16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazar 14 Ekim 2018 Geneleve kayyım, alaturka Bella Çav ve bizim çaresiz hallerimiz... Baştan söylemek isterim, içkili mekânlarda saatler ilerledikçe kadınların ve erkeklerin ellerinde kadehler, devrimci türküleri hele de İtalyan partizanlarının marşı Bella Çav’ı söylemelerinden ne şimdi ne de gençliğimde hoşlanmadım. Hele şiir okumalar, dehşet verici bir tiksinme duygusu yaratır bende. Her şeyin yeri ve sırası var. Öğretmen gibi mi konuştum, öyle olsun. Öyle, hiçbir şey bana şu görüntüyü unutturamaz. Hayata Dönüş operasyonundan sonra açlık grevi yapan mahkumların ölmeye yakın olanları ailelerine teslim edilmişti. Onların müşterek kaldığı bir evde epeyce vakit geçirdim ve WernickeKorsakoff hastalığının pençesindeki dal gibi gencecik bir delikanlının, durup durup Bella Çav marşının ilk mısralarını okuyup sonra birden “unuttum” diye ağlamasını kim unutabilir? Bu nedenle türkü barlarında kafalar kıyak Bella Çav söylenmesine, kadeh tokuşturulmasına dayanamam. Şimdi bir Türkiyeli şarkıcı kadın Bella Çav marşını klip yapmış. Klipte kırmızı tulumları, yüzlerinde V for Vendetta (Guy Fawkes) maskeleri, ellerinde tüfekler bir grup adam dehşet verici bir biçimde yürüyor ve birden şarkıcı çıkıp Bella Çav nağmeleri arasında, küçücük bir blucin şort, kalçalarını kıvırıyor, ha babam kıvırıyor. Şöyle durdum, gerçekten şu anda solun içinde bulunduğu durumu dalgaya almak ancak bu kadar olur. Belli ki, şarkıcının amacı bu değil, ama klip ondan ayrı böyle bir işlevi yerine getiriyor. Bana kızanlar olacak biliyorum ama gerçekçi olalım ve kafalar kıyak kadeh kaldırarak Bella Çav söyleyenler biraz düşünsün. Bugün ortaya karışık gidiyorum ya, gelelim şu Adana Genelevi’ne kayyım atanmasına. Arkadaşlar bu ne heyecan, bu ülkede Güneydoğu ve Doğu illerinde HDP’li, sayıları yüzü bulan il ve ilçe belediyelerine kayyım atandı. Ne çabuk unuttunuz. Üstelik daha üç gün önce Başkanımız yerel seçimlerde seçilenlerin hakkında hemen soruşturma açacağını, terörle ilgili olanların yerine kayyım atayacağını açıkça söyledi. Böyle bir vahim açıklamadan sonra ne olayın muhataplarından ne de ana muhalefet partisinden bir tepki geldi.Yani nasıl genelevlere kayyım atanıyorsa, seçilmiş yeni belediye başkanları da kayyımla gidebilir. Yani ülke baştan sona, söylemek istemiyorum siz anlayın işte, o hale dönmüş. Bütün bu işler olurken, adam “benim twitter ve facebook hesabım yok!” diye feryat etse de bazı kahraman sevenler, İlber Ortaylı için hesaplar açıp, olmadık laflar yumurtladılar. Bu nasıl hazin bir şey, adam benim buralarla işim yok diyor ama inatla birileri ona tahmin bile edemeyeceği kadar kahramanlık yüklüyor. Sonra adam kendine yakışır bir iş yapıp kütüphanesini Saray’a bağışlıyor ve danışmanlık kapıyor. Ne bekliyordunuz? Adam başından beri “ben Osmanlıcıyım!” diye bağırdı. “Ben safi kibirim” diye bağırdı. Neden illa ki bir kahramana ihtiyacımız var. Kahraman birileri mutlak olacaksa bu hâlâ işini geri almak için açlık nöbeti tutan işçi Mahir Kılınç ya da sürekli ev baskınlarıyla gözaltına alınan Güney illeri siyasileri, anneleri mahkum olduğu için hapiste yaşayan bebeler olmalı. Bugün bazılarını kızdırma günüm, TİP adlı yeni bir parti kuruldu ve HDP oylarıyla Meclis’e giren iki TİP kurucusu anlı şanlı bir basın toplantısında HDP’den ayrılıp TİP milletvekili oldular. Bu arkadaşların siyası geçmişine şöyle bir bakarsanız, birinin hükümet tarafından oyunlarının yasaklandığını, bir diğerinin de yeni parti kurmada uzman olduğunu görürsünüz. Anlaşılan HDP kendi bölgesindeki oylara güvenmediği için sokaklarda dövüşen bu sol kesim iki insanını milletvekili yapmış, sonra da TİP milletvekili oluverdiler. Şimdi ben soruyorum, bu yeni TİP nerelerde örgütlendi. Tavanı hangi kesimlerdir? Eski muhteşem TİP efsanesine ne kadar yakındırlar, ülke insanı için teklifleri nelerdir? Gerçekten merak ediyorum. Bu arada tuhaf bir hikâyeyle yazımıza son verelim. Mahalle kahvesinde oturmuş hayat pahalılığından söz ediyoruz. Sıkı facebook takipçisi bir arkadaşımız “herkes susup beni dinlesin” diyor, susuyoruz, “arkadaşlar” diyor, “Amasya’da bir soğan üreticisi çuvallarını bir kamyona yükleyip ahaliye kilosu 1 liradan satmış. Yani aracıyı ortadan kaldırmış, şimdi ben de bütün bir yaz yaptığım turşuları, salçaları size aracısız satıyorum. Pamuk eller cebe!”... Vav, vallahi iyi bir çözüm aracısız satış. Alan memnun satan memnun! Sıra mahallece imece usulü ekmek yapmaya geldi. 14 Ekim 2018 SAYI: 33975 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ALEV COŞKUN Genel Yayın Yönetmeni Aykut Küçükkaya Yazıişleri Müdürleri Serkan Ozan / Olcay Büyüktaş Akça Sorumlu Müdür Ozan Alper Yurtoğlu Görsel Yönetmen Hakan Akarsu Reklam Direktörü Deniz Tufan Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Haber Merkezi: Murat Hantaş l Dış Haberler: Mine Esen l Ekonomi: Şehriban Kıraç l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Fotoğraf: Uğur Demir l Kültür Sanat: Emrah Kolukısa l Düzeltme: Mustafa Çolak Ankara Temsilcisi: Sertaç Eş Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Yayın Kurulu: Alev Coşkun (Başkan), Ali Sirmen (Bşk. Yrd.), Aykut Küçükkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Kemal Işık Kansu, Orhan Bursalı, Mine Kırıkkanat, Miyase İlknur. l Okur Temsilcisi: Cengiz Yıldırım [email protected] l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım Müdürü: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: [email protected] Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Baskı Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Demirören Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 05:43 05:28 05:51 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 07:07 12:56 16:01 06:51 12:41 15:47 07:12 13:04 16:11 Akşam 18:34 18:19 18:43 Yatsı 19:53 19:37 19:59 yorum/haber 13 Ömrümüzün yarısıdır beklemek. Kimi kez, beklemek ummaktır. En güzeli umudu beklemek. Kaç yaşında olursak olalım, yüreğimiz çarparak, kanımız hızlanarak, hayaller kurarak bekleriz. Ve bazen bir kadındır umut, bazen bir erkek. Tren istasyonları da yalnız bir yerden bir ye re gitmeyi değil, umuda yolculuğun da beklendi ği yerlerdir. Bir zamanlar Haydarpaşa Garı, aziz dostum Memet Baydur’a 1987’de Kadın İstasyonu oyu nunu yazdıracak umutlara yolcu ederdi insanla rı. Artık atıl. Ama Madrid’de Atocha, Paris’te Lyon garları hâlâ hayallere kalkacak trenlerin beklendiği umut durakları. Haydarpaşa’yla birlikte hayallerimiz de mi kırıl dı nedir, artık kâbustan başka rüya göremediğimiz cinnet ülkemiz Türkiye’de; sizi bu pazar bir anlığı na tatsız gerçeklerden uzaklaştırmak, umudu bek lemeye dair bir öykü anlatmak istedim ve Mösyö Durand’ı hatırladım. Yirmi yıl önce karşılaştığımda, yetmiş iki yaşında hoş ve dinç bir adamdı, Mösyö Durand. Tam on yıldan beri, Lyon Garı’nın içinde ki muhteşem gastronomi lokan tası Mavi Tren’de âşık olduğu ka dını bekliyordu. HHH Tren istasyonu deyip geçme Altınlı Salon. yin, Lyon Garı bir başkadır. Çağ daş teknoloji harikası hızlı TGV trenlerinin aerodi namik tasarlanmış sivri ve çelik burunlarını uzattık ları peronlardan başınızı kaldırıp bakacak olursa nız, umudun güzergâhını yolculuğuna bile çıkma dan canlandırabilirsiniz kafanızda. İstasyonun du varları, güneye kalkan trenlerin geçeceği birbirin den güzel diyar manzaralarıyla süslenmiştir. Bir maviliği beklemek... Ama Lyon Garı’nın en hoş yeri, Mavi Tren lokantasıdır. Açıldığı 1901 yılından beri dekorunu hiç değiştirmeyen ve tarihi bina olarak kayıtlara geçen lo kanta, uçsuz bucaksız büyüklüktedir. ‘Altınlı Salon’, ‘Büyük Salon’, ‘Tunus Salonu’, ‘Cezayir Salonu’ diye ayrışan mekânlarda yüzlerce kişi, 20. yüzyılın başından kalma bir şatafatla yemek yer. Tüm duvarları fresklerle, büfeleri, masaları eşsiz antikalarla süslüdür ve zamanın en ünlü ressamlarının fırçasından çıkmış kırk beş tablo; ParisLyonAkdeniz seferine çıkan trenlerin uğradığı kentleri konu almıştır. Umuda yolculuk için, olağanüstü bir duraktır Mavi Tren. HHH Mösyö Durand, kuşkusuz bu yüzden aşka verdiği randevu yeri olarak Mavi Tren’i seçmişti. Otuz yıl aynı yastığa baş koyduğu kadını, on iki yıl ön ce yitirmişti. Ama ölenle ölünmezmiş. İki yıl tuttuğu yastan sonra, Mösyö Durand’ın yüreğine, evlenmeden önce tanıyıp çok sevdiği bir başka kadının ateşi düşmüştü. Bulup konuşmuştu kadınla. “Birlikte bitirelim” demişti. Kadın ne yanıt verdi, bilinmez. Ancak Mösyö Durand, onu ilk ve son kez gördüğüm 1998 yılında; on yıldır her cumartesi öğle yemeğini Mavi Tren lokantasında yiyor ve ilk aşkının, bir cumartesi günü çıkıp gelmesini bekliyordu. Kadın, nerede ve ne kadar zamandır beklendiğini gayet iyi biliyordu. Lokantanın tüm emektar garsonlarının, şef garsonun, müdürün, Mösyö Durand’ın aşk randevusundan haberi vardı. Her cumartesi günü ona aynı masayı ayırıyor, ne yiyip ne içeceğini de biliyorlar; sevip sayıyorlardı Mösyö Durand’ı. Fazla kurcalamadan, gereksiz sorularla sıkmadan ağırlıyorlardı yaşlı adamı. Yanına rahatsız olacağı, gelip geçici istasyon yolcularını oturtmuyorlardı. Ama havadan sudan konuşarak, yalnız bırakmamaya da özen gösteriyorlardı. HHH Mösyö Durand, Mavi Tren’in demirbaşı ve beklediği aşk, lokantanın da bir tarihçesiydi. Müşteriden demirbaş, bekleyişten tarihçe olur mu? Meslek müzmin, mesele aşk ise, olur. Acaba Mösyö Durand hâlâ yaşıyor mu? Eğer yaşıyorsa 92 yaşında olmalı. Acaba beklediği kadın bir cumartesi öğle vakti çıkageldi mi? Araştırsam öğrenirim, ama bilmek istemiyorum... Çünkü önemli olan beklemek, anlamlı olan beklenmek. Mösyö Durand sonsuzluk yolculuğuna çıktıysa eğer, mavi bir trene binip gittiğine eminim. Trenler bazen kavuşmak içindir, bazen de ayırmak. İbni Haldun “coğrafya kaderdir!” demiş. Ülkeler için elbette öyledir. Bireyler için ise asıl kader, ka yınpederdir! Bir de işin öteki yüzü vardır: Kayınpederler için de kader, damat veya gelindir. Hissei ikbal!HHH Kuran’da bu konuda bir ayet yok. Müteaddit kez hem damat, hem kayınpeder olmuş Hz. Muhammed ise bu mevzuda bir hadis bırakmamıştır. Çok şükür bu boşluğu, kendisi de önemli bir damat ve kayınpeder olan Hz. Ali doldurmuştur: “İyi damat; kazanılmış bir erkek evlattır. Kötü damat ise kaybedilmiş bir kız çocuğu!” HHH Her ülkeye demeyelim ama, Yüce Tanrı her aileye nice iyi damatlar ve pekiyi gelinler nasip etsin.. Hem kızı hem oğlu olana, hele ikisinden de ikişerli olana da inayet ihsan eylesin! Kendi çapında “asrın lideri” olmak organını bile evladına verebilen insandır. Tahsil terbiye, çoluk çocuk, edep adap oğullarında da var. Oğullardan biri para saymasını çok iyi biliyor, öteki de gemiciliği. Ama kayınpeder, damadını tercih ediyor. Böylece muhtemel bir kardeş kavgasını önlüyor. Osmanlı’ya özendiğimiz şu netameli günlerde, Allah muhafaza, çocuklarını boğdurmak zorunda kalan Kanuni Sultan Süleyman durumuna düşmekten ülkeyi de, kendisini de kurtarıyor: “İşi ehline” veriyor. Damadın da mazisinde pazarla için her alanda, her cephede her tür macılık var. Yayıncılık var. lü mücadeleyi veren devlet reisimiz, hiç değilse “asrın kayınpederi” olmayı Daha da önemlisi futbol var. Kayınpeder gibi, kafasına meşin garanti etmek üzere ülke hazinesini top değmişliği var. ve maliyesini birleştirdi. Zenginliği ve Çapaspor’da santrafor olduğu yoksulluğu temsil eden bu iki kuruluşu dönemde “yılın sporcusu” seçilmiş birleştirdi. liği var. Kayınpederi ile aynı burcu Halkımızın dediği üzere, köfteci (Balık) paylaşıyorlar. dükkânında kasaya oturtur gibi, da Danışmanlığı, CEO’luğu, köşe ya madını da getirip kasaya oturttu. zarlığı yapmışlığı da var. HHH Buraya bir yıldız koyup, nefeslenelim. Adı ile kafiyesinden olacak, “damat” deyince şimdi akla bir tek o geliyor. Ama işin fenası, kayınpedere laf edemeyen ona çakıp duruyor. Türk Ceza Yasası’nda ve Anayasa’da “damadı koruma maddesi” unutulmuş. HHH “Ekonomi ilmini elitist ve karmaşık bir dille anlayan ve anlatmaya çalışanların, bu yeni süreci ve siyaseti anlaması da beklenemez.” Vee.. “İnanıyoruz ki, birilerinin ürettiği sahte korku ve paranoyalara rağ Kayınpederin hali pürmelali, talihsizliği ise hiç konuşulmuyor. men, toplumumuz bu sınavı da başarıyla verecektir.” Aslan gibi iki tane öz oğlu durur Bu fiyakalı laflar damadın. ken, bir baba ülkenin hem hazinesini Uzunca bir süre Sabah’ta köşe hem maliyesini nasıl olur da dama yazarlığı yaptı. dına teslim eder? İlk satırlar 10 Şubat 2014 günkü Elbette çaresizlikten! yazısından; ikinci ise 30 Mart 2015’ten. Bizim bildiğimiz, baba gerekti Her ikisi de dün yazılmış gibi, usta işi. ğinde gözünü kırpmadan en hayati Enflasyonla mücadele programını an latırken tavırlar ksaelregmiwtlaewninadwh.dimağheemit@e“dtgtkamene.acligoal.mcömomrüelrübyaobrı.” HHH Azıcık da tarihsel perspektif: Osmanlı tarihinin en ünlü damadı Veziriâzam Rüstem Paşa’dır. Kanuni’nin kızı Mihrimah Sul tan ile evlenmek istiyor. Ancak hakkında yaygın bir “cüzamlı” söylentisi var. Dönemin tababet inancına göre cüzamlı birisinin üzerinde bit (kehle) bulunamazmış. Kanuni de adamlarını o sırada Di yarbakır valisi olan Rüstem Paşa’ya gönderip iç çamaşırlarını kontrol ettiriyor. Mebzul miktarda bit bulu nunca Paşa’nın cüzamlı olmadığı anlaşılıyor. Böylece önce damat sonra da vezir oluyor. Hakkında birçok şiir yazılıyor: “Olacak o kişinin bahtı kavi, talihi yar / Kehlesi dahi anın mahallinde işe yarar” HHH Günümüz damatlarında bit aran masa da başka unsurlar işe yarıyor. HHH Hikâyeyi halkımız ilk kez kayınpe derden duymuştu. Damatlarla değil, Bedeviler ile ilgiliydi. CHP lideri Kılıçdaroğlu için, Mec lis grubunda “Köprüaltı camcam Öpsün seni amcam” kıvamında söylemişti: “Bahtsız Bedeviyi çölde kutup ayı ları...” (6 Kasım 2012) HHH Hazine’nin tam takır, Maliye’nin kuru bakır olduğu bir dönemde işbaşı yaptığı için damadı bahtsız sayanlar var. Arkasında hem kayınpeder hem de Bahçeli gibi kirve olan biri baht sız olamaz. Bu ikili hem damadı, hem de Hazine’yi “Atatürk’ün mirası ile” onurlandırmaya karar vermişler: “İş Bankası’nın Atatürk hisseleri derhal Hazine’ye devredilmelidir!” HHH Bir taşla birkaç kuş! Hem Atatürk harcanacak, hem İş Bankası, hem de CHP. Damat da maşa olacak! KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] 95. YILDÖNÜMÜ COŞKUSU Başkent kutlaması 13 Ekim 1923’te, 2. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü ve 14 arkadaşının Meclis’e verdiği yasa teklifinin kabul edilmesiyle başkent olan, Milli Mücadele’nin kalbi, “mandacıların giremediği” kent Ankara’nın başkent oluşunun 95. yıldönümü Anıtkabir ve Birinci Meclis’te düzenlenen törenlerle kutlandı. Kutlamaların en ilgi gören bölümünü ise Ankara Kalesi’ne yürüyen Seğmenlerin gösterileri oluşturdu. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, sosyal medya hesabından, “Mustafa Kemal Atatürk’e, Milli Mücadele kahramanlarına ve Cumhuriyeti kuran iradeye ev sahipliği yapmış, güzel şehrimiz Ankara’nın başkent oluşunun 95. yılı kutlu olsun” dedi. Ankara Kulübü Derneği Başkanı Metin Özaslan da Cumhuriyet’e, “Ankara, mandacıların giremediği şehirdir. Ankara, Anadolu’ya örnek olmuş bir başkenttir ama hepsinden önemlisi bir Atatürk projesidir. Bu yüzden anlamı çok büyüktür. O bakımdan Ankara’yı sevmek; Atatürk’ü sevmektir, Cumhuriyeti sevmektir” dedi. l ANKARA / Cumhuriyet KHK’li Güngördü: İşimi geri istiyorum İstanbul Zeytinburnu Belediyesi’nde 20 yıl dır taşeron olarak çalışırken KHK ile işine son verilen, geçen günlerde “İşimi geri istiyorum” talebiyle Ankara’ya yürüyen ve 188 gün boyunca belediye binası önünde eylem yapan Kenan Güngördü dün de belediye önünde KESK İstanbul Şubeler Platformu’nun çağrısıyla forum düzenlendi. Güngördü, “Kıdem yok. Tazminat yok. Fişleyip atıyorlar. İşimi geri istiyorum” dedi. Ardından 3. Havalimanı İşçileriyle Dayanışma Platformu ve eylemleri süren işçilerin de katılımıyla, “KHK’lere Karşı Nasıl Örgütlenmeli” forumu yapıldı. l Haber Merkezi Karakola yıldırım düştü: 4 asker yaralı Mardin’in Savur ilçesine bağlı Serenli köyündeki jandarma karakoluna dün öğle saatlerinde yıldırım düştü. Olayda, 4 asker yaralandı. Yaralı askerler, Diyarbakır Selahaddin Eyyübi Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı. Askerlerin durumlarının iyi olduğu öğrenildi. l DHA ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI [email protected] ABD ve Türk askerleri Gaziantep’te eğitimde Suriye’nin Münbiç kentinde, Türkiye ile ABD silahlı kuvvetlerinin birlikte yürüteceği ortak devriye faaliyetlerine askeri personelin katıldığı eğitim Gaziantep’te sürüyor. ABD askerleri, Türk askerleriyle birlikte 5 Ekim’de, güvenlik nedeniyle açıklanmayan kışlada ortak eğitime başladı. l DHA C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle