16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KULTUR 14 MilyonFest İzmir’e geri sayım başladı Karşıyaka Belediyesi’nin katkılarıyla düzenlenen “MilyonFest İzmir” 19 Ekim’de başlayacak. Karşıyaka’daki Best Western Premier Otel’in yan tarafındaki alanda gerçekleştirilecek MilyonFest İzmir, ilk gününde Şebnem Ferah, Manga, Fe ridun Düzağaç, konserlerine ev sahipliği yapacak. 20 Ekim Cumartesi de Athena, Selda Bağcan, Pinhani, Pamela, Niyazi Koyuncu sahneye çıkacak. Son gün olan 21 Ekim’de ise Teoman, Duman, Ceza, Cem Adrian, Baba Zula konser verecek. EDİTÖR: Orhun atmış TASARIM: İlknur filiz [email protected] Pazar 14 Ekim 2018 ANIL YURDAKUL ü‘Ylkeetedneekkalilmbiarisnıiznor’ Berklee Müzik Okulu’ndan yüksek şeref derecesiyle mezun olan Eren Başbuğ, İstanbul’da orkestraya şeflik yapacak Dünyaca ünlü müzik konservatuvarı Berklee College of Music’in, film müzikleri ve besteleri yapan Başbuğ şefliğindeki orkestra, sessiz film ‘Operadaki Hayalet’e besteleriyle eşlik edecek. orkestrası Berklee Ses siz Film Orkestrası, 25 Ekim’de Zorlu PSM’ye konuk olacak. Berklee ORHUN ATMIŞ mezunu başarılı sanat çı Eren Başbuğ’un yönetimin deki orkestra, 1925 yapımı sessiz film “Phantom of the Opera”nın (Operadaki Haya let) dev ekranda gösterimine orijinal besteleriyle eşlik ede cek. 3 Emmy adaylığı bulu nan Berklee film müziği bes teciliği bölüm başkanı Shel don Mirowitz de ekiple birlik te Türkiye’ye gelecek. Başbuğ ve Mirowitz, 27 Ekim Cumar tesi günü Zorlu PSM’de iki farklı seminere katılacak. İki li, film müziği besteciliği üze rine konuşacak ve ardından Berklee College of Music’e girmeyi hedefleyen öğrenci lerle deneyimlerini ve tavsi yelerini paylaşacak. Orkestra şefi Eren Başbuğ, 1992 doğumlu. Berklee’den yüksek şeref derecesiyle mezun olan Başbuğ, Dream Theater’ın klavyecisi Jordan Rudess tarafından bir müzik dehası olarak tanımlanıyor. Başbuğ ile müzik ve “Opera’daki Hayalet” üzerine konuştuk. Bu zamana kadar önemli başarılar elde etmiş, Dream Theater gibi bir grupla çalışmış, Rudess’ten referanslı biri olarak, Türkiye’de yeterince bilinmediğini düşünüyor musun? Bilinmek ister misin? Ayrıca, Türkiye’nin yetenekleri elinde tutamama nedeni ne sence? Türkiye’de ya da dünyada, bilinirlik olarak herhangi bir yeterlilik belirlemiyorum aslında, yaptığım çalışmaları elbette ki ne kadar çok kişiyle paylaşabilirsem benim için o kadar mutluluk verici ve bütün yaptıklarımdan ne kadar çok insan kendileri de bir şeyler yapmak için ilham alıyorsa o kadar önemli. Ama daha çok bilinirlik odaklı çalışmaktansa, kendi gerçekleştirmek istediğim müzik ve prodüksiyonlara odaklı çalışıyorum. Türkiye’de yetenek olarak kalabilmek, eğitim, iş olanağı, ve gelecek kaygısı konusunda hayli zor. İnternet sayesinde küresel derecede içinde bu lunduğumuz sanat endüstrisinde yer edinmek, dünya çapında sanatçı olarak öz kimlik belirleyebilmeyi gerektirdiğinden sadece Türkiye içerisinde bunu sağlayabilmek ülkenin bulunduğu genel durum itibarıyla hayli zorlayıcı. ‘Çok eksik var’ n Türkiye’deki müzik eğitimiyle Berklee arasındaki farkı anlatabilir misin? Türkiye’de gördüğün sistem eksiklerini bize söyleyebilir misin? Bir hayli uzunca anlatabilirim aslında ama kısaca özet geçmeye çalışacağım. Öncelikle, kendi deneyimim sadece müzik / konservatuVar olduğu için ancak bu kapsamda cevap verebilirim. Bir kere şu ayrımı yapmak gerekli, Türkiye’de müzik üzerine, üniversite düzeyi ve öncesinde akademik olarak benim bildiğim kadarıyla sadece klasik müzik ve modern klasik müzik üzerine eğitim mevcut. Berklee, klasik müziği bünyesinde bulundursa da asıl olarak çok geniş bir çerçevede müzik eğitimi sunuyor; caz, film, dizi ve reklam müzikleri, müzik terapisi, müzik eğitimi, şarkı yazımı bunlardan şu an aklıma gelenler. Türkiye’de kişisel olarak gördüğüm eksiklikler uzun bir konu ama bahsetme den geçemeyeceğim özellikle sanat bünyesinde bir başlık; eğitim sonrası hayat. Eğitim süresi boyunca ben sadece tek bir işi en iyi bir şekilde yapabilmek üzerine yıllarca derinlemesine çalıştıysam da eğitim sonrası hayat ta nasıl kalacağım, nasıl yaptığım sanatı meslek haline getireceğim ve geçimimi sağlayacağım hakkında büyük bir kafa karışıklığı içerisindeydim. Müzik endüstrisi, klasik müziğin içindeki yeri, sanatçı olarak benim içinde bulunduğum yer ve nasıl hayatta kalacağım konusunda çok soruya sahip olsam da çoğu zaman cevapsız kaldım. Günümüzde sadece müzik üzerinden hayatta kalmak herkesin başaramadığı zorlukta bir hedef olduğu için, bu hedefte uzun ve ağır bir eğitim sürecinden geçip geçmemek çok kritik bir karar. Diğer eğitim alanla rı ile birlikte eğitim sonrası eğitimin gerçek hayata taşınması ve kişiye geleceğe dair bir planın kazandırıl maması eksikliği olduğunu düşünüyorum. ‘Her çocuk sanatçı olabilir’ n Müziğe yetenekli bir çocuğa ailelerin yaklaşımı nasıl olmalı? Yeterli imkânı olmayan çocuklar nasıl kazanılabilir? Ben her çocuğun düzenli yönlendirilmesi ve eğitimi ile bir sanatçı olabileceğine inanıyorum. Hem ailenin hem de çocuğun, kişinin sanatı bir meslek olarak mı yoksa başka bir mesleğin yanında destek ‘Bir ilk olacak’ leyici olarak mı yapacağı belirlenmeli. Bir sanatçı olarak kariyer yapmak ve hayatta kalmak hayli n Phantom of Opera projesi hakkında düşüncelerin neler, nasıl bir etkinlik olacak? Ve filmi nasıl buluyorsun? Türkiye’de canlı müzik eşliğinde bir sessiz film gösterimi yapıldı mı bilmiyorum, ama benim bildiğim kadarıyla bir ilk olacak. Orkestranın Amerika dışındaki ilk konseri ayrıca. Berklee 2012 döneminden beri Türkiye’ye uğramamıştı. Hem konser hem de sonrasındaki orkestranın kurucusu Sheldon Mirowitz ile birlik te gerçekleştirilecek “Film Müziği ve Berklee” hakkındaki seminerlerin heyecanlı ve oldukça bilgilendirici olacağını düşünüyorum. Phantom hem müziği hem kendisi olarak en sevdiklerimden. Filmdeki ana karakterin yaşadığı ötekileştirilme, karşılıksız aşk ve topluma karşı yaşadığı zorluklar, aslında hepimizin bir noktada deneyimlediği duyguları, korku odaklı bir hikâye üzerinden anlatıyor. zorlu bir yol, günümüzde çoğu alanda kariyer yolunda olanaklar daha geniş. Yeterli imkân bulamayan çocuklar, umuyorum ki neredeyse hepimizin erişiminin bulunduğu mobil teknoloji ve internet aracılığıyla, hem uygulamalara hem de kaynaklara ulaşabilirler. Art Diktatör, Pendor Corner’de konser verdi. Delirmiş kalabalığın uzağında, çılgınca... Yeşilçam Sokağı’nın dirseğindeki Beyoğlu Pendor kült figürü Hakan Nurcanlı (eski Neoplast ya da namı diğer Mezar Corner’in önü her zamankinden ses) ile eşi Adviye. Türüne sadık, kalabalık. Halep Pasajı’nın adanmış iki figür onlar; arka kapısının yanında nesli tükenmeye yüz tut ki duvar boyunca dizilmiş muş, koruma altına alın üç sıra masa, aynı şekil ması gereken iki karakter. de karşı sırasında da sağ Artık Bodrum’da yaşıyor lı sollu; daracık sokak tık lar, delirmiş kalabalıktan lım tıklım. Harabe duvar murat uzakta. Sadece konserden lar, mütevazı kılıklı insan beşer konsere seyahat ediyorlar. lar, çift taraflı koca bran Sahnede minimal bir da güneşliklerle kapatılmış dara ekipman kullanıyorlar; Adviye’nin cık sokak atmosferi, hepsinden önündeki midi klavye, vokal ya de öte çalan müzikler. Sanki her pan Hakan’ın çaldığı bas, bir de şey 25 yıl öncesinde donmuş, za davul makinesi. Ama kostümler man durmuş. Londra’nın arka so janjanlı: Eyes Wide Shut filminden kaklarında bile rastlanmayacak fırlamış kıyafetiyle Adviye, Ameri kadar eskiyi canlandıran mekân kan güreşçi maskesi, fetiş nesne Pendor Corner. lerle bezenmiş kıyafeti ve Batman Art Diktatör’ün müziği, konse peleriniyle Hakan. rin vuku bulacağı yerle muazzam örtüşüyor. Balo Sokak’a bükülen Enerjisi yüksek sokak dekorumuz: dikilen hayat “Van Gölü Canavarı”ndan son kadınları ile müşterileri arasında ra gelen Sisters Of Mercy parça geçen hararetli pazarlıklar, arka sı “Alice” ile izleyicileri zaman ma planda seğirten travestiler ve el kinesine bindiren ikilinin repertu arabasıyla iki satıcı, biri patlamış arında Neoplast parçaları da var, mısırcı, diğeri tatlıcı. ama eskiye göre daha robotik bir Garsonlar bira siparişlerini kar sound kullanıyorlar. Parçalarda şılamakta zorlanıyor. Bizi içeriye elektronik IDM duygusu ağır bası taşıyan dört basamaklı merdiven yor. Arka arkaya gelen orijinal par ve karanlık koridor yerine içeride çalar sonrasında Indochine parça ki barın penceresinden servis ya sı “L’aventurier” ile mekân buram pıyorlar. buram gotik, Avrupa diskosu, me Adanmış iki figür tal, punk, metal ve korku filmi müzikleri kokuyor. Hakan’ın çizgi ro İçerisi ise nohut oda bakla so man karelerine benzeyen fantastik fa; mimari olarak tam bir ev planı. çizimleri arkadaki perdeye yansı Kapının karşısında, iki taşıyıcı ko yor mesai boyu. lon arasına kurulmuş minik sah Sonlara doğru hem eskilerden ne. Barın arkasındaki televizyon hem de çıkacak olan albümden da mütemadiyen erken dönem şarkılar yan yana geliyor. Parça Charlie Chaplin oynuyor, playlist lar kısa ama enerjisi yüksek; sah te The Cramps, Type O Negative, ne önünde durmaksızın müziğin Dead Kennedy’s... Her şey doğal ruhuna uygun dans eden birkaç ki seleksiyonu içinde yürüyor; gece şi var. Bunlardan Alaca Katarsis la nin en güzel tarafı da canlı müziğe kaplı biri “Çişş Bebeğim”e eşlik rağmen giriş beleş. ediyor vokaliyle. Son parçanın adı Gece yarısına az kala başla “Devrim.” yan konserin açılış parçası “Ful Bis isteyenleri “çişimiz geldi” di ci Lives! / Zombie” iki bölüm. yerek püskürttükten sonra sahne “Aybaşı”nın ardından bir TransX nin yanındaki masada satılanları klasiği geliyor: “Living On Video”. anons ediyor Hakan: İstanbul çıkışlı Art Diktatör, “Tişörtlerimizi toplum içinde iki kişi. Yeraltı müzik âleminin göğsünüzü gererek giyebilirsiniz.” Grup Yorum 3. sosyal medya konserini verdi Türkiye’de 1987 yılından beri politik ve özgün müzik alanında faaliyet gösteren Grup Yorum 3. internet konserini verdi. Üyelerinin birçoğu tutuklu bulunan, geçen hafta provalarını yaptıkları İdil Kültür Merkezi’ne yönelik polis baskınında darp edilerek gözaltına alınan ve 5 üyesi daha tutuklanan Grup Yorum’un düzenlediği internet konseri ile onbinlerce kişi türkü şenliği yaşadı. “İlle kavga, ille adalet! Halkın sanatçılarına, halkın avukatlarına öz gürlük!” sloganıyla düzenlenen internet konseri dün saat 19.00’da Grup Yorum’un Periscope, YouTube hesabı üzerinde canlı olarak yayınlandı. Nuriye Gülmen ve Alev Şahin de mesajıyla sosyal medyadan destek verdi. l Haber Merkezi Conrad İstanbul’da sinema sohbetleri Conrad İstanbul Bosphorus’un klasikleşen kültür ve sanat buluşmaları yeni sezona “İştah Açan Sinema” sohbetleri ile başlıyor. Gazeteci ve sanat eleştirmeni Ayşegül Sönmez’in moderatörlüğünde 18 Ekim Perşembe günü saat 18.30’da gerçekleşecek söyleşinin konuşmacıları ise oyuncu Serra Yılmaz, yönetmen Ümit Ünal ile gazetemiz Kültür Sanat Şefi Emrah Kolukısa ve otelin Executive Şefi Alexis Atlamazoğlu olacak. l Kültür Servisi İnsanlığı barışa davet eden öyküler Usta yazar Stefan Zweig’ın üç menkıbesinden oluşan “Rahel Tanrı’yla Hesaplaşıyor”, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları Modern Klasikler Dizisi’nde yerini aldı. Zweig’ın menkıbelerinde hikâye edilen kişiler Tanrı’yı ve kendilerini ararken hayatlarının anlamını bulacaklarına dair umutlarını her daim korurlar. Kitap, Gülperi Sert tarafından dilimize kazandırıldı. l Kültür Servisi Engelsiz Filmler Festivali’nin ikinci durağı Eskişehir oldu Işık Dikmen tarafından gerçekleşen atölyeye 12 işitme engelli minik sinemasever katıldı. Bu yıl altıncı kez sinemaseverlerle buluşan Engelsiz Filmler Festivali’nin İstanbul’dan sonraki ikinci durağı Eskişehir oldu. Festivalin ilk gününde; Taşbaşı Kültür ve Sanat Merkezi’nde gerçekleşen gösterimlerin yanı sıra 912 yas¸ arasındaki işitme engelli sinemaseverlerin canlandırma sanatıyla tanıştığı “Canlan Kıpırdan Animasyon Film Atölyesi” gerçekleşti. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle