18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
DUNYA Akdeniz için işbirliğini artırıyorlar Kıbrıs Rum Kesimi’nin geçen şubatta Akdeniz’de giriştiği tek taraflı enerji sondaj çalışmalarının yarattığı gerilim sürerken Yunanistan Başbakanı Aleksis Çipras, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Kıbrıs Cumhurbaşkanı Nikos Anastasiadis, Doğu Akdeniz’den çıkarılacak doğalgaz ve petrolün Avrupa ülkelerine sevkini öngören EastMed boru hattı projesi için işbirliği yapmayı kararlaştırdı. BBC’nin haberine göre üç lider deniz altından İsrail, Kıbrıs, Girit ve Mora Yarımadası’na uzanacak üstün teknoloji ürünü bir elektrik hattının inşa edilmesinde de anlaştı. Bu hat ile üç ülke arasında uydu ve hızlı internet erişimi de sağlanacağı belirtildi. Rum Kesimi’nin Ada açıklarında doğalgaz arama faaliyetleri Ankara yönetiminin tepkisini çekmiş, Türk savaş gemileri İtalyan ENI şirketinin sondaj gemisinin çalışmalarını engellemişti. Çarşamba 9 Mayıs 2018 [email protected] EDİTÖR: BETÜL BERİŞE TASARIM: BAHADIR AKTAŞ ‘NÜKLEER PİMİ’ ÇEKTİ 7 AVRUPA ANLAŞMADAN YANA ABD Başkanı Trump, pek çok ülkeden uyarılara rağmen dün İran’la nükleer anlaşmadan çekildiğini ilan etti, yeni yaptırımların işaretini verdi. Tahran’dan ise ‘her türlü senaryoya ABD Başkanı Trump’ın kararı Avrupa’nın tepkisini çekti. Kararı değerlendiren AB Dışişleri ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini, “AB’nin anlaşmaya sadık kalmaya devam ede Trump hazırız’ çıkışı yükseldi. ABD Başkanı Donald Trump, Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanımasının ardından Or ruyacaktı” diyen Trump, gerçekte ise JCPOA’nın “İran’ın uranyum zenginleştirme faaliyetlerine devam etmesini tadoğu’daki dengeleri bir kez daha sar ve ekonomik olarak güçlenmesini sağ sacak bir karara imza atarak ülkesinin ladığını” iddia etti. Ruhani geçildiğini” vurguladı. Tahran’ın anlaşmalara uyduğunu, ABD’nin ise uluslararası hukuku çiğnediğini, sözlerini tutmadığını belirtti. JCPOA’nın dün akşam itibarıyla İran dışında 5 taraflı bir anlaşma ceğini” söyledi. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron “Fransa, Almanya ve Britanya, İran’la yapılan uluslararası nükleer anlaşmadan ayrılması yönünde kararı imzaladı. İran’la 2015 yılında imzalanan Ruhani: Anlaşma beş tarafla devam ediyor olduğunu söyleyen Ruhani, birkaç hafta içerisinde diğer ülkelerle yapılacak görüşmelere göre karar vereceklerini kay ABD’nin İran nükleer anlaşmasından çıkma kararı nedeniyle üzgün” şeklinde tweet attı. Macron ayrıca “nükleer ve balistik faaliyet, 2025 sonrası dönem ve bölge siyasetine ilişkin daha geniş bir çerçevede kolektif olarak çalışmaya devam edeceğiz ifadesini kullandı. Ankara tepkili Ankara’dan ise İran ile ticaretin etkilenmeyeceği mesajı geldi. Cumhurbaşkanlığından yapılan açıklamada Trump’ın kararının bölgede yeni çatışma ve istikrarsızlığa neden olacağı belirtildi. Rusya ve Çin’in de anlaşmadan yana olduğu biliniyor. Kremlin dün Trump’ın açıklaması öncesinde ABD’nin nükleer anlaşmadan çekilmesi halinde olumsuz sonuçların kaçınılmaz olacağını belirtmişti. uluslararası nükleer anlaşmayı (JCPOA) “felaket” olarak tanımlayan Trump, yükümlülüklerini yerine getirmediğini iddia ettiği İran’a en üst seviyede ekonomik yaptırım uygulanacağını söyledi. Trump’a canlı yayımlanan konuşmasıyla yanıt veren İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ise ABD’yi sorumluluklarını yerine getirmemekle suçladı ve anlaşmanın diğer taraflarıyla görüştükten sonra karar alacaklarını duyurdu. Trump’ın kararına Avrupa’dan tepki gelirken İsrail ve Suudi Arabistan ise destek verdi. Terör destekçisi suçlaması İsrail ve Suudi Arabistan başta olmak üzere Körfez ülkeleriyle birlikte, başkanlığa geldiği günden itibaren İran üzerindeki basıncı artırma politikası izleyen Trump, 12 Mayıs’ta süresi dolan nükleer anlaşmaya ilişkin kararını açıklamak üzere dün kameralar karşısına geçti. Konuşmasında “Hizbullah, Hamas, El Ka Trump, anlaşmadan çekilme gerekçelerini “Ortadoğu’da nükleer silahlanma yarışını engellemek”, “İran’ın nükleer silah programına devam etmesi”, “anlaşmanın nükleer başlık yerleştirilebilecek balistik füze üretimine izin vermesi” olarak açıkladı. ABD kararı sonrasında kameralar karşısına geçen İran Cumhurbaşkanı Ruhani ise “tarihi bir dönemden NE OLMUŞTU? İran’la BM Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) Daimi Üyesi 5 ülke (ABD, Britanya, Fransa, Rusya ve Çin) ve AB arasında 2015 yılında imzalanan, Tahran’ın askeri amaçlarla uranyum zenginleştirmesinin engellenmesi karşılığında bu ülkeye uygulanan yaptı detti. İran halkının çıkarlarına uygun şekilde tutum alacaklarını vurguladı. İsrail’den askeri hamle Öte yandan İsrail dün Golan Tepeleri’ndeki sığınaklarını açarak yedek askerleri göreve çağırdı. Şam yakınlarında bir askeri üste dün patlama meydana geldiği, arkasında İsrail olabileceği iddiaları gündeme yansıdı. rımların kademeli olarak kaldırılmasını içeren nükleer anlaşmanın (JCPOA) süresi ABD açısından 12 Mayıs’ta doluyordu. ABD Başkanı Trump, seçim kampanyası döneminden bu yana selefi Obama döneminde imzalanan JCPOA’ya karşı olduğunu her fırsatta dile getiriyordu. 2015’te taraflar tarihi anlaşmaya imza atmıştı. AMAÇ, İRAN’I AGRESİF TUTUMA İTMEK ide gibi örgütlere destek veren, terörün en büyük destekçisi” olarak tanımladığı İran’la yapılan nükleer anlaşmayı “felaket” sözcüğüyle nitelendirdi. “Teoride bu anlaşma ABD ve müttefiklerini ko Galatasaray Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden Doç. Dr. Ali Faik Demir, ABD Başkanı Trump’ın İran’la nükleer anlaşmadan çekilme kararıyla birlikte bir anlamda Transatlantik ilişkilerinde bir çözülmeden bahsedilebileceğine işaret ediyor. Bu çerçevede, Washington’ın anlaşmadan çıkma hamlesine uzun süredir AB liderliğinin yanı sıra Almanya, Fransa, Britanya başta olmak üzere pek çok Avrupa ülkesinden gelen karşıtlıkları hatırlatıyor. Cumhuriyet’e değerlendirmede bulunan Demir’e göre, Trump’ın İsrail’le birlikte bu adımıyla sorulacak sorulardan biri de uluslararası siyaset arenasında hangi ölçüde yalnız kalacağı... Bu adım Avrupa’yı Rusya’ya doğru da itebilir. Trump’ın bu kararla amacının İran’ı agresif Doç. Dr. Demir hamleler atmaya, çatışmacı yüzünü göstermeye, saldırgan tepkiler vermeye iterek “bakın ben haklıyım” diyerek Batı ittifakını yanına çekmeyi hedeflemiş olabileceğine de dikkat çekiyor. Ancak buna karşın Tahran’ın şu anki tabloda boşluğa düşeceğini sanmadığını, diplomatik tutum sürdüreceği görüşünde. ABD’nin kararının bölgesel barış açısından anlamlı bir çıkış olmadığına da vurgu yapıyor. Doç. Dr. Demir, herkesin aklındaki soru işaretini de yineliyor.. “Peki Trump’ın bu anlaşmadan çekilme sonrasındaki adımı ne? İran’a mı saldıracak?” Diğer yandan da bu atmosferde bölgede ABD’nin silah satışı seyrinin nasıl bir grafik izleyeceğine de atıfta bulunuyor. Trump’ın ‘domino taşı’ MİNE ESEN Gözler ABD’nin İran kararının yansımalarına çevrilirken bu adımın Ortadoğu coğrafyasının bir türlü bitmeyen din, mezhep, etnik çatışmalarını daha da alevlendirecek gelişmelere yol açacağı kaygıları artıyor. Özellikle de Irak’tan Suriye’ye Lübnan’dan Filistin’e Yemen’e “vekâlet savaşları” tam gaz sürerken... Trump yönetiminin en başta İsrail müttefikliğiyle İran’ı bölgesel anlamda sıkıştırma hamlelerinin bir diğer destekçisi de Riyad liderliğindeki Körfez bloku. Tahran’ın liderliğindeki Şii cephenin Irak’tan Suriye’ye Hizbullah’la Lübnan’a ve Yemen’e gerek siyasi gerekse askeri güç anlamında da etkinlik alanını genişletmesi ABDİsrailSünni Körfez blokunda epeydir alarm zilleri çaldırıyor. Ruhani’nin iktidarını sarsabilir Washington’ın İran’a yönelik sertlik yanlısı tutumu Transatlantik hattında kırılma yaratırken aslında akıllardaki en çetrefilli sorulardan biri de Trump’ın adımlarının Tahran siyasetine nasıl yansıyacağı. İran’ın daha geçen yılın sonunda ekonomik sorunlar, yolsuzluk gerekçeleriyle başlayıp yönetim karşıtı protestolara dönüşen sokak eylemlerine sahne olduğunu hatırlamakta fayda var. Son seçimlerde “reformcu” cepheden Ruhani yö Tahran’da eski ABD elçiliğinin duvarı Washington karşıtı çizimlerle kaplı... netimi ikinci dönem için seçmenden yeşil ışık almış olsa da ülkenin dini lideri Hamaney öncülüğünde “muhafazakârların” nefesini ensesinde hissediyor. “Muhafazakârlar” 2015’te Ruhani döneminde varılan uluslararası nükleer anlaşmaya karşın yaptırımlar kıskacının sürdüğü, ekonomide yol alınamadığı eleştirilerini sıkça dile getiriyor. Bu nedenle de “Batı’ya, ABD’ye karşı kazanımların olmadığı bir anlaşma için diz çökmenin yanlış olduğu” argümanını sık sık Ruhani’ye karşı kullanıyor. Ruhani yanlıları ise kendilerine verilen özgürlük vaatlerinin sahaya yansımamasına içten içe tepkili... Washington siyasetinde bir kez daha şahinler dönemine girilmesiyle İran’da da bunun yansımasının Batı karşıtlığının artması, Ruhani muhaliflerinin güçlenmesi olabileceğine dikkat çekiliyor. İç siyaset satrancında ekonomik yaptırımlar, baskılar arasında nefessiz kalanlara hedefle “dışa açılımlı diplomasi manevraları, uluslararası nükleer uzlaşı” taşıyla koltukta ikinci dönemini koruyan Ruhani için ABD’den gelen sert hamleler bir anlamda iktidarını da sarsacak etkileri barındırıyor. ‘Pandora’nın kutusu’ Diğer yandan ABD’nin İsrail ve Riyad blokuyla giriştiği Tahran karşıtlığı, halihazırda kanlı mezhepsel savaşlar döngüsündeki bölgede yeni çatışma riskini de çoğaltıyor. Daha geçen pazar günü Lübnan’da yapılan Hizbullah’ın destek artırarak çıktığı seçimler, Şii milis güçlerle iktidarını pekiştiren Bağdat yönetimi ve bu cumartesi genel seçimlere sahne olacak Irak, diğer yandan da Suriye’de Rusya ile birlikte Şam yönetiminin yakın müttefiki İran’ın sahada askeri anlamda bifiil konuşlanması düşünüldüğünde Tahran’ın geçmişe göre hiç de küçümsenmeyecek bölgesel bir askeri güç olduğunu akıldan çıkarmamakta fayda var. İsrail’den İran’ı merkeze oturtarak Suriye, Lübnan’a yönelik gözdağı söylemleri, Trump’ın adeta Şii güç hilalini kırma misali Suriye’ye Sünni Arap ülkelerinden güç yerleştirme planlarını hesaba katarsak zaten kan revan içindeki bölge için suların yine durulmayacağı açık. Bir anlamda Trump’ın verdiği tek bir karar ama sonuçları domino etkisi gibi, hem de “Pandora’nın kutusu” misali... Ermenistan’da Paşinyan dönemi Paşinyan Oylamayı eylemlerin merkezi konumunda olan Cumhuriyet Meydanı’ndaki dev ekranlardan izleyen Paşinyan destekçileri sevinç gösterileri yaptı, beyaz güvercinler uçuruldu. Reuters’e konuşan bir eylemci, “Bu Ermenistan tarihinde büyük bir gün. Özgür ve demokratik bir ülkede yaşayacağız” sözleriyle heyecanını dile getirdi. Ermenistan’da geçen ay iki dönem cumhurbaşkanlığı yapan Serj Sarkisyan’ın başbakanlık koltuğuna oturması ile başlayan, daha sonra hükümet düğümüne dönen krizde dün kritik bir dönemeç aşıldı. Sarkisyan karşıtı sokak protestolarına öncülük eden 42 yaşındaki muhalif lider Nikol Paşinyan dün parlamentoda yapılan oylamada başbakanlığa seçildi. Oylamada 59 milletvekili Paşinyan için kabul oyu verdi, 42 milletvekili de karşı oy kullandı. Paşinyan oylamadan önce “Seçimden sonra ilk işim ülkede normal yaşama dönüşü sağlamak olacak. Ermenistan’da yolsuzluk olmayacak, siyasi zulümlerin devri bitti” ifadelerini kullandı. Rusya ile ilişkilerin öncelikli olduğunu vurguladı. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin de Telegram üzerinden Paşinyan’ı tebrik etti. Moskova’nın Yankısı radyo kanalına önceki gün bir söyleşi veren Ermenistan Cumhurbaşkanı Armen Sarkissian ise Paşinyan ile görüşmelerine atıfla “Genç ve yetenekli. Halkın duygularını, isteklerini akıllıca şekilde hissedip yönetiyor. Ama nasıl bir başbakan olacağını zaman gösterecek” yorumunu yapmıştı. İsrail’in yolları Moskova’ya çıkıyor A BD ve müttefiklerinin Suriye’deki paylaşım savaşında sıkışmışlık halleri yeni bir düzen tesis etmelerine epeydir geçit vermiyor; aksine savaşı yayarak daha da boyutlandırma riski barındırıyor. Kullanışlı ‘siyasal İslamcılık’ fos çıkalıberi asabiyet katsayısı yükseldi. Suriye denkleminin ‘İran ve Lübnan’ odaklı genişletilmesi bu yüzden. Neye niyet, neye kısmet! Savaş salt Rusya değil İran’ın Suriye’den Lübnan’a uzanan nüfuzunu artırmasına yaradı. Buna karşılık ABD/İsrail/Körfez cephesinin yanıtı Obama döneminde 2015’te kapatılmış İran nükleer dosyasını yeniden açması kaçınılmazdı. Lübnan’da Hizbullah ve müttefiklerinin sandık zaferini getiren son seçim, resmin tamamlayıcısı oldu. İronik biçimde Suriye’yi ‘neoliberal nizama çekmek’ için başlatılmış savaşta, hesaba katılmayan güçler artık hesapların merkezinde. Öfkelerine yenik düşmeyen Rusya ile İran. HHH Bu yazı yazılırken ABD Başkanı Donald Trump, ilan ettiği üzere ABD’yi 5+1 ile İran arasındaki nükleer anlaşmadan çekilmeye dair kararını henüz açıklamamıştı. Bir mucize olmazsa, AB kanadının ikazlarına rağmen Trump ‘anlaşmanın yeniden müzakeresi’ vurgulu bir çekilme açıklayacak. İran elini yukarıdan açtı, bu durumda Nükleer Silahların Yasaklanması Anlaşması’ndan (NPT) da çıkacağını söyledi. Ancak AB/Rusya/Çin üzerinden gitme formülüyle diplomatik esnekliğini kullanabilir. İran dosyası kaçınılmaz olarak Suriye savaşının etkilediği Lübnan’da dokuz sene sonra nihayet yapılabilen seçimlerle örtüşüyor. Alptekin Dursunoğlu’nun Yakın Doğu Haber sitesindeki kapsamlı yazısından okuyabileceğiniz bu seçimlerden Hizbullah/Emel ile Hıristiyan ortakları muzaffer çıktı; Suudi destekli Saad Hariri cephesi darbe aldı. Aslında Lübnan’ın kendine has siyasi yapısında ‘konsensüs’ formülü açık. Ancak İsrail için Lübnan, ‘varoluşsal güvenlik kaygıları’ başlığıyla İran’ın nükleer dosyasıyla tamamlanıyor. Ortaya ‘İran vurulacak mı? Öyleyse nerede, Suriye’de mi Lübnan’da mı’ soruları beliriyor. HHH Açıkçası şerh düşmekle birlikte kapsamlı savaş olası değil. Niye?: l Trump’ın bir senelik icraatları, Suriye sahasında ‘kısa ve anlamsız vuruşlar’, Kuzey Kore’de tehditler savurup coşkulu müzakere naraları atmak. ABD’nin İran’ı vurması Üçüncü Dünya Savaşı’nı göze almak demek. Amerika’da anketler ahalinin nükleer anlaşmadan memnuniyetine işaret ederken, Trump sonbahardaki ara seçimleri riske atmış olur. l İsrail ABD olmadan İran’ı vuramaz. Suriye’de sonbahardan beri ‘İranlı askeri eğitmenleri vurma’ temalı saldırıların geniş çaplı savaşa dönüştürülmesinin önünde Rusya engeli var. l Geriye Lübnan kalıyor. Ancak 2006 savaşı İsrail açısından parlak değilken, Hizbullah’ın Suriye deneyimini hesap etmek gerekir. Lübnan’a açılan her savaşın Hizbullah’ı meşrulaştırıp güçlendirmesi de cabası. Tabii Suudiler üzerlerinde nüfuzları bulunan Sünniler ve nüfusun altıda birini oluşturur hale gelen Suriyeli sığınmacılar üzerinden gerilim kızıştırılabilir. HHH Bu koşullarda herkes Trump’a, İsrail ise Rusya’ya bakıyor. Netanyahu bugün iki yıldan az sürede sekizinci kez Moskova’da. Rusya lideri Putin’den talepleri var. l İran’ın İsrail’in Suriye’deki saldırılarına misillemesini önlemek. l Son FUKUS saldırısında eski modelleri prim yapmışken, Suriye’ye S300 sevkıyatını engellemek. l Golan’da kabul ettiremediği 70 km’lik tampon bölge. Putin ne der ve karşılığında ne ister, bilmiyoruz. Bildiğimiz her ne kadar İsrail ‘anlaşmalı’ dese de Moskova’nın İsraillilerin sürekli İran’ı Suriye’de vurmasından rahatsız olduğu. Daha mühimi, Suriye’de Rusya’nın arzuladığı çözümü zorlaştırdığı. Artık buna Lübnan’ı da katmalı. Zira yakılacak bir ateş sınır hattından Suriye’yi etkileyeceğinden Lübnan da Rusya’nın doğrudan ilgi alanında. HHH Hep aynı yere çıkıyor. Bir tarafta jeopolitik, ekonomik yahut güvenlik çıkarları için savaş çıkartıp duranlar var. Hangi hamleyi yapsalar kendilerini köşeye sıkıştırıyorlar. Trajik olan İsrail’in hali ile Türkiye’ninki arasında fark kalmamış olması. Tabii Ankara’nın tutumu açısından artık 24 Haziran’ı beklemek gerek.  Kim’den Çin’e ziyaret Kuzey Kore lideri Kim Jongun, ABD Başkanı Donald Trump ile yapacağı zirve öncesi Çin’e sürpriz bir ziyaret gerçekleştirdi. Çin resmi televizyonu Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ile Kim’in Dalian kentinde deniz kenarında birlikte dolaştığını gösteren görüntüleri yayımlarken resmi haber ajansı Şinhua da iki liderin önceki gün ve dün görüşmeler gerçekleştirdiğini duyurdu. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle