18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazar 2 Aralık 2018 14 hafta sonu EDİTÖR: ELİF TOKBAY TASARIM: İLKNUR FİLİZ Malzemeci Cengiz, takımın formalarını yıkıyor. Tansu Aça Paranın ne önemi varbey’ingözlerisiyahbeyazfotoğraflarabakarkendoluyor. mühim olan futbol! Önce sahalarını müteahhitlere kaptırmışlar, sonra lokallerini kentsel dönüşüme teslim etmişler ve bir kahveye sığınmışlar. Burası Süper Lig’e 10’a yakın isim yollamış köklü bir kulüp: Tunusbağı Üsküdar’ın Doğancılar’a doğru uzayan ara sokağında 4 masalı bir kahve. İlk 3 masada semt sakinleri oturup çay, kahve içiyor, tüplü televizyondan, “Türkiye ekonomisi uçu yor” haberlerini izliyorlar. Köşedeki masanın üze rinde çoraplar var, hemen yanında şortlar, formalar... O sırada tavlayı kaza nan, “Gelsin çaylar...” di yor ama ocağı işleten ARİF KIZILYALIN emektar, yan taraftaki kapalı bölümde yıkanan ça maşırları makineden çı kartmaya çalışan Cengiz Ağabey’e yar dım ettiği için servis gecikiyor. Duvarda 1970’li yıllardan kalma bir fo toğraf göze çarpıyor. Biraz daha dikkat li bakınca TFF’nin eski yöneticisi Yemen Ekşioğlu hayal meyal seçiliyor. Takımın bızdığı ise Beşiktaş’ın 80’lerdeki 10 nu marası Fikret Demirel. Bu fotoğrafların hemen yanında koskocaman bir Atatürk portresi var. Lokalin gediklilerinden bi ri, “Burada en büyük fotoğraf Atatürk’ün resmidir” diyor bıyıklarını burarak. Re simlerin yanındaki panoda bir liste var. Üstünde ‘AYLIK AİDAT’ yazısı dikkat çe kiyor. Kimi 20 TL vermiş, 50 TL verenler çoğunlukta, birinin karşısında 500, diğe rinde ise 2000 TL yazılı. Listeyi soruyo ruz, susuyorlar, başları önde... Hem kahve, hem müze Burası bir döneme damgasını vuran Tunusbağı Spor Kulübü. Varol Ürkmez’den Fikret Demirel’e, Yemen Ekşioğlu’dan Bolulu Rıdvan ve Rizeli Cengiz’e kadar Süper Lig’e 10’a yakın isim yollamış köklü bir kulüp. Sonra her amatör kulüp gibi büyüyen kentin küçülen camiası olup önce sahalarını müteahhitlere kaptırmışlar, sonra lokallerini kentsel dönüşüme teslim etmişler ve çay ocağından bozma bir kahveye sığınmışlar. Gerçekten 20 metrekarede 4 masa, 2 metrekare çay ocağı, geride kalan 56 metre kareye ise çamaşır makinesi, toplar, yelekler, formalar sıkıştırılmış. Tek göz oda bir dükkân hem sosyal tesis, hem kahve, hem çamaşırhane, hem müze... ‘Tozunu atarmışız’ Bizi ‘mekâna’ davet eden Tansu Açabey namı diğer Tansu Hoca söze giriyor. Açabey, 35’li yaşlarda eski bir futbolcu. Şimdilerde Tunusbağı Spor Kulübü’nün yöneticisi, menajeri, teknik direktörü, yeri geliyor malzemecisi. SiyahBeyaz fotoğraflara bakıp “Bir zamanlar C İstanbul’un tozunu atarmışız” derken M gözleri doluyor. Ama mutlular çünkü çirkin futbol kavY gasının içinde değiller. Emek harcıyorCM lar, takım maç kazanınca 12 saatlik keMYyif yaşayıp mahalleye alkışlarla giriyorlar. Örneğin ‘malzemeci’ Cengiz, eski bCiYr Boğaziçi Üniversiteli atlet. SakatlıktanCMY sonra futbola merak sarmış ama oynayamayacağı için “Bari gençlere destek verKeyim” diye takımın çamaşırcılığını üstlenmiş. Önce evden getirdiği deterjanı koyuyor makineye; sonra şortları, formaları rengine göre atıyor kapaktan içeri. Kuruyanları katlayıp kullanılmaya hazır hale getiriyor. “Sahip çıkmasak kapanır gider” diyorlar. “İdman sahanız” diyoruz, pişman oluyoruz. Üsküdar Belediyesi’nin bölgedeki 20 takıma tahsis ettiği sahada antrenman sırası ancak haftada 1 kez geliyormuş. Diğer antrenmanları saati 300 TL karşılığında küçücük bir halı sahada yapıyorlarmış. Belediyeden paylarına yasa gereği düşen binde 8’lik payı doğru dürüst görmemişler. Geçenlerde İBB Spor AŞ, malzeme yardımı yapacağını duyurmuş. Üsküdar meydana gittiklerinde, “Sizin malzemeler AKP Gençlik Teşkilatı’nda. Gidin, Kamyonla taşıdı, başa çıkamadı ligden çekildi Üsküdar’daki amatör sporcuların çilesi Tunusbağı Kulübü’yle sınırlı değil. Geçen hafta Cumhuriyet’in gündeme getirdiği, ‘Takım kamyonu’ haberiyle ünlenen Üsküdar’ın köklü takımı Selami Ali Yeşilsahaspor, 4. sırada bulunduğu U 17 Ligi’nden çekilmiş. Gerekçe parasızlık. Kulüp başkanı Özkan Oğuzatak, çocukları arabasızlık nedeniyle patates, soğan kamyonetiyle maça götürmekten usanmış. “Havalar yağışlı, araba eski, kaza yaparsak ne olacak? Fıtrat mı diyeceğiz? Maçlar Kartal’da, Pendik’te. Burada saha da bırakmadılar. En iyisi çekildik. Sahip çıkmayanlar utansın” diyor. Kozmopolit yapısı nedeniyle Selami Ali mahallesi, özellikle uyuşturucu bağımlılarının yoğun olduğu bir bölge. Ve bir genci uyuşturucudan uzak tutmanın en güzel yolu da Futbolcuları çoğu kez maça taşıyan Fargo kamyonun da boynu bükük kalmış. “Riskli miskli ama amatör spora hizmet veriyordu” diye espri yaptılar üzülerek. spor yaptırmak. Ama iş can güvenliğine dokununca başkan Oğuzatak ve yönetimi, ‘çekilelim’ demişler. Tam o sırada Üsküdar’ın köklü takımlarından Barbarosspor’un da, ulaşım sorunu nedeniyle ligden çekildiği haberi geliyor. Suratlar iyice düşüyor, “Bu da bizim fıtratımız” diyorlar... oradan alın” denmiş. Yönetim de “Siyaset dada yetişmiş, şimdilik ulaşım sponsoru bu kulüpten içeri giremez. Kulüp de siyasi komşu bir belediye. mekâna girmez” diyerek reddetmiş 35 parça formayı. Eskimiş topları koydukları hur Zirvenin gerisinde cu gösteriyor Tansu Hoca, “İşte bize beledi Bu imkânsızlıklara rağmen takım, 1. Ama yeden düşen” diye... tör 14. Grup’ta zirve mücadelesi veriyor. 2 Ulaşım sorunları her Üsküdar amatör ku takımın Süper Amatör’e çıkacağı ligde sade lübünün olduğu gibi tam bir eziyet. Çoğu ce 1 puan gerisindeler zirvenin. kez kendi ceplerinden para verip servis tu “Çocuklara para” diyoruz, gülüyorlar. “Biz tuyorlarmış. Üsküdar Belediyesi’nden is gerçek bir semt takımıyız. Bu çocuklar da temişler araç, gelmemiş. Belediyeye yakın gerçek amatör. Hepsi yarın öbür gün büyük sosyal medya hesaplarından birinde, “Siz bir takıma transfer oluruz” diye sevdalan Belediye Başkanı Hilmi Türkmen’e mi güve mışlar futbola. Onlar da biliyorlar, böyle bir nip amatör lige katıldınız?” demişler 60 yı şey olmayacak ama “Onurluca Tunusbağ’ı lın köklütkohuulmügbaüzentee. 1A3.ll5axh’2t0acnm Abatsakşie.hpidrfim3 30.t1e1m.2s0i1l8edi1y5:o1r8uz” diyor Tansu Hoca... Utanmaz adamlar çağında Demir Özlü’ye sığınmak Ufuk Uras: “Türkiye’nin en ca hil kesiminin Kemalistler olduğunu düşünüyorum. Kendilerinden çok emin ler ve kendilerini hiç geliş tirmiyorlar. İşin ilginç ya 1 nı Kemalistler Mustafa Kemal’i de hiç bilmiyor” diye buyurdu sos yal medyada. Doğ rusu akla gelenin özen siz biçimde savrulduğu o orta mı (sosyal medya) pek ciddi ye aldığımı söyleyemem. Ancak bir dönem sosyalistlerin umudu olan, akademisyen / si yasetçi kimsenin süzgeç ten geçirmeden fikir be yan edeceğine de ihtimal vermem... Sol liberal salgın ülkeyi öyle zehirledi ki, neresin den tutsan, düzelmiyor. Bu nasıl kibir, şımarık lık, saygısızlık böyle! Nasıl RTE’yi hamaset Atatürk çüleri iktidarda güçlendi riyorsa, bu türden saldırılar da o hamaseti yapanları eleştirilmez kılıyor. Birbirini besleyen acayip “Odenge! Sevimsiz tahterevalli... nursuz bir adamın portresi” diye öykü yazsam, şöyle kurgulardım; Adam yazarlığa heveslidir, yoksul bir ailenin çocuğudur, bunu malzeme yapar ilkesizli ğine! Kültür, sanat çevrelerine girmek için her yolu meşru say maktadır. Ustaların yanına sığı 2 nır önce, sonra onlarla kavga eder, arkalarından konuşur, bundan sıkıntı duymaz, hedefi vardır, ün istemektedir. Burnu iyi koku alır, devir cema atçilerin devridir, oraya sızmak ister. Zaman’da görünür, fırsat bulsa köşe yazacaktır. Taraf’ın sivil kavganın kalesi (!) olduğu nu hararetle savunur. Sol libe rallerin yancısıdır... Kahramanımızın eli kalem tu tar, yeteneği de vardır, kalbi ve ahlakı kötüdür. Bakar ki ora da ekmek yok, sosyalistlerle kol kola girmek için yol arar, sızma yı da başarır, bakarız BirGün’de kalem oynatmaktadır! Aklı nın başına geldiği umudunu ta şırız ne mümkün! Kılıktan kılı ğa girmeyi başardığı için gizle nir. Sosyalist kamuflajı kısa sü re sonra dökülür üstünden... Yeni liman Odatv olur, ora da en koyusundan Atatürkçülü ğe soyunur. Yakın çevresi adına utanır da, onda herhangi yüz kı zarıklığına rastlanmaz. Artık mil liyetçiliğin baş kalemşorudur o. Kürtlerden nefret eder, sosya listlere düşmandır! İktidara di şe dokunur tek cümlesini bu lamazsınız ama... Nihayetinde soluğu Aydınlık’ta alır... Dedik ya edebiyattan an lar diye, benden iyi tarif eden ler var onu. Hüseyin Rahmi’nin “Utanmaz Adam”ıyla, Aziz Nesin’in “Zübük” karışımı bir Mmahluk işte! üjgan Yıldırım’ın Doğan Kuban’la yaptığı ne hir söyleşiyi okuyorum: “Bir Rö nesansın Adamı”. Doğru su bu tür kitapları sevmiyo rum. Anı lara, bi yografilere bayılırım, an 3 Doğan Kuban cak söy leşi sanki izlemek, dinlemek ya da gazetede okumak için uy gun gelir bana. Yıldırım’la Ku ban söyleşisinden keyif aldım, çok öğrendim. Doğan Kuban ‘dil’ üstüne konuşurken yaşam deneyimini, düşüncesinin gel diği berrak noktayla birleştiri yor. Öteden beri biliriz: “Dil ya zarın yurdudur” Eğer doğru dü rüst ulus tarifi yapılacaksa, ırkçı anlayışı reddeden, bu bakış an lamlı mutlaka. Hepimizi öfkelendiren İngilte re’deki ırkçı saldırı üstüne dü şündüm yeniden. Genç İngiliz, bir diğer gence, Suriyeliye sal dırıyor, vuruyor, nefret kusu yor. Suriyeli çaresiz, yaban cı olduğunu bilerek, karşı lık vermeden, yoluna devam ediyor. Kimi kameraya alıyor olanları, kimi izliyor, gülüyor. Müdahale eden yok elbette! Irkçılık salgın, tedavisi ola naksız hastalık! “Önünde Boş Bir Uzam”, “İşte Senin Hayatın” şa hane Demir Özlü kitapları, sev giyle okudum. Kısacık anlatılar, güçlü imgelerle bezenmiş, kişi yi kendi iç hesaplaş masına götüren, sı cacık metinler. Bir de “Paris Günleri” ek lendi ardından oku malarıma. Bunca çerçöp içinden nasıl duyuracağız Özlü’yü yeni kuşaklara. He 4 yecanlandım, ayrı kuşak yazarlar olmamıza karşın, benzer izlek üzerinde yürümemiz, neredey se aynı kaygıları taşımamız etki ledi doğrusu. Siyasal saptamaları özen li, kırılgan Özlü’nün, yurdundan uzağa düşmek, göçmenlik hal leri metninin her yanında, bel li o sancı derinlerde yer tutmuş. Şöyle diyor Özlü; “Bütün bütüne “yaralı bir top lumdu bu”. Askeri diktatörler, ardından gelen hesaplı cıvık sivil rejimler bütün toplumu yaralı bir toplum yapmıştı. Sadece sal gın yayılan, sokaklarda sürünen ölüm değil, cinayetler, işkence ler, cezaevlerine tıkılmalar, yara lamalar, sakat bırakmalar... Hep si, hepsi yarattı bunu. Hemen hemen her aile yaralıydı, hepsi Ynin verdiği bir kurban vardı.” azarların günce tutmasını, anılarını kaleme almasını görev saymaları gerek. Ku ru tarih anlatıları, siyas al metinlerden çok daha güçlü, etkili oluyor bu kitaplar. Özlü’nün 5 güncesi, yazık ki bölük pörçük. Çalkantılı dönemlerden, hasar almadan sıyrılmak ne mümkün! İnadına yaşamak istiyor insan. “Paris Günleri”nden; “Ne de güzel serinlemişti ha va. Belki birazdan yağmur da gelir Paris üstüne. Da ha doyamadım Avrupa’ya, yok sanıyorum ki ben, yaşamaya da doyamayacağım. Bende yaşama isteği, zaman zaman Ryaşamayı da aşıyor.” TE bilerek, isteyerek toplumu kutuplaştırmaya devam ediyor. Kadıköylülerin de içinde olduğu kimi sem tlere hakaret etti ve dedi ki: 6“Pastanın kaymağını on lar yiyor.” Seçime gidiyoruz ya, yine tabanını kenetlemek için bu yo lu tutuyor. Ucuz, dev let adamına yakışmayan taktik, ama tutuyor işte. Siyasal İslamcılar ne sevmeyi, ne sevişmeyi biliyor. Ham, sığ... Kadıköy’de insanlar kadınlı erkekli, özgür yaşıyor. Şarkılar söyleniyor, dans edili yor. Yaşam sevincini kıskanıyor RTE. Kimsenin sarayı yok, ama herkes yaşamına sahip çıkıyor. Ayrıca pastada kaymak Solmaz, ona krema denir! abah yedi buçukta kızımı okula göndermek için, kör karanlıkta aşağı ini 7 yorum. Buz gibi ha vada, hayalet gibi salınıyor çocuklar. Okulda ne öğreniyor? Koca hiç! Siyasal İslam sa vunusu dolu kitaplarda! Hâlâ bakandan medet uman lar var. Ziya Selçuk büyük eğitimciymiş! Öğretmenler günü öncesi tüm okullarda hatim in dirildi, üstelik genelgeyle, kimin imzasıyla acaba? Her sabah çocuklarımızı karanlığa yol cu ediyoruz el lerimizle... Ziya Selçuk C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle