21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KÜLTÜR EDİTÖR: ORHUN ATMIŞ TASARIM: ilknur filiz 1313 EKİM 2019 PAZAR Belgesel Sinemacılar Birliği’nden (BSB) Altın Portakal’a çağrı BSB: Sansürle yüzleşin Belgesel Sinemacılar Birliği (BSB) yaptığı basın duyurusuyla, 56. Antalya Altın Portakal Film Festivali’ni 2014 yılındaki sansürün sorumluluğunu kabul ederek, sansürle hakiki bir yüzleşmeyi gerçekleştirmek için gerekli adımları atmaya; sinemacıları ise temel ilkeler üzerinde beraber düşünmeye ve ortaklaşmaya davet etti. Samimi çözüm... “Sansürle Sahiden Yüzleşmek İstiyor muyuz?” başlıklı duyuruda, festival yönetiminin ve sektörün, sansürle sahiden yüzleşmek isteseydi bunu başarabileceği belirtildi. 2014 yılında gösterilmemiş filmlerin 56. Festival’de gösterilmesinin birinci se çenek olduğu ifade edilen metinde “Bu seçeneğin, Yerel Yönetimi ve Festival Organizasyonunu kriminal bir yaptırıma maruz bırakacağı endişesi var ise bu, sektörle şeffaf bir şekilde paylaşılabilirdi. Ortak ve samimi çözümler üretilirdi. Örneğin, ‘Sinema ve İfade Özgürlüğü’ üzerine bir forum ve ‘Festival Kapanış Töreni’ akışı içinde yer alacak ‘Sansür ve Özür’ü ifade eden özgün bir plaket, konuyu en görünür alana taşıyabilirdi” denildi. ‘Beraber düşünmek...’ 2015 yılında kaldırılan Belgesel ve Kısa Film bölümleri ile 2017’de kaldırılan Ulusal Yarışma bölümünün bu yıl geri dönmüş olmasının, 2014 yı lındaki sansür vakasıyla bir yüzleşme olmadığının ifade edildiği metinde, şu taleplere yer verildi: “1979 ve 1980 yıllarında yapılamayan festivalleri, 48. Festival “Geç Gelen Altın Portakal Ödülleri” ile 2011 yılında sahiplenmişti. 48. Altın Portakal’ın yaptığını yapabilir ve 30, 31 yıl beklemeden “Çok Geç Gelmeyen Altın Portakallar” talep edebiliriz. Belgesel Sinemacılar Birliği olarak, 56. Antalya Altın Portakal Film Festivali’ni, 2014 yılındaki sorumluluğu kabul ederek, sansürle hakiki bir yüzleşmeyi gerçekleştirmek için gerekli adımları atmaya ve alanları açmaya; tüm sinemacıları da temel ilkeler üzerinde beraber düşünmeye ve ortaklaşmaya davet ediyoruz. l Kültür Servisi Örümcek Bektaş, 7 Ekim’de 58 yaşındayken yaşamını yitirdi Talat’ı kaybettik Seksenlerin çorak iklimi, uzun saçlı müzisyenlerin toplum dışına itildiği günler... Bu kuşak tan ilk kez 1986’da beş topluluk al büm çıkarabilmişti. Dördü İstanbul lu; Aqua, Whisky, Bulutsuzluk Özle mi ve Meridian. Şaşırmayın beşinci topluluk Muğlalıydı, adı Örümcek. Örümcek’in kurucu üyesi, besteci ve gitarcı Talat Bektaş, 7 Ekim Pa zartesi günü hayata ve murat beşer da etti, 58 yaşındaydı. Yazacak söyleyecek daha çok bestesi vardı, an cak amansız karaciğer kanseri 1.86 boyundaki bu dağ gibi adamı zaman sız aldı aramızdan. Sigara içmemesi ne rağmen çalıştığı yerlerde duman altı oluşu hastalanmasına yetmişti. Azim ve tutku... Örümcek Talat’ın rock müzik ile kurduğu ilişkinin özeti inanç, kararlılık, azim ve tutku. Kısa ve dertli hayatı boyunca tek kurtarıcı olarak rock müziğini görmüş, ona tutunmuştu. Muhasebeci olarak çalışıyordu, iktisat okumuştu. Efkârlı bir gününde, gözü ofiste tavanın köşesinde yaşam mücadelesi veren örümceğe takıldığında vermişti kararını: “Hayatıma bir müzisyen olarak devam edeceğim, topluluğun adı da Örümcek olacak.” Bestelerini söylüyor, topluluğu birlikte kurduğu Bülent Karataş da ağız armonikasıyla eşlik ederken gitar çalıyordu. Ardından davulcu Nejat Altınsoy, en son da 1985 yılında Ferit Aktakka katılmıştı. İki konser verdiler; örümcek ağı gibi gerdikleri halatlarla etkileyici bir sahne konsepti yaratmışlardı. Örümceğin gövdesi sünger, ayakları da inşaat telindendi. Örümcek Talat’ın Almanya’da yaşayan gurbetçi bir tanıdığının maddi desteğiyle İstanbul Stüdyo Marşandiz’de kayıtlara girdiler. Sınavları münasebetiyle Ferit yoktu. Akıllarında sadece plak basmak vardı. Ancak bu aralıkta kaset hamle yapmış, favori format haline gelince, şirket plaktan vazgeçmişti. Halbuki plak kalıbı hazırlanmış, kapak ve sticker bile basılmıştı. Döndüklerinde özel nedenlerden aralarında huzursuzluk çıkmış, dağılmışlardı. Yeniden bir araya gelişleri kasetin çıkışına rastlamış; “Yas¸amak Seninle Güzel” 1986’da çıkmıştı. İkinci albüm 2011’de... Örümcek Talat Muğla’dan ayrılarak evlenmiş, çocuk sahibi olmuş, Datça’ya yerleşmişti. 1991 yılında askere gitti, dönüşte boşanarak Muğla’ya döndü, Despina adında kafebar açtı. Bu mekân 11 yıl ayakta kaldı. Bu arada yaptığı besteleri 2001 yılında bir albüm için kayda aldı; tam albüm çıkacakken 2001 devalüasyonunda maliyetler artınca plak firması vazgeçmişti. Bir gırtlak operasyonu geçirme si müzik çalışmalarını aksatmıştı. 2008’de Ferit ve Nejat ile bir araya gelmiş ve 25. yıl anısına yeni parçalar kaydetmek üzere İzmir’e gitmişlerdi. Düş Gezginleri Stüdyosu’nun sahibi Erhan Doğan da Hammond org ile eşlik etmiş; ikinci albüm “Benimle Olm.a.” 2011’de çıkmıştı. Albümde yeni üyeler de vardı; basta Ferit’in kardeşi Furkan, gitarda Talat’ın oğlu Dorukhan. Örümcek kuruluşunun 33. yılında, 29 Kasım 2017 akşamı İstanbul Suadiye Monc’ta çaldı. Örümcek Talat’ı en son orada görmüş, sohbet etmiş, sonradan sıklıkla haberleşmiştik. Son telefonlaşmamızda hazırladığım kitabı görmek istediğini söylemişti, zira içinde geniş bir Örümcek hikâyesi vardı. Vasiyeti topluluğunun kendinden sonra yoluna devam etmesiydi. [email protected] İDOB sezonu ‘Don Kişot’ ile açtı İstanbul Devlet Opera ve Balesi (İDOB) 20192020 bale sezonu, Miguel de Cervantes’in aynı adlı romanından bale sahnesine aktarılan Don Kişot balesi ile önceki akşam Süreyya Operası’nda açıldı. Şef Roberto Gianola yönetimindeki orkestra eşliğinde sahnelenen eseri M. Petipa koreografisi ile Ayşem Sunal Savaşkurt düzenleyip sahneye koydu. Dekor tasarımı İsmail Dede, kostüm tasarımı Gizem Betil ve ışık tasarımı Önder Arık imzasını taşıyor. Don Kişot 15, 16, 18 Ekim günleri saat 20.00’de ve 12, 19 Ekim günleri saat 16.00’da Kadıköy Belediyesi Süreyya Opera Sahnesi’nde seyircisinin karşısında olmaya devam edecek. l Kültür Servisi Dünya Sa vaşı için söylenmiş tir. (Türkçe leri Ahmet Cemal, Yıl maz Onay, Savaş üzerine A. Kadir ve Genco Erkal’a ait söylenmiştir tir.) Bu gelen savaş ilk “Anne, baba, hepinizi çok özledim. Bu videoyu Buse’ye de atın. Buse, aşkım, seni çok seviyorum. Hepinizi çok özledim. Tamam mı?” Tamam değil çocuk, tamam değil, hiç değil! Tertemiz, yakışıklı, çocuksu bir yüz. Yaşını bilmiyorum. Ama çocuk işte! Çok genç! Tane tane, temiz bir Türkçeyle kameraya bakarak konuşuyor. “Bu değil Çok savaş oldu bundan önce. Bittiği gün en son savaş, Bir yanda yenilenler vardı, gene Bir yanda yenenler vardı. Yenilen yanda yoksullar Kırılıyordu açlıktan.  Yenen yanda açlıktan kırılıyordu Gene yoksullar. H Akşam yeli eserken savaş alanında se, aşkım” derken utangaç Düşman yenilmişti gülümsemesi büyüyor, ya Telgraf telleri çınlaya nakları kızarıyor, gamzeleri titreye derinleşiyor... Videoyu tek İletti haberi uzaklara, rar tekrar izliyorum gözyaş Bir ucunda dünyanın ları içinde. İçimden ona sa Yükseliverdi bir acı rılmak geliyor... uluma, Piyade Uzman Onbaşı Çılgın bir çığlık koptu Yunus Mermer’in videosu Kızgın ağızlardan gök bu. Ağabeyi “İzmir’de ken boşluğunda di ellerimle askeriyeye tes İlenmekten soldu lim ettiğim kardeşim şehit binlerce dudak, düşmüştür” diyerek yayım Binlerce yumruk sıkıldı lamış Yunus’un son gö kudurmuş bir hınçla, rüntüsünü... Sınır ötesinde Öbür ucunda dünyanın verdiğimiz 4 şehitten sade Bir sevinç çığlığı ağdı ce biridir o. (Ben bu yazıyı gökyüzüne, yazarken dörttü; siz okur Sarıldılar birbirlerine, ken kaç olacak bilemeyiz.) tepindiler delirmiş gibi O güzel yüzlü gence “Bi Ciğerler şişti, göğüsler zi affet seni koruyamadık” kabardı. demek için çok geç. Ancak Binlerce dudak “Mekânı cennet olsun” de mırıldandı eski duaları. yip ailesine sabırlar dileye Kaskatı olmuş binlerce bilirim... dindar el ‘Vatan haini’ avına karşı Brecht Kenetlendi o saat birbirine Gece yarısına doğru Savaşla birlikte, “vatan Telgraf telleri hâlâ haini” avı, sosyal medyada sayıyordu söylemlerinde savaş aleyh Savaş alanındaki ölüleri tarlığı yapanlara; yaşadık Sonra dost düşman larımızı sorgulayanlara kar bütün insanlar birden şı başladı. Soruşturmalar, sustu, gözaltları... Yalnız analar ağladı Tehlikeli sularda yüzme dünyanın iki ucunda. yelim: Aşağıda paylaştığım H dizeler Bertolt Brecht’e Kardeşim bir pilottu aittir. Kesinlikle Suriye’ye / Gün geldi emir aldı / girmemizle ilgisi yoktur. 2. Topladı çantasını / Uçtu güneye doğru. Fatihti benim kardeşim / Halkımıza toprak gerek / Ve hep hayalimizdir bizim / Ülkeleri fethetmek. Guadarrama Dağları’nda şimdi / Kardeşimin fethettiği yer / Uzunluğu bir seksen / Derinliği bir elli. H Duvara tebeşirle yazmışlar / Savaş istiyoruz. / Bunu yazan / Vuruldu çoktan. Yukarıdakiler derler ki Yukarıdakiler ne der Yolun sonu zafer Aşağıdakiler ne der  Yolun sonu mezar H Tepedekiler der ki: Orduda halkın birliği vardır. Gerçekten öyle mi değil mi, mutfakta anlaşılır. Yüreklerde atan cesaret aynı Ama tabaklardaki yemek, farklı. H Savaş dediğin alışveriştir Peynir değildir satılan Kurşun barut, topla tüfektir Bir de insandır yutulan Savaşı besleyin bol kanla Yazılın hemen orduya Hadi gelin katılın siz de Düşün davulun peşine H Savaşla çok şey büyüyecek. Büyüyecek Mülk sahiplerinin mülkleri Ve mülksüzlerin sefaleti Yönetenlerin  söylevleri Ve yönetilenlerin suskunluğu... Ve son söz. Elbet yine Brecht’ten: Vatan millet hep palavra Savaşlar da bahane Bu düzende tek kural var Artmalı hep sermaye H İtişirler, didişirler. Sürdürürler kavgayı. En sonunda birleşirler. Yerler yoksul hakkını. H Aydınlıkta görünür Sıyrılanlar gölgeden. Ya kalanlar karanlıkta. Var mı onları gören?
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle