25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KÜLTÜR EDİTÖR: ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN 1331 EKİM 2019 PERŞEMBE Kalabalıklardan uzaktaBaşarılı müzisyenin albümleri ardı ardına yayımlanıyor Antalya’nın Kaş ilçesine yerleşen Ediz Hafızoğlu, orada daha fazla çalışma fırsatı bulduğunu dile getiriyor. Kaş’ta sanat köyü... n Kaş’ta bir caz köyü kurma projen de var. Ondan biraz bahseder misin? Sanat köyü gibi bir şey. Tam adını koymadık ama orada büyük bir taş ev yaptık, altında kütüphanesi olan. Evi olduğu gibi kayıt alanı olarak kullanma planımız var. Bu sadece müzik ile ilgili bir şey değil, aynı zamanda amfitiyatro da yapıyoruz. Orada tiyatro oynanacak, resim, hey kel, marangozluk gibi atölyeler, eğitimler de olacak ve insanlar oraya gelip hem çadırlar kurup kalabilecek hem de bungalovlar olacak. Dolayısıyla kayıt yapmaya, çalmaya gelen insanlar orada konaklayabilecek. Ortak bir yemekhanemiz olacak. 19 dönümlük bir yer, yani her şeyden arınıp orada daha iyi müzikler yapabileceğimizi düşünüyorum. ORHUN ATMIŞ Usta davulcu ve müzisyen Ediz Hafızoğlu, eylül ayında çıkardığı “Nazdrave” projesinin Anadolu türkülerinden oluşan kısa albümü “Üç Türkü”den sonra yeni bir albüm daha yayımladı. Hafızoğlu, Cem Fakir’in 2010’da çıkan “Şimal Yıldızı / Son Kore Gazileri” isimli belgeselinin 13 şarkılık albümünü dinleyiciyle buluşturdu. Albümler sanatçının kendi şirketi Lin Records etiketiyle yayımlandı. Antalya’nın Kaş ilçesinde yaşamaya başlayan sanatçıyla müziğini konuştuk. n Nasıl gidiyor Kaş’ta yaşamak? Genel olarak insanlar Kaş’ın yaz halini biliyor... Bayağı iyi gidiyor. Kış hali daha güzel. Hiç turist kalmıyor ve kendi kendimize kalıyoruz. Arkadaşlarımızla balık tutmaya gidiyoruz, mangal yapıyoruz. Daha çok çalışma fırsatı oluyor. Sıcak değil. Erken uyanıp bir sürü şeyi hallediyorum. Gerçi bizim de sezon başladı, çok konser var, bitsin diye bekliyorum. n Ardı ardına albümlerin çıkıyor. Bu üretimin sırrı Kaş’ta yaşamak mı? Aslında değil. Ama tabii o da yardımcı oluyor. Daha önce Trakya’daydım ve orada da çok fazla üretmiştim. Bir köpeklerim vardı bir de ben. Orada odun kesmek dışında yapacak çok da bir şey yok. Yemeğini yap, odun kes, bütün gün çalış. Konsantrasyon artıyor bir noktada. Bir gün sonra da olabiliyor, bir hafta sonra da, bir saat sonra da. Ondan sonra üretmeye başlıyorsunuz. ‘Şarkılar kısalıyor’ n Dijital platformların faydalı olduğunu düşünüyor musun? Evet, bireysel olarak bir şeyler yapmak olumlu bir yere gitti. Ama şöyle de bir gerçek var: Şimdi listeleri kont rol ediyorum; kim ne yapıyor, nereden parçalar dinleniyor diye. Apple Müzik bu konuda çok iyi değil ama Spotify’ın bütün olayı bir listeye girmek ya, bu senin dinleyici kitleni bir anda artırabiliyor. Dolayısıyla Spotify da bunu koz olarak kullanıyor her zaman. Dinlenmesini istedikleri parçaları koyuyorlar ve bu iş böyle yürüyor. Sizin az dinleniyor olmanız, o listede olmamanız siz kötü müzik yapıyorsunuz demek değildir. Müzisyenlerin bunu akılda tutmaları gerekiyor. Bir de şöyle bir şey var: Bütün parçaların süreleri kısalmaya başladı. Yeni öngördükleri şey, bütün parçaların 2 dakikanın altına inmesi. Ama bizde öyle bir şey yok. Biz istediğimiz kadar, istediğimiz sürede yapıyoruz. Dinleyen dinler, dinlemeyene yapacak bir şey yok. n Sen siyasi konularda fikrini söylemekten de çekinmiyorsun, bu cesaret neyden kaynaklanıyor? Biz konuşmazsak kim konuşacak? Herkes her şeyden korkuyor. Benim devlet ile iş yapacağım, yapmayacağım korkum yok. Yani, AKP bana iş verecek ya da vermeyecek; benim böyle bir şeyle alakam olmadı. Nitekim bir sürü insan bazı yerlerde çalarken biz çalmadık, çalamadık, bunun önüne engel kondu. Ama TRT’ye de girdim, TRT Caz Orkestrası’na devlet memuru da oldum böyle konuşurken, nasıl beni gözden kaçırdılar orada bilmiyorum ama sonra da kendim istifa edip Kaş’a gitme kararı aldım. Orada da kendi tercihlerimle yürümüş oldum yani. Devletten hiçbir beklentim yok açıkçası, AKP’den de Tayyip Erdoğan’dan da korkum yok. Korkacak bir şeyim yok çünkü, benim neyimi alabilir ki? Korkanlar genelde ticari ilişkisi olanlar, onlar fazla konuşmuyor, onun dışında da bence çok bir numara yok. Tweet attı diye içeri alıyorlar; evet, bunu yapacaklar. Dünyanın her yerinde yapıyorlar. Attilâ İlhan Edebiyat Ödülleri’nin Cumhuriyet konserindeSahipleriAçıklandı Ödül Ataşçı ve Özsan’ın Attilâ İlhan Bilim, Sanat ve Kültür Vakfı’nın, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları’nın desteğiyle düzenlediği 2019 Attilâ İlhan Edebiyat Ödülleri’nin sahipleri açıklandı. Roman ödülü, “Ya ra Bende”nin yazarı Abdullah Ataşçı ve “Umudun Rengi”nin yazarı Murat Özsan arasında paylaştırıldı. Şiir dalındaki ödüle “Kavil” kitabıyla Tuğrul Keskin değer görüldü. İlk Roman Vakıf Özel Teşvik Ödülü’nün sahibi, “Kalbimde Çivilerle Uyumuş Gibiyim” kitabıyla Anıl Can Uğuz oldu. İlk Şiir Kitabı Vakıf Özel Teşvik Ödülü’ne ise “Vera” adlı kitabıyla Talha Kuru layık bulundu. zeybek ve vals vardı “Cumhuriyet Bayramı Özel Konseri”, 29 Ekim Salı akşamı CRR Konser Salonu’nda gerçekleşti. Şef Gürer Aykal yönetimindeki İstanbul Oda Orkestrası eşliğinde Nevit Kodallı’nın “Ebru” eserini piyano virtüözü Gökhan Aybulus, Ulvi Cemal Erkin’in “Keman Konçertosu” nu keman virtüözü Ci hat Aşkın seslendirdi. Aşkın günün anısına kendi düzenlemesi olan Sarı Zeybek’i de çaldı. Orkestranın çaldığı, Erkin’in “Köçekçe Süiti”, Bülent Tarcan’ın “3. Süiti” ve Johann Strauss’un “Mavi Tuna Valsi” yapıtlarına İstanbul Devlet Opera Bale baş dansçıları Büşra Ay ve Mehmet Nuri Arkan da eşlik ettiler. Aykal, Atatürk’ün çok iyi oynadığı zeybek ile çok iyi yaptığı valsi hatırlatan dans gösterisini İstanbul Devlet Opera Balesi Başkoreografı Ayşem Sunal Savaşkurt’un hazırladığını anlatarak, Savaşkurt ve dansçılara teşekkür etti. Cumhuriyet Bayramı Özel Konseri, sanatçı ve müzikseverlerin birlikte söylediği 10. Yıl Marşı ile coşku ve gururla noktalandı. l GÜLÇİN GÜLAN Ferzan Özpetek’e Ataol Behramoğlu Tataristan’da Tataristan Kültür Bakanlı ğı ve Kazan Belediyesi desteğinde düzenlenen kültür etkinlikleri çerçevesinde düzenleyici kuruluşların davetiyle Doğan Hızlan’ın onursal başkanlığında toplanan seçici kurullar bu yılki ödül sahiplerini belirledi. Bu yıl yarışmaya “Şiir” dalında 66, “Roman” dalında 65 eserle başvuruldu. Roman Ödülü Seçici Kurulu’nda Mehmet Eroğlu, Asuman KafaoğluBüke, Seval Şahin ve aileyi temsilen Ali Cem İlhan yer alıyor. Metin Celal’in başkanlığındaki Şiir Ödülü Seçici Kurulu’nda ise İtalyan devlet nişanı İtalya’da yaşayan yönetmen Ferzan Özpetek, İtalya Cumhuriyeti Liyakat Nişanı Commendatore’ye değer görüldü. 60 yaşındaki yönetmen, İtalya Cumhurbaşka le alacak. Bugüne kadar çektiği 12 filmle, İtalya ve Türkiye’de önemli bir seyirci kitlesine hitap eden Özpetek, dünya genelindeki film festivallerinin de yoğun ilgi gösterdi Tataristan’a giden Ataol Behramoğlu bu ülkede konferanslar verecek, söyleşilere katılacak. Yazarımız ilk konuşmasını bugün, Türkiye’de yaşayan Rus ressam Aygül Okutan’ın Kazan’da “Erzurum ve Kars” adıyla açılan sergisinde yapacak. Ressam Okutan’ın Aleksandr Puşkin’in Kars ve Erzurum yolculuklarından esinlenerek yaptığı özgün tablo ve de A. Ali Ural, Haydar Ergülen, Adnan Özer nı Sergio Mattarella’nın 2 Hazi ği yönetmenler arasında yer alıyor. senlerinin oluşturduğu sergi ve aileyi temsilen Kerem Alışık bulundu. ran 2019 tarihli kararnamesi uya Ferzan Özpetek, 2008 yılında da de, Rusçadan dilimize çevirile 2019 Attilâ İlhan Edebiyat Ödülleri tö rınca İtalyan devlet nişanları dönemin İtalya Cumhurbaşkanı Gi ri arasında Puşkin’in “Erzurum reni, 38. İstanbul Uluslararası Kitap Fuarı etkinlikleri kapsamında, 7 Kasım Perşembe günü 15.00’te TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezi, Marmara Salonu’nda düzenlenecek. l Kültür Servisi nın üçüncü derecesi olan “Commendatore” (Komutan) nişanıyla onurlandırılacak. Özpetek nişanını 4 Kasım Pazartesi günü Roma Valiliği’nde düzenlenecek tören orgio Napolitano tarafından insanlık ve çevreciliğe yaptığı hizmetlerden dolayı Stella di Solidarieta (Dayanışma Yıldızı) yüksek liyakat nişanına değer görülmüştü. l Kültür Servisi Yolculuğu” adlı yapıtı da bulunan Ataol Behramoğlu, bu yapıt üzerine konuşacak ve Puşkin’den çevirdiği şiirlerden örnekler okuyacak. Alabur (Yelabur) şehrinde 2 İSTANBUL DEVLET OPERA VE BALESİ ‘Bahar’, ‘Nox’ ve ‘Bolero’... Kasım’da açılacak olan sergide yazarımız kendi şiirsel serüveni ve Puşkin’in şiiriyle tanışma süreçleri üzerinde bir konuşma yapacak. Ressam Okutan ise sergiyi oluşturan resimlerinin tasarımıyla ilgili düşünce ve izlenimlerini izleyiciyle paylaşa İstanbul Devlet Opera ve Balesi, kasım ayının ilk günlerinde bale severler için üçlü bir bale olan Dans Trio’yu bu sezon da sahneliyor. Bahar, Nox ve Bolero eserlerini kapsayan Dans Trio 1, 2, 5, 7 Kasım tarihlerinde Kadıköy Belediyesi Süreyya Operası sahnesinde olacak. Bahar, geçen sene dünya prömiyerini yaparken Rahmaninov imzalı müziği ile neoklasik bir bale. Bu baleyi Orkan Dann, İstanbul Devlet Opera ve Balesi için yaratmıştı. İkinci eser Nox’un koreografisi Deniz Özaydın’a, müziği Utku Şilliler’e ait. Bolero ise 20. yüzyılın en önemli bestecilerinden Maurice Ravel’in 1928 yılında bestelediği en son bale müziği. l Kültür Servisi cak. Behramoğlu, 3 Kasım Pazar günü Kazan Abdullah Tukay Edebiyat Müzesi’nde onuruna düzenlenecek programda çağdaş dünyada şair olmanın taşıdığı anlam üzerine bir konuşma yapacak. Ayrıca, kendi şiirlerinden ve 18861913 yılları arasındaki 27 yıllık kısa ömründe yazdığı şiirleri Tataristan edebiyatının en güzel ürünleri arasında yer alan Abdullah Tukay’dan dilimize yaptığı çevirilerden okuyacak. l Kültür Servisi Harf devrimi ve bir usta: Etem Çalışkan...aligrafi, güzel yazı yazma sanatı dır. Sadece güzel yazmak onu sa “Knat yapmaz, ona yorum getirmek gerekir.” “Sanat, kurallar içerisinde kuralsızlık tır. Eğer kurallar içerisinde kuralsız çalışmazsan hep yapılanı, öğrendiğini yapmış olursun...” Yıllar sonra Etem Çalışkan’la bir araya geldiğimde, aklımda hep ondan duyduğum ve belleğimde yer etmiş bu iki tümce vardı... İşte karşımda her zamanki derviş haliyle, edasıyla oturuyor. 90 yaşını geride bırakmış. Yarınlara hazırlanıyor. Onu tanımayanlar bile, farkında olsalar da olmasalar da ona ilişkin ya çok şey biliyordur ya da paylaşmıştır... Atatürk’ün en sık gördüğümüz en güzel tabloları, Anıtkabir resimleri onun elinden çıkmıştır. Paralarda, pullarda, 100 yıl afişlerinde onun imzası vardır. Okuduğunuz kitapların kapakları, satın aldığınız kartpostallar, rastladığınız afişler, gelmiş geçmiş nice ünlü kaligrafik eser onun çizimidir... Ethem Çalışkan, gazeteci, ressam ve hattat. Çalışmadığı gazete hemen hemen yok gibidir: Yeni Sabah, Zafer, Öncü, Dünya, Akşam, Milliyet, Hürriyet... Milliyet gazetesinde yıllar boyu odalarımız yan yanaydı. Onlarınki de ne oda! Bir masada Etem Çalışkan, bir masada muhteşem Altan Erbulak, çizer ha babam çizerler. Dünden bugüne Etem Çalışkan’ı daha yakından tanımanız için birkaç satırbaşı: Tarsus’un Göçük köyünde doğdu (1928), Mersin’de ilk eğitim, sonra bir baykuşun sırtında ver elini İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi... Sabri Berkel’den desen, Emin Barın’dan yazı, Namık Bayık’tan afiş ve grafik dersleri... Emin Barın’ın 35 yıl boyunca öğrencisi ve asistanı... Anıtkabir’deki yazıtların yazılmasında Prof. Barın’ın yardımcısıydı... Akademide sanat öğrenciliğini sürdürürken gazeteciliğe başladı. Sınıfta dostları arasında Zeki Müren, Çolpan İlhan, Erol Keskin, Pekcan Koşar var... Hep çalıştı hep çalıştı. Ben de tanığım... Bir de Atatürk aşkına, Cumhuriyet bağımlılığına ve yazı sevdasına tanığım... Etem Çalışkan, milat olarak İsa’nın doğuşunu değil, yazının icadını, çivi yazısının icadını kabul eder. Ona göre şimdi yıl 2019 değil, 6019’dur! “Ne param var, ne pulum / Ben de böyle bir kulum” dercesine derviş hayatı sürdü ve sürmekte... Yarın 1 Kasım Şimdi durup dururken Etem Çalışkan’dan söz etmem boşuna değil. Yarın 1 Kasım. Harf devriminin yıldönümü. 1 Kasım 1928’de yeni yasama yılı başlarken, Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal’in açılış konuşmasıyla birlikte “Yeni Türk Harflerinin Kabul ve Tatbiki Hakkında Kanun” oybirliğiyle kabul edildi. O ünlü konuşmada ulu önder, milletin yüzde onu okuma yazma bilir; gerisi bilmezse bunun insanlık ayıbı ve utanç verici olduğunu vurguluyor, “Yeni Türk harfleri çabuk öğrenilmelidir. Her vatandaşa, kadına, erkeğe, hamala, sandalcıya öğretiniz. Bunu vatanseverlik ve milliyetçilik görevi biliniz” diyordu. Böylece Osmanlı’dan beri Türkçeye uygunluğu tartışılan Arap alfabesi yerini Latin harflerine dayalı Türkçe alfabeye bırakıyordu. İşte Etem Çalışkan dev bir retrospektif resim sergisi açmak için 1 Kasım’ı seçmişti. Latin harflerle geleneksel Türk sanatları arasında önemli bir yer tutan kaligrafiyi buluşturan hocaların hocası böylece geçmişle gelecek arasında bir köprü kuruyordu. Sergi, 1 Kasım’da Etem Çalışkan’ın doğduğu Mersin’de açılıyor. MBB Kongre ve Sergi Sarayı’nda (Saat 18.00’de). Ona kitaplarımla birlikte ben de eşlik ediyor olacağım. Sonra da biricik eşsiz Muazzez İlmiye Çığ da bize katılacak ve üçümüz birlikte hem harf devrimini konuşacağız hem de dünden bugüne bir yolculuğa çıkacağız. Yolu o tarafa düşenleri bekleriz... Ejderhalar anlatılacak Dünya çapında büyük ilgi gören “Game of Thrones / Taht Oyunları” dizisinin devamı niteliğindeki projenin ismi belli oldu. “House of the Dragon / Ejderha’nın Evi” adı verilen yeni dizinin, Taht Oyunları’ndaki olaylardan 300 yıl öncesini anlatacağı ifade edildi. Dizinin yapımcısı olan HBO şirketinden yapılan açıklamada Taht Oyunları kitaplarının yazarı George R.R. Martin’in yeni dizinin yapımcıları arasında yer aldığı belirtildi. l Kültür Servisi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle