18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
DUNYA Almanyalı Osmanlılar’ı ‘Türkiye destekliyor’ iddiası Almanya’nın Kuzey Ren Vestfalya eyaleti İçişleri Bakanlığı, Almanyalı Osmanlılar çetesi ile Türk makamları arasında bağlantı olduğunu öne sürdü. DW’nin haberine göre daha önce Alman devlet televizyonunda AKP’li Metin Külünk’ün finans sağladığı iddiası ile gündeme gelen Almanyalı Osmanlılar’ın “AKP, Türk yargısı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yakın çevresi ile bağlantıları” bulunuyor. İçişleri Bakanlığı sözcüsü, internetteki fotoğrafların grubun eski yöneticileri nin, AKP temsilcileri ve Türk yargısından isimlerle bağlantıları olduğunu kanıtladığını öne sürdü. Polis Memurları Birliği Kuzey Ren Vestfalya Teşkilatı Başkanı Sebastian Fiedler ise ülke genelinde yaptıkları aramalar sonucunda çetenin “Ankara’dan para ve destek aldığını” tahmin ettiklerini söyledi. İçişleri, Avrupalı Türk Demokratlar Birliği’nin (UETD) çete ile AKP arasında aracılık yaptığını öne sürerken, iddiaları iftira olarak nitelendiren UETD Genel Sekreteri Bülent Bilgi yasal yollara başvuracağını kaydetti. KrizePazar 7 Ocak 2018 ‘parantez’ açılımı[email protected] EDİTÖR:BETÜLBERİŞE TASARIM:EMİNEBİLGET [email protected] 7 Uzun süredir kriz havasının hâkim olduğu AnkaraBerlin hattında diyalog kanalının açılması yönünde bir süredir karşılıklı yürütülen ılımlı söylem dün iki ülkenin dışişleri bakanlarının buluşmasıyla bir adım ileri götürüldü. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu Almanya’da mevkidaşı Sigmar Gabriel’in konuğu olurken her iki taraf da “görüş farklılıklarının ve zorlukların sürdüğü ancak bunların çözümü için diyalog ve işbirliğinin gerekliliğinde hemfikir olunduğu” mesajı verdi. Ankara, Avrupa ile fırtınalı ilişkileri tamir arayışında. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın önceki gün Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un davetlisi olarak gerçekleştirdiği Paris ziyareti, Macron’un AB kapılarının şu an için Türkiye’ye kapalı olduğu yönündeki açık söyleminin yankıları sürerken dün de Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, birliğin diğer lokomotifi Almanya’daydı. Almanya Dışişleri Bakanı Gabriel, memleketi Goslar’da Çavuşoğlu’nu ağırladı. Tarihi Goslar İmparatorluk Sarayı’nda birlikte basının karşısına çıkan iki bakan, ilişkilerde yaşanan zorluğu aşmak için mümkün olan her şeyin yapılmasına dair uzlaşı vurgusu yaptı. Ekonomik işbirliği Çavuşoğlu, Almanya ile karşılıklı güvene dayalı diyaloğu sürdürmenin önemine değinirken “İlişkileri tekrar yoluna koyarak daha da ileri noktalara götürme noktasında samimiyiz” dedi. “Her konuda hemfikir olmak zorun Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu dün Alman mevkidaşı Gabriel ile bir araya gelirken taraflar ‘görüş farklılıklarının sürdüğü’ mesajıyla diyalog vurgusu yaptı ‘memleket’ buluşmaları... İki ülke bakanı geçen yıl kasım ayında Çavuşoğlu’nun memleketi Antalya’da bir araya gelmişti. Yaklaşık iki ay sonra ise bu kez Gabriel kendi memleketi Goslar’da Çavuşoğlu’nu ağırladı. Bir diğer yandan da Çavuşoğlu’nun ziyareti, Almanya’da Hıristiyan Demokratlarla Sosyal Demokratlar arasında geçen eylüldeki seçimin ardından koalisyon pazarlıklarının sürdüğü bir dönemde gerçekleşti. Halihazırda Başbakan Angela Merkel liderliğindeki Hıristiyan Demokratlar’ın Türkiye’nin AB’ye tam üye olmasına yönelik muhalefeti bilinirken SPD’den son dönemde benzer çıkışlar yükseliyor. İki ülke ilişkileri yaklaşık son iki yıldır tarihinin en zorlu dönemlerinden birine sahne oldu. Almanya Meclisi’nin 1915 olaylarına ilişkin “soykırım” kararı, Berlin’in konuşlanmasına son vermesiyle neticelenen İncirlik üs kriziyle gerilen ilişkilerde, geçen 16 Nisan’daki anayasa değişikliği referandumu öncesinde Türk yetkililerin Almanya’daki kampanya etkinliklerinin çeşitli gerekçelerle iptal edilmesi bir kez daha soğuk rüzgârlar estirdi. Erdoğan’ın Berlin hükümetinin uygulamalarını Nazi dönemine benzetmesi Almanya’da sert tepkiye yol açtı. 15 Temmuz darbe girişimi süreci sonrasındaki uygulamalara işaretle Berlin’den Türkiye’de özgürlükler, hak ihlallerine yönelik eleştirilerin yükselmesiyle gerilim daha da arttı. Türkiye’de kimi Alman vatandaşının tutuklanması ipleri daha da gerdi. da değiliz. Görüş ayrılıklarını ve farklılıkları parantez içine alıp yola devam etmekte fayda var” ifadesini kullanan Çavuşoğlu, ekonomik bağların derinleştirilmesi çağrısı yaptı. “Her iki tarafın da yararına olan Gümrük Birliği Anlaşması konularını yeniden görüşmeye başlamalıyız. Sadece Türkiye ve Almanya için değil tüm Avrupa Birliği üye ülkeleri için kazanç olan adımları atmak lazım” dedi. Berlin ile Suriye, Irak, Yemen ve Libya konularında görüşlerin örtüştüğüne değinen Çavuşoğlu, mülteciler konusunda da Almanya ile yakın işbirliği içinde olunduğunu kaydetti. Gabriel ise Türkiye’den gelenlerin Alman ekonomisine yaptığı katkıya değinirken Türkiye’nin Nazi döneminde kaçan insanlara kucak açtığını hatırlattı. Gabriel “Bilinenin dışında çok ortak yönlerimiz var. Yüz yılı aşkın süredir ilişkimiz var. Bunları neden söylüyorum? Çünkü geçen aylarda Türkiye ile Almanya arasında fikir ayrılıkları söz konusu oldu. Her konuda hemfikiriz demek mümkün değil. Ancak tüm bu zorlukları aşmayı görev biliyoruz. Sorunların aşılması konusunda ciddi bir irademiz de söz konusu olduğunu belirtmek istiyorum. Mevkidaşım ve ben geleceğe yönelik bu gerilimleri aşmak için gereken adımları atmayı ortak bir vazife olarak kabul ediyoruz” dedi. Yücel konusu gündemde Gabriel, son dönemde bazı Alman vatandaşlarının tutukluluklarına son verilmesini ise olumlu gelişme olarak değerlendirdi. Çavuşoğlu ile görüşmesinde tutuklu Alman Die Welt yazarı Deniz Yücel konusunu da gündeme getirdiğini vurguladı. Almanya Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Maria Adebahr önceki günkü basın toplantısında “Yücel hakkında hazırlanan iddianameyi görme zamanının artık geldiğine inandıklarını” söylemişti. ‘İran’ın içişleri’ vurgusu ABD, İran’daki protestoları taşıdığı Birleşmiş Milletler Güven lik Konseyi’nin (BMGK) toplantısın dan eli boş döndü. BMGK önceki gün ABD’nin talebi üzerine İran’da ge çen hafta ekonomik taleplerle başla yan, rejim karşıtı gösterilere dönüşen protestoları görüşmek için toplandı. ABD’nin BM Daimi Temsilcisi Nikki Haley, Suriye ile benzerlikler göstere rek eylemlerin tam anlamıyla bir kri ze dönüşebileceğini belirtti, “İran re jimine uyarı: Dünya yaptıklarınızı izli yor olacak” uyarısında bulundu. Ko nunun İran’ın içişleri ile ilgili olduğu nu belirten Rusya’nın BM Daimi Tem silcisi Vassily Nebenzia ise ABD’yi İran protestolarını düzmece gerekçe ler ile Güvenlik Konseyi’ne taşımakla suçladı. Kendi so runları ile uğ raşmasının İran’a bırakıl ması gerek tiğini savu nan Nebenzia, ABD’nin BM platformunu ABD’nin BM elçisi Haley ile Rus elçisi Nebenzia. istismar ettiğini ve protestoları gerekçe göstererek İran nükleer anlaşmasının altını oymaya çalıştığını söyledi. Britan ya ve Fransa elçileri Tahran hüküme tinin eylemcilerin haklarına saygı duy ması gerektiğine değinirken Fransız el çi Francois Delattre, “Geçen birkaç gündür yaşanan olayların uluslararası barışa ve güvenliğe tehdit oluşturmadı ğını” belirtti. Etiyopya, Kuveyt, İsveç ve Çin’den de toplantının İran’ın içişlerine karışmak olduğu çıkışı geldi. İran Dışiş leri Bakanı Cevad Zarif ise Twitter me sajında uluslararası toplumun ABD’nin aksine nükleer uzlaşıya arka çıktığının görüldüğüne atıf yaptı. Suçlanan suçlanana İran’da rejim yanlıları dün de “ABD’ye, İsrail’e, Britanya’ya ölüm” sloganları ile sokaklardaydı. Yönetim karşıtı eylemlerin başlamasından bu yana olayların ardında dış güçler olduğu savı İranlı hükümet yetkilileri tarafından dile getirilirken Düzenin Yararını Teşhis Konseyi Sekreteri Mohsen Rızai de Irak’ın devrik lideri Saddam Hüseyin destekçilerini, Halkın Mücahitleri Örgütü’nü, monarşi yanlılarını, ABD, Suudi Arabistan ve Erbil hükümetini suçladı. 60 BİN KİŞİ EVSİZ Suriye’de muhaliflerin elindeki İdlib’e hükümet güçlerinin ilerleyişi sürerken bölgede çatışmalar nedeniyle evlerinden olan binlerce kişi zorlu kış koşullarında yaşam savaşı veriyor. İran ve Rusya destekli Suriye ordusu ekim ayı sonlarında başlayan operasyonda Hama’nın kuzeydoğusu ile İdlib eyaletinin güneyinde kazanımlar elde etti. BM İnsani Yardım Koordinasyon Ofisi ise 1 Kasım’dan bu yana 60 binden fazla kişinin evsiz kaldığını duyurdu. ‘2 bin Afgan Suriye’de öldü’ İran’ın maaş ve oturma izni karşılığında Suriye’de hükümet güçleri saflarında savaşmaya gönderdiği öne sürülen ülkedeki yoksul Afgan mültecilerin 2 binden fazlasının Suriye’deki çatışmalarda hayatını kaybettiği savunuldu. “Fatemiyon Tugayı” olarak bilinen birliğin yetkililerinden Zohair Mojahed, Şark gazetesine verdiği demeçte “2 binden fazla şehidin olduğunu, 8 bin kişinin yaralandığını” aktardı. Bu arada Irak ve Suriye’de etkinli ğini yitiren IŞİD’in Rakka’da kaçırdığı ve kentin kurtarılmasına rağmen hâlâ haber alınamayan binlerce sivilin yakını, kayıpların bulunması için bir kampanya başlattı. Kampanyada, Rakka’nın kontrolünü IŞİD’den alan Suriye Demokratik Güçleri’ne (SDG) yardım çağrısı yapıldı. 8 bini aşkın kayıp Kampanyayı başlatan Rakkalı yönetmen Amer Matar’ın 2013’te örgüt tarafından gözaltına alınan er kek kardeşi halen kayıp. Guardian’a konuşan Matar, “Askeri veya adli kurumların hiçbiri IŞİD’in kaçırdığı kişilerle ciddi olarak ilgilenmedi” tepkisini gösterdi. Suriye İnsan Hakları Ağı’nın (SNHR) verilerine göre Rakka’da 286’sı çocuk olmak üzere 8 bin 119 kişi kayıp. SNHR, IŞİD’in gücünün zirvesinde olduğu dönemde 54 gözaltı merkezi kurduğunu ancak onlarca gizli hapishane ve hücreye de sahip olduğunu belirtiyor. KKTC sandık başında KKTC’de 190 bin seçmen erken genel seçimde 50 sandalyeli poze edilmesini istemiyoruz ama sistemi radikalize etmek ve Kıbrıs Türkleri parlamentoyu belirlemek üzere bu nin kaderini ve kültürünü değiştirmek gün sandık başına gidiyor. 8 siyasi için sistematik olarak çalışıyorlar. Bu parti ve 9 bağımsız adayın yarıştığı bize çok yabancı çünkü kültürel olarak seçimlerde herhangi bir partinin tek Kıbrıs Rumlarına daha yakınız” dedi. başına iktidarı kazanması beklenmi “400 imamın misyoner olarak yol yor. Ülkedeki siyasi gerilim iktidar landığını” iddia eden Elcil, “çocukla ve muhalefet cephesinde erken seçi ra İngilizce yerine Arapça dersleri ve me gidilmesi konusunda uzlaşı ge rildiğini ve Kuran öğretildiğini” söy tirmiş, 15 Nisan’da yapılması planla ledi. “Kıbrıs’ı Birleştirin” inisiyatifi nan seçimler 7 Ocak’a çekilmişti. nin üyelerinden Esra Aygın ise se ‘Sünni İslam dayatması’ çim sonuçlarının önemine değinerek “Geçmişte yeterince Türk olmadığı Öte yandan Guardian gazetesi KKTC mızı düşündükleri için bizi Türkleş halkının Anka tirme çabaları vardı, ra hükümeti hak Şimdi ise yeterince kındaki endişeleri Müslüman değiliz, ile ilgili bir habere buna yanıt ise da yer verdi. Gazete ha fazla cami, daha ye konuşan Kıbrıs fazla din dersi, daha Türk Öğretmenler fazla Kuran kursu. Sendikası (KTÖS) İstediğimiz ve ola Genel Sekreteri KKTC sokakları seçim madığımız tek şey Şener Elcil, “Sünni afişleriyle donatıldı. ise Kıbrıslı olmak” İslam’ın bize em ifadelerini kullandı. PRENSLERİN EYLEMİNE GÖZALTI Suudi Arabistan’da ödeneklerinde kısıntıya gidilen prenslerin buna yönelik protestonun ardından gözaltına alındığı savunuldu. Reuters ajansının yerel kaynaklara dayandırdığı haberine göre, prensler faturalarının ödenmesinde kesintiler de dahil bir dizi kemer sıkma politikasının kendilerine de uygulanmasına tepkilerini dile getirmek için Riyad’daki sarayda bir araya geldi. Bu tepkisel toplantının ardından ise gözaltına alındıkları iddia edildi. Habere göre, prenslerin bir araya gelmelerinde, yakın bir zamanda çıkarılan kraliyet üyelerinin su ve elektrik faturalarının devlet tarafından ödenmesine son veren kararname etkili oldu. Yetkililerin prenslerin bu karardan geri adım atılması talebini reddettikleri, ayrıca saraydan ayrılmalarını istedikleri de aktarıldı. Prenslerin sarayda kalma yönündeki tutumları üzerine gözaltına alınarak El Hayer hapishanesine gönderildikleri iddia edildi. Suudi Arabistan’da Veliaht Prens Muhammed bin Selman liderliğinde yürütülen yolsuzluk operasyonları çerçevesinde kraliyet üyelerinden işadamlarına uzanan 200’e yakın kişi gözaltına alınmıştı. Macron: Biz ayrı gezegenlerdeniz! Fransa ve Türkiye devlet başkanlarının basın toplantısını izlerken, “Hey gidi hey!” diye düşünmeden edemedim... Gözümün önüne 2000’lerin başında Avrupalı liderlerce pohpohlanan, el üstünde tutulan ve Brüksel dönüşünde ülkede “Avrupa fatihi” çığlıklarıyla karşılanan Erdoğan geldi... Aradan geçen 15 yılda Fransa’da “4” (yazıyla “dört”) başkan değişmişti: Chirac’ı Sarkozy, Sarkozy’yi Hollande, Hollande’ı yeni 40 yaşına basan Macron izledi. Haliyle kuşak değişti. Lafı eğmeden konuşmayı ifade eden “politcally correct/siyaseten münasip” tarzına taviz vermeyen yeni, genç kuşağın temsilcisi Macron, dünya önünde “Elyssee kürsüsü”nden “Usta”ya bu defa ders verdi: “Demokrasiler terörle tabii mücadele edeceklerdi ama hukuk devletine saygılı olmalıydılar”... Bir “İfade özgürlüğü (alakart/seçmeli değil!) bölünmez, tam bir bütündü. Hukuk devleti birebir buydu.” Varan iki. “Fikirler şiddet çağrısı yapmıyorsa, yalnız fikirdi. Dolayısıyla özgürce ifade edilebilmeliydiler.” Varan üç. “Devletlerin meşruiyeti yurttaşların (ifade edilen) haklarının korunmasından geçerdi.” Varan dört. “TürkiyeAB konusunda ikiyüzlük bırakılmalıydı. Özellikle son (OHAL’leşme) sürecinden sonra AB’de artık yeni başlık açmak söz konusu değildi. Hedef, Türkiye’yi (tümden yitirmemek için) onu Avrupa insan hakları konvasiyonunda tutmak ve yakın işbirliği kurmak olmalıydı.” Varan beş. Roma mitolojisindeki “tanrıların efendisi”, “Jüpiter” lakabıyla bilinen Macron, uluslararası bir basın toplantısında böyle kapalı kapılar ardında söylenecek ne varsa tane tane faş etti. Terörün bahçıvanları... “Jüpiter”in bu “Biz ayrı gezegenlerin tanrılarıyız!” efelenmesine Reis cepheden yanıt vermedi. Yerine çapraz bir hamleyle soru soran bir gazeteciyi “Terör ve teröristin bahçıvanları vardır” diye fırçaladı: “Bu bahçıvanlar düşünce adamı diye bakılanlardır. Gazetelerinin köşelerinden orayı sularlar.” Bundan açık bir “ayrı gezegenlerdeniz” manifestosu olabilir mi? Bu ne perhiz ne lahana turşusu diyebilirsiniz... İnsan evine davet ettiği bir misafire böyle bir protokolü layık görür mü? Orada durmak gerekiyor. Davet acaba Elyssee’den mi geldi? Yoksa Türkiye tarafından mı zorlandı? Fransız basınında da sorgulanan bu soruya somut yanıt yok. Dünya medyası önünde T.C. devleti başkanına demokrasi dersi vermekten kaçınmayan “Elyssee Sarayı”, bu basit soruyu şeffafça yanıtlamaktan kaçınıyor ve “no comment”le geçiştiriyor. Ama Çizme’nin Ortadoğu uzmanlarından gazeteci Alberto Negri misal davetin Ankara’nın iteklemesi ile gerçekleştiğini ima ediyor. Tanınmış gazeteci, buna dayanak olarak RTE’nin aylar öncesinde bir İtalyan çokuluslu şirketin CEO’suna bizzat otoriter bir tonda yaptığı “Bana Avrupa ile kanal aç!” telefonunu aktarıyor... Neden? Çünkü Türkiye uluslararası arenada artık yapayalnız. Ankara’nın yalnızlığı bu ziyarette, düşünce özgürlüğü ve insan hakları ihlalleriyle birlikte en çok konuşulan konulardan biri oldu. Türkiye’nin Avrupa kapısını tekrar “ilişkilerin nispeten en az kötü olduğu Paris aracılığıyla açmaya çalıştığı” ve Macron’un bir “anahtar rolü” oynadığı vurgulandı... Uluslararası yalnızlık Almanlarla referandum dönemindeki yaşanan talihsiz “Nazi” atışmalarından sonra Berlin’le bu şansın kalmadığı, Paris’in önemli bir AB başkenti olarak biricik alternatif kaldığı belirtildi. Erdoğan’ın demokratik göstergelerin baş aşağı gittiği 2016 yazından beri Avrupa’da sade Varşova ve (bol atışmalı) Atina’da kabul edildiğinin altı çizildi. Erdoğan’ın şimdi bu zamanlama ile Avrupa ile yeniden şansını zorlamak istemesinin nedeni, gerçekte ABD ile ilişkilerin dibe vurması. Zarrab Hakan davalarıyla Washington’la ilişkilerin dip yapmasının ardından RTE belli ki Batı’yı hepten yitirmek istemiyor. Fransa’da, Huffington Post’ta çıkan çarpıcı bir yorum bunu örneğin söylüyor. RTE beri yandan acil ve somut bir gereksinim duymasa, Macron’u “one minute” çıkışıyla frenlemez miydi? Oysa ki JüpiterMacron yerine, Elyssee’de şimşekleri çeken yalnız gazeteciler oldu... Neden? Burnundan kıl aldırmayan “asrın liderimiz” niye böyle netameli bir geziyi göze aldı? Sorulması gereken soru bu. Ankara bunca mı çaresiz? Trump aslında dâhiymiş ABD Başkanı Donald Trump, Beyaz Saray’daki ilk yılını anlatan, büyük gürültü kopartan “Ateş ve Öfke: Trump’ın Beyaz Sarayı’nda Yaşananlar” kitabındaki “akıl sağlığının yerinde olmadığı, başkanlık görevi için yetersiz olduğu” iddiasına yanıt verdi. Trump, Twitter’dan yaptığı açıklamada “Ben çok başarılı bir işadamıyken meşhur bir TV yıldızı, sonra da (ilk denememde) ABD başkanı oldum. Sanırım bu akıllı değil, dâhi sınıfına girer... Ve çok da istikrarlı bir dâhi” dedi. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle