19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Çarşamba 28 Mart 2018 8 haber EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN Yeni rakip: Medya Al parayı, mültecileri bizden uzak tut Birkaç gündür “Varna Doruk Toplantısı” ile yatıp kalkıyoruz. Erdoğan Varna’da AB liderleri ile buluşacak, sorunlar masaya yatırılacak, anlaşılan, anlaşılamayan konular tartışılacak falan filan... Anlaşılan “yatıp kalkan” sadece bizmişiz. Almanca, İngilizce, Fransızca medyada Varna buluşması birinci sayfadan görülmeye değer bir haber olarak bile yer almıyor. Zaten bu bir “doruk toplantısı” değil, AB’nin dönem başkanı Bulgaristan’ın Başbakanı Boyko Borisov’un ev sahipliğinde Avrupa Konseyi Başkanı, Polonyalı siyasetçi Donald Tusk, AB Komisyonu Başkanı Lüksemburglu siyasetçi  JeanClaude Juncker ile Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bir “çalışma yemeği”nde buluşmasıydı. Buluştular, konuştular, sonra da kameraların karşısına geçip sade suya tirit açıklamalar yapıp dağıldılar... Buluşma öncesinde AKP medyasında “atış serbest” misali art arda sıralanan beklentiler konuşuldu mu, yoksa üstünde bile durulmadı mı bilmiyoruz. Buluşmanın ardından düzenlenen basın toplantısında liderlerin hepsinin önlerindeki metinden okudukları, metin dışına çıkmamaya özen gösterdikleri açıklamalardan süzülebilen üç nokta var: Bir: Avrupa Birliği için çok önem taşıyan mültecilerin Avrupa’ya akmasının önlenmesi. Erdoğan’ın bu konuda “Verin milyar dolarları biz de mültecileri bizim memlekette tutalım. Yoksa açarız kapıları...” dediği anlaşılıyor. AB’nin iki ana kurumunun başkanları da “Tamam. 1.8 milyar verdik. Gerisi de gelecek. Yeter ki mültecileri bizden uzak tut” dediler. İki: Gümrük Birliği’nin güncellenmesi... Bu konuda tarafların tümüyle anlaştığını ya da anlaşacağını bilmek için ne kıdemli diplomat olmaya gerek var ne de kulağı delik gazeteci olmaya. Gümrük Birliği’nin güncellenmesi aslında Avrupa Birliği’nin ekonomik anayasası olan “Maastricht kriterleri”nin güncellenmesinin bir halkasından ibarettir. Eh, konu ticaret, ithalat, ihracat, almak, satmak ise buna “şirketler Avrupası”nın liderlerinin de Türkiye’nin de hiçbir (bir daha: Hiçbir) itirazı olamazdı... Üç: Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarına AB ülkelerine vize serbestisinin sağlanması... Bu konuda herhangi bir ilerlemenin izi yok. Bu da şaşırtıcı olmasa gerek. AB ülkeleri vize serbestisinin sınırlarını olabildiğince ve alabildiğince dar tutulmasından yana. Bu konuda biri AB Konsey başkanı, öteki AB Komisyonu başkanı iki siyasetçinin kendi başlarına verecekleri bir karar olamaz. AB’nin lokomotif ülkeleri Almanya, Fransa, Hollanda yeşil ışık yakmadıkça ilerleme olmayacak. Görünen o ki şimdilik bu konu derin dondurucuda değilse bile en azından buzdolabında kalacak. HHH Peki, Varna buluşmasından çıkarılacak başka bir önemli sonuç yok mu? Var. Hem Juncker, hem Tusk konuşmalarının arasında bilerek “Stratejik ortağımız Türkiye” cümleciklerini sıkıştırdılar. “AB aday üyesi Türkiye” demekten de ısrarla kaçındılar. AB’nin diplomasi dilinde bu önemli bir ayrıntı ve vurgudur. Erdoğan’ın da bu konuyu fazla önemsediği sanılmasın. AB üyeliğinin Maastricht kriterleri kadar AB’nin siyasal ve demokratik anayasası olan Kopenhang kriterlerine de tam uyum gerektirdiğini bilen Erdoğan için “aday üye görünümlü stratejik ortak” olmanın sıkıntı yaratması beklenemez. Kopenhag kriterlerinin tam uygulandığı bir Türkiye’de Erdoğan’ın iktidar ve siyaset anlayışının mümkün olamayacağını Erdoğan bilmez de kim bilir? Ferhat Tunç’a 9 yıla kadar hapis istendi ZEHRA ÖZDİLEK Sosyal medya hesaplarında yaptığı paylaşımlar nedeniyle “Terör örgütü propagandası yapmak” suçundan yargılanan Ferhat Tunç hakkında dün savcı esas hakkındaki mütalaasını açıkladı. Savcı, Tunç’un “Zincirleme şekilde terör örgütü propagandası yapmak” suçundan 1 yıl 10 aydan 9 yıl 4 aya kadar hapisle cezalandırılmasını talep etti. Duruşmada konuşan Tunç, “iddianame ile ilgili savunmamı yaptım. Bu iddianamenin iki yıl önce hazırlanmış olduğu ve iyi niyetli olmadığı düşüncesindeyim. Ceza vermeye odanaklanılmış. Paylaşımlarımın mevcut devlet ile tezat oluşturduğunun farkındayım. Gerçek hukuk devletinde bunlar ifade özgürlüğü kapsamına girer. Yakın zamanda kız kardeşimi kaybettim. Savunmamı yapmak için ek süre talep ediyorum” dedi. Mahkeme heyeti duruşmayı 3 Mayıs’a erteledi. Tunç hakkında açılmış iki ayrı dava daha var. ‘Halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek’ ve “Cumhurbaşkanı’na hakaret” iddiasıyla açılan davalarla birlikte sanatçı hakkında talep edilen hapis cezası toplamda 15 yılı buluyor. Doğan Medya’nın satışını değerlendiren muhalefet, AKP’nin yanı sıra anormal boyuttaki medya dezavantajıyla mücadelenin yollarını arıyor Doğan Medya Grubu’nun satışını muhalefet, “kendi iradesiyle de ğil baskı altında sa ERDEM GÜL tış” şüphesiyle karşıladı. Muhalefet, Ay dın Doğan’ın 1998’de Milliyet gazetesini işadamı Kork maz Yiğit’e satıp, yaşanan tartışma ve tepkiler üzerine geri alması ola yının 20 yıl sonra yeniden yaşana bileceği beklentisiyle harekete ge çip, temaslar kurdu. Ancak yeni den dönüşe ilişkin işaret alamadı. Doğan medyanın Demirören Grubu’na satışı, tüm okur/izleyiciler gibi siyasetin muhalefet kesimi için de sürpriz oldu. Satışa ait hiçbir ön duyum ve bilginin konuşulmayışı, satışa ilişkin şüphelere neden oldu. Bu nedenle muhalefet cephesinde ilk tepki olarak “Satışın nedeni gördüğü baskı mı” sorusu gündeme geldi. Bu nedenle bir tutum almak için öncelikle satışa ilişkin haberlerle ye tinilmeyip Doğan Grubu’ndan yapılacak resmi açıklamanın beklenmesi tercih edildi. Gruptan yapılan açıklama satışı doğrularken, satışın 1.2 milyar dolarla gerçekleştiğine ilişkin bilgi ise “fiyatın da düşük bulunması” nedeniyle şüpheleri artırdı. Muhalefette satış için, “bir süredir hakkıyla habercilik yapamamasına karşın ülkenin ana akım medyasının kritik önemdeki 2019 seçimleri öncesinde el değiştirmesinin iktidarın orantısız gücünü daha da katlayacağı” değerlendirmesi yapıldı. Bu bakıştan hareketle medya dünyasında, üstelik yine Doğan Grubu ile ilgili bir gelişme üzerinde duruldu. Bu, Aydın Doğan’ın, 1998’de o zaman grupta bulunan Milliyet gazetesini, işadamı Korkmaz Yiğit’e satması olayıydı. Satış, hem grup içinde hem de siyasette ve gazete çalışanları arasında büyük tartışma ve tepkilere yol açmış tı. Yiğit’in yeraltı dünyasıyla ilişkilerinin de ortaya çıkması sonrasında bir ay gibi kısa sürede Aydın Doğan, Milliyet’i geri almıştı. 20 yıl sonra benzer bir durumun yaşanıp yaşanmayacağını anlamak için muhalif siyasetçiler, temas trafiği yürüttü. Satışın nedeni konusun da iş dünyasıyla da görüşmeler yapıldı. Yürütülen temaslarda, 1.2 milyar dolarlık fiyatın, Doğan medyanın yeni sahiplerince mi verileceği, yoksa arkasında iktidar ya da başka iç ya da dış çevrelerin de bulunup bulun madığı sorularına yanıt alınamadı. Ancak 20 yıl önceki geri dönüşün mümkün olup olmadığı sorusu yanıt buldu. Bu kez durum farklıydı. Yürütülen görüşme trafiğinden, geri dönüş işareti alınamadı. Yeni bir medya bakışı Muhalefet, işaret alamayınca artık yeni döneme Doğan medyayı hesap dışı tutarak yürümesi gerektiği görüşünü kabul etti. Son referandum, eski seçimlere göre hayır blokunu oluşturan blok için medyada sesini en zor duyurduğu kampanya olmuştu. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın oluruyla yalnızca bir kez TRT’de konuşabilmişti. Referandum kampanyasında da TRT, kapılarını kapattığı için Kılıçdaroğlu’nun konuşmaları özel televizyonlarda Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Yıldırım’ın saatleri dışında canlı yayın şansı bulabilmişti. Diğer muhalefet liderleri için ise durum daha da sıkıntılıydı. Satıştan sonra ise muhalefette 2019 kampanyası için, “Sadece AKP’ye karşı değil anormal boyuttaki medya avantajına karşı da” yeni bir ses duyuracak medya bakışı ve arayışları konuşuluyor. DemokrasininSARIK İSTEYEN REKTÖR AĞIRAKÇA’DAN SKANDAL ANSİKLOPEDİ: cezası ölümdür Mardin Artuklu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Ağırakça’nın yayın yönetmenliğini yaptığı Şamil İslam Ansiklopedisi’nde skandal açıklamalar yer aldı. Ansiklopedide, Müslümanlığı bırakıp başka bir dine geçen anlamındaki “mürted” kelimesi “Kâfirlerin uydukları İslâm dışı ideolojilerin doğru olduğuna inanmak; anıt, mezar ve ölülere tapınmak; Yahudilik, Hristiyanlık, Komünizm, Kapitalizm, Demokrasi, Sosyal Demokrasi vb. şirk düzenlerini doğrulamak” olarak açıklandı. Maddede, “Müslüman olduktan sonra, bu şekilde düşünmeye başlayan kimse irtidat etmiştir. Mürtedin cezası, eğer tevbe etmezse öldürülmektir” denildi. Akademisyenlere cüppe yerine sarık öneren Mardin Artuklu Üniversitesi Rektörü Ağırakça’nın yayın yönetmenliğini yaptığı, Şamil Yayıncılık tarafından yayımlanan 6 ciltlik Şamil İslam Ansiklopedisi skandal açıklamaları ile tartışma yarattı. Ansiklopedide, “Müslümanın dinden çıkması” anlamına gelen “mürted” kelimesinin açıklamasında, “Müslüman’ın dinden çıkıp, irtidat etmesine sebep olan şeyler şunlardır” başlığı altında diğer din mensupları, demokrasi ve komünizm şirk düzeni olarak tanımlandı. Ansiklopedide, “Kâfirlerin uydukları İslâm dışı ideolojilerin doğru olduğuna inanmak; anıt, mezar ve ölülere tapınmak; Yahudilik, Hristiyanlık, Komünizm, Kapitalizm, Demokrasi, Sosyal Demokrasi vb. şirk düzenlerini doğrulamak. Allah Teâlâ, bunların hepsi nin küfür olduğuna hükmetmiştir. Buna göre bunların küfür olduğunu kabul etmeyen, Kuran’ı, Sünnet’i ve icma’ı yalanlamıştır. Müslüman olduktan sonra, bu şekilde düşünmeye başlayan kimse irtidat etmiştir” ifadeleri yer aldı. ‘Cezası ölüm’ Skandal tanım ile yetinmeyen ansiklopedide “Müslüman’ın irtidadı; görülmesi, duyulması, itiraf etmesi veya iki âdil Müslüman tarafından şahitlik edilmesi hallerinde sabit olur. Mürtedin cezası, eğer tevbe etmezse öldürülmektir. Ulemanın çoğunluğu kadın için de aynı hükmün uygulanacağı görüşündedirler. Mürtede had uygulanmadan önce, tevbe edip İslâm’a dönmesi telkin edilir. Fakat bunun ne şekilde uygulanacağı hakkında ihtilaf vardır. Alimlerin çoğunluğunun görüşüne göre, üç defa tevbe etmesi istendikten sonra öldürülür” denildi. Ayrıca, “İslâm’ın mürtede uyguladığı cezanın mantık dışı hiç bir taraf olmadığı ortadadır. Zaten tarihe bakıldığında, Müslümanları idare edenler, bu haddi, hak edenlere uygulamaktan ne zaman yüz çevirmişlerse, işte o zaman, devlet ellerinden gitmiş, İslâm toplumu İslâm dışı güçlerin baskısı altında ezilir hale gelmiştir” ifadeleri kullanıldı. ‘Kadınları dövün’ Kadına karşı da skandal ifadelerin yer aldığı ansiklopedide, “Nüşuz” maddesi “Kocaya karşı itaatsizlik etme; kadının kocasına karşı buğz edip asî olması. Kadın peşin konuşulan mehrini alıp, kocası onun nafakasını sağladığı sürece, kocasının meşru emirlerine uymak zorundadır. Kocasının meşru isteklerine uymayan ve itaat dışına çıkan kadına kocası önce ihtar eder, öğüt verir, onu ikna etmeye çalışır, bundan bir sonuç alınamazsa kadını yatağında, yani odasında yalnız bırakır. Bu da yarar sağlamazsa koca, karısını bir çeşit disiplin cezası olarak te’dib (terbiye etme, cezalandırma) edebilecektir. Ancak koca, karısını bedenini iz bırakmayacak şekilde te’dib edebilir” ifadeleri ile açıklandı. ‘Kadın cinselliğini başıboş bırakmayın’ Ayrıca, “Kadına iyi muamelenin kapsamına, hakkı olanı geciktirmeden vermek girer. Bir eşle, diğer eşin yanında cinsel ilişkide bulunmak ona karşı saygısızlık ve kötü muamele anlamına gelir. Şâfiîlere göre, bir defa cinsel birleşme vacib olur. Çünkü bu kocanın hakkıdır. Bundan sonrası, kiralanan evi oturmadan kendi haline bırakmak gibi, kadını da bırakmak caiz olur. Çünkü cinsel birleşmeye davet eden şehvet ve muhabbettir. Bunu ise vacib kılmak mümkün olmaz. Ancak kadını cinsel konuda başı boş bırakmamak müstehap olur. Çünkü kadın bu konuda başı boş bırakılırsa fitne ve fesada yol açmasından korkulur” ifadeleri de aynı sözlükte yer aldı. l ANKARA/Cumhuriyet GÖREVDEN ALACAK MISINIZ? CHP Milletvekili Ali Şeker, ansiklopediyi Meclis gündemine taşıdı. Başbakan Binali Yıldırım’ın yanıtlaması istemiyle verdiği yazılı soru önergesinde Şeker, “Komünizm, kapitalizm, demokrasi, sosyal demokrasi vb düzenleri savunmak’ kâfirlik olarak tanımlanmakta ve tıpkı IŞİD zihni yeti gibi, ‘cezaları ölümdür’ denmektedir. Sizce de öyle midir?” dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bazı din âlimlerini işaret ederek, “Dinimizde kesinlikle yeri olmayan bazı içtihatta bulunan kişiler ortaya çıkıyor. Bunlar ya bu asırda yaşamıyorlar, çok farklı bir dünyada yaşıyor lar” sözlerini hatırlatan Şeker, “Ağırakça, Erdoğan’ın tarif ettiği kapsamda bir rektör müdür? Öyleyse görevden almayı düşünüyor musunuz? Şamil İslam Ansiklopedisi baskı için herhangi bir izin almış mıdır? Herhangi bir içerik denetlemesinden geçmiş midir” diye sordu. YARKADAŞ BOZDAĞ’A SORDU: Havuzun suyu TRT’den mi? CHP Milletvekili Barış Yarkadaş, Doğan Grubu’nun satışı ve TRT’nin reklam gelirlerinin havuz medyasına kaynak sağlanması için kesileceği yönündeki iddialara ilişkin, TRT’den Sorumlu Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın yanıtlaması istemiyle soru önergesi verdi. Doğan Medya’nın satışının durdurulması için Rekabet Kurumu’na da başvuran Yarkadaş, şu iddialara yanıt istedi: l Demirören Grubu’nun, Doğan Medya Grubu’nu satın alabilmesi için gereken 1.1 milyar doların sağlanabilmesi amacıyla, TRT’de bazı düzenlemeler yapılacağı iddia edilmektedir. Bu bağlamda; TRT Genel Müdürü İbrahim Eren’in Kanal D’nin genel müdürlüğüne atanması için istifa edeceği ya da ettirileceği bilgisi doğru mudur? l ATV, Kanal D, A Haber, A Spor ve CNN Türk’ün reklam pazarlamasını yapacağı bir reklam şirketi kurulacağı iddia edilmektedir. Bu şirketin, 1.1 milyar dolarlık satış işlemini finanse edebilmek için bir reklam havuzu oluşturacağı dile getirilmekte. Bu paranın bir an önce toplanabilmesi için, kamuya ait olan TRT’nin bazı kanallarının artık reklam yayımlamayacağı ve reklam pastasındaki dilimini adı geçen yeni reklam şirketine dolaylı olarak yönlendireceği belirtilmektedir. TRT’de bu yönde bir hazırlık var mıdır? l Doğuş Holding bünyesinde yayın yapan STAR TV’nin TV 8 ile birleştirilmesine ilişkin yapılan hazırlıklarda hükümetinizin öneri ya da talepleri olmuş mudur? l Haber Merkezi TGC BAŞARI ÖDÜLLERİ Cumhuriyet’e iki ödül birden Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin (TGC) düzenlediği 2017 Tür kiye Gazetecilik Başarı Ödülleri’ni kazananlar belli oldu. Gazetemiz muhabir leri Demet Yalçın Güneş ve Zehra Özdilek haber dalında ödüle layık görüldü. TGC Yönetim Kuru DemGeütnYeaşlçın lu 2017 Nezih Demirkent Özel Ödülü’nün Hürriyet ga zetesi ekonomi yazarı Jale Özgentürk’e verilmesini ka rarlaştırdı. Gazetemiz mu habiri Demet Yalçın Güneş 711 Mart 2017 tarihleri arasında yayınlanan “Bitmeyen Dram: Çocuk Gelinler” Zehra Özdilek başlıklı röportajıyla, Zehra Özdilek ise 3 Hazi ran 2017 tarihinde yayımlanan “OHAL İstis marı” başlıklı haberiyle ödüle değer bulundu. Ödüller haber, sayfa düzeni, fotoğraf, televiz yon radyo dalında verildi. Haber dalında ödül alan diğer isimler ise şöyle: Siyaset dalında, Nurettin Kurt (Hürriyet) “Tank Değil Ben Çarp tım” başlıklı haberiyle, Ekonomi dalında Burak Coşan (Hürriyet) “Ekmeğimizle Oynuyorlar” başlıklı haberiyle, Eğitim dalında Yusuf Doğan (Habertürk) “Tez Pazarı’nda Kapı 3 Bin TL’den Açılıyor” başlıklı haberiyle, Sağlık dalında Me sude Erşan (Hürriyet) “Verem Turistleri” baş lıklı haberiyle, KültürSanatMagazin dalında Ömer Erbil (Hürriyet) “Hasbahçe’ye İmar” baş lıklı haberiyle, Spor dalında Murat Ağca (Ha bertürk) “Şaka Değil Gerçek: Sakat Pist!” baş lıklı haberiyle, araştırma dalında ise Gülistan Alagöz (Hürriyet) “Dönüşüm İnsanları” habe riyle ödüle layık görüldü. l İSTANBUL C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle