24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KULTUR 14 EDİTÖR: ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN Bakırköy’de bale zamanı Bakırköy Belediyesi’nin katkılarıyla, balerin ve eğitmen Gülnur Bayburt’un organizasyonuyla yapılacak olan “Uluslararası Boğaziçi Bale Festivali” 1721 Temmuz tarihleri arasında Leyla Gencer Opera ve Sanat Merkezi’nde gerçekleşecek. Festival, Türkiye’de bale sanatının gelişmesi ve Türk dansçılarının uluslararası arenada seslerini duyurmalarını amaçlıyor. 3 farklı ülkeden 50 yarışmacının katılacağı Festival kapsamında Bayburt’un öğrencileri de bir gösteri gerçekleştirecek. kultur@cumhuriyet.com.tr Perşembe 19 Temmuz 2018 İKSV’nin düzenlediği 25. İstanbul Caz Festivali, Robert Plant konseriyle sona erdi Efsane kapanış İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından bu yıl 25’incisi düzenlenen İstanbul Caz Festiva li, 26 Haziran’da başlayan uzun soluk lu konser maratonunu 17 Temmuz’da sonlandırdı. Nick Ca ve & The Bad Seeds, Me lody Gardot, Benjamin Clementine gibi isim leri ağırlayan festiva lin kapanışını efsanevi ORHUN ATMIŞ Led Zeppelin grubunun vokalisti Robert Plant, The Sensational Spa ce Shifters adlı grubuyla yaptı. Önce ki gün Harbiye Cemil Topuzlu Açıkha va Sahnesi’nde olanlar, dünya üzerin deki en muazzam seslerden birini can lı olarak dinleme fırsatı yakaladılar. 69 yaşındaki Plant; karizmasıyla, deri pantolonuyla ve kendisiyle özdeşleşen dansıyla gençliğindeki o büyüleyici havadan bir şeyler taşıyordu hâlâ. Ge cenin sonunda alkışlamaktan, şarkı lara eşlik etmekten ve dans etmekten yorulmuş izleyiciler, kendi aralarında konserin yüksek performansına yöne lik hayretlerini dile getiriyordu. Neredeyse vaktinde başladı konser. Sahnede çember oluşturup kafa kafaya vermiş Plant ve grubu bir Led Zeppelin şarkısı olan “The Lemon Song” ile açılışı yaptılar. Bu, enerjisi yüksek seyirci kitlesini tatmin edecek kadar hareketli bir girişti. Ayrıca, bu noktada The Sensational Space Shifters’a parantez açmak gerekiyor. Böylesine mükemmel bir vokale ancak bu kadar güzel eşlik edilebilirdi. Nick Cave’de görülen “The Bad Seeds” katkısı ile Robert Plant’teki “The Sensational Space Shifters” katkısının sanatçılar için ne kadar önemli olduğu böyle zamanlarda daha iyi anlaşılıyor. Zaten Plant de grup üyeleri teker teker solo atarken onları kenara geçip hayranlıkla izliyor gibiydi. Seyircilere de hepsini ayrı ayrı “Saykodelik üstadı” olarak tanıttı. Efsane isim İngiliz mizahını da kattı konsere. Gerek 11 yıl önce geldiği İstanbul’un hâlâ sıcak olduğunu söylemesi, gerekse şarkı aralarında seyirciyle kurduğu iletişim, “biss” için sahneden inerken “Binayı terk ediyoruz” diyerek izleyicileri korkutmaya çalış ması gibi hareketleri kalabalığı güldürmeyi başardı. Led Zeppelin gibi adını rock tarihine altın harflerle yazdırmış grubun vokalinden beklentiler tabii ki yüksekti. Konser, daha çok Led Zeppelin şarkısı söylemesini bekleyenler için bir miktar üzüntü yaratmış olabilir. Ancak yine de Doğu ve Batı ezgileriyle belki de coğrafyamızı en çok kendine çekebilecek müziği yapan sanatçıyı izledi katılımcılar. Ayrıca Robert Plant sesinden Joan Baez ve Bukka White gibi sanatçıların “cover”larını da dinlediler. Konser sonunda da Led Zeppelin’den “Whole Lotta Love” söylenirken herkes ayaktaydı, grup sahneyi terk edene kadar da ayakta alkışlamaya devam ediyorlardı. İnsanların yüzlerindeki mutluluk rahatlıkla okunabiliyordu. Herkes, “Yakında görüşürüz” diyen Plant’in bu sözünün lafta kalmamasını diliyordu. Öte yandan İstanbul Caz Festivali’nin Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) ile yaptığı ortak çalışma sonucunda yaklaşık 200 mülteci konsere katıldı. KONSERDE NELER ÇALDILAR? 1 The Lemon Song (Led Zeppelin) 2 Turn It Up 3 The May Queen 4 Rainbow 5 Going to California (Led Zeppelin) 6 Please Read the Letter (Jimmy Page & Robert Plant cover) 7 Gallows Pole 8 Carry Fire 9 Babe, I’m Gonna Leave You (Joan Baez cover) 10 Little Maggie 11 Fixin’ to Die (Bukka White cover) ENCORE: 12 Satan Your Kingdom Must Come Down / In My Time of Dying 13 Bring It On Home / Whole Lotta Love / Santianna / Whole Lotta Love (Led Zeppelin) Eskişehir’de film şenliği Kültür ve Turizm Bakanlığı, Sinema Genel Müdürlüğü destekleri ile Anadolu Üniversitesi ve İletişim Bilimleri Fakültesi tarafından gerçekleştirilen Eskişehir Uluslararası Film Festivali, bu yıl 20. kez 16 – 24 Kasım tarihleri arasında sinemaseverlerle buluşacak. Anadolu Üniversitesi’nin 60. İletişim Bilimleri Fakültesi’nin de 40. kuruluş yılı sebebiyle bu yıldan itibaren kasım ayında gerçekleşecek olan festival, sinema tarihinin klasik başyapıtlarını, dünyanın önde gelen festivallerinde gösterilmiş ve ödüle değer görülmüş yılın en başarılı filmlerini Eskişehirli sinemaseverlerin ve üniversite öğrencilerinin beğenisine sunacak. Festival, usta sinemacıların içinde bulunduğu söyleşilerin, atölye çalışmalarının ve sinema derslerinin yer aldığı bir program gerçekleştirecek Erener’den ‘Bastırın Kızlar’ 85 yıllık ‘Varlık’... DİLEK ŞEN Yayın yaşamına 1933 Temmuz’unda Yaşar Nabi Nayır’ın öncülüğünde Ankara’da başlayan Varlık dergisi, 85 yıldır aralıksız yayımlanıyor. Temmuz 2018 sayısıyla 85. yaşını dolduran dergi, ilk sayısından bugüne dek Türkçenin önemli yazarlarına ve şairlerine alan açtı. Geçen 85 yıl boyunca, pek çok yazarın ve şairin ilk yapıtları Varlık’ta yayımlandı. Cahit Sıtkı Tarancı’nın, Orhan Veli Kanık’ın, Sait Faik Abasıyanık’ın, Nurullah Ataç’ın, Ziya Osman Saba’nın, Oktay Akbal’ın, Mahmut Makal’ın, Necati Cumalı’nın, Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın, Behçet Necatigil’in, Cahit Külebi’nin, Orhan Kemal’in, Haldun Taner’in, Tahsin Yücel’in ve nicelerinin yolu Varlık’tan geçti. Derginin, Cumhuriyetin ilanından 10 yıl sonra çıkmaya başlaması bir tesadüf değildi. 48 yıl boyunca dergiyi tek başına yöneten Yaşar Nabi Nayır’ın, bu dergiyi çıkarmaktaki amacı “Türk edebiyatının var olduğunu” kanıtlamaktı. Varlık, top Temmuz 2018 sayısıyla 85. yaşını dolduran dergi, ilk sayısından bugüne dek Türkçenin önemli yazarlarına ve şairlerine alan açtı. lumsal ve kültürel konuları da kapağına taşıyarak bir edebiyat dergisinden fazlası olduğunu da yıllar içinde gösterdi. ‘Tozlu bir arşiv değil, yaşayan bir kaynak’ Bu yüzdendir ki, derginin 15 Temmuz 1933’te yayımlanan ilk sayısındaki bildiride şöyle deniyordu: “Memlekette bir tek hakiki san’at mecmuası yok. İnkılâbın, her sahada, yokluktan varlıklar yaratmak işine girişmiş olduğu bir devirde acısı hissedilen bu boşluğu doldurmak, duyulan bir ihtiyaca cevap vermek gayesiyledir ki Varlık çıkıyor. Varlık, Cumhuriyeti en büyüğümüzden emanet alan bir Türk gençliğinin, yaratıcı bir İnkılâp neslinin sanat sahasında da var olduğunu göstermek ve onun için çalışmak istiyor.” Cumhuriyet devriminin köklenmesini “memle ket davası” sayan dergi, daha ilk sayısında “yardımlarını temin ettiği yazarlardan” öz Türkçe yazmalarını istemişti; zira “dilin özleşmesi işinde yararlı bir varlık göstermek” amacındaydı. Varlık, bugüne dek bağımsız bir yayın olarak hayatta kalabildi. Derginin bugünkü editörü Mehmet Erte, derginin bugün halen “basılı olarak” yayımlanabilmesini, okurlarla kurulan bağ ile açıklıyor. “Arkamızda bir holdingin olmadığı düşünülürse, Varlık, ülkemizdeki okurlara güvenebileceğimizi de gösteriyor. Her dönemde yeni kuşaklarla sıkı bir bağ kurmasaydık, onlarla birlikte dönüşüp gelişmeseydik bugünlere gelemezdik. Varlık’tan ve geleneğinden bahsettiğimizde bir müzeden, tozlu bir arşivden değil, yaşayan, durmaksızın devinen bir kaynaktan bahsediyoruz” diyor. Müzik dünyasındaki 25. yılını geride bırakan Sertab Erener’in yeni teklisi “Bastırın Kızlar” yarın yayımlanıyor. Şarkının sözleri Can Bonomo’ya, müziği ise Ersel Serdarlı’ya ait. Dijital Sanatlar prodüksiyonuyla, Sinan Tuncay’ın kreatif direktörlüğünde çekilen video klip ise Beyhan Murphy’nin koreografisinde gerçekleşti. Sertab Erener’e klipte ağırlıklı olarak kadınlardan oluşan kalabalık bir oyuncu kadrosu eşlik ediyor. DÜNYA ŞİİR HAREKETİ’NİN HALKA DÖNÜŞ ÇAĞRISI 20. yüzyılın en büyük şairlerinden Vladimir Mayakovski’nin bugün doğum günü. Ünlü Rus şairin bu yıl 125’inci yaşı kutlanıyor. Dünya Şiir Hareketi, bu yıldönümü nedeniyle “Halka Dönüş” başlığıyla bir bildiri yayımlayarak bugün bütün ülkelerde düzenlenecek şiir dinletilerinde şairleri adaletsizliğe karşı seslerini yükseltmeye çağırdı. İstanbul’da Türkiye Yazarlar Sendikası ve Nâzım Hikmet Kültür Merkezi işbirliğiyle düzenlenecek dinletide TYS Başkanı Mustafa Köz’ün konuşmasının ve programı sunacak Cansu Fırıncı’nın Dünya Şiir Hareketinin bildirisini oku masının ardından, şairler Salih Bolat, Turgay Fişekçi, Ayten Mutlu ve tiyatro sanatçısı Metin Coşkun, Mayakovski şiirleri okuyacaklar. Müzisyen Ekrem Ataer ezgileriyle programa katılacak. NHKM’deki etkinlik saat 20.00’de başlayacak. Bugün ayrıca Ankara’da saat 19.30’da yine Dünya Şiir Hareketi bildirisiyle Mayakovski şiirlerinin okunacağı bir program düzenlenecek. Bu etkinliğe ise Dünya Şiir Hareketi kurucularından Ataol Behramoğlu, Emre Falay, şairyazar Abdullah Nefes ve bir gitar dinletisi sunumuyla Ahmet Kanneci katılacaklar. ENKA’da iki film bir oyun... 30. Yıl ENKA Kültür Sanat Açık hava Buluşmaları yeni haftada bir tiyatro oyunu ile iki sinema filmini ağırlayacak. 24 Temmuz’da saat 21.15’te Bakırköy Belediye Tiyatroları’nın oyunu “Seni Seviyorum Türkiye”, 25 Temmuz’da 21.15’te Serra Yılmaz’ın “Cebimdeki Yabancı” ve 26 Temmuz’da aynı saatte Gülse Birsel’in “Aile Arasında” filmleri seyirciyle buluşacak. Derin devlet derin aile Derin devlet sözünü görüp, faili meçhul cinayetlerden ya da şu sıralar fazlasıyla popüler olan Adnan Hoca’cılarla FETÖ’cüler karşılaştırmaları yapacağımı sanmayın... Hayır. Konumuz, her yeni açıklamayla hop oturup hop kalktığımız, “Türkiye’nin utancı” diye haykırıp, bir süre sonra unuttuğumuz; yeni bir açıklamayla, “çocuk anneler vahşeti” ortaya çıktığında yeniden ayaklandığımız sonra yine unuttuğumuz “ensest”... Türkiye’de son 6 yılda, 18 yaşından küçük 119.046, yaklaşık 120 bin kız çocuğun anne olduğunu açıkladı CHP Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdi birkaç gün önce. 15 yaşından küçük çocuklar tarafından dünyaya getirilen bebek sayısı 2 bin 215. Kaybolan kız çocukları, taciz saldırısına uğrayan çocuklar, yılda 400500 çocuk hamilenin getirildiği hastaneler; bunları kayıtlara geçirmeyen görevliler; soruşturmayı engelleyen başhekimler; ihbar edeni sürgüne yollamalar... Medyaya düştüğü an kıyameti koparıyor sonra unutuveriyoruz. 14 yaşındaki kız çocuk doğumda “Hem dayım, hem abim tecavüz etti” diyor; yine veryansın ediyoruz sonra yine unutuyoruz... Ve hiçbir şey değişmiyor. Bizler unutsak da bunlar var. Ve bunlar toplumun güncel yaşamının bir parçası... Peki değişmeyeni nasıl değiştireceğiz!? Ailenin karanlık yüzü Önümde müthiş bir kitap var: “Ailenin Karanlık Yüzü: Ensest.” (Metis Yayınları) Yeni çıktı üç bilim insanı, akademisyen Alanur Çavlin, Filiz Kardam, Hanife Aliefendioğlu tarafından 18 uzmanın araştırma, uygulama ve gözleme dayanan birikimleriyle hazırlandı. Türkiye’deki durumu ayrıntılarıyla ortaya koyuyor. Durumu saptıyor; ayrıntılarıyla koşulları örnekleri irdeliyor ve asıl önemlisi önerilerde bulunuyor, yol gösteriyor, yapılması gerekenin altını çiziyor... Birkaç satırbaşıyla bu kitabın vurguladığı noktaları özetliyorum: Ensest toplumsal bir sorundur. Ağır ceza gerektiren insan hakkı suçudur. Her çocuğun kendini güvende hissedeceği onu anonim kötülüklerden koruyacağına inanılan aile ortamında gerçekleşir. Ailenin mahremiyetini arkasına alarak gizlenir ve sürdürülür. Elbet bu ataerkil iktidarların kanatları altında sağlanır... Çocuğun kendisini olayın suçlusu olarak görmesi olayın ortaya çıkmasını önler. (Anımsayın: “Ben imamım benim sözüme mi yoksa sana mı inanırlar” laflarını duyduk tecavüzcü imamlardan...) Devleti ailenin babası; aileyi toplumun mikrokozmosu olarak gören cinsiyetci tutum, hukuktan, ders kitaplarından medayaya, televizyon dizilerine her alana egemendir... Annenin rolü Kitabın birkaç önemli yanı var: Mağdur olan çocuğun tarafını tutarak yazılmış olması... Ayrıntılı bilgiye ve derinlemesine incelemeye yer vermesi... Ailedeki rolleri sorgulaması... Çözüm önerileri getirirken de olayın çok yönlülüğüne dikkati çekmesi. Zihniyet değişikliği kaçınılmaz: Kadını da çocuğu da bir birey olarak ele almadığımız, kabul etmediğimiz sürece bu rezilliği geriletmek çok zor. Ancak ve ancak kadını ve çocuğu birey olarak kabul ederek ve ettirerek çözüm yolları arayabiliriz. Kadını siz sadece aile içindeki rolüne hapsederseniz; ensest olayı karşısında onu da “suç ortağı” olarak kabul edersiniz... Oysa yanlış! Bu kitapta kadınların konumunun, erkeklerle eşitsizliğinin, onun çocuğunu koruyamamasına yol açması; yaşanan travmadan nasıl etkilendiği de ortaya konuyor. Toükummraelhı ber öğretmenler Kitabı hazırlayanlardan Filiz Kardam, “Türkiye, altına imza attığı çocuk haklarına ilişkin uluslararası sözleşmeleri yerine getirmeli. Bu sözleşmelere uygun program yapılanmasını gerçekleştirmeli. Ancak o zaman bu sorunu ciddiye aldığını ortaya koyar” diyor... Görüyorsunuz çok şey değil, öncelikle verdiğimiz sözü yerine getirmeyi istiyoruz! Kitabın tüm yazarları vurguluyor: Aile bireyleri, akrabalar, öğretmenler, sağlık personeli, avukatlar, hâkimler, güvenlik güçleri, medya çalışanları, sivil toplum kuruluşları ama en çok en çok kamu otoritesinin yükümlülükleri var ensest olayından. Benim diyeceğim ise şu: Bu yol gösterici kitabı eğitim sistemi içindeki herkes okumalı. Tüm rehber öğretmenler, Eğitim Bakanı... Mümkünse tüm bakanlar... Zor ama yine de söyleyeyim: Meclis’teki herkes... Yeni rejimde Meclis görevlerinin çoğu Cumhurbaşkanı’na devredildiğine göre, devletin başı da okumalı. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle