17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12 13 EKİM 2019 PAZAR yorum / HABER ‘Affet beni oğlum, 18 bin liram yoktu!’* Acılı anne, tabuta sarılmış oğlundan özür diliyordu, “Affet beni oğlum, 18 bin liram yoktu!” Bu yaşıma kadar pek çok protesto olayında yer aldım, yüzlerce slogan duydum ama hiçbir slogan beni o annenin sözleri kadar etkilememişti. “Affet oğlum” diyordu, “18 bin liram yoktu!” Türkiye’de her erkek çocuk eğer fakir bir ailede doğmuşsa, asker doğmuştur. Onu ailesi ve komşuları şenliklerle uğurlar ve hep birlikte bağırırlar: “En büyük asker bizim asker!” diye. Oysa oğlu her asker olan annenin yüreğine işte tam da o şenlikte ateş düşer. Her nişanlı kız, kimselere görünmeden gözyaşlarına boğulur. Çünkü bütün tantanaya, havalara kaldırıp omuzlarda taşınmaya rağmen canlarını ölüme yolladıklarını bilirler. Sonra o canlardan birinin cenazesi gelir ve kalabalık gene bağırır: “Şehitler ölmez vatan bölünmez!” Anneler babalar sessizce “Vatan sağ olsun” der. Sormazlar neden benim oğlum öldü? Neden başkalarının çocuğu 18 bin lira ödeyip bir gün bile askerlik yapmadan teskere aldı? Sormazlar; tıpkı madenlerde neden kaza olduğunu ve yüzlerce insanın öldüğünü sormadıkları gibi. Neden çocuklarının pahalı okullara gidemeyip anca imam hatibe mecbur kaldığını sormadıkları gibi. Yoksul bir Kürtle yoksul bir Türkün neden daha doğuştan kaybedenler olduğunu sormadıkları gibi. Sabahtan akşama kadar öldürücü sıcakta mevye toplayıp neden 30 lira aldıklarını sormadıkları gibi. Neden evlerinin bir göz oda olduğunu sormadıkları gibi. 18 bin lirası olanların neden iki çocuktan fazla yapmadıklarını sormadıkları gibi. Neden evde sadece bulgur ve yoğurt yediklerini sormadıkları gibi. Onların adı yoksullardır ve ne yazık ki, öğrenilmiş bir çaresizlikle sadece Tanrı’nın bütün bu adaletsizliği göreceğini ve onları cennetiyle ödüllendireceğine inanırlar. Ama Tanrı onları görmez. Tanrı zenginleri sever. Onların çocukları sınır boylarında ölmez! Onların çocukları şehit olmaz! Onların çocukları sokaklarda dilenmez. Onların çocukları sokak köşelerinde tiner koklamaz! Onların çocuklarının karanlık sinemalarda ırzına geçilmez! Karıları E5 yolunda müşteri beklemeye çıkmaz. Kızları hayat kadını olmaz! Tanrı onlara iyi okullar sunar, Tanrı onlara iyi kariyerler sunar, Tanrı onlara yatlar katlar sunar. Tanrı onlara dünyada bir cennet sunar. Onlar öbür dünyayı beklemezler! Cennette ödüllendirileceklerini düşünenler, Tanrı’nın onları sevdiğini söyleyenler, onları gerçekten sevenleri de pek sevmezler! HES’ler senin derelerini kurutacak, denildiğinde şüpheyle bakarlar, “Bize iş sahası açacaklar” derler. Sonunda dereler kurur ve “vay biz ne yaptık” diye dövünürler, anca o zaman kendilerini sevenlere güvenmeye başlarlar. Ama çok geç olmuştur, ormanlar kesilmiş, dereler kurumuş ve termik santrallar çoluk çocuk çok can almıştır. Cennette ödüllendirileceklerini düşünenler, zenginlerin kestiği ama esaslı parçalarını kendilerine ayırdıkları kurbanın üç kuruşluk eti kendilerine düştüğünde bir sevinirler bir sevinirler. Kurbanı kesene kurban olurlar. Mitinglerde dağıtılan üç kuruşluk yemeği nimetten sayarlar ve sahibine oylarını teslim ederler. Bir gün olsun şu soruyu sormazlar: “Neden ben böyle yoksulum?” Çünkü Tanrı’nın kendisini böyle yarattığına inanırlar. “Beş parmağın beşi bir olmaz” sözünü pek severler. Çocukları güvenli deniz kıyılarından değil, şiddetle akan sularda serinlediğinden ölüp giderler, cenazede çok ağlarlar ama adı “Tanrı verdi Tanrı aldı” olur. 1 Mayıs’ta işler tatil olduğu ve sahil kıyısındaki mesire yerlerine gidecekleri için çok sevinirler. “Şu gençler de hiçbir şeyden memnun olmuyorlar, ne var şimdi olay çıkaracak” diye Taksim’e çıkanlara karanlık gözlerle bakarlar. Ama mangalda neden kuzu pirzola değil, ancak tavuk kanadı çevirebildiklerini hiç sormazlar. Katkı maddesiz bir kangal sucuk ise onlar için sadece televizyonda gördükleri ağız sulandıran ve ancak zenginlerin yiyebileceği bir yiyecektir. Asgari ücretli işlerine sımsıkı yapışırlar, bunun için en yakın arkadaşlarını bile hiçe sayabilirler. Sendikacılar, solcular onlar için uzak durulması gereken tehlikeli tiplerdir. Tersanelerde, inşaatlarda ölen arkadaşları için üzülürler ama “kader” deyip geçerler. Evet , öyle bir dolmuşum ki, bıraksalar en az üç sayfa yazabilirim. Öfkeliyim. Yaşadığım bu güzel ülkenin büyük çoğunluğuna öfkeliyim. Çünkü o annenin sözü hiç aklımdan çıkmıyor: “Affet beni oğlum, 18 bin liram yoktu!” * Bu yazıyı ikinci kez yayımlıyorum. Bu yazının artık bir kader olduğunu görmekten bıktım. Yeter! Bugün birilerine selam göndermek istiyorum: insan öldürmeyi reddeden bu nedenle hapislerde yatan vicdanı retçilere... Dilerim sayıları çoğalır. 13 EKİM 2019 SAYI: 34339 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ALEV COŞKUN Genel Yayın Yönetmeni Aykut Küçükkaya Yazıişleri Müdürleri Serkan Ozan / Olcay Büyüktaş Akça (Sorumlu) Görsel Yönetmen Hakan Akarsu Reklam Genel Müdürü Ayla Atamer Törün l Haber Merkezi: Murat Hantaş l Dış Haberler: Mine Esen l Ekonomi: Şehriban Kıraç l İç Politika: Ali Açar l Gece: Ayça Bilgin Demir l Fotoğraf: Uğur Demir l Kültür Sanat: Emrah Kolukısa l Ankara Temsilcisi: Sertaç Eş Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 l Ege Bölge Temsilcisi: Tuncay Mollaveisoğlu Halit Ziya Bulvarı 1352 sok. 2/3 Pasaport İzmir. Tel: (0232) 441 12 20 Yayın Kurulu: Alev Coşkun (Başkan), Ali Sirmen (Bşk. Yrd.), Aykut Küçükkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Kemal Işık Kansu, Orhan Bursalı, Mine Kırıkkanat, Miyase İlknur, Ataol Behramoğlu. l Mali ve İdari İşler Müdürü: Osman Selçuk Özer Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: [email protected] Yaygın süreli yayın Baskı: İleri Basım Mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş. Yenibosna Mah. 29 Ekim Cad. No:11A/41 Bahçelievler İstanbul Tel: (0212) 454 32 55 Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş. Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 05:41 05:26 05:50 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 07:06 12:56 16:02 06:49 12:40 15:48 07:11 13:03 16:13 Akşam 18:35 18:21 18:45 Yatsı 19:54 19:38 20:01 Michel Onfray, felsefi bir şaheser olan “Ateoloji’ye Dair” kitabında, şöyle bir taplardan başka hiçbir malzeme yok saptama yapar: tur. “Tanrı tutarlar, onun adlarını, Ve bu yok yaptığı ve yapacağı hareketleri, luğa rağmen düşünceleri, sözlerini konuşur her dinde mil muş gibi incelemek üzere başlı yonlarca ule başına bir öğreti bile kurmuşlardır: İlahiyat. Birleştirmek ma, binlerce yıldan beri ço Tanrı’nın güvenilir ve dakik düşünürleri, profesyonelleri, yasaları, dalkavukları, belagat uzman isterken bölmek ğu kez birbirine taban tabana zıt söylem, ları, savunucuları, infazcıları, filo düşünce, emir zofları heyhat!, tetikçileri, hizmetkârları, yeryüzü ve yaptırımı Tanrı kelamı ya da peygamber kavli temsilcileri, yorumcu kurumları, fikirleri, emirleri gibi yorumlayabilmektedir! ve Tanrı hakkındaki söylemin öğretisi vardır.” Kendisine, Tanrı tarafından hiçbir görev ve Doğrudur. rilmediği sabit olmak kesinliğinden öteye hiçbir Şöyle bir durup düşünürseniz, Tanrıbilim öğ mutlak doğrusu olmayan ve kendisine benzer, retisi demek olan ilahiyat, aslında muazzam bir yani kendinden menkul bir ulema hiyerarşisi için kendini beğenmişlik, müthiş bir ukalalık, hatta de yer almak da tümüyle bir kul düzenlemesin haddini bilmezlik de olabilir. den ibarettir. Çünkü hiçbir dinde, hiçbir ulema, ki hepsi kul Bu düzenleme ise Tanrı’nın fikri sorulmadığı ve dur; Tanrı tarafından Tanrı bilgiçliğine atandığını sorulsa da alınamadığı sürece kutsal değil, dün iddia edemez, eden de kanıtlayamaz, üstelik ule yevi sayılır. ma arasında “niye ben değil de sen” modunda Başka bir deyişle yeryüzünde, Tanrı emirleri hır çıkacağından, derhal “meczup” ilan edilir. ne uygun yaşamak üzere koşullanan toplumlar, Üstelik, yine hiçbir dinde hiçbir ulema, Tanrı’ya aslında Tanrı’nın emri olup olmadığı kanıtlana atfettiği fikir, eylem ya da yaptırımı, tek yetki mayan bir yaşam biçimini (dini) kendinden men li mercii, Tanrı’ya doğrulatmak ve hatta yalanlat kul bilgilerine dayanarak dayatan ruhban sınıfının mak özelliğine sahip değildir. emirlerine uymaktadır. Aynı durum, Tanrı’nın seçilmiş kulları peygamberlere atfedilen söylemler ve eylemler için de geçerlidir. İslamiyetin en doğru öğretisini yok ettiler Doğrusu belli, eğrisi telli mi? İslamiyetin belki de en insancıl özelliği, çünkü bireysel özgürlüğü öne çıkaran yönü, imanı Allah Hepsi 12 bin küsur yıl önce vefat etmiş pey ile kul arasına koymakla, işte bu ruhban sınıfını gamberlerin hiçbirine, hangi söylemiyle aslında aradan çıkarmak istemiş olmasıdır. ne demek isteyip ne demek istemediğini, bizzat Ama imamlık belgesinden hatiplik yeterliğine, doğrulatmak ya da yalanlatmak da mümkün de ilahiyat profesörlüğünden tarikat hocalığına, tüm ğildir. yetkilerini aslında kendisi gibi kullardan alan söz İnananların elinde, Tanrıbilime dair kutsal ki de din âlimleri, kaymağını yedikleri dünyevi mev ki uğruna İslamiyetin bu en temel öğretisini yıkmışlardır. Kendilerine hocaefendi, şeyh, bazen de hazret dedirtmekten çekinmeyen bu imam ve hatipler ordusu, aslında Hıristiyanlığın ortaçağ yapılanmasından hiç farksız bir “ruhban sıfını” oluşturmaktadır. Hatta son yıllarda pek çok Müslüman ülkede rastlanan “şeytan çıkarma” ve “günah bağışı” ayinlerine bakılırsa, sözde İslam ilahiyatçısı bu şeyh ve hoca takımının, Hıristiyanlık ruhbanının ortaçağdaki tüm yetkilerini benimseyip kullandıkları açıktır. Üfürükten tayyare çekişmesi Dikkat ederseniz, İslamiyetin “Allah’la kul arasına girilmez” öğretisine taban tabana zıt bu ruhban sınıfı, tüm Müslüman ülkelerde 20. yüzyıldan öteye yaratılmıştır. Bugün gelinen noktada, Türkiye’deki şeyh, hoca sayısına ve en başta Diyanet İşleri’nin muazzam bütçesi ve kalabalık kadrosuna bakılırsa; Allah ile kul arasına birden fazla aracı girdiği, hatta aracı sayısının kul nüfusunu bile aştığı söylenebilir! Eh, işi Allah’a hiçbir zaman doğrulatamayacağımız emir ve yaptırımların her biri kendinden menkul tefsirinden ibaret bu kadar aracı olunca, müminlerin inancı da hocasına göre ve çoğu uyduruk tefsirlere göre ayrışır. Toplumu “birleştirici öğe” olarak öne çıkarılan din, böylece ve hiç hesapta olmadan, müminleri bölücü olup çıkar. Türkiye’de birbirine zıt tefsirlerle toplumu yönlendiren cemaat, tarikat, tekkelere varlık; onların şeyhlerine, hocalarına, ağalarına da uyduruk fetva izni veren AKP hükümeti, işte böyle bir bölücülüğün fitilini ateşledi. Ve Müslümanların çok alay ettikleri “Bizans düşerken meleklerin cinsiyetini tartışan” ruhban sınıfı, artık Türkiye’de de var ve üfürükten tayyare yapımını paylaşamıyor. Amerikalılar açık kumarı severler. Dünyaya nam salan Amacı, Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad rejimini devirmek, benzer görüşlü Suriye Las Vegas’ta açık kumarın isyancı gruplarını devralmak endüstrisini kurup işletmeleri ve nihai olarak bölgesel bir İs bundandır. lam halifeliği kurmak Diplomaside gerekli gör El Kaide: CIA’dan al haberi!dükleri an, en arsız, en küs tah mesajları açıkça ve Amacı, Türk nüfusunu radikalleştirmek ve şeriat hü açıktan verirler. kümlerine göre katı bir hila Amaçları hedefe giden yolda sinsice kafa karıştırmak, açmaza sürüklemek de olabilir, en ilkelinden intikam almak da. Kuzey Irak’ta görevli Türk subaylarını esir alıp başlarına çuval geçirmek için seçtikleri tarih, Amerikan Bağımsızlık Günü, 4 Temmuz idi.. (1 Mart Tezkeresi’ne mahsuben!) Apo’yu paketleyip teslim ettikleri tarihin hemen ertesinde Fethullah’ı da özel vize ile Amerika’ya getirtmişlerdir. Ki bizzat CIA güdümünde yürütülen Türk Silahlı Kuvetleri’nin içini, için için oyacak organizasyonu sözde yönetsin diye. Her türlü şeytanlık ve melaneti, biraz eğlence olsun diye mi nedir, açık kaynakların ve beyanatların satır aralarında da açıkça ilan ederler. Trump’ın şu sıralarda pek ak aylardır ilan ediliyordu. CIA’ya göre IŞİD, Türkiye için deki yerleşik terör örgütlerinin başında sayılıyor. Belki de haklılar. IŞİD, bayraklarını hediyelik eşyalarını satan ilk mağazayı İstanbul Bağcılar’da açmıştı, Laleli’yi de seyahat acentaları ile doldurmuşlardı. Ayrıca tüm militanları için de Reyhanlı komşu kapısı idi. Tedavi ve istirahat gereksinmelerini burada yerine getiriyorlardı. CIA, IŞİD’in amacını, “Türkiye’de hükümeti devirip yerine, İslam devleti kurmak ve şeriat kurallarını kesin olarak uygulamak” diye açıklıyor. ABD bunu açıkça ilan ettiğine göre, Kuzey Suriye’de hapis tutulan IŞİD militanlarını zapt etmek görevinin de Türkiye’ye verilmesi doğal. fet düzeni kurmak üzere Türk hükümetini devirmek Küdistan İşçi Partisi (PKK): Amacı, Türkiye, İran, Irak ve Suriye’de Kürt özerkliği, politik ve kültürel hakların genişletilmesi için, ağırlıklı olarak Güneydoğu’da operasyonlar yapmaktır. Üyelerin çoğunluğu Türk Kürtleri ile birlikte İran, Irak ve Suriye’den gelen Kürtlerdir. İlginç ve sevindirici olan PKK’ye ülke dışındaki terör örgütleri arasında yer verilmiş olması. Ama daha da ilginci, ABD yetkilileri gibi CIA’nın da Türkiye içi ve dışı terör örgütleri arasına FETÖ’yü hiçbir zaman dahil etmemiş olmasıdır. Bu da Gülen’e sahip çıkmaları ile çok tutarlı bir politikadır!.. HHH CIA, ülkemizi uyuşturu kaçakçılığının merkezi / kavşak noktası tüel olan tweet’lerinden çok daha ciddi ve kurumsal olan, bu anlamdaki en ciddi kaynak CIA’nın res HHH “CIA’dan al haberi!” denilecek bir husus da Devrimci Halk Kurtu diye ilan ediyor. Aynen şöyle: “Türkiye, Güneybatı Asya ero ininin Batı Avrupa’ya ve daha az mi sitesidir. luş PartisiCephesi’nin (DHKP/C) oranda ABD’ye hava, kara ve de Burada, “Türkiye’de nüfu aktif terör örgütleri arasında sa nizyollarıyla kilit taşıma yoludur. sun yüzde 7075’inin Türk, yüz yılması ve amacının Türkiye’de Türk ve uluslararası kaçakçılık şe de 19’un ise Kürt olduğu” belirti MarksistLeninist bir hükümet bekeleri İstanbul merkezli faaliyet liyor. Trump’ın, “Türklerle Kürtle kurmak olarak açıklanması. gösterirler. Dışarıdan getirilen baz rin arasını yaparım” demesi boşu Üyelikleri ülke içinde etkin, li morfini, eroine dönüştürecek la na değil!.. derlik düzeyinde de Avrupa’da boratuvarlar, merkezden uzak böl HHH yaygın durumda olduğu da ayrıca gelerde ve İstanbul yakınlarında Barış Pınarı sürecinde, ABD’nin not ediliyor. dır. Hükümet, yasal afyonhaşhaş akıllara en ziyan kararı, Kuzey Ülke dışından Türkiye’ye tebel ekimi ve haşhaş konsantresi çıktı Suriye’de tutuklu ve yerleşik IŞİD leş olan terör örgütleri ise “ABD sı konusunda sıkı kontroller uygu varlığını Türklerin kontrolüne ha Dışışleri Bakanlığı’nın belirlediği luyor. Kara para aklama kontrolleri vale etmesidir. bilgiler ışığında” şöyle açıklanıyor: ise gevşektir.” Bunun ipuçları da CIA sitesinde El Nusra Cephesi: ABD’nin elinde kart çok! KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] ÇORUM HİTİT ÜNİVERSİTESİ Akademisyenlerin küfürlü kavgası Çorum Hitit Üniversitesi’nde bir profesör ve bir doçent arasında çıkan kavga sosyal medyada gündem oldu. Paylaşılan video da profesörün doçente küfür ettiği görüldü. Profesör ile doçent arasında bilinmeyen bir nedenle çıkan kavga, doçent tarafından kamera ile kayda alındı. Videoda profesör kendi işine karışmamaları gerektiği konusunda doçenti uyarırken ‘Senin nasıl doçent olduğunu biliyorum’ diye konuştu. Doçentin “Ben de senin nasıl profesör olduğunuzu biliyorum” sözlerine sinirlenen profesör ‘Benim profesörlüğüme laf edenin...’ diyerek doçente küfür etti. Videonun sosyal medyada gündem olmasından sonra doçente küfür eden profesörün Faruk Yamaner olduğu öğrenildi. Sosyal medyada tepki çeken görüntüler üniversitelerdeki akademisyen seviyesinin tartışılmasına neden oldu. Üniversitenin rektörlüğünden yapılan açıklamada, videonun geçmiş tarihli olduğu belirtilerek yargı sürecinin sürdürüldüğü belirtildi. l Haber Merkezi UYUŞTURUCUYLA YAKALANDI ‘İçiciyim’ diyen polis beraat etti Manisa’da, otomobilinde uyuşturucu ile yakalanan 3. Sınıf Emniyet Müdürü Zafer Ç. ile aynı araçta bulunan oto kiralama şirketi sahibi Necip Boğaçhan T’nin, “uyuşturucu ticareti yapmak” suçundan yargılandıkları davada tahliye kararı çıktı. Akhisar Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın ilk duruşmasında, içici olduklarını, uyuşturucu satmadıklarını belirten Zafer Ç. ve Necip Boğaçhan T., tahliye edilmişti. Davanın dün görülen üçüncü duruşmasında ise mahkeme, uyuşturucu ticareti yapmadıklarını belirten iki sanığın tahliyesine karar verdi. l DHA Dev tekstil sendikası üyesi 7 işçi tutuklandı Tekirdağ’ın Çorlu ve Çerkezköy ilçelerinde 4 Ekim’de gözaltına alınan Devrimci Tekstil İşçileri Sendikası’ndan (Dev Tekstil) 7 kişi “yasadışı örgüt üyeliği” gerekçesiyle tutuklandı. Dev Tekstil yöneticileri ve üyelerine yönelik düzenlenen ev baskınlarında, gözaltına alınan 15 kişi savcılığa sevk edildi. Dün mahkemeye sevk edilen 15 kişiden Veli Karaçam, Ali Karaçam, Ekrem Yavuz Balta, Emek Sedar Çiçek, Furkan İşlen, Hakan Koç ve Murat Bal adlı kişiler tutuklandı. Diğer 8 kişi için de adli kontrol kararı verildi. l Haber Merkezi BAŞSAĞLIĞI ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI [email protected] Çalışma arkadaşımız Yavuz Yakışkan’ın sevgili babası TURAN YAKIŞKAN’IN vefatını üzüntüyle öğrendik. Merhumun cenazesi 13 Ekim 2019 pazar, Erzincan Camii Kebir’de kılınacak öğle namazını müteakip Terzi Baba Mezarlığı’na defnedilecektir. Arkadaşımıza ve tüm sevenlerine başsağlığı dileriz. C ÇALIŞANLARI
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle