24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Perşembe 19 Temmuz 2018 EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: EMİNE BİLGET Bu rejimden adaletTUTUKLANAN ESKİ VEKİL ERDEM, CUMHURİYET’İN SORULARINI YANITLADI: Dokunulmazlığının kaldırılmasının hemen ardından tutuklanan eski CHP milletveki li Eren Erdem cezaevinde 20 günü ge ride bıraktı. Erdem, AKP IŞİD iliş kilerini deşifre ettiği için hedef hali ne geldiğini söyleyerek, “Bu konunda belgelerle konuşmam beni hedef yap tı. Çok mücadele ettim. Her kesime seslendim. Nihai olarak büyük linç kampanyaları sonu cunda Silivri’ye konul SEYHAN AVŞAR dum” dedi. Yargısız infaza maruz kaldığını aktaran Erdem, “Bu re jimden adalet beklemiyorum. Adale ti ancak bu uğurda mücadele ederek kazanacağız, biliyorum. Hukuki ola rak dosyam tam bir rezalet” ifadeleri ni kullandı. Erdem tutuklu bulundu ğu cezaevinden gazetemizin soruları nı yanıtladı. n Dokunulmazlığınız kalkar kalk maz gözaltına alınıp tutuklandınız. Hemen böyle bir adım atılmasını bekliyor muydunuz? Hukuki olarak beklemiyordum ama siyaseten bekliyordum. Ben 26. Dö nemde hedef yapıldım. AKP IŞID iliş kilerini deşmem ve bu konuda bel gelerle konuşmam beni hedef yaptı. Çok mücadele ettim. Her kesime ses lendim. Nihai olarak büyük linç kam panyaları sonucunda Silivri’ye konul dum. Ama çıkıp mücadeleye devam edeceğim. n “Silahlı terör örgütü içindeki hi yerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmek” gibi son zamanların en bilindik iddiasıyla suçlanıyorsu nuz. Bu konuda neler söylemek is tersiniz?  Bu bir komedidir. Ama bu iddia sonrası bugün yapmaya çalıştıkları ise hiç komik değil. 2012’de Nurjuva zi kitabını yazdım. Onlar “Hocaefen di” diye salya sümük ağlarken, ben FETÖ’ye terörist diyordum. Baktılar Eren Erdem FETÖ’cü yapılamıyor, bu garabet suçu yarattılar. Buna gülüyo rum çünkü başta da dediğim gibi bu beklemiyorum ‘AKP IŞİD ilişkilerini deşmem ve bu konuda belgelerle konuşmam beni hedef yaptı. Büyük linç kampanyaları sonucunda Silivri’ye konuldum. Ama çıkıp mücadeleye devam edeceğim. ‘Ben yargılanmıyorum. Yargısız ve kanunsuz infaza tabi tutuluyorum. Bu rejimden adalet beklemiyorum. Adaleti ancak bu uğurda mücadele ederek kazanacağız, biliyorum. ‘‘ Erdem’e hapis cezası Eski CHP milletvekili Barış Yarkadaş, eski CHP milletvekili ve halen CHP PM üyesi olan Eren Erdem’in hapis cezası aldığını açıkladı. Yarkadaş’ın Twiter’dan yaptığı açıklamaya göre Silivri Cezaevi’nde tutuklu bulunan eski CHP milletvekili Eren Erdem ‘devlet büyüklerine hakaret’ suçlamasıyla hapis cezası aldı. Yarkadaş paylaşımında, “20 gündür Silivri’de tutulan CHP PM Üyemiz; eski milletvekilimiz ve arkadaşımız Eren Erdem , ‘devlet büyüklerine hakaret’ suçlamasından hapis cezası aldı. Erdem’e verilen ceza para cezasına çevrildi. Avukatları yedi bin TL’lik ceza tutarını yatırdı. Eren Erdem yalnız değildir” ifadelerine yer verdi. l İSTANBUL / Cumhuriyet iddialar çok komik. n Hakkınızda yeni bir soruşturma daha açıldı... ÖSO ile ilgili açıklamamda ÖSO’ya terör örgütü dediğim sözleri, Türkiye Cumhuriyeti’ne hakaret ve aşağılama suçuna sokmuşlar. Anlayamıyorum, zira bu konu benim alanıma girmiyor, bu durum psikologların alanına girmekte. n Meclis’in işlevsizleştirildiği günlerden geçiyoruz. Sürecin yar gılanmanızı nasıl etkileyeceğini düşünüyorsunuz?  Ben zaten yargılanmıyorum. Yargısız ve kanunsuz infaza tabi tutuluyorum. Bu rejimden adalet beklemiyorum. Adaleti ancak bu uğurda mücadele ederek kazanacağız biliyorum. Hukuki olarak dosyam tam bir rezalet. Siyasi nedenlerle buradayım. Beni buraya sokanların niyeti farklı. Ama yılmayacağız, kimseye boyun eğmeyeceğiz. n Tutuklanma kararınız okunduğunda neler hissettiniz? Hazırdım. Yarım kalan bazı işler vardı sadece. Üzülmedim, her faşist rejimde solcular ve demokratlar cezaevi riskini göze alarak mücadele eder. Ben her çıkış ve konuşmamda bu riski göze almıştım zaten. O yüzden karmaşık bir duygu hissetmedim. n Cezaevinde ilk gününüzü anlatabilir misiniz? İlk günümde, tüm gün kitap okudum. Ortama uyum sağlama adına neler yapabileceğimi düşündüm. Teferruatlı bir temizlik yaptım. Masamın yeri vs. yani genel  bir düzenleme yaptım. Şu an bol bol okuyorum, yazıyorum, gazetenizi, basını takip ediyorum. Kendimle ilgili bir haber gördüğüm zaman da seviniyorum... (Gülümsüyor) n Dışarıda aklınızın kaldığı bir şeyler var mı?  Ailem, oğlum, kütüphanem, yarım kalan işlerim ve 24 Haziran sürecinde gözlerinde değişime duydukları hasreti gördüğüm halkım ve yine ODTÜ’lü gençler, Soma aileleri ve son olarak Ali İsmail Korkmaz nezdinde tüm Gezi şehitleri ve aileleri... n Özgür kalırsam şunu yapacağım diye planladığınız bir şeyler var mı? Evet var. Kaldığım yerden mücadeleye devam edeceğim. PEKER’İN BERAATINA TEPKİ ‘Yargı, bağımsız karar alabilme yetisini yitirdi’ Barış imzacısı akademisyenleri kendilerini “Oluk oluk kan akıtacağız. Kanlarınızda duş alacağız” sözleriyle tehdit eden Sedat Peker’in bu sözlerinden dolayı yargılandığı davadan beraat etmesine yazılı açıklamayla tepki gösterdi. Yargının siyasi süreç ve manipülasyonlardan bağımsız karar verebilme yetisini yitirmiş olduğuna bir kez daha tanık olunduğunu ifade eden akademisyenler, adalet duygusunun tesisi için bağımsız bir yargının yeniden inşa edilmesinin zorunluluğuna vurgu yaptılar. Barış imzacısı akademisyenler açıklamada, “Peker, duruşmaların hiçbirine şahsen katılmadı. Avukatları ise özellikle karar duruşmasında, söz konusu söylemin düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini, ‘Oluk oluk kanlarını akıtacağız’ sözlerinin teşbih ve ‘ütopya’ olduğunu, devletin bekası için uyarı niteliğinde olduğunu, Peker’in kamu barışından yana olduğunu iddia etti” denildi. Yargı makamının huzurunda “pervasız bir özgüven ve tehditkâr bir tavır sergilendiğine” dikkat çekilen açıklamada şu ifadelere yer verildi: “Ülkemizde yargının hukuki esas ve usullere uygun, siyasi süreç ve manipülasyonlardan bağımsız karar alabilme yetisini yitirmiş olduğuna bir kez daha tanık olduk. Soruyoruz, tehdit nedeniyle ceza verilmesi için, tehditlerin gerçekleşmesi, akla tasavvura sığmayacak durumların ortaya çıkması mı gerekir? Bu durum toplum vicdanında, adalet sisteminde nasıl yer bulur? Bize yönelttikleri tehditlere, yaratmaya çalıştıkları korku iklimine ve meşrulaştırmaya çalıştıkları hak ihlallerine, her tür baskıya rağmen, Sedat Peker ve temsil ettiği varoluş biçimine karşı hukuken hak arama mücadelemize devam edeceğiz. İç hukuk yolları tükenirse AİHM’de hak arayışımızı sürdüreceğiz. Barış talebimizin arkasında durduk ve duracağız. Adalet duygusunun tesisi için bağımsız bir yargının yeniden inşa edilmesi zorunludur.” l İSTANBUL / Cumhuriyet ‘Davayı durdurun’İstanbul Adalet Sarayı’na gelen CHP Milletvekili Tuncay Özkan, “Türkiye demokrasi ile kucaklaşana kadar mücadeleye devam” dedi. Berberoğlu, Gül ve Dündar’ın yargılandığı davaya devam edildi Gazetemizin Ankara Temsilcisi Erdem Gül, eski Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve CHP milletvekili Enis Berberoğlu’nun MİT TIR’ları davası kapsamında örgüte yardım suçlamasıyla yargılandıkları dava 10 Ekim’e ertelendi. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dün görülen duruşmaya Erdem Gül, avukatları Bülent Utku, Fikret İlkiz katıldı. Duruşmaya Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla katılan Berberoğlu’nu avukatları Yiğit Acar ve Zeynel Öztürk temsil etti. Milletvekili seçilen Berberoğlu’nun avukatları duruşmada müvekkilleri yönünden davanın durmasını talep etti. Mahkeme, Dündar ve Gül’ün avukatlarına esas hakkındaki savunmalarını hazırlaması için süre verilmesine karar verdi. Heyet, Berberoğlu yönünden davanın durması talebini bir sonraki duruş mada değerlendireceğini kararlaştırdı. Bu değerlendirme sonucuna göre Berberoğlu’nun avukatlarının tanık olarak dinlenmesini istediği Mustafa Balbay, Hanefi Avcı, Sabri Uzun, Ertuğrul Özkök ve Vahap Munyar’ın dinlenip dinlenmeyeceğine karar vereceğini kaydeden heyet, duruşmayı 10 Ekim’e erteledi. Bizi yıldıramazsınız Davayı izlemek için İstanbul Adalet Sarayı’na gelen CHP İzmir Milletvekili Tuncay Özkan da duruşma öncesi adliyenin karşısında bulunan alanda yaptığı basın açıklamasında, parti olarak demokrasi mücadelesini en üst düzeyde parlamentoda sürdüreceklerini söyledi. Özkan, “Şunu açıkça söylüyoruz; bizi cezaevi ile tutuklama ile zulüm ile yıldıramazsınız. Türkiye demokrasi ile kucaklaşana kadar, adaleti, özgürlüğü ve barışı yeniden kazanana kadar mü cadelemizi sürdüreceğiz” dedi. ‘Hepimiz paylaşacağız’ Özkan, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun ODTÜ’lü gençlerin tutuklanmasına neden olan pankartı sosyal medya hesabında paylaşmasına ilişkin soru üzerine, “Bütün milletvekili arkadaşlar başta olmak üzere hepimiz o karikatürü paylaşacağız. Ülkede gülmeye, mizaha, karikatüre, sanata izin vermeyen her anlayış, karşısında CHP’nin çelik iradesini bulacak. Bu ülkenin cumhurbaşkanları, başbakanları kendilerini hicveden karikatürleri başbakanlık koridorlarına ve katalog olarak Türkiye’nin her yerine dağıtırlardı. Bugünkü otokrasi, Türkiye’de karikatürün, mizahın Türkiye’nin özgür ve demokratik ülke olmasının önünde duvar öremez” dedi. l İSTANBUL /Cumhuriyet haber 9 Bir demokrasi kendini nasıl savunur? Soru şu: Bir demokrasi, seçimle başa gelip devletin bağımsız kurumlarını takmayan, etki altına almaya çalışan, kuvvetler ayrılığını bir tehdit gibi algılayan liderlere karşı kendini nasıl savunabilir? Başka türlü soralım: Seçilmiş olmak, demokrasinin temel taşı olan yargı bağımsızlığı ve devletin kurumsal işleyişini değiştirmek için yeterli sebep olabilir mi? Demokrasi, seçim sonrası onay alan bir hükümet tarafından otokrasi yoluna sokulursa, vatandaşın bir bölümü de, diyelim yarısı, buna rıza gösterirse, demokrasiyi korumak mı, toplumun yarısının sesini dinlemek mi önemlidir? Yok, sandığınız gibi değil. Ben aslında yukarıdaki soruları, Türkiye değil Donald Trump için soruyorum. ABD Başkanı, hafta başında Helsinki zirvesinde Vladimir Putin’in yanında yaptığı açıklamalarla, Rusya’yla dostluğunu, kendi devletinin kurumları ve devlet bütünlüğünün üzerinde tuttuğunu gösterdi. Trump, Rusya’nın ABD seçimlerine karışmadığını iddia etti. Oysa Rusya’nın Amerikan seçimlerine müdahale ettiği (ya da etmek için çaba gösterdiği) bizzat Amerikan kurumları tarafından kanıtlanmıştı. Bir anlamda kendi polisi ve istihbarat kurumlarıyla ters düştü. Daha da ötesinde, Vladimir Putin’i, Avrupa ya da NATO gibi ABD’nin geleneksel müttefiklerinden daha değerli bulduğunu tüm dünyaya gösterdi. Aynı hafta içinde Putin’e kedicik, onlara kaplan kesildi. Bu Trump’ın son vukuatıydı. Amerikan medyası, Trump’ın bu tavrını “vatan hainliği” ile eşdeğer tuttu. John McCain gibi siyasetçiler, “utanç verici” buldu. Cumhuriyetçi Parti bile “Bu kadar da olmaz” dedi. Trump’ın bu tavrının siyaseten ABD Başkanı’na ağır bir faturası olacağını düşünüyorum. Şimdi diyeceksiniz ki, “Dur kardeşim, bunun demokrasiyle ne alakası var? Rusya’yı tutmak ya da Vladimir Putin’i sevmek, seçilmiş bir başkanın hakkı değil mi? Bunu yaptı diye Trump’ın demokrasiyi yok ettiğini ya da otoriter istikamette gittiğini savunmak, abartı değil mi?” Şöyle anlatayım. Dünyada yeni bir mücadele zemini var ve demokratik dünya, artan bir şekilde kendisini demokrasi karşıtı otoriter ülkeler ligiyle çatışır halde buluyor. Bir taraf çoğulcu demokrasi, serbest ticaret, insan hakları diyor; diğer taraf ise “Asıl olan güçlü lider ve devlettir” diyor. Bir taraf çoğulcu demokrasinin dünyada norm olmasını, Rusya gibi ülkeler ise dünyanın demokrasi üzerinden değil “güçlü devletler” arasındaki alver hukuku üzerinden yeniden şekillenmesini istiyor. Taban tabana zıt iki vizyon bu. Ve Trump bu kavganın yanlış tarafında. Trump, Batı cephesinde değil, Rusya’nın yanında. Tabii ki ABD Başkanı Amerikan devlet yapısını otoriterleştirmiş değil. Orada kurumlar sapasağlam ayakta. ABD’de Kongre ve yargı, başkandan bağımsız hareket ediyor ve onun kararlarına karşı “denge ve denetleme” işlevi görüyor. Ancak Trump, dünya düzeninde karşı tarafın argümanlarını benimsiyor. Her fırsatta ABD’nin İkinci Dünya Savaşı sonrası başını çektiği “liberal demokratik düzen” denilen sisteme karşıtlığını gösteriyor. Avrupa Birliği’nden nefret ediyor, Putin’i seviyor. ABD’nin en yakın dostu Kanada devlet başkanıyla kavga ediyor, tutup bütün Avrupa’nın yaka silktiği Macaristan Başbakanı Victor Orban’la ya da yargıyı zapturapt altına almaya çalışan Polonya ile yakınlaşıyor. Dünyada “demokrasi” kavramının can çekiştiği ve tehdit altında olduğu bir dönemde, tercihini demokrasinin düşmanlarından yana koyuyor. Bu, sürdürülemez bir durum. ABD, ya Trump’tan vazgeçecek ya da İkinci Dünya Savaşı sonrası kendi kuruduğu liberal demokratik düzenden. Ya Putin’in dediği gibi 19’uncu yüzyıl benzeri “büyük devletler arası rekabet” sistemine döneceğiz, ya da Avrupa Birliği, NATO gibi kurumları var eden Batı ittifakı ayakta kalacak. Anlayacağınız, bu işten ya Trump, ya da Batı galip gelecek. Arası yok. Akademisyenler anıldı Eskişehir Osmangazi Üniversitesi (ESOGÜ) Mühendislik Mimarlık Fakültesi, Eğitim Fakültesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi, Turizm Fakültesi, Ziraat Fakültesi ile Sivrihisar Meslek Yüksekokulu ve Eskişehir Meslek Yüksekokulu öğrencilerinin mezuniyet töreni Meşelik Kampusu’ndaki ESOGÜ Stadyumu’nda yapıldı. Eğitim Fakültesi öğrencileri, geçen 5 Nisan’da fakülte binasında araştırma görevlisi Volkan Bayar tarafından öldürülen Dekan Yardımcısı Dr. Mikail Yalçın, Öğretim Üyesi Dr. Serdar Çağlak, Araştırma Görevlisi Yasir Armağan ve Fakülte Sekreteri Fatih Özmutlu’yu unutmadı. Öğrenciler; Yalçın, Çağlak, Armağan ve Özmutlu’nun fotoğraflarının bulunduğu ve önünde ‘Rahmet ve minnetle anıyoruz’ yazan anı köşesine çiçek bıraktı. l DHA C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle