22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 19 Kasım 2018 EDİTÖR: ELİF TOKBAY TASARIM: EMİNE BİLGET haber 3 BUGÜN MEVLİT KANDİLİ ‘Mevlit’ kelime anlamıyla doğum zamanını ifade eder ve İslam peygamberi Hz. Muhammed’in doğduğu geceyi niteler. Adönölnvdeüesrriedkü Yürekleri yaktı Adana’da cinnet getiren annesi Aysel Yıldırım’ın (23) döverek öldürdüğü bir yaşındaki Emine Pınar Korkmaz’ın (1) cenazesi, babası İlhami Korkmaz (47) tarafından Adli Tıp morgundan gözyaşlarıyla alındı. Anne Aysel Y. ise dün çıkarıldığı mahkemece tutuklandı. Olay, önceki gece, merkez Seyhan ilçesindeki Fatih Mahallesi’nde meydana geldi. İlhami Korkmaz’ın, iddiaya göre, dini nikâhla yaşadığı üçüncü eşi Aysel Yıldırım, kendisine ilgi göstermediği gerekçesiyle cinnet getirip çocukları Emine Pınar Korkmaz’ı döverek öldürdü. Genç kadının 20 günlük diğer bebeği ise Sevgi Evleri’ne yerleştirildi. İlhami Korkmaz’ın, ilk eşinden boşandığı; ancak ilişkisine devam ettiği, başka bir kadınla resmi nikâhla evli olduğu, Aysel Yıldırım’la ise dini nikâhla birlikte yaşadığı öne sürüldü. l DHA/İHA/AA BodrumSel araçları sürükledi denize aktı Bodrum’da etkili olan sağanak sele dönüşerek araçları sürükledi. Torba’da balık tutan Recep Koç (39) ve Cemile Demirtaş (62) aşırı yağıştan korunmak için araçlarına bindikleri sırada sel sularına kapılarak sürüklendi. Araçlarının üstüne çıkan balıkçıları sahil güvenlik ekipleri kurtardı. Denize sürüklendiği belirlenen 3 otomobil daha sahil güvenlik ve itfaiye ekipleri tarafından sabitlendi. l İHA/DHA İSTANBUL ZEYTİNBURNU Metroda raylara atladı Zeytinburnu Metro İstasyonu’nda raylara atlayan bir kadın duvar ile metro aracı arasına sıkıştı. Yaralanan kadın hastaneye kaldırılırken seferler kısa süreliğine durduruldu. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nden yapılan açıklamada ise “M1 YenikapıHavalimanı Hattı’nda Zeytinburnu İstasyonu 1. Peronda 18.55 saatlerinde 30 yaşlarında kadın bir yolcu raylara atlamıştır. Olaya anında müdahale edilmiştir. İtfaiye ve sağlık ekiplerinin müdahalesiyle kurtarılan vatandaş hastaneye kaldırılmıştır” ifadeleri kullanıldı. l İHA/DHA 200/1 5 0 240/1 0 0 140/3 0 160/1 1 0 170/8 0 100/1 0 60/ 9 0 160/5 0 190/1 2 0 170/7 0 170/5 0 220/1 2 0 50/3 0 230/1 4 0 90/5 0 10/0 0 60/0 0 10/0 0 70/1 0 160/8 0 100/7 0 140/1 0 0 TARİHTE BUGÜN 1938: Atatürk’ün naaşı, İstanbul’dan Ankara’ya törenle yola çıkarıldı. 1988: Pakistan’da Benazir Butto başbakan seçildi. 1994: Dünya Halter Şampiyonası’nda Halil Mutlu 3 altın madalya, Naim Süleymanoğlu 3 altın madalya, Fedail Güler de 2 altın madalya kazandı. barışamDaedvılkeltairnıRiAsetNviTyloeDrriElnĞaiİrL İmar barışı beklerken dozerlerle karşılaşan Mamaklılar, kendilerine gösterilen uzaklardaki yerlerden ve ‘belediyenin adamlarının’ evlerini 10 bine kapatmasından şikâyetçi. İstedikleri ise yok sayılmamak NECATİ SAVAŞ Başkentte, Saray’a yalnızca 20 kilometre uzaklıktaki yamaçlara 50 yıl önce kurulmaya başlanan gecekondu mahalleleri, bu gün yaşam mücadelesi veriyor. Cum hurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın gö revden aldığı Melih Gökçek’in rant odak lı kentsel dönüşüm pro jesiyle mağdur edilen Mamak’ın tepelerindeki mahallelerin son sakin OZAN ÇEPNİ leri, ‘devletin gölgesinden’ uzakta, hırsızlık ve uyuşturucu çetelerinin korkusu altında mahallelerine sahip çıkmaya çalışıyor. Başkentin orta ye rinde yaşam savaşı veriliyor. Ankara’nın doğusundan kente gir diğinizde, sizi dik yamaçlarında kuru lan gecekondularla karşılayan mahal leler artık yok olmanın eşiğine geldi. 1960’lardan itibaren köyden kente baş layan göç dalgasının ardından şehrin dışında kurulan mahalleler, artık gök delenlerin gölgesinde, rant için çırpı nan yerel yönetimin insafına kaldı. 50 yıl önce geldikleri başkentin köşelerin de, sırtlarında taşıdıkları taşlarla kur dukları evleri bugün tek dozer darbe siyle yıkılmak istenen mahalle sakin leri isyanda. Sokağa dahi çıkamayan Dostlar ve Tepecik Mahallesi sakinleri, yaşadıklarını Cumhuriyet’e anlattı... ‘Ev vereceğiz’ dediler, nerede? Bakkalın karşısında yolun kenarına çökmüş, yolu izleyen Candan A. da son sakinlerden. Üç çocuğunu, ilk torunlarını büyüttüğü gecekondusunu anlatan 70’ine merdiven dayamış nine, “Gideceğim de gidemedim, nereye gideyim bir tane hasta adamla” diyerek söze başlarken, devletin imar barışı ve kentsel dönüşüme ilişkin hikâyesini “Vallahi ben 82’de geldiydim. Şu evim tapu tahsisliydi, yıktırdım verdim. Diğeri için de para yatırdık, barışmak için. 100 metreye ev vereceğiz dediler. 42 bin borç çıkardılar. Biz ödemeye başladık borçları. Ev yok, hani ev nerde” diyerek anlatıyor. Belediyenin ‘işgalcileri’ Ardından ise kahvehanede ziya ret etmeyi planladığımız mahallelilerle, sadece saatte bir gelen belediye otobüsünün geçtiği yol ortasında sohbet imkânı bulduk. Artık ulaşımın neredeyse olmadığından, uzun yolculuklardan ve hırsızlardan yakınıyorlar. Mahallenin kuruluşuna ilişkin, “30 yıldır buradayız. Geldiğimizde kimse yoktu. Yalnız koca koca kayalar vardı, kırıldı toplandı. Kimisi kıyısını ördü, kimisi duvar yaptı” diyerek mahallenin kuruluşunu anlatıyorlar. Yılların yorgunluğuna karşın kendi muhalif kimliklerini savunarak korkup kaçmanın yol olmadığı konusunda hemfikirler. Ellerinde sadece emekli aylıkları ve belediyenin “işgalcisiniz” dediği gecekonduları var. Binlerce lira ödeyerek imar barışı için başvursalar da aylardır yanıt alamamaktan şikâyetçiler. 15 dakikalık tırmanış Mahallelilerin yıllardır mücadele yoldaşı ve onların sesini devlet katında duyurmaya çalışan, Mamak Belediye Meclisi üyesi Yusuf Sağlık ile birlikte yaptığımız ziyaretin ilk adresi, Mamak’ın en tepe noktası Huzur Mahallesi oldu. Yeni tren rayları için yapılan inşaatlar nedeniyle yolları değiştirilen ve üçüncü denemenin sonunda yamaçlarına varılan mahalleye 15 dakikalık bir tırmanışla ulaşabildik. İhtiyaçlar karşılanamıyor Yol boyunca ise sizi, “ayakta kal maya direnen” her evin sağında ki ve solundaki yıkıntılar karşılıyor. 50 bin konut, 500 dükkân vaadiyle baş rekare ev vaadi ve 50 bin TL borçlan Halkevleri’nin kurduğu kütüphane ise lattığı proje etap etap bitirilmesi gere dırılarak, insanların nasıl mahalleden azalan sakinlerle birlikte kapatılmış. kirken, bütün bir ilçeyi dümdüz etme gönderildiklerini anlatıyor. Mahallenin Asfalt dökülse de dar ve dik yollardan ye dönüşen süreç ile başlıyor sohbet. canlı günlerindeki 5 bakkaldan tek ka ulaştığımız bölgede ilk adresimiz ma Huzur Mahallesi’nin son bakkalı, ne za lan Özcan Bakkal birkaç ay içinde ke hallenin bakkalı. Gökçek’in 12 yıl önce man verileceği belli olmayan 100 met penkleri indirmeyi planlıyor. Satacaksa bana satsın Yarım asırdır Ankara’nın eteklerinde yaşamış mahalleliye belediyenin tek önerisi yine başka bir “uzak” olan Pursaklar’da yeni imara açılmış alanlar. Kafalarındaki soru; yaşları 70’e yaklaşan insanların yeniden nasıl ev inşa edip altyapı talep edeceği... Yönetimdeki AKP’li belediyeden yakınan mahalleliler, “Belediyenin adamları buradaki evleri 10 bine, 17 bine alıyor. Muhtar, belediye için ev topluyor, emlakçılık yapıyor” diyerek yaşadıklarını anlatıyor. Faturalarını ödemelerine karşın telefonlarının, internetlerinin kesik olduğunu belirten mahalleli, aradıklarında da polisin gelmemesinden şikâyetçi. ‘Çapulcu olduk’ Yıllardır evleri için verdikleri mücadeleye ilişkinse şu sözler ağızlarından dökülüyor: “Hak aradığımız için ‘çapulcu’ dediler bize. Yürüyüş yapıyorduk, o zaman bizi copluyorlardı. Korkumuzdan zaten bir tarafa gi dip yürüyüş de yapamıyoruz. Bizlerin çoğuna belediye ‘işgalci’ dedi. Çatır çatır vergimizi ödüyoruz.” Mahallelinin tek isteği yok sayılmamak. “Ben 30 yıl buraya emek vermişim. Birine satacaksa bana satsın. Niye başkasına satıyor ki? Bir zamanlar, Başbakanımız ‘Ananı da al git’ diyordu. Şimdi de bize ‘Çoluğunu çocuğunu al git’ diyorlar” sözleri de bu mahalledeki sohbetimizin sonu oluyor. l ANKARA Mesele daha derin “Bizim andımız İstiklal Marşımızdır.” Defalarca tekrarladı Erdoğan. Reşit Galip’in “Ant”ı ile Mehmet Akif’in “İstiklal Marşı”nı karşı karşıya koydu. Üstüne, Diyanet İşleri Başkanı’nı Kadir Mısıroğlu’na gönderdi. Haliyle aklımıza geldi: Erdoğan’ın gerçekten bir andı var mı? Öyle ya, gizli saklı değil. Mahkemeye kadar düştü. Mısıroğlu’nun Mehmet Akif’e hatta İstiklal Marşı’na saldırılarını kastediyorum. “Pezevenk” dedi mi diye tartışıldı. Oysa mesele derinde. Sözleri dinlediniz mi? Tam olarak şöyle: “Yunanla öç için mi dövüştün de ‘ebediyyen sana yok ırkıma yok izmihlal’ diyorsun. İstiklal Marşı’nda bunları hiç düşünmemişler. Seksen sene sonra Yunan’ı hâlâ Sakarya’da mı vehmediyorsun da ‘korkma’ diye başlatıyorsun? Niye korkacağım lan! Dünya benden korksun (desene/pezevenk)! Mehmet Akif serserinin teki!” Mısıroğlu, “desene” dediğini, karşıtları ise “pezevenk” dediğini iddia ediyor. Kesin olan, Mısıroğlu “serseri” dediği Mehmet Akif’i de, İstiklal Marşı’nı da sevmiyor. Devamını anlatalım… Ersoy’un torunları Selma ve Ferda Argon, sözlere hakaret davası açtı. Mısıroğlu, özür diledi, davayı geri çekmelerini istedi. Sözlerini düzelteceğini söyledi. Torunları da davadan vazgeçti. “Pezevenk” meselesini Ortadoğu yazarı Yücel Bulut yeniden gündeme getirince, bu kez Mısıroğlu dava açtı. Mahkeme, Mısıroğlu’nun ses kaydını bilirkişiye gönderdi. 27 Mayıs 2015 tarihli bilirkişi raporu, Mısıroğlu’nun “pezevenk” dediğini yazıyordu. Bulut beraat etti. Mısıroğlu, İstiklal Marşı’na tanıdık bir itirazda da bulunuyor: “O dövüşen orduda Arap yok muydu, Kürt yok muydu, Çerkes, Boşnak, Laz yok muydu? Hepsi vardı.” Aslında “millet” anlamında kullanılan “ırk” kelimesine atıfla, marşı ırkçı ilan ediyor. Devamında Akif’in Abdülhamit’i eleştirmesinden hareketle Akif’e siyasi olarak da yükleniyor. Bir ayrıntı daha, Akif’in torunları davayı geri çekerken Mısıroğlu’nun Selma Argon’u aradığını ve kitabını göndermek için adres istediğini duymuştum. Argon, gelen paketi açınca zarf içinde bir miktar para çıkmıştı. O an Mısıroğlu’nu arayıp “Bu ne” diye soran Argon, “Mahkeme için yaptığınız masrafların parası” yanıtını almıştı. Argon, zarfı da geri göndermişti. Önemli kaynaklara doğrulattığım “hakaret gibi” olayı Mısıroğlu’na da sordum. Böyle bir olayın yaşanmadığını söyledi, zarf meselesini yalanladı. Umarım doğruyu söylüyordur. Mehmet Akif’e nefret inşası Sadece Mısıroğlu mu? Selma Argon, eski Meclis Başkanı İsmail Kahraman’ı ziyaret etmiş ve görüşme pek tatsız geçmişti. Nedeni ise Kahraman’ın sarf ettiği sözlerdi. Dedesinin Sebilürreşad dergisini halen zorluk içinde çıkarmaya çalışan Argon, dergideki yazısında “ziyaretimiz esnasında biraz da şaşırdığım, üzüldüğüm sözler konuşuldu” diyordu. Argon’u üzen kendi ifadesiyle “İttihatçılar haindir, dolayısıyla onlara destek verenler de” türünden yorumlardı. Tarikatları da farklı değil. İsmailağa’daki Cübbeli Ahmet’in sohbetinden aktaralım: “Reformisttir. Afgani’nin adamıdır. Mehmet Akif’in ne işleri var sakat! Sultan Abdülhamit’in bütün sülalesine ana avrat sövüyor, kâfir diyor.” İslamcıların Afgani’yi “İngiliz ajanı” hatta “döneminin FETÖ’sü” diye tarif ettikleri hatırlanırsa hakaretin boyutu daha iyi anlaşılır. Ya dizileri? Sebilürreşad’ın aralık sayısında Argon, TRT’deki Payitaht dizisinden şikâyetini “bu ülkenin milli marşını yazmış, bu ülkenin kurtuluş hikâyesine canıyla malıyla, sanatıyla katkı vermiş bir düşünce insanını ‘imha’ etmeye kalkışmak yakışıksız bir tutum değil midir” ifadeleriyle aktarıyordu. İslamcı tabanda Mehmet Akif düşmanlığı öyle yayılmış ki Sebilürreşad’ın başyazarı Fatih Bayhan durumu şöyle aktarıyor: “Anadolu’ya yaptığımız ziyaretlerde gördük ki bazı STK yapılanması altındaki dini oluşumların ‘Abdülhamid’i eleştiriyorsa Mehmet Akif’i de sorgularız’ üst başlığında açıklamalar yaptığını, dergi ve gazetelerin de fasid bir dairede kaleme aldıkları yazılarla temellendirmeye çalışarak genç dimağların zihnini karıştırıp ‘Mehmet Akif nefreti inşa’ ettiklerine şahit olduk ve üzüldük.” Dizileriyle, tarikatlarıyla, siyasetçileriyle, tarihçileriyle Mehmet Akif nefretini ilmek ilmek örüyorlar. Abdülhamit’i eleştiren dizeler nedeniyle “Safahat’ı almayın, okumayın” çağrılarında bulunuyorlar. “Korkma” diye başlayan İstiklal Marşı’na “ne korkacağım ulan” diye yanıt veriyor, marşı ırkçı ilan ediyorlar. Akif’i ajanlara hizmetle suçlayıp imanını sorguluyorlar. Devlet her iktidar döneminde Akif’in torunlarını miras sayıp yanlarında olurken, öğrendiğime göre AKP döneminde Ersoy’un ailesine “nasılsınız” diyen yok. Samimi olsalar açıkça söyleyecekler: “Ant” bir hülyadır, İslamcıların her şeyleri var, ama bir antları yok! C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle