28 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Çarşamba 26 Eylül 2018 TASARIM: SERPİL ÜNAY Bir kuşak geri kaldı haber 9 Uzmanların uyarılarına karşın eğitim sistemini yeniden düzenleyen ‘4+4+4’, okula 69 aydan küçük başlayan öğrencilerin geri kalmasına neden oldu Eğitim sistemini yeniden düzenleyen ve uzmanların tüm uyarılarına karşın getirilen 4+4+4 düzenlemesi ile birinci sını fa 69 aydan küçük başlayanlar, bü yük yaş grubuna göre akademik ola rak geride kaldı. 69 ay dan büyük ve küçük olan öğrencilerin ilko kula hazır bulunuşluk durumları ve iki yıllık FİGEN ATALAY süre içindeki akademik gelişimleri karşılaştırıldı. Araştırma sonuçla rı 69 aydan küçük olan grubun araş tırmaya konu edilen alanların ve alt alanların tümünde büyük yaş grubu na göre tüm dönemlerde dezavantajlı olduklarını ortaya koydu. Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fa kültesi Sınıf Eğitimi Ana Bilim Dalı öğretim üyeleri Prof. Dr. Ali Ekber Şa hin ve Dr. Çiğdem İş Güzel, eğitimde 4+4+4 düzenlemesi olarak bilinen uy gulamanın başladığı 20122013 öğre tim yılında birinci sınıfa başlayan 2 bin 81 öğrencinin akademik gelişim lerini boylamsal araştırma yöntemi kullanarak dört dönem izlediler. Elde ettikleri sonuçları Educa tional Policy Analysis and Strate gic Research adlı derginin 2018 yılı ikinci sayısında makale olarak ya yımladılar. Araştırmada 20122013 öğretim yılında birinci sınıfa başla yan öğrencilerin yaşlarının dağılı mının 60 ay ile 84 ay gibi geniş bir aralıkta yer aldı. Şahin ve İş Güzel’in araştırmasın da, ilkokula 69 aydan önce başlayan öğrencilerin okula başlama aşamasın da öğrencilerin hazır bulunuşluk dü Prof. Dr. Şahin ve Dr. İş Güzel’in araştırması eğitimdeki çarpıklığı ortaya koydu. zeylerinin dikkate alınmadığı, bu durumun izleyen dönemlerde öğrencilerin akademik başarılarına olumsuz yansıdığı vurgulandı. Bu öğrencilerin Matematik, Türkçe ve Hayat Bilgisi’nin alt alanlarındaki akademik gelişimlerinin 69 aydan büyük başlayan öğrencilere göre daha düşük, aradaki farkın ise anlamlı olduğu ifade edildi. Küçük yaş grubundaki öğrencilerin aleyhlerine olan bu durumun iki yıl süresince değişmedi. Bu öğrenciler için gerekli destekler sunulmaması durumunda izleyen yıllarda öğrencilerin daha fazla gelişimsel problemle yüz yüze kalacağı belirtildi. Destek gerekiyor Araştırmanın sonuçlarından önemli saptamalar şöyle: 4 69 aydan küçük başlayan öğrencilerin gelişimleri tüm dönemlerde büyük yaş grubunun gerisinde kaldı. Sınıfla toplu öğretim geleneğinin yer edindiği eğitim sistemimizde küçük yaş grubundaki öğrenciler ihmal edildi. Okulun ilk üç ayında uygulanan uyum süreci etkili olamadı. Onlar için uygulanması gereken bireysel leştirilmiş ve farklılaştırılmış öğretim uygulamalarına yer verilmedi. Çünkü öğretmenlerin mesleki yeterlikleri bu süreçleri gerçekleştirecek durumda değildi. 4 İlkokula 69 aydan önce başlayan öğrencilerin birinci sınıfa bilişsel gelişimin bilişsel kavramlar, ses ayrımı, pasif sözcük dağarcığı ve metin anlama alanlarında sahip olmaları gereken özelliklere 69 ay ve üstü yaşta başlayanlara göre daha düşük düzeyde sahip olduğu tespit edildi. 4 Küçük yaş grubunda bulunan öğrencilerin önemli bir kısmı birinci sınıfın gerektirdiği hazır bulunuşluğa sahip olmadan okula başladı. 4 Birinci sınıfın ikinci döneminde öğrencilerin Matematik dersi “Sayılar”, “Geometri” ve “Ölçme” alt alanlarında, Türkçe dersi “Dinlediğini Anlama”, “Okuduğunu Anlama” ve “Sözcük Dağarcığı” alt alanlarında, Hayat Bilgisi dersi “Kurallar Bilgisi” ve “Kavramlar” alt alanlarında gelişimleri değerlendirildi. Hazır bulunuşlukları büyük yaş grubuna göre dezavantajlı olan küçük yaş grubu belirtilen bu üç alanın sekiz alt alanının tamamında akademik gelişimlerinin diğer gruba göre oldukça geride kaldığı tespit edildi. 4 Araştırma kapsamındaki öğrencilerin Matematik, Türkçe ve Hayat Bilgisi alanlarında belirtilen sekiz alt alandaki gelişimleri ikinci sınıfın birinci ve ikinci dönemlerinde de izlendi. Tüm bu dönemlerde de alt alanların tamamında küçük yaş grubunun akademik gelişiminin büyük yaş grubunun oldukça gerisinde kaldığı gözlendi. SORUŞTURMA BAŞLATILDI MEB olmayan parayı harcadı OZAN ÇEPNİ Milli Eğitim Bakanlığı’na (MEB) bağlı okulların 2 milyar TL kesilen bütçeye karşın ödenek üstü harcamalar yaptığı ortaya çıktı. Bakanlık bazı okul ve kurumların gönderilen ödenekleri aşan miktarda, bazılarının da ödenek gönderilmediği halde yapılan planlamalar dışında harcama yaptıklarını tespit etti. MEB genelge ile ceza yaptırımlarını hatırlatarak gerekli denetimlerin başlatılması talimatı verdi. “Tasarruf tedbirleri” ile elinde kalan yatırım bütçesinin yüzde 18 oranında kaybeden MEB, kasası boş olmasına karşın ‘olmayan’ ödenekleri harcamaya devam eden okul ve kurumlar hakkında soruşturma başlattı. MEB Destek Hizmetleri Genel Müdürü Salih Ayhan, il ve ilçe milli eğitim müdürlüklerine genelge göndererek kamu kaynaklarının kullanımı konusunda sorumsuz davranan yöneticiler hakkında işlem başlatılması talimatı verdi. Ödenek üstü harcama Bakanlık, halkın bütçesini usulsüz olarak kullanan kurumlar olduğunu tespit etti. İllere gönderilen genelge ile yöneticileri uyaran MEB, “Bazı okul ve kurumların gönderilen ödenekleri aşan miktarlarda veya ödenek gönderilmediği halde yapılan planlamalar dışında harcama yaptıkları tespit edilmiştir” diyerek usulsüz harcamalara dikkat çekti. İşlem başlatın Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nda açıkça cezai hükümlerin olduğunu belirten Genel Müdür Ayhan, talimatlara aykırı harcama yapan okul ve kurumlar hakkında gerekli işlemlerin başlatılması talimatı verdi. Ayrıca genelege ile usulsüz harcama yapan yöneticilere ilişkin yapılan çalışmalar hakkında da genel müdürlüğe bilgi verilmesi istendi. Kanuna göre, bütçe ve ayrıntılı harcama programlarına aykırı olarak harcama talimatı veren yetkililere, kendilerine ödenen her türlü aylık, ödenek, zam ve tazminat dahil yapılan bir aylık net ödemeler toplamının iki katı tutarına kadar para cezası verilecek. l ANKARA Yan Yana projesi ile çocukların özgüveni arttı. ‘Onun bir adı varmış’ Suriyeli çocuklarla kaynaşmayı amaçlayan Yan Yana projesi sonuç verdi Suriyeli mülteci çocukların karşılaştığı ayrımcılığı azaltmak ve mültecilerin sosyal uyumunu desteklemek amacıyla başlatılan “YanYana’’ projesi sonunda çocukların özgüvenleri ile kendilerini ve duygularını ifade etme becerilerinin arttığı belirlendi. Projede gönüllü öğretmen olarak görev yapan Arif Demir, daha önce isimleri olmayan çocukların bireysellik üzerinden aidiyete kavuştuğunu anlattı. Demir, projenin Türk öğrenciler üzerinde olumlu etkiler bıraktığını söyledi. Bir İz Derneği tarafından, Yuva Derneği ve Oyun Terapileri Derneği, Avrupa Birliği Avrupa Komisyonu Temsilciliği, Demokrasi ve İnsan Hakları için Avrupa Aracı desteğiyle yürütülen “Suriyeli Çocuklar için Psikososyal Destek Projesi’’ olumlu sonuçlar verdi. İstanbul’un çeşitli ilçelerindeki 72 okulda 20 ay boyunca gerçekleştirilen projenin sonuçları paylaşıldı. Proje sonuçlarının açıklandığı basın toplantısında konuşan Bir İz Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Özlem Mumcuoğlu, “3 bin 500 ilkokul öğrencisine ulaştık. Ayrımcılığı azaltma ve kaynaştırma odaklı interaktif etkinliklerden oluşan program kapsamında ayrıca çiftdilli olarak geliştirdiğimiz YanYana kutu oyunu da kullanıldı. Bir diğer faaliyetimiz YanYana Grup Terapi Programı idi. Travma mağduru Suriyeli çocuklara yönelik geliştirdiğimiz program kapsamında 550 Suriyeli çocuk 10 hafta süreyle düzenli grup terapisine katıldı” dedi. AB Türkiye De legasyonu Başkanı Büyükelçi Christian Berger, “Kapsanmış ve kabul edilmiş hissetmek ve kendini ifade edebilmek gelecekteki sosyal davranışların temelidir. Bu proje dört bin öğrencinin okul hayatlarına dair özel hatıralar yaratılmasına katkı sağladı” dedi. Projenin etki raporuna göre de öğretmenlerin mesleki ve kişisel gelişimine katkı sağlandı, sınıf içi ilişkiler kuvvetlendi, Suriyeli çocukların özgüvenleri ve kendilerini ve duygularını ifade etme becerileri arttı. Projede gönüllü öğretmen olarak yer alan Arif Demir, “Daha önce sınıfta bu çocukların isimleri yoktu. ‘Suriyeli bana şunu yaptı, Suriyeli böyle dedi’ gibi şeyler sölerdi çocuklar. Ancak sonunda birbirlerini tanıdılar’’ diye konuştu. Boğaziçi’li öğrenciler rektörün uygulamalarını protesto etti ‘Çadırını kap gel’ Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri, Rektör Prof. Dr. Mehmed Özkan’ın uygulamalarını kampusa çadır kurarak protesto etti. Talep listesi yayımlayan öğrenciler Rektör Özkan’ı foruma katılmaya davet etti. Boğaziçi Üniversitesi’ndeki tarihi güney meydandaki rektörlük binasının önüne çadır kuran öğrenciler, Rektör Özkan’ın yeni akademik yıla “çılgın proje”lerle girdiğini ileri sürdü. “Çadırı kap gel” diyerek arkadaşlarını eyleme davet eden öğrenciler taleplerini şöyle sıraladılar: “Yemekhane ücretlerindeki artışın derhal geri çekilmesi ve bu sü Öğrenciler rektörlük önüne çadır kurdu. reçte hiçbir yemekhane çalışanının mağdur edilmemesi. Akademik ve bilimsel üretimin yuvası olması gereken üniversiteyi karakola çe viren ve güvenlik ihtiyacını öğrencilere doğru sallanan bir sopaya çeviren turnike sistemlerinin derhal kaldırılması. Karma yurt sistemine geri dönülmesi ve en temel ihtiyaç olan barınmanın öğrenciye ucuz ve erişilebilir biçimde sağlanması. Okulun bütün karar alma süreçlerine öğrenci ve emekçilerin eşit düzlemde dahlinin sağlanması. Mehmed Özkan’ın direniş ve dayanışma alanımızda yapılacak açık foruma katılması ve taleplerimizi kabul ettiğini yazılı biçimde beyan ederek kamuoyuyla paylaşması.” l İSTANBUL Ayıyla yatağa girmek... Suriye’de Amerika’nın gizliaçık planlarıyla Rusya’nın Şam’dan Tahran’a her kesime seslenen adımları arasında Türkiye’nin durumuna baktığımızda akla ister istemez İsmet İnönü’nün sözü geliyor. İkinci Cumhurbaşkanımızın 134. doğum yıldönümünü selamlayalım. Kısa öyküsüyle malum sözü anımsatalım. 1964 yılında ABD ile yaşanan Johnson mektubu olayının yankıları sürerken dönemin Sovyetler Birliği TürkiyeNATO ilişkinlerini gündeme getirir. İnönü iki süper gücün gerek kendi aralarındaki rekabet ve hesaplaşmasını gerekse Türkiye’nin iki ülke arasındaki konumunu dikkate alarak şöyle der: “Büyük devletlerle ilişkiler, ayıyla yatağa girmeye benzer...” Tarih tekerrür etmez, tekemmül eder, ama benzer olaylar da benzer sonuçlar doğurur. Türkiye, ABD ile Rusya’nın Ortadoğu hesaplarının tam ortasında. Rusya, Suriye’deki soğuk savaş döneminden kalan ağırlığını artırarak devam ettirmek istiyor. ABD, soğuk savaşın bitiminde yerleştirmeye çalıştığı, “ABD merkezli tek kutuplu dünya” planına ortak istemiyor. HHH Geçen hafta sonu İsrail, Suriye’nin güneyini bombalarken bir Rus keşif uçağını düşürdü. Rusya’nın huyudur; böylesi mağduriyetlerden sonra mağduriyetin çok üstünde kazançlar elde etmeye bakar. Bu olayda da öyle oldu. Rusya, Suriye’de S300 savunma sistemleri yerleştirme kararı aldı. Bu, İsrail’in en son isteyeceği bir şeydi. Güneyde bunlar yaşanırken kuzeyde de İdlib merkezli her şeye gebe bir süreç devam ediyor. Erdoğan’la Putin’in, Rusya’nın Soçi kentinde vardıkları anlaşmanın yankıları sürüyor. Buna göre kuzeydeki “radikal cihatçı gruplar” Türkiye tarafından temizlenecek, bölgedeki ılımlı muhalif grupların öne çıkması sağlanacak. Bunun Türkçesi şu: Közden kestaneleri Türkiye alacak! Kimin yiyeceği ise belli değil. Bundan en çok memnun olan Putin ve Esad olduğuna göre, yanıtı bulmak da zor değil.  Hafta başında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun açılışına katılmak üzere ABD’ye giden Erdoğan, Amerika’dan beklentilerini ve sitemlerini de Rus gazetesi Kommersant’a yazdı. Yazıya göre, Rusya’dan cihatçı grupların temizlenmesine verdiği desteği PKKPYD’yle mücadelede de bekliyoruz. ABD’nin de bu terörist gruplara omuz verdiğini, bunu yapmaması gerektiğini vurguluyoruz. Zaten Rusya da birkaç gün önce bu duruma dikkat çekmiş, şöyle demişti: “ABD, Suriye’de Türkiye’nin aleyhine adımlar atıyor!” Rusya, Türkiye’yi yanına çek, ABD’den uzaklaştır, politikası izliyor. HHH Suriye’deki gelişmeleri dikkatle izleyen Avrupa Birliği de geçen hafta müthiş bir çözüm açıkladı. Şöyle: “Suriye’den yeni göç dalgasına karşı 10 bin kişilik yeni bir sınır güvenliği gücü oluşturmak..” Bizce de bu önlem sorunu kökten çözer, AB ülkeleri sorunun uzağında kalmış olur. ABD sonrası Almanya’ya geçecek olan Erdoğan, Merkel’le görüşecek. Merkel’in başlıca isteğini hemen aktaralım: “Aman Suriyeli mülteciler planını bozma, geleni al. Ama sakın bizi bulaştırma... Bunu yaparsan seni de severiz, demokrasini de överiz... Olumsuzlukları da görmezden geliriz... Ekonomine can suyu olacak üç beş adımı da esirgemeyiz...” Başlığa dönelim... Büyük devletlerle ilişki ayıyla yatağa girmeye benzer... Benzer de kendini yatakta değil de iyi şeyler için atakta sanırsan olacaklar hiçbir şeye benzemez... Atatürk büstünün yanına çöp konteynırı Diyarbakır’ın Dicle İlçe merkezinde bulunan Atatürk büstünün yanına çöp konteynırı konuldu. Görüntü büyük tepkilere neden oldu. Daha önce kadın ve eğitim gibi birçok kurumu kapatmak, toplumsal hafıza anıtlarını ortadan kaldırmak gibi uygulamalarla gündeme gelen kayyımlar, bu kez de Atatürk’ün manevi hatırasına saygısızlıkta bulundu. Diyarbakır’ın Dicle ilçesinde, aynı zamanda ilçe kaymakamı olan kayyım tarafından yönetilen belediye, ilçenin en işlek caddesi üzerindeki meydanda bulunan Atatürk büstünün yanına çöp konteynırı yerleştirdi. Bu durum tepkilere neden oldu. l MAHMUT ORAL / DİYARBAKIR C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle