20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KÜLTÜR EDİTÖR: ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK TASARIM: EMİNE BİLGET Devlet Tiyatrosu’nun yapıtı turne kapsamında ‘Suç ve CeRzau’sosyenyairdcıilyaerRusya’dasahnelendi... Devlet Tiyatroları (DT) Rus edebiyatının önde gelen isimlerinden Dostoyevski’nin “Suç ve Ce za” adlı eserini, Rusya’da sahneye ta şıdı. DT’nin oyunu Rusların yoğun il gisiyle karşılaştı. Ankara DT oyuncu su Tuncer Yığcı, “Turne mizi duyan meslektaşları mızın yarı şaka yarı ciddi, ‘Tereciye tere mi satmaya gidiyorsunuz’ yollu soru SELDA GÜNEYSU sunun cevabı etkileyici bir biçimde karşımızdaydı. 70 yıllık Cumhuriyet projesi DT’nin, rüştünü zorlu bir deplasmanda ispat etmesinin zevki anlatılmaz, yaşa nır” değerlendirmesinde bulundu. DT’nin eseri “Suç ve Ceza”, 2019 TürkiyeRusya Kültür ve Turizm Yı lı kapsamında, 8 Kasım’da, Rusya’nın Veliky Novgorod şehrinde gerçek leştirilen 23. “Dostoyevski Oyunla rı Festivali”nde Rus seyircilerin kar şısına çıktı. Bozkurt Kuruç’un yönet menliğini üstlendiği oyunda, “Marme ladov” rolüyle sanat kurumunun “En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Ödülü’nü” alan Yığcı, turneyi şöyle anlattı: “Suç ve Ceza’yı oynayacağımız Novgorod’a varmak üzere içinde ol duğumuz otobüsün camının ardında ki Petersburg’un, şiir gibi bir şehir ol duğunu anlamak zor değildi. 12 saatlik uzun bir yolculuğun ardından teknik ekibimiz dekor ve teknik malzemeyi konuşlandırmak üzere tiyatronun yolunu tuttu. Prova yapmak üzere tiyatroya gittiğimizde dışarıdan yorgun düşmüş görünen bir binayla karşılaştık. Bin kişilik bir salon, kusursuz bir akustik, konuklarını ağırlamaya hazır, şıkır şıkır, bal dök yala bir fuaye. Provamızı yaparken, elde kameralar, alet edevat basın resmen bastı kulisi. Aramızda öyle Rusya’da tanınan meşhur biri de yok. Ne çekecek bunlar? Olay mı var, ne oluyor de meye kalmadı, sanatsal etkinliklerin buralarda hayatın vazgeçilmez unsuru olduğunu söyleyenlerin uyarısıyla yüzümüzdeki buruk gülümsemeyle kalakaldık.” ‘Sadece sizin değil, aynı zamanda bizim’ Oyuncularla konuşmak üzere gelen TV muhabirlerinden birinin “Neden Dostoyevski” sorusunu yönelttiğini anlatan Yığcı, “‘Neden olmasın? Dostoyevski sadece sizin değil bizim de yerli yazarlarımızdan biridir’ diyerek cevapladım. Oyunun başlama sına yarım saat kadar kala, salondaki arkadaşlarımızdan seyircinin bizimkinden farkını sordum. Herkesin fuayedeki devasa vestiyere kaban, palto gibi fazlalığı bırakıp salona girmiş olmasına bayıldım. Bir Rus yazarın oyununu Türklerin nasıl algıladığını ve yorumladığını merak eden Rusların oyuna ilgisi doğal olarak üst düzeydeydi. Sahnenin iki yanına konan ekranlarda eşgüdümlü akan Rusça metne çok da ihtiyaçları yoktu” görüşünü dile getirdi. ‘En iyisi cümlesi onur verdi’ İzleyicilerin oyunu “nefes almadan, keyifle izlediğini” belirten Yığcı, oyun bitimi bütün salonun kendilerini ayakta alkışladığını kaydetti. Yığcı, “Turnemizi duyan meslektaşlarımızın yarı şaka yarı ciddi, ‘Tereciye tere mi satmaya gidiyorsunuz’ yollu sorusunun cevabı etkileyici bir biçimde karşımızdaydı. 70 yıllık Cumhuriyet projesi DT’nin rüştünü zorlu bir deplasmanda ispat etmesinin zevki anlatılmaz, yaşanır. Başkonsolosumuzun ‘Buralarda izlediğim Suç ve Ceza oyunları içinde en iyisiydiniz’ cümlesi onur vericiydi” dedi. l ANKARA Ankara’nın rakına bak!!! murat beşer Bu yılın başında, 24 Ocak tarihinde Ankaralı topluluk Dr. Skull çeyrek asır sonra If Beşiktaş’ta sahneye çıkmıştı. Memleketlerinden otobüsler dolusu insan bu konsere gelmiş, geceyi şehirlerinde bir konser talebiyle bitirmişlerdi.10 ay sonra bu kez Jolly Joker Ankara’da yapılan konserde İstanbullular iadeyi ziyarette bulundular. Biz de bir grup arkadaş aralarındaydık. Jolly Joker’in bulunduğu Kocatepe Kızılırmak Caddesi, biraz ağır abi bölgesi. 312 adında bir barmış burası doksanlı yıllarda, sonra Ankapol Sineması olmuş, 2011 yılın da da Jolly Joker. Sokakta insan seli, araların da 10 yıldır görüşememiş olanlar hasret gideriyor. Deplasman kaçırmayan futbol fanatikleri misali; İstanbul’dan iki otobüs kalkmış, onlarca araç yola çıkmış, sayısız insan trenlere doluşmuş gelmiş. Farklı şehirlerden akın edenler var. Popçuları hasedinden çatlatacak bir izdiham. Sadık izleyicisi hepsi, örgütlü militan seviyesinde bir tayfa. Girişte upuzun bir kuyruk, sanırsın içeride Rolling Stones çalacak. Mekân yaklaşık 2 bin kişi alıyor. 1300 kadar bilet kesilmiş, davetliler le birlikte içerisi dolmuş. Konser alanı iki kat aşağıda. Tavan yüksek, üç tarafı balkon: Klasik sinema salonu. Büyük ve yüksek bir sahne, sağlı sollu barlar, duvarlar kırmızı ve ortaçağ çağrışımlı dekor. Zaman sekmiyor, kapı açılışından bir saat sonra tam 21:00’de ilk konserde olduğu gibi yine Razor çıkıyor. Tabanca gibi çalan topluluğun güçlü performansı, bir anlamda bir hafta önce çıkan albümlerinin lansmanı gibi oluyor. Sahne değişimi davul setindeki bir sorun nedeniyle 32 dakika sürüyor. Saatler 22:35’i gösterirken RimskyKorsakov’un Flight of The Bumble Bee’si ve seyircilerin tezahüratları eşliğinde Dr. Skull ufukta görünüyor, orijinal kadrosuyla: Davulda Alper, gitarlarda Murat ile Ersöz, basta Mustafa. Bas davulun üzerinde sembolleri kurukafa Vehbi, tepesinde kırmızı çim adam saçlar. “Gate of Brandenburg” ile başlıyorlar. İlk bir iki parçada biraz yalpalasalar da, hemen ahenk buluyorlar. “Metal on Metal”de Alper rap vokali yapıyor. “Lonely Nights”da Alper’in oğlu Ada ritim gitar çalıyor. Iron Maiden stili çift gitar varyasyonları ve arka arkaya sololar, uzun tekrarlara dayalı melodik temalar; bazı şarkılar koşarcasına, Punk hızında... Üst üste dört Türkçe parçayı (“Her Şey Yolunda”, “Yaşamak İstiyorum”, “Sen” ve “Elim Cebimde”) Kıbrıslı solist Serdar söylüyor. Ses sistemi boğucu, sahne ışıkları ise izleyiciyi kör edercesine, migren tetiklercesine gözlere sıkılıyor. Bunlar seyir keyfine limon sıksa da hararetli izleyici irtifa kaybetmiyor. Hammer Müzik ve Çağlan Tekil işbirliği ile rekor izleyici önünde gerçekleşen gecede, Dr. Skull muhtemelen son kez sahneye çıkıyor, ama ihtişamlı kalabalık onları layığıyla uğurluyor. Doksanlı yıllarda Ankara barlarında, konserlerinde gençliğini metal müziği ile süslemiş bir kuşağın ikinci baharı oluyor bu gece. Evlerinden yıllardır müzik için çıkmamış, sistemin anaforuna kapılmış, kurumsal hayata karışmış sayısız insan var aralarında. Gençlik günlerine soluk vermiş bu topluluğun hatırına buradalar. Saatler tam gece yarısını gösterdiğinde, bisteki “Everyday Everynight” ile konserin bitmesiyle salonun bir bölümü imza töreni münasebetiyle boşaltılıyor ve masalar kuruluyor. Şehrin sakinleri evine, dışardan gelen yorgun bedenler kalacakları yere yollanırken dudaklardan bir mırıltı yükseliyor: Ankara’nın rakına bak, gözlerimin (sevinçten) yaşına bak... [email protected] T.C. İZMİR 9. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NDEN ESAS NO: 2018/493 KARAR NO: 2019/400 DAVALI: RAŞİT GÖKKAYA İsmetpaşa mah. 3630 sk no: 8 Konak İZMİR Davacı İZMİR BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE BAŞKANLIĞI aleyhine mahkememizde açılan Kamulaştırma (Bedel Tespiti Ve Tescil) davasının yapılan açık yargılaması sonunda; HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1Davacının davasının KABULÜ İLE, dava konusu olan İzmir ili Konak ilçesi Gürçeşme Mah. 41921 ada 5 parselde kayıtlı taşınmaz zemin ve zemin üstünün toplam kamulaştırma bedelinin 302.304,00 TL olduğunun tespitine, Dava konusu İzmir ili Konak ilçesi Gürçeşme Mah. 41921 ada 5 parselde kayıtlı taşınmazın zemin ve zemin üstünün takyidatlardan ari olarak davalılar adına kayıtlı olan tapusunun iptali ile “Yeşildere Caddesini Otogara Bağlayan 35 metrelik bağlantı Yolu ve Yeşil Alan” olarak davacı büyükşehir belediyesi lehine yol olarak TERKİNİNE, Davacı vekili tarafından 18/09/2019 tarihli makbuz ile İzmir Adliyesi Vakıfbank şubesine depo edilen toplam 302.304,00 TL kamulaştırma bedelinden, kıymet takdir komisyonu ile belirlenen bedel olan 183.206,27 TL’sinin (tapu kaydında varsa ipotek haciz vs şerhlerin bedele yansıtılmak suretiyle) davalıya ödenmesi için bankaya yazı yazılmasına, kalan 119.097,73 TL’sinin ise karar kesinleşinceye kadar 3’er aylık vadeli hesaba alınarak nemalandırılmasının istenilmesine ve kararın kesinleşmesi ile birlikte vadeli hesapta bulunan bedelin hak sahibine ödenmesi için yeniden bankaya yazı yazılmasına, Davanın 4 ay içinde bitirilmediği için dava açılış tarihi olan 14/09/2018 tarihine 4 aylık süre eklenerek bulunan 14/01/2019 tarihinden karar tarihi olan 03/10/2019 tarihi arasındaki dönem bakımından depo edilen bedele yasal faiz işletilmesine, işletilecek olan yasal faizin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine karar verilmiş olup teblig yerine geçmek üzere ilanen tebliğ olunur. 04/11/2019 Resmi ilanlar: www.ilan.gov.tr’de (Basın: 1080601) T.C. İSTANBUL VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI’NDAN İLANEN TEBLİĞ ADI SOYADI / UNVANI Vergi No T.C.KİMLİK NO ADRES VERGİ DÖ VERGİNİN NEMİ NEVİ CEZANIN NEVİ TAKİP DOSYA NO VERGİNİN CEZANIN MİKTARI MİKTARI HÜSEYİN AŞKİ DOLUNAY 3100579757 20549183316 ZÜMRÜTEVLER MH. TEPE/İSTANBUL ARZU SK. N:3 D:4 MAL 201108201108 KDV GERÇEK 2018041514GWs0001382 277.996,41 ENGİN EVRAN 3830258014 21745346710 KARTALTEPE MH. MENDERES KÜÇÜKÇEKMECE/İSTANBUL SK. N:35 D:1 201501201512 GELİR V. 2018121114GWs0002029 331.265,06 MAKO ASFALT İNŞAAT HAFRİYAT NAKLİYATSAN VE TİC LTD Ş 6110409232 ÇAYBAŞI KÖYÜ/RİZE 201001201001 KDV GERÇEK 2016100514GWv0000168 298.636,04 ERSAY İNŞAAT TAAHHÜT HAFRİYAT VE GIDA SAN.LTD.ŞTİ. 7540055773 İNÖNÜ MAH. 416 SOK. NO:16/12 ESENYURT/ İSTANBUL 201012201012 KDV GERÇEK 2016051214GWw0000012 340.151,75 ERSAY İNŞAAT TAAHHÜT HAFRİYAT VE GIDA SAN.LTD.ŞTİ. 7540055773 İNÖNÜ MAH. 416 SOK. NO:16/12 ESENYURT/ İSTANBUL 201102201102 KDV GERÇEK 2017011314GWw0002402 342.245,93 ERSAY İNŞAAT TAAHHÜT HAFRİYAT VE GIDA SAN.LTD.ŞTİ. 7540055773 İNÖNÜ MAH. 416 SOK. NO:16/12 ESENYURT/ İSTANBUL 201112201112 KDV GERÇEK 2017051514GWw0002636 1.314.935,27 Küçükköy Vergi Dairesi Müdürlüğü Mükelleflerine ait olup, yukarıda adı soyadı ve ünvanı yazılı mükellefler adına salınan vergi ve cezalar nedeniyle tanzim olunan ödeme emirleri, bilinen adreslerinde buluna mamaları nedeniyle tebliğ edilemediğinden 213 sayılı V.U.K.’nun 103106’ncı maddelerine istinaden vergi dairesince ilan koymaya mahsus yerine asılmasını izleyen on beşinci günün ilan tarihi olduğu, ilgililerin ilan tarihlerinden başlayarak bir ay içinde vergi dairesine bizzat veya bilvekale müracaatta bulunmaları veyahut taahhütlü mektup veya telgrafla açık adreslerini bildirmeleri halinde kendilerine süre ile kayıtlı resmi tebliğ yapılacağı, bir ayın sonunda müracaatta bulunmayan veya açık adreslerini bildirmeyenler hakkında ilan tarihinden itibaren bir ayın sonunda tebliğ yapılmış sayılacağı ilan olunur. Resmi ilanlar: www.ilan.gov.tr’de (Basın: 1080846) 1312 KASIM 2019 SALI Özdemir Nutku’nun ardından Türk tiyatro biliminin “üç büyükleri”nden üçüncüsü de bizi bırakıp gitti. Metin And, Sevda Şener, şimdi de Özdemir Nutku. Nutku en gençleri ve aralarında en uzun yaşayanıydı. 88 yaşında olmasına karşın, aklı ve belleği gençlik yıllarındaki gibi güçlü, hiç durmadan çalışan yaman bir kültürsanat insanıydı. Hepimize örnek olması gereken enerjisini, yaşama çocuksu bir sevinçle bağlı olmasına borçluydu. Ne yazık ki zamana yenik düşmeye yazgılı ölümlüleriz. Yaşamı çalışarak kucakladı Tiyatro hevesi küçük yaşlardayken anneannesiyle gittiği çocuk oyunlarıyla başlamıştı. Sanatsever bir aileden geliyordu. Oyunculuğa Kadıköy Süreyya Sineması’nda sahnelenen Franz Lehar’ın Tarla Kuşu operetindeki rolüyle 15 yaşındayken adım atmıştı. Robert Kolej, DTCF İngiliz Dili ve Edebiyatı Kürsüsü (lisans), Almanya Georg August Üniversitesi Tiyatro Bölümü (doktora ve ayrıca yönetmenlik eğitimi) gibi güçlü kurumlarda okuduktan sonra, çalışma yaşamına, ülkemizin tiyatro bilimi alanındaki ilk kuruluşu olan DTCF Tiyatro Araştırmaları Enstitüsü’nün ilk asistanlarından biri olarak 1959’da başladı. Akademisyenliğini tiyatro odaklı onlarca kitap, onlarca çeviri, bin dolayında eleştiri yazısı ve 100’ü aşkın makale ile taçlandırdı. Oyun yazan, topluluk kurup yöneten, oyunculuk ve 100’e yakın oyunda yönetmenlik yapan, birçok sahne sanatçısı ve tiyatro bilimcisi yetiştiren, “hocaların hocası” Özdemir Nutku, aynı zamanda klasik ve caz müziği piyanistiydi. “Şiir” ise hep vardı yaşamında. İlk şiir kitabı ‘Eller’ 1952’de çıktı. Üniversiteye asistan olduktan bir yıl sonra “Tiyatro ve Yazar” başlıklı “ilk” tiyatro kitabını yayımladı. “Her ‘ilk’ aynı zamanda bir ‘bitiş’tir” diyor bir söyleşisinde; “Sonuçlanan şey üzerinde artık durmam, yenilerine bakarım. Üretilmiş olan geçmişte kalır. Önemli olan gelecektir.” İşte onun sınırsız çalışkanlığının sırrı... Çalışma disiplinini yaşama gücüyle buluşturdu Nutku, tiyatro eğitimi ve tiyatro uygulaması alanlarında ‘öncü’ ve ‘kurucu’ olma niteliği taşıyan bir kişiliğe sahipti. 1964’te DTCF’de kurulan Tiyatro Bölümü’nün kuram ve uygulama alanındaki ilk öğretim üyelerinden biridir. 1976’da Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sahne ve Görüntü Sanatları Bölümü’nü yoktan varetmiştir. Ülke düzeyinde pek çok benzer bölümün kurulmasında katkısı olmuş, 2000 yılında da, Kıbrıs’taki Yakın Doğu Üniversitesi’nde Sahne Sanatları Fakültesi’ni kurmuş ve dekan/öğretim üyesi olarak görev yapmıştır. Doğal ki ABD’den Avustralya’ya pek çok ülkede makaleleri, atölye çalışmaları, konferansları, uluslararası tiyatro kuruluşlarındaki yöneticilikleriyle tanınmıştı. Tiyatro olgusunu sahne ve bilim insanı nitelikleriyle buluşturması onun en önemli artı değeriydi. Özdemir Hoca ile ilişkimiz meslektaşlık, eleştirmenlik, ortak görevler, projeler, akademik amaçlı yolculuklar, sempozyumlar düzeyinde renkli, içtenlikli kişiliğiyle sarıp sarmaladığı bir dostluk içinde perçinlenerek 40 yıla yayıldı. Benim başucu kitaplarım olan “Dünya Tiyatro Tarihi”, “Dram Sanatı”, “Oyunculuk Tarihi”, “Darülbedayi’nin Elli Yılı” ve daha pek çok yapıtı tiyatronun tüm alanlarına ışık tutuyor. “Ben okudukça, araştırdıkça ve yazdıkça yaşıyorum” diyor Nutku. Ölüme inat üretmek Ölümüyle sevgili ailesini ve onu tüm sevenleri gözyaşlarına boğan hocamızın ardında bıraktığı, son yıllarda tamamlanmış, yayımlanmayı bekleyen yapıtları var: Biri Shakespeare oyunları üstüne yazdıkları, ötekiyse kendi yaşamöyküsünü anlattığı çalışması. “Huyum gereği başladığım işi bitirmeden rahat edemem” diyen ve “ölüme inat” durmadan üreten hocamızla “vedalaşma”lı mı şimdi, yoksa ona bir kez daha “hoş geldin” mi demeliyiz? Füsun Demirel’le kadına bir bakış: ‘Şişman Güzeldir’ Dario Fo ve Franca Rame’in yazdığı, Füsun Demirel’in Türkçeye kazandırdığı yeni oyun “Şişman Güzeldir” izleyiciyle buluşmaya hazırlanıyor. Sistem içerisinde, insanlara dayatılan “ideal beden” algısını, özellikle kadın bedenini bir meta olarak gören ve öyle olmalarını direten ideolojiye eleştirel bakış açısı sunan oyun, obezite ile mücadele eden, kocası ve kızı tarafından yalnızlaştırılmış Mattea’nın dramını, absürt bir ironi ile seyirciye aktarıyor. Oyunda, Mattea’dan hareketle, tüm kadınların yaşadığı estetik ve güzellik kaygısı, yaşanılan baskılar, aile içi çatışmalar, aldatılma kaygıları, ihanetler, modern ilişki biçimlerinin yozlaşması ve mutsuzluklar irdeleniyor. Günümüze göndermeler sunan uyarlamada, mide küçültme ameliyatlarının ve diyetlerin arasında sıkışıp kalan kilolu insanların çözümsüzlüğü sergileniyor. Mert Küçülmez’in uyarladığı, Füsun Demirel’in yönettiği oyunda Füsun Demirel, Demet Ergün, Mert Küçülmez ve Ayşegül Sağlam rol alıyor. l Kültür Servisi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle