19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Perşembe 6 Eylül 2018 EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: SERPİL ÜNAY haber 7 Avukatlar duruşmaya getirilecek Mahkeme, yaklaşık bir yıldır tutuklu HHB ve ÇHD üyelerine SEGBİS dayatmasından vazgeçti CANAN COŞKUN Yaklaşık bir yıldır tutuklu bulunan Halkın Hukuk Bürosu (HHB) ve Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) üyesi avukatların haklarında açılan davanın ilk duruşmasına Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla katılması kararından geri dönüldü. Avukatlar, 10 Eylül’deki duruşmaya getirilecek. Tutuklu 17 avukat SEGBİS dayatmasına karşı açlık grevi başlatmışlardı. 20 Eylül 2017’de yapılan operasyon kapsamında 17’si örgüt üyeliği suçlamasıyla tutuklanan 20 avukat, 10 Eylül Pazartesi günü mahkeme karşısına çıkarılacak. Mahkeme heyeti avukatların savunmalarının SEGBİS ile alın masına, duruşmanın da 1011121314 Eylül’de Bakırköy Adliyesi’nde yapılmasına hükmetmişti. SEGBİS ile savunma yapmayacaklarını belirten avukatlar, bu kararın kaldırılması amacıyla bu hafta başında açlık grevine başlamışlardı. Avukatların karara itirazını değerlendiren mahkeme dün bir ara karar ver di. Mahkeme, SEGBİS ile bağlantı sırasında yaşanabilecek teknik aksaklık ihtimalinden bahsederek, avukatların duruşma salonunda hazır edilmesinin kararlaştırıldığını ifade etti. Mahkeme, aynı zamanda Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’na yazı yazarak, duruşma öncesi üst düzey güvenlik önlemi alınmasını istedi. l İSTANBUL Üniversite öğrencisi Berkay Ustabaş’ın tahliye istemi yine reddedildi 100 bin kişi slogan attı yalnız 2 kişi yargılanıyor Ragıp Zarakolu Ragıp Zarakolu için kırmızı bülten çıkarıldı Evrensel Gazetesi yazarı, ya yıncı Ragıp Zarakolu hakkında, 2011 yılında Barış ve Demokrasi Partisi’nin Siyaset Akademisi’nde yaptığı konuşma nedeniyle, ‘terör örgütüne yardım ve yataklık’ suçlamasıyla açılan dava kapsamında kırmızı bülten çıkarıldı. Zarakolu, aynı davada 2011 yılının ekim ayında tutuklanmış, 2012 yılının nisan ayında da serbest bırakılmıştı. Serbest bırakılmasından 6 yıl sonra çıkarılan kırmızı bülten ile iade talebine tepki gösteren Zarakolu, Evrensel’e gönderdiği mektupta, iade talebini ‘taciz’ olarak nitelendirdi. Zarakolu, “Anlaşılan insan haklarına, azınlık haklarına , ifade özgürlüğüne sahip çıkmaya devam etmem, barışı savunmam, düşüncelerimi açıklamam ve yazılarım yine birilerini rahatsız etti. Rahatsız olsunlar. Yola devam! Gelecek duruşmam 28 Eylül tarihinde yapılacak. Bu duruşmadan önce bu kararın kaldırılması için kampanya yürütmek önem taşıyor. Göstereceğiniz duyarlılığa şimdiden teşekkürler” dedi. l İSTANBUL/Cumhuriyet Selvi Polat Nursel Tanrıverdi Tanrıverdi ve Polat bırakılsın KESK İstanbul Kadın Meclisi, Bakırköy Özgürlük Meydanı’nda eylem yaptıkları sırada gözaltına alındıktan sonra tutuklanan üyeleri Nursel Tanrıverdi ve Selvi Polat’ın serbest bırakılması talebiyle EğitimSen 3 No’lu Şube’de basın toplantısı gerçekleştirdi. Eğitim Sen 3 No’lu Şube Kadın Sekreteri Ayşe Panuş, halkın, yoksullaştığını, iş güvencesini kaybettiğini ve polis şiddetine maruz kaldığını söyleyerek, “Türkiye’de kanun hâkimiyeti ve hukuk devleti uzak bir hayal oldu. Adaletsizlik, Türkiye’de norm haline geldi. Cumartesi Anneleri’nden, KHK direnişlerine kadar bugün sokağa çıkan herkesi tehdit ederek, şiddetle, işkenceyle gözaltına alan ve tutuklamalarla sokakları yasaklamaya çalışan hükümettir” dedi. KHK ile işlerinden ihraç edildikten sonra Bakırköy Cumhuriyet Meydanı’nda eylem yapan üyelerinin 74’üncü haftada gözaltına alınarak tutuklandığını hatırlattı. l İSTANBUL/Cumhuriyet SEYHAN AVŞAR kart suçlama konusu yapıl Gezi Parkı Direnişi’nde Okmeydanı’nda polisin attığı gaz fişeğiyle dı. Berkin’in cenazesine katılmanın suç olduğunu düşünmüyorum. Keşke pankartlara gösterilen ilgiyi vurularak ağır yaralanan ve Berkin’in katillerin bulun 269 günlük yaşam mücadele ması konusunda da göster sinin ardından yaşamını yiti seydiniz” dedi. ren Berkin Elvan’ın 11 Mart Bölek’in avukatı mahke 2014’teki cenazesine katıldı me başkanına müvekkilinin ğı gerekçesiyle tutuklu bulu savunmasıyla ilgili açık nan İstanbul Üniversitesi öğ lama yapmak istedi. Mah rencisi Berkay Ustabaş, Grup keme başkanı, avukat Çiğ Yorum üyesi Helin Bölek ve tutuklu dört sanık dün üçün Berkay Ustabaş dem Akbulut’un izin almadan konuştuğunu söyleye cü kez İstanbul 26. Ağır Ceza rek duruşma salonundan çı Mahkemesi’nde yargıç karşısına çıktı. karılmasına karar verdi. Avukatlar ve Mahkeme heyeti ara kararında tutuklu mahkeme heyeti arasında yaşanan tar sanıkların tutukluluk hallerinin deva tışmanın ardından duruşmaya ara ve mına karar vererek duruşmayı 11 Ka rildi. Aranın ardından Bölek, avukatı sım tarihine erteledi. salonda olmadığı için savunma yap Avukatlardan protesto mayacağını söyledi. Çok sayıda avukat Akbulut’un duruşma salonuna Grup Yorum üyesi Helin Bölek id alınmaması kararını duruşma salo dianamedeki suçlamaların cenazeye nuna girmeyerek protesto etti. katılmak ve pankart taşımak olduğunu belirterek, “Berkin’in cenazesine 3 Heyetin kararı siyasi milyon insan katıldı. Taşınan yüzlerce Berkay Ustabaş ise SEGBİS ile yaptı pankart vardı. Bizim taşıdığımız pan ğı savunmasında üç duruşmadır mah kemenin ve mahkeme heyetinin verdiği kararların siyasi olduğunu dile getirdiğini söyledi. “Bu davanın iki yanı var” diyen Ustabaş, “Biri siyasi, ikincisi ise hukuki. Geçen duruşmalarda tutukluluğumun devamına ilişkin kararda, ‘Devrim şehitleri ölümsüzdür’ sloganını attığım yazıldı. Ama ne polis fezlekesi de ne de savcılık iddianamesinde böyle bir şey var. İddianamede Adil Kayan ile birlikte hareket ettiğim belirtilmiş. Ancak iddianamede yer alan görüntülere de baktığımızda bunun böyle olmadığı görülmektedir. Polis kayıtlarına göre 100 bin kişi ‘devrim şehitleri ölümsüzdür’ sloganı atmış ama sadece 2 kişi sanık yapılmakta, yargılanmaktadır. Ayrıca bu sloganın suç isnat ettiğini düşünmüyorum” dedi. “Ben bu soruşturmanın savcısının ayağına giderek ifade verdim” diyen Ustabaş özetle şunları söyledi: “Gözaltında falan da değildim. Ama tutuklandım. Ben ifade vermeye gitmesem gitmezdim. Ama ayağımla, alnım ak başım dik şekilde gittim.” Mahkeme heyeti verdiği ara kararda tutukluluğun devamına karar vererek duruşmayı 1 Kasım tarihine erteledi. ‘Çocuklar öldürülüp daha sonra suçlanıyor’ Duruşma öncesi Ustabaş’ın ve Bölek’in yakınları Çağlayan’daki adliye önünde basın açıklaması düzenledi. Açıklamaya CHP İstanbul milletvekili Ali Şeker, HDP milletvekilleri Serpil Kemalbay, Züleyha Gülüm, Hüda Kaya, Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP) Başkanlar Kurulu Üyesi Alper Taş, CHP İl Başkan Yardımcısı Saniye Yurdakul, Berkin Elvan’ın annesi Gülsüm Elvan ve çok sayıda yurttaş katıldı. Açıklamada konuşan Gülsüm Elvan, “Benim çocuğum ne yaptı? Adalet Bakanı ve İçişleri Bakanı’na sesleniyorum. Getirin benim çocuğumun suçunu açıklayın. Ama maalesef ki bugün bizim ülkede çocuklar öldürülüp daha sonra suçlama konusu yapılan bir ülke oldu. Ben çocuğumu ekmeğe gönderdim, onlar benim elime kanlı gömleğini verdiler. Acaba benim çocuğumu vuran katil hangi çocuğun kafasına sıkacak?” diyerek Ustabaş’a adalet talep etti. 67 EYLÜL OLAYLARININ 63. YILDÖNÜMÜ Acılar ilk günkü kadar taze Dönemin Özel Harp Dairesi Başkanı emekli Orgeneral Sabri Yirmibeşoğlu’nun, “Başarılı bir özel harp işidir” şeklinde tanımladığı ve Rum, Ermeni ile Yahudi yurttaşlara yönelik saldırıların yapıldığı 67 Eylül olaylarının üzerinden 63 yıl geçti. Olayların yarattığı travma ise gayrimüslimlerin belleklerinde hâlâ ilk günkü gibi duruyor. “Selanik’te Atatürk’ün evine Yunanlılar tarafından bomba atıldığı” haberinin, gayrimüslimlerin yoğun olarak yaşadığı İstanbul’da yayılması üzerine, 67 Eylül 1955 tarihlerinde, ellerinde kazma, balta ve sopalarla sokaklara dökülen binlerce kişi, gayrimüslimlere ait ev ve işyerlerini yakıp yıktı. Gruplar, azınlıkların dükkânlarını, evlerini ve hatta kadınların üzerindeki ziynet eşyalarını yağmaladı. Olaylardan kısa bir süre sonra Beyoğlu’na gelen dönemin Cumhurbaşkanı Celal Bayar, “Galiba dozu kaçırdık” demesi olayların planlı olduğunu gösteriyordu. Politikanın devamı 67 Eylül olayların yaşandığı tarihte 15 yaşında bir tezgâhtar olan Apoyevmatini Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Mihail Vasiliadis, “67 Eylül 1955 İstanbul Rumlarının artık bu ülkede geleceğinin olamayacağını anlama anı dır” dedi. Tarihin bu tür saldırılarla dolu olduğunu vurgulayan araştırmacı yazar Foti Benlisoy da, “Türk ulusu inşa etme projesi içerisinde gayrimüslim topluluklar, Türklüğe bir tehdit unsuru olan ya da olabilecek unsurlar olarak görülüyordu. 67 Eylül, gayrimüslimlerin göç ettirilmesine, ortadan kaldırılmasına dönük bir politikalar bütününün devamıdır” dedi İHD’den kınama İHD İstanbul Şubesi Irkçılık Ve Ayrımcılığa Karşı Komisyon 67 Eylül olayların 63.yılı anısına “67 Eylül: Yalnızca bir devlet operasyonu mu?” başlığıyla basın açıklaması yayımladı. 67 Eylül’ün bir devlet operasyonu olduğu belirtilen İHD açıklamasında “Titizlikle örgütlenmiş bir özel harp faaliyetiydi. Milli İstihbarat Teşkilatı tarafından planlandı, devlet dersini iyi ezberlemiş kalabalıklar tarafından şevkle uygulandı” denildi. l Haber Merkezi Yaklaşan facia Cuma günü İran, Rusya ve Türkiye devlet başkanları üçlü bir zirve için Tahran’da bir araya gelecek. Bu üçlü, Suriye’nin geleceğini şekillendirmek için kurulan Astana süreci adlı mekanizmayı oluşturuyor. Geçmiş toplantılarda olduğu gibi, eminim cuma günü de Vladimir Putin, İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ve Tayyip Erdoğan, bol gülücüklü fotoğraflar verecek, muhtemelen yine ellerini birleştirip dünya âleme “Bakın aramızdan su sızmıyor” mesajı vereceklerdir. Ancak siz de biliyorsunuz ki bu tablo tam olarak gerçeği yansıtmıyor. Neden mi? Bu üç ülkenin liderleri, ne Suriye’nin geleceği, ne de yaklaşan Idlib operasyonu konusunda aynı sayfada. Rusya’nın Astana sürecini başlatmaktaki amacı, Esad rejiminin Suriye üzerindeki hâkimiyetini meşrulaştırmak ve ABD’nin Suriye’de yayılmasını önlemekti. Türkiye’yi yanına almak Rusya için büyük bir stratejik kazanım oldu. İran ise, Suriye’deki varlığını meşrulaştırmak ve kendisine yönelik ABD ablukasını politik düzlemde kırmak istedi. Peki ya Türkiye? Türkiye, Suriye’nin geleceği konusunda Rusya ve İran’la benzer düşündüğü için değil, ABD’yle ilişkileri çok kırılgan hale geldiği için Astana sürecine “mecbur kaldı”. Suriyeli Kürtlerin hâkimiyet alanını daraltmak ve Afrin operasyonunu yapabilmek için, çok da arzulamadığı bazı kararlara evet dedi. Hepimiz biliyoruz ki, Ankara’nın bu tabloda yer almasının nedeni, bir an önce Esad rejiminin Suriye’deki varlığını pekiştirmek değildi. Türkiye’nin amacı, Washington ve YPG arasındaki ittifakın oyun alanını daraltmak, ABD’ye “Bakın başka alternatiflerim de var” demek ve ileride kurulacak masada daha güçlü bir biçimde yer almaktı. Haliyle gelinen noktada bu üç ülke, Suriye’nin geleceğinde ortak karar alıyor olsa da, bu hiç de rahat bir ortaklık değil. Şimdi gelelim Idlib meselesine. Doğru, Idlib’de cihatçı gruplar savaşın başından beri hâkim. Ancak orada aynı zamanda Suriye’nin çeşitli yerlerinden kaçarak Idlib’e gelmiş 3 milyona yakın insan yaşıyor. Bu insanların bunca zamandır ElKaide’nin bir türevi olan Hayat Tahrir elŞam (HTS) altında yaşıyor oluşu, bizler gibi etten kemikten olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Haliyle Türkiye’nin hem sınırlarına yönelik yeni bir göç dalgasından, hem de Idlib’de sivillerin de öleceği kanlı bir operasyondan kaygı duyması, anlaşılabilir. Çünkü Suriye rejiminin geçmiş operasyonları, oldukça kanlı oldu. Rus Dışişleri Bakanı Sergei Lavrov’un da açıkça ifade ettiği gibi, İran ve Rusya bu bölgeyi “yok edilmesi gereken iltihaplı bir çıban” olarak görüyor ve her durumda dümdüz etmeye kararlılar. Türkiye için hem insani hem de lojistik açıdan neredeyse ‘berbat’ bir durum. Şu zamana kadar Ankara’nın HTS ve diğer radikalleri ikna etme çalışması, kısmi başarı sağladı. Kalanlar savaşmak istiyor. Peki ne yapmak lazım? Zor bir durum. Suriye’de olması gereken, diplomaside ‘grand bargain’ yani ‘büyük pazarlık’ denen, ABD ve Rusya’nın aynı masada olduğu nihai bir anlaşma. Çetrefil bir bulmaca haline gelen Suriye denkleminin tek bir ayağını çözmek mümkün değil. Sadece Idlib işini tatlıya bağlamak şeklinde bir senaryo yok. Hepsi birbiriyle ilintili, karmaşık bir sorunlar yumağı var karşımızda. Ne olacak bilmiyorum. Ama olması gereken, sırasıyla; Türkiye’nin ABD ile olan sorununu çözmesi, Suriye’nin geleceğine dair anayasal süreçte ABD ve Rusya’nın hemfikir olması, YPG ve rejim arasındaki görüşmelerde ortak bir vizyon çıkması, Suriye’nin kuzeyinde Türkiye ve YPG kontrolündeki bölgeler arasında mantıklı bir tanzim sonrasında, sürdürülebilir bir yapı kurulması. Bunların herhangi birinin olmaması halinde, Suriye sorunu, bütün ağırlığıyla gündemimizden düşmeyecek. CUMHURİYET YARGILANIYOR Paradise Papers davasına devam Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Erinç ve gazetemiz finans editörü ve muhabiri Pelin Ünker hakkında, Paradise Papers haberleri nedeniyle eski Başbakan Binali Yıldırım ve oğulları tarafından açılan 500 bin liralık tazminat davasının ikinPelin Ünker ci duruşması bugün görülecek. Anadolu 24. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülecek dava 10.30’da başlayacak. Dava’nın ilk duruşması 17 Temmuz’da gerçekleşmişti. l İSTANBUL / Cumhuriyet C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle