18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Çarşamba 9 Mayıs 2018 8 Eyyy savcılar, yargıçlar bunu okuyun!.. Ben söylesem etkili olmaz; “Yedi 7.5 yıl cezayı çamur atıyor” diyen bile çıkar. Bir Kürt siyasetçi, hatta bir CHP’li siyasetçi dahi söylese burun kıvıranlar olacaktır. Ama biraz sonra aşağıda okuyacağınız epey okkalı paragraftaki sözler benim değil, bir savcının. Hem de Deniz Baykal’ı koltuğundan eden “kaset komplosu” soruşturmasında Gülen Cemaati’nin nasıl bir “suç örgütüne” dönüştüğünü kanıtlamak için örnek bir hukuk mücadelesi vermiş, bununla ünlenmiş bir savcının; Ankara Cumhuriyet Savcısı Bülent Yücetürk’ün... Başlıkta yargıçlara ve savcılara seslendim. Ancak gözünüzden kaçtıysa siz de okuyun. Hem de başa dönüp bir kez daha okuyun. (Savcı ve yargıçlar ise beş kez, yetmezse bir beş kez daha okusunlar). Çok az kısaltarak aktarıyorum: “...Türkiye Cumhuriyeti, tarihinin hiçbir döneminde olmadığı kadar bir hukuk krizine girilmiştir. Mahkeme kararlarının bizzat mahkemeler tarafından uygulanmadığı bir süreci yaşamaktayız. Yargı ise vicdanını kaybetmiş, tüm iradesini bir güce teslim etmiş durumdadır (......) Bu çürümüş yargı sisteminin bir parçası olarak kalmak, bozulan yargı sistemini düzeltmek artık imkânsız hale gelmiştir.” İçiniz üşüdü mü? Türkiye yargı erkinin öpülmedik bir kulağımın arkasını bıraktığı benim bile içim üşüdü. Yargı erkinin taaa içinden, düz mahkemelerden en tepeye, Yargıtay’a kadar uzanan yargı aygıtının bütün aşamalarına dolaysız tanık olmuş bir savcının sözleri bunlar. HHH Savcı Bülent Yücetürk abartıyor mu? Çiğ yediği için karnı ağrıyor da iftira mı ediyor? Yoksa 2018 baharında Türkiye yargısının gerçeğini sert bir tokat olarak yargı aygıtının suratında mı şaklatıyor? Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce neden “Ben Cumhurbaşkanı olduğumda yargıçlar karşımda ayağa kalkmayacak, ceketlerini düğmelemeyecekler” demek gereğini duydu dersiniz? Adalet Bakanlığı’nın resmi verilerine göre şu anda 69.301 öğrenci hapiste. Sınavlara giremeyen, ders kitapları kendilerine verilmeyen, çoğu “isimsiz ihbar” denen iğrenç ama yüksek yargıda bile “makbul” kabul edilen kaynakların (kaynakların?) iddialarına dayanılarak hapiste. Bunun hukuku geçtim, adaleti çoktan geçtim, varolan yasalara bile uygun olduğuna inanan var mı? Dokunulmazlık zırhının kendilerine işletilmediği HDP milletvekillerinin halen kaçı tutuklu ya da hükümlü bilen var mı? Ben kendi adıma takip edemez oldum. Sayı neredeyse her gün değişiyor. Artık ben yazmaktan bıktım, siz okumaktan bıktınız. Hapisteki gazeteciler hakkında sahiden hangi suçları işledikleri için yargıçlar o ağır hapis cezalarını verdiler; o ağır tutuklama kararlarını hiç duraksamadan sürdürüyorlar? O cezaları isteyen savcılar, o kararları veren yargıçlar kararlarının hukuka uygun, adil ve doğru olduğuna sahiden inanıyorlar mı? Tekrar: Sahiden inanıyorlar mı? Yoksa? Haydi çok az bir bölümünü sıralayabildiğim bu sorulara bakın ve savcı Bülent Yücetürk’ün söylediklerini bir de bu kantarda tartın... Çağrıyı yineliyorum: Eyyy savcılar, yargıçlar! Bu yazıdaki siyah harflerle dizilmiş alıntıyı okuyun, sonra bir daha okuyun; sonra bir daha... Gazeteciye tahliye Afrin operasyonuna karşı sosyal medyadaki paylaşımları nedeniyle tutuklanan gazeteci Halkın Nabzı Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İshak Karakaş’ın da aralarında olduğu dokuz kişi ilk duruşmada tahliye edildi. İstanbul 28. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dün görülen duruşmada heyet, yurtdışına çıkış yasağı ve adli kontrol şartıyla tahliye kararı verdi. İshak Karakaş dahil dokuz kişi 22 Ocak’ta gözaltına alınmış, 26 Ocak’ta çıkarıldıkları 9. Sulh Ceza Hâkimliği “TSK’nin Afrin bölgesine başlattığı operasyon üzerine terör örgütlerini meşru gösteren paylaşımlarda bulundukları” gerekçesiyle tutuklanmıştı. l İSTANBUL / Cumhuriyet haber EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: SERPİL ÜNAY ‘Daha fazla cezaeviCHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI BİNGÖL’DEN CEZAEVİ RAPORU daha fazla işkence’ AKP iktidarı döneminde cezaevlerine ilişkin rapor hazırlayan CHP İnsan Haklarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Tekin Bingöl, “AKP manifestosu gerçekleri yansıtmıyor. Çünkü bu manifestoda Türkiye’nin gerçekleri bulunmuyor. Bu ülkenin gerçeklerini görmek isteyenler ülkenin cezaevlerine baksınlar. AKP’nin Gizli Manifestosu: ‘Daha fazla cezaevi, daha fazla ölüm, daha fazla işkence’” dedi. CHP’li Bingöl, AKP döneminde cezaevlerine ilişkin raporunu açıkladı. OHAL döneminde cezaevlerinde hak ihlallerindeki artışa dikkat çekilen raporda “Cezaevleri ıslah edici özelliklerini yitirmiş, sadece cezalandırma işleminin uygulandığı yerler haline dönüşmüşlerdir. Özellikle, 2 yıla yaklaşmakta olan OHAL uygulamaları ile cezaevlerinde yaşanan mağduriyetler artmıştır. Haksız tutuklamalar, cezaevlerindeki koşulların yetersizliği ve insan onuruna aykırılığı, renkli kıyafet yasakları ve tek tip kıyafet zorunluluğu, iletişim ve savunma engelleri, aylarca hazırlanmayan iddianameler cezaevlerinde yaşanan sorunları gözler önüne sermektedir” denildi. Yüzde 285 artış Raporda, Türkiye’deki ceza infaz kurumlarının kapasitesinin OHAL KALDIRILMALI Yapılan incelemelerin ardından cezaevlerine ilişkin CHP’nin önerileri şöyle: l OHAL süreci acilen sonlandırılmalıdır. l Cezaevlerindeki işkence ve kötü muamele derhal sonlandırılmalı ve iddiaların hepsi bireysel olarak soruşturulmalıdır. l Tutukluların yargı süreçleri hızlandırılmalıdır. l Kadın mahpuslara ücretsiz ped sağlanmalıdır. l Ceza infaz kurumlarında anneleriyle birlikte tutulan çocuklara yapılan mahkum muamelesi sonlandırılmalıdır ve çocuğun çıkarları göz önünde bulundurularak, onun cezaevlerinin dışındaki koşullara olabildiğince yakın koşullarda bakılması sağlanmalıdır. l Cezaevleri yeniden Cezaevi İzleme Komisyonlarına ve bağımsız denetime açılmalıdır. Tekin Bingöl 208 bin olduğu, 140 bin 248’i hükümlü ve 88 bin 745’i tutuklu olmak üzere toplamda 228 bin 993 kişinin cezaevlerinde bulundu ğu vurgulanarak, “Bu rakam, AKP’nin iktidara geldiği tarihten bugüne kadar cezaevlerinde bulunan nüfusun yüzde 285 arttığını göstermektedir. Tutuklu ve hükümlü sayısının artması ve cezaevlerinde yer kalmaması sebebiyle denetimli serbestlik uygulaması kapsamına alınan 353 bin 749 kişi ve adli kontrolle serbest bırakılan 280 bin 675 kişi bu rakamlara dahil değildir” ifadeleri kullanıldı. 3 bin tutuklu öldü Raporda “AKP döneminde 3 bin 432 tutuklu ve hükümlü cezaevinde yaşamını yitirdi. Sadece 2015 yılında hapiste ölen kişi sayısı 426 olarak raporlandı. Bunların 54’ü gözaltında yaşamını yitirirken, 43’ü ise intihar etti. Cezaevlerinde toplam bin 154 hasta tutuklu bulunuyor. Adalet Bakanlığı’nın açıklamış olduğu verilere göre, son 2 yılda cezaevinde 2 bin 300 hasta yaşamını yitirdi. Aralık 2017 tarihiyle, 100 kadarı hamile veya yeni doğum yapmış olan yaklaşık 600 kadının küçük çocuklarıyla gözaltında tutulmaktadır. Cezaevlerinde 1218 yaş aralığında 1715’i oğlan, 63’ü kız olmak üzere bin 778 tutuklu, 994’ü oğlan, 28’i kız olmak üzere bin 22 hükümlü, toplam 2 bin 800 çocuk mahpus bulunmaktadır” verileri yer aldı. l ANKARA / Cumhuriyet Belediye başkanları Cumhuriyet’te İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Gürün ve Menteşe Belediye Başkanı Bahattin Gümüş gazetemizi ziyaret ederek geçmiş olsun dileklerinde bulundu. Başkanlar, Cumhuriyet Vakfı Başkanımız Orhan Erinç, Genel Ya yın Yönetmenimiz Murat Sabuncu, İcra Kurulu Başkanımız Akın Atalay, İcra Kurulu üyemiz Önder Çelik, Yazıişleri Müdürümüz Bülent Özdoğan, çizerimiz Musa Kart ve yazarımız Aydın Engin ile görüşerek gazetemizin 94. kuruluş yılını da kutladı. Kocaoğlu “Cumhuriyet ga zetesine yapılan bu haksız ve mesnetsiz saldırıda içeride hiçbir arkadaşımız kalmadı. Geçmiş olsun dileğiyle geldik. Cumhuriyet yaşadığı müddetçe Türkiye Cumhuriyeti de yaşayacaktır. Cumhuriyet değerleri korunacaktır. Cumhuriyet bizim baş tacımız” dedi. ÇGD RAPORU AÇIKLANDI ‘OHAL medyasına hayır’ Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) Ankara Şubesi, 2018 OcakMart dönemine ilişkin medya raporunu açıkladı. Gazetecilere yönelik dava, işten çıkarma, sansür, engelleme, şiddet olaylarını derleyen ÇGD açıklamasında AKP’nin medyaya yönelik politikaları hakkında “Bu yılın ilk aylarından itibaren ‘iktidarın yönetiminde medya’ya dönüşmüştür. 2018 yılının Ocak ayında Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından Suriye’nin kuzeyindeki Afrin şehrine düzenlenen askeri operasyon boyunca Türkiye’deki medya kuruluşlarının birkaçı dışında neredeyse tamamının yayıncılığı, bu dönüşüme yeterli örneği oluşturmuştur” ifadelerini kullandı. İktidara yakın medyanın manşetleriyle ‘savaş borazanlığı’ yaptığını belirten ÇGD, “Türkiye medyasının, gazetecilik sorumluluğu ve ilkelerini ihlal etme kapasitesini göstermesi açısından Af rin operasyon süresince yapılan haberciliğe raporumuzda genişçe yer verdik” dedi. ‘Daha fazla kontrol’ Doğan Medya’nın Demirören Grubu’na satılmasını “gelecek ayların en belirleyici gelişmesi” olarak değerlendiren ÇGD, “Tarafsızlığın, şeffaflığın ve bağımsızlığın şart olduğu gazetecilikte bugün tam bir çürüme yaşadığımızı söylemek zorundayız. Başta sermaye örgütlenmesinin, sonra siyasi iktidarın propaganda aracı olarak konumlandırılan basın kuruluşları, her gün yeni bir gerçeği sayfalarında katletmeyi görev edinmiş durumda. Düşünce ve ifade özgürlüğü ile basın ve yayın özgürlüğü düşmanlarına karşı OHAL’in Medyasına da, Savaşın Medyasına da, Satışın Medyasına da yüksek sesle HAYIR diyoruz” açıklamasını yaptı. l ANKARA / Cumhuriyet 23 aydır tutuklu olan Oruç’a yine tahliye yok KHK ile kapatılan DİHA’nın muhabiri Şerife Oruç, 23 aydır tutuklu yargılandığı davanın 5. duruşmasında da tahliye edilmedi. Batman 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşumada savcı, Oruç’un tutukluluk halinin devamını talep etti. Avukat Mesut Aydın, savcının talebine karşı çıkarak, mevcut delil durumu olmadığı için “mevcut delil” gerekçesinin kabul edilemez olduğunu söyledi. Kürtçe savunma yapan Şerife Oruç ise “Yaptığım haberler gazeteciliğime delildir. Bugün tutuklu olmamın tek nedeni gazeteci olmamdır” dedi. Savunmaların ardından mahkeme heyeti tanıkların zorla getirilmesine karar verdi ve duruşmayı 9 Temmuz’a erteledi. l Yurt Haberleri FETÖ ÜYELİĞİNDEN CEZA Onur Yaser’in sorgusuna katılan polise hapis İstanbul Narkotik Şube’de, 8 yıl önce, gözal tında gördüğü kö tü muamelenin ardından yaşamı na son veren mi mar Onur Yaser Can’ın sorgusuna katılan polisler den Hakan Aydın, Onur Yaser Can FETÖ/PYD üyesi olduğu gerek çesiyle 6 yıl 10 ay 15 gün hapis cezası na mahkum edildi. Aydın’ın yargılandı ğı dava 4 Mayıs’ta Hilvan 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde karara bağlandı. Mah keme, Aydın’ın tutukluluk halinin deva mına ve infaz süresince kamu hizmetin den yasaklanmasına da hükmetti. Onur Yaser Can’ın Haziran 2010’da işkence gördüğü karakolda dinleme kısım amiri olarak görev yapan Hakan Aydın, Tem muz 2016’da Şanlıurfa’da tutuklanmış tı. Aydın’ın yargılandığı davaya Can ai lesinin müdahillik başvurusu mahke mece kabul edilmişti. Adım adım takip ediyorum Kararı Cumhuriyet’e değerlendiren baba Mevlüt Can, “Bu adamı adım adım takip ediyorum. 2016 Temmuz’unda tutuklandığından itibaren mahkemeye çıkmasını bekledik. Benim ve kızımın davaya katılma talebimiz kabul edildi. 2017’nin başından beri mahkeme sürüyor. Sanık darbe girişiminden hemen sonra tutuklanmıştı. 1725 Aralık olaylarından sonra 27 Aralık 2013’te narkotikteki görevinden alınıyor önce Güngören’de koruma görevi veriliyor, oradan Urfa’ya tayin oluyor. Oğluma işkence yapıldığı geceden yani 2 Haziran ve sonraki günlere ait orada görevli olan polislerin listesi var elimde. Kararnameleri takip ediyordum. Nitekim onun görevinden alındığını da kararnameden öğrendim. Davayı takip ettim” dedi. Üye değil yönetici Mahkeme, Aydın’ın örgüt üyeliğinden değil örgüt yöneticiliğinden ceza alması gerektiğini söylediklerine dikkat çeken Can, “Telefonundaki Bylock yüklemesi nedeniyle ceza aldı. Soruşturma derinleştirilmedi. Özbekistan, Tacikistan, ABD girişleri araştırılmadı. Mahkeme, kararda eşi hakkında da suç duyurusunda bulunulmasına karar verdi” diye konuştu. Can, oğlunun ölümüne neden olan, işkencecileri koruyup kollayan emniyet, idari ve yargı üyeleri de dahil işkenceye katılan diğer polislerin de hak ettikleri cezaları almaları için mücadelesine devam edeceğini vurguladı. Emniyete üç kez çağrıldı Mimar Onur Yaser Can, 24 Haziran 2010’da yaşamına son verdiğinde henüz 27 yaşındaydı. Oğlunun acısına dayanamayan annesi Hatice Can da 2 Mart 2014’te intihar etti. Ortadoğu Teknik Üniversitesi’nden (ODTÜ) 2009’da mezun olan Yaser’in, yaşamını erken ölümle noktalayan süreç, esrar satın aldığı gerekçesiyle 2 Haziran 2010’da Harbiye’de gözaltına alınmasıyla başladı. İstanbul Narkotik Şube Müdürlüğü ekiplerince gözaltına alınan Yaser, emniyette çırıl çıplak soyuldu, yüzü duvara dönük uzun süre bekletildi, yere çökertildi, öksürtüldü. Hakarete uğradı. Ağlama, çığlık sesleri, polislere yalvaran birileri dinletildi. Serbest bırakıldıktan sonra, telefonla aranarak, ikinci kez emniyete çağrıldı. Telefondaki polis, ilk ifadesinde tarih hatasının olduğu söylemişti. Yaser, 4 Haziran günü ikinci kez emniyette gitti. Bu kez ifadesine bazı eklemeler yapıldı. Avukatı, Yaser’in verdiği ifadeyi almaya gittiğinde zorluk yaşadı. Avukata, Yaser’in yeniden ifadesinin alınacağı söylendi. Yaser, üçüncü kez ifadeye gideceği günün akşamında, çırılçıplak bir halde, kendisini oturduğu evin balkonundan attı. l İSTANBUL / Cumhuriyet C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle