18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazar 23 Aralık 2018 TASARIM: İLKNUR FİLİZ Mucizenin adı:İstanbul’un Çağdaş Yüzü: Grafik Sanatlar Müzesi imoga kültür 19 Avrupa’da alkışlar BİFO’ya Borusan Filarmoni’nin Avrupa turnesi sona erdi. Turnenin Paris ayağı uzun yıllar unutulmayacak türden bir konsere sahne oldu Nasıl utandım, nasıl utandım anlatamam! 14 yıldır orada duru yor ve ben gidip görmemişim! Hakkında ne çok duysam da, okusam da, görmek, yaşamak bambaşka bir şey... Utancımı bastırıp kapıdan içeri girdiğimde önce çocuk ve gençlerin cıvıltıları çarptı be ni. Öğrenciler, bir kattan öteki nikleri, türleri, yöntemleri olan ne geçerken herkesi soru bom özgün baskı resmi... bardımanına tutuyorlardı... Bir Türkiye’nin ilk özel, özgün merak, bir merak... Peşlerine baskı atölyesini 1974’te kur takıldım, gezmeye başladım... du. Derken ikincisini... Bu atöl Burası Çamlıca’da 6 katlı dev yelerde sadece kendi eserlerini bir yapı İstanbul Grafik Sa üretmiyor; açıyor kapıları tüm natlar Müzesi. Kısaca İMOGA sanatçı arkadaşlarına. Atölye (İstanbul Museum of Graphic lere gelmeyen sanatçı yok gi Arts) adını taşıyor. Dünyada bi, dileyen dilediği kadar ça benzer nitelikteki 15 müzeden lışıyor, öğreniyor, öğretiyor... biri. Uluslararası arenada, biz Atölyeler dar gelince “Çamlıca dekinden daha çok tanınıyor. Sanat Evi”ne taşınıldı.(1984) Baştan başlıyorum: Çamlıca Sanat Evi, atölye, Sanat ulaşılır olmalı galeri ve sanatçıların buluşma tartışma merkezi olarak yıllar İMOGA, başlangıçta sadece ca işlev gördü. Bilgi , birikim bir düş, bir hayaldi. Başlangıç ve olanaklar arttıkça dar gel dediğim 60’lar 70’ler... Damar meye başladı. larında idealizm kanı; tohumlarında köy okulları, eğitim Katılımcı ve çoğulcu enstitüleri, halk evleri ruhu ; Kişisel çabalar, sonsuz gönlünde sorgulama ve paylaş emek, paylaşım ve imece... 30 ma tutku yılın sonunda su barın tüm birikim, dıran genç deneyim ve ressam Sü üretim, şimdi leyman Sa içinde bulundu im Tekcan, ğum dev yapıya güzel sa aktarıldı. 2004 natlar eği yılında İMOGA timini ta açıldı. mamlayın İlk günden ca bu eğiti başlayarak ça min yalnız lışma yönte oksıkanluımlslaaamrvduaan du.SYaaizmarTımekızcZaenyİMneOpGOAr’adlav. e Süleyman mi şöyle: Kapılar tüm sanatçılara açık ya... Bu O hem sanat rada çalışan, ken çı, hem eğitimci olacaktı. İna di eserlerini üreten sanatçılar, nıyordu ki, sanat, bir zümre baskılarının bir bölümünü mü nin değil, herkesin ulaşabile zeye bırakıyorlar... ceği bir değer olmalı. Sanat ço Baştan beri “sanatçılar” de ğulcu paylaşıma açılmalıydı. yip geçtiğim şu isimlere ba Kararını verdi: Önceliği, öz kar mısınız: Elif Naci, Nurullah gün baskı resmi olacaktı. Son Berk, Zühtü Müridoğlu, Eren suz olanakları, çok farklı tek Eyüboğlu, Emin Barın, Cihat Burhan Doğançay Burak, Özer Kabaş, Turhan Selçuk, Neşet Günal, Burhan Doğançay, Erol Akyavaş, Burhan Uygur, Gül Derman ve daha niceleri. (Tümünü yazmaya gazete sayfaları yetmez.).. Sonsuzluğa göçmüşlerden rastgele seçtim adları... Günümüz gençlerine dek uzanan isimler... Aralarında dış ülkelerden gelenler de var. Sanat tarihi belleği 6 katlı, 2000 metrekarelik alana yayılan müzeyi, kurucusu, herşeyi, Süleyman Saim Tekcan eşliğinde dolaşıyorum Giriş ve altındaki iki kat sergileme alanı... Burada sürekli koleksiyondaki eserler dönüşümlü sergileniyor... Dolaştıkça Türk resim tarihine, sanat tarihine de tanıklık ediyorum. Burası sanat belleğimiz...Muhteşem bir hazine... Türk resim tarihinin derinliklerinde bir yolculuğa çıkmış gibiyim... Süleyman Saim Tekcan Birinci katta, Süleyman Saim Tekcan Özgün Baskı Atölyesi... İkinci katta, çalışmasının çoğunu burada geçirmiş olan heykeltıraş Ali Teoman Germaner’in heykel atölyesi... En üst katta çok amaçlı salon var. Her katta atölyede çalışmak üzere gelen yabancı sanatçıların konuk edilmelerine olanak veren bölmeler ve çerçeve atölyesi, fotoğraf stüdyosu gibi yan işlevleri barındıran bölümler var. Hepsini içeren dev arşiv sistemi... Çocukların peşinde baskı atölyesinde farklı teknikleri, uygulamaları da görüyorum. Gravür, ipekbaskı, litografi... Önemle vurgulanıyor ki, özgün baskı teknikleri, sanatçılar tarafından bir ‘çoğaltma’ tekniği olarak değil, aksine özgün bir eser üretme ve bir yaratıcılık tekniğidir... Dünyanın herhangi bir yerinde (uygar bir yerinde) böyle bir müzenin binasını, elektriğini, suyunu, hizmetini, devlet verir. Burada? Güldürmeyin beni! Burada bütün bunları sağlayan Süleyman Saim Tekcan’ın idealizmi, vizyonu, emeği, çabası ve adanmışlığı... Bu yazıyı okursa bana kızacak, her fırsatta belirttiği gibi yine: “Burası varsa, özgün baskıya gönül veren, buraya gelip çalışan, katkıda bulunan sanatçılar sayesinde var” diyecek. Bugün onu dinlemiyor, yarattığı bu mucize için teşekkür ediyor, hepinize, henüz görmedinizse bir an önce gidin ziyaret edin diyorum. ‘Zaman, artık Turhan’a çalışıyor’ 3. Boyutlu Turhan Selçuk Çizgi Kahramanları Heykel Sergisi, Şişli’de açıldı TYS’den Telli’ye destek Türkiye Yazarlar Sen dikası (TYS), Hacettepe Üniversite’nde katıldığı edebi yat söyleşisi sı Ahmet Telli rasında bir grup öğrenci tara fından tehdit edilen şair Ahmet Telli’ye destek açıklaması yap tı. Sendika açıklamasında şu ifa delere yer verdi: “Akıl kaygısız uyurken vicdan, şairi gece gün düz uyutmayan o sonsuz uğul tu, o derin fısıltıdır. Sevgili Telli, bu fısıltıyı beyinsiz insanlık düş manlarına karşı bir çığlığa dö nüştürdü, onlara vicdanıyla her zaman karşı durdu şiirleriyle. Biz biliyoruz ki vicdansız saldır ganların ruhlarındaki o boşlukla rı linç histerisi, kin ve öfke dol durur. Vicdan, iktidarların, on ların yoz sürülerinin kanlı ruh larında değil, şairlerin ışıltılı söz damarlarındadır. Biz diyoruz ki bir şairin vicdanı, “örgütlenmiş iyilik”tir. Biz yazarlar, ülkemizde iyiliğin, vicdanın kine ve öfkeye karşı örgütlenmesi için sevgi li şairimiz Ahmet Telli’nin yanın dayız. Saldırganları ve onları ko ruyup gözetenleri kınıyoruz.” l Kültür Servisi Heykeltraş Hasan Fehmi Hızal’ın, karikatürün büyük ustası Turhan Selçuk’un çizgi karakterleri üzerine yaptığı heykel çalışmalarından oluşan “3. Boyutlu Turhan Selçuk Çizgi Kahramanları Heykel Sergisi” ŞişliBelediyesi Sanat Galerisi’nde açıldı. Açılışa Cumhuriyet Vakfı Başkanı ve gazetemiz İmtiyaz Sahibi Alev Coşkun ve Şişli Belediye Başkanı Hayri İnönü katıldı. Açılışta konuşan Alev, Turhan Selçuk’un önemli figürlerinin heykel sanatıyla birleşerek görsel sanat haline dönüşmesini sanat dünyası için alkışlanması gereken bir çalışma olarak değerlendirdi. İlhan Selçuk anlattı Turhan Selçuk hakkında söylenmiş en güzel sözleri, karde şi olan ve 2010 yılında kaybettiğimiz gazetemiz başyazarı İlhan Selçuk’un söylediğini ifade eden Coşkun konuşmasında o sözlere yer verdi: “Kıyamet günü yaklaşıyordu, o sırada Turhan bir şey keşfetti; Alaaddin’in lambasından çıkan dev Turhan’a bu çizginin gizeminde bütün dünyaları, yıldızları, gezegenleri, galaksileri, insanları, duyguları, sevdaları, dostlukları, düşmanlıkları, ağlamayı, gülmeyi, geçmişi, geleceği ve anı tek sözcükle yakalamayı öğretti... O ne büyük bir mutluluk, Turhan evrendeki her şeyi çizgiye dönüştürmenin ilmi simyasında benliğini bulmuştu; yaratacağı evrenin artık kralıydı.” Coşkun, Turhan Selçuk’un dünyasının gerçek dünya eleştirileriyle oluşan alternatif bir dünya olduğunu ve coğrafyasının dör düncü boyuta yayıldığını söylediği konuşmasını şu sözlerle sonlandırdı: “Turhan, zaman korkusunu ortadan kaldırmasını bildi; zaman artık Turhan’a çalışıyor.” KONUK YAZAR SERHAN BALİ Sascha Goetzel yönetimindeki BİFO Avrupa turnesini başarıyla tamamlayıp evine döndü. BİFO’nun Stuttgart, Friedrichshafen, Aachen, Amsterdam ve Paris’i kapsayan turnesinin her durağında eleştirmenlerle dinleyicilerden övgüler, tezahüratlar ve bol alkış derlediği bilgisi çeşitli kaynaklardan kulağımıza geldi. Bu tepkilere, bir konseri ekrandan izlemek diğerinde de konser salonunda bulunmak suretiyle, bendeniz de bizzat şahit oldum. Amsterdam’ın dünyaca ünlü konser salonu Concertgebouw’da 9 Aralık sabahı verilen konser bu yıl izlemeyi en çok istediklerimin başında geliyordu. Bir toplantı yüzünden kaçırdığım bu konseri daha sonra concertgebouw.nl sitesindeki ‘Live’ bölümünden izleyebildim ve hem orkestramızla bir kez daha gurur duydum hem de konserin solisti olan kemancı Nemanja Raduloviç’e hayranlığım daha da arttı (BİFO’nun ayakta alkışlandığı bu nefis konseri siz de yukarıda paylaştığım adresten izleyebilirsiniz). BİFO’nun, benim de salondaki yerimi aldığım 13 Aralık tarihli Paris konseri ise üzerinden yıllar geçse de unutulmayacak türdendi. Konserin yapıldığı Théâtre des Champs Elysées 1913 yılında açılmış, 1905 koltuk kapasiteli, ayakkabı kutusu formunda klasik mimarili bir konser salonu değil ama at nalı formlu bir opera salonu olan (zaten sezonda opera temsilleri de yapılıyor), Süreyya İlmen’in Süreyya Opereti’nde fuayesi ve fasadını örnek aldığı, Paris’teki ilk Art Decor mimarisi örneğidir. Geniş ve ferah oditoryumlu ‘yeni’ Philharmonie de Paris’in aksine bu salon sahneyle dinleyicilerin adeta iç içe olduğu, ‘sıkışık’ bir oturma düzeni ve akustiğe sahiptir. Bu salonun Viyana Filarmoni’nin Paris’teki mekânı olduğunu da hatırlatalım. BİFO Paris konseri için yoğun bir program seçmişti. Tüzün’ün, Şostakoviç’in tını dünyasını akla getiren muzip bir eseri olan “Türk Kapriçyosu”nun aldığı sıcak alkıştan, dinleyicinin daha konserin başından orkestramıza yönelik olumlu kanaatler biriktirmeye başladığını hissetmek mümkündü. Ardından kemancı Nemanja Raduloviç çıktı sahneye. Sırp asıllı Fransız kemancı artık bizden biri. Şöhreti BİFO’yla birlikte global düzeyde günden güne artıyor. Sadece fiziğiyle değil inanıl maz tekniğiyle de Paganini’nin reenkarne olmuş hali diyebiliriz onun için. Haçaturyan gibi, solisti inanılmaz ölçüde zorlayan (hatta kimi pasajların gereğinden fazla yinelendiği), çok ama çok sağlam bir arşe tekniği gerektiren bu konçertoyu böylesine rahat, sanki çocuk oyuncağıymış gibi çalmak her türlü takdirin ötesindeydi. Barış mesajı Raduloviç o kadar ‘doğal’ bir virtüöz ki, çalarken sergilediği beden dilinden ve yorumundan ‘şov’ değil ‘ruh’ ve ‘samimiyet’ akıyor. Onun seviyesindeki virtüözlerin pek azında görülebilen bir doğallık, insancıllık ve ruh güzelliğine sahip. Ya Goetzel yönetimindeki BİFO’nun konçertodaki enfes eşliğine ne demeli? Örnek bir uyum yakalandığı gözleniyor aralarında. Türkiye’ye genellikle düşmanca duygular besleyen etkili bir Ermeni diasporasının yaşadığı Fransa gibi bir ülkede bir Ermeni bestecinin konçertosunun bir Türk orkestrası ve Müslüman halklarla hayli sorunlu geçmişe sahip Sırbistan’dan çıkmış bir kemancı tarafından seslendirilmesi herhalde o gece dünyaya müzik yoluyla verilebilecek en güzel barış mesajydı. Balakirev’in egzotik İslamey’inin de coşkulu icrasının ardından sıra geldi son eser olan Stravinski’nin “Ateş Kuşu” balesinin 1945 tarihli süitine. Bestecinin Bahar Ayini adlı müzikte çığır açmış devrimci eserinin 1913’te ‘skandala yol açan bir konserde’ dünyada ilk kez seslendirildiği salondu burası. BİFO’nun Stravinski’nin yine bu salonda sayısız kez icra edilmiş bir başka önemli eserini Fransızlar için seçmesi büyük bir cesaret örneğiydi. Turnenin bu son konserinde müzisyenlerin artık yorgun düşmelerine rağmen çok üst düzeyde bir icra dinledik. Tahta üflemeliler ve yaylıların süitte çok sayıda bulunan sololarının hepsinin tertemiz çıkarıldığı, hem piano hem forte pasajlarda ustalıklı birlikteliklerin ve kulağı hoşnut eden entonasyonun sergilendiği bir icraya şahit olduk. Dünyanın yıldız orkestralarından dinlediğimiz “Ateş Kuşu”ndan hiçbir farkı yoktu, aksine artısı vardı. Bir Türk orkestrası tarafından çalınan, üzerine Türk ve doğu karakterleri de sinmiş bir “Ateş Kuşu”ydu. Kulakları eserin en güzel yorumlarına alışkın Fransız dinleyiciler de bu ‘farklı’ “Ateş Kuşu”nu beğenmiş olacaklar ki BİFO’yu alkış yağmuruna tuttular. Orkestramızın ısrarlı alkışlara, yurtdışında artık en iyi bilinen çoksesli müzik eserimize dönüşen Erkin’in “Köçekçe” dans süitini çalarak teşekkür ettiğini söylememe ise herhalde gerek yok! Limak Flarmoni’den Zeki Müren albümü Zeki Müren’le özdeşleşen şarkıları, tenor Murat Karahan yorumu ile opera formunda flarmonik olarak yorumlayan Limak Flarmoni Orkestrası “Murat Karahan’la Zeki Müren Şarkıları” albümü çıkardı. Rengim Gökmen yönetimindeki Limak Filarmoni Orkestrası, Yusuf Yalçın’ın aranjörlüğünde “Murat Karahan’la Zeki Müren Şarkıları” konser serisiyle bir yıl içinde Türkiye’nin dört bir yanında 20 bin sanatseverle buluştu. “Şimdi Uzaklardasın”, “Elbet Bir Gün Buluşacağız”, “Veda Busesi”, “Senede Bir Gün” gibi unutulmaz eserlerin yer aldığı albüm, dijital platformlarda ve müzik marketlerdeki yerini aldı. l Kültür Servisi C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle