Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Pazar 23 Aralık 2018 TASARIM: SERPİL ÜNAY yorum 17 Yokuşu tırmanır hayat * Sevgili dostlarım, okurlarım değil, artık sizlere böyle seslenmek istiyorum, geçenlerde sonsuzluğa uğurladığımız dostum şair Refik Durbaş, 19 Ocak 2008 Cumartesi günü Sabah gazetesindeki Rüzgâra Alfabe köşesinden bana bir mektup göndermişti. Mektubu aldığımda çok ağladım ve adeta beni arıtan bir suya girmiş gibi oldum. İzninizle bugün sözü ona bırakmak istiyorum. HHH Sevgili arkadaşım Işıl Özgentürk, aslında bu yazdıklarımı sana mektup olarak gönderecektim. Ama postanenin yolunu unuttum, unutturuldu çünkü, artık kimse mektuba yüz düşürmüyor. Mektup, telgraf, teleks hayatımızdan çıkalı hayli zaman oldu. Şimdi cep telefonlarıyla mesajlaşma, internetten bilmem ne nokta com, mesene ile çetleşme çağı... Biliyorum, benim gibi sen de bunları beceremiyorsun. O nedenle bu yazıyı, sivri uçlu bir kurşunkalemle sarı bir defter kâğıdına aktarılmış mektup niyetine okumanı dilerim. Hani senin bir öykü kitabın vardı, Yokuşu Tırmanır Hayat * adında... Adını da Yannis Ritsos’un bir şiirinden almıştın. Demek biz, o genç yaşımızda şiiri ne kadar çok seviyormuşuz... Yoksa niye bir Yunan şairin dizesi, senin o güzelim kitabına misafir olsun? Sen o kitabında, gençliği egemen güçlerce harap edilen genç insanları; yani benim gibi, senin gibi gençleri, bizim gençliğimizi anlatıyordun. Beni o kadar etkilemişti ki, senin kitabından yola çıkarak ben de uzun bir şiir yazmıştım, Değişen Nedir Güvercinleri başlığıyla... Sahi ne idi hayatımızda değişen? Biz mi değişiyorduk, yaşadığımız hayat mı değişmekteydi? Aslında altında oturduğumuz ağaç da bir değişimin işareti değil miydi? Herkes gibi biz de “çınar” diyorduk, bu yüzden de oturduğumuz kahvenin adı Çınaraltı’ydı. Oysa o yüzyıllık ağaç, kestane ağacıydı. O ağacın altında, o yıllarda hayat üzerine ne kadar çok anlatacağımız konu vardı. Bizim anlattığımız kadar o ağaç da bizi anlatıyordu çünkü. Ellerindeki sefertası ise Mercan yokuşunda çalışmaya giden yoksul kızları anlatıyordu. Aşk adına niyet çekenleri anlatıyordu. Kapalıçarşı’nın bitirim çıraklarını, Sahaflar Çarşısı’nda geleceğini arayan gençlerin düşlerini, düşüncelerini anlatıyordu. Geçen gün, gençliğimle el ele bir kez daha Çınaraltı’ndan geçtim ve Değişen Nedir Güvercinleri şiirimi hatırladım. Böyle mi olması gerekirdi gençliğimizin mücadele günlerinin tortusu? Neden biz, bugün dahi hayallerimizin ardından koşarken, kimileri gerçek hayatın peşine düştü? Sevgili Işıl, gerçekten yokuşu tırmandı mı hayat ve biz yaşlandık mı? Hani nerede, gençliğimizdeki gibi, gecesini gündüzünü sinemaya vererek 1015 dakikalık da olsa film çeken gençlerin ürünlerini gösterecek mecralar? Hani nerede düzeyli edebiyat tartışmalarını; şiirin, öykünün, romanın, sinemanın, tiyatronun tartışıldığı platformlar? Sen de okuyorsun, gazetelerde sayfalar dolusu tiyatro ilanları çıkıyor, hani nerede bu oyunların eleştirisini yapacak genç beyinler? Bunlar yok mu? Elbette var. İşçisi memuru sendikasız, yoksulu bir paket makarna ile bir torba kömüre muhtaç bir toplumun gençlerinden senin gibi ben de umudumu kesmiş değilim. Dün vardı ve yokuşu tırmanıyordu hayat; bugün de yarın da olacaklar ve yokuşu hep tırmanacak hayat... Çünkü hayat, bunun böyle olmadığını işaret ediyor. Bu yüzden hep yokuşu tırmanıyor, tırmanacak da... İyi ki o hikâyeleri yazmışsın, ben şiirini yazmışım; demek ki yaşlılık hâlâ bizden uzak. Çünkü hayat yokuştur ve tırmanılmaya değer. Bunu bizim kuşağımız anladı ise bizden sonra gelenler de oğlum gibi nice oğullar, kardelen misali nice kızlar da anlayacak... Gözlerinden öperim sevgili arkadaşım Işıl. Selamlar, sevgiler.” İnadına Şiir: Nereye Uçar Gökyüzü Sahi kaç yaşındaydık bir akşamüstü Çınaraltı’nda deniz kaç yaşındaydı rüzgârın menzlinde bereketli yağmurlarla bezenmişken bedeni gökyüzü kaç yaşındaydı saçlarını örerken ayışığının mavi tomurcukları toprak kaç yaşındaydı kan içinde yürekte ağaç kaç yaşındaydı, kuş kaç yaşındaydı çiçek kaç yaşında aevda kaç yaşında gençliğim kaç yaşında. Refik Durbaş Not: Sevgili Refik, yazılarımdan ötürü 5 aylık hapis cezası aldım. Şartlı ertelemişler yani 5 yıl ceza aldığım yazılar gibi yazı yazmayacakmışım. Birlikte olsak buna çok gülerdik, şimdi senin yerine de gülüyorum, bir şairden bu mektubu alan ben, nasıl olur da onların emrine uyarım. Şaşırmışlar! 23 Aralık 2018 SAYI: 34045 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ALEV COŞKUN Genel Yayın Yönetmeni Aykut Küçükkaya Yazıişleri Müdürleri Serkan Ozan / Olcay Büyüktaş Akça Sorumlu Müdür Ozan Alper Yurtoğlu Görsel Yönetmen Hakan Akarsu Reklam Genel Müdürü Ayla Atamer Törün l Haber Merkezi: Murat Hantaş l Dış Haberler: Mine Esen l Ekonomi: Şehriban Kıraç l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Fotoğraf: Uğur Demir l Kültür Sanat: Emrah Kolukısa l Düzeltme: Mustafa Çolak Ankara Temsilcisi: Sertaç Eş Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Yayın Kurulu: Alev Coşkun (Başkan), Ali Sirmen (Bşk. Yrd.), Aykut Küçükkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Kemal Işık Kansu, Orhan Bursalı, Mine Kırıkkanat, Miyase İlknur. l Okur Temsilcisi: Cengiz Yıldırım cengiz.yildirim@cumhuriyet.com.tr l Mali ve İdari İşler Müdürü: Hasan Talay l Satış Dağıtım Müdürü: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Baskı Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş. Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 06:47 06:30 06:51 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 08:19 13:09 15:26 08:00 12:53 15:14 08:19 13:16 15:41 Akşam 17:47 17:34 18:02 Yatsı 19:13 19:00 19:25 Almanlar gitmemek üzere gelmişlerdi İnönü’nün değerlendirmesine göre Almanlar Türkiye’ye gitmek üzere değil, kalmak üzere gelmişlerdi. İnönü, Birinci Dünya Savaşı’nda Türkiye’de çalışan Alman subayları için şu yargıya varıyor: “Alman İmparatorluğu yararına birtakım hesaplar vardı. Bilhassa Suriye’de ve Arabistan’da özel bir politika güdüyorlardı...” Alman subaylarla FilistinSuriye cephesindeki birliklerde çalışma sırasında çelişkiler daha açık bir biçimde ortaya çıkıyordu. Atatürk de Ordu Komutanı olarak, Alman General Erich von Falkenhayn ile çatışıyordu. Sonunda Atatürk ve İnönü, birlikte TürkAlman ilişkilerini de kapsayan çok sert bir rapor yazıp Başkomutanlık ve Sadrazam’a gönderdiler. Ali Fuat Erden, İsmet İnönü kitabında şöyle yazar: “İsmet bey, Almanlarla gelişen ve ordu karargâhının en üst düzeyinde uygulanan yakın ilişkiden endişe duyuyordu. Dört yıllık savaşta dokuz ayrı cephede akıtılan bunca kandan sonra, müttefik olarak birlikte savaşa girilen bir büyük devletin uydusu olmak onu en çok tedirgin eden durumdu.” İnönü, savaş sürerken Suriye’de bir araya geldiği eski arkadaşı Ali Fuat Erden’e bir gün şöyle demişti: “Eğer bir nesil boyunca vatanımın bağımsızlığa kavuşacağından umudumu kesersem, askerlikten çıkar ve gençliği gelecek bağımsızlık mücadelesine hazırlamak için bir lisenin tarih coğrafya öğretmeni olurum!”* * Alev Coşkun’un 18841922 Asker İnönü (Kırmızı Kedi, 2018) biyografisinden alıntıdır. HHH AFEKTPÖ, ’1d5eTnekmompaumz’dadanı! sonra da Binali Yıldırım’ın “Bizim için kırmızı çizgi, terör faaliyetinin başladığı gündür, 17 Aralık’tır” yönün Gaflet cephesinde değişen bir şey yok... deki açıklamasına karşın Erdoğan, 17 Aralık’tan bir gün sonra dahi gazeteci Fehmi Koru’yu ABD’ye Fethullah Gülen’in yanına göndererek onunla uzlaşma arayışını sürdürmüştür. Fehmi Koru’nun ziyareti başarılı olsaydı AKPFETÖ kardeşliği bugün de sürüyor olacaktı. Peki Erdoğan, Koru’yu neden göndermişti? Çünkü Fehmi Koru, FETÖ’nün çok saygı duyduğu isimlerin başında geliyordu. FETÖ’ye bağlı Zaman gazetesinde 13 yıl Ankara temsilcisi ve başyazar olarak çalışmıştı. Farklı tarihlerde Gülen’i Pensilvanya’da ziyaret etmişti. Hatta hâlâ AKP MKYK üyesi, milletvekili Burhan Kuzu ve Hüseyin Gülerce ile yaptıkları bir ziyarette, yemekte ağırlanmışlardı. Erdoğan, Koru’yu FETÖ ile kendisini barıştırsın diye Pensilvanya’ya gönderirken muhtemelen hâlâ onun FETÖ ile devam eden sıcak ilişkilerine güveniyordu. Ancak 15 Temmuz’dan sonra bile ne iktidar, ne de yargı Fehmi Koru’nun FETÖ ilişkilerini sorguladı. Üstüne, Koru’nun muhalif Sözcü gazetesinin sahibi Burak Akbay’a yönelik, hiçbir maddi delile dayanmayan “FETÖ’cü olabilir” suçlaması ciddiye alınarak, yaptığı beyan Akbay’a açılan soruşturmaya gerekçe gösterildi. Gülen’in yemek masasının onur konuklarından Fehmi Koru’nun ise bugün keyfi gayet yerinde, anılan ilişkileri sorgulanmaksızın, yazıla rını sürdürüyor. AKP de FETÖ ile mücadele ettiğini iddia ediyor!* * Aykut Küçükkaya’nın The Ortak “Hepiniz Oradaydınız” (Kırmızı Kedi, 2018) belgeselinden alıntıdır. HHH Taşınmazlar da Ensar’a AKP, 2017 Ocak ayında ilgili ilgisiz her şeyi torbaya attığı yasa tasarılarından biriyle Kızılay, Yeşilay, Darülaceze, Darüşşafaka ve Türk Hava Kurumu’na verilen devlete ait taşınmazların, ilgili kurumlar tarafından harca esas değerinin yarısına satılması olanağı tanır. Tasarı, bu kurumların mallarının TÜRGEV, Ensar gibi yandaş vakıflara devredilebileceği gerekçesiyle muhalefetin tepkisiyle karşılaşır. İlk zamanlar AKP geri adım atmış gibi görünür. Taşınmazların satılması yerine, 49 yıllığına bedelsiz kullanım hakkı tanınır. Meclis’te görüşülen yasadaki bir maddeye göre, “Bakanlar Kurulu’nca vergi muafiyeti tanınan vakıflardan öğrencilere yönelik eğitim ve yurt temini faaliyeti bulunanlardan Gençlik ve Spor Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı tarafından müştereken belirlenen sağlayanlar lehine, kuruluş amaçlarına uygun olarak kullanılmak üzere mülkiyeti Hazine’ye veya kamu kurum ve kuruluşlarına ait taşınmazlar üzerinde 49 yıl süreyle bedelsiz irtifak hakkı tesis edilebilecek”tir artık. Ensar Vakfı, AKP döneminde Bakanlar Kurulu’nca “kamu yararına vakıf” ilan edilmiştir. Dolayısıyla “vergi muafiyeti vardır”. Demek ki, o taşınmazlar Ensar Vakfı’na devredilebilecektir. Kızılay, Yeşilay, Türk Hava Kurumu gibi köklü kuruluşlar, bu düzenlemeye karşı çıkmazlar. Çünkü onlar da AKP’lileştirilmişlerdir...* * Işık Kansu’nun Bir Ortaçağ Hayaleti: Ensarlı Eğitim (Telgrafhane Yayınları, 2017) araştırmasından alıntıdır. Reis haklı; kriz mıriz yok. Piyasalar taş gibi. Hem de kendisine rağmen taş gibi. Oysa açıkça, isim de vererek “Portakal, mandalina hatta genel anlamda narenciye”yi de lanetledi. Bu meyvelerin fiyatında bir kuruş bile düşme olmadı. Öfkesi meyve haline ve üreticilere yansımadı.Artış da olmadı. Arkasındaki “öl de ölelim!” diyen milyonlardan da çıt çıkmadı. Amerikan Doları’nı lanetlediğinde çekiçle iPhone telefon parçalayanlar bu defa portakal sandıklarını tekmelemeye kalkmadı. Kendisini sabah akşam eleştiren öfkeli muhalifler ise sus pus. Oysa “sarı yelek” gibi “portakal rengi kaşkol” takarak sokağa dökülmenin, portakal isyanı çıkarmanın tam zamanıydı. Belli ki iki tarafın özellikle de Reis’in kefenli timlerinin kafası karıştı. Normalde dilimlenen, sıkılan, suyu çıkarılan portakalın “ensesinin patlatılması” mesajını anlayamadılar. Çünkü milletimiz ne yazık ki, Reis kadar TV haberleri ile ilgili değil. Bağımsız tarafsız habercilik yapanlara takmış değil. Hem 80 milyonluk ve yüzlerce kanallık ülkeyiz artık. AKP’lisi ve muhalifiyle akşamları Fox TV’de haber sunan delikanlıyı ismen tanıma olanağından yoksun... Dedik ya bazen Reis, ölçüyü tutturamıyor. Gaz vermek uğruna milletin kafasını karıştırıyor. Galiba Kılıçdaroğlu’nun etkisinde kalıyor. O da “millet dindarlaştı” vehmi ile geçen seçim “Ekmek için Ekmeleddin” dedi. Bu kez de durup durdu, “Ekrem için İmamoğlu” buyurdu. İnşallah “tıpış tıpış” falan diye ekleyip de Beylikdüzlü delikanlıyı ve CHP’yi dümdüz etmez. Mutlu Güven YSK Başkanı Sadi Güven ve 5 üyenin görev süreleri “torba” ile uzatılıyor. Çünkü seçim sonuçlarını güven altına almak gerek. Sonucu “sandık” belirleyecek ama.. Önce “torba” ile de önlem gerek. (Bülent Arınç birkaç kez TBMM kürsüsünde, “torba yasa diye bir deyimin hukuk ayıbı olduğunu”, adını bile ağzına almak istemediğini tekrarlamıştı. Belki de kendisine “hayat yolunda ba İkinci Tek Adam şarılar!” dilenmesinin bir nedeni de bu. Eskiden “Bize plan değil pilav lazım” diyen zihniyet, şimdi de “Çorba için Torba”ya evrildi!) Yüksek ruh Zamana “Yap İşlet Devret” ve “Anahtar teslimi” ruhu hâkim! “Mühürsüz zarfları geçerli” sayan “yüksek” kurul, zaten “işi” ortada bırakıp gidemezdi. Bu da zaten “seviyesine” uygun düşmezdi. Dün tedbirinin alındığı kesinleşti. YSK kadrosunun uzatılması işi de ‘Torba’ya dahil edildi. (Ara not: Reis’in “Başımızda twitter diye bir bela var” dediği günlerde, ki şimdi Trump ve Putin dahil milyonlarca takipçiye (belaya) sahip, YSK Başkanı da attığı bir tweet’te “İmam Hatip’li olduğum için itildim kakıldım!” diye yakınmıştı. Reis bu seçimde de Sadi Güven’e güvenmeyecek ve onu mutlu etmeyecek de kimi edecek? Sadi, Arapça mutlu demek. “El eli yıkar, el de yüzü!” Altyapı duası “Anahtar Teslimi” ve “Davetiye Usulü” sadece ihalelerde değil, seçime giderken de geçerli. Bu gibi “incelikler” Tek Adamlığın sağlam altyapısı için zaten kaçınılmaz. Tarihte ilk kez “Altyapı Bakanlığı” kurulması, başına da “olmazsa da olur cinsten” bir bakanın getirilmesi biraz da bundan. Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, şimdilik hidayete ermemiş de olsa, içine doğmuş gibi, söylendiğine glizöarseyAonltysuapz ıtrBeawtnakwnleawahr.nmaihıeemti@sçeitigtrnagmn.eadciolsu.mcianomb iYleaeğtmmuişr:y“aAğlmlahassıninvyeayeni havalimanı deniz limanına dönmesin!” Duası tutmadı. İslam inancı altyapı için, “önce eşeği sağlam kazığa bağlamayı, sonrasında tevekkül etmeyi” gerektiriyor. HHH Binali Yıldırım, iktidarın Reis’ten sonraki en deneyimlisi. Ortalıktaki biricik “İkinci Tek Adam” o. Reis’in ona güvenmesi boşuna değil. “Anahtar Teslimi” seçim için “hukuksal” altyapı ona emanet. Halen TBMM Başkanı. Hem İstanbul’un rölantideki başkan adayı hem de yasamanın başı. Millet egemenliğini temsil gibi yüce bir unvandan feragat edecek kadar da fedakâr. Zaten fedakârlık onda alışkanlık yaratmış gibi. “Tarihteki Son Türk Devleti’nin Son Başbakanı” sıfatına tamahen anahtarı Külliye’ye teslim etti. Şimdi de İstanbul Belediyesi başkan adaylığına tayini çıktı. Mevkisiz kalma tehlikesine karşı da kolları sıvadı..(Gerçi Reis’in elinde sayısız ve boş “Reis Yardımcılığı” koltuğu var. En kötü ihtimal “Külliye’de sağ kolu olur, bey gibi yaşar!) İşi sağlam tutup YSK’cilerin görevini uzatıyor. Köprüden tünelden geçenlere yazılan milyonlarca liralık cezaları da affettiriyor. Vermeden almak Allah’a mahsus. Çorba yasanın içine her şey katılabiliyor. İstanbul’u ve tüm sahilleri daha tanınmaz hale getirecek İmar Barışı’nı genişletmeyi de çorbaya kattı. Barış gibi kutsal sözcük de ranta kurban edilecek. Bundan en az 9 milyon kaçak mülk sahibi yararlanacakmış. “Al Yapı Kayıt Belgesi’ni Ver oyu!” Bu hesaba “Peygamber Ocağı”nın “Gaz ocağı”na dönüştürebileceği için kaygı duyulan dünyanın en büyük bedelli ordusundan (700 bin genç) gelebilecek oyları da eklemek gerek. İş bilenin çorba içenin! Zaten siyasette vermeden almak da artık mümkün değil. Seçmen 17 yıldır madde bağımlısı gibi avantaya yalana boş vaatlere alıştırıldı. Muhalefetin vereceği bir maddiyat yok. O da çok sağlam ve arkası dolu sözler verebilse keşke... Hani’de 7 kişi tutuklandı Diyarbakır’ın Hani ilçesinde, pazartesi günü PKK’li teröristlerin kendilerini takip eden polis ekibine ateş açarak, polis memuru Nazım Tuncer’i şehit edip, 1 polisi de ya raladığı saldırıya ilişkin gözaltına alınan 7 kişi, tutuklandı. Soruşturma kapsamında kimliği belirlenen 1 kişinin de yakalanması için çalışmaların sürdüğü bildirildi. l DHA KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK Fünye patladı 5 çocuk yaralandı Mersin’in Erdemli il cukların elinde patlamaçesinde dün sabah, sı sonucu, 5 çocuk çe ilçede bulunan bir ka şitli yerlerinden yaralan yalık arazide oyun oy dı. Hastaneye kaldırılan nayan 5 çocuk, bölge çocuklardan birinin du de bir fünye buldu. Fün rumunun ağır olduğu öğ yenin, oyun oynayan ço renildi. l İHA behicak@yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com l KAL İÇİN MEB DEVREDE Dinci baskıya inceleme Kadıköy Anadolu Lisesi’nde (KAL) öğrencilerin “dini sohbetlere katılma zorunluluğu” ile ilgili İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü inceleme başlattı. Kadıköy Anadolu Lisesi’nde bir grup öğrenci diğer öğrencileri dini sohbetlere götürmek için baskı kurmuş, bu duruma tepki gösteren öğrenciler de perşembe günü okul bahçesinde toplanarak “Bu okulun sahibi fikri hür, vicdanı hür öğrencilerdir” pankartı açarak durumu protesto etmişti. Olayın takipçisi olduğunu belirten eski CHP milletvekili Barış Yarkadaş, Twitter hesabından yaptığı açıklamada, “Kadıköy Anadolu Lisesi öğrencileri, yönetim destekli bir grup öğrencinin ‘dini sohbete götürme baskısı’ karşısında bugün isyan etti ve gösteri düzenledi. Sohbete katılmak istemeyen bir öğrenciye ise soruşturma açılması bardağı taşıran son damla oldu. Yönetim bu baskıya son ver! Kadıköy Anadolu Lisesi’nde oluşturulan ‘Dini Sohbet Grubu’nun ‘sohbete katıl’ baskısına tepki gösterdiği için disipline verilen öğrenciye açılan soruşturma, ailelerin tepkisi üzerine kapatıldı” ifadelerini kullanmıştı. İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü Kadıköy Anadolu Lisesi’nde yaşanan olaylarla ilgili inceleme başlattı. l Haber Merkezi Aranırken merkez açmış Kırıkkale Devlet Hastanesi’nde görev yaparken, FETÖ/PDY terör örgütünün ‘doktor imamı’ olduğu gerekçesiyle hakkında yakalama kararı çıkarılan Doktor İsmail A.’nın, Kayseri’ye yerleşerek, kaçak ‘Sağlıklı Yaşam Merkezi’ açtığı saptandı. Merkezde zayıflama, sigarayı bıraktırma gibi uygulamalar yaptığı öğrenilen İsmail A., polis tarafından düzenlenen operasyonla işyerinde yakalandı. l DHA C MY B