Katalog

KULTUR 14 Cannes’dan ödülle dönen ‘Girl’, Filmekimi’nde Yönetmen Lukas Dhont’un, Cannes Film Festivali’nde En İyi İlk Film’e verilen Altın Kamera, Kuir Palmiye ve FIPRESCI gibi ödüller kazanan “Girl” filmi, Filmekimi’nde gösterilecek. Bu yıl 514 Ekim tarihlerin de düzenlenecek Filmekimi’nde izleyiciyle buluşacak “Girl”, 15 yaşındaki ergen bir trans bireyin balerin olma mücadelesini anlatıyor. Cannes’da dünya prömiyerini yapan filmin başrolünde Victor Polster yer alıyor. EDİTÖR: EMRAH KOLUKISA TASARIM: BAHADIR AKTAŞ kultur@cumhuriyet.com.tr Cuma 3 Ağustos 2018 ‘Bağımsız olmakYeni filmi “Canavar Gibi” vizyona giren oyuncu Şevket Çoruh: zorundayız’ Yönetmenliğini Özgür Bakar’ın yaptığı, başrollerinde ise Şevket Ço ruh, Ayçin İnci, Ruhi Sarı, Bü lent Çolak ve Sinan Bengier’in yer aldığı fantastik komedi fil mi “Canavar Gibi”nin gala sı önceki akşam Kanyon’da yapıl dı. Bugün vizyo ORHUN ATMIŞ na giren filmde, İstanbul’un Balat ilçesinde cep te lefonu satışı yapan ve mafya ba basıyla ters düşen bir adamın atıldığı macera konu ediliyor. Gala öncesi Özgür Bakar ve Şev ket Çoruh’la bir araya geldik. İlk olarak Çoruh’a, “Frankens tein” rolüyle kendisine gelin diğinde ne düşündüğünü sor duğumuzda deneyimli oyun cu, “Suat Özkan, Alper Kıvıl cım, Özgür Bakar mizah duy gularına güvendiğim insanlar” diyor ve senaryo gelince “böy le bir şey yapacağız ama nasıl olacak” diye düşündüğünü söy lüyor. Ancak daha sonra ikin ci bir şans verilen, tekrar haya ta dönen, Frankenstein teması nın “Türkiye’de olsaydı ne olur du araştırması yapılıyor aslın da” diye konuşuyor. ‘Sponsorumuz seyirci’ Aynı zamanda Baba Sahne’yi kurup orada tiyatro yapan, televizyonda projeleri de olan Şevket Çoruh’un bütün bunlara nasıl yetiştiğini merak ediyorum, gülerek yanıtlıyor: “Mecburuz, borçları başka türlü kapatamıyoruz.” Bu noktada aklıma de diye soruyorum. Şöy le yanıtlıyor Çoruh: “Ben yalnızca insa nım. Benim şu ana kadar ahlakıma, dü şüncelerime, kültürü me, vicdanıma ne do kunuyorsa onu söy lemek zorundayım. Buna engel olamam, çünkü o zaman ne işi min ne hayata bakı şımın ne de bundan sonra yapacaklarımın arkasında duracak bir Özgür Bakar (Yönetmen), Şevket Çoruh, Ayçin İnci. (Soldan sağa) adam haline gelebili ‘üstüne on kat koydu!’ rim. Bunlar hiçbir şeyin göndermesi ya da Filmin yönetmeni Özgür Bakar, “Canavar Gibi” filminin ve “Türk işi Frankenstein” fikrinin nasıl çıktığını şu sözlerle anlatıyor: “Ben zaten filmografi olarak çok fazla korku ve kor ku komedi filmi çektim. O anlamda bir birikimimiz vardı. Leman dergisinden Suat Ağabey’in (Özkan) bir karikatüründen esinlenerek hikâye çıkardık. Daha sonra bu yazım aşamasında bu nun altından kalkabilecek, Frankenstein olabilecek kişiler zaten azdı. Kafadan zaten Şevket Ağabey’e gittik, o da dahil oldu. Bizim düşündüğümüzün üstüne 10 kat koydu.” siyasi bir şey diye değil, seviyorum o insanları. O insanları benim kardeşlerim olarak görüyorum. Doğru bildiğinin arkasında duran insanların yanında olmayı seviyorum. Bunu biz yapmazsak kim ya neyimli oyuncunun muhalif dayız. Bağımsız olamadığımız pacak ya da kendi kı kimliği, sırtını bir yerlere yasla zaman bizim işimizi yapmak sa tarihimizde biz ne olacağız. mıyor olması geliyor. “Bu kadar çok zor. Bağımsız olmadığımız Onun için hiçbir korkum endi bağımsız hareket etmemiş ol için Türkiye’deki sanatla ilgi şem yok yani.” saydınız böyle borç içinde olur li problemlerin ne kadar karma Şevket Çoruh, Baba Sahne’yle muydunuz” sorusuna Çoruh di şık, kaotik hale geldiğini görü ilgili de şöyle konuşuyor: “Nefis rekt olarak “Olmazdık tabii” ce yoruz. Tek sponsorumuz seyir bir sezon geçirdik. Hemen he vabını veriyor. cimiz, başka hiçbir yerden des men tiyatromuzda koyduğumuz Muhalif kimliğini “Ustaları tek almadık.” tüm oyunlar ödül aldı. Bir sene mızdan öğrendiğimiz şeyi yaptık” sözleriyle açıklayan dene ‘Onlar benim kardeşim’ de 50 binin üzerinde seyirciye ulaştık ki 250 kişilik bir salon yimli oyuncu, şöyle devam edi Şevket Çoruh’un, muhalif da bu çok ciddi rakam. Seyir yor: “Ferhan Ağabey (Şensoy) paylaşımlarını sosyal medya cinin bize ilgisi, desteği inanıl ne yaptıysa, Yıldız Kenter ne da da görüyoruz. Örneğin, Şık maz oldu. Onlara da teşekkür yaptıysa, Müjdat Hoca (Gezen), Sokağı’nın başına “Ahmet” ya ederim. Gelecek sene de aynı Haluk Bilginer ne yaptıysa onu zıp paylaşabiliyor. Bunları ya hızla devam edeceğiz “Don Ki yaptık. Bağımsız olmak zorun parken iki kez düşünüyor mu şot” yapacağız.” Karakıştahayatmücadelesi Nuhoğlu: Kadıköy’ün tarihi için önemli Kadıköy Belediye Başkanı Aykurt Nuhoğlu, Haydarpaşa Garı etrafında devam eden restorasyon çalışmaları sırasında keşfedilen arkeolojik alanı ziyaret etti. Sürdürülen kazı çalışmaları hakkında bilgi alan Nuhoğlu, “Bu kazılarla, Haydarpaşa Garı tren sahasında bir kent olduğu ortaya çıkıyor. Kadıköy’ün tarihi için önemli bir gelişme. Burada bir nüfusun yaşadığı ve tahminlere göre deniz ile bağlantılı bir ticaret merkezi olabileceği söyleniyor. Kayıp bir limanın da bu bölgede olabileceği anlatıldı. Buranın tarihi kazılar sonucunda ortaya çıkacak” dedi. Haydarpaşa’nın tarih bo yunca kamusal niteliğine vurgu yapan Nuhoğlu “Haydarpaşa’nın bulunduğu geniş arazi binlerce yıldır kamusal olarak kullanıldı. Aynı kullanımın devam etmesi gerekiyor. Bunun dışında bir şey kabul edilemez. Buna bu kentin de bu ülkenin de ihtiyacı var” diye konuştu. Haydarpaşa Garı’ndaki peronları da kapsayan üç ayrı noktada yaklaşık 2 aydır arkeolojik kazı yapılıyor. Arkeoloji Müzesi denetiminde yaklaşık 20 arkeoloğun görev yaptığı kazı sahasında Geç Roma, Bizans dönemine ait eski bir liman şehrine ait olduğu tahmin edilen kalıntılar ortaya çıktı. Fazıl Say, Gramophone Ödülü’ne aday Dünyanın önde gelen klasik müzik dergilerinden Gramophone’un bu yılki aday listesinde Fazıl Say’ın da bir kaydı bulunuyor. Çeşitli kategorilerde 60 adaylık bir liste açıklayan Gramophone dergisi önümüzdeki günlerde önce her kategoride ilk üçe giren albümleri, ardından da kazananları açıklayacak. Fazıl Say’ın ödüle aday gösterilen albümü ise dünyaca ünlü Fransız mezzosoprano Marianne Cre bassa ile birlikte kaydettikleri “Secrets” (Sırlar) adlı çalışma. Albüm başta Debussy’nin “Trois Chansons de Bilitis” (Bilitis’in Üç Şarkısı) olmak üzere Ravel’in “Sheherazade” ve Say’ın “Gezi Park 3” adlı parçalarından oluşuyor. l Kültür Servisi İzlenebilir bir biyografikdramatik serüven filmi: ‘Sıfırın Altında’ Günün birinde karısını, evini, çocuğunu terk edip gidecek, mükemmeliyetçi bir sporcuantrenör babanın (Jason Cottle) baskısı altında sürekli ezilerek büyümüş bir ‘kaybeden’dir Eric Le Marque (Josh Hartnett), her türlü belayıderdi paratoner gibi üstüne çeken. Sevecen annesinin (Mira Sorvino) hep kol kanat gerdiği, ana kuzusu bir genç adam, dış dünyadan kopuk, kentten uzak, dağ başındaki kulübesinde bir çeşit inzivaya çekilmiş eski bir buz hokeyi oyuncusu ve amfetamin bağımlısıdır. Tutkulu ama takım oyunundan bihaber, kafa yapıcı haplara esir olup spordan uzaklaşmış, dağ başındaki kulübesinde bir çeşit inzivaya çekilmiş eski bir hokeycidir o. Bir sabah, adrenalin tutkusunu gidermek ve antrenman yapmak için, yanına sadece (film süresince her işe yarayacağını izleyeceğimiz) slalom yaparcasına çok iyi kullandığı kayağı ve cep telefonunu alarak dağda çıktığı bir geziseferinde acımasız doğanın ve fırtınalı iklimin başına öreceği, hiç ummadığı bir ölüm cül tehlikeyle karşı karşıya kalıyor, yaşamının, çocukluğunun kimi karakteristik anılarını kısa kısa ‘geriye dönüş’lerle anımsayarak hayata tutunacağı, dizini de sakatlayacağı, dağda açsusuz (belki susuzluğa çare olacak karlar köşe bucak her yeri bembeyaza çevirmiş ama kar yemenin de sağlığa zararlı olduğunu öğreniyoruz) mahsur kalmışken geçmişini sorgulayıp kendisiyle yüzleşeceği, vahşi kurtları çığlık atarak kaçıracağı, yapayalnız geçecek 8 zorlu gün boyunca. Şimdiye dek seyrettiğimiz o giderek umudunu yitirmeye başlayan, tek bir kahramanın hayatta kalma mücadelesini konu edinen filmler kervanına, malum o ‘gerçek bir hikâyeden aktarılmıştır’ ibaresiyle katılan, senaryosunu yazar Eric LeMarque’ın kitabından LeMarque’la Madison Turner’ın birlikte yazdığı, ABDNevada’daki High Sierra’ların doruklarında çekilmiş, yönetmen Scott Waugh imzalı bu “6 Below: Miracle on the MountainSıfırın Altında: Dağdaki Mucize” filmi, seyirciyi Eric’in gerilim dolu, heyecanlı ölümkalım serüvenine dahil ve ortak ediyor 1.5 saat süresince. Finalinde takma bacaklarıyla şimdiki gerçek halini de (küçük bir şok geçirerek) gördüğümüz Eric LeMarque’ın insanın tahammül sınırlarının da zorlandığı, sıra dışı yaşam serüvenine dayanan filmde Josh Hartnett, Miro Sorvino ikilisine annenin harekete geçirdiği yörenin kurtarma ekiplerine komuta eden Sarah rolündeki Sarah Dumont’un da eşlik ettiği “Sıfırın Altında” tü rün bildik heyecan klişeleriyle bezeli, iyi çekilmiş, bir özyaşam hikâyesi kısacası. Genç eleştirmen Janet Barış’ın belirttiği gibi, ‘insanın kendisini bulması için önce kaybolması gerek’ mottosuyla ilerleyip gelişen “6 Below”, öncelikle bu tür seyirliklerin meraklısınca kaçırılmayacak bir hayata tutunma filmi. Kısacası, adam karlar altında, vahşi doğada kaybolmuş, yapayalnız ve çaresizce dizaltından bacaklarını kaybettiği, ölümcül bir hayatta kalma mücadelesi vermiş, sonra da oturup bunun ‘gerçekten yaşanmıştır’ notuyla sinemaya uyarlanacak bir kitabını yazmış “Sıfırın Altında: Dağdaki Mucize” diye, bize de (size de) gidip beyazperdede bu biyografikdramatik macerayı seyretmek düşer, hem de bu yaz sıcağında 140 dakika süresince kendinizi karlar arasında serin serin hissedebilirsiniz! Bu hafta naçizane sinefillere tavsiye edebileceğim bir başka film de Joseph Losey ustanın en iyi dönemindeki Jeanne Moreau’yla Stanley Baker’ı yönettiği o güzelim “Eva”sının (1962), yönetmen Benoit Jacquot tarafından Jeanne Moreau’nun rolü nü üstlenmiş Isabelle Huppert’le yeniden çevrilmiş “Eva”sı olabilir. Doniyuarrbkoaknıurğ6u. KMitaarpgoFusyaraın’nın Mıgırdiç Margosyan Bu yıl 2530 Eylül tarihlerinde TÜYAP Diyarbakır Fuar ve Kongre Merkezi’nde gerçekleştirilecek Diyarbakır 6. Kitap Fuarı’nın onur konuğu yazar Mıgırdiç Margosyan olarak belirlendi. Fuar süresince düzenlenecek panel ve söyleşilerde Margosyan’ın edebiyatı, eserleri ve yaşamı ele alınacak; aynı zamanda TÜYAP tarafından kendisi için armağan kitap hazırlanacak. Lollapalooza Festivali, internetten canlı yayımlanıyor ABD’nin Chicago şehrinde 25 Ağustos tarihlerinde gerçekleştirelecek Lollapalooza Festivali, bugünden itibaren canlı olarak Red Bull TV’den izlenebilecek. Festivalde sahne alacak sanatçılar ve gruplar arasında Arctic Monkeys, Bruno Mars, Franz Ferdinand da yer alıyor. Red Bull TV geçen ay da Roskilde Festivali’ni “www.redbull.tv” adresinden yayımlamıştı. The Chainsmokers ilk kez Türkiye’de Grammy dahil birçok ödülün sahibi, ABD’li iki DJ, Andrew Taggart ve Alex Pall’dan oluşan grup The Chainsmokers, Türkiye’deki ilk konserlerini bu akşam Küçükçiftlik Park’ta verecek. The Chainsmokers’tan önce sahneye, 2014 yılında platin plak ödülü kazanan Belçikalı DJYapımcı Lost Frequencies ve yaptığı müzikle ününü uluslararası platformlara taşıyan Mahmut Orhan çıkacak. Kapılar saat 16.30’da açılacak. Mersinliler bu lahit ve rahibin peşinde Mersin’in merkez Mezitli ilçesinde, tarihi MÖ 300 yılına uzanan Soli Pompeipolis antik kentinde kazı çalışmaları devam ediyor. Her yıl yeni bir tarih gün yüzüne çıkarken, bu yıl yine 1700 yıllık bir büst bulundu. Mersinliler, Mersin’de çıkan ve Adana Arkeoloji Müzesi’nde sergilenen 2 eserin de kente geri verilmesini istiyor. Yıllar önce Soli Pompeipolis antik kentinde çıkan antropoid lahit ile Kuyuluk’da çıkan rahip heykelinin kente geri verilmesi için başvuru yapan Mezitli Belediye Başkanı Neşet Tarhan’a bakanlıktan olumsuz yanıt geldi. Konuyla ilgili Başkan Tarhan, şöyle konuştu: “Her eserin bulunduğu yerde olması gerektiğini düşünüyoruz. Kaldı ki Mersin’in şu anda çok güzel bir müzesi var. Hepimizin Mersin’deki tarihi değerlere sahip çıkması gerekiyor. Biz bunu Kültür Bakanlığı’ndan talep ettik ama maalesef geçen günler de olumsuz yanıt aldık. Biz bir heykel ile lahitin buraya gelmesi için mücadelemizi sürdüreceğiz.” l İHA C MY B