23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Çarşamba 21 Kasım 2018 EDİTÖR: özgür özkü Adım GİRİŞ T ürkiye’nin geçmişinde darbe diye adlandırılacak gelişmeler belirli aralıklarla yaşanmış. 15 Temmuz 2016 darbe girişimini diğerlerinden ayıran özelliği ise kendisini dinci bir yapı olarak tanımlayan ve Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) içine yuvalanmış bir grup tarafından gerçekleştirilmesidir. Bu özellik, yalnız ca 15 Temmuz darbe girişimine özel. Adı, darbe girişiminin ardından Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ) olarak resmileşen bu yapı ile Cumhuriyet gazetesi uzun yıllar mücadele etti. Ağır bedeller ödedi, bazen yapayalnız kaldı ancak gerçek sonunda, tüm toplumun göreceği şekilde ortaya çıktı. Cumhuriyet, Atatürk Devrimi’nin savunulması kapsamında bu tür dinci yapılara karşı her zaman habercilik görevini yerine getirdi, getirecek. FETÖ’nün uygulamalarını bedel ödeyerek deneyimlemiş olan bir subay, tanık olduklarını anlattı. Bu dizi ile TSK’ye yuvalanmış FETÖ’nün yöntemlerine ilişkin küçük de olsa bir pencere açmaya çalıştık. İyi okumalar... adım işgal Binbaşı Yüzbaşıoğlu’nun Kuleli Askeri Lisesi’ne girdikten sonra meslek yaşamının bazı kritik noktalarında yaşadıkları, FETÖ’nün TSK’ye sızma girişiminin bir kesiti 15Temmuz darbe girişimine ilişkin çok şey yazıldı. Yazılacak daha çok şey olduğunu biliyoruz. Darbe girişiminin yaşandığı dönemde savunma muhabirliği yaparken tanıdığım emekli hava personel Binbaşı Gökhan Yüzbaşıoğlu’nun Kuleli Askeri Lisesi’ne girdikten sonra meslek yaşamının bazı kritik noktalarında yaşadıkları, FETÖ’nün Türk Silahlı Kuvvetleri’ni (TSK) hedef alan faaliyetlerinin de bir kesitini oluşturuyor. Yüzbaşıoğlu, soruların çalınmasıyla TSK’ye ilk toplu sızmaların gerçekleştiği, soruşturmaların yapıldığı ve darbe girişiminin belkemiği olduğu söylenen 94’lü devreden. Yüzbaşıoğlu’nun askerliğe başladığı yıl ile emekliye ayrılmak zorunda bırakıldığı dönemde (19862011) başına gelenler Fethullahçı Terör Örgütü’ne (FETÖ) ilişkin çarpıcı gerçekleri içeriyor. Yüzbaşıoğlu, FETÖ ile ilk olarak Kuleli Askeri Lisesi’ne girer girmez karşılaşır. Yıl 1986. Yüzbaşıoğlu o dönemi şöyle anlatıyor: FETÖ ile ilk karşılaşmam 1986’da sonbahar döneminde oldu. 1986 yılı soruşturmalarla geçti. Tabur komutanımız Yarbay İbrahim Evci, okul komutanımız Albay İbrahim Tülü idi. n Sen de soruşturuldun mu, soruşturmalar nasıl yapıldı? Hayır, soruşturulmadım. Soruşturmalar şöyle olurdu: Tabur komutanımız veya görevli başka bir subay biz dersteyken sınıfa girer elindeki isimleri okurdu. İsmi okunan sınıftan çıkar, belirli bir yerde ifade verirdi. İsimler belli olduğu gibi, ayrıca şu şu şu dershanelere gitmiş olanlar gelsin şeklinde topluca da olabiliyordu. n Nasıl algılıyordun durumu? Şöyle bir anım var; bir haftasonu eve geldim, babam ağabeyimle beraber, nasıl geçiyor okul diye sordu. Ben de “Valla İran’dan Fethullah diye biri bizim okula iltica etmiş, onu bulmaya çalışıyorlar” dedim. Babam da ağabeyimle de güldü. “O kelime iltica değil, irtica... Fethullah da öğrenci değil tarikat lideri” dediler. Araştırmanın içyüzünü böyle öğrendim. n Bu FETÖ ile ilgili gülünen tek anın galiba... Evet, daha sonra çok acı bir şekilde gerçeği öğrendim. O dönemde bizim meşhur 94 devresinin tohumları atıldı. Öyle sanıyorum ki, 1986’dan itibaren alın teri ile sınava girip askeri okulları kazananların sayısı giderek azaldı. Biz 1986’da Kuleli Askeri Lisesi’ne 450 kişi girdik. Bu günden o güne baktığımda soruları alarak okula girenlerin sayısının yarıdan fazla olabileceğini ibretle görüyorum. Erdoğan Gülen 2009 dönüm noktası Y üzbaşıoğlu’nun FETÖ ile tanışması ise Genelkurmay Personel Başkanlığı’nda 2003 yılında göreve getirilmesiyle başlar. Görev yaptığı yer GeneralAmiral Şubesi. Bu şubeye yapılan atamalar çok önemlidir. Çünkü general ve amirallerin özlük dosyaları tutuluyor. Ve atanacak personel inha (ismen) yöntemiyle seçiliyor. Şubede 2 kısım var. Birinci kısım generalamiral özlük işlerine bakarken, Yüzbaşıoğlu askeri ataşelik ve NATO görevlerine seçimlerin yapıldığı ikinci kısımda ve çok kritik bir görev yapmaktadır. Bu şubede FETÖ’nün adım adım işgalini bizzat gözlemledi ve yaşadı. n Yurtdışı görevlerin önemi nedir? Yurtdışı sürekli görevler 23 yıl olduğu için seçilen personele maddimanevi kazanç getirir. Bu görevlere seçilen personel akranları arasında temayüz etmiş olur, bu durum görevlendirmelerinde ve terfilerinde olumlu etki yapar, generallik/amirallik için artı puanı vardır. Manevi kazancın yanında maddi kazancı da vardır bu görevlerin. Personel 7 bin avro civarı aylık alır, bu aylık 3 yılda ciddi bir birikim sağlar, çocukları da yurtdışında okuma imkânı bulur. Çocuklar İngilizcenin yanında yerel dili de anadili gibi öğrenmiş olarak yurda döner. n Rutin işleyiş nasıldı, FETÖ’cü dönü şüm ne zaman başladı? Yurtdışı sürekli görevlere personel se çimleri yönerge hükümlerine göre ve objektif kriterlere göre yapılırdı. Sonrasında yapılan personel seçimleri askeri hiyerarşi içerisinde ilgili komutanlara anlatılır, en son Genelkurmay Başkanı’nın onayı ile açıklanırdı. Ancak 2009’dan sonra bir şeyler değişti. Şube müdürlüğüne Mehmet Şükrü Eken albay atanınca bir ketumiyet geldi. Şube Müdürü kapısı hep kapalı olmaya başladı. Ben çalışma farklılığı olarak yorumladım önce. Albay diyorum ama artık değil, içimden başka şeyler de söylemek geçiyor aslında, darbe girişimine katıldığı için şu an hapiste. PARTİGÖÇ İLK SIZMA GİRİŞİMİNDE ENGELLENDİ n Sizin şubeye ilk sızma Mehmet Partigöç’le olmuş sanırım... Evet, Partigöç ile aynı zamanda 2003’te bu şubeye atandık. Benim anladığım, o günlerde FETÖ şubeye Mehmet Partigöç’ü ikinci kısım amiri olarak sokmuş. Akabinde planları onu birinci kısım amiri ve sonra da şube müdürü yapmakmış. Ancak bu plan bir şekilde bozuldu, hissedildi birileri tarafından gördüğüm kadarıyla. Sonra kısım amiri yapılmadı, teamüller bozuldu, kıtaya çıkarıldı. FETÖ bu sefer Ayhan Dağlı Binbaşıyı ikinci kısım amiri olarak sızdırdı. n O nerede şu anda? Bildiğim kadarıyla Berlin Silahlı Kuvvetler Ataşeliği’nden dönmedi, firarda. 94’lü devremdir. Onun döneminde şube müdürleri FETÖ’cü olmadığı için çok şey yapamadı. Medyaya da yansıdı, “Hedefe ulaşıncaya kadar, son darbeyi vurana kadar atılacak her adım erkendir, her şeyi mahveder” yaklaşımları vardı FETÖ’nün. Ancak altyapıyı oluşturmuş benim anla Yüzbaşıoğlu dığım kadarıyla... n Şubeyi ele geçirme süreci nasıl ge lişti? 20032011 dönemini bölümlere ayırmak istiyorum. Sırf kısım amiri olarak FETÖ’cülerin bulunduğu dönem 20032008 döne Sertaç Eş mi. Hem kısım amiri, hem şube müdürü bazında FETÖ’cülerin General Amiral Şube’yi ele geçirdikleri dönem ise 20092011. 20112016 ise artık Genelkurmay Personel Daire Başkanlığı ile Personel başkanlıklarını ele geçirdikleri dönemdir. ‘Sen kimsin deyip yakama yapıştı’ B u noktada ataşelerin belirlenmesine ilişkin bir ara bilgi aktaralım. FETÖ’nün dizayn ettiği şubenin yurtdışına gönderdiği çok sayıda askeri ataşelik görevlisi bir daha Türkiye’ye dönmedi. Başka bir kaynaktan edindiğimiz bir bilgiyi burada verelim. ABD’deki Türk askeri misyonundan ilk aşamada yalnızca 2 kişi Türkiye’ye döndü. Ülkeye hiç dönmeyen, halen ABD’de taksicilik ve benzincide pompacılık yapanlar 9 kişi var. 4 kişi ise Türkiye’ye geldikten sonra görevlerinden ihraç edildi. FETÖ’nün kurumda bir birimi ele geçirme ve kendilerini engelleyen personelin tasfiye edilmesine yönelik gelişmeler 2009’da yoğunlaşır. GeneralAmiral Şube’de bu kendini hissettirir. Bu süreçte FETÖ mensubu olmayan Yüzbaşıoğlu’nun şubeden gönderilmesi gündeme gelir. Yerine yine Hava Kuvvetleri’nden o dönem kurmay yarbay olan Zafer Mercan getirilmek istenir. Mercan’ın bu göreve getirilmesini sağlayan o dönemki atama subayı Albay Kemal Mutlum’dur. Yüzbaşıoğlu’nun verdiği bilgiye göre Mercan şu an TSK’den ihraç edilmiş durumda, Mutlum darbeye teşebbüsten tu tuklu. Ancak bu değişiklik, dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’un müdahalesiyle durdurulur. Yüzbaşıoğlu’nun bir yıl daha aynı görevde kalması durumu ortaya çıkar. Yüzbaşıoğlu’nun sorunları bu aşamadan sonra başlar. Yüzbaşıoğlu, FETÖ’nün sızma girişimini alenileştirdiği 2010’u şöyle anlattı: “Şube müdürü o dönemde Serdar Sevgili albay olmuştu. Hatırlarsınız, Malatya’da 2. Ordu Komutanı’nı derdest etmek isteyen ekibin içindeydi. Ben Hava Kuvvetleri’nin yurtdışı sürekli görevlere personel seçim çalışmalarımı tamamlamıştım, kısım amirimiz Eren Yücel Yarbay geldi, O da 1994 devresinden ve darbe girişiminden sonra ihraç edilmiş durumda. Napoli’deki kritik albay kadrosuna değerlendirme notuna göre sıralamanın hatırladığım kadarıyla 6. ya da 7. sırasındaki albayın teklif edileceğini söyledi. Doğal olarak bu duruma itiraz ettim. Ben değerlendirme notuna göre birinci sıradaki Celal Bek Yarbayı seçmiştim. Sicili, notları, safahatı böyle gerektiriyor. Göreve birinci sıradaki kişinin seçilmesi şaibeyi de ortadan kaldırıyor. Çünkü komutan sorar 1, 2, 3, 4, 5. dururken neden 6. sıradakini seçtin diye. Kimi gönderirsek gönderelim, ikinci kez NATO görevine gidiyor ki, görevde yükselme olarak önü iyice açılıyor. Daha sonra Şube müdürü Sevgili de bana aynı baskıyı sürdürdü. Aynı tartışma personel daire başkanı ve personel başkanına yapılan sunumda da sürdü. O dönem Personel Daire Başkanı Tümgeneral İlhan Talu, Sevgili Albay ve Eren Yarbayı haklı buldu. Personel Başkanı benim haklı olduğumu düşündüğünü söyledi. Tartışma yine FETÖ’nün hedef haline getirdiği Orgeneral Bilgin Balanlı’nın başkanı olduğu yurtdışı seçim değerlendirme kuruluna taşındı.” n İlhan Talu şimdi nerede? O da 15 Temmuz darbe girişiminde tutuklanan personel başkanı. n Kurul nasıl karar verdi? Kurul Başkanı Balanlı, tercihini değerlendirme notuna göre birinci sırada olandan yana kullandı. “Ben tanırım çok cevval bir subaydır” dedi Balanlı. Şube müdürü 6. sıradakini önerdi. Personel başkanının konuyu tartışmaya açıyoruz demesinden önce İlhan Talu devreye girdi. Birinci sıradaki Bek için “Komutanım görev albay istiyor, ama o Yarbay. Albay olamadığı için seçemiyoruz” dedi. Ağustosta albay olacağını bilmiyor mu, bal gibi biliyor. Hedefi için alenen yalan söylüyor. Yalana sessiz kalamadım. Tartışmanın bu noktasında elimi kaldırdım. “Birinci sıradaki Bek yarbayımın seçilmesine mani durumu yok komutanım. Evet, yarbay ama ağustosta albay oluyor” dedim. Balanlı, bana “Sen kimsin” diye sorunca, “General Amiral Şube’de proje subayıyım” cevabını verdim. Sonra, “Tek tek soracağım, tek tek teyit et” dedi. Sordu, “Bek yarbay bu göreve aday mıdır, değil midir?”. “Evet. Adaydır komutanım” dedim. Ve birinci sıradaki Bek göreve seçildi, ara verildi. n O an, senin FETÖ’nün hedefine girdiğin an olmalı... Evet. Toplantıya ara verildiğinde şube müdürüm Serdar Sevgili yakama yapıştı, “sen kim oluyorsun” diye. Peki, bizi ayırmaya aramıza kim girdi? n Kim? Metin İyidil. O da o dönem Tümgeneral Kara Kuvvetleri Personel Başkanı. O da şu anda darbe girişiminden yargılanıyor. Sırf görevimi yaptığım için, liyakati savunduğum için, yakama yapışma cesaretini gösterdikleri gün Mart 2010 seçimlerinin yapıldığı tarihtir. Artık bu gücü kendilerinde görüyorlardı. Benim için de sıkıntılar bu aşamadan sonra çığ gibi büyüdü. YARIN: ‘Bizden korkmuyor musun?’ haber 9 Putin bizi çözmüş! T ürkAkım Projesi’nin Karadeniz bölümünün tamamlandığı, Cumhurbaşkanı Erdoğan’la Rusya Devlet Başkanı Putin’in katıldığı törenle dünyaya duyuruldu. Putin kendi ülkesinin dünya politikasını oluştururken Türkleri çözmüş; nereden yakalayacağını anlamış. Karadeniz’in iki bin metre altından geçip Trakya kıyılarımıza ulaşacak olan doğalgaz boru hattının adının TürkAkım olmasını Erdoğan istemiş. Putin de “Tamam” demiş. Adının Türk olması Erdoğan’a yeter de artar bile. Varsın bu hattan geçecek olan doğalgazın dağıtımından pazarlamasına kadar hiçbir ticari aşamasında olmayalım... Varsın “Bu alandaki teknolojinin şu bölümünü biz gerçekleştirdik” diyeceğimiz bir adımımız olmasın... Adında “Türk” var ya, yeter de artar bile! Putin de Türkleri çözmüş, “Adı sizin olsun, kârı bizim” demiş. HHH Enerji sadece ekonominin değil, dünya siyasetinin de ana konularından biri. Uluslararası stratejilerin önemli bir parçası. 1991 yılında Sovyetler Birliği’nin çökmesinden sonra ortaya çıkan yeni coğrafya sadece yeni ülkeleri değil, yeni enerji hatlarını da ortaya çıkardı. BakuTiflisCeyhan boru hattının ülkeler arasında nasıl paylaşılacağı tartışması Azerbaycan’da yönetim değişikliğine kadar gitti! Petroldeki bu pazarlığın devamında doğalgaz hatlarına ilişkin tartışmada da iyi enerji harcandı. Türkiye Karadeniz’den Akdeniz’e bütün tartışmaların merkezinde. Ancak bu alanda sürdürülebilir, uluslararası saygınlığa ve muhataplığa uygun bir planproje üretemediği için başka planların “güçlü parçası” olmaktan öte bir kazanım yok. 1990’larda enerjinin stratejisi yüksek sesle konuşulurken devletler ve onların çokuluslu şirketleri bu alana “bütün” baktılar. Bu bütünlük altı halkadan oluşuyor: Arama, üretme, taşıma, rafinaj, dağıtım, pazarlama. Bizim bu alandaki temel kurumumuz TPAO, sadece ilk iki halkayla ilgili. Yani en masraflı alan. Oysa TPAO’nun öteki ülkelerdeki benzerleri altı halkanın tümüyle ilgileniyor. Özellikle dağıtım ve pazarlamadan elde ettiği kârın bir kısmını arama ve üretime aktarıyor. HHH Petrol Mühendisleri Odası Enerji Politikaları Çalışma Grubu Başkanı, ömrünü bu alandaki araştırmalara adamış Necdet Pamir’le bu konuları konuşurken Doğu Akdeniz’de de aynı politikasızlıkla çıkış aradığımızı vurguladı. Bölgede Suriye, Lübnan, İsrail, Mısır, Yunanistan kendi aralarında “Münhasır ekonomik alan” konusunda ilkesel olarak anlaştılar. Türkiye yalnız kalmış durumda. Arada bir meydan okuyarak varlık göstermeye çalışıyor. İşe yarıyor mu? Özünde hayır. Biz meydan okuyoruz, onlar bildiğini okuyor. Yeri geldikçe “büyük proje” diye sunulan, Aliağa’daki rafinerinin yüzde 100’ü Azerbaycan’ın. İlaç için yüzde birkaç pay alsaydık!  Akkuyu Nükleer Santralı yüzde 100 Rus yapımı olacak. İlaç için, azıcık teknolojik birikim sahibi olmak için yüzde 12 payımız olsaydı! Durumumuz şu: Bir planınız yoksa, başkalarının planının parçası olursunuz! Erkeklere beden eğitimi kızlara resim dersi Dursun Ali Kurt Anadolu İmam Hatip Lisesi’nde kız sınıfı ve seçmeli ders dayatması yapıldığı belirtildi. AHMET ŞEFİK Trabzon’da 12 nitelikli liseden biri olan Dursun Ali Kurt Anadolu İmam Hatip Lisesi’nde sadece kız öğrencilerden oluşan sınıflar oluşturularak karma eğitime son verilmesi yolunda adım atıldı. Kız öğrencilere sadece resim, erkek öğrencilere ise beden eğitimi dersi verildiği öne sürüldü. Öğrenci Veli Derneği tarafından yapılan açıklama, okulda müzik eğitiminin yapılmadığı, karma eğitim ilkesinin ihlal edildiği belirtilerek “Bu uygulama ile imam hatip lisesini tercih eden öğrencilerimizi cezalandırmış olmuyor muyuz? Bu çocuklarımızı diğer okullardaki çocuklarımızdan nasıl ayırabiliriz” diye soruldu. Müzik dersi seçen yok Derneğin Trabzon Şube Başkanı Muhammet İkinci, okul müdürü Ali Taşan’ın, kız öğrencilerin görsel sanatlar, erkek öğrencilerin beden eğitimi dersini seçtiğini belirttiğini söyleyerek “Okul müdürümüzün açıklaması maalesef gerçeklikten ve inandırıcılıktan uzak. Böyle bir durum eşyanın tabiatına aykırı” dedi. Okulda seçmeli müzik dersini isteyen tek bir öğrenci bile bulunması dikkat çekiyor. Bu yıl 90 öğrenci alan okulda 219 öğrenci bulunuyor. l TRABZON C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle