18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 23 Temmuz 2018 2 Aile ve Çalışma Bakanlığı neden birleşti? A ile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Çalışma Bakanlığı ile birleştirildi ve bakanlığın ismindeki ‘Sosyal Politikalar’ yerine ‘Sosyal Hizmetler’ geldi. “Sosyal hizmetlerin bir bakanlığın ismi olması olumlu. Ama ‘Sosyal Politikalar’ bundan çok daha ileri bir isimdi, onu söyleyeyim” diyor Lefke Avrupa Üniversitesi Sosyal Hizmet Bölüm Başkanı Prof. Dr. Şengül Hablemitoğlu, “Çünkü sosyal politika makro bir şeydir; sosyal politika sosyal hizmeti de planlar, daha kapsayıcıdır.” 1990 yılında kurulan Kadından Sorumlu Devlet Bakanlığı, 2011’de kaldırılarak Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı kuruldu ve kadın sorunları ailenin içine hapsedildi. Şimdi bir de Çalışma Bakanlığı buraya eklemlendi ve Çalışma, Sosyal Hizmetler ve Aile Bakanlığı kuruldu. Kadın örgütlerinin yıllardır yaptığı ‘Kadın Bakanlığı’ çağrıları cevapsız kaldı. Kadın Cinayetleri Platformu’ndan Gülsüm Kav, Bakanlığın ‘o yetersiz bulduğumuz’ halinin bile ortadan kaldırılmasının kadınlarla ilgili sorunların gündeme gelmesinde büyük zorluk yaratacağını belirtiyor: “Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın bakmak zorunda olduğu birçok görev alanı vardı; kadınlar, çocuklar, engelliler, gaziler, şehit yakınları, yaşlılar... ‘Bütün bunlar içinde kadınların can meselesi araya kaynıyor, sıra gelmiyor’ diyorduk. Halihazırdaki bakanlığın yine çok fazla görev alanı olan bir bakanlıkla birleşmesi, daha önce görmediğimiz raddede bir bürokrasi yaratacaktır.” Türkiye’de kadınların yüzde 70’inin üretimden sürgün edildiğini, kadınların toplam istihdamdaki yerinin sadece yüzde 30 olduğunu unutmayalım. Kav, tarih boyunca baskıcı rejimlerde hele de şu andaki gibi ekonomik kriz koşullarındakadın işgücü ile bunun nasıl düzenleneceği meselesinin hep merkezde olduğunu anlatıyor: “Kadınların istihdam ediliyor gibi gösterilmesi, edilemiyorlarsa da rızaları alınarak aile ocağına dönmelerinin sağlanması bu tarz bir bakanlık birleştirmesiyle daha kolay hale gelecektir. Çünkü kriz ağırlaştıkça hanede kadın da çalışmayı daha çok isteyecek; mecburen esnek, güvencesiz işlere razı gelecek. Çalışmayan kadının ise evde iş yükü artacak. Çocuk bakımı daha fazla üstüne kalacak. Zaten iyi bir şey gibi sunulan süt izni gibi meselelerde iş bırakıp eve dönen önemli bir oran var.” Kadro kimlerden oluşacak? Bakanlığın ismindeki ‘Sosyal Hizmetler’e gelirsek... Hablemitoğlu, Türkiye’de uzun yıllar üniversitelerde sosyal hizmet bölümleri açılmadığını, Fatma Şahin’in bakanlığı döneminde uzmana ihtiyaç duyulduğunun fark edildiğini anlatıyor: “Neredeyse her ilde bir üniversitede 4 yıllık sosyal hizmet bölümü açıldı. Her üniversitede bu bölümün ön lisans programları açıldı. Çok fazla arz oldu. Ve bu arz ihtiyaç planı yapılmadan gerçekleşti. Çocuklarımız önceden kolaylıkla devlet kadrolarına atanabilirken şu anda işsiz konuma düştüler. Bu mezunlar verilmeye çalışılırken sosyal hizmet kadrolarında sosyolog ve psikologlar çalıştırıldı. Böyle olunca çocuklar yine açıkta kaldılar. Yani katmerlendi sorun. Epey kısmı dışarıdan hizmet alımı şeklinde çalıştırılıyorlar. Bu da bir taşeronlaşma anlamına geliyor.” Akla şu sorular geliyor: Bakanlık kadroyu nasıl oluşturacak? Sosyal hizmetin bu kadar açıkta olan mezununu istihdam edebilecek mi? “Eğer bunu yapamayacaksa bu iş hiçbir işe yaramaz. Çünkü sosyal hizmetin sosyal hizmet bakış açısıyla yürütülmesi gerek. Almanya’nın bugün Almanya olmasını sağlayan ve kapitalist sistemin dayatmalarına rağmen hâlâ Avrupa’daki en iyi sosyal hizmet sistemini sürdürebilmesinin en önemli nedeni sosyal hizmet konusunda aşırı hassas olması ve asla taviz vermemesi” diyor Hablemitoğlu. Türkiye’de sosyal hizmetlerin ‘devlet hayırseverliği şeklinde’ yürütüldüğüne, oysa devletin hayırseverlik gibi bir subjektif niteliği veya eylemi olamayacağına vurgu yapıyor: “Devlet objektif ölçütler getirerek, nesnel, elle tutulur gözlemler yaparak, bunları raporlandırarak bir yardım sistemi kurar, o kadar. Ne yazık ki şu anda Türkiye’de yürütülen yardım sistemi hayırseverliğe evrilmiş durumda.” haber EDİTÖR: FİGEN ATALAY TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN Ülkenin en parlak gençleri üniversite eğitimi için yurtdışına gidiyor Gençler ülkeden kaçıyor FİGEN ATALAY Her yıl 11 bin 500 öğrenci üniversite eğitimi için yurtdışına çıkıyor. Ülkenin en iyi okullarından mezun öğrenciler arasında yurtdışında üniversite öğrenimi görmek için gidenlerin sayısı da her yıl artıyor. Robert Koleji mezunları arasında yurtdışında yükseköğrenimi tercih edenlerin oranı geçen yıl yüzde 40 idi. Okul yetkilileri “Bu yıl bu oran yüzde 50’yi geçer” dedi. Avusturya Lisesi’nden mezun olanlardan yüzde 73’ü geçen yıl yurtdışındaki üniversitelere gitmişti. Bu yıl oranın artacağı belirtiliyor. Alman Lisesi’nde 142 mezunun yüzde 80’inin yurtdışını tercih edeceği tahmin ediliyor. Sağlık ve Eğitim Vakfı’na (SEV) bağlı Üsküdar Amerikan Lisesi, Tarsus Amerikan Koleji ve İzmir Amerikan Koleji’nde her sene mezunların en az üçte biri yurtdışına gidiyor. Bu yıl da rakamın önceki yıllardaki gibi olacağı tahmin ediliyor. İstanbul Erkek Lisesi’nden Alman En çok gidilen ülkeler: 4 İngiltere 4 ABD 4 Kanada 4 Macaristan 4 Almanya 4 Polonya 4 Ukrayna 4 İtalya 4 İspanya 4 Avusturya Tercih edilen meslekler: 1 Mühendislik ve mimarlık 2 İşletme, ekonomi, pazarlama 3 Uluslararası ilişkiler & ticaret 4 IT & Bilgisayar bilimler 5 Tıp, eczacılık, diş hekimliği 6 Sanat, moda, tasarım ya’daki üniversitelere gidecek mezun sayısı yaklaşık 85. Saint Pulcherie Müdür Başyardımcısı Mina Akçen, yurtdışındaki üniversitelerden kabul alan öğrenci oranının yüzde 9598 arasında bulunduğunu, yurtdışına gitmeye kararlı olanların oranının ise yüzde 35 olduğunu belirterek “son iki yıldır gidenlerin oranı yükseldi” dedi. Uluslararası Eğitim Danışmanları Derneği yönetim kurulu üyesi Aslıhan Özenç, “Son yıllarda hem dünya genelinde yaşanan kültürel ve teknolojik değişiklikler dünyayı daha da küçültmekte, hem de ülkemiz gündeminde daha sık şekilde karşımıza çıkan çeşitli sıkıntılar, yurtdışında eğitim almaya yönelik talebi desteklemekte, genel olarak bakıldığında top lam öğrenci sayılarını arttırmaktadır” dedi. Farklı ülkeler Bu arada kur artışları nedeniyle eğitim için farklı ülkeler tercih edilmeye başlandı. Dil eğitimi için İngiltere yerine İrlanda ve Malta, üniversite için de Kanada ve Doğu Avrupa ülkeleri daha çok isteniyor. Macaristan, Polonya ve Ukrayna kur nedeniyle yükselen ülkelerden. ABD ise doların artışı dışında politik gündemi ve Başkan Trump’ın olumsuz imajı nedeniyle düşüşte. Aslıhan Özenç, yabancı para birimlerinin Türk Lirası karşısında değer kazanmasının, özellikle o para biriminin kullanıldığı ülkelerde eğitim al mak isteyen öğrenci ve velileri olumsuz etkilediğini söyledi. Özenç, Şöyle devam etti: “Yurtdışında dil eğitimi ile ilgilenen öğrenci veliler kur artışlarının olumsuz etkilerinden kurtulabilmek için ilgilerini, yaşam giderlerinin yüksek olduğu İngiltere gibi ülkelerden daha uygun olduğu Malta ve İrlanda gibi ülkelere kaydırıyor. Son dönemde; lise, yatılı okul, lisans ve yüksek lisans programlarında görülen talep değişiklikleri ise beklenenden daha farklı bir yönde gerçekleşiyor. Zira bu noktada döviz kurlarındaki dalgalanmalardan farklı gelişmeler öğrenci ve velilerin seçimlerine etki ediyor. Yurtdışında üniversite eğitimi almak için gittikçe yükselen bu talep, İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri gibi yüksek öğrenim için her zaman çok tercih edillen ülkelere olan ilgiyi beslemeye devam ettiği gibi, Kanada ve başta şu zamana kadar çok yoğun öğrenci talebinin olmadığı Doğu Avrupa ülkeleri olmak üzere Avrupa ülkelerinde yükseköğrenim gören Türk öğrenci sayılarını arttırmaktadır.” YÖK’ten ihraç itirazı: Hukuki sorun çıkar Yükseköğretim Kurulu, TBMM Adalet Komisyonu’nda görüşülen OHAL sonrası düzenlemeler içeren yasa teklifinde yer alan “YÖK’e üniversitelerden 3 yıl boyunca akademisyenlerin ihracı yetkisi veren” 23. maddeye itiraz etti. İtiraz gerekçesi ise “Atama süreçlerinde bulunmayan öğretim elemanlarının kamu görevinden ihracında YÖK’ün yetkili kılınması hukuki sorun oluşturabilir. Yerel ve uluslararası mahkemelerde ihraçların savunulmasını zorlaştırır” olarak belirtildi. YÖK’ün, bu konuda Adalet Komisyonu Başkanlığı’na sunduğu metinde yer alan görüş ve öneriler şöyle: l Üniversitelerde ilan edilecek akademik kadroların sayıları ve ilan şartları üniversitelerce belirlenmektedir. l Bu kadrolara başvuran adayları değerlendirecek jüri üyeleri de üniversitelerce belirlenmektedir. l Atama sürecinde bütün işlemler üniversitelerimiz tarafından yapılmaktadır. l Bu yüzden, YÖK’ün, ihraçta yetkili kılınması teklifin 23. maddesinin b fıkrasının 10. bendi ile çelişmesinin yanı sıra ihraç kararlarının yerel ve uluslararası mahkemelerde savunulmasını da zorlaştıracaktır. Memur adaylarının girdiği KPSS dün yapıldı KOŞA KOŞA SINAVA Kamu Personel Seçme Sınavı (KPSS) dün yapıldı. Sabah yapılan Lisans Genel Yetenek ve Genel Kültür oturumuna 1 milyon 234 bin 617 aday katıldı. Adaylara, 120 soru için 130 dakika süre verildi. Öğleden sonra gerçekleştirilen Eğitim Bilimleri Sınavı’nda ise 440 bin 324 aday ter döktü. Bazı adaylar, sınava koşarak son anda yetişti, geç kalan öğrenciler ise saat 10.00’dan itibaren binalara alınmadı. Kütahya’da trafik kazası geçiren kazazedelere yardım eden hemşire sınav merkezine geç gelince, görevlilerce sınav salonuna alınmadı. Trafik kazasına yardım ettiğini belirtmesine rağmen hemşirenin içeri alınmaması üzerine dışarıda bekleyen yurttaşlar duruma tepki gösterdi. Tüm ısrarlara rağmen hemşire ve diğer kişi sınav salonuna alınmadı. Samsun’da KPSS’ye girmek isteyen 20’ye yakın aday, sınav kâğıdında Samsun/ Merkez ibaresini görünce, girecekleri okuldan 43 kilometre uzaktaki aynı isimli başka okula gidince sınava giremeyerek sinir krizi geçirdiler. Sı Alçılı kola Sivas’ta, Furkan Uzunoğlu, kolunun alçıda olduğunu ÖSYM’ye bildirmediği için sınava alınmadı. Uzunoğlu, yasak “Alçılı girmek yasakmış. Giriş belgesinde böyle bir şey yazmıyor” dedi. navına giremeyen adaylar, sınava giriş belgesinde ‘sınava gireceği merkez’ yazan yerin karşısında Samsun/ Merkez ibaresi yerine Samsun/19 Mayıs yazılması gerektiğini ifade ederek, sitem ettiler. Bazı öğrenciler sınav kâğıtlarını yırtıp bir yıllık emek lerinin boşa gittiğini söyleyerek tepki gösterdi. Konya’da KPSS’nin başlamasına dakikalar kala, adaylardan bazıları koşarak sınav merkezlerine yetişebildi. Geç kalan adaylardan Rıdvan Demirtaş, “Yanlış okula gitmişim. 2 dakikayla kaçırdık” dedi. l DHA/İHA Eğitimİş’ten Bakan Selçuk’a rapor: Eğitim Şurası acilen toplansın Eğitimİş Sendikası yönetimi, Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’a “Eğitimde yaşanan sorunlar ve çözüm önerileri” başlıklı bir rapor sundu. Raporda yer alan önerilerden bazıları şöyle: l Eğitim sistemimizin ilk üç sıradaki sorunu, eğitime erişememe, bilimdışı eğitim programları ve verilen eğitimin nitelikli olmamasıdır. “Eğitim Hakkı”nı kullanamayan ve hak ihlali yaşayan çocuklarımız için acil olarak yapılması gereken eğitim altyapısının geliştirilmesidir. l Tüm programlar Türkiye Cumhuriyeti’nin temel değerleri ile bilimsel bulgular, evrensel kültür değerleri, çocukların yaş ve çok yönlü gelişim hedefleri göz önünde tutularak geliştirilmeli. l Erken çocukluk dönemi eğitiminin olumlu katkısı göz önüne alınarak okulöncesi eğitim zorunlu hale getirilmeli, okullaşma oranları yükseltilmelidir. l Ortaöğretimde okullaşma oranını yükseltmek amacıyla özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde kız çocuklarının eğitime katılmalarını sağlayacak projeler uygulanmalıdır. l Zorunlu eğitim yaşındaki çocukların örgün eğitim sistemi içine alınması gerekir. l Eğitim materyallerinin ve Eğitimİş yöneticileri raporu Selçuk’a sundu. eğitim ortamlarının ülke genelinde dengeli bir şekilde sağlanması için büyük bir eğitim yatırım seferberliği başlatılarak altyapı sorunu çözülmelidir. l Seçmeli dersler adı altında yapılan zorunlu öznel din anlayışına dayalı eğitimden vazgeçilmelidir. l Sözleşmeli ve ücretli öğretmenlik uygulamalarına derhal son verilmeli. Bunun yerine dezavantajlı bölgelerde çalışmayı teşvik edici uygulamalar geliştirilmelidir. l Eğitim Fakülteleri kendi başına örgütlenmiş bir üniversiteye dönüştürülmelidir. Bu anlamda “Eğitim Üniversitesi” kavramının düşünülmesi gerekmektedir. l Eğitim Şurası, bütün paydaşların katılımıyla acilen toplanmalıdır. Şuranın gündemi “ortaöğretim ve yükseköğretime geçiş” olmalıdır. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle