19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumartesi 24 Kasım 2018 22 ‘Büyük denilen filmler kof!’ Vizyona giren son filmi “Put Şeylere” vesilesiyle buluştuğumuz Onur Ünlü ile felsefeden, fizikten, edebiyattan konuştuk, arada biraz da sinemadan bahsettik. ‘Sinema ilgimi çekmiyor’ diyen Ünlü, ilk romanını bitirmek üzere EMRAH KOLUKISA Daha 8 ay önce bir araya gelip uzun uzun konuşmuştuk Onur Ünlü ile. Açıkçası bu kadar kısa zaman sonra yeniden oturup ne konuşacağız diye bir endişe vardı içimde ama “Put Şeylere” adlı son filmini izleyince bunun ne kadar beyhude bir endişe olduğunu anladım ve hemen ertesi sabah karşısına kuruldum. Bir kez daha gördüm ki Onur Ünlü ile mevzu bitmez, sohbet tükenmez. Buyrun siz de ortak olun... n Yıllar önce çıkan şiir kitabınızda ‘Konanmış çesinler çevrelende hotuyordu’ gibi aslında gramerin doğru olduğu ama anlamsız dizelerin olduğu şiirleriniz vardı. “Put Şeylere”yi izlerken aklıma o şiir denemeleri geldi, sanki burada da aynı şeyi sinema için yapmışsınız... Yani gramer doğru, aks atlama falan yok, ama anlamlandırmaya çalışınca zorlanıyoruz. Yanlış mı anladım acaba? Hayır, doğru. Ona benzer bir şey var evet. Şimdi şiir deyince kafa da gitti birden, 25 yıl önceye... Orada şiirle uğraşırken de, benim zamanımda yazılan şiirle çatışmamın karşılığı var o şiirde. Bu şu demek değil ama, benim zamanımda yazılan şiir öyle fenaydı ki gibi bir şey değil tabii ki de. Bir şiir yazılıyordu, benim de sevdiğim sevmediğim şiirler vardı... Orada kullanılan dile ve anlatılan şeylere karşı içten içe bir itiraz vardı ve benim yazdığım şiir de o itirazın da çocuğudur biraz. Bu filmde de bugün yapılan sinemayla aramdaki sorunların bir karşılığı var aslında. Yani kurulan mana dünyaları, o mana dünyalarının kurulma biçimleri, izlediğim zaman bir seyirci olarak bana yeterli gelmiyor, çeşitli açılardan. Basitçe canım sıkılıyor. Çok büyük diye izlediğimiz filmlerdeki tartışmaların bizim gerçekten 1820 yaşımızda yaptığımız tartışmalar olduğunu gördükçe ve insanların bunların hararetle peşinden koştuğunu gördükçe birazcık canım sıkılıyor yani, eğri oturup doğru konuşmak gerekirse. Filmler kof. Fena değil, iyi filmler var, iyi anlatıyor derdini falan, fakat bir kofluk var ortada. Bu ama genel olarak dünyayı algılamakla ilgili bir sorun... Çünkü bildikleri bilmediklerine yetmiyor. Bu benim için de elbette böyle. Kimse hiçbir şeyi anlamıyor, her şeyi ben anlıyorum demiyorum. Ama bu olan biteni anlamdırmakla ilgili bir çaba da gözükmüyor ortada çünkü verili olanı kabul etmek çok tatlı bir konfor sağlıyor herkese, herkes de o konforun ekmeğini sonuna kadar yiyor. Bunun sebebi ne olabilir diye düşündüm ve şuna vardım: Çok kabaca şu anda Jung’un tarif ettiği kolektif bilinçaltımızda hepimizin, insanlığın tarihinin başından beri bildiğimiz her şey yani zaman, mekân ve fizikle, bir sü SIRADA ROMAN VAR n Dizi projesi var mı ufukta? Yok, ama roman. Her şeyi bitirdim şimdi sıra romana geldi (gülüyor). Şubat ayında çıkar herhalde, o da 16 yaşında bir kızın hikâyesi. Oğlunu ve tecavüzcüsünü arayan bir kızın inti kam hikâyesi... Adı “Kız Çocuğu”. As lında dizi olsun diye yazmıştım ama şartlar uymadı. Ben de ne yapayım diye düşünürken roman olsun de dim. Bu sefer de öyle bir form dene dim. Bunu film yapmaya kalksam çok pahalı olurdu, okuyunca anlayacaksı nız, ama tatlı da bir şey var orada onu ‘Put Şeylere’ İstanbul’da yaşayan ve yolları farklı şekillerde da yitirmek istemedim... Hep söyle kesişen 10’dan fazla karakterin öykülerini anlatıyor. rim bunu ben, başka bir şekilde yapı labiliyorsa boşuna film yapmakla uğ rü şeyle ilgili algısı henüz Newton fiziği düzeyinde. Einstein fizi kuantum falan giriyor işin içine. Daha önce de söyledim, bir elektronun aynı anda iki yerde olabildiği ile ilgili bilginin bizi perişan etmesi, delirtmesi, ki raşma, bunu kendim tavsiye ediyorum herkese, ben de onu yaptım. İki üç bölüm bir şey kaldı, biter yakında. Sel Yayınları’ndan çıkacak. ğindeki bilgi henüz bizim kolektif bilinçaltımıza geçmedi. Biz şahsi olarak çaba gösterip çalışmazsak evrenle ilgili yeni ta milerimizi çatılardan aşağı atması lazım. Ama, oohh, kimin umurunda? ‘Sinema sadece bir form’ ONUR ÜNLÜ’DEN SİNEMA DERSLERİ nımlamalara dair elimizde bir şey olmaz. Einstein’ın üzerine de başka şeyler eklendi üstelik, o da eski artık, tırnak içinde. Bizim sinema yaparken de kullandığımız zamanla ilgili bilgi eski, köhne... n Filmde felsefeden çok fazla alıntı var... Cyrano giriyor bir yerde, bir başka yerde hamlet... Ama hiç sinemaya dair bir gönderme ya da alıntı yok. Neden? Galiba o neden biliyor musun?... Bu n Akademi kurmak istediğinizi biliyorum. O cephede nasıl gidiyor işler. Çalışıyorum onun için de. Sinema eğitimiyle ilgili biz de bir şey yapalım dedik...” Zaman ve mekâna dair n Hatta mekânla ilgili bilgi de öyle. Evet, zaten uzayzaman diye bir şey uydurdu Einstein, espri olsun diye uydurdu diyorum nu söyleyince kızıyorlar bana ama, sinema hayatımda çok etkili bir yerde değil. herhangi bir yerde bir arkadaşımla heyecanla konuşmaya başladı ğım zaman, konunun sinemaya gelmemesi bazen beni de paniğe sevk n Daha alternatif bir eğitim mi verilecek orada? Hayır aslında değil, alternatife geçmek için önce temel dramaturjiyi bilmek lazım. Oraya da gideceğiz yavaş yavaş ama önce bir senaryo nedir, normal insan senaryosu (gülüyor) nasıl yazılır, onu anlatacağız önce. Senaryoyla başlayıp bu mevzunun diğer dallarına da geçeceğiz ama öncelik senaryoda. o ortaya koy ediyor. İlgi du. Newton’da lenmiyorum uzay ve zaman ya ben sine mutlak, belir mayla as li bilgilerdi, de lında. Di ğişmezlerdi, sa ğerleri be bitlerdi. Einstein dedi ki, öyle değil, böyle bir şey var... İş FiTlmurdaen,bEalşitlıcİşacraonl,leErrikÖanykKüolKçaarkayKeöls, tÖennedrilEprakyalna,şTıyüorkr.ü ni daha çok çekiyor, felsefe, edebi te o bilgiyi içsel yat, bilimsel meseleler... Dini me leştirmeye çalıştığında hem zaman seleler giderek... Onlarla daha fazla il hem de mekanla ilgili şeyler kafa giliyim. Sinema bir form sadece be nın içinde karışmaya başlıyor. nim için. n Aynı filmde olduğu gibi. n Ama diyorsunuz ya ‘sinema es Yoo, çekti... Bütün Godard filmlerini seyrettim, onunla ilgilendim eyvallah, çekti tabii. Ama bazı mevzuları o kadar içselleştiriyorsun ki, ondan da olabilir yani. Böyle deyince de sinemayla ilgili kötü bir şey söylüyorum gibi oluyor, insanlar alınıyor, ama ben edebiyatı felsefeyi falan daha çok seviyorum, ne yapabilirim ki? n Filmin sonunda çıkan bir yazı var; filmdeki maddi hatayı bulursanız [email protected] adresine yollayın, bakalım ne olacak... Var Aynı filmde olduğu gibi... Oradaki tetik değil etik bir meseledir’ di mı gerçekten böyle bir hata? bilgiyi devşirerek burada ne yapabili ye. Bu Godard’ın da ileri sürdüğü Evet var. Ne gelecek bilmiyorum riz... Ki zamanın içeriğiyle ilgili şeylere, doğu felsefesine falan hiç girmi şeylere yakın. Godard da mı ilginizi çekmedi örneğin? ama inşallah gelir bir şey. Oyun değil, cidden çok bariz bir tane hata var. yorum bile. Şimdi sinema yapıyorsak, zaman da mekân da bizim temel problemlerimizden... Bir de insan var, tamam, insan baki... Allah cezasını ver ‘TOPAL ŞÜKRAN’ GELİYOR sin onun (gülüyor), onunla zaten bo n Sırada “Topal Şükran” var değil mi, ye ları var filmin, mesela hiç diyalog yok. ğuşamıyoruz eyvallah da... Ama bu şey değil yani, işte böyle bir şey yaptım ve artık budur değil yani. Ben eldeki teorik imkânları kullanarak nereye doğru gidilebilir, bunun yansısı ne olabilir ona bakıyorum. Bu filmde ni filminiz? O nasıl bir şey? “Topal Şükran’ın Maceraları”... Enteresan oldu o da. Başrolde Demet Evgar var. Bir de Serhat Kılıç. “Manyak”tan sonra konuşmuştuk hatırlarsan, ben “Manyak”ı onlar gibi, Gerçek Kesit’çiler gibi çekmiştim; bu sefer Onur Ünlü bir Gerçek Kimse kimseyle konuşmuyor. Şükran diye bir kızcağız var ve mutlu olmak istiyor, mevzu bu. Bir kadın hikâyesi, ilk kez çekiyorum böyle bir kadın hikâyesi. Sert kadınlara izlettim, onlar da ‘tamam, olmuş’ dediler (gülüyor), onlardan geçtim. Temiz iş çıktı, severek çektim. Bütün yaptığım şeylerden bir tanesi sadece, hepsi değil. Biraz daha ileri gittiğinde Kesit hikâyesi çekse nasıl çekerdi, iş oyuncular çok iyiydi, ama Demet her za te bu o film. Bazı tuhaf meydan okuma manki gibi çok iyiydi. Pis, pis yani... T.C. BAKIRKÖY 8. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NDEN SAYI: 2018/523 Esas Davacı, NURCANAKIN ile Davalı, ESENLER NÜFUS DAİRE MÜDÜRLÜĞÜ arasında mahkememizde görülmekte olan Nüfus (Ad Ve Soyadı Düzeltilmesi İstemli) davası nedeniyle; HÜKÜM: Açılan davanın KABULÜ İLE; Bitlis ili, Hizan ilçesi, Ürün veren köyü, C; 32,H; 32, BSN;48 TC. 27655302358 nolu 01/07/1987 doğumlu Kurtaz ve Zeynep kız Nurcan Akın’ın adının, “DENİZ” olarak tashihine, nüfusa bu şekilde tesciline karar verilmiş olduğu ilan olunur. 19/11/2018 Resmi ilanlar: www.ilan.gov.tr’de (Basın: 902439) T.C. BÜYÜKÇEKMECE 6. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NDEN ESAS NO: 2018/296 KARAR NO: 2018/372 HÜKÜM: Davanın kabulü ile, Tunceli İli, Pertek ilçesi Ardıç köyü, cilt 25 hane 49 BSN 58’de kayıtlı 28592457316 T.C. Kimlik nolu Ilgın Doğru’nun adının Ege olarak DEĞİŞTİRİLMESİNE ve bu şekilde nüfusa tesciline karar verilmiş olup, tebliğ yerine geçmek üzere ilanen tebliğ olunur. 16/11/2018 Resmi ilanlar: www.ilan.gov.tr’de (Basın: 902732) T.C. BÜYÜKÇEKMECE 6. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NDEN ESAS NO: 2018/283 KARAR NO: 2018/360 HÜKÜM: Davanın kabulü ile, Siirt İli, Pervari ilçesi Çat Köyü, cilt 7 hane 22 BSN 170’de kayıtlı 43247134008 T.C. Kimlik nolu Divan Artürk’ün adının Divan Beren olarak DEĞİŞTİRİLMESİNE ve bu şekilde nüfusa tesciline karar verilmiş olup, tebliğ yerine geçmek üzere ilanen tebliğ olunur. 20/11/2018 Resmi ilanlar: www.ilan.gov.tr’de (Basın: 902311) T.C. İSTANBUL 16. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NDEN ESAS NO: 2018/419 Esas KARAR NO: 2018/476 Davacı ARZU KAHRAMAN aleyhine mahkememizde açılan Nüfus (Ad Ve Soyadı Düzeltilmesi İstemli) davasının yapılan açık yargılaması sonunda; Açılan davanın KABULÜNE; İstanbul ili, Fatih ilçesi, Küçükayasofya mah. Cilt:85, Hane:1027, BSN:11 de nüfusa kayıtlı Yasin ve Türkan dan olma İstanbul 26/06/1981 doğumlu, 51......2 TC kimlik nolu Arzu Kahraman’ın Arzu olan isminin Şeyma olarak düzeltilmesine, Karar verilmiştir. Resmi ilanlar: www.ilan.gov.tr’de (Basın: 902710) T.C. İSTANBUL ANADOLU 29. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NDEN ESAS NO: 2018/96 Esas Mahkememizce verilmiş 17/07/2018 tarihli karar ile; DAVANIN KABULÜNE; Kocaeli ili, Körfez ilçesi, Tütünçiftlik mahallesi/köyü, cilt no: 31, hane no: 709 ‘de nüfusa kayıtlı, 45181408214 TC Kimlik nolu Zeynep Şahin’in nüfus kayıtlarında Zeynep olan adının Zeynep Nur olarak değiştirilmesine, karar verilmiş olmakla, ilan olunur. 05/11/2018 Resmi ilanlar: www.ilan.gov.tr’de (Basın: 902394) T.C. BAKIRKÖY 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NDEN ESAS 2018/505 KARAR 2018/432 Davacı RAZİYE KAPLAN tarafından Nüfus aleyhine açılan isim tashih davasında. 05 112018 tarihli karar gereğince Batman Sason Acar C 4 H 4 de nüfusa kayıtlı İzzet ve raziye kızı 1983 doğumlu 26.......84 kimlik nolu Raziye Kaplan’ın Raziye olan isminin iptali ile ASLI OLARAK DÜZELTİLMESİNE ilişkin karar ilan olunur. 21/11/2018 Resmi ilanlar: www.ilan.gov.tr’de (Basın: 902442) kültür TASARIM: BAHADIR AKTAŞ TÜYAP İstanbul Kitap Fuarı’ndan Ne büyük coşkuydu benim için, hiç unutmam... İlk romanım Kardelen 1987 Nisanı’nda Cem Yayınevi’nce yayımlanmıştı. 12 Eylül’ün darbesini yiyen insanlar müthiş bir dayanışmayla romanı sahiplenmişti. Gazetelerde, dergilerde hakkında çokça yazı çıkmıştı. Anadolu’nun dört bir yanındaki kitapçılara imzadan imzaya koşuyordum ve ilk kitabımla birlikte Cem Yayınevi’nde çalışmaya başlamıştım. TÜYAP İstanbul Kitap Fuarı’ndan hemen önce ikinci romanım Turnalar yayımlanmıştı ve iki kitabımla fuarda görücüye çıkacaktım. Büyük bir heves ve coşkuyla ve mahcup olmayayım duygusuyla eşe dosta, konuya komşuya haber vermiştim. Kardeşlerim ve o zaman yeni geldiğim İstanbul’da az sayıda olan arkadaşlarım da seferber olmuştu kendi çevrelerine duyurmaya. Çok heyecanlıydım ve imza günümü iple çektim. Öyle bir dostluk ve dayanışma ağı örülmüştü ki birkaç saat içinde kitaplar eriyip bitmişti. O gün yaşanan bir olayı bir süre sonra öğrenmiştim. Benim önümde uzayan kuyrukları gören bir yazar, yanındaki Salâh Birsel’e, “Görüyor musun parayla tutulmuş adamlar kuyruğa girmişler” deyince, o şöyle karşılık vermiş: “Ne parayla tutulması yahu!.. Bu insanların gözlerindeki ışıltıya, giyimlerine, davranışlarına baksana... Bu, müthiş bir dayanışma ve sahiplenme örneğidir, göğsümüz kabarmalı!..” İlk kitap fuarı deneyimimden aklımda bunlar kaldı. Sonraki 30 yılda sürdürdüğüm yazarlık ve yayıncılık yaşamımda giderek yaygınlaşan onlarca kitap fuarına katıldım. TÜYAP’ın Türkiye Yayıncılar Birliği işbirliğiyle düzenlediği, okullarıyla gelen 183 bin 755 öğrencinin, toplam 611 bin 444 kişinin ziyaret ettiği 37. Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı ve Artist 2018 28. İstanbul Sanat Fuarı 1018 Kasım günleri arasında gerçekleşti. Ülkemizin ilk ve en büyük kitap fuarı olarak okurlarla kitapları, yayıncıları, yazarları, kültürel kitle örgütlerini buluşturan fuarda gerçekleştirilen toplantılar da kitaplar kadar ilgi çekmeye devam etti. Birçok usta yazarın yanı sıra ilk kitabının coşkusunu yaşayan yazarlar okurlarıyla buluşmanın keyfini yaşadı. İmza standında bazı yazarların önünde (örneğin Yılmaz Özdil’in Mustafa Kemal kitabı) imza kuyrukları oluştu. Cumhuriyet Kitapları’ndaki yapıtlarıma ilgi sürerken Akılçelen Kitaplar’da çıkan Nazi Kampları çok kısa sürede tükendi, yeni basımı yapılıyor, okurlarıma teşekkür ediyorum. Fuarın son günü Tevfik Fikret kitabım için Telgrafhane Yayınları’nda düzenlenen imza gününde gençlerin çoğunlukta olması beni mutlu kıldı. Bilgi Yayınevi’nce yayımlanan Büyük Oğul EfsanesiTonguç’un Romanı fuarın son günlerine yetişti ve gösterilen ilgi, insana olan umudun asla tükenmeyeceğini bir kez daha kanıtladı. Yakın tarihimizin efsane kişiliklerinden İsmail Hakkı Tonguç’un yaşamını ve yaptıklarını genç kuşaklara aktarmak amacıyla yıllardır üzerinde çalıştığım bu romanımın geçmişi anlayarak bugün doğru adımlar atılması yolunda ışık tutacağına inanıyorum. Her şey değişiyor. Anadolu’daki birçok kültür kitapçısı kapanırken özellikle büyük kentlerde oturup dinlenilecek, çay kahve içilecek yerlerinin de olduğu büyük kitabevleri açılıyor. İnternetten kitap satışı yaygınlaşırken TV’lerde, gazetelerde toplu kitap pazarlama yöntemi yeni bir arayış ve çıkışın habercisi oluyor. Birçok il ve ilçede yerel yönetimler düzenledikleri kitap fuarlarıyla kitapla okuru buluşturma çabasına destek oluyorlar. Örneğin benim yaşadığım bölgede Edremit Kitap Fuarı ikinci kez başarıyla gerçekleşti. Sözün kısası, her şeye karşın direnmek zorunda olan kitap direniyor, insan gibi... C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle