18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KULTUR 18 Behramoğlu, Haldun Taner’in İstanbul’unu anlatacak Gazetemiz yazarı, şair Ataol Behramoğlu bugün saat 15.00’te Kadıköy Belediyesi’nin ev sahipliğinde bir söyleşiye katılacak. Haldun Taner Müze Evi’nde gerçekleşecek etkinlik te Behramoğlu, Haldun Taner’in İstanbul’unu anlatacak. Adres: Fenerbahçe Mah. Dr. Faruk Ayanoğlu Cad. No: 10, Kadıköy/İstanbul. l Kültür Servisi EDİTÖR: ORHUN ATMIŞ TASARIM: eMİNE BİLGET [email protected] Cumartesi 15 Aralık 2018 ‘Hangi İnsan Hakları?’ bu yıl yok ORHUN ATMIŞ Documentarist tarafından bu yıl 10’uncusu düzenlenmesi beklenen Hangi İnsan Hakları? Film Festivali’nin maddi imkânsızlıklar nedeniyle gerçekleşemeyeceği açıklandı. Gazetemize konuşan sanat yönetmeni Emel Çelebi, bunun nedenini “Bütçe bulamadık. Kaynaklar kısıtlandı. Avrupa Birliği fonları da kesintiye uğradı. Elimizden gelen bütün çabayı gösterdik” şeklinde ifade etti. Devletten za ten fon alamadıklarını söyleyen Çelebi, özellikle yurtdışından gelecek filmler için Avro üzerinden telif pazarlığı yaptıklarını belirtti. Çelebi, bugüne kadar zaman zaman konsolosluklardan ricada bulunduklarını ve yüksek ücretli teliflere böyle çözüm aradıklarını dile getirirken, Açık Toplum Vakfı’nın faaliyetlerini durdurması ve AB fonlarının sona ermesiyle, bunu yapamadıklarını bildirdi. Sanat yönet meni, çeviri paraları, elemanların ücretleri gibi birçok masrafın en azından bu yıl için karşılanamadığını söyledi. Çelebi ayrıca Documentarist İstanbul Belgesel Günleri’nin gelecek seneki durumuyla ilgili şu an için bir olumsuzluk olmadığını ifade etti. Kadın, çocuk, işçiler... Hangi İnsan Hakları? Film Festivali, dünyanın pek çok yerinden hak ihla li ve mücadelelerini konu alan film gösterimleri, uluslararası konuklarıyla güncel meselelere dair forum ve söyleşi etkinlikleri düzenliyordu. Geçen yıl, festival kapsamında “Evimiz Neresi?” ve “Filistin” temaları altında Türkiye’nin üç ilinde 40’a yakın film izleyicilerle ücretsiz olarak buluşmuştu. Festivalin Diyarbakır’da gerçekleşecek ayağı valilik tarafından yasaklanmıştı. Festival, geçmiş yıllarda kadın, çocuk, cezaevi, yaşam hakkı, direniş, işçiler ve mülteciler gibi temalarla yapılıyordu. Kısaca dünya 29. İstanbul Uluslararası Kısa Film Festivali başladı. Etkinlik Türkiye’den ve dünyadan çok sayıda ödül kazanmış filmlerle 21 Aralık’a dek sürecek Bu yıl 29. kez düzenlenen İstanbul Uluslararası Kısa Film Festivali, 1421 Aralık tarihleri arasında, Türkiye’den ve dünyanın birçok değişik ülkesinden seçilmiş, çok sayıda ödül kazanmış kısa metrajı sinefillere sunmaya hazırlanıyor. Başlangıcından günümüze, yürütücülüğünü Hilmi Etikan’ın yaptığı “İstanbul Uluslararası Kısa Film Festivali”, bundan tam 39 yıl önce, sadece ulusal filmlere yer vererek programına başladı, 1989 yılından sonra uluslararası kimlik kaza narak yoluna devam etti. Bugüne dek binlerce kısa filmi seyirci ile buluşturan, Türkiye’de kısa filmin gelişmesine ve yaygınlaşmasına öncülük eden festival, düzenlediği paneller ve atölyelerle genç yönetmenlere yol gösterdi. Kurmaca, Belgesel, Canlandırma ve Deneysel kategorisinde filmleri değerlendiren Ulusal Yarışma Seçici Kurulu bu yıl, Selim Demirdelen (yönetmen), Nalan Kuruçim (oyuncu), Cem Altınsaray (si nema yazarı), Tülin Özen (oyuncu ) ve Dr. Nagihan Çakar Bikiç’ten (akademisyen ve belgesel film yönetmeni) oluşuyor. Sonuçlar 21 Aralık saat 19.00’da Fransız Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilecek kapanış töreninde açıklanacak ve ödüller sahiplerini bulacak. Gösterimler ücretsiz Bir hafta sürecek festival boyunca toplam 185 kısa film, her gün sa Canbert Yerguz’un ‘Kamyon’ filmi... at 13.00, 15.00, 17.00 ve 19.00 olmak üzere 4 seansta izleyiciyle buluşacak. Her film, değişik gün ve seanslarda 2 kez gösterilecek. Programda yer alan filmlerin çoğunluğu uluslararası festivallerde gösterilmiş, aldığı övgüler ve ödüllerle son yılların en özgün çalışmalarından oluşuyor. Filmler, dönüşümlü olarak İstanbul Fransız Kültür MerkeziTaksim ve İstanbul İtalyan Kültür MerkeziTepebaşı sinema salonlarında gösterilecek. Katılım ücretsiz. Ayrıntılı bilgi için: www.istanbulfilmfestival.com. l Kültür Servisi [email protected] Sabih Cangil, “Bu Sefer Böyle Oldu + 5” (SCP) Gerçek bir rock müzik emekçisi olan Sabih Cangil’in cefasını çektiği müzik serüveninin yarım yüzyıla ulaşmasına az kaldı. 12 yıl önce çıkardığı ilk albüm “İçimizdeki Pervaneler” ile o vakte kadar biriken Ra topluluğu günlerinin özetini yapan Sabih, müteakip çalışmalarında umudunu taze, tutkularını diri tutan bir rock müzisyeninin duygularını dile getirmişti. “Bu Sefer Böyle Oldu” Sabih’in dördüncü solo albüm, İngilizce şarkılardan oluşan 2017 tarihli dijital platformlarda çıkan “B Side”ı da sayarsak. 11 parçadan oluşan albümde altı yeni parça var, diğer beşi önceden yayımlanmış (daha sonra yeniden mastering yapılarak eklenmiş) tekliler. O yüzden albümün adına + 5 eklenmiş. Ayhan Orhuntaş (söz ortağı Feridun Düzağaç) bestesi “Ağlamı yorum” dışında tüm parçalar kendisine ait. Dört parçada her şeyi (davul, bas, gitar, klavye, vokal) Sabih üstlenmiş. Diğerlerinde ise davulda Erhan Aktan, tuşlu çalgılarda Güven İlter ve Eser Taşkıran, basta Levent Candaş, gitarda (ve miks, mastering) Tanju Eren, geri vokalde Kenan Vural var. Albümün yabancılaşma, yalnızlık temalı parçaları bile sevgi temalı. Kaçış ve bıkkınlık hissine, giderek azalan insani değerlere karşı sergilediği ironik tavır güçlü. Ercüment Gül “3 Generations” (Z / Kalan) 37 yaşındaki İstanbullu caz gitarcısı Ercüment Gül’ün üçüncü albümünün adının “3 Generations” olmasının nedeni, burada birlikte çaldığı basçı Halil Çağlar Serin’in kendinden 10 yaş küçük, davulcu Turgut Alp Bekoğlu’nun 15 yaş büyük olması. Erkan Oğur ve Aydın Esen’in ayak izlerine basarak kendini ustaçırak ilişkisi içinde yetiştiren Ercüment, yeteneklerinin ve öğrendiklerinin üzerine çocukluğundaki rock müzik sevgisini eklemiş biri. İlk albümüyle dikkat çekmiş, ikinci albümünde de şaşırtıcı derecede hızlı olgunlaşma belirtileri göstermişti. Ercüment istikrarlı bir biçimde iki yılda bir albüm çıkarma grafiğini sürdürüyor. “3 Generations” albümündeki üçlü ilk kez bir caz festivalinde tesadüfen çalmış. Hızlı gelişen dostlukları bu albümle sürmüş. Yeni bestelerinde gençlik günlerinin müziklerine daha da yaklaşan Ercüment, AvroAmerikan bir teorik anlayışla, elektrikli fusion gitar tonlarıyla çalıyor; funk, blues, country ve rock havalarını öne çıkarıyor. Herkesin solist ve eşlikçi rolü nü birbirinden devralarak çaldığı albümün doğallık ve samimiyeti biraz da, bir günde Bodrum Artçı Sanat stüdyolarında canlı kaydedilmiş olmasından kaynaklanıyor. İnce hesaplara girmeden yapılmış cesur bir albüm. Belgesel gibi konferans Ünlü Ressam Yaşar Çallı, coşkulu bir katılımın olduğu bir konferansla öğrencilerle buluştu. Ankara, Keçiören Final Okulları’nda gerçekleşen konferansta, Çallı’nın eserleri Araştırmacı Yazar Dr. Necati Yalçın’ın hazırladığı sunumla perdeye yansıtıldı. TBMM’nin kadrolu ressamı ve sanat danışmanı unvanlı tek ressam olan Yaşar Çallı, aynı zamanda Türk resim tarihinde önemli bir yeri olan Ressam İbrahim Çallı’nın da torunu. Çallı ve Yalçın, eserler hakkında ilgi çekici bilgiler verirken, öğrenciler de çeşitli soru Necati Yalçın lar sordu. Çallı’nın “Sevgi çiçeği” tablosunu okula armağan ettiği etkinliğe, sanatçının ailesi, dostları ve sanatseverler de katıldı. Sanatçının yaptığı ilk resimden, üzerinde çalıştığı son tablolarına dek çalışmaları ekra Yaşar Çallı na yansıtılırken bazıları da şövaleyle sahneye taşındı. Sanat üzerine konuşmalar ve Çallı’nın resimlerini yaparken hissettiklerini dinleyicilerle paylaşması, konferansı bir Yaşar Çallı belgeseline dönüştürdü. l Kültür Servisi ‘Provadan Sonra’ Pera’dan ‘Bergman’a Övgü’ Pera Film, İsveçli oyun yazarı ve film yönetmeni Ingmar Bergman’ı, doğumunun 100. yılında özel bir seçkiyle anıyor. “Bergman’a Övgü” başlıklı program, yönetmenin ilk ve son yapımlarının yanı sıra, yakın zamanda Türkiye’de gösterilmemiş dokuz filmini içeriyor. Program, 14 29 Aralık tarihleri arasında Pera Müzesi’nde izlenebilir. Pera Müzesi Oditoryumu’nda gösterilecek filmler arasında “Kriz”, “Sihirbaz”, “Stimulantia: Daniel”, “Lanetli Kadınların Dansı”, “Sihirli Flüt”, “Provadan Sonra”, “Karin’in Yüzü”, “Harald ile Harald”, “Saraband” bulunuyor. l Kültür Servisi Keloğlan İstanbul’da Ulviye Karaca’nın yazıp yönettiği “Keloğlan Keleşoğlan” isimli oyun, Ankara Devlet Tiyatrosu’nda 10 yıl kapalı gişe oynadıktan sonra, İstanbul seyircisiyle buluştu. Kukla ve Maske tiyatrosunun bir örneği olan “Keloğlan Keleşoğlan”, dramatik oyun culuk kalıplarının dışında farklı bir teknikle karşımıza çıkıyor. Oyun 28 Aralık Cuma (14.00), 29 Aralık Cumartesi (11.00 ve 14.00) ve 30 Ara lık Pazar (14.00) günleri Devlet Tiyatrosu Küçükçekmece Sahnesi’nde izlenebilir. Foça’da ‘Kubilay Olayı’ söyleşisi Foça Kitap Kulübü ve Foça Belediyesi işbirliği ile araştırmacıyazar Cevat Yıldırım’ın konuşmacı olarak katıldığı “Kubilay Olayı ve Foça” adlı söyleşi gerçekleştirildi. Menemen’de, 23 Aralık 1930’da gericiler tarafından katledilen yedek subay Mustafa Fehmi Kubilay olayı, Foça Halk Kütüphanesi’nde düzenlenen söyleşide katılımcılara anlatıldı. l İHA İnsan ve toplum bilgesi Bozkurt Güvenç “Cumhuriyetin birinci kuşağındayım, o, benim kimliğimi büyük ölçüde belirliyor; ben sadece bir üyesi değilim o kuşağın, savunucusuyum da” diyen Bozkurt Güvenç, ömrünü verdiği ve insanlaşmanın temeli olan kültür ve eğitimle insanın haklarını aradı hep. 10 Aralık İnsan Hakları Günü’nde de aramızdan ayrıldı. Cumhuriyet’in ilk yıllarında doğan, aydın kuşağının yaprak dökümüne katılan Güvenç, on yıllardır, “İnsanlar benzerler, çünkü kültürleri benzer, insanlar benzemezler, çünkü kültürleri farklıdır, insanlar değişirler, çünkü kültürleri değişmektedir” düşüncesiyle kültür, eğitim, felsefe, laiklik, demokrasi, yabancılaşma, küreselleşme, değişim gibi insanın ve toplumun temel sorunlarıyla ilgili yapıtlarıyla ışık olan bir aydındı. “En üst kimliğimiz, bize onur veren kimliğimiz insanlıktır” diyen, bir insanlaşma ustasıydı. Ülkemizin toplumbilim alanındaki birikimini dünden bugüne aktaran, insanın, toplumun ve Cumhuriyetin bilgesiydi. İnsanbilimin tarihçesiyle, kuram ve yöntem sorunlarını araştıran ilk örnek olan İnsan ve Kültür’de insanlık tarihinin kaynaklarına indi. Sosyal Kültürel Değişme’de, bunalım çağını yaratan bilim ve teknolojinin çözümü de getireceğini söyledi. Bir kültür devrimi olarak gördüğü ‘Laik Cumhuriyet’e borç ödemeyi amaçladı. Biz kimiz, nereye gidiyoruz, nereden başlayalım sorularına yanıtlar aradı. Cumhuriyetin asıl başarısının devletin kurulmasında değil, farklı gruplardan bir milletin, bir ulus bilincinin yaratılmasında olduğunu, Atatürk’ün bu bilinçle eğitime, öğretim birliğine, Medeni Kanuna, kadınerkek eşitliğine önem verdiğini yazdı. Ana konusu eğitim ve kültürdü: Eğitimin ABC’si, Kültürün ABC’si, Kültür Sorunu, Kültür Konusu ve Sorunlarımız Kültür ve Demokrasi, Kültür ve Eğitim, Osmanlı’dan Cumhuriyete Kültürümüzde Batı Etkileri, Japon Kültürü, Japon Eğitimi, Kadın Sorunları Sözlüğü, Türk kültür tarihinin yolculuğunu sistemli bir biçimde ele aldığı bir başucu kitabı olan Türk Kimliği... “Türkiye çağdışı Tanzimat deneyimi yaşıyor” başlıklı yazısında (Cumhuriyet, 5 Aralık), “Meşrutiyet, Cumhuriyet ve Demokrasinin çok gerilerde kaldığı bugünlerde Türkiye, çağdışı, garip bir Tanzimat deneyimi yaşıyor... Saray’dan alınıp TBMM’ye verilmiş olan Devleti Tanzim etme yetkisi, yapılan halkoylamaları ile Ankara’da inşa edilen yeni Başkanlık Sarayı’na iade ediliyor. Gidişat, ‘zamanın ruhu’na terstir... Hedef, cihatçı ve savaşçı bir İslam yerine demokratik ve barışçı bir İslam Devleti değil, karanlık çağlara dönüştür...” dedi.  Güvenç’in sözleri nokta koysun: “Laik eğitimle ulusal kimlik yaratmak gerekiyor. Bu görevi ne anayasa yapabilir ne de başkan. Kimliğimizi ve dünya görüşümüzü okulöncesi çağda yoğuran, lise eğitimi görmüş anneler yapabilir. Çünkü çağdaş insanın dünya görüşü, temel eğitimle ilköğretimde değil, lisede değişiyor... Benim kanaatim Türkiye’de erkekler artık ülkeyi yönetemez hale gelmişlerdir. Belki de ülkenin yönetimini kadınların üstlenmesi gerekiyor. Kadın barışçıdır, erkek savaşçıdır. Erkek öldürür, kadın yoğurur, uzlaştırır. Çünkü kadın, anadır. Ama siyasiler, kadın bu görevini yerine getirmesin diye kadının ortaokul ötesinde eğitim almasını istemiyorlar. Nüfus araştırmaları şunu gösteriyor ki eğer bir genç kadın, anne adayı, doğru düzgün laik bir lise eğitimi alırsa üniversite düzeyinde bir kişilik kazanır. Onun için bu iktidar kadınların lise eğitimi almaması için her şeyi yapmaktadır.” HHH Bu satırlar bana, bugünlerde doğan yürekli kadınlar Türkân Saylan ve Türkel Minibaş’ı anımsattı. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle