18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 12 ARALIK 2019 PERŞEMBE [email protected] TASARIM: İLKNUR FİLİZ OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Bütçe komisyonunda neler yaşandı? Geçmişinmuhasebesini yapmaktan kaçınan bir iktidar, temel sorunları kalıcı olarak çözebilir mi? DR.SIBEL ÖZDEMİR CHP İSTANBUL MILLETVEKILI Kesin hesap ve bütçe görüşmeleri Meclis’in en önemli çalışmasıdır. TBMM Genel Kurulu’nda görüşmelerine dün başlanan 2020 Bütçesinin Plan ve Bütçe Komisyonu’nda yaşananlar ve bütçe tartışmaları, bütçe hakkı bakımından önemli hususlar içermekte. Dördüncü yılımı doldurduğum milletvekilliği görevimin ilk iki yılını parlamenter sistem içinde tamamladım ve iki yıldır yeni sistem içerisinde sürdürüyorum. Bu anlamda Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde ilk kez Cumhurbaşkanlığı tarafından bütçe teklifi verilme ve bütçenin içeriği bakımından bir değerlendirme sunacağım. ‘İşlevsiz Meclis’in sonuçları Yeni sistemde ilk defa bu dönemde bütçe teklifi, Maliye ve Hazine Bakanlığı tarafından değil, Cumhurbaşkanlığı tarafından Meclis’e sunuldu. Bütçenin Meclis’te kabul edilmemesi durumunda yeniden değerleme oranında kabul edilme imkânı sağlanması Meclis’in işlevsiz kılınması yanında bütçe görüşmelerinin verimsizliğine yol açtı. İlk gün tanık olduğum bir diyalog yeni sistemde bütçenin hangi süreçlerle yapıldığına ilişkin önemli bir veri sundu. Bütçenin, sivil toplum kuruluşlarının yakından takip etmesi ve katkılarına açılmasına ilişkin talep, iktidar partili milletvekillerinin “STK çağırmak ucube bir görüş” tepkisiyle karşılık buldu. Bu tepki, sadece komisyon aşamasında de ğil, yeni yönetim sisteminde karşılaşılan genel bir durum olduğu için şaşırtmadı. Son iki yılda komisyon ve genel kurul gündemlerinde torba yasa teklifleri muazzam arttı. Denetim hakkının zayıflatılmasının eksikliğini yaşıyoruz. Komisyonların etkinliği ve çalışma sistematiği noktasında görüşülen kanunların sahipsiz kalmasına, teklif sahiplerinin tekliflerine hâkim olamadıklarına şahit olduk. Bu nitelik kaybı, Plan ve Bütçe Komisyonu’na da yansımış durumda. Hukukun üstünlüğü, güçler ayrılığı ve yargı bağımsızlığının olmadığı bir Türkiye’ye uluslararası yatırımların gelmesi noktasındaki olumsuzluklar artarak devam etmekte. Program yalanlıyor Cumhurbaşkanı Yardımcısı, bütçe sunuş konuşmasında, “Toparlanma sürecinde büyümenin kaynağı net ihracat, tüketim harcamaları” dedi. Ancak, Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı’nda 20182019 yurtiçi talep verilerinde bir düşüş olduğu kaydedilmekte. İhracat kalemine bakıldığında ihracatın kompozisyonunda yapısal anlamda bir değişim yaşanmadığını, 2019’daki yüzde 0.5 büyümenin 2020ıde nasıl yüzde 5 olacağı sorusu yanıtsız kaldı. Soru yanıtsız İktidarın komisyonda öne çıkardığı hedeflerden biri de, “ihracata dönük büyüme modeli” idi. Bu hedefin gerçekleşmesi için üretim, kalkınma, eğitim, sanayi ve imalat sanayisi destekli bir politikaya ihtiyaç olduğu ortada. Bu ihtiyacın önemli ayağı, ihracattaki imalat sanayisinin teknoloji yoğunluğudur. Fakat sanayinin düşükorta düşük teknolojide yüzde 65’lik bir ihracat yapının ötesine geçemediği ortada. İthalatta ise hâlâ orta düşükorta yüksek teknoloji söz konusu. İşte bu konudaki “Nasıl, hangi politikalarla gerçekleşecek büyüme hedefiniz” sorusu yine yanıtsız kaldı. 2020 bütçesinde öne çıkan konulardan bir diğeri de tasarruf ve bu tasarrufun yatırıma dönüştürülmesi idi. Fakat tasarruf yapısına bakıldığında yurtiçi tasarruflar düşük düzeydedir. Vatandaşların sadece yüzde 13,9’u tasarruf yapabilecek düzeyde. Bugün güvensiz, kırılgan, öngörüsüz ve dış dinamiklerin seyrine göre evrilen ekonomik bir yapımız var. Çözümün değil sorunun kaynağı Genç işsizlik oranı yüzde 27 düzeyinde. 2020 bütçesinin temel odak noktası genç işsizlik, üniversite mezunlarının artan işsizlik sorunu olmalıydı. Öncelikli alanı gençlerin geleceğe güvenle bakmalarını sağlamak olan Gençlik ve Spor Bakanlığı, genç işsizliğine ilişkin hiçbir siyasa ortaya koymadı. En çok öne çıkardığı çalışma, aslında “ideolojik arka bahçe” olarak gördükleri gençlik merkezlerinin kapasitelerinin ve faaliyetlerinin artırılması oldu. Bütçe sunuşları nitelikli eğitim, nitelikli istihdam ve üretime dayalı bir kalkınma ve büyüme ilişkisi kurmaktan yoksundu. Avrupa ülkelerinde eğitim seviyesi arttıkça işsizlik oranı düşerken bizde tam tersi bir seyir söz konusu. Tarım gibi stratejik bir alana ilişkin kırsal kalkınmayla ilişkili sürdürülebilir tarım ve istihdam vizyon yoktu. Cumhurbaşkanı Yardımcısı ve bakanların neredeyse tamamı bütçe sunuşlarında tek başına iktidarda oldukları on yedi yılın muhasebesini yapmaktan uzaklardı. Yeni göreve başlamış gibi bir tutum içindelerdi. Örneğin Çevre ve Şehircilik Bakanı, “Ülke olarak depreme hazırlıklı olmalıyız”, “Afetlere hazır, sağlıklı, güvenli, kimlikli şehirler...” dedi. On yedi yıldır tüm sorumluluk makamlarında olan bir partinin hâlâ hazırlıklı olmaması nasıl açıklanabilir? Geçmişin muhasebesini yapmaktan kaçınan bir iktidar, temel sorunları kalıcı olarak çözebilir mi? ALPER TAŞDELEN ÇANKAYA BELEDIYE BAŞKANI Kadın sorunu içinde bulunduğumuz ülke ve dünya koşullarından kaynaklı olumsuzlukların bir sonucu değildir. Kadın sorunu başlı başına bir sorundur ve diğer sorun alanlarıyla kesişmekte ama asla onların ürettiği bir sorun alanı değildir. Yani salt bir sonuç olarak bakılamaz, değerlendirilemez. Böylesi bir yaklaşım kadını tekrardan ikinci planda konumlandıran bir nitelik taşır ki bunu kabul etmek mümkün değildir. O nedenle kadın sorununa kapsamlı bir yaklaşım zorunludur. Sorunu başlı başına ele almak, farklı disiplinlerden yararlanmak ve farkındalığı en üst düzeye çıkarmak için toplumun bütün kesimleriyle ortak bilgi paylaşımı ve strateji geliştirmek temel bir öncelik olmalıdır. Her gün korkunç acılarla gündeme gelen kadın sorunu, aslında bir kadın sorunu olmanın ötesinde bir yaşama hakkı sorunu, eşitlik sorunu ve özgürce yaşayabilme sorunudur. Sorunun bu denli çok boyutlu olması çözümü konusunda da çok boyutlu bir yaklaşımı gerekli kılmaktadır. Bu çerçevede yerel yönetimlere her alanda çok büyük sorumluluklar düşmektedir. Yerel yönetimler imkânlarını kullanarak, kadınların karşılaştıkları her türlü sorunu çözme, yaşam alanlarını güvence altına alma, ekonomik ve sosyal olarak destekleme gibi çok ciddi katkılar sağlayabilirler. ‘Mor Bayrak’ uygulaması Bu düşünsel perspektiften hareketle çok sayıda çalışmaya imza attık. Önümüzdeki süreçte etkinliklerimizin alanını ve kapsamını daha da büyüteceğiz. Çankaya Belediyesi olarak kadın hakları ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması için önemli çalışmalar yürütüyoruz ve bu kapsamda ilk “Mor Bayrak” alan belediye olduk. Kadın Danışma Merkezi ve Sığınmaevi Bürosu ile kadına yönelik şiddetle mücadele alanında kadınların ve çocukların yanında yer alıyoruz. Ayrıca ücretsiz olarak sağladığımız hem aile danışmanlığı hem de bireysel danışmanlık hizmetimizle kişilerin güçlenmesine destek oluyoruz. Kentte toplumsal cinsiyet eşitliğinin hissedilebilir olması için önlem Bir şey yapmalı... Hepimiz, her alanda, bu denli şiddetin sıradanlaştığı, eşitsizliğin derinleştiği ve kanıksandığı bir ortamda bir şey yapmalıyız. İnsani ve vicdani temel sorumluluğumuz budur. ler alıyoruz ve hizmetlerimizi buna göre veriyoruz. Bu anlayışla kadınların ekonomik olarak güçlenmeleri amacıyla Anneler Günü ve Yılbaşı gibi özel günler öncesi parklarımızda, pazaryerlerimizde ve alışveriş merkezlerinde ücretsiz stantlar sağlıyoruz. Kadın emeğini görünür kılmak ve bu alanda farkındalık yaratmak üzere, bu yıl üçüncüsünü gerçekleştirdiğimiz Kadın Emeği Festivali başta olmak üzere Anneler Günü Şenliği, Mor Şenlik gibi etkinlikler düzenliyoruz. Yine kadın emeğini görünür kılmak ve bu alanda farkındalık yaratmak üzere kadın girişimcilere ve kadın çalışan sayısı yüzde 50’yi geçen işyerlerine “Eşitlik Dostu İşyeri” ifadesinin yer aldığı “Mor Bayrak” veriyoruz. En büyük destekçimiz Toplumsal cinsiyet eşitliği sağlanmasının, pek çok alanı kesen çalışmaların yapılmasıyla mümkün olacağı için her hizmetimizi bu bakış açısıyla veriyoruz. Bu nedenle personelimizin konuyla ilgili duyarlılığını artırmak adına, toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadın hakları konularında farkındalık eğitimleri düzenliyoruz. İlçede kadınların hak ve özgür lük mücadelelerine destek vermek için Kadının İnsan Hakları Eğitim Programı gibi güçlenme çalışmalarını başta Çankaya Evleri olmakla birlikte belediye salonlarımızda yapıyoruz. Ayrıca eşitlik çalışmalarında erkeklerin de rolünün önemli olduğunu unutmayarak baba destek programını personelimizden başlayarak ilçemizde yaygınlaştırıyoruz. Bu çerçevede, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla mart ayını “Eşitlik ve Farkındalık Ayı” olarak ilan ediyoruz ve artık gelenekselleşen farkındalık etkinliklerimizi bir ay boyunca düzenliyoruz. Yine 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü’ne vurgu yapmak amacıyla 1 ay boyunca konuya ilişkin farkındalık etkinliklerimizi sürdürüyoruz. Bu yıl üçüncüsünü düzenlediğimiz Kadın Yazarlar Haftası kapsamında da kadın hareketindeki yazarları halkla buluşturuyor, ücretsiz kitaplar dağıtıyoruz. Yine üç ayda bir Kadın Bülteni çıkararak toplumsal cinsiyet rollerini dönüştürmek için çalışıyoruz. Okullarda düzenlediğimiz akran zorbalığı eğitimleriyle her yaş grubunda Çankayalıya konuyla il gili ulaşıyoruz. Hak temelli çalışmaların sonuca ulaşabilmesi ancak konunun öznelerinin sürecin her aşamasında yer almasıyla mümkündür, bu yüzden sivil toplum örgütlerinin katılımı bizim için oldukça önemli. Stratejik planımızın ve yine 20192023 Yerel Eşitlik Eylem Planımızın hazırlıkları sürecinde sivil toplum örgütlerinin deneyim ve bilgisi bizim en büyük destekçimiz olmuştur. Örgütsel işbirliği Sivil toplum örgütleriyle işbirliklerimizi kurumsallaştırmak üzere protokoller imzalıyoruz. Bu protokollerden biri de 5 Aralık’ta Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu ile imzaladığımız Acil Yardım Hattı protokolü oldu. Hem önümüzdeki 5 yıl için eşitlikçi hizmet ve taahhütlerimizi içeren eylem planımızın kamuoyuyla paylaşılması hem de toplumsal cinsiyete dayalı şiddete karşı imzaladığımız bu protokolle kadınların her zaman yanında olduğumuzu tekrar taahhüt ediyoruz. Hepimiz, her alanda, bu denli şiddetin sıradanlaştığı, eşitsizliğin derinleştiği ve kanıksandığı bir ortamda bir şey yapmalıyız. İnsani ve vicdani temel sorumluluğumuz budur. Kaynak: gaiadergi.com Kör cehaletin doymak bilmez açlığı Her insan cahil doğar: Her insanı önce aile, sonra toplum eğitir! Bireye toplumsal değerleri ve kuralları aktaran bu sürece “sosyalleştirme”, “toplumsallaştırma” diyoruz. Elbette her toplumsal yapı ve o toplumsal yapıyla etkileşim içinde olan her devlet, kendine uygun, kendi ideolojisini taşıyan bireyler yetiştirmek ister. O nedenle de her devlet, en büyük ağırlığı eğitime, yani aile içi eğitime ve okullara verir. Kabile devletleri, kabileye, kabile reisine... Monarşik Din devletleri, krallığa, padişahlığa, dini lidere, krala, padişaha… Demokratik milli (ulusal) devletler, demokratik milli devlete, seçilmiş yöneticilere... Bağlılık oluşturur. Her toplum/devlet yapısı, meşruiyeti için, kendine özgü bir ideoloji, bir felsefe, bir “bağlılık gerekçesi” üretir: Bunun için kabile döneminde, aile bağları ve kaba kuvvet kullanılır. Monarşik din devletleri döneminde din ve mezhep büyük baskı ve cezalarla empoze edilir. Demokratik milli devletler döneminde milli irade yani şeffaf ve adil seçim, meşruiyet temelini oluşturur. Benim bu yazının başlığında kullandığım “Kör Cehalet”: “Demokratik, Laik ve Sosyal Hukuk Devleti”ni hedefleyen Türkiye Cumhuriyeti’nde, bir önceki devlet/toplum aşamasında kalmış olan... “Din ve mezhep üzerinden”, “monarşik/dini lidere” bağlılık ile yetişmiş “dogmatik cehalet” için kullandığım bir terimdir. “Kör Cehalet” veya “Dogmatik Cehalet” terimlerini, sorgulayıcı ve demokratik eğitimi reddeden, bilgiyi küçümseyen, cehaleti öven ve yücelten cehalet için kullanıyorum HHH Kör Cehalet doymak bilmez bir açlığa sahiptir: Herkesin büyük çabalar ve eğitim sonunda elde edebildiği sonuçlara, bedel ödemeden ulaşmak ister... Daha da vahimi, cahil olduğu için bunlara erişmek için gerekli olan bilgiye ve beceriye sahip olmadığını, yani haddini de bilmez: Örneğin, insanların ancak 22 yıllık eğitimle, otuzlu yaşlarda ancak zorla elde edebildikleri uzman beyin cerrahlığı veya sorunlu kadın/doğum uzmanlığı gibi konularda ahkâm keser. Örneğin gecekonduda otururken, apartman dairesi ister... Apartman dairesine geçince, köşk ister... Köşke geçince, saray ister... Saraya geçince, bir de deniz kenarında yazlık saray ister... Deniz kenarında yazlık sarayı olunca, bir de yaylada saray ister. Paraya doymaz... Kazandıkça daha fazla kazanmak ister... Zenginleştikçe, daha çok zengin olmak ister. Kudrete kuvvete, doymaz... İktidarı arttıkça, daha fazla iktidar ister... Yetkileri arttıkça daha fazla yetki ister. Ve sevgili okurlarım, “Kör cehaletin doymak bilmez açlığı”, etrafında yiyecek bir şey kalmayınca, kendisi gibi olanları, kendi yandaşlarını ve en sonunda da kendisini yemeye başlar... Ve yiye yiye kendisini de bitirir! www.cumhuriyetkitap.com.tr’de %70’e varan indirimler sizi bekliyor! 27.78 TL 16.67 TL 16.00 TL 9.60 TL 27.00 TL 16.20 TL 9.26 TL 5.56 TL Satış Noktaları İstanbul Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2 / Şişli 0212 343 72 74 Ankara Güvenevler Mah. Güneş Cad. No:8/1 / Kavaklıdere 0312 442 30 50
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle