28 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KULTUR Sıla’dan Açıkhava’da 5 konser Popüler müziğin sevilen ismi Sıla bu akşamdan itibaren Harbiye Açıkhava Sahnesi’nde bir dizi konsere imza atacak. “ON’dan Kalan Şarkılar” başlıklı konser serisinde Sıla “Son on yılda ne olduysa hepsini konuşacağız o akşamlar...” diyor. 13 Temmuz Cuma, 14 Temmuz Cumartesi, 21 Temmuz Cumartesi ve 26 Temmuz Perşembe günleri de müzikseverlerle buluşacak olan Sıla’nın konser biletleri Biletix’te. 14 EDİTÖR: emrah kolukısa TASARIM: bahadır aktaş Huzursuz bekleyiş Seyirciye zorlu ama ilginç bir seyir deneyimi sunan, Arjantin filmi ‘Zama’ 2. haftasında 18. yüzyılda İspanya sömürgesi olan Paraguay’ın ücra bir köşesinde, adli görev yapan, kolonyal yönetimin temsilcisi Don Diego de Zama’nın (zengin yüz ifadesi ve tedirgin bakışlarıyla akılda kalan Meksikalı aktör Daniel Gimenez Cacho çok çok iyi) uzun uzun ufka bakışı, kıyıdaki çocukları izlemesi ve güle oynaya çamur banyosu yapan, cıscıbıl yerli kadınları röntgenlemesiyle başlıyor, son 18 yılda tamamen kendine özgü üslubuyla çektiği, kadınları odağına alan 3 ilginç filmiyle özel hayranlar edinmiş, 1966 doğumlu Arjantinli yönetmen Lucrecia Martel’in 2017 Venedik Festivali’nde yarışma dışı gösterilmiş, dördüncü (ve şimdilik son) filmi “Zama”. Yaşama, ortaya saçılan aile sırlarına, günlük rutinin saçmalıklarına, çürümüşlüklere kamera tutan, 2001 yapımı ilk filmi “La CienagaBataklık”ını ve yolda giderken arabasıyla neye çarptığını bilmeyen bir kadının hikâyesini, mecazi dokundurmalarla süslü, sınıfsal sorunlara da değinen, cevval bir üslupla aktaran “La Mujer sin CabezaBaşsız Kadın”ını (2008) vaktiyle seyrettiğimiz İstanbul Festivali sayesinde tanıyıp keşfettiğimiz, üçüncü filmi “La Nina SanteKüçük Azize”siniyse (2004) görmediğim yönetmen Martel’in, yazar Antonio Di Benedetto’nun 1956’da yayımlanmış ve zamanla Arjantin edebiyatının modern bir klasiğine dönüşmüş aynı addaki romanından beyazperdeye aktardığı “Zama”, başından beri ana akım hikâye anlatıcılığına uzak durmuş Lucrecia Martel’in hem ilk edebiyat uyarlaması, hem başrolü bir erkek karakterin aldığı ilk dönem filmi, hem de dijital çektiği ilk film. Filmin hikâyesi Filmin kahramanı olan, Latin Amerika’da doğmuş büyümüş, hiç görmediği Avrupa’yı, İspanya’yı sadece amirlerinden dinlemiş Zama, başka bir kentteki karısı Marta’yla çocuğuna kavuşmak, evine dönmek için beklediği terfi ve tayin bir türlü çıkmayınca üst makamlara mektup yazdırmak için ısrarla başvurduğu, Kral Naip (vali) gibi yetkililerin sürekli kafasını ütüleyen, adil, ilkeli, erdemli ama hep tedirgin ve çaresiz bir sömürge subayı. 1790, 1794, 1799 yıllarında geçen üç bölümden bütünlenen film, öncesinde Naip’in oradan ayrılıp gideceği sözünü verdiği kahramanımızın huzursuzluğunu, uzun bekleyişini, yıllar boyu sürüklendi ği bunalım süreçlerini anlatıyor, bölümler arasındaki geçişleri muğlak bırakılmış, peşpeşe eklemlenmiş, birbirinden kopuk episodlar halinde. Ortalıkta ceylan gözlü beyaz lamaların, atların, köpeklerin, keçilerin, tavukların dolandığı, İspanyolların köle gibi çalıştırdığı yerli kadınların püfür püfür tütün içtiği, evleri basıp kadınlara tecavüz eden, kervanları soyan, efsaneleşmiş namlı eşkıya Vicuna Porto’nun ölü mü, diri mi olduğuna dair söylentilerin ortalığa yayıldığı, birtakım bordel gibi ama izbe mekânlarda geçen filmde, yıllanmış içkiler içerek şehvet peşinde ayak sürüyen, yeni tanıştığı İspanyol bayan Luciana’ya asılan, Emila’dan da bir piç peydahlamış, zaten aslında bütün kadınları arzulayan, koyu bir yalnızlığa ve tatminsizliğe tutsak olmuş, peruğunun altında şıp şıp habire terleyen Zama, kitap yazmış yardımcısına, “Buraların asıl sahiplerini topraklarından sürdük, nerdeyse hepsini öldürdük yok ettik ancak şimdi de çalıştıracak adam kalmadı” der. Tayini için sürekli rahatsız ettiği ve yalvar yakar olduğu Naip ise “Kitap yazmayın çocuk yapın!” der. Karısına, ailesine ka vuşacağı bir terfi beklentisi yıllarca hep fos çıkan, sıcağın, sineklerin, salgınların tehdidindeki “bir o yana bir bu yana” debelenerek yaşayan kahramanımızın girdiği bunalım süreçlerini günümüz dünyasının gerçekleriyle paralellik kurarak anlatan film, Zama’nın hayalet haydut Vicuna’yı yakalama harekâtına giriştiği, kâbustan farksız, şaşırtıcı ve irkiltici bir final bölümüyle sonlanıyor. Görüntünün kesinliğini taşımasa da, afallatıcı seslerle kuş cıvıltısından yağmur şıkırtısına dek bazı işitsel etkilerden oluşan ses tasarımını da (ses bandını) hep çok önemseyegelmiş Martel’in çerçevelemeleri de alışılmışa sırt çevirmiş ‘kadrajlar’dır malum. Gözlemci, tekrarlara dayanan, döngüsel, gevşek anlatımıysa seyircinin algı ve duygularıyla oynar baştan sona. İçine atıldığı kayıktaki bilekleri kesilmiş, her şeyden vazgeçmiş ve kaybetmiş Zama’yı nehirde bir meçhule doğru götüren, umutların tükendiği bir finalle noktalanan, bir sömürgecinin umarsız bekleyişi de denebilecek bu filminde yönetmen Martel kolonyalizm üstüne diyeceklerini dolaylı yollardan dile getirse de, alttan alta antikolonyalist bir söylem tutturmuş yine de. Değil haftanın ayın (hatta mevsimin) filmi “Zama”. Ayvalık klasik müziğe doyacak Türkiye’de klasik müziğin gelişimi için çalışan Ayvalık Uluslararası Müzik Akademisi’nin (AIMA) düzenlediği Ayvalık AIMA Müzik Festivali, 2730 Temmuz tarihlerinde gerçekleştirilecek. Festival, Alexander Rudin yönetimindeki AIMA Festival Orkestrası’nın 27 Temmuz Cuma günü Taksiyarhis Anıt Müzesi’nde vereceği konserle başlayacak. Festivalin ikinci gününde soprano Canan Özgür, alto Cansın Hazan Bayrak, bariton Fehmi Cesur Özdemir ve bas Ali Göktürk’ün solist olarak yer aldığı A Capella Boğaziçi, Taksiyarhis Anıt Müzesi’nde sahne alacak. Festival, 29 Temmuz’da Bozok Quartet’in vereceği konserle devam edecek. 1. kemanda Tayfun Bozok, 2. kemanda Derya Bozok, viyolada Evren Bilgenoğlu ve viyolonselde Erkan Özbek’in yer aldığı Bozok Quartet’in konserine de Taksiyarhis Anıt Müzesi ev sahipliği yapacak. Festivalin kapanış konserinde Alexander Rudin yönetimindeki AIMA Festival Orkestrası Taksiyarhis Anıt Müzesi’nde bir kez daha müzikseverlerle buluşacak. Ayrıntılı bilgi: www.ayvalikmusic.com. Prof. Filiz Ali tarafından 1998 yılında kurulan AIMA, genç müzisyenlerin müzik eğitimini teşvik etmeyi amaçlıyor. Robocop dönüyor İlki 1987 tarihli olan “Robocop” franchise’ının yeni filmini Neill Blomkamp’in yöneteceği açıklandı. Adının “Robocop Returns” (Robocop Dönüyor) olacağı söylenen ve seriyi yeniden başlatacak olan reboot, sinemadaki dördüncü Robocop filmi olacak. İlk filmi “District 9” ile sağlam bir çıkış yapan ve ardın dan “Elysium” ve “Chappie” gibi filmlere imza atan Blomkamp, çocukluğunda izlediği Paul Verhoeven imzalı ilk filmin üzerinde büyük etki bıraktığını saklamıyor. Filmdeki kimlik ve kimlik arayışı meselelerinin önemine değinen Blomkamp yeni Robocop filmini çekeceği için çok heyecanlı olduğunu söylüyor. Fransız sineması Zorlu PSM Amfi’de Zorlu PSM Amfi, 16 Temmuz10 Eylül tarihleri arasında pazartesi akşamları saat 20.00’de Fransız film gösterimlerine ev sahipliği yapacak. Fransız Kültür işbirliğiyle dev ekranda gerçekleşecek gösterimler, ücretsiz ve herkese açık olacak. Açılışı, Albert Dupontel’in yönettiği “9 Ay Hapis” yapacak. “Barbara” 23 Temmuz’da, sinemaseverlerle buluşacak. Claire Simon’un “Kuzey Garı” adlı filmi 30 Temmuz’da gösterilecek. Paul Grimault’un yönetmenliğini üstlendiği restore edilmiş kopyasıyla “Kral ve Kuş” 6 Ağustos’ta izlenebi lecek. “Cesar ve Rosalie” 13 Ağustos’ta sinemaseverlerle buluşacak. Filmin yönetmenliğini Claude Sautet üstleniyor. Jung Sikjun, Laurent Boileau’nun yönettiği “Ten Rengi: Buğday” 3 Eylül’de 20.00’de gösterilecek. Olivier Assayas’ın yönettiği “Preljocaj” ise 10 Eylül’de izlenebilecek. ‘Cesar ve Rosalie’ kultur@cumhuriyet.com.tr Cuma 13 Temmuz 2018 İstanbul’da Shakira rüzgârı İki saat boyunca hem kendi coştu hem de hayranlarını coşturdu Lübnan asıllı Kolombiyalı şarkıcı Shakira, İstanbul’da hayranlarıyla bir araya geldi. “El Dorado Dünya Turnesi” kapsamında İstanbul’a gelen Shakira’nın Vodafone Park’ta verdiği konsere, müzikseverler yoğun ilgi gösterdi. Hayranlarını, “Merhaba Türkiye” sözleriyle Türkçe selamlayan şarkıcı, “Sizi burada görmek çok güzel İstanbul. Çok teşekkür ederim, beni burada ağırladığınız için. Çok uzun zaman olmuştu. İstanbul’a yeniden geldiğim ve sizleri burada yeni den gördüğüm için çok mutluyum. Bütün bunlar sizin dostluğunuz sayenizde oldu. Eğer bu akşam buradaysam bu sizin sayenizdedir” dedi. Dans şovları ve sahnedeki performansıyla dikkati çeken Shakira, 2 saat boyunca “La La La”, “Waka Waka” ve “Whenever, Wherever” adlı şarkıları da dahil pek çok şarkısını seslendirdi. Konser sonunda, büyülü bir akşam geçirdiği belirten şarkıcı, “Sizi yeniden görmek istiyorum Türkiye” sözleriyle hayranlarına veda etti. l Kültür Servisi Helfgott ile 360 derece Dünyanın en önemli piyanistlerinden olan, hayatı Oscar ödüllü ‘Shine’ filmi ile beyazperdeye aktarılan David Helfgott, sıra dışı bir konser deneyimi için Piu Entertainment organizasyonuyla 9 Kasım’da İstanbul’da olacak. Volkswagen Arena’da gerçekleşecek 360 derecelik sahne deneyimiyle, izleyiciler David Helfgott’un performansını her açıdan görme şansı elde edecek. Konserde David Helfgott, dünyada sayılı piyanistin çaldığı, olağanüstü bir konsantrasyon ve beceri gerektiren, Rachmaninov’un 3. Piyano Konçertosu’nu icra edecek. Çift piyano ile gerçekleşecek bu özel konserde David Helfgott’a, genç yaşına rağmen büyük başarılar elde etmiş, Limelight’ın “30 Yaştan Küçük 30 Muhteşem Müzisyen” listesinde yer alan Vietnam asıllı Avustralyalı piyanist Hoang Pham eşlik edecek. Konserin biletleri Biletix’ten satın alınabilir. Locarno’da 3 Türk Avrupa’nın en pres tijli film festivellerinden Locarno’da bu yıl 3 Türk sinemacı yarışacak. Geçen yıl “Meteorlar” adlı filmiyle festivalden 2 ödülle dönen Gürcan Keltek bu kez “Gulyabani” ile Locarno’ya katılıyor. Dünya prömiyerini Locarno’da yapacak olan film festivalin Signs of Life başlıklı bölümünde yarışacak. Bu bölüm daha çok sinemada farklı anlatım biçimleri deneyen, yenilikçi filmlerin yer aldığı bir bölüm. Festivalin ana yarışmasında ise Fransa’da yaşayan Çağla Zenzirci ile Guillaume Giovanetti ikilisinin “Sibel” adlı filmi yer alıyor. Bir bölümü Türkiye’de çekilen film Türkiye, Fransa, Almanya, Lüksemburg ortak yapımı. festivalin bir diğer yan bölümü olan Günümüzün Sinemacıları’nda ise Tarık Aktaş’ın “Nebula” adlı filmi yarışacak. Jüri başkanı Jia Zhangke Altın Leopar için yarışacak filmleri değerlendirecek 5 kişilik jürinin başkanlığını Çin sinemasının günümüzdeki en önemli isimlerinden yönetmen Jia Zhangke üstleniyor. Jüride ayrıca Fransız yazar “Gulyabani” Emmanuel Carrere, ABD’li yönetmen Sean Baker, İtalyan sinemacı Tizza Covi ve İtalyan oyuncu Isabella Ragonese de var. 15 filmin yarışacağı Uluslararası Yarışmada yer alan Mariano Llinas imzalı Arjantin filmi “La Flor”, 815 dakikalık süresiyle şimdiden sinemaseverlerinde merak uyandırdı bile. Onur Ödülü Dumont’un Festivalin bu yılki Onur Ödü lü (Pardo d’onore Ma nor) Fran sız sine macı Bruno Dumont’a verili Bruno Dumont yor. “L’Humanité” (1991) ve “Flandres” (2006) adlı filmleriyle 2 kez Cannes’da Büyük Ödül kazanan Dumont’un son mini dizisi “Coincoin et les z’inhumains” dünya prö miyerini Locarno’da yapa cak. 71. Locarno Film Fes tivali 18 Ağustos tarihle rinde düzenlenecek. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle