21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
HABer EDİTÖR: ÖZGÜR ÖZKÜ TASARIM: BAHADIR AKTAŞ 913 EKİM 2019 PAZAR Bardakçı’nın “Bir Devlet Operasyonu: 19 Mayıs” adlı kitabı, Atatürk’ün Samsun’a çıkışıyla ilgili yeni bir iddia ortaya atıyor. Ancak, kitaptaki belgeler tam tersini söylüyor Kendi kendinio1y9peeDMnreaiaviydslıdeysti’oaa:nu yalanlayan kitap Murat Bardakçı’nın Turkuvaz Kitap’tan çıkan “Bir Devlet Operasyonu: 19 Mayıs” adlı kitabı, Atatürk’ün Samsun’a çıkışıyla ilgili yeni bir iddia ortaya atıyor. Ancak, kitapta yer verdiği belgeler ise Bardakçı’nın iddiasını çürütüyor. Bardakçı’ya göre Mustafa Kemal Atatürk, Samsun’a sadece kendi iradesiyle ya da Sultan Vahdeddin’in talimatıyla değil, devlet kararıyla gitti, seyahat de bir devlet operasyonu! Bardakçı, yeni bir vatanın temellerini atan kurtuluş mücadelesinde Atatürk’ün öne çıkmasını “abartı” olarak değerlendiriyor. Ancak, kitabın bir iyi tarafı, pek çok araştırmacının yararlandığı Samsun belgelerinin tarihine göre tek tek sıralanması. Belgelerin hiçbirinde, padişahın ya da hükümetin, Atatürk’ün Anadolu’da kalmasını istediğine dair iz yok. Bir kez daha görüldüğü üzere, Atatürk’e neden İstanbul’a geri çağrıldığına dair bilgi dahi verilmiyor. Niye yazdı? Bardakçı, İstanbul’un işgali sırasında işkenceciliğiyle ünlü İngiliz istihbarat subayı John Godolphin Bennett ve Sultan Vahdeddin’in aile üyeleriyle yaptığı sohbetin ardından bu kitabı yazmaya karar vermiş. İstanbul’a arada bir gelmeye devam eden Bennett ile musiki üstatlarının evlerinde bazı cuma geceleri yapılan ev fasıllarının birinde, 1973 yılı baharında tanışmış, birkaç gün boyunca İngiliz subaya refakat etmiş. Bennett, Bardakçı’ya, “Genç adam! Sizin Mustafa Kemalinizi Samsun’a ben göndermiştim.... Benim verdiğim vize olmasaydı İstanbul’dan katiyyen ayrılamazdı!” demiş. Bardakçı, aradan çeyrek asır geçtikten sonra bir kitabı için belge ararken tesadüfen bu vizelere denk gelmiş. Bardakçı’yı yazmaya iten diğer bir neden ise 1996 yazında Bodrum’da, Vahdeddin’in torunu Neslişah Sultan ve başka dostlarıyla yaptığı bir deniz gezisi olmuş. Gezide “Barışa Son Veren Barış” kitabının yazarı David Fromkin de varmış. Bardakçı, “... Sohbetimizin ilerleyen saatlerinde Sultan Vahdeddin’in bu yolculuktaki rolünden başka bir mevzu konuşulmamış, gerçekler, ihtimaller, söylentiler, bilinenler ve bilinmeyenler birbirini takip etmişti... Sultan Vahdeddin’in aile mensuplarının anlattıkları, Birinci Dünya Savaşı ve sonrası döneminin en önemli uzmanlarından birinin yorumları, Samsun yolculuğuna bambaşka bir çerçeve çiziyordu” diyor. Kesin bir şey oldu! Sultan Vahdeddin’i tanımış olanlarla, padişahın yakınındaki devlet adamlarının torunlarıyla senecelerde beraber bulunduğunu ifade eden Bardakçı, şöyle devam ediyor: “O günlerin hadiselerini yakından bilen bu kişilerin hiçbiri, Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a padişahın emri ile gittiğini düşünmez, Samsun ile alakalalı belgeleri görmemelerine rağmen, aile büyüklerinden işittiklerine dayanarak yolculuğun bir devlet operasyonu olduğunda hemfikir bulunurlardı. Onların kanaatine göre padişahın Paşa’ya yüksek meblağda para vermesi diye bir şey söz konusu değildi. Yolculuk öncesinde ayrıntıları artık bilinmeyen bazı görüşmelerin yapıldığını işitmişlerdi ama görüşmelerin teferruatına vâkıf olan aile büyüklerinin bu konularda hiçbir şey anlatmamış olmalarından da esefle bahderlerdi.” Hayalleri okumak... Samsun yolculuğuyla ilgili belgelerin 1943’ten itibaren yayımlanmaya başladığı 8 Haziran 1919 tarihli nota 1 AYLIK BÜYÜK PLAN! Mustafa Kemal Paşa aynı gün geri çağrılıyor. 1 2 9 Temmuz 1919 tarihli belgede Calthorpe, Mustafa Kemal Paşa’yı zorla getirmek için bir gemi gönderdiğini bildiriyor. İngilizlerin Karadeniz ordusu kumandanı General George Milne, 6 Hazi rıyor. Tek cümlelik bir notla: “Maiyetinizdeki istimbotlardan biriyle buraya ran 1919’da, Mustafa Kemal Paşa’nın teşrifiniz rica olunur.” Sonrasında Mus Anadolu’dan İstanbul’a çağrılması için tafa Kemal, çağrılma sebebini soruyor nota veriyor. Osmanlı Genelkurmay’ı ancak yanıt “Hükümetin kararı” oluyor. bir gün sonra yanıt veriyor: Mustafa 23 Haziran 1919: İstanbul hü Kemal’in ordu kumandanı değil, ordu kümeti, İstanbul’a dönmesi için veri müfettişi olduğu vurgulanıyor. len talimatlara uymayan Mustafa 8 Haziran 1919: İstan Atatürk’ün Kemal Paşa’nın yerine sa bul’daki İngiliz Yüksek Samsun’a çıkışı bık Bahriye Nazırı Hurşit Komiseri Amiral Arthur na dair uzun yıllar ileri sürü Paşa’yı getiriyor. Da Calthorpe, Dışişleri len ve çürütülen diğer iddia, onu ha sonraki günler Bakanlığı’na Musta Sultan Vahdeddin’in 40 bin altın ve de mülki amirlere fa Kemal Paşa’nın rerek gönderdiğiydi. Bu iddiayı Cum Mustafa Kemal’in PdhngiSçöaaaaai8nbdnrşmeaeınHğesv’rnoınudlaneıtdnenzıarniisşsaörvöeaalneadynlcvrılnıcniüğeüyamıyro1nrğeoroa9ııcr.nsl1.eıok9y:İsohmdsğueüolrkuşinRiyytirıelüfeaedat.ıüItNİ.ndd’lyıRkkeünduıeıcşflirHaamamitpbnatdia,lıızFıennanş1da5ıprılndnzeıa0ğ’ıtaasİl’bıeçlyıyiKgnkaalYiıdalilssnedküaıabamrezbykğilnülüdıiaiısn”ssrıiit.seseaaıemieğkdnmsılliMdnaKılneknedaderiadatevönanilnrnab“6MenTıy0aüısfszraüyıarrıdlKe1edm9ledmda1a8mairan9l’gymiT,e:röaMelSaeiznmzsurıudiliınılnsmetkttaeraaaouinllluniaizymyVuouasarluh.tn tanbul Hükümeti, Şevket Tur rak bir yere çekilip dinlen gut imzalı yazı ile Paşa’yı geri çağı me tavsiyesinde bulunuyor. Ay 29 Temmuz 1919 tarihli yakalama. 30 Temmuz 1919 tarihli valiliklere yazılan talimat. nı gün Vahdeddin’in başkâtibi Paşa’ya İstanbul’a dönerse kendisine dokunmayacağı konusunda İngilizlerden garanti alındığını bildiren bir telgraf yolluyor. Yine aynı gün Sultan Vahdeddin, Mustafa Kemal’in memuriyetine son veriyor. 9 Temmuz 1919: Amiral Calthorpe, Damat Ferit’e, Paşa’yı İstanbul’a zorla getirmek için bir gemi gönderdiğini bildiriyor. 29 Temmuz 1919: Damat Ferit Paşa hükümeti, Mustafa Kemal ve Rauf Bey’in yakalanıp İstanbul’a gönderilmesi için karar alıyor. 30 Temmuz: Tutuklama kararının uygulanması için valiliklere talimat yazılıyor. Yazıda, “Mustafa Kemal ve Rauf beylerin hükümetin mukarrerat ve tebligatina muhalif harekâta devam ve ısrar ettikleri” belirtiliyor. 9 Ağustos 1919: Sultan Vahdeddin, Mustafa Kemal’i askerlikten ihraç ediyor ve nişanlarını, rütbelerini geri alıyor. 9 Ağustos 1919 tarihli belge Sultan Vahdettin’den. na dikkat çeken Bardakçı, 16 Mayıs 1919’da çıkılan yolculuğun hazırlık aşamasından itibaren bütün önemli ayrıntılarının ortaya konduğunu söylüyor ve şu iddiada bulunuyor: “Belgelerden görülen Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a sadece kendi iradesi yahut Sultan Vahdeddin’in talimatıyla değil, devletin kararı ile gittiği ve seyahatin bir devlet operasyonu olduğudur. Girdiği dünya harbinden ağır mağlubiyete uğramış vaziyette çıkan altı asırlık devletin, galiplerin kararını elinikolunu bağlayarak beklemesi mümkün değildir. İmparatorluğun üst düzeyi yaşanan felaketin zararını en aza indirebilmek için bir şeyler yapmak gerektiğini düşünmüş, işgale karşı yeni bir savaş açıkça telaffuz edilmese de çareler aran mış, planlar yapılmış, projeler hazırlanmış, bu hazırlıklar da o devrin en parlak ve en başarılı kumandanlarına vazifeler verilmiş ve bütün bu çabalardan işe yarar neticeler alınması hayal edilmiştir.” Abartı iddiası Bardakçı, yolculuğa dair abartılı ve birbirinin zıddı iki iddianın da olduğunu ifade ediyor. Bir kesimin Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a gitmeye bizzat kendisinin karar verdiğini, diğer kesimin de Paşa’yı Sultan Vahdeddin’in on binlerce altın vererek gönderdiğini savunduğunu söylüyor. İki düşüncenin de rağbet görmesini ise toplumun “ifrat ve tefrit” yani, aşırı yüceltme yahut zemmetme merakıyla, bilgiye ve belge ye değil, kulaktan dolma söylentilere önem verme tutkusundan kaynaklandığını savunuyor. Belgeler ne diyor? Bardakçı’nın kitabının büyük bölümünü Samsun belgeleri oluşturuyor. O belgeler incelendiğinde ise ortada büyük bir devlet planı yerine Mustafa Kemal’in kararlılığı bütün çıplaklığıyla gözler önüne seriliyor. İlk belge, 30 Nisan 1919 tarihli. Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’daki 9. Ordu Müfettişliği’ne tayini için yapılan talebi içeriyor. Aynı gün tayin gerçekleşiyor. Belgede imzası olanlar Sultan Vahdeddin, Sadrazam Damat Ferit ve Harbiye Nazırı Şakir Paşa. Hazırlıkların ardından Bandırma Samsun’a çıkıyor. l Haber Merkezi Başakşehir’de okullardan Medeniyet ve Değerler Kulübü’nün kurulması ve iki öğretmenin danışmanlığı istendi Öğrenciler TÜGVA’ya emanet SEYHAN AVŞAR Sınır ötesi operasyon devam ederken Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ın yönetiminde bulunduğu Türkiye Gençlik Vakfı’na (TÜGVA) yönelik projeler sessiz sedasız bir şekilde uygulanıyor. Başakşehir Kaymakamlığı İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü okullara gönderdiği resmi yazıda, TÜGVA ile imzalanan protokol gereğince okullarda Medeniyet ve Değerler Kulübü’nün kurulmasını ve bir kadın bir de erkek öğretmenin danışman olarak görevlendirilmesini istedi. Milli Eğitim Bakanlığı’yla imzala dığı protokoller ile okullardaki tüm öğrencilere ulaşan TÜGVA Vakfı, 20192020 eğitim öğretim yılında okullarda, “Medeniyet ve Değerler Kulübü” kurulması için çalışmalara başladı. Konuyla ilgili Başakşehir Kaymakamlığı İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü okullara resmi yazı gönderdi. 9 Ekim 2019 tarihli yazıda, “ilgili (a) protokol gereği; ilçemizde eğitim veren resmi liselerde 2019200 eğitimöğretim yılında Medeniyet ve Değerler Kulübü kurulması, bir bayan ve bir erkek öğretmenin danışman olarak görevlendirilmesine dair TÜGVA’nın yazısı ektedir. Gereğini arz ederim” ifadeleri yer aldı. MEB’LE SÜRESİZ PROTOKOLÜ VAR TÜGVA’nın MEB Din Öğretimi Genel Müdürlüğü ile Aralık 2016’da imzaladığı protokolde, bakanlık vakıf ile “koordineli” çalışma sözü verdi. MEB ile TÜGVA arasındaki protokolün bütün bakanlık genel müdürlerine de imzalatılması dikkat çekti. Faaliyetlerde öğretmen görevlendirme seçimine de TÜGVA’yı ortak eden bakanlık, seminer ve etkinlikler için okul konferans salonlarının, sınıfların, derslik, atölye ve laboratuvarların hazır halde bulundurma yükümlülüğüne imza attı. TÜGVA’nın geniş kapsamlı protokol kapsamında okullarda ve kurum dışında öğrencilere yönelik kurslar düzenleyebilmesinin de önü açıldı. Bakanlık okul dışı etkinliklere katılacak istekli velilerinden yazılı izin dilekçesi alma sözü verdi. Ayrıca bütün ortaokullarda ve imam hatip ortaokullarında “Medeniyet ve Değerler Kulübü”, liselerde de “Medeniyet ve Düşünce Kulübü” kurulması planlandı. Protokolde TÜGVA’nın “medeniyet ve değerlerimize uygun” olarak “Kültür ve Medeniyet” seminerlerinin düzenleneceği, program içeriği ve yerinin vakıfça belirleneceği belirtildi. İlginç süre maddesi Protokoldeki süre koşulları da dikkat çekti. Protokolün 12. maddesinde “beş yıl geçerli” denilse de bir sonraki cümlede “Protokolün süresi bitiminde yenilenmediği takdirde tekrar 5 yıl devam eder” maddesi yer aldı. TÜGVA’nın sitesinde de MEB’in logosu “partnerlerimiz” başlığı altında yer aldı. l İSTANBUL Denizli’nin okurları... Gökçe’yi, Denizli Merkezefendi Belediye Başkanı Şeniz Doğan’ın katkılarıyla düzenlenen 1. Kitap Günleri’nde tanıdım. Güler yüzü heyecanına, heyecanı vücut diline yansıyordu. Bir yandan kuyruktaki insanların hakkını yememeye özen gösterdiğini hissettiriyor bir yandan da sormak istediği soruları art arda sıralıyordu. Gökçe, genç kuşakların neler okuması gerektiğini merak ediyordu... Siyasete gençlerin daha yoğun katılımı için ne yapmak gerekiyordu?.. İktidarın yenilenmesi için ne yapmak gerekiyordu?.. Gökçe pek çok konuya kafa yoruyordu... Sorulardan birine ayakta verilebilecek yanıtı verdikten sonra, telefonunu aldım, “Yarın arayacağım” dedim. “Yarın diş hekimiyle randevum var. Arayacağınız saat belli değilse, randevuyu iptal edeyim. Saatinde ararım derseniz, 16.00’dan sonra arayın” dedi. Aman iptal etme, dedik. Ama sonradan düşünmüş, sağlama almış! Gökçe bu yıl üniversite sınavına hazırlanıyor. Son iki yılını şöyle özetledi: “İki büyük acı yaşadım. Biri 17 yaşındaki kardeşimin ölümü, biri de Muharrem İnce’nin seçimi kaybetmesi... Kardeşimin organlarını bağışladık, şimdi yedi bedende yaşıyor... Bir yıl okula gidemedim... Şimdi mimarlığı kazanmak üzere var gücümle çalışıyorum. Ülkemizin geleceğine kafa yormayı da ihmal etmiyorum...” HHH Okuryazar buluşması, toplumsal okuryazarlığı, bilinci artırıyor, karşılıklı umut ve enerji üretiyor. Kitap fuarlarının en büyük katkısı bu. Özellikle üç büyük kentin dışındaki şehirlerde, ilçelerde o yerleşim yerinin genel gündemini de etkileyen bir iklim oluşuyor. “Bir şey değişir, çok şey değişir” diye bir söz vardır ya, bunun geçerli olduğu alanların başında yerel yönetimler geliyor. Denizli’nin ortasındaki Merkezefendi ilçesinde 31 Mart’ta yaşanan değişimin ilk yansımalarından biri, bu yıl ilki düzenlenen Kitap Günleri idi. Biz oradayken Sinan Meydan, Aydın Ilgaz, Nilgün Ilgaz, Ercan Kesal, Kahraman Tazeoğlu, Ahmet Yavuz, Dilara Keskin, İlhan Şeşen, İhsan Açıkel de okurlarla buluşuyordu. Gerek söyleşide gerekse kitap imzasında okurların soruları, Suriye sorunu ne olacak, Türkiye’yi neler bekliyor eksenindeydi. Pamukkale Üniversitesi’nden de öğretim üyelerinin katılımı dikkat çekiciydi. Bir okur sert bir ifadeyle, yapılması gereken neyse söyleyin tarzıyla şu soruyu sordu: “Türkiye ne yöne gidecek?” Etrafında soruyu dinleyen pek çok kişi vardı, sorunun gelişine karşılık olsun diye de düşünüp şu karşılığı verdik: “Biz hangi yöne istersek, o yöne... Günlük gelişmeler elbette önemli, hepimizi etkiliyor... Ama günün sonunda bilinçli, örgütlü halkın dediği olur...” Denizli’den önce katıldığımız kitap fuarlarında da dikkati çeken, toplumda 31 Mart sonrası yükselen moral ve beklenti... Moral gücün ne kadar önemli olduğunu bir fotoğraf netliğinde görüyorsunuz. Denizli’de sadece iktidarı eleştirmekle yetinmeyen, alternatifin yükselmesi için çaba harcayan bilinçli insanlarla tanıştık. Genç Gökçe onlardan biriydi... Şöyle desek yeridir: Denizli’nin sadece horozları değil, okurları da bellidir. Öteki partilerden seçilen belediye başkanlarından da kitapla barışık olanlar var, ama CHP’li belediyelerin önemli bir dilimi bu yönde etkili adımlar attılar. Çevre kirliliği kadar, beyin kirliliğine karşı da duyarlı olmak gerek. Bir belediyenin adımı ötekini de etkiliyor. Organizasyonu yapan beden ve beyin işçilerinin harcadığı emeği de ayrıca kutlayalım. HHH Denizli’ye gelip sevgili Kazım Arslan’ın ailesine uğramamak olmazdı. 7 Haziran 2019’da 65 yaşında, birikimiyle enerjisinin birbirini tamamladığı bir çağda kaybettiğimiz Kazım Arslan, partisi, kenti, ülkesi için bıkıp usanmadan mücadele eden bir milletvekiliydi. Meclis’te Türkiye’nin önemli sorunları konuşulurken bile Denizli’yi gündeme getirmenin bir yolunu bulurdu. Denizli, 24 Haziran 2018 seçimlerinde CHP listesinden Kazım Arslan’la birlikte Gülizar Biçer Karaca ve Haşim Teoman Sancar’ı Meclis’e göndermişti. Arslan’la yıllardır tanışıyoruz. Silivri günlerinde de bizi yalnız bırakmamıştı. Evde eşi Nursel Arslan, kardeşi Serpil Enli, oğlu Murat Can Arslan’la Kazım Bey’in yaşamını konuştuk. Bir ömre çok ömür sığdıran Kazım Arslan’ı bir kez daha saygıyla anıyoruz...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle