18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Çarşamba 9 Mayıs 2018 EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: BAHADIR AKTAŞ Savcının delili kitap haber 9 Kocaeli Üniversitesi’ndeki görevinden KHK’yle ihraç edilen HDK Eş Sözcüsü Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu ile HDP Eş Ge nel Başkanı Serpil Kemalbay, Devrim ci Parti Genel Başka nı Musa Piroğlu’nun da aralarında bulunduğu 11 siyasetçi hakkında, “halkı kin ve düşmanlı ğa alanen tahrik etme” SİBEL BAHÇETEPE ve “terör örgütü propagandası yapmak” iddia sıyla, 8 yıla kadar hapis cezası istemiyle iddianame hazırlandı. Ankara Cumhuriyet Baş savcılığı’nca hazırlanan iddianamede, TSK’nin 20 Ocak 2018’de Suriye’nin Afrin bölgesinde bulunan terör ör gütlerini etkisiz hale getirmek ama cıyla ‘Zeytin Dalı Harekâtı ile sınır ötesi operasyon başlattığı’ , 4 Şubat 2018’de ise “Afrin halkının yanında yız” başlığı ile HDP Eş Genel Başkanı Serpil Kemalbay, HDP bileşeni parti ve kurum sözcülerinin, HDK ve DTK temsilcilerinin ‘Afrin işgal girişimine’ ilişkin bir basın açıklaması yaptıkları belirtildi. Okunan metnin içeriğinde, “Afrin Suriye sınırı içinde Rojava’nın bir parçasıdır”, “Nereden atıldığı bel li olmayan roketler”, “Afrini işgal gi rişimine son verilsin” gibi ifadele re yer verildiği kaydedilerek, bu ifa delerin de Türkiye Cumhuriyeti’ni alenen suçlayıcı nitelikte olduğu ve ‘Zeytin Dalı operasyonunu itibarsız laştırma’ amacı taşıdığı öne sürül dü. Açıklamayla terör örgütü PKK/ KCK’ye destek verildiğinin, halkın kin ve düşmanlığa tahrik edildiğinin tespitinin ardından soruşturma baş latıldığı iddia edildi. Gülmen ve Özakça fotoğrafları da delil HDP bileşenlerine yönelik düzenlenen operasyonda 17 Şubat’ta tu Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu’nun da aralarında bulunduğu 11 kişi hakkında Afrin operasyonuyla ilgili açıklamaları nedeniyle 8 yıl hapis istemiyle dava açıldı. Savcılık, Hamzaoğlu’nun evinde bulunan kitapları suç delili yaptı Onur Hamzaoğlu ‘Savaşı desteklemem beklenemez’ Hamzaoğlu ifadesinde, imzacıları arasında bulunduğu metnin savaş karşıtı niteliğindeki bir belge olduğunu belirterek, savaşın insan eliyle oluşturulan önlenebilir bir halk sağlığı sorunu olduğunu belirtmek istediklerini, 20012016 yılları arasında, savaş ve sağlık dersini Kocaeli Tıp Fakültesi’nde ihraç edilene dek verdiğini, savaş yanlısı olmasının beklenemeyeceğini söyledi. Suç delili olarak gösterilen kitapları hakkında herhangi bir el koyma ya da toplatma, satışı yasaklatma kararları olduğunu bilmediğini ifade eden Hamzaoğlu, ‘görüştüğü’ iddia edilen Fatma Gök’ün de Boğaziçi Üniversitesi’nden emekli öğretim üyesi ve HDK’nin eğitim mec lis başkanı olduğunu, söz konusu tarihte seçim gözlemcisi ve yasal olarak Demokratik Kuzey Suriye Federasyonu’na gittiğini kaydetti. İddianamenin son bölümünde ise tüm şüphelilerin ortak hazırladıkları metinde, terör örgütü PKK/YPG’nin amacı doğrultusunda ve çağrısı üzerine TSK’nin Afrin’de işgal yaptığının belirtildiği öne sürüldü. Afrin’de konuşlanmış, ülke için tehdit oluşturan PKK/ PYD/YPG’nin sivil halkın varlığı olarak nitelendirildiği, örgütün propagandasının yapıldığı savunularak, “Ayrıca Afrin’de işgal yapıldığını belirterek halkımız arasında kin ve düşmanlığa tahrik içerir açıklamalarda bulundukları tüm dosya kapsamından anlaşılmıştır” denildi. tuklanan Hamzaoğlu’nun da HDK eş sözcüsü olarak metnin katılımcıları arasında olduğu ifade edildi. Hamzaoğlu’nun evinde yapılan aramalarda ele geçirilen Tuğçe Tatari’nin “Anneanne Ben Aslında Diyarbakır’da Değilim”, Murat Karayılan’ın “Bir Savaşın Anatomisi”, “Demokratik Toplum Kongresi Kürt Sorununun Çözümü İçin Demokratik Özerklik” adlı kitaplar da iddianamede suç delili olarak gösterildi. Hamzaoğlu’nun evinde yapılan aramalarda Mustafa Sönmez’in “Kürt Sorunu ve Demokratik Özerklik” isimli kitabın da yer aldığı kaydedilerek, “Kitabın, ‘sözde demokratik özerklik’le ilgili yazılara, bu konuda Gülten Kışanak ile yapılan söyleşiye yer verildiği, yazarın bu ko nuyu Kadri Gürsel’le tartıştığının görüldüğü, kitapta İspanya’nın özerk bölge deneyimi, göç, ekonomik yapı, GAP, işsizlik, yoksulluk ve barışın tesisi ile ilgili Cumhuriyet gazetesinde yayımlanmış makalelere yer verilen yayın olduğu anlaşılmıştır” ifadeleri dikkat çekti. Hamzaoğlu’nun sosyal medya hesabından herhangi bir paylaşım yapmadığının tespit edildiği belirtilen iddianamede, Hamzaoğlu’nun hardisk imajında yer alan Halkların Demokratik Konseyi isimli yapıya ait pankart, poster ve tasarım dosyaları, tutuklu Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın cezaevinden yazdığı değerlendirilen mektuplar, ‘Onur Hamzaoğlu Roboski katliamı” isimli word dosyası, Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın fotoğrafları da delil olarak gösterildi. İddianamede Sosyalist Yeniden Kurtuluş Partisi (SYKP) Eş Genel Başkanı Ahmet Kaya, Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) Genel Başkanvekili ve Sosyalist Kadın Meclisi (SKM) Sözcüsü Fadime Çelebi, Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Eş Sözcüleri Gülistan Kılıç Koçyiğit, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkan Yardımcısı Hacer Özdemir, Sosyalist Dayanışma Platformu (SODAP) Eş Sözcüsü Kezban Konukçu Kok, Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi Eşbaşkanları Naci Sönmez ve Özlem Eylem Tuncaeli, Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi (SYKP) Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları da şüpheli olarak yer aldı. ULUSLARARASI BİRLİKTEN ‘AyrımTÜRKİYE’YE YANIT yapma’ ÜNİVERSİTELERİ BÖLME GİRİŞİMİNE TEPKİLER SÜRÜYOR ZEHRA ÖZDİLEK KHK ile ihraç edilen Yrd. Doç. Dr. Savaş Karabulut’un da aralarında yer aldığı 4 akademisyenin “Türkiye Ulusal Jeodezi ve Jeofizik Birliği (TUJJB) Bilim Kongresi”ne Savaş Karabulut sunduğu bildirinin reddedilmesi, kongrenin bağlı olduğu merkez tarafından ayrımcılık olarak nitelendirildi. Uluslararası Jeodezi ve Jeofizik Birliği (IUGG), Türkiye’deki yerel organizasyon komitesine mektup yazarak, “Karabulut, makalesinin bilimsel değerine değil, politik görüşlerine dayanılarak reddedildiğine inanıyor. Birliğimiz ayrımcılığa karşıdır” dedi. Almanya’daki Uluslararası Jeodezi ve Jeofizik Birliği, Karabulut’tan bir mektup aldıklarını belirterek, konunun tekrar düşünülmesini istedi. Mektupta, “Dr. Karabulut reddedilmesinin nedeninin sizin, yerel organizasyon komitesinin başkanı tarafından kendisine gönderilen mektupta belirtilmediğini söylüyor. Bu mektup vesilesi ile konu hakkında etraflıca düşünmenizi talep ediyorum. Lütfen Dr. Karabulut’a çalışmasının reddedilmesinin nedenini belirtin. Uluslararası Jeodezi ve Jeofizik Birliği, bilim ve bilimin sağladığı yararlara adil ulaşım hakkını teşvik ediyor. Etnik köken, din, vatandaşlık, dil, siyasi ya da diğer fikirler, cinsiyet, cinsel yönelim, engellilik ya da yaş bazlı ayrımcılığa karşı çıkıyor” ifadeleri yer aldı. İncelenmesini istedik Bir mektup da Karabulut’a gönderen Birlik, “Sevgili Dr. Karabulut, yerel organizasyon komitesinden cevap almadım. Dr. Orhan Polat’tan bana yanıt vermesini değil sizin konunuzu dikkatlice incelemesini istedim. Uluslararası Jeodezi ve Jeofizik Birliği yerel organizasyon komitesine ve kararlarına müdahale edemez, sadece bütün dosyaların adil olarak ele alınmasını isteyebilir. Bazen kararlar gizlidir, tartışılamaz. Size daha fazla yardımcı olamayacağım için üzgünüm” dedi. Seçilmiş burada, atanmış nerede? Üniversitelerin bölünmesini öngören yasa tasarısına tepkiler sürüyor. İstanbul Üniversitesi Bileşenleri, Beyazıt kampusunun ana kapısı önünde dün de buluştu. Eyleme, Eğitim Sen 6 No’lu Üniversiteler Şube Başkanı Görkem Doğan ve Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Raşit Tükel de destek verdi. Tükel, “Bu tasarının yıllardır tartışıldığını öğrendik. Hiçbir akademisyenin, öğrencinin bu konudan haberi yok, bunu da öğrenmiş olduk. Büyüklük ve fazla öğrenci bölünmeye sebep değildir. Bu sebeple bugün önemli bir gün. Meclis’e se simizi duyurmak için çabalarımız devam edecek” dedi. İstanbul Tıp Fakültesi Fizyoloji Anabilim Dalı’nda Öğretim üyesi olan Prof. Tamer Demiralp, ‘Akademisyen yetiştirmekte disiplin’ konulu açık hava dersi verdi. Öğrencileri direnişleri sebebiyle kutlayan Demiralp, “İstanbul Üniversitesi birçok fakülte kurmuşken, çok daha uzun ömürlü bir ağaç yetiştirecekken koca çınarın ortadan kesilmesi kabul edilemez” dedi. İletişim Fakültesi İletişim Sosyolojisi Anabilim Dalı öğretim üyesi Doç. Dr. Esra Arcan da eylemde ‘Akademik özgürlük’ der si verdi. Arcan, “Bizim seçilmiş rektörümüz buradayken atanmış rektörümüz burada bile değil. Umuyoruz ki atanmış rektörümüz üniversitemizi bölen rektör olarak anılmaz” diye konuştu. İstanbul Tıp Fakültesi Fizyoloji Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Zeynep Olcay Solakoğlu ise tasarının geri çekilmesini talep ettiklerini belirterek “Köklü üniversitelerimizi bölen bu yasa tasarısı, muhatabı kurumların bilgisi ve rızası dışında hazırlanmıştır. Bu yasa tasarısının bilimsel, nesnel, tutarlı bir gerekçesi yoktur ve kamu yararına değildir” dedi. l İSTANBUL / Cumhuriyet LİSTEYE İKTİSAT VE İŞLETME FAKÜLTELERİ DE EKLENDİ Bölünmede geri adım yok Hükümeti erken seçim öncesi 13 üniversiteyi bölme tasarısına yükselen tepkilere karşın geri adım atmadı. TBMM Genel Kurulu’nda dün kaldığı yerden devam eden görüşmelerde İstanbul Üniversitesi’nin ismi 4. kez değiştirilerek “İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa” olarak kabul edildi. Hükümetin 20 yeni üniversite açmak adına 13 köklü üniversitenin bölünmesini içeren tasarısının görüşmesi dün TBMM Genel Kurulu’nda devam etti. Bölünecek üniversitelerin ayağa kalkmasına karşın hükümet tasarıdan geri adım atmadı. İstanbul Üniversitesi’nden Cerrahpaşa Tıp Fakültesi ile birlikte birçok fakültenin ayrılarak yeni bir üniversite kurulmasına karşı tepkilerin yarattığı rahatsızlık tasarıda sadece isim düzenlemesine neden oldu. 17 maddelik tasarısının ilk 7 maddesinin TBMM Genel Kurulu’nda AKP ve MHP’li milletvekillerinin oyları ile kabul edilmesine karşın hükümet bölünmelerin yer aldığı 7. maddeyi yeniden tartışmaya açmaya karar verdi. 20 yeni üniversite kurulmasını öngören tasarının İstanbul Üniversitesi’ni içeren bölümü ‘tekriri müzakere’ yapılarak tekrar görüşülmesi gündeme alındı. Bu kapsamda sürdürülen tartışmalarda YÖK’ün İstanbul Üniversitesi Çapa ve Cerrahpaşa tıp fakültelerinin dekanları ile yapılan toplantıların ardından bir ara formül arayışına girildiği öğrenildi. Bölmede ısrar Bu kapsamda geç saatlere kadar devam eden görüşmelerde ilk olarak “İbni Sina Üniversitesi”, ardından “İstanbul Üniversitesi (Cerrahpaşa) denilerek değiştirilen ve son olarak TBMM Genel Kurulu’nda İstanbul Cerrahpaşa Üniversitesi olarak kabul edilen yeni üniversitenin ismi son olarak “İs tanbul Üniversitesi Cerrahpaşa” olarak değiştirildi. Ayrıca İstanbul Üniversitesi’nden ayrılan yeni üniversiteye İktisat Fakültesi ve İşletme Fakültesi de eklendi. Düzenlemeler yolda Tepkileri azaltmak, İstanbul Üniversitesi’nin uluslararası markasından uzaklaşmamak adına yapılan YÖK öncülüğündeki toplantılarda bölünecek yeni üniversitede Fransa’daki köklü üniversitelerde uygulanan yöntemler ele alındığı öğrenildi. Fransa’da Sorbonne ve Paris üniversitelerinde ayrılan parçalara verilen rakamlı üniversite ismi gündeme getirildi. Fransa’da Sorbonne 1, Sorbonne 2 veya Paris Üniversitesi 2 gibi bir isimlendirmenin yapılarak yeni üniversitenin İstanbul Üniversitesi kökünden koparılmaması planlandı. l ANKARA / Cumhuriyet Seçmen fiyatları Siyasiler “Her şeyin bir fiyatı vardır” sözünü çok severler; Onun da ötesinde bu söze pek güvenirler. O yüzden seçmeni ikna etmenin değil satın almanın peşine düşerler. Seçim vaatlerinin yarısı ideolojikse diğer yarısı da hep ekonomiktir. Doğru ya da yanlış... Samimi ya da samimiyetsiz... Türlü vaatlerle dolu konuşmalarda seçmeni en çok ‘nakit’ tekliflerin cezbedeceğinden emindirler. Her şeyin ve herkesin satılık olduğuna inanıldığı sürece siyaset kirli bir meseledir. Ekonomik önlemleri ve sosyal devlet modelinin gereklerini ideolojilerine uygun bir dille anlatmak yerine... Seçmene nakit paranın ucunu göstermeyi tercih eden siyasetçiler; Ve bu siyasetçilerin kullandığı dile kıymet veren seçmenler siyasi etiği en aşağı seviyeye çekerler. Bu vaatlerle kandırılabilecek kadar ucuz değerlere sahip olduğu izlenimini veren kalabalıklar, etik değerleri yeniden belirlerken kendi kaderlerini de belirlediklerinin farkına varmazlar. Ucuz vaatlere kanan seçmeni çantada keklik gören siyasetçiler de kendi siyasetlerinin ucuzluğunda sakınca görmezler. Tercih edecekleri siyasi partinin ülkeye ve insana sağlayacağı maddi manevi kârdan ya da vereceği zarardan ziyade... Cebe girecek nakit paranın cazibesine kolayca kapılmaya hazır omurgasız seçmen kitlesinin hiç de azımsanmayacak bir oy potansiyeli olması, dengeleri belirler ve ahlakı da zedeler. Bu potansiyelin peşine düşen ve onları nakit vaatlerle kendine çekmeye çalışan politikacılar birbiriyle yarışırken, siyasi ahlakın yerlerde sürünmesinden gocunmayan milletler; Nihayetinde hep hak ettikleri gibi yönetilirler. Siyasiler seçmenin gözünün içine bakar ve hayâsızca sorarlar: “Oyunuzu kime vereceksiniz?” “Her kış kapınıza odun kömür bırakana mı?” “Size koli koli erzak taşıyana mı?” “Kredi borçlarınızı sıfırlayana mı?” “Emeklilere ikramiyeler dağıtana mı?” “Gençlerin cebine harçlık koyanlara mı?” Seçmen de bu sorulardan gocunmaz. Vaatlerin peşine düşer, beklentilere girer, hesaplar yapar, oyunu ona göre atar. Ve nihayetinde ortaya böyle bir ülke çıkar. Sosyal bir devletin zaten vermesi gereken destekleri, oltanın ucuna takılmış yem gibi ortaya atan ve avını bekleyen siyasetçilerin dilinden fayda uman seçmen, tercihlerinin neye mal olacağını hiç düşünmediğinden; Sonradan başına gelen beklenmedik felaketlerin nedenini de çözemez. Ve tarihten ders almayan kitleler kendi kaderlerini sittin sene değiştiremez. HHH O yüzden size vaat edilen paralara kulak asmayın. Hatta ayıplayın. Ama... Bu parayı sarayı kapatarak elde edeceği tasarruftan sağlamayı ve o görkemli binayı bir bilim merkezine çevirmeyi vaat eden siyasi söylemi de es geçmeyin, muhakkak önemseyin. Bilime değer veren... Rasyonel düşünceleri destekleyen... Aklı ve vicdanı gerçekten hür yeni nesiller yetiştirmeyi hedefleyen siyasetler değerlidir. Onlar, nihayetine her şeyin bir fiyatı vardır sözünü can alıcı bir şekilde boşa çıkarırlar. Parayla ölçülemeyecek çok daha yüksek gerçek değerler olduğunu yeniden hatırlatırlar. Barış Akademisyenleri yargılanıyor ‘Çaresizliği yok sayamadım’ Barış imzacısı 8 akademisyen, Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’nde “Terör örgütü propagandası” iddiasıyla yargıç karşısına çıktı. Mahkemeler, dosyaların birleştirilmesi yönündeki talebi yine reddetti. İstanbul Üniversitesi’nden emekli Doç. Dr. İnci Özkan Kerestecioğlu, Öğr. Gör. Biriz Gonca Berksoy ve Prof. Dr. Tülay Erkan dün İstanbul 36. Ağır Ceza Mahkemesi’nde ayrı ayrı dosyalarda yargıç karşısına çıktı. Berksoy “Bildiriyi imzalama nedenim, bölgede şiddetin son bulmasına yönelik katkı yapmaktır” dedi. Kerestecioğlu ise “Bu metni imzaladım. Bir yurttaş olarak ülkemde yaşanan acılara sessiz kalmanın beni yaşanan acıların sorumlusu yapacağını düşündüm. Bir arada yaşama iradesini ortaya koyabilmek için Cizre’de, Sur’da, Şırnak’ta evlerinde, susuz, ekmeksiz, elektriksiz kalan, silah seslerinin altında günler geçiren, atılan kurşunlarla annelerini, babalarını, çocuklarını, kardeşlerini, arkadaşlarını kaybeden, çaresizliği yaşayan insanları yok sayamadım. Metni vicdani ve insani kaygılarla imzaladım.” Bir başka davada ise Işık Üniversitesi’nden Prof. Hacer Ansal ve Kadir Has Üniversitesi’nden Doç. M.B. yargıç karşısına çıktı. Davalar, 30 Ekim’e ertelendi. l İSTANBUL / Cumhuriyet C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle