19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Perşembe 1 Mart 2018 haber 8 EDİTÖR: ÖZGÜR ÖZKÜ TASARIM: BAHADIR AKTAŞ Mağduriyet katlandı Alo ‘hukuk’ çık aradan!.. Bir yıl kadar önce, 6 Nisan 2017’de Adalet Bakanlığı bir kitapçık hazırlatıp “terör davaları”na bakan yargıç ve savcılara dağıtmış. Benim haberim yoktu. Sanırım sizin de yoktu. Çünkü gazetelere konu olmamış, TV’lerin ana ve ara haber bültenlerinde varlığından bile söz edilmemiş. Bilinse, kamuoyuna açıklanmış olsa fırtınalar kopardı. Demokrasinin egemen olduğu, hukuk devletinin sahiden var olduğu herhangi bir ülkede fırtınayla yetinilmez en azından Adalet Bakanı koltuğundan olurdu; hatta hükümet istifa etmek zorunda kalır ve buna kimse şaşırmazdı. Önceki gün CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun grup konuşmasında gün ışığına kavuştu. Kılıçdaroğlu kürsüden kitapçığı da gösterdi. Kitapçık, hukukun göre göre ırzına geçildiğini kanıtlayan, bağımsız yargı kavramının cenaze namazının kılındığını belgeleyen örneklerle dolu. Hepsini aktaramam. Ancak bu yazıda içlerinden en korkuncunu seçtim. Aynen aktarıyorum: “... Tahliye konusunda HSYK ile mutlaka istişarede bulunduktan sonra, irade olunacaktır...” Bu berbat Türkçeye takılmayın. Ama içeriği üstünde birkaç dakikacık düşünün ve korkun, çok korkun... Bu savcılara açık bir talimattır: “Bir sanık için tahliye kararı verilmesini istemeden önce HSYK ile görüşün, oraya danışın, orası uygun bulursa tahliye talebinde bulunun” deniyor. Bu yargıçlara açık bir talimattır: “Bir sanık için tahliye kararı verilmeden önce HSYK ile görüşün, oraya danışın, tahliye kararını orası uygun bulursa verin” deniliyor. HHH Hukukun siyasete alet edilmesi, siyasetin hukuk üstünde belirleyici ve belirgin bir ağırlık taşıması bu ülkede yeni değil. Ama her zaman (Peki düzeltiyorum: Hemen hemen her zaman) kılıfına uydurulmaya çalışıldı. Yüksek yargıda HSYK için “Sen beni seç, ben seni seçeyim” formülünün geçerli olduğu dönemde de bu böyleydi... Sıkıyönetim mahkemeleri deneyimi epey yüksek kıdemli bir sanık olarak tanıklık edebilirim. Askeri mahkemelerde bile hukuka uygunmuş gibi, sicil amiri olan komutandan talimat filan alınmamış gibi davranmaya özen gösteren savcılar ve yargıçlar hep vardı. Şimdi de savcılar ve yargıçlar var. Terör davalarına bakan meslek kıdemi yüksek savcılar ve yargıçlar da var. Şimdi bu savcı ve yargıçlar tahliye kararı vermeden önce HSYK’ye danışmak zorunda. Talimat yanlış anlamaya izin vermeyecek kadar açık. Savcıların ve hele hele yargıçların asıl danışacaklarını, danışırken ne diyeceklerini bilmiyorum. Mesela şöyle mi diyecekler: Sayın HSK (Şimdi adı değişti HSK oldu ya) tanıkları dinledik, sanığın savunmasını aldık, kanıtları elden geçirdik, yasalara göre sanık hakkında tutuksuz yargılama kararı vermemiz gerekiyor. Ne dersiniz, yasaya mı uyalım, sizin kararınıza mı kulak verelim? Ya da şöyle mi? Kudretli HSK, yasaya göre sanık hakkında tahliye kararı vereceğiz. Verirsek bizi uzak bir kasabaya sürgün mü edeceksiniz, yoksa kararımızı uygun mu bulacaksınız; bulmasanız bile göz mü yumacaksınız? Söyleyin de ona göre hüküm keselim... Ya da hüküm kesmeden, karar vermeden, sanığı, sanıkları tahliye etmeden önce telefon edip şöyle deseler daha uygun, daha kestirme, daha doğru olmaz mı: Alooo hukuuuuuk, çık aradan, tahliyelere ilişkin karar vereceğim... Hükmü verdi,KARARI SÖZLÜ OKUDU karar yazmadı Cumhurbaşkanı’na hakaretten 2 yıl hapis cezası veren hâkim kararı sözlü okudu, sanığa ve avukatına “Tutanak hazırlamadım” diyerek tutanak vermedi. Veysi Selçuk isimli yurttaş hakkında Facebook paylaşımları gerekçe gösterilerek Ekim 2017’de Cumhurbaşkanı’na hakaret ettiği iddiasıyla dava açıldı. Selçuk, Gaziosmanpaşa 11. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın 6 Aralık 2017’deki ilk duruşmasında yaptığı savunmada, suçlamaya konu Facebook hesabını 2007’de askerlik yaparken bir arkadaşının kendisi için oluşturduğunu belirterek hesabı etkin olarak kullanmadığını ve şifreyi bilen başka kişilerin hesabı kullanabileceğini belirterek, “İddianameye konu paylaşımlardan yalnızca birini ben yaptım, sonra pişman olup sildim. Zaten diğer paylaşımları da görünce benim adıma paylaşım yapıldığını anladım ve tüm paylaşımları silerek şifremi değiştirdim” diye konuştu. Karar duruşmasında yargıç Elif Tanyeri Özgilik, sanık Selçuk’a 2 yıl 2 ay hapis cezası verirken kararı sözlü olarak okuyup “Hazırlamadım” diyerek tutanak vermedi. Yargıç Özgilik, sonradan hazırladığı tutanakta, Selçuk’a verdiği hapis cezasına “suçun işleniş biçimi, suç konusunun önem ve değeri, sanığın suç kastının yoğunluğu” gibi gerekçeleri dayanak yaptı. Cezayı yaptırıma çevirme, erteleme veya hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına da yer olmadığına hükmetti. Yargıç, davanın ilk celsesinde de Erdoğan’ın davaya katılan olarak duruşmalara kabulüne karar vermiş, ayrıca duruşma zaptının bir örneğinin Adalet Bakanlığı’na gönderilmesine karar vermişti. l CANAN COŞKUN / İSTANBUL AKP’nin unutturmak istemediği 28 Şubat, OHAL mağduriyetlerinin gölgesinde kaldı. İki dönemin mağdurları “Masanın öbür tarafında olunca zulmetmek kolay” dedi Türkiye 28 Şubat’ın 21. yılına, 1.5 yılı aşan OHAL koşullarında gir di. OHAL KHK’leri ile ortaya çıkan rakamlar, istatistikler 28 Şubat döneminde oluşturu lan mağduriyetin neredeyse her alanda 10 katının yaşandı ğını ortaya ko yuyor. AKP ikti darları, “28 Şu SİNAN TARTANOĞLU bat mağduriyetini”, “Toplumsal düzen, öz gürlükler ve demokrasi üzeri ne değil, korku, baskı ve teh dit üzerine inşa edildi. Meşru partileri gayrimeşru ilan etti ler. Yasaklar, baskılar, siyasi, sosyal ve ekonomik hayatımı zı her yönden kuşattı” ifadele ri ile “unutturmamaya” çalışır ken, hem 28 Şubat’ın hem de OHAL döneminin mağdurla rı, “Terörist yaftalamasının 28 Şubat mağdurları iktidarday ken yapılması daha çok yıkı cı oldu.”, “28 Şubat’ta mağdur edildik diyenler sanki bun lar değildi. Demek ki masanın öbür tarafında olunca zulüm etmek kolaymış”, “28 Şubat döneminde imam hatipte oku yan biriyim ama ne ben ne de o dönem sağ görüşlü olan me murlar böyle zulüm görmedi ler” ifadelerini kullanıyor. PROTOKOLDÜ, ŞİMDİ YASALAŞTI! Askeri yetkililere toplumsal olaylara müdahale yetkisinin verildiği İçişleri Bakanlığı ile Genelkurmay Başkanlığı arasında 7 Temmuz 1997’de imzalanan EmniyetAsayişYardımlaşma (EMASYA) protokolünün 2010 yılında imzalanan protokol ile yürürlükten kaldırıldığı belirtildi. Ancak darbeye zemin hazırladığı söylemi ile kaldırılan uygulama, 15 Temmuz darbesinden önce protokol kapsamından da çıkarılarak yasal zemine kavuştu. Hükümete yakınlığı ile bilinen Eğitim Bir Sen’in Şubat 2014’te yayımladığı “Rakamlarla 28 Şubat” raporuna göre 28 Şubat’ta yaşananlar ile 15 Temmuz darbe girişiminin ardından başlatılan ve bir buçuk yıldan fazla süredir devam eden OHAL döneminde yaşananların karşılaştırması şöyle: n Brifing yerine HSK talimatı: 400 hâkim ve savcı, 28 Şubat sürecinde Genekurmay Başkanlığı karargahında verilen irtica brifinglerine katıldı. Oysa önceki gün CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun açıkladığı belgeye göre, 2017’de hâkim ve savcılara tahliye kararlarının verilmesinden önce dönemin Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ile istişarede bulunulması talimatı verildi. n TSK ihracı 28 Şubat’ın 10 katı: 1990 2011 yılları arasında irtica suçlamasıyla YAŞ kararları ile 1635 personel TSK’den atıldı. OHAL döneminde 10 binden fazla TSK personeli KHK’lerle ihraç edildi. n Öğretmen ihracı 28 Şubat’ın 10 katı: 19972001 tarihleri arasında 3 bin 527 öğretmenin görevlerine son verildi. Yaklaşık 11 bin öğretmen 19972001 yılları arasında istifa etti. 19972001 tarihleri arasında kılık kıyafet nedeniyle 33 bin 271 öğretmen disiplin soruşturması geçirdi, 11 bin 890 öğretmen disiplin cezası aldı. OHAL döneminde yaklaşık 34 bin öğretmen meslekten ihraç edildi. n Sadece idari ceza da var: 28 Şubat döneminde 331 emniyet mensubu hakkında inceleme başlatıldı. 53’üne idari ceza verildi. 15 Temmuz’un ardından 23 bin emniyet personeli, çıkarılan KHK’lerle ihraç edildi. 28 Şubat döneminde Diyanet İşleri Başkanlığı’ndaki 396 personel disiplin soruşturması geçirdi. Meslekten atılan Diyanet personeli sayısı 128. OHAL döneminde Diyanet’ten ihraç edilen personel sayısı ise yaklaşık 3 bin. n O zaman 139, şimdi 8 bin 600: 28 Şubat döneminde kılıkkıyafet yasağı nedeniyle kamu görevinden çıkarılan yükseköğretim kurumları personeli sayısı 139. OHAL döneminde 5 bin 822 akademisyen KHK ile ihraç edildi. KHK ile çalıştığı üniversite kapatıldığı için işsiz kalan akademisyen sayısı ise 2 bin 800. n İki dönemde de MİT koşulu: 2 bin 639 kamu personeli MİT tarafından irtica ile ilişkili görüldü. Bunlardan 949’u öğretmen, 418’i öğretim görevlisiydi. OHAL KHK’leri ile memur alımından, taşeron personelin kadroya geçirilmesine, radyo ve televizyon için yayın lisansı alımına kadar bürokratik pek çok işlem için MİT onayı koşulu konuldu. 28 Şubat döneminde irticai faaliyette bulunduğu gerekçesiyle 21 vakıf kapatıldı. Kapatılan vakıfların 187 taşınmazına el konuldu. OHAL döneminde ise KHK’lerle 146 vakfın kapısına kilit vuruldu. MAĞDURLAR: O dönem bu zulüm yoktu Hak ve Adalet Platformu’nun 1465’i KHK mağduru, 342’si mağdur yakını, 366’sı doğrudan mağdur olmayan 2 bin 173 kişiyle görüşerek hazırladığı raporda yer alan ifadeler 28 Şubat dönemi ile OHAL döneminin karşılaştırmasını mağdurların gözünden ortaya koydu. Rapor iki dönemin de mağdurlarının anlatımlarını şöyle sıraladı: n “10 yıldan fazladır “Vatanını en çok seven görevini en iyi yapandır” düsturu ile yapmakta olduğum görevimden ‘terörist’ yaftasıyla uzaklaştırıldım ve yargılanıyorum. Çektiğim maddi sıkıntıları saymıyorum, bu yaftalamanın özellikle de 28 Şubat mağdurları iktidardayken yapılması daha çok yıkıcı oldu.” “Yaptıkları işten sevap kazandıklarını, ülkeyi kurtardıklarını düşünüyor olmalılar. 28 Şubat’ta mağdur edildik diyenler sanki bunlar değildi. Demek ki masanın öbür tarafında olunca zulüm etmek kolaymış.” n “Ben 28 Şubat mağduruyum. Bana ‘başörtülüsün’, ‘hakkını savunurlar’ dendi. Ben de eski sıkıntıları yaşamamak için devletin açtığı sendikaya üye oldum. Bana tebliğ eden bakana bir şey olmadı genel müdüre bir şey olmadı. Bu nasıl yapılır? Devlet beni tuzağa düşürdü diye inanıyorum.” n “Ben 28 Şubat döneminde imam hatipte okuyan biriyim ama ne ben ne de o dönem sağ görüşlü olan memurlar böyle zulüm görmediler. Sadece bir akıl tutulması yaşanıyor ülkede. İnsanlar celladına âşık olmuş farkında değiller...” ‘İkinci haksızlık’ 4 Şubat 1997’de Sincan sokaklarına tanklar çıkmıştı. 28 Şubat’ta ise Milli Güvenlik Kurulu’nda irticaya karşı kararlar alınmıştı. 28 Şubat’la bugünü tarif etti Yıldırım, “28 Şubat: İnsan Haklarına Balans Ayarı” etkinliğinde “Ayrımcılık yaptılar, zulmettiler. Yasaklar, baskılar, siyasi, sosyal ve ekonomik hayatımızı kuşattı” dedi Başbakan Binali Yıldırım, AKP Genel Merkezi’nde düzenlenen “28 Şubat Darbesi: İnsan Haklarına Balans Ayarı” etkinliğinde yaptığı konuşmada, “O dönemde çoğu okumuş aydınlar yerli ve milli değerlerimize yabancılaşmıştı. Siyaset kurumu zayıflatılmış, iti bar suikastine uğramıştı” dedi. Yıldırım’ın 28 Şubat dönemi için “İnançlarını yaşayan insanlar adeta kamusal alandan silinmek Binali Yıldırım istendi. Üniversiteleri, devlet kurumlarını Anadolu insanına çok gördüler, dar ettiler. Toplumsal düzen, özgürlükler ve demokrasi üzerine değil, korku, baskı ve tehdit üzerine inşa edildi. Meşru partileri gayrimeşru ilan ettiler. Millet iradesiyle seçilmiş siyasetçileri toplumun nazarında değersizleştirdiler. Ayrımcılık yaptılar, zulmettiler. Yasaklar, baskılar, siyasi, sosyal ve ekonomik hayatımızı her yönden kuşattı” ifadelerini kullanması dikkat çekti. Yıldırım, 28 Şubat dönemi gazeteleri için “O günün gazete başlıkları hep birbiriyle anlaşmış, talimatla atılan başlık lar. Sanki arkası yarın filmleri gibi hep adım adım darbeye zemin hazırlayan başlıklarla o günün gazeteleri çıktı” dedi. Yıldırım, “Aydınlar, yazarlar, andıçlandı, siyasi partiler kapandı. 28 Şubat sürecinin Türkiye’ye maliyeti 390 milyar dolar. Milletin oylarıyla Meclise gelen kardeşimize yapılan zorbalık halen kalbimizi incitir. Siyaset yapmaları engellenmek istenen kadrolar, şimdi iktidarda ve darbecilerden hesap soruyor. 28 Şubat döneminde yaşanan hak ihlalleri AK Parti iktidarı ile gündemden çıktı. 17/25 Aralık’ı tertip eden, 15 Temmuz’da tanklarla sokakları işgal etmeye çalışan hainlerle 28 Şubat’ı planlayan, darbe kardeşleridir” dedi. Ilıcak sansürü Etkinlik sırasında 28 Şubat sürecini anlatan bir kısa film gösterildi. Filmde, türbanla Meclis’e girdiği için vekilliği düşürülen Merve Kavakçı’nın Meclis’teki meşhur görüntülerine yer verildi. Ancak, Meclis sıralarında o gün Kavakçı’nın yanında oturan ve destek olan, 15 Temmuz’dan sonra ise ağırlaştırılmış müebbet cezası alan gazeteci Nazlı Ilıcak sansürlendi. Kavakçı’nın görüntüleri Ilıcak’ın görülmemesi için siyah kalın bir çerçeve ile küçültüldü. “Devlet tarafından bu benim ikinci haksızlığa uğrayışım. 28 Şubat döneminde yurt dışı ilahiyat mezunu olduğum için (Mısır elEzher Üniversitesi 1992) şeriatçı ve irticacı olduğum iddiasıyla 2000 yılında Keskin İmam Hatip Lisesi’nde müdür yardımcısı iken; diploma denkliği iptal edilme yoluyla eğitim hizmetleri sınıfından, genel idari hizmetler sınıfına Danıştay’dan aldıkları bir kararla düz memur yaptılar. 28 ay düz memurluk yaptıktan sonra Danıştay kararı ile tekrar görevime döndüm. Ama o zamanki bunu yapanların fikri ve zikri belliydi. Buna rağmen devletime küsmedim devleti yönetenlerin yaptığı bir uygulama olarak değerlendirdim. Devletimin aleyhine tazminat davası bile açmadım, ancak bana bunu yapanlardan hakkımı ahiret hesabına bıraktım. Şu andaki durum çok farklı, devleti yönetenlerle aynı duyguları aynı düşünceleri taşıdığım halde böyle bir muameleyle karşı karşıya kalmak insanı üzüyor.” l ANKARA Halkevleri üyesi 11 kişi serbestEMNİYETTE 6 GÜNDÜR GÖZALTINDA TUTULUYORLARDI alican uludağ Ankara Emniyet Müdürlüğü’nde 6 gündür gözaltına tutulan Halkevleri Eş Genel Başkanı Dilşat Aktaş’ın da arasında bulunduğu 11 kişi mahkeme tarafından serbest bırakılırken Dilşat Aktaş ve öğrenci kolektifleri üyeleri hakkında yurtdışına çıkış yasağı kararı verildi. Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’nde susma hakkını kullanarak suçlamalara yanıt vermeyen Halkevleri üyeleri, dün sabah adliyeye çıkarıldı. Önce soruşturmayı yürüten savcıya ifade veren 11 kişi, emniyetteyken açlık grevini adliyede de sürdürdü. Halkevleri Eş Genel Başkanı Dilşat Aktaş, savcılık ifadesinde tüm suçlamaları reddederek derneklerinin tü Serbest bırakılan Halkevleri üyeleri desteğe gelenlerle fotoğraf çektirdi. züğünde Mustafa Kemal Atatürk’ün “Yurta sulh, cihanda sulh” sözünün ilkeleri olduğunu vurgulayarak her türlü savaşa karşı olduklarını söyledi. Halkevleri’nin 86 yıllık bir dernek olduğuna dikkat çeken Aktaş, “Bu dernek, sosyal olaylarda halkı bilgilendirmek, sosyal konularda çözüm üretmek, aynı zamanda laiklik, demokrasi gibi değerlerin korunması için çaba sarfeden bir dernektir” dedi. Der neğin THKP/C gibi hiçbir örgütle bağlantısı olmadığını vurgulayan Aktaş, “12 Mart, 12 Eylül gibi gelecek iktidarların olduğu her dönemde biz bu tür suçlamalarla karşı karşıya kaldık. Burada esas saldırı, Halkevleri üzerinden laik hukuk değerlerine yapılmıştır. Halkevleri’nin tarihi temizdir” ifadelerini kullandı. Milletvekiller, STK temsilcileri başta olmak üzere bir çok isim destek için adliyeye geldi. Adliye önünde bekletilen bir TOMA dikkat çekerken, ifadenin alındığı 3. kattaki koridor da giriş çıkışlara kapatıldı. İdamdan kurtuldu Gözaltına alınan 11 kişi arasında yer alan Devrimci 78’liler Federasyonu Genel Başkanı Cumhur Yavuz. Evi basılan Yavuz, 12 Eylül dönemi işkencelerini konu alan, Genelkurmay Başkanlığı’nın resmi belgelerini içeren ve Federasyon tarafından çıkarılan “İşkenceci Ayağa Kalk, Suçlusun” kitabına suç delili olarak el konulduğu öğrenildi. Yavuz, kendisine o dönem işkence uygulayanların yargılanması için mücadele etmişti. 11 yıl hapis yatan Yavuz, son anda idamdan kurtulmuştu. Yavuz 38 yıl sonra ilk kez gözaltına alındı. l ANKARA C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle