fotoğrafa bakmış ve “bu benim amcam” diye iki kez tekrarlamıştı. Bu güzel karşılaşma düşündürücüydü: Cumhuriyet, “hain” saydığı Ali Kemal’in oğluna en kritik görevleri nasıl verdi? Öyle ya Johnson, Ali Kemal’in İngiltere’deki Winifred ile olan evliliğinden gelen torunuydu. İlk eşinin ölümü ve İttihatçıların düşüşünün ardından Türkiye’ye gelen, Milli Mücadele’nin yeminli düşmanı Ali Kemal’in, Sabiha Hanım’dan oğlu ise Zeki’ydi. Bu karmaşık aile ilişkisi resmi tarihin anlaşılır nedenlerle “hain” olarak yazdığı Ali Kemal’in hayatının eseriydi. Hainin oğlu devletle nasıl barıştı? Bir “hainin oğlu”nun, yani Johnson’un amcası Zeki Kuneralp’in nasıl Dışişleri’nin zirvesine kadar yükseldiğini anlamak için Orhan Karaveli’nin “Ali Kemal” kitabını açtım. (Kırmızı Kedi Yayınları, 2017) “Verilen emir, yargılanmak üzere (İzmit’ten trenle) Ankara’ya getirilmesi idi” yazıyor Karaveli. Ancak “haini yargılamaya ne gerek var” diye düşünen, dinci kimliğini önde tutan Sakallı Nurettin Paşa’nın marifetiyle 6 Kasım 1922’de linç edilerek öldürülmüştü. “Din ve Vatan Haini” yazan cesedi ise “ibret olsun diye” sergilenmişti. Cumhuriyet’in kurucularının bu yargısız infaza karşı olduğunu, linci “halkın tepkisi” olarak açıklayan Nurettin Paşa’ya karşı verdikleri mücadeleyi biliyoruz. “Hain” saydıkları Ali Kemal’in Ankara’da yargı önünde hesap vermesi gerektiğini düşünüyorlar. 1. Ordu Komutanlığı yapmış Nurettin Paşa için, Atatürk’ün “Büyük Zafer’in şerefinden pay almaya en az hakkı olanlardan biridir” dediğini Nutuk’ta okuyoruz. Ali Kemal’in ölümünden iki ay sonra eşi Sabiha ve 8 yaşındaki oğlu Zeki, Türkiye’yi terk etti. Zeki büyüdü. Avrupa eğitimli, 7 dil bilen, başarılı bir hukukçu oldu. Babasından farklı bir yol izlemişti. 27 yaşındayken Türkiye’ye dönüp askere gitti. İş arıyordu. “Hainin çocuğu” olarak kapılar yüzüne kapanıyordu. 1940’ta Dışişleri’nin açtığı sınavı kazandı. Ancak babasının mazisi yine karşısına çıktı. Devamını Kuneralp şöyle anlatıyor: “Sonradan öğrendiğime göre benim sınava girişim ‘Hariciye’de sorun yaratmıştı. ‘Ali Kemal olayı’nın üzerinden daha yirmi yıl bile geçmemişti ve bir ‘vatan haini’nin oğlunun ‘Hariciye’ye alınmasının doğru olup olmadığı tartışılıyordu. O tarihte bakanlığı yöne 23 yıl sonra karşılaşma Boris Johnson’ın baktığı fotoğraf 1964’te, Zeki Kuneralp Londra Büyükelçisi iken çekilmişti. Londra’ya giderken, 23 yıl sonra, İnönü ile Kuneralp yine karşılaşmıştı. Kuneralp’tan okuyalım: “1963’ün kasım ayında Ankara’da idim. Bern Büyükelçiliği’nden Londra Büyükelçiliği’ne nakledilmiştim. Usul gereğince, o tarihte başbakan olan İnönü’nün huzuruna da çıktım. Görüşme sonunda, arz edeceğim özel bir husus olduğunu belirterek ‘Paşam, size bir şükran borcum vardır. Bugüne kadar ödeyemedim. Müsaadenizle şimdi ödemek istiyorum’ dedim. 23 yıl önce Hariciye’ye başvurduğum vakit hakkımda beliren tereddütleri ve bunların nasıl (ortadan) kalktığını anlatmaya başladım. İnönü sözümü kesti ve ‘Biliyorum evladım, biliyorum. Teşekkür ederim’ dedi. Hayretler içinde kalmıştım. ‘Olayı’ anımsamasını beklemiyordum. Üstelik, bir de teşekkür ediyordu. Şaşırdım. Bir şeyler kekeleyip izin aldım ve odasından çıktım.” Meselenin daha ilginç bir yanı daha var. O da Ali Kemal’in ölümünden sonra Türkiye’yi terk eden eşine, Sabiha Hanım’a, devletin İsviçre’deki elçilikte memurluk işi vererek el uzatmasıydı. Sabiha Hanım’ın Milli Mücadele sürerken Ali Kemal’e Ankara Hükümeti’ne destek vermesini söylediğini, ancak kocasını ikna edemediğini Ali Kemal’in biyografisinde okuyoruz. Demek ki teklif edenler de bunu biliyor. Cumhuriyetin açtığı yol Zeki Kuneralp’i yıkan olay 2 Haziran 1978’de yaşandı. Son anda çıkan işi nedeniyle binemediği araçla eşini yolculadı. ASALA (Ermenistan’ın Kurtuluşu için Ermeni Gizli Ordusu) teröristleri tarafından taranan arabada Necla Kuneralp ve kardeşi katledildi. Hedef tabii Zeki Bey’di. 8 yaşında, henüz “hain” ne demek bilmezken, “baban linç edildi” haberini almıştı. 64 yaşında bu kez “Ankara’nın adamı” olduğu için otomobili taranmış, birkaç metre öteden hayat arkadaşının ölümünü izlemişti. Cumhuriyet, kendi düşmanlarına karşı en güçlü silahı olan hukukla savaşmayı savunuyordu. Suç, günah, ayıp soyun değil, kişinindi. “Hain” kabul ettiklerinin eşi ve çocuğu yalnız kendi eylemlerinden sorumluydu. Bütün yurttaşlarına verdiği hakkı onlara da vermekle kalmıyor, ülke sevgisini yeşertmeleri için bir yeni hayat yaratıyordu. İngilizler bugün sandığa giderken biz halen hesaplaşmamızı bitiremedik. Kirpiklerin birbirine değdiği aralıklarda kahramanlar ve hainler yaratmaya devam ediyoruz. Bitmeyen ayıplarımızla, günahlarımızla, suçlarımızla savaşımıza devam ediyoruz. Adalet için, hürriyet için, barış için doğuştan eşit insanlara Cumhuriyetin açtığı yoldan başka yolumuz var mı? NOT: Cumartesi günü Eskişehir Kitap Fuarı’ndayız. Saat 13.00’te “Milli Mücadele’nin 100. Yılında Kadın, Adalet ve Aydınlanma” panelinde, saat 14.00’te Cumhuriyet Yayınevi standında kitap imzasında Cumhuriyet yazarlarıyla birlikteyiz. Okurlarımızı bekliyoruz. NEDEN DİRENMEDİN? Tecavüz davasında ÇILDIRTAN SORU Ankara Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi eski öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Bilgili’nin, sahibi olduğu hayvan hastanesinde çalışan Ç. B’ye tecavüz etmekle suçlandığı davanın ilk duruşmasında, mahkeme heyeti olay anını anlatan Ç.B’ye, “Neden direnmedin. Mücadele edemedin mi” diye sordu. Mağdur ise o an olayın etkisi ile hareket edemediğini ve donup kaldığını ifade etti. Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Bilgili’nin yanında çalıştırdığı veteriner hekim Ç.B’ye cinsel saldırıda bulunduğu iddiası üzerine, sanık Bilgili ile kendisine yardım ettiği belirtilen sanıklar Serkan Durmaz ve jinekolog Hüseyin Şenyurt hakkında açılan davanın ilk duruşması dün görüldü. Savcı: Bana tecavüz ediyorlar mı Yaşadıklarını karakolda anlatırken polisin kendisine psikolojik şiddet uyguladığını ifade eden Ç.B., soruşturma savcısı Yeter Gümüş’ün de kendisine “Ben de kadınım, sen de kadınsın. Nasıl tecavüze uğruyorsun? Bak ben oturuyorum, tecavüze uğruyor muyum” dediğini kaydetti. Sanık Hasan Bilgili’nin tutuklanması talebini reddeden mahkeme, duruşmayı 26 Şubat’a erteledi. l ANKARA
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle