25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Tekin Sönmez Dil ve Edebiyat Ödülleri sahiplerini bulduTekin Sönmez 2018 Dil ve Edebiyat Ödülleri verildi. Edebi yat, yazın tarihi bilgilerini nesnel değerlerle irdeleyip güncelleyen yapıtsal çalışmaları nedeniyle Dil, Eleştiri, Dene KULTUR me Ödülü’ne Cengiz Gündoğdu, deneme, şiir, irdeleme, araştırma, felsefe, çeviri metinleri ve Türk Edebiyatı Tarihi bel E16 TİK NEDİR?EDİTÖR:ÖZNUROĞRAŞÇOLAK TASARIM:EMİNEBİLGET lek birikimi nedeniyle Dil, Edebiyat Ödülü’ne ‘Sözcükler Dergisi’ yönetmeni ozan, yazar Turgay Fişekçi, felsefi tarih belgeseli, sahne sanatlarını lirik ve kılgıcı güzellik duyumu eşliğinde güncelleyen çalışmaları nedeniyle Dil, Sahne Sanatları Ödülü’ne ise Tarık Günersel değer görüldü. kultur@cumhuriyet.com.tr Pazartesi 12 Kasım 2018 Bu yılın yaz aylarında kurulan bağımsız sanat topluluğu ‘gestus’un ilk oyunu “Etik Nedir?” yarın Şişli Blackout Sahnesi’nde seyirciyle buluşacak. Oyunun yazarı ve yönetmeni Gökhan Erarslan ile etik ve tiyatro üzerine bir söyleşi yaptık Günümüzde çok konuşulan ama neredeyse hiç uygulanmayan ‘Etik’ kavramını, tiyatroda ya ‘BİZİ BİZ YAPAN ni sahnede tartışmaya ne dersiniz? Bir akademisyenin son dersine katılacaksınız ve gündelik hayattan aile kuru SEÇİMLERİMİZ...’ muna, politikadan kadınerkek ilişkile rine kadar pek çok konuyu ‘etik’ kav ramı üzerinden tartış maya başlayacaksınız. Tabii isterseniz. Hemen hemen herkes ‘etik’in hangi anlama geldiği ÖZNUR ni bilir ama uygulamaz, OĞRAŞ ÇOLAK neden? Bu sorunun cevabı günümüz çıkarla rı, bana dokunmayan yı lan bin yaşasın anlayışı, koltuk sevda sı, para, para, para... Peki hazırsanız oyunda rol alan oyuncu Tolga Çiftçi si ze yani biz seyircilere; çok konuşu lan ama neredeyse hiç görülmeyen bir kavram olan etik kavramının üzerin den toplumsal hayatta görmezden gel diğimiz pek çok hadisenin izini süre rek, sert bir eleştiriyi sahnede seyret me hatta oyuna dahil olma şansı ve (Oyun yarın ve 20 Kasım’da, 1125 Aralık tarihlerinde Tiyatro Pera Şişli Blackout Sahnesi’nde saat 20.30’da seyredilebilir.) Tolga Çiftçi n Sizce etik nedir? ‘Hayattaki en büyük güçlük, seçimler yapmak zorunda olmamızdır’, der George Moore. Bizi biz yapan da tam olarak budur; yani seçimlerimizdir. Etik değerler, gündelik yaşamda yaptığımız seçimler nedeniyle, doğrudan doğruya bizlere ve vicdanlarımıza yönelen ağır bir yük olagelmiştir. Şimdi bizler bunu yadsımadan yaşamaya devam etmeli miyiz yoksa insanı insan yapan değerlerden biri olarak bunu korumakla mı mükellefiz? Hesaplaşma burada başlıyor işte! Bence etik, doğruyla yanlışın ne olduğunu ayırt edebilmekle başlar. Bu zorlu bir süreç, kolay değil. riyor. Oyunun sonunu ise seyirci lere bırakıyor. Yani finali seyirci belirliyor. Oyunda felsefe ‘BARBARLIĞA DAHA YAKINIZ!’ hocasını canlandıran karak teri, dünüyle ve bugünüyle n Tüm bunları konuşurken ‘sanatta etik ve zim topraklarımızda hiçbir zaman planlı bir kül bir hesaplaşma içinde görüyoruz. Yaptıklarından çok yapmadıklarıyla ya da yap Gökhan Erarslan mak isteyip de yapamadık larıyla karşılaşıyoruz. Tek bir ders süresi içerisinde ya şamsal bir gerçeklik sunuyor oyuncu. Çünkü sokaktaki insan politikada etik sorusu’ geliyor aklıma ve siz hükümetin sanata bakışını nasıl değerlendiriyorsunuz?  Anadolu uygarlıkları hiçbir coğrafyada eşine benzerine rastlanmayan bir kültürel mirası bizlere sunmaktadır. Geçmişten günümüze kadar uzanır medeniyetlerin mirası bu. Ama biz o mirası koruyamayarak tarihe ihanet ediyoruz. Kültürler yok oluyor, kültürel türsanat politikası olmamıştır. Yazık. Bu politikasızlık sanatı bir ihtiyaç olmaktan uzakta tutuyor maalesef. Oysaki muasır medeniyetler için sanat bir ihtiyaçtır, sanat bir gereksinimdir. Ve yalnızca uygar toplumların sanatı olur. Sanatın olmadığı yerde uygarlık olmaz, barbarlık olur. Maalesef şu an gördüğümüz fotoğraf da hiç iç açıcı değil. Düşünün ki bir ülkenin yüzde sekseni hayatı boyunca hiç lar kadar gerçek bu karakter. Ya değerler yok oluyor, sanat bununla savaşmak tiyatro seyretmemiş. Görünen o ki, barbarlı şıyor ve aramızda dolaşıyor. Nefes alı için de bir mücadele aracı. Ama maalesef bi ğa daha yakınız! yor, gazete okuyor, küfür ediyor, bak kaldan ekmek alıyor, oy veriyor! ne bir söyleşi gerçekleştirdik. mı da bunlardan bir tanesi... Ve kavra leri sustu ve olan biteni seyretti. Peki, Bu yılın yaz aylarında kurulan ba n Oyunun yazım (oluşum) ve sah mın kendisi bize başlı başına bir dert bu olanlar etik miydi sizce? Üniversi ğımsız sanat topluluğu ‘gestus’un ilk nelenme sürecinden bahseder misi sunuyor. Sanırım oyunu yazma fikri telerimizde yaşanan trajedilerin sebe oyunu “Etik Nedir?”in yazarı ve yönet niz? Ve neden “Etik”? de buradan çıktı. Yani benim ve bu ül bi neydi? Birileri sebepken neden biri meni Gökhan Erarslan kaygılı olduğu Etik, yani ahlak felsefesi, oyunda kede yaşayan hemen herkesin hissetti leri sonucu seyretti? İşte biz bu oyun nu söylüyor ve ekliyor: “Çünkü bu ül kullandığımız tabirle ‘insan eylemle ği ahlaki ikilemlere dair ortak dertler da bunu, bunları sorguluyoruz, ‘Ba kede birileri konuşmaya başlarken rini ve bu eylemlerin dayandığı ilke den çıktı. na dokunmayan yılan bin yaşasın’, di susturuldu, birileri sessizliğe itildi, bi leri konu alan’ felsefe dalıdır. Günde n Nedir bu ortak dertler? Siz bu ül yen bir adama yılan bir gün dokunur rileri işinden edildi, birileri işinden lik hayatın içinde fazlasıyla kullanı kede olup bitenlerden yani susmayı sa ne olur, bunu tartışmaya açıyoruz. edilirken başka birileri sustu ve olan lan fakat karşılaşmakta güçlük çekti tercih edenlerden ya da susturulan Bu tartışmaya seyirciyi de dahil ediyo biteni seyretti. Peki, bu olanlar etik ğimiz bir kavram sanki etik. Kabul et kişilerden dolayı kaygılı mısınız? ruz ve finalde kararı izleyiciye bırakı miydi sizce? Üniversitelerimizde yaşa mek gerekir ki, günümüzde değişen Sanat kaygıdan doğar. Ben de kay yoruz. Yani seyirci kendi vicdanında nan trajedilerin sebebi neydi? Birileri pek çok şeyle beraber, tanımlar değişi gılıyım. Çünkü bu ülkede birileri ko ya da aklında neyin etik olup neyin ol sebepken neden birileri sonucu seyret yor, kavramlar değişiyor ya da insan nuşmaya başlarken susturuldu, birile madığını düşünüyor, tartıyor ve karak ti?” Tüm soruların sorgulandığı oyunla lar bilindik tanımları ya da kavramla ri sessizliğe itildi, birileri işinden edil ter adına bir yargıda bulunuyor. Bu bir ilgili Erarslan ile etik ve tiyatro üzeri rı değiştirmeyi amaçlıyor. Etik kavra di, birileri işinden edilirken başka biri sosyal deneydir aynı zamanda. Atatürk İzmir’de senfoni ile anıldı İzmir Devlet Senfoni Orkestrası (İZDSO) ve Dokuz Eylül Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Gençlik Korosu’nun seslendirdiği, orkestra şefi ve besteci Tolga Taviş imzalı, ‘Sensin Atatürk’ adlı senfonik eserin prömiyeri İzmir’de gerçekleştirildi. Eserde sanatçı Altuğ Dilmaç ise anlatıcı olarak görev aldı. İzmirliler gecenin sonunda sanatçıları uzun süre ayakta alkışladı. Mustafa Kemal Atatürk’ün kişilik özelliklerinin ve yaşam felsefesinin, müziğin diliyle anlatıldığı gecenin sonunda, eserin sahnelenmesindeki destekleri nedeniyle İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’na da teşekkür plaketi sunuldu. l Kültür Servisi 1800 YILLIK YÜZÜK TAŞI Antalya’nın Demre ilçesinde Likya Birliği’nin en önemli 6 kentinden biri olan Myra ve limanı konumundaki Andriake antik kentlerinde devam eden kazı çalışmalarında 1800 yıllık yüzük taşı bulundu. Akdeniz Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Klasik Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nevzat Çevik, “Mezarlar sadece ölüyü anlatmıyor, hayatı da anlatıyor bize. Dolayısıyla içindeki buluntular çok önemli. Bu eşyalar o dönemde yaşayana ait eşyalar. Çok enteresan buluntularla karşılaştık. Sikkeler, kandiller, takılar gibi. Bu eşyalar sahiplerinin kimlikleri ve sosyal statüleri hakkında ve o döneme ait bilgiler de veriyor. Roma dönemine ait yaklaşık 1800 yıllık bir yüzük taşı bulduk. Kırmızı renkli Jasper taşından yapılmış, 1 santimlik bir yüzük taşı. Üzerindeki işçilik ise çok şaşırtıcı. 1 santimlik alana 4 atlı yarış arabasının yarıştığı hipodrom sahnesi işlenmiş. Daha da önemlisi, bu yarış atlarının yarıştığı mimariyi de resmetmişler. 4 atlı yarış arabalarının yarıştığı ‘quadriga yarışları’ ve hipodrom anlatılmış. Yüzük taşının alt yarısında atlı arabalar, üst kısımda hipodromun mimarisini çizmişler. Bir hipodromu, yarış atlarını, anıtların sadece 1 santimlik yüzük taşının üzerine resmedilmesi hayranlık uyandırıcı.” l Kültür Servisi FULYA ÇETİN’İN ‘DÜN’Ü başladı Sanatçı Fulya Çetin’in yeni kişsel sergisi “DÜN” Beyoğlu’ndaki Martch Art Project’te başladı. Fulya Çetin’in nisan ayında gerçekleştireceği “Dağların Taşların Ağladığı Gün” ismini taşıyacak olan sergisini işaret eden işlerden oluşan “DÜN”, son yıllarda üst üste verdiğimiz kayıplar, ölümün ayrıştırılması, imgenin yok edilmeye çalışılması üzerine şekilleniyor. Sahip olduğumuz özgürlük yanılmasının içinde duyarsızlaşmamıza karşı doğanın sitemi olarak okunabilecek sergide yer alan işler, sanatçının kendi pratiğine de ters düşerek yer yer çamurlaşan ve kaybolan lekelere dönüşürken, günden güne silikleşen ve uyuyan hafızalarımızı uyandırmaya çalışıyor. “DÜN” 23 Aralık’a kadar ziyaret edilebilir. l Kültür Servisi ‘Ne güzel komşumuzsun sen Hayati Abi’ Tiyatro sanatı kum üstüne yazı yazmaya benzer. Bir oyun sahnelersiniz, bir oyunda oynarsınız, gelir geçer, fazla bir şey kalmaz geride. Çok çok bir afiş, bir program dergisi, birkaç fotoğraf, oyunun duygusunu, seyirciyle paylaşılmış anları yansıtması çok zor olan bir prömiyer videosu... Hele bir gün öncesinin bile zor hatırlandığı, sürekli tüketecek yeni konu peşindeki bugünün emek kaçgunu çıldırmış şimdiki zamanında, tiyatronun zaman ve bellekle ilişkisi giderek içler acısı bir hal aldı. İşi “hatırlamak ve hatırlatmak” olan bir sanat dalının üreticilerinin, emekçilerinin en büyük derdinin yeterince hatırlanmamak olması acıklı bir paradoks değil mi? 43. İsmet Küntay Ödülleri Kalıcılık kazanmış, kurumsallaşmış tiyatro ödüllerinin belki de en önemli işlevlerinden biri, tiyatroculara “hatırlanmanın” tadını, emeklerinin karşılıksız kalmadığı, görüldüğü duygusunu yaşatmalarıdır. Bu yıl 43. kez verilen İsmet Küntay Tiyatro Ödülleri de alanında Türkiye’nin en köklü ve önemli ödüllerinden biri olma özelliğini taşıyor. Geçen yıl olduğu gibi bu yıl da Büyük Kulüp’te düzenlenen törene katılım her zamanki gibi son derece iyiydi. Geçen yıl “Mucize” ile en iyi oyun yazarı ödülünü alan emekli orgeneral İlker Başbuğ bu yıl onur ödülünü vermek üzere sahnedeydi. Onur ödülünü ise üretkenliğine hayran olduğum, neredeyse her iki yılda bir okurların karşısına yeni bir çalışmayla çıkan, duayen gazeteci, yazar Hıfzı Topuz aldı. Cumhuriyet ile yaşıt olan Topuz’un konuşmasında da, gecede ödül alan birçok ismin konuşmalarında da temel vurgu “Cumhuriyet değerleri” ve “Atatürk” idi. Atatürk sevgisi Atatürk’ün hatırasını silmek, hiç değilse silikleştirmek ve unutturma işlemini zamana yayarak sürdürmek isteyen bir zihniyet var, ama çeşitli toplumsal resimler bu dayatmaların tam zıt yönde bir tepkiye yol açtığını, yeni bir Atatürk sevgisinin yükseldiğini gösteriyor. Benim gözlemime göre, bu yeni ve henüz gerçek siyasi karşılığını bulamamış bir damar. Belki de söz konusu karşılık, toplumsal ve siyasal mücadele içinde kendini yeniden üreterek ortaya çıkacak, 68’de olduğu gibi... Bunu zaman gösterecek, ama tepki iyiden iyiye hissedilmeye, kamusal her alanda kendini var etmeye başladı, orası kesin... Atatürk’ün ülkeyi nereden alıp nereye getirdiği, yeterince bilincine varılmayan bir efsane, bir güzel hikâye gibi dinlenirdi. Sonra kazanılanlar elden çıkmaya, o “hikâye”nin dekoru diye dinlediklerimiz kendi yaşamımızda gerçekliğe bürünmeye başlayınca işin rengi değişti. 29 Ekim’in, 10 Kasım’ın yaşanma biçimindeki değişiklik de bunun göstergesi zaten. İsmet Küntay ödüllerine dönecek olursak, bence gecenin cümlesi gerçek bir söz ustası olan Müjdat Gezen’den geldi. Müjdat, Nadide Küntay Emek Ödülü’ne layık görülen değerli sanatçımız Zuhal Olcay’a ödülünü verdikten sonra, tekrar sahneye döndü, mikrofonun başına geldi, ben Hayati Asılyazıcı için bir şiir okumak istiyorum” dedi. Yıllardır bu ödüllerin seçici kurul başkanlığını sürdüren Hayati Asılyazıcı gazeteciliğinin, yazarlığının, eleştirmenliğinin yanı sıra ve belki bunlardan daha da önemlisi çok değerli bir sanat insanıdır. Bir dönem İBŞT genel sanat yönetmenliğini de yürüten, bizim kuşakta gerçek bir emeği olan Asılyazıcı, tiyatro, opera ve balede sahip olduğu çok geniş birikimle, Türkiye ile Rusya, Polonya gibi eski sosyalist sistem ülkeleri arasında hem dün hem de sistem yıkıldıktan sonra çok değerli köprüler kurulmasına da önayak olmuştur. Hepimiz merakla bekledik, bir tek dizeydi Müjdat’ın şiiri: “Ne güzel komşumuzsun sen Hayati Abi!” Yürekten katılıyorum bu cümleye... VakıfBank’tan ‘Benzersiz’ kitaplar Kültür yayıncılığı alanında ‘benzersiz eserleri okuyucuyla buluşturma’ hedefiyle yola çıkan VakıfBank Kültür Yayınları yayın hayatına başladı. VakıfBank, kültür yayıncılığı alanına etkili bir giriş yaptı. ‘Benzersiz eserleri okuyucuyla buluşturma’ hedefiyle, ‘Kültür Yayınları’na hayat veren VakıfBank tarih, felsefe, insan ve toplum bilimleri, sanat, iktisat, klasikler, çocuk ve akademik nitelikteki kitapları okurlarla buluşturacak. VakıfBank Kültür Yayınları’nın (VBKY) kuruluşu, Beyazıt Devlet Kütüphanesi’nde düzenlenen toplantıyla duyuruldu. VBKY’nin ilk olarak TÜYAP Kitap Fuarı’nda okuyucuyla buluşacağını belirten VakıfBank Genel Müdürü Mehmet Emin Özcan kitaplarla ilgili şu bilgileri verdi: “Sürgünde Muhalefet: Namık Kemal’in Hürriyet Gazetesi 18681869 önemli bir eser. Hürriyet, dönemin toplumsal ve siyasal görüşlerini genişçe aktaran, fikir adamı Namık Kemal’in sürgün yıllarında Ziya Paşa’yla beraber Avrupa’da yayımladıkları gazetenin adıdır. Latin harfli alfabemizle ilk kez okuyucuyla buluşacak birin ci kitap, belirtilen yıllarda Namık Kemal’in editörlüğünü yaptığı gazetenin ilk 50 sayısını içeriyor.” l Kültür Servisi C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle