19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
OLAYLAR VE GÖRÜŞLER eposta: [email protected] Perşembe 8 Kasım 2018 2 TASARIM: ilknur filiz için imece çağrısı Bu kampanya; CUMOK’un (Cumhuriyet Okurları), Atatürk devrimlerine inanmış Atatürkçü Düşünce Derneği, kadın kuruluşları ve sivil toplum örgütlerinin çağrısıdır. Bu tüm halkımıza, “son kale”nin korunması için önemli, içten ve açık yürekli bir çağrıdır. Bu çağrıya Atatürkçü sivil toplum örgütleri, kuruluşlar destek vereceklerini Cumhuriyet Vakfı’na bildirmişlerdir. Vakıf senedimize göre, CUMOK’ların çağrısıyla başlayan kampanyayla bağış almaya vakfımız yetkilidir. Bağışlarınızı “26 Ekim26 Kasım 2018” tarihleri arasında bir ay süresince gazetemizden ve internet sitemizden duyurulan hesap numaralarına yatırabilirsiniz. l TL Iban numarası: TR67 0006 4000 0011 3980 0074 52 l USD Iban numarası: TR69 0006 4000 0021 3980 0112 91 l Euro Iban numarası: TR28 0006 4000 0021 3980 0118 35  l Bağışlarınızı IBAN hesapları dışında ayrıca Türkiye İş Bankası Şişli Ticari Şube, Şube Kodu: 1398 Hesap No: 7452 No’lu hesaba da yatırabilirsiniz. l Cumhuriyet Vakfı’nın web sitesi www.cumhuriyetvakfi. org.tr adresi üzerinden de bağış yapabilirsiniz. ‘Vatandaşlık bilinciyle destek’ Oran ve Yıldırım: Cumhuriyet yaşamalı güçlenmeli ve büyümeli Sertaç Eş Mustafa Balbay Cengiz Topel Yıldırım Ekrem Oran Işık Kansu İkinci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün CHP’sinde önce İzmir İl Genel Meclisi üyeliği, daha sonra da İzmir Milletvekili seçilen Ekrem Oran’ın aynı ismi taşıyan torunu Ekrem Oran, Cumhuriyet Vakfı’nın imece kampanyasına destek oldu. Ailesinin yıllardır, her ay Cumhuriyet’e katkı yaparak destek verdiğini belirten Oran, dün gazetemizin Ankara Bürosu’nu ziya ret etti. Oran, “CHP’li bir aileyiz. Bizler Cumhuriyet gazetesi ile büyüdük. İmece kampanyasını okuduktan sonra tüm aile bireylerimiz gibi vatandaşlık bilinciyle destek vermeyi görev kabul ettik. Elimizi taşın altına koyduk. Tüm yurtseverleri de bu kampanyaya destek olmaya çağırıyoruz” dedi. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Başdanışmanı Cengiz Topel Yıldırım, Cumhuriyet Vakfı’nca başlatılan İmece kampanyası için destek ziyaretinde bulundu. Cumhuriyet güçlenmeli Gazetemizin Ankara Bürosu’nu ziyaret eden Yıldırım, Cumhuriyet Vakfı Genel Sekreteri, yazarımız Işık Kansu, Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi, yazarımız Mustafa Balbay ile Ankara Temsilcimiz Sertaç Eş’le görüştü. Yıldırım, babasının Köy Enstitülü olduğunu, çocukluğundan beri evlerinde gazete olarak Cumhuriyet’i gördüğünü söyledi. Yıldırım, “Cumhuriyet bizim için önemli. Yaşaması, güçlenmesi, gelişip büyümesi tüm toplumumuzun yararınadır. Her zaman gazetemizin yanındayız” değerlendirmesini yaptı. l ANKARA/Cumhuriyet İdeolojik yönüyle Bülent Ecevit FİKRET BİLÂ Üstün liderlik, siyaset ve devlet adamlığı nitelikleriyle Türk siyasi tarihinde müstesna bir yere sahip olan Sayın Bülent Ecevit, aramızdan ayrılışının 12. yıldönümünde çeşitli  toplantılarla anılıyor. Bülent Ecevit, Türkiye’de “demokratik sol düşünce”nin kurucusudur. Bu düşünce ideolojik olarak Avrupa sosyal demokrasisinden farklıdır. Ecevit, bu farkı bilinçli olarak yaratmıştır. Bunun nedeni Türkiye, siyasi, sosyal, kültürel ve  ekonomik yapısı ve tarihi gelişiminin Avrupa ülkelerinden farklı oluşudur. Bu nedenle Avrupa’da aynı anlamda kullanılan “sosyal demokrasi” , “demokratik sosyalizm” , “demokratik sol” kavramlarını, Türkiye’de aynı anlamda kullanmamıştır. Sosyal demokrasi yerine, demokratik sol kavramının kullanmasının temel amacı, Avrupa solu ile kendine özgü koşulları olan Türk solunu birbirinden  ayırmaktır. Avrupa merkezli sol, köylülük sonrasında, sanayi toplumunda gelişmiştir. Avrupa sanayi devrimini gerçekleştirmiş ve ayrıca dinde reform yaşamıştır. Avrupa solu bu iki önemli aşamadan sonra gelişmiş ve Marksist temelden türemiştir. Oysa Türkiye’nin böyle bir geçmişi yoktur. Dinde reform yaşamamış, sanayi devrimini zamanında yakalayamamış; bu nedenle de feodal üretim ve toplumsal ilişkileri tam olarak çözememiş, laiklik sorununu tam olarak aşamamıştır. Bu nedenlerle Ecevit’in demokratik sol anlayışı, Marksizm kökenli Avrupa merkezi solundan farklıdır. Ecevit’in “ulusal sol” olarak da adlandırdığı demokratik sol anlayışı, katı sosyalist devletçilikten uzaklaşması, inançlara saygılı laiklik anlayışı, dindar kesime hapsolmuş yoksul toplum kesimlerine ulaşma çabası, kooperatifçilik üzerinden sermayenin tabana yayılması, solculuğun milliyetçiliğe engel olmayacağı düşünceleriyle Avrupa merkezli soldan ayrılır. Ortanın solu Ulusal sol anlayışı içinde Kıbrıs Barış Harekâtı, Ege Denizi’ndeki haklar ve haşhaş ekimi kararlarıyla milliyetçi tutumu hayata geçirmiş ve ulusal çıkarları korumasının solculukla bağdaşır olduğunu göstermiştir. Ecevit’in, milliyetçilik anlayışı budur. Ecevit’in en hassas olduğu konulardan biri de Türkiye’nin ulusal birliği ve toprak bütünlüğüdür. Misakı Milli sınırlarını her zaman gözeten bir politika izlemiş, Musul sorunuyla yakından ilgilenmiş ve koşullar uygun olduğunda bu sorunu gündeme getirmenin Türkiye’nin hakkı olduğuna inanmıştır. Bu anlayış farkı nedeniyle Ecevit, henüz 1972 yılında CHP Genel Sekreteri iken, “ortanın solu” , “sosyal demokrasi” kavramları yerine “demokratik sol” kavramını kullanmaya başlamış ve 1974 yılında toplanan 22. CHP Kurultayı’nda “Cumhuriyet Halk Partisi demokratik sol bir partidir” ifadesini parti tüzüğüne koydurmuştur. Ecevit, CHP’nin “cumhuriyetçilik, milliyetçilik, devletçilik, halkçılık, laiklik ve devrimcilik”ten oluşan altı okunu yeniden yorumlayarak, yeni açı vermiş ve CHP’nin programını hazırlamıştır. Demokratik Sol Parti’nin bazı ideolojik yaklaşımlarının, stratejilerinin ve ilkelerinin temellerini, Bülent Ecevit’in CHP Genel Başkanı ve Genel Sekreteri olduğu dönemlerindeki söylemlerinde ve CHP’nin demokratik sol değişim belgelerinde bulmak mümkündür. Bunun en belirgin örnekleri “devletçilik” ve “din ve laiklik” konularında görülmektedir. Bülent Ecevit, 1960’larda “katı dev letçi” anlayıştan uzaklaştığı, bu yaklaşımını da CHP’nin programına taşıdığı görülmektedir. CHP’nin 12 Eylül’den önceki son programında, ekonomik gücün devlet tekelinde olmasına da özel sektör tekelinde olmasına da karşı çıkıldığı, bunun yerine, ekonomik gücün, Pazar ekonomisi içinde yaygın biçimde halkın elinde olması gerektiğinin savunulduğu görülmektedir. Bu yaklaşım DSP programında da aynen korunmuştur. Din ve laiklik Ecevit’in, devletçilik yerine halk girişimciliğine dayandırdığı ekonomik yaklaşımının kökenleri Mithat Paşa’nın ekonomik görüşlerine kadar dayanır. Kırsal kesimde demokratik yapılı kooperatifçiliği onun başlattığı ve bir anlamda ve Ecevit’in geliştirdiği köy kent projelerini Mithat Paşa’nın ilkel olsa ilk uygulamalarından esinlendiği söylenebilir. Ecevit, Mithat Paşa ve Türk Ekonomisinin Tarihsel Süreci çalışmasında bu konuyu işler. Bülent Ecevit’in “din ve laiklik” ko nusundaki yaklaşımlarının kökenleri 1950’li yıllara kadar uzanmaktadır. Batı tipi reform hareketi geçirmemiş olan Türkiye’de din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılmasının sadece yukarıdan başlatılan girişimlerle değil, halkın aydınlatılması ve katılmasının sağlanmasıyla daha sağlam bir temele oturacağını savunur. Bu süreç, insanların din duygularının incitilmemesi gerektiği üzerinde hassasiyetle durmuştur. Ecevit, özellikle 27 Mayıs 1960 sonrasında CHP’ye yöneltilen “dinsizlik” suçlaması karşısında, laiklik anlayışını, hem din hem devlet işlerinin birbirinden ayrılması hem de inanç ve düşünce özgürlüğünün korunması yaklaşımıyla CHP’nin 1976 tarihli programına detaylı biçimde koydurmuştur. Ecevit’in DSP döneminde kavramlaştırdığı “inançlara saygılı laiklik” anlayışının kökeninde, CHP lideriyken programa koydurduğu bu yaklaşım yatmaktadır. Bu yaklaşım aynı zamanda, demokrasiyi ve sosyal adaleti benimsemiş ancak toplumdaki duruşu itibarıyla sağ kesimde kalmış yurttaşlara ulaşmanın bir aracı da olmuştur. Bülent Ecevit, seçim bildirgelerinde, “DSP iktidarında bir yandan laiklik ödünsüz olarak korunurken, bir yandan da inanç, din ve ibadet özgürlüğüne içten saygı gösterir” ifadeleriyle temel bir ilke olarak yer vermiştir. Ulusal birlik Bülent Ecevit’in en hassas olduğu konulardan biri de Türkiye’nin ulusal birliği ve toprak bütünlüğüdür. Misakı Milli sınırlarını her zaman gözeten bir politika izlemiş, Musul sorunuyla yakından ilgilenmiş ve koşullar uygun olduğunda bu sorunu gündeme getirmenin Türkiye’nin hakkı olduğuna inanmıştır. Ecevit, PKK dahil her türlü terör hareketine karşı çıkmış ve mücadele etmiştir. Hiçbir gerekçenin terörü haklı gösteremeyeceğini savunmuş, terörü isanlık suçu olarak lanetlemiştir. “Kürt sorunu” sorulduğunda, “TürkKürt” ayrımını kabul etmemiş, “Ben yüreğimi ikiye bölemem” demiştir. Atatürk’ün ırkçı olmayan ulus tanımı ve anlayışını savunmuştur. Ecevit, Atatürk’ü en iyi anlamış ve uygulamış bir liderdir. Öğretisinden başta CHP olmak üzere, tam bağımsızlığa, insanca, hakça bir düzene inanan tüm  siyasilerin ve siyasi partilerin yararlanmasında büyük fayda vardır. Padişahlık ahlâkı demokrasi ahlâkına karşı1 Ahlâk kendi başına yoktur ve kendiliğinden oluşamaz... Birey doğduğunda ahlâk sahibi değildir: Toplum tarafından daha önce oluşturulmuş olan ahlâk “toplumsallaştırma” yoluyla bireye aktarılır. Bireye ahlâk aktaran toplumsallaştırma kurumları, aile, medya, okul, arkadaş grupları ve işyeri olarak beş ana grup altında toplanabilir. Birey buralarda “toplumsallaşır” ve “ahlâk” sahibi olur. Ahlâk eğitiminin iki hedefi, bireye iyi ile kötünün, doğru ile yanlışın öğretilmesidir. HHH Hiçbir birey doğuştan ahlâklı değildir ama bazı özel durumlar dışında her birey en azından dört kimlikle doğar ve ahlâk ona bu kimlikler bağlamında aktarılır: Aile kimliği... Din/mezhep kimliği... Etnik/milliyet kimliği... Vatandaşlık kimliği... Bir başka deyişle, bireye “iyi ile kötü” ve “doğru ile yanlış” farklarının öğretilmesi yani ahlâk aktarılması, bu dört kimlik bağlamında gerçekleştirilir. Tarihsel sırayla bakarsak, ahlâk kavramı şu aşamalardan geçmiştir: Aile ve aşiret eksenli göçebe ahlâkı: Reise sorgusuz sualsiz itaatle yaşamayı öğretir. Din ve mezhep eksenli feodal köylülük ahlâkı: Papaya, krala, imparatora, halifeye, padişaha sorgusuz sualsiz itaat ederek yaşamayı öğretir. Milliyet ve çocukluk aşamasındaki Demokrasi eksenli kent ahlâkı: Sorgulamayı ve seçimle geçici olarak görev verilen politikacıların yönetiminde ortak kurallara göre yaşamayı öğretir. Temel Hak ve Özgürlükler eksenli Demokratik ve Laik Hukuk Devleti ahlâkı: Kimlikleri ne olursa olsun bütün insanların vazgeçilemez ve devredilemez eşit haklara sahip oldukları, geçici yöneticilerini kendi özgür iradeleriyle seçtikleri, temel hak ve özgürlüklerin devlete karşı da güvence altında olduğu düzene göre yaşamayı öğretir. HHH Türkiye’nin ahlâk sorunu: Papaya, krala, imparatora, şaha, halifeye, padişaha sorgusuz sualsiz itaati emreden din ve mezhep kökenli feodal köylülük ahlâkının... Çocukluk aşamasındaki Demokrasi ahlâkı ile harmanlanıp... Temel Hak ve Özgürlükler eksenli bir Demokratik ve Laik Hukuk Devleti ahlâkını hedefleyen topluma empoze edilmek istenmesidir. Profesör unvanlı bir Üniversite Rektörü’nün “İslamî olarak cumhurbaşkanına itaat etmek farzı ayndır. Karşı gelmek de harpten kaçmak mânâsına gelir haramdır” ifadesi:  Din ve mezhep kökenli feodal köylü ahlâkının “padişaha itaat” anlayışını yansıtan sözlerdir. HHH DİREN TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLER AHLÂKI... DİREN EVRENSEL AHLÂK... DİREN DEMOKRATİK CUMHURİYET! C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle