23 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KULTUR Pazar 7 Ocak 2018 Dostlar Korosu ilk koristleri Kadıköy’de konser verecek Dostlar Korosu’nun ilk koristleri, 12 Ocak Cuma günü saat 20.00’de Kadıköy, Barış Manço Kültür Merkezi’nde bir konser verecek. “Ruhi Su’dan bize, bizden zamana” sloganıyla bir de plakları bulunan Dostlar Korosu ilk koristlerinin konserine Yu suf Başaran şeflik yapacak. Koristler ise şu isimlerden oluşuyor: Ayda Uludağ Alpat, Canan Bilge, Çiler Belen, Fitnat Sun, Fulya Soytürk, Günay Mutlucan, Fikriye Demir, Adnan Serçe, İlker Yakup Dalak, Saim Gür, Salim Çetin ve Selahattin Başaran. EDİTÖR: ORHUN ATMIŞ TASARIM: İLKNUR FİLİZ [email protected] 15 Önceki gün 93 yaşında hayatını kaybeden usta oyuncu Münir Özkul, böyle anlatıyordu: Yaşam dediğin, biraz iniş, biraz çıkış ve koskoca bir heves “ T eatro dediğin nediiiir? İki kalas bir hevestir” dedirtiyordu Thomas Fasulyacıyan’a, Haldun Taner... “Yaşam dediğin nedir ki, biraz iniş, biraz çıkış ve koskoca bir heves” der büyük oyuncu, usta oyuncu Münir Özkul. Gözümün ve gönlümün önünde o sahne. O, Frenklerin deyişiyle adeta bir “sahne hayvanı”, “sahne yaratığı”... Doğuştan yetenek... Gerisi safi duyarlık; safi yoğunluk, safi insanlık, safi olmak ya da olmamak sorunu... O, rol yapmaz; olur Münir Özkul’u sahnede izlemek ne büyük mutluluktur... Sizi avucunun içine değil, yüreğinin içine alır. Bir daha da bırakmaz. O andan sonra, söylediği her söz, yaptığı her hareket, her duruş, her bakış sahicidir. Ona sonuna dek inanırsınız. Söylediklerine inanırsınız. Söylemediklerini de duyarsınız. Sessizliğine anlam yüklersiniz. Yüzünün, bakışının, gerisindekini kavrarsınız. Sahici olduğunu, “mış gibi” yapmadığını, “rol yapmadığını” anlarsınız. O andan sonra Münir Özkul’un duyarlığına kapılır onun içsel gizleri arasında, bir yolculuğa çıkarsınız. Yolculuğun sonunda yoğun bir duygu birikimi kalır. Bir de aşinalık, sıcaklık... “O bizden biridir” duygusu. Münir Özkul’u sahnede izlerken, artık izlediğiniz Münir Özkul değildir, oynadığı oyun kişisidir. İkisi bütünleşmiştir, özdeşleşmiştir, yer değiştirmiştir. İster klasikler olsun, ister bulvar komedileri ya da geleneksel tiyatromuzun İbiş’i, bu durum değişmez... Korkulardan intikam almak Sevgili Münir Özkul’u sahnede sayısız kez izledim. 1970’ten başlayarak onunla sayısız röportaj yaptım. Oyunculuğunun tek yöntemi, tek tekniği olduğunu çok iyi biliyorum. O da şu: Duygularının peşinden gitmek. Münir Özkul, yaşamla sanatı, yaşamla tiyatroyu birbirinden hiç ayırmama çabasındadır... Gelin görün ki, utangaçtır, içine kapalıdır. Aşırı duygusallık, korkunç umutsuzluk, endişeler, korkular, hele hele çocukluktan kalma korkular, kimi zaman tutunacak bir dal bile olmaması, onu “inişle re” ve “çıkışlara” mahkum eder. Bu mesleği, tiyatroyu, oyunculuğu seçme nedeni, çocukluktaki korkulardan intikam alma isteğidir. Nereden mi biliyorum. Kendisi söyledi... Çok sevdiği annesinin arzusunu yerine getirmek için “Paşa” olmaya çalışmak bir yanda; Naşit’i ve Dümbüllü’yü izleyerek âşık olduğu oyunculuk tutkusu öte yanda... Bu ikisinin çelişkisi, sıkıntısı, bunalımı, duygu karmaşası, verilen söz, bitmeyen sınıflar... Üniversiteye girdiği yıl, annesine, “oyuncu” olduğunu ispatlamak için, Ses Tiyatrosu’nda profesyonelliğe geçmeye karar verdi. Ve geçti. Minicik bir rolü vardı ama olsun. Ama olmadı, ispatlayamadı. Annesi, tam o sırada, genç yaşta öldü. Tutunacak dal... Sığınma gereksinimi... İnişler ve çıkışlar arasında bu yön teme sık sık başvuracak, annesinin yerini alacak kadını arayacak, evlenecek, onun annesi olmadığını kavradığı an yıkılacaktı. Bunu bana anlattığı 1979 yılında beşinci evliliğine hazırlanıyordu. çMauğhrsı in Ertuğrul’dan 1950’de Küçük Sahne’den Muhsin Ertuğrul’dan bir çağrı alınca yaşamı değişecekti. Orası bir konservatuvardan farksızdı. Küçük Sahne’de “Fareler ve İnsanlar”daki unutulmaz Küçük Karlson kompozisyonuyla başlayan ve yine unutulmaz oyunlarla süren beş yıl... Sonra Devlet Tiyatrosu, Şehir Tiyatrosu, kendi ya da başkalarının kurduğu özel tiyatrolar... Sürekli kendisiyle hesaplaşmalar, aklın ve yüreğin oyunları, dinmeyen arayış, bitmeyen korkular, kendini ve karşısındakini her an sınavdan geçirmeler... Bunalımları izleyen alkol krizleri... Düşüşler, kaçışlar ve “inişler”, “çıkışlar”... Her seferinde yaşama yeniden başlayış... 60’lı yıllarda tek tük rollerle başlamıştı sinema. Tiyatroya her küstüğünde filmlere sarıldı. Bunlar giderek sıklaştı ve beyazperdenin en aranan isimlerinden biri oldu. Şöhret, o alanda da katlanarak geliyordu... Oysa sinema oyunculuğunu öğrenmek için mücadele vermesi gerekmişti... Çünkü sahnede oynarken, hep en arka sıradaki seyirciyi düşünmeye alışıktı, buna koşullanmıştı... Kamera korkusu Kamerayı burnunun dibinde görünce önce çok korktu. Sonra kendini inandırdı ki kamera korkusu, çocukken ona söylenen “şaşkaloz” lafından gelme... Çocukken duyduğu “şaşkaloz” sözcüğünü şaşı diye anlamıştı. Yakın bir şeye bakmaya korkardı, şaşı olacak diye... Bunu bana anlattığında söylemişti: “Bırakmıyor adamın peşini çocukluk korkuları... O nedenle, çocukları çok sevmeli, onlara çok anlayış göstermeli... Belki benim bu mesleği seçmem çocukluğumdan, çocukluktaki korkulardan intikam alma isteği...” Oyunlar, filmler, bunalımlar, birbirini izledi. Ama neyse ki hep aşk vardı. Büyülü tutkusu yani oyunculuk vardı... Büyümekte olan ve onu hep kendine getiren minik kızı vardı... Bugün yetişkin bir insan olan Güner Özkul... Münir Özkul’u bunca büyük ve eşsiz bir oyuncu kılan da kuşkusuz iç dünyasının, duyarlığının gizleriydi... Başarmak çok güçtü... Hayatta da, sahnede de... Ama o başardı... Üstelik, hayatta da, oyunculukta da yalnız duygularının peşinden giderek başardı. İyi ki varsınız, iyi ki hayatımıza dokundunuz Sevgili Münir Özkul! Yolunuz hep aydınlık olsun. ‘Yürüyelim Arkadaşlar’ Şair, gazetemiz yazarı Ataol Behramoğlu yeni şiirleriyle seslendi Kadıköy’den Gezi çocuklarına, mahpustakilere, zulüm karşısında eğilmeyenlere... “Yürüyelim Arkadaşlar” dizesine CKM’yi hıncahınç dolduranlar hep bir ağızdan eşlik etti Yılın ilk günü gel eğenlere... Etkinliğin ev sahibi Kamişti mesajı. “De dıköy Belediye Başkanı Aykurt Nu ğerli dost, Adalet Yü hoğlu da ilk kez siyasi nutuk at rüyüşü şiirlerinin de mak için değil, şiir okumak için çık okunacağı programa tı sahneye. “Kan dökücülüğün tari MİYASE İLKNUR bekliyorum” demiş hi yazıldığında/ Kendileri gibi düti. Saat 15.00’te başla şünmeyenlerin/ Kanına susayanlar/ yacak şiir matinesin Yerlerini alacaklar ilk sırada” diye de yer sıkıntısı olmayacağını düşü başlayıp yüreğine korku saldığı za nüp erken gitmeyerek ne büyük ha limlerin dizeleriyle Ataol... ta ettiğimizi daha Caddebostan Kül Ebru Saçar’ın sesinden öğrendik tür Merkezi’nin giriş kapısına vardı yeni bir sayfa açtığını kalbinde. ğımızda anladık. Güvenlik görevlisi Genco Erkal, “Ne Çok Hain Var tiyatro salonunu soranları, “Boşuna mış” şiirini okuduğunda salonda sa çıkıyorsunuz, kapılardan içeri gir nırım herkes geçmişte yürüdüğü mek mümkün değil. Ben söylemiş sonra yollarını ayırdığı eski dostla olayım” diye uyarıyordu. Eski Ça rını anımsadı. talca Belediye Başkanı Fırat Aykut’la birlikte bu uyarıyı dikkate almadık tabii ki... Salonun olduğu kata çıktığımızda fuayenin halini görünce, Gülsüm Elvan ve Emel Korkmaz da ‘Gezi Onu içerisinin ne halde olduğunu rumuz’ şiirini hayal etmek zor olmadı. Her seslendirdi. iki kapıyı da denedik ama na file. Sonra gazeteci uyanıklığı yapıp içeride Kadıköy Beledi yesi Meclis üyelerinden tele fonla yardım istedik. Meğer bir üçüncü kapı varmış sota da. Önümüzdeki kalabalığı it tire ittire merdivenlerde tek kişilik oturacak bir yer bulduk niha “Gezi Onurumuzdur” şiirini Ber yet. Gürsel Tekin de bizim gibi geç kin Elvan, Ali İsmail Korkmaz ve kaldığı için kapı önünde bir yer bul tüm Gezi şehitleri adına Berkin’in du kendine. İlhan Kesici her zaman annesi Gülsüm Elvan ile Ali ki gibi erkenci olduğu için ön sırada İsmail’in annesi Emel Korkmaz’ın yer kapmıştı. Gezi şehitlerinin aile seslendirmesini kim düşündüyse leri de vardı dinletide. Cismen olma aklına sağlık. Şiirden sonra salonun sa da ruhen ve ismen salonun onur hali görülmeye değerdi. konukları Ali İsmail Korkmaz, Berkin Elvan, Semih Özakça ve Nuriye Kılıçdaroğlu da okudu Gülmen’di. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıç “Ne Çok Hain” başlıklı şiirinin adı daroğlu da Ataol Behramoğlu’nun verilen matinede sunuculuğu Le “Yürüyelim Arkadaşlar” şiirinden vent Üzümcü ile Meltem Cumbul bir pasaj okudu. Ancak bu canlı yaptılar. Tabii onlar da Behramoğ performans değil, videodan yapılan lu şiirlerini serpiştirerek çağırdı bir okumaydı. lar konukları sahneye. Şairin dize Şiir olur da yanında müzik ol lerine bir Genco Erkal can verdi, bir maz mı? Ataol Behramoğlu’nun Rutkay Aziz. Bir Orhan Aydın sesin yoldaşı Haluk Çetin gitarıyla, den kükredi, bir Tuna Kiremitçi’nin, Behramoğlu’nun şiirlerinden olu hainlere, döneklere, zalime boyun şan besteleri seslendirirken, piya nist Selçuk Korku da mini bir dinleti sundu. ‘Sanatçılar Yürüyor Platform’u üyeleri de bu etkinlikte sahne aldı. Rutkay Aziz’in seslendirdiği “Erdem ve Erdemsizlik” üstünde şiirinin sonunda geçen “Cesaret insana özgü bir erdemdi Ona yaraşan bir kimlik Bir korkaklık ordusu Türedi üniformalı üstelik Ama bir özellik daha var insanda Küllerinden yeniden doğmak Hayır diyebildiğinde celladına Zafer erdemin olacaktır” dizeleriyle salonda öyle bir coşku patlaması oluştu ki bir an için sa londakilerin Gezi olaylarındaki gibi yine Bağdat Caddesi boyunca yürüyüp köprüyü geçeceklerini düşündük. Demeye kalmadı ardından “Yürümek” şiiri geldi. “Nazım Hikmet gibi Yürümek daime, daima ileri Tükeniştir çünkü yerinde saymak “Yürümek yürümeyenleri Arkana boş sokaklar gibi bırakarak Ahmet Arif gibi Kulak ver mazlumun iniltisine Sor hesabını feryadın ‘Yürü üstüne üstüne Tükür yüzüne celladın” diye uzayıp giden şiirin sonunda arka ve orta sıralardan da bazı gençler fırladı aniden “Yürüyelim Arkadaşlar” diye. Her dize sonunda “Yürüyelim Arkadaşlar” diye haykıran gençlere bir süre sonra kalabalık da katıldı. Sadece onlar mı sahneye çıkan sanatçılar, Ali İsmail’in annesi Emel Korkmaz, Berkin Elvan’ın annesi Gülsüm Elvan ile babası Sami Elvan’la birlikte herkes bir anda koro halinde “Yürüyelim Arkadaşlar” diye bağırmaya başladı. Finalde bir yürüyüş oldu ama bu yürüyüş Bağdat Caddesi’ne taşmadı. Ataol Behramoğlu’nun kitap imzalayacağı standın önünde son buldu. Ataol Behramoğlu, okurlarına son kitabı “Ne Çok Hain”i imzaladı. ‘Adalet, Sizsiniz’e OHAL sansürü ORHUN ATMIŞ Ümit Denizer’in kaleme aldığı, Rutkay Aziz ve Taner Barlas’ın oynadığı Aysa Prodüksiyon Tiyatrosu tarafından Türkiye’nin dört bir yanında sahneye konulan “Adalet, Sizsiniz” oyunu, geçen haftalarda 3 şehrin valiliği tarafından yasaklandı. Konuyla ilgili görüşlerini bildiren Rutkay Aziz, oyunun neden gösterilmeden Gaziantep, Şanlıurfa ve Mardin’de valilikler tarafından yasaklandığını belirterek, “Yaklaşık 175 oyuna ulaştık, oynamadığımız yer kalmadı. AKP’nin önemli yöneticileri kültürden bahsetseler de İskenderun, Adana ve Antakya’da oynadığımız oyunu; Gaziantep, Şanlıurfa ve Mardin’de oynayamadık. Bu aslında bize verilmiş bir ceza değil, oranın insa nına verilmiş bir ceza. Hemen ardından oyunu Van’da oynamaya başladık” dedi. Bu sansürün sadece kendilerine yapılmadığını söyleyen Rutkay Aziz, “Birçok arkadaşa da ay nı şey oldu. Herhangi bir neden de belirtilmiyor, OHAL dolayısıyla hep söylenen, ‘Güvenlik gerekçesi’ oluyor” diye konuştu. Tek perdelik oyun “Adalet, Sizsiniz”; yargının siyasallaştığı üç tarihi olayı tiyatroya aktarıyor. Oyunda; Sokrates, Galileo ve iki İtalyan göçmen işçi Sacco ile Vanzetti’nin hikâyeleri anlatılıyor. Öte yandan, “Adalet, Sizsiniz” İstanbul, Bursa ve Ankara’da sahnelenmeye devam edecek. Oyun, ilk olarak 11 Ocak Perşembe Mecidiyeköy’deki artısahne’de izleyiciyle buluşacak. Biletler, Biletix’ten edinilebiliyor. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle