Katalog
                    Yayınlar
                
                - Anneler Günü
 - Atatürk Kitapları
 - Babalar Günü
 - Bilgisayar
 - Bilim Teknik
 - Cumhuriyet
 - Cumhuriyet 19 Mayıs
 - Cumhuriyet 23 Nisan
 - Cumhuriyet Akademi
 - Cumhuriyet Akdeniz
 - Cumhuriyet Alışveriş
 - Cumhuriyet Almanya
 - Cumhuriyet Anadolu
 - Cumhuriyet Ankara
 - Cumhuriyet Büyük Taaruz
 - Cumhuriyet Cumartesi
 - Cumhuriyet Çevre
 - Cumhuriyet Ege
 - Cumhuriyet Eğitim
 - Cumhuriyet Emlak
 - Cumhuriyet Enerji
 - Cumhuriyet Festival
 - Cumhuriyet Gezi
 - Cumhuriyet Gurme
 - Cumhuriyet Haftasonu
 - Cumhuriyet İzmir
 - Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
 - Cumhuriyet Marmara
 - Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
 - Cumhuriyet Oto
 - Cumhuriyet Özel Ekler
 - Cumhuriyet Pazar
 - Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
 - Cumhuriyet Sokak
 - Cumhuriyet Spor
 - Cumhuriyet Strateji
 - Cumhuriyet Tarım
 - Cumhuriyet Yılbaşı
 - Çerçeve Eki
 - Çocuk Kitap
 - Dergi Eki
 - Ekonomi Eki
 - Eskişehir
 - Evleniyoruz
 - Güney Dogu
 - Kitap Eki
 - Özel Ekler
 - Özel Okullar
 - Sevgililer Günü
 - Siyaset Eki
 - Sürdürülebilir yaşam
 - Turizm Eki
 - Yerel Yönetimler
 
                        Yıllar
                    
                    - 2025
 - 2024
 - 2023
 - 2022
 - 2021
 - 2020
 - 2019
 - 2018
 - 2017
 - 2016
 - 2015
 - 2014
 - 2013
 - 2012
 - 2011
 - 2010
 - 2009
 - 2008
 - 2007
 - 2006
 - 2005
 - 2004
 - 2003
 - 2002
 - 2001
 - 2000
 - 1999
 - 1998
 - 1997
 - 1996
 - 1995
 - 1994
 - 1993
 - 1992
 - 1991
 - 1990
 - 1989
 - 1988
 - 1987
 - 1986
 - 1985
 - 1984
 - 1983
 - 1982
 - 1981
 - 1980
 - 1979
 - 1978
 - 1977
 - 1976
 - 1975
 - 1974
 - 1973
 - 1972
 - 1971
 - 1970
 - 1969
 - 1968
 - 1967
 - 1966
 - 1965
 - 1964
 - 1963
 - 1962
 - 1961
 - 1960
 - 1959
 - 1958
 - 1957
 - 1956
 - 1955
 - 1954
 - 1953
 - 1952
 - 1951
 - 1950
 - 1949
 - 1948
 - 1947
 - 1946
 - 1945
 - 1944
 - 1943
 - 1942
 - 1941
 - 1940
 - 1939
 - 1938
 - 1937
 - 1936
 - 1935
 - 1934
 - 1933
 - 1932
 - 1931
 - 1930
 
                    Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
                    Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
                    Sayfayı Satın Almak İstiyorum
                
            
                Günlük taze fıkra üretilir  Kuzey Amerika’da üst kattaki komşu alt katta tıkırtı olsa kulağını duvara dayar, dinler; Kanada, tarihi kuzeni Amerika’nın haberlerine pek meraklıdır. Geçen hafta Kanada gündeminde Trump, #metoo hareketi, Anayasa Mahkemesi’ne aday hâkim Kavanaugh’a dair suçlamalar yer alırken CIA’nın açıkladığı Şakalar Dosyası kış öncesinde sokaktaki Kanadalıya tebessüm ettirdi. Bana sorarsanız, 20. yüzyılın en karanlık ve bir o kadar da en eğlenceli teşkilatı CIA’dır. Faşist darbeler planlar, ortalığı karıştırıp çuvallar, casusluğun alasını eder ama yüzüne gözüne bulaştırır, ha bir de fıkra üretir. Yakın zaman önce Merkezi Haberalma Teşkilatı CIA, artık saklanmasına gerek kalmayıp deşifre edilmiş dosyaları kamuoyuna açıkladı. Bir milyondan fazla dosya tarihi belge oldu. Bunlar arasında bazı askeri ve devlete ait sırların da bulunduğunu gören araştırmacılar derhal raporları mercek altına aldılar.  1960’larda başladı...  Benim ilgimi ise oldum olası fuzu  li şeylere merakım bulunduğundan,  CIA’nın Soğuk Savaş Dönemi’nde kur  duğu FIKRA ÜRETİM MERKEZİ çek  ti. ABD ve Batı dünyasının bir numara  lı düşmanı SSCB Rusyası olduğundan  bütün şakalar, fıkralar komünist siste  me karşı hazırlanıyordu. Bu kolay bir iş  olmasa gerek! Düşününüz ki, sabahle  yin mesaisine gelen memurlar, oturup  habire kafa patlatarak fıkra buluyor;  çene kaytanları gevşek olması lazım  dır. Bu iş, biraz da, Refik Halid’in dene  melerinde yazdığı gibi Kurbağalıdere  kenarına gidip ekmek kırıntılarını balık  bilmezse hâlik bilir diye suya serpiştir  meye benziyor; ya tutarsa! Üretilen şa  kalar kısa sürede Doğu Perdesi ülkele  rine türlü medya imkânlarıyla sızdırılı  yor, oralarda pikolojik propaganda yo  luyla tahribat yapması bekleniyor.  Bu etkinliğin 1960’larda Kennedy za  manı başladığı fakat bilhassa 80’le  re gelindiğinde her gün yüzlerce fıkra  nın, şakanın  Washington’dan  Moskova’ya  uçurulduğu be  lirtilmekte.  CIA’daki fıkra  Mahmut Şenol  merkezinin faaliyetlerini kah  kahalarla izle  yip destekleyen başkanın adı da açıklan  dı; Ronald Reagan. Beyaz Saray’ın Oval  Ofisi’ne servis edilen fıkralara ilk kez  onun kahkahayı bastığı aktarılmakta.  Bunlardan birisi eski Sovyet lideri Gor  baçov üzerine: Votka kuyruğunda bek  leyen biri arkasındakine dönüyor, “Yeter  artık, sırf bu kuyruk için Gorba’yı vuraca  ğım”, diyor, gidip iki saat sonra geri ge  liyor; votka kuyruğu gıdım ilerlememiş,  eski yerine geçiyor. Arkada bekleyen so  ruyor tabii, “Gorba’yı vurdun mu?” Adam  omuz silkiyor, “Vallahi” diyor, “Gittim, bir  de baktım ki orada da kuyruk var...”  Bir başkasını, Sovyet halkının mora  lini bozmaya yarasın diye Moskova’ya  sızdırmışlar. Rus turist Beyaz Saray  önünde ABD’nin özgür bir ülke iddia  sındaki Amerikalı arkadaşıyla konu  şuyor: “Bak şimdi” diyor, “Ben Kahrol  sun Reagan diye bağıracağım, başıma  hiçbir şey gelmeyecek!” Bağırıyor; Rus  hazırcevap çıkıyor. “Bu da bir şey mi!”  diyor, “Biz de Kremlin’e gideriz, önün  de istediğimiz kadar ‘Kahrolsun Rea  gan’ diye slogan atarız.”  Başkan Nixon’ın da kahkahay  la güldüğü söylenen fıkralardan biri  sini açılan dosyalarda okumak müm  kün; kısa bir şey: “Bir Sovyet vatandaşı  Stalin’e ahmak dediği için 15 yıl hapse  mahkum olur; 1 yıl hakaretten, 14 yıl  devlet sırlarını açıklamaktan.”  Kötü bir Hollywood filmi  Bu şakayı Gorbaçov’la buluşan Reagan’ın da toplantıda tekrarladığı ve Rus liderin büyük bir olgunlukla güldüğünü hatırlayanlar olacaktır. Bu kısa şakalardan birisi ise pek gülünç değil ama alaycıdır: CIA’daki görevli, üst makama rapor veriyor: “Geçenlerde bir Rus casusu içimize sızdı, Fıkra Üretme Merkezi’ndeki dosyaları kopyalamaya başladı.” Daire müdürü soruyor, “Peki ne yaptınız”, beriki gülerek, “Biraz bekle, akşama kadar başka şakalar da üretiriz, hepsini birden alırsın, dedik!” Bu siyasi şakaların üretilmesinde Amerikan sahne güldürü sanatçılarından da yararlanıldığı artık bir sır olmaktan çıktı. Bu amaçla, standup komedi sanatının kurucusu sayılan Mort Sahl başta olmak üzere Hollywood film senaristlerine kadar CIA’nın işbirliği yaptığı da artık gözler önünde. Bazen, CIA’nın kötü bir Hollywood filmi olduğunu düşünenlere de bu yüzden hak vermek gerekiyor.  senolasenola@gmail.com  PAZAR YAZILARI  dishab@cumhuriyet.com.tr  Pazar 14 Ekim 2018  Marilyn Monroe oldu11  dengeleri bozdu...  Seçimden önce televizyondaki geleneksel liderler tatışmasını izlemek için Björn’ün evinde toplanmıştık. Liderlerden dişe dokunur vaatler beklemiyorduk ama kamuoyu yoklamaları sağ ve sol kanadın başa baş yarıştığını gösterdiğinden liderlerin öne geçmek için ne gibi taktiklere başvuracaklarını merak ediyorduk. Elsa’nın kendi özel yöntemiyle yaptığı lezzetli kahveyi yudumlarken program başladı. Gözlerimiz faltaşı gibi açıldı. Bakışlarımız ok gibi Hıristiyan Demokratlar’ın 31 yaşındaki kadın liderine yöneldi. Herkesten hayret nidaları yükseliyordu. Üç yıl önce parti liderliğine geldiğinden bu yana silik bir figür olarak geri planda kalmış olan ve kamuoyu yoklamalarında partisinin barajın altında kalmasının sorumlusu olarak gösterilen o kadın gitmiş yerine göz alıcı bir Marilyn Monroe gelmişti... Johan, “Oyum Ebba Busch Thor’a. Bu kadar sıkıcı adamın arasından bu güzel kadını desteklemek gerek. Kendini yenilemiş, siyaseti de yeniler’’ diye yüksek sesle konuştu. Johan’ın eşi Erika kocasına ters ters bakıp mırıldandı. Ne dediğini kimse anlamadı. Gece şamata içinde geçti. Ebba’dan başka konu yoktu. Diğer li  derlerin ne dediğiyle kimse  le hükümet kurmak için ge  ilgilenmemişti. Ertesi gün  rekli olan 175 vekile sahip  gazeteler Ebba’nın yıldız gi  olmaktan çok uzak kaldı.  bi parlayışından söz ediyor, kafelerde Ebba’dan konuşu  Osman İkiz  Üçüncü parti olan ırkçıların desteği sorunu çözebilir  luyordu. Daha önce saçla  ama onlarla işbirliğine kim  rı küçük kız gibi kesilmiş, gösterişsiz kı se cesaret edemiyor. Seçimin üzerinden  yafetler giyen Ebba, dalgalı sarı saçları, 35 gün geçti. Sorun çözülemiyor.  kırmızı rujla boyanmış dudakları, vücut  Erken seçim olasılık dışı değil ama  hatlarını ortaya çıkaran kıyafetleriyle bir bugün konumuz hükümet sorunu de  Marilyn Monroe kopyası olmuştu.  ğil, siyasette Monroe etkisi ya da popü  Daha önce barajın altında kalma  listlerin sahneyi ele geçirişi. Avrupa’da  sı beklenen Hıristiyan Demokratlar bir yabancı düşmanlığıyla sivrilen partile  den barajın üstüne tırmanmaya başladı. re popülist deniyor. Diğer partilerdeki  Bu dengeleri değiştirecek bir gelişmey idealizmden uzak, kendi çıkarları için si  di. Barajın altında kalması halinde oylar yasete atılan şan, şöhret meraklılarını  diğer partilere dağılacağından başa baş eleştirmek ise kimsenin aklına gelmiyor.  gözüken bloklardan birinin öne çıkma  Ebba Bush Thor’un da eleştirilmediği gi  olasılığı vardı ama Marilyn Monroe bu  bi. Ebba, Marilyn Monroe etkisiyle bazı er  hayalleri boşa çıkardı. Sol blok seçimi keklerin oyu ve ırkçıların bilinçli desteğiy  sadece bir milletvekili önde bitirebildi. le barajı aştı. Irkçılar onun Müslümanlar,  Popülistlerin sahneyi 	  cami karşıtı söylemi nedeniyle kendilerine yakın görerek parlamentoya girmesi  ele geçirişi Hıristiyan Demokratlar ise kamuoyu yoklamalarında görülen oy potansiyelini yaklaşık yüzde yüz artırdı. Sonuç olarak hükümet sorunu kilitlendi. Sol kanat 144, sağ kanat 143 milletvekiliy  için destek oyu kullandı. Ebba Busch Thor bütün konuşmalarında Yahudi ve Hıristiyan değerlerinin kuşattığı bir İsveç hayalinden söz etti. Irkçılarla flört etmekten de geri kalmadı. Evet Marilyn Monroe havası yarattı ama entelektüel çabaları olan aslının kötü bir kopyasıydı.  İsveç’in sorunları konusunda ciddi bir öneride bulunamadı. Gene de bir hayli oy aldı. Benzer örnekleri başka ülkelerde de gördük. Porno yıldızı, sinema oyuncusu vs siyasete atıldı ve seçmenden destek gördü. Önümüzdeki yıllarda bu örneklerin çoğalması şaşırtıcı olmayacak. Artık soyu tükenmekte olan idealist, vizyoner, toplumu ileriye doğru geliştirmek isteyen liderler azaldıkça popülistler çoğalıyor. Yazar Michel Schneider, “Marilyn’i Kurtarmak’’ adlı kitabının girişinde Monroe’nun tek cümlesine yer verir. Şöyle der Marilyn Monroe: “Bir öykünün her zaman iki farklı yüzü vardır.” Yaşamı genç yaşında uzmanların ifadesiyle “muhtemelen bir intihar”la son bulmuş olan Marilyn Monroe, dünyanın en ünlü yazar, sanatçı ve siyaset adamlarıyla birlikte oldu. Psikanalistiyle aşksız bir aşk yaşadı. Bu kısa ve yoğun yaşamında her öykünün en az iki yüzünü görmüş olduğu belli. Bugünkü çakma Marilyn Monroe’ların öykülerinde de iki yüz var. Biri halka dönükken, diğeri de sırtları halka dönükken. Biz çakmaları değil, gerçek Marilyn Monroe’yu seviyoruz. Osman.ikiz@gmail.com  Ara seçimler için oy çağrısı ABD’de Cumhuriyetçi Başkan Donald Trump’ın Yüksek Mahkeme’ye aday gösterdiği, üç kadının cinsel saldırı iddiasında bulunduğu yargıç Brett Kavanaugh’un geçen hafta Senato’dan onay almasının yankıları sürüyor. Dün Illinois eyaletinin Chicago kentinde binlerce kişinin katıldığı eylemde özellikle kadın seçmenlere gelecek ay düzenlenecek kongre ara seçimlerinde oy kullanma  çağrısı yapıldı. Eylemde, 2016 başkanlık seçimlerinde Trump’ın Demokrat Parti’den rakibi olan Hillary Clinton’ın video mesajı da büyük ekranda gösterildi. Clinton, “Bu hükümeti sorumlu tutabildiğinizi hayal edin” ifadelerini kullandı. Başkan Trump hakkında da en az 16 kadın tarafından taciz suçlamasında bulunulmuştu. Kongrenin her iki kanadını da elinde bulunduran Cumhuriyetçilerin 6 Kasım’daki seçimlerde Temsilciler Meclisi’ndeki çoğunluğu Demokratlara kaptırabileceği yorumları yapılıyor.  Harry Potter ve ‘Arap Baharı’yla şenlenen Porto  Katolik inancıyla ters düşen kitap ve insanların engizisyon tarafından törenle yakılmasına  ğu yerde kurulmuştur. Nehrin kuzey kıyısında yükselen 150 metrelik bir tepenin üstündedir. Nehrin güney tarafı  “otodafe”(Autodafe) denir. “İman ha na ise Gaia denir ve burada meşhur şa  reketi” anlamına gelen ve batı dille  raphaneler vardır. Douro’nun bağların  rinin tamamına yerleşmiş bu kelime dan gelen üzümlerle yapılan Porto şara  nin aslı Portekizcedir. Portekiz  bı, bildiğimiz şarap  engizisyonu “otodafe”lerine 16.  lardan biraz farklı  yy’da kitap yakarak başlar. Bu  dır. Şarabın ferman  kötü şöhretlerinden kurtulmak  tasyonu erken durdu  için midir bilinmez ama Portekiz  rulur. Dolayısıyla şa  liler daha sonraları dünyanın en  rap daha az alkollü ve  güzel kütüphane ve kitapçılarını kuracaktır. Bunlardan, Coimb  tayfun işbilen  tatlı olur, çünkü içinde alkole dönüşeme  ra Üniversitesi’nin kütüphane  miş şeker kalır. Haz  sini ve Lizbon’da, dünyanın faal  reti İsa, havarilerine  haldeki en eski kitapçısı olan, 290 yıl tatlı şarap dağıtmamıştı ama İngiliz Ang  lık Bertrand Kitabevi’ni bir kenara not likan Kilisesi, ekmekşarap ayinini (öka  edip Porto’ya gelelim.  risti) bu tatlı Porto şarabıyla yapar. Za  Lello Kitapevi, 19. yy’dan bu ya  manında, Fransa’dan şarap ambargo  na Porto Üniversitesi’nin yanında hiz su yiyen İngilizler, kilise ayinlerinde tat  met veriyor. Dış cephesi diğer bina  lı Porto şarabı kullanmaya başlamış öyle  larla uyumlu bir sadelikte ama iç de de devam etmişler.  korasyonu kelimenin tam anlamıyla muhteşem. Ünlü yazar J.K. Rowling, Harry Potter romanlarındaki oku  Tduörniezmmipnadrelak 		  lun kütüphanesini Lello’dan esinlene  Zengin tarihi dokusu, dışı mavi be  rek yazdığını söylemiştir. Hatta bazıla yaz renkli, “azulejos” denilen fayans  rı, Rowling’in ilk Harry Potter romanını larla kaplı kiliseleri, yine içi azulejoslar  bu kitapçının içinde yazdığını bile an dan yapılma tablolarla süslenmiş tren  latır. İşin içine Rowling girince, eski istasyonu, Eiffel’in eseri olan muhte  den sessiz sakin bir kitapçı olan Lello, şem çelik köprüsü, Douro Nehri’nin gü  artık kapısında güvenlik görevlilerinin zelliği turistler açısından Porto’yu çok  nöbet tuttuğu, turistlerin içeri girmek cazip kılsa da bundan 10 yıl önce tu  için uzun kuyruklarda beklemek zorun rizm çökme noktasına gelmişti. Sade  da kaldığı bir yere dönüşmüş.  ce Porto değil, Portekiz ve İspanya tu  Porto, İberya Yarımadası’nın en gü  rizmi çok zor durumdaydı. 2009 yılında  zel vadileri arasından süzülen Douro  Porto’yu ziyaret ettiğimizde kiralıkboş  Nehri’nin Atlas Okyanusu’na kavuştu  dükkânların, müşterisiz kalmış resto  ranların olduğu bir kentle karşılaşmıştık. Şaraphaneleri ziyaret etmek şarap tatmak ücretsizdi. Tekneciler, yarım saatlik turlara katılmaları için bulabildikleri 35 turiste adeta yalvarıyordu. Kent içindeki 5 yıldızlı otellerin fiyatları bile ucuzdu. Geceleri binaların ışıkları yanmıyordu, çünkü çoğu kiracı kente yakın köy ve kasabalara taşınmıştı. Sonra “Arap Baharı” başladı. Önemli turistik destinasyonlardan Tunus karıştı. Devamında Mısır, Suriye. Ne yazık ki Türkiye de terör saldırılarının hedefi olunca, Avrupalı turist Avrupa’da kaldı. Şu anda Portekiz ve İspanya turizm açısından çok parlak bir dönem geçiriyor. Porto restoranlarında yer bulmak zor. Tekneler de ağzına kadar dolu. Şaraphane mahzen ziyaretleri 3 Avro’dan başlıyor. “Arap Baharı”nın çiçekleri buralarda açtı diyebiliriz. Artan turizmle ortaya çıkan yatırım iştahına gelince... Bu durum Porto Belediyesi’ni hiç heyecanlandırmıyor. Her yerin otel ve turistik restoranlarla dolmasına izin vermiyorlar. Kentin merkezi 10 yıl önce nasılsa, bugün de aynı. Her ne kadar Porto çok güzel bir kent olsa da, Portekiz’i Lizbon’u görmeden keşfetmek mümkün değil. Özellikle kâşiflerin adına yapılan anıtlar, 16 yy. Portekiz koloniyal gücünün mirası ve önemli müzeler Lizbon’da. Ve tabii ki “Dünya Kültür Mirası” listesine girmiş “Fado” müziğinin en güzel nağmelerini canlı dinlemek için Lizbon’a da gitmek gerekir ki başka bir yazıda da bunlardan bahsederiz. tayfunis@hotmail.com  Afrika’nın en ucunda bir hayal  Fethiye’den sonra Güney Afrika’da ne yaparım, alışabilir miyim gibi kafamda kocaman soru işaretleri ile 39 yaşımda yeniden bir hayat kurmak için 18 yıllık ögretmenlikten istifa edip ailemle birlikte çıktığım yeni hayata, ikinci bahara yolculuğumu anlatacağım size... Port Elizabet’e 1.5 saat mesafede, 600 kişinin yaşadığı küçücük, samimi, her bir evi apayrı estetik tasarıma sahip, okyanus kıyısında minicik bu köyde başlıyor ikinci hayatımın ilk sayfası. Adı Cape St Francis; Afrika kıtasının en altında, okyanusun kıyısında, sıcak, güleç yüzlü insanlarıyla sizi karşılıyor. Cape St Francis, 1878 yılından bu yana kıtanın en ucundaki burundan okyanusdaki gemilere yol gösteren tarihsel anılarla dolu bir deniz fenerine sahip. Muazzam dalgaları olan, sörfçülerin rüyası bir okyanusu, şu mevsimde okyanus kıyısında açan daha önce hiç görmediğim rengârenk çiçekleri, sapsarı altın rengi incecik kumdan upuzun plajıyla büyüleyici... Ağustosekim ayı aralığında periyodik olarak bizleri ziyarete gelen balinalar ve köpek balıkları var ve tabii ki de o köpek balıklarına rağmen hâlâ sörf yapanlar da!..  Doğanın parçası olmak  Anayol boyu yeşilliklerde otlayan an  guslar, ekimkasımaralık aylarında uya  nan Afrika’nın en zehirli puffado yılanı da  bu toprakların ev sahiplerinden...  Burada ya  şıyorsanız,  şehrin trafiği  ni, uzak me  safeyi, gece  hayatını, ara  burcu cunneen  bakorna sesini, ağus  tos ayında sı  caktan bunalmayı unutacaksın. Güne sabah  06.00’da başlayıp 16.00’da bitireceksin.  Her gün istisnasız takip edeceğin tek arkası  yarının hava durumu olacağını, bahçendeki  yılanı bile öldürmeyecek kadar doğanın par  çası olmayı da öğreneceksin.  Kuş seslerinden hangi kuşun balkonun  da şakıdığını anlayacak kadar da uzman  olmak demektir burada yaşamak. Köste  beğin toprağı kazıp burnunu dışarı çıkarı  şını çocuklarınla izleyip, 39 numara ayak  kabınla boy ölçüşen devasa salyangozla  rın varlığına alışacaksın.  Rüzgârın hangi yönden estiğine ba  kıp, kıyıya vuran bir çeşit denizanası tü  rü de sayılabilecek “Blue bottle”a dokun  madan yürümeyi öğreneceksin. 40’ından  sonra tam bir Türk mutfağı uzmanına dö  nüşüp Kayseri usulü mantı açıp kahvaltı  ya üşenmeden bazlama yapacak 40 yıllık  anneni bile şaşırtacaksın.  Ben, eşim ve çocuklarım hayatı tecrübe  ederek yaşıyoruz Afrika’da... Rüzgâr, gü  neş, okyanus, doğal hayatlarında hayvan  lar, spor, sanat ve sohbet dolu bir yaşam  bizimkisi. Afrika’ya işte budur demek çok  zor. Ama benim Afrikam budur demek en  doğru olanı sanırım. Güney Afrika doğası,  iklimi, insanlarıyla ayıkken görülen bir rü  ya gibi. İşte o yüzden ben de rüyalarımda  yaşıyorum diyorum ya!  burcunneen@gmail.com  C MY B   
            
    
