22 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Haber EDİTÖR: ÖZGÜR ÖZKÜ TASARIM: ECE KURTULUŞ 92 EKİM 2019 ÇARŞAMBA Avukat Ülgen, savcılara seri muhakeme usulü uygulama yetkisi tanınmasını eleştirdi Hani suçun caydırıcılığı? Meclis’e sunulan 1. yargı paketinde yer alan ve Türkiye’de ilk kez uygulanacak olan, “basit ve seri yargılama” usulüne ilişkin değerlendirme lerde bulunan avukat Celal Ül SEYHAN AVŞAR gen, “Seri yargılama usulüne paralel olarak Cum huriyet savcılarına sayılmış 9 suç için ABD’deki sistem gibi pazarlık etme, anlaşma halinde cezanın yüzde 50’si ni uygulama ve hatta uygu lanan cezayı paraya çevirme hükmün açıklanmasının ge ri bırakılması kararı vermek Avukat Celal Ülgen, yargı paketinde yer alan düzenlemeyle ilgili olarak “Herkes işleyeceği suçta yarısı konusunda ‘nasıl olsa savcı ile anlaşırım, üstelik savcı para cezasına çevirir, tecil eder’ diyecek. O suçlar daha çok işlenir olacak. Suçların caydırıcılığı ilkesi yok oluyor” ifadelerini kullandı. gibi haklar ve yetkiler tanıyacaklar. Ceza Muhakemesi Kanunu hukukun temsilcisidir. Bu ilke şu an göz ardı ediliyor” dedi. ‘Daha çok suç işlenir’ Yargı sisteminin 3 ayaktan oluştuğuna dikkat çeken Ülgen, “Bunlar tez, antitez ve sentezdir. Tez iddia makamıdır. Anti tezi savunma ile ri sürer, hâkim ise senteze ulaşır. Bu Ceza Muhakeme Celal Ülgen si Kanunu huku kun temsilcisidir. Bu durumun bir başlangıç Bu ilke şu an göz ardı edili olduğunu ve toplumun buna yor. Hem hâkimlik, hem sav alıştırılmaya çalışıldığını ak cılık görevi bir kişide topla taran Ülgen, yeni yargı pa nıyor” dedi. ketlerinde ise kumar, sahte para, genel güvenliği tehdit gibi suçlarda yapılan uygulamanın genişletilerek daha başka suçlar içinde seri yargılamanın getirileceğini söyledi. “Bu durumda yargı diye bir şey kalmayacak” diyen Ülgen, “İlerde ‘mahkum olmayı kabul et. Seni cezaevine atmayalım ama siciline işleyelim’ diyecekler. Herkes işleyeceği suçta yarısı konusunda ‘nasıl olsa savcı ile anlaşırım, üstelik savcı para cezasına çevirir, tecil eder’ diyecek. O suçlar daha çok işlenir olacak. Suçların caydırıcılığı ilkesi yok oluyor” ifadelerini kullandı. l İSTANBUL 15 yıla kadar hapsi istenen ödüllü yönetmen Kazım Öz’ün adli kontrol şartı kaldırılmadı ‘Gezi suç değildir’ MEHMET KIZMAZ Gezi Direnişi’nin suç delili olarak gösterildiği iddianame ile hakkında 7 yıl 6 aydan 15 yıla kadar hapis cezası istenilen yönetmen Kazım Öz, dün Tunceli 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde hâkim karşısına çıktı. Mahkeme, Öz’e daha önce verilen adli kontrol uygulamasının devamına karar vererek bir sonraki duruşmayı 4 Şubat 2020’ye erteledi. Duruşma sonrası gazetemize konuşan Kazım Öz, mahkemenin delillere rağmen adli kontrolü kaldırmamasının nedeninin, dönemin siyasi ve politik atmosferinden etkilendiğini gösterdiğini belirterek “42 ödül almasaydım bu mahkeme olmayacaktı. Bir sanatçı olarak Gezi’de bulunabilirim ve bu benim bir ‘örgüt üyesi’ olduğumu asla göstermez. Bir çok şeyi çürüttük ama adli kontrolü kaldırılmadı” dedi. İddianamede elle tutulur bir şey olmadığını, 9 yıl öncesine kadar gidildiğini söyleyen Öz, “İddiaların hepsine tek tek cevap verdik. Misal 2010’da, yasal bir siyaset akademisinde üç aylık eğitimine katıldığıma dair iddialara karşı ciddi kanıtlar sunduk. O tarihlerde, İstanbul’da Atıf Yılmaz Sinema Okulu’nda ders veriyor ve ardından yurtdışında bir festivale katılıyorum. Adli kontrol de bir ceza gibi uygulanı yor zaten” ifadeleri ni kullandı. İddianamede Ge zi Direnişi’ne katıl manın bir suçlama olarak gösterildi ğini ifade eden Öz, “Mahkeme de bu kararı vermekten zorlandığını gösteri yor. Gerçekten de lillerimize bakar ve Kazım Öz inceler ya da daha özgür bir ortam olsa berat kararı verirdi. Ama dönemin siyasi atmosferi nin algısıyla dosyaya yaklaşırsa da nasıl bir sonuç çıkacağını ih timal edemiyorum. Gerçekten demokratik bir ülkede Gezi asla suç olmaz” diye konuştu. ‘Hukuka aykırı’ Öz’ün avukatı Kürşat Bafra da, “9 yıl sonra açılan bir soruşturma aslında Kazım Bey’in yaptığı filmlerle verilmek istenen bir gözdağının parçası. Mahkeme heyetine, iddianamede delil olarak gösterilen ‘deliller’ hukuka ve usule aykırı olarak ele geçirildiğini, gerçek bir delilin olmadığını söyledik. Buna rağmen adli kontrolün kaldırılmaması hukuka aykırı bir uygulamadır” ifadelerini kullandı. Ankara, İstanbul, Milano dahil pek çok uluslararası film festivalinden, 42 ödül alan 45 yaşındaki yönetmen Kazım Öz’ün çalışmalarına Kültür ve Turizm Bakanlığı da destek veriyor. AYM’DEN OHAL KARARI Eylem yasağına hak ihlali kararı OĞLUNU BULAMADAN hayatını kaybetti Gözaltına alındıktan sonra kendisinden bir daha haber alınamayan DİSK Genel İş üyesi İsmail Şahin’in babası Cumartesi İnsanı Halil Şahin, oğlunun mezarını göremeden hayata gözlerini yumdu. Uzun süredir kanser tadavisi gören Halil Şahin, aradan geçen 24 yılda her hafta “Oğlum nerede” diyerek oğlunun akıbetini Cumartesi Anneleri eylemiyle sordu. Şahin için Okmeydanı Cemevi’nde tören düzenlendi. Çok sayıda yurttaşın katıldığı törenin ardından Şahin’in cenazesi memleketi Sivas’a uğurlandı. Gözaltında kaybedilen İsmail Şahin’in eşi Kiraz Şahin de 4 yıl önce kanserden yaşamını yitirmişti. 2 çocuk babası İsmail Şahin, 18 Ocak 1996 yılında Beyoğlu Belediyesi’nde temizlik işçisi olarak çalıştığı sırada gözaltına alınmış, ardından kaybolmuştu. l İSTANBUL/Cumhuriyet Halil Şahin Gazeteci Yıldırım’aGÖLBAŞI 3. ASLİYE MAHKEMESİ’NDE YARGILANACAK Hulusi Akar davası 12Eylül darbesi döneminde ordudan atılan subaylardan, gazeteci yazar Rahmi Yıldırım hakkında “Genelkurmay başkanı için çok üzülüyorum!” başlıklı yazısı nedeniyle dava açıldı. Eski Genelkurmay Başkanı Emekli Orgeneral Hulusi Akar’a hakaret etmekle suçlanan Yıldırım’ın 2 yıl 4 aya kadar hapisle cezalandırılması isteniyor. Askeri Darbelerin Asker Muhalifleri Derneği ADAMDER’in de kurucu başkanı olan Yıldırım’ın yargılanmasına, bugün Gölbaşı 3. Asliye Ceza Mahkemesi’nde başlanacak. Yıldırım’ın kendi blog sayfasında 3 Şubat 2017 tarihin de yayımladığı yazı, Akar’ın daha önce “Onbaşı bile olamayacak kimselerin general olduğu memleket” dediği için davacı olduğu Hasan Karakaya hakkında “Türk gazeteciliğinde yeri doldurulmayacak bir boşluk oluştu” diye taziye mesajında bulunmasını, albayın kendisinden değil astsubaydan emir aldığını anlatarak dert yanmasını, Şeriatçı Yazar Nuri Pakdil’i ziyaret etmesini konu alıyordu. Yıldırım, yazısı nedeniyle Antalya’dan yapılan bir ihbar üzerine geçen yıl kasım ayında savcılığa ifade vermişti. Ankara Gölbaşı 3. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından kabul edi len iddianamede delil olarak Yıldırım’ın kendi sayfasında yayımladığı yazı yer aldı. ‘Korkutmak için’ Yıldırım, birçok siyasetçinin sokak ağzıyla sarf ettiği sözlerin ifade özgürlüğü sayılarak geçiştirilebildiğini ama hiçbir aşağılayıcı söz olmamasına rağmen bu yazının ceza davasına konu olduğunu söyledi. Birçok dava gibi bunun da muhalif seslerin gözünü korkutmayı amaçladığını ifade eden Yıldırım, yazısının başlığına atıfta bulunarak “Hulusi Akar için üzülmese miydim” diye sordu. l ANKARA Asıl deprem devlette! İstanbul’daki 5.8’lik depremden sonra yaşananlar bir kez daha gösteriyor ki, devletin yönetim katlarındaki fay hatları çok daha tehlikeli. Her türlü sarsıntıya gebe... Türkiye’nin deprem kuşakları üzerinde olduğu bir gerçek. Herkes bunu görüyor ama, kendisine bir şey olmayacakmış gibi düşünüyor.  AKP’nin ve genel başkanının umurunda olan tek şey var; iktidarını kaybetmemek! Daha depremin olduğu gün, Erdoğan konuyla ilgili tüm yetkililerin bir arada olduğunu, alınan önlemlerin masaya yatırıldığını söylüyor, herkesin adını sayıyor, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun adını saymıyor. Belli ki daha ilk günden kafaya koymuşlar, İmamoğlu’nu yok saymak ve yıpratmak için depremi bile kullanacaklar.  Her türlü felakete önlem alınır ama, buna zor! İmamoğlu, iktidarla didişerek siyaset yapmayı planlamış olsa, bu iddialar bir nebze taraftar bulabilir. Ancak İmamoğlu, Saray’dan bile randevu istemiş, verilmeyince nedenini sormuş bir kişi. İstanbul’da tüm tarafların katıldığı bir deprem toplantısına neden katılmasın! HHH Konunun özü, gerçeklerin konuşulmasını engellemek.  En yakın durumdan başlayalım; imar barışı neydi? Hükümet hem halktan para toplamak hem de oy toplamak için 2018 başında “imar barışı” adı altında, kaçak yapılara af çıkardı. Haziran 2018 sonuna kadar süre tanındı, baktılar ki istedikleri kadar para toplanmıyor, süre uzatıldı. Olmadı, bir kez daha uzatıldı. 2019’da bir kez daha uzatıldı. Mart 2019’da Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’un yaptığı açıklamaya göre 10 milyon kişi, “Benim yaptığım bina kaçak” ya da “Sahip olduğum binaya kaçak bölümler ekledim” diye başvurdu. Bakanlık da, kaçak yapının durumuna göre salma yaptı.  Balkon kaçaksa 5 bin, ek oda kaçaksa 10 bin, binanın tümü kaçaksa pazarlığı tabi! Bu büyük halk hizmetinden sonra devletin topladığı para 17.5 milyar lira. Daha izinli, ruhsatlı yapıların ne kadarının sağlam olduğu bilinmeden 10 milyon kaçak yapı devlete verilen para ile “sağlam” hale geldi! Gündemdeki sorulardan biri şu; 1999 yılından bu yana “deprem vergisi” adı altında toplanan para miktarı 66 milyar lira. Bu para ne oldu? Nerelerde kullanıldı? Ne kadarı depreme karşı alınacak önlemler için harcandı? Bu soruların yanına şunları da sormak gerekiyor: İstanbul’da imar barışına giren bina sayısı ne kadardı, bunların depreme karşı dayanıklı olup olmadığı biliniyor mu? İmar barışı için toplanan para nerelere harcandı? Bu soruların gündemde olmaması için, gerçeklerin tartışılmaması için ortaya İmamoğlu polemiği atılıyor. İktidarın bu çabaları gösteriyor ki, İmamoğlu hâlâ hazmedilememiş. Anlıyoruz, bunun zorlukları var ama, gerçek şu: İstanbul gibi bir şehirde deprem anında atılacak adımların en az yüzde 70’i doğrudan belediye ile ilgili. Bu gerçek göz ardı ediliyorsa, asıl deprem, asıl kırılmaya hazır fay hatları devlet katlarında demektir. HHH Geçen yaz Japonya gezisi gözlemlerini Cumhuriyet’te 5 gün paylaşmıştık. Japonya’nın da tıpkı Türkiye gibi deprem hattında olduğu biliniyor. Japonlar bütün yaşamlarını bu gerçek üzerine kurmuşlar. Binalar, depremde sallanmıyor, esniyor... İnsanlar, depremde telaşlanmıyor, refleksle değil, bilinçle hareket ediyor. Bütün bunları çözmüşler. Japonya gezimde depreme karşı bir önlem daha öğrendim; çiçeklerin ve saksıların zarar görmemesi için yöntemler geliştirilmiş. Saksılar sabitleniyor, şiddetli depremde olası devrileceği yön dikkate alınarak yerleştiriliyor. Bizde ise Cumhurbaşkanı’nın yardımcısına göre her şey mükemmel... Çiçek gibi! Anayasa Mahkemesi (AYM), KHK ihraçlarını protesto eden öğretmene, “OHAL döneminde eylem yasak” gerekçesiyle para cezası kesilmesiyle ilgili hak ihlali kararı verdi. Öğretmenin tazminat talebi ise reddedildi. Olağanüstü Hal (OHAL) Kanun Hükmünde Kararnamesi ile kamudan uzaklaştırılan H.T’nin ihracını protesto etmek amacıyla Antalya Milli Eğitim Müdürlüğü önünde 19 Ocak 2017 tarihinde basın açıklaması yapmak isteyen Eğitim Sen üyesi öğretmen Selma Elma’ya Kabahatler Kanunu uyarınca idari para cezası kesildi. Antalya Valiliği’nin 4 Kasım 2016 tarihinde aldığı, OHAL dönemindeki “eylem yasağı” gerekçe gösterilerek kesilen cezanın ardından öğretmen Elma Ana yasa Mahkemesi’ne (AYM) bireysel başvuruda bulundu. Duvar’da yer alan habere göre; AYM, toplantı ve gösteri hakkının anayasal ve uluslararası hukukla korunduğunu, idari para cezasının toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlali olduğunu belirterek başvurusunu yapan Elma’nın dosyasını karara bağladı. 34. madde ihlali OHAL döneminde yaptığı eylem nedeniyle idari para cezasına çarptırılan Elma’nın, Anayasa’nın 34’üncü maddesinde düzenlenen toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine hükmeden AYM, başvurucunun 10 bin TL’lik tazminat talebini ise reddetti. l Haber Merkezi ACI BİR KAYIP YILMAZ BİR MÜCADELE İNSANI, DEVRİMCİ BİR ASKER; GERÇEK BİR AYDIN, BEYNİMİZİ, UFKUMUZU AÇAN GERÇEK BİR ENTELEKTÜEL; BİZLERE YENİ GÖREVLER, YENİ ROTALAR ÖĞRETEN, MAVİ VATANI DA SEVMEMİZ GEREKTİĞİNİ ÖĞRETEN TÜMAMİRAL SONER POLAT’I, YİĞİDİN HASI GERÇEK BİR KAHRAMANI YİTİRDİK... 2 EKİM 2019 ÇARŞAMBA Saat:13.00de KOMUTANIMIZI SONSUZLUĞA UĞURLAMAK İÇİN LEVENT CAMİİNDE BULUŞUYORUZ CUMOK İSTANBUL ACI BİR KAYIP YILMAZ BİR MÜCADELE İNSANI, DEVRİMCİ BİR ASKER; GERÇEK BİR AYDIN, BEYNİMİZİ, UFKUMUZU AÇAN GERÇEK BİR ENTELEKTÜEL; BİZLERE YENİ GÖREVLER, YENİ ROTALAR ÖĞRETEN, MAVİ VATANI DA SEVMEMİZ GEREKTİĞİNİ ÖĞRETEN TÜMAMİRAL SONER POLAT’I, YİĞİDİN HASI GERÇEK BİR KAHRAMANI YİTİRDİK... 2 EKİM 2019 ÇARŞAMBA Saat:13.00de KOMUTANIMIZI SONSUZLUĞA UĞURLAMAK İÇİN LEVENT CAMİİNDE BULUŞUYORUZ 68LİLER BİRLİĞİ VAKFI PSAKD Başkanı’na ölüm tehdidi Bursa’da Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Şu be Başkanı (PSAKD) Ali Öztürk’ün evinin kapısına dün sprey boyayla “Ölüm vaktin geldi” ve “Ecel zamanı geldi” ifadeleri yazıldı. Yol TV’nin haberine göre, olayla ilgili açıklama yapan PSAKD Genel Merkezi, “Pir Sultan Abdal örgütlülüğümüze ve Alevi halkımıza dönük kapı işaretleme ve hakaret içeren bildiriler bırakma gibi tehdit içeren saldırılara bir yenisi daha eklendi” ifadelerine yer verdi. Açıklamada, “Her defasında yetkililer ‘çocuklar yapmıştır’, ‘bunlar münferit olaylardır’, ‘yapan kişinin akli dengesi bozuktur’ gibi ciddiyetten uzak, yaklaşımlarla hareket etmişlerdir. Devletin en üst yetkilileri tarafından defalarca ayrımcılık ve nefret içeren söylemlere maruz kaldık. Maraş’ta, Çorum’da ve Sivas’ta Alevileri katledenler ile onların avukatları çeşitli şekillerde ödüllendirildiler. Bu saldırı tesadüfi bir saldırı olmayıp sistematik bir asimilasyon ve yok etme politikasının bir yansımasıdır. Gerekli bütün yasal işlemleri en kısa sürede başlatacağız. Tehditler bizi yolumuzdan döndüremez” denildi. l Haber Merkezi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle