23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumartesi 27 Ocak 2018 10 Barışla alakası yokErdoğan, barış çağrısı yapan Türk Tabipleri Birliği’ne tepki gösterdi: HUKUKÇULAR DEĞERLENDİRDİ Susturma politikası CANAN COŞKUN Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, barış çağrısı yapan Türk Tabipleri Birliği’ne yönelik sert tepkisini değerlendiren hukukçular, “Bu bir susturma politikası” dedi. Hukukçuların görüşleri şöyle: Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim görevlisi Prof. Dr. Yaman Akdeniz: Bu olay başladığından beri savaş karşıtı olan, süreçle ilgili görüşlerini bildiren herkes bu tip eleştirilere maruz kalıyor. Bunun Cumhur başkanı tarafından yapılıyor olması daha da düşündürücü. Buradaki amaç muhalif kesimlerin en sert eleştirilerle susturulmaya çalışılmasıdır. TTB veya savaşa karşı görüşlerini açıklayanların ise gözaltına alınmalarını, soruşturulmalarını izliyoruz. Siyasiler tarafından verilen mesaj devletin eleştirilmemesi, bu konuda konuşulmaması. Bu demokratik toplumlarda kabul edilemez. Siyasilerin her fırsatta tüm medyayı kullanarak cevap vermeleri mümkün iken muhaliflerin böyle bir şansı yok. 23 gazete, 12 TV kanalı ve sosyal medya üzerinden düşüncelerini ifade edebiliyorlar. Hükümete ters düşecek bir şey söylendiğinde düşmanca bir tavırla karşı karşıya kalıyorlar. Akademisyenler de aynı süreçten geçti. Bu bir susturma politikası. Dondurucu etki yaratmaya çalışıyorlar. Konu hakkında konuşmaya korkuyor insanlar. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi öğretim görevlisi Yard. Doç. Dr. Kerem Altıparmak: Savaş hukuku açısından “terörle savaş” diye bir kavram yok. Uluslararası nitelik taşıyan ve taşımayan çatışmalar var. Bir çatışmaya girdiğinizde uymanız gereken kurallar vardır. “Silahlı çatışma değil” diyorsanız insan hakları hukukunu uygulamak zorundasınızdır. “Bu savaş değil” deniyorsa insan hakları hukukunun uygulanması gerekli. “Orası egemenlik alanım değil bu yüzden uygulamam” deniliyorsa silahlı çatışma hukukunu uygulamak zorundasınız. Savaş tabirini kullandığınız zaman da silahlı çatışma hukukunu uygulamak zorundasınız. Bunu uyguladığınız zaman da “barış” tabiri kullanabilir, davranışlarınız da sorgulanabilir. En doğru savaşı yapıyorsanız bile buna uymak zorundasınız. Savaş tabirinden rahatsız iseniz insan hakları hukukuna uygun davranmak zorundasınız. Eski İstanbul Baro Başkanı Turgut Kazan: Erdoğan’ın The Post filmini izlemesini öneriyorum. Her durumda ulusal çıkarlar ifade özgürlüğü ile sağlanır. TTB’nin yaklaşımı hekim gözüyle yaklaşımdır. Buna bile hoşgörü yoksa zaten dünyanın en iyi demokrasisine sahip olduğumuzu gösterir (!). Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan, partisinin genel merkezinde düzenlenen 121. genişletilmiş il başkanları toplantısına katıldı. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, ‘Savaşa hayır’ açıklamalarına yönelik “Bu terörist sevicilerin, bugüne kadar biz, ‘barışa evet’ dediklerini de pek duymadık. Zaten bunların barışla filan alakası yok” tepkisini gösterdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, partisinin genel merkezinde düzenlenen 121. genişletilmiş il başkanları toplantısında konuştu. ‘Savaşa hayır’ açıklamalarına tepki gösteren Erdoğan, 343 teröristin etkisiz hale getirildiğini belirterek, şu görüşleri savundu: “Bundan rahatsız olanlar, sözde Türk Tabipleri Birliği gibi bir kesim, ‘savaşa hayır’ diye kendine göre bir kampanya yürütmek istiyor. Bu terörist sevicilerin, bugüne kadar biz, ‘barışa evet’ dediklerini de pek duymadık. Zaten bunların barışla filan alakası yok. Güneydoğu’da, Doğu’da bu kadar vatandaşım şehit edildi, bunlardan hiç şu anda içeride olan bu terör uygulayıcılarına yönelik en ufak bir açıklama duyduk mu? Duymadık. Çünkü bunlar, bu işin içindeler, bu senaryonun içindeler. Kandil’e kadar gidip orada görüşmeler yapıp, ondan sonra yazdıkları kitaplarla kendilerine kaynak temin etmeye çalışanların, bugüne kadar bu teröristlerin karşısında dikildiğini hiç duyduk mu? Duymadık. Uluslararası hukuktan doğan haklarımızı hazmedemeyen, bu sözde dernek veya sözde kişiler, kusura bakmasınlar, attığımız adım kararlı bir adımdır.” İşgale gitmiyoruz ABD Başkanı Donald Trump ile telefon görüşmesini de değerlendiren Erdoğan, “Ben de o birilerine telefon görüşmelerinde özellikle söyledim. Eğer biz devlet olarak sahip olduğumuz askeri gücü hoyratça kullanmaya kalksak, tanklarımızla, toplarımızla, uçaklarımızla, helikopterlerimizle önümüze gelen her şeyi dümdüz edip geçsek, bu operasyon birkaç günlük iştir. Ama biz en az kendi askerlerimizin emniyeti kadar, karşımızdaki güçlerin kalkan olarak kullanmaktan çekinmediği masum sivillerin can ve mal güvenliğini de hesaba katıyoruz. Çünkü biz Afrin’i işgale gitmiyoruz” ifadelerini kullandı. l ANKARA / Cumhuriyet Açıklamayı EREZ: BARIŞ ÇAĞRISI VATANSEVERLİKTİR İstanbul Tabip Odası (İTO) Başkanı Prof. Dr. Selçuk Erez, TTB için ‘terörist seviciler’ diyen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a, “Bir savaş ve çatışma vukuunda Türk askerlerinin ölüm ve kalım meselesi bahis konusu olduğu vakit ve komşularımızın çocuklarının da aynı şekilde ölüm ve kalım meselesi olduğu vakit hekimin, ‘savaş olmadan barış teşebbüsleri yapılsa daha iyidir’ demesi hiçbir zaman gayri milli bir şey değildir. Bilakis vatanseverliktir, insan severliktir” sözleriyle yanıt verdi. TTB’nin açıklamasının terörist sevici olmakla bir ilgisinin olmadığını vurgulayan Erez, “Açıklamanın neresinde terörist seviciliği var? Birisi bana izah ederse memnun olurum” dedi. Erdoğan’ın açıklamasına tepki gösteren Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Başkanı ve TTB üyesi Şebnem Korur Fincancı ise sosyal medya üzerinden yaptığı paylaşımda, “Hekimler her zaman savaşa karşı olmuştur, olmaya devam edecektir” dedi. l İSTANBUL / Cumhuriyet TTB’DEN ERDOĞAN’A YANIT: Hekim sorumluluğu içinde hareket ettik “Savaşa hayır” dedikleri için Erdoğan tarafından “terörist seviciler” diye nitelenen Türk Tabipleri Birliği, açıklamasında hekim sorumluluğu içinde hareket ettiklerini belirtip, “özgür, demokratik ve barış içerisinde Türkiye ve dünya” çağrısı yaptı. 24 Ocak’ta yaptıkları açıklama metninde yer almayan ifadeler eklenerek kurumlarını hedef gösteren ve bir lince davetiye çıkaran söylemler ve tehditler söz konusu olduğunu belirten TTB Merkez Konseyi açıklamasında “Açıklama halen sınır ötesinde bulunan çocuklarımızı, onların ana, baba ve yakınlarını da gözeterek, büyük bir özenle, hiçbir insana hürmetsizlik etmeyen bir üslupla kaleme alınmıştır. TTB Merkez Konseyi bu anlamda kendisi hakkında yapılan çarpıtmaları reddetmektedir” denildi. Tepkilerin kimi provokatif saldırılara da meydan verecek çağrılara, hedef göstermelere dönüştüğünü üzülerek gördüklerini ifade edilen açıklamada şunlar belirtildi: “Son olarak devletin en yetkili makamlarının açıkladıkları görüşler kimileri için TTB Merkez Konseyi’nin hedef olarak algılanması tehlikesini de içermektedir. Kamu otoritesine herkesin can güvenliğini güvence altına alacağı ve hiç kimseyi dışlamadan görüşlerini ifade edebileceği bir ortamı tesis etme görevini yerine getirme sorumluluğunu hatırlatırız.” l Haber Merkezi geri çekin İstanbul İl Sağlığı Müdürlüğü, yazılı bir açıklama yaparak Türk Tabipleri Birliği’nin açıklamasını kınadı. TTB’den açıklamasını geri çekmesini isteyen müdürlüğün açıklamasında “Bu cennet vatan için şanlı direnişler sergileyen ve aynı ruhu günümüzde de taşıyan hekimlerimizi temsil etmediğini ortaya koyan ve adeta şer odaklarının yanında saf tutan, Türk Tabipleri Birliği yönetimini şiddetle kınıyor, bildiriyi geri çekerek Türk toplumundan özür dilemelerini bekliyoruz” denildi. SağlıkSen Sendikası üyeleri ise dün TTB hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu. l İSTANBUL / Cumhuriyet Bakanlık da hedef gösterdi Barış çağrısı yapan Türk Tabipleri Birliği’ni Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ardından Sağlık Bakanlığı da hedef gösterdi. TTB’nin yaptığı açıklamanın zamanlamasının düşündürücü ve maksatlı olduğu belirtilen açıklamada, “Yaklaşık 4 milyon Suriyeliye kucak açan Türkiye’ye karşı en ufak bir imada bulunmak hakkaniyete sığacak ve kabul edilecek bir aydın davranışı değildir. Sağlık camiası olarak bu açıklamaları kabul etmiyor ve kınıyoruz” denildi. ‘Tek Tip’e Karşı Mücadele Platformu kuruldu Mücadelenin parçası olun KHK ile resmileşen tek tip elbise dayatmasına karşı bir araya gelen Tek Tipe Karşı Mücadele Platformu dün Taksim’de gerçekleştirilen basın açıklamasıyla kuruluşunu ilan etti. Platformdan yapılan açıklamada, “Tüm kurum, kişi ve kesimleri bu mücadelenin bir parçası olmaya, tek tipleşmiyoruz tek tipi reddediyoruz çığlığını yükseltmeye çağırıyoruz” dedi. Basın açıklamasına HDP İstanbul Milletvekili Erdal Ataş da katıldı. HDP Hapishaneler Komisyonu’nda yer aldığını hatırlatan Ataş, “Tekçi fikriyata sahip olanlar, yenilmeye doğru gittikçe daha fazla hırçınlaşıyor. Karanlık yenilecek biz kazanacağız. Kimse bu tek tip elbiseyi giymeyecek, yırtıp atacağız. Vicdanı olan bütün insanları tek tipe karşı mücadeleye, ortaklaşmaya çağırıyo rum” diye konuştu. Platform adına kuruluş bildi risini ise HDK İstanbul İl Eşsözcüsü Gülçin Aykul kamuoyu ile paylaştı. Toplumun tek tip kıskacına sokulduğu belirtilen bildiride, tutuklu bulunan politikacıların, gazetecilerin, aydınların, gençlerin, emek ve kadın özgürlük mücadelesi aktivistlerinin tek tip kıyafete sokularak teslim alınmak istendiğine dikkat çekilerek “Hitlerin top lama kamplarından, ABD’nin Guantanamosu’ndan, IŞİD’in vahşi infazlarından, 12 Eylül faşist cunta hapishanelerinden tanıdığımız tek tip kıyafet uygulaması tüm baskıcı iktidarların ortak özelliği olarak toplumsal muhalefeti teslim alma planının bir unsuru olarak gündemleştirilmektedir. Bu uygulama hem insani hem de politik olarak kabul edilmezdir” denildi. l İSTANBUL / Cumhuriyet haber EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: SERPİL ÜNAY CEZAEVİ ARACINDA DEHŞET Mahkum ring aracında öldü Alanya’da bir grup hasta mahpus, cezaevi ring aracıyla hastaneye götürülürken, içinde bulu nan bir kişi fenalaşarak yaşamını yitirdi. Ölen mahkumun Alman uyruklu olduğu iddia edildi Antalya’nın Alanya ilçesinde hasta mah ceğiz” dediğini ifade eden Açar, ring aracındaki ki pusları hastaneye götü şinin öldüğünü, 35 yaşla ren cezaevi ring aracı rında Alman uyruklu bi nın içindeki bir tutuklu ri olduğunu belirtti. Açar, nun fenalaşarak yaşamını şöyle devam etti: “Savcı yitirdiği ortaya çıktı. Ge ALİCAN çen ay yaşanan ve Adalet ULUDAĞ lık, hepimizi ifade için geri gelmemizi istemiş. Bu Bakanlığı’nın da doğrula arada hem o ölen adamın dığı olayla ilgili savcılık soruştur hem de rahatsızlığım artması be ma başlattı. ni çok sarstı. Ben feryat figan et Alanya L Tipi Kapalı Ceza İn tim. Beni götürmeyin benim kal faz Kurumu’nda hükümlü olan bimin yüzde 70’i çalışmıyor, dö ve 2 yıldan az cezası kalan Ömer nersem bu ringde ben de o adam Açar’ın, Ceza İnfaz Sisteminde gibi ölürüm, beni geri götürme Sivil Toplum Derneği’nden Beri yin dedim. Ama dinletemedim. van Korkut’a 16 Ocak 2018 ta Koruma memuru çağırdım. Beni rihinde gönderdiği mektup, ce eğer geri götürürsen ben senin, zaevi ring aracında yaşanan bir birinci müdür ve komutan hak ölüm olayını gün yüzüne çıkardı. kında savcılığa ve tüm medyaya Kalp hastası olan ve kalbi yüzde bildireceğim dedim. Sonra mü 30 oranında çalışan Açar, mek dürle görüşüldü beni kardiyoloji tubunda tedavisi ve hastaneye polikliniğine aldılar” dedi. sevk edilmesine ilişkin yaşadığı sorunları dile getirdi. 26 Ekim Ameliyat olamadı 2017’de sağlık sorunları nede Burada EKG ve EKO çekildiği niyle infaz erteleme talebinde ni kaydeden Açar, kalbinde bü bulunduğunu, bu kapsamda sevk yük bir sorun olduğunu, anjiyo edildiği Alanya Hastanesi’nde olması gerektiğinin söylendiği kardiyoloji doktorunun kendisine ni bildirdi. Bunun üzerine hasta “Kalbin yüzde 30’a düştü. Cid neye yatırıldığını aktaran Açar, di kalp yetmezliği oluşmuş” dedi yaşadıklarını şöyle anlattı: “Tet ğini ifade eden Açar, buna karşı kikler yapıldı. Senin kalbinde bir lık infazın devamı kararı verildiği damarın yüzde 100 tıkalı. Daha ni kaydetti. önemlisi sağ kapakçıkta kaçır ‘2 kez kriz geçirdim’ ma var. Senin bypass olman lazım. Damarını da açamadık ve 9 Aralık 2017 Cuma günü kal biz doktorlar oturup karar vere bine büyük bir ağrı girdiğini ak ceğiz, sana bildireceğiz dediler. taran Açar, şunları anlattı: “So Anjiyo sonrası normalde hasta ğuk soğuk terlemem, göğüs ve lar yoğum bakıma alınır ama be kol ağrısı başladı. Daha önce ge ni sedyeyle mahkum koğuşuna çirdiğim iki kalp krizinin aynı be aldılar. Ayağıma iki torba kum lirtilerini yaşadım. Tüm bedenim koydular ve beni öyle bıraktılar. titremeye başladı. Bu durum Saatlerce bekledim biri bana su da bile beni 3 günün sonunda, o versin çok açıktım. Bir gün ön da koğuştaki arkadaşlar kapıla ce de herhangi bir şey yeme rı vurdular. Sonra ambulans gel miştim. Ama tansiyon ölçmek di ve beni Alanya Hastanesi’ne için bile 2 asker 1 koruma me götürdüler. Gece olduğu için sa muru ile hemşire tansiyon ve baha kadar müşahadede kal ateşimi ölçüyordu. Bu tedbir ni dım, mesai sonrası kardioloji ye, ben zaten ölüyorum. Prose polikliğine alındım. Doktor mua dür böyleymiş. Bizim dava dos yene etti ve efor bandında koş yamız terör. Bu uygulama onun turdu. Koşmayı tamamlamadan içinmiş. Torbaları aldılar. Alt pi tüm bedenim terler içinde kal jamamı giyerken kasığımdan dı ve bandı durdurdu. Beni aci kanlar fışkırmaya başladı. Ya len birinci sırada Antalya Devlet tak ve elbiselerim kanlar içinde Hastanesi’ne sevk etti.” kaldı. Bu arada ne bir müdahale ‘İnlemeleri duydum’ yapıldı, ne de doktor geldi. Kendi imkânlarımla damarımı bas Acilen gitmesi gerekirken an tırdım, kum torbalarını koydum. cak 13 gün sonra 26 Aralık 2017 Doktorlar, daha sonra tekrar tarihinde cezaevi ring aracına tetkiklerimi yaptı. Ertesi gün ak bindirdiklerini ifade eden Ömer şam 5’te koruma memuru, ame Açar, cezaevi ring aracında yaşa liyattan vazgeçtiklerini, masada dığı olayı şöyle dile getirdi: “Be kalma riskin olduğunu ve tabur ni ölüm ringine bindirip yolcu cu olduğumu söyledi.” luk devam ederken bir saat sonra ringin diğer kabininde inleme ‘Ölmek istemiyorum’ ler, feryat eden sesler geldi. Ba Ömer Açar, kendisini Antal zen de ‘abi, abi’ diye haykırıyor ya L Tipi Kapalı Cezaevi’ne götür du. Ring aracı petrole girdi ve düklerini belirterek, mektubun adamı lavaboya götürdüler. Ada da özetle şunları ifade etti: “Bura mın durumu çok kötüydü. Sesin da misafir koğuşunda kaldım. 12 den bile anlaşılıyordu. Ama Türk gün sonra beni Alanya’ya götür çe konuşamıyordu. Ben arabanın mek için gelen ölüm ringine bin sesinden dolayı ne dil konuştuğu meden komutana kalbim yüzde nu anlamadım. Yolculuk devam 70 çalışmıyor, kalp yetmezliğim etti. Çok geçmeden adam gene var. Ben bu araçta ölürüm dedim. başladı feryatlara... ‘Komutan ba Ama dinletemedim. Sözde dok kın oğlum ne istiyor? Komuta torlar benim yolculuğumda her nım hasta fenalaştı. Bakın nefes hangi bir sakınca yoktur yazısını alıyor mu? Sanki almıyor.’ Sonra eline vermiş. Yolculuk esnasında ring hızlanmaya başladı ve siren çok rahatsız oldum. Bir ara nefes çaldı ve ambulans geldi. Ama çok alamıyordum. Ağzımı klimadan geçti, adam yaşamıyordu. Cena çıkan havaya denk getirdim ve zeyi ambulansa aldılar, gittiler. bu sefer de yaşamayı başardım. Yani insan hayatı bu kadar ucuz Doktorlar, sıkıntı, stres ve heye dur. Oysa devletin hasta araçla candan uzak durmamı da söyle rı var. Bunu da biz hastalara çok meyi unutmadılar. Tabii bunlar görüyorlar. Biz hastaneye vardı zindan koşullarında nasıl yapılır, ğımızda kabinde 3 mahkum daha onu da söylemiyorlar. Ölmek is varmış. Onlar da seslerini korku temiyorum, daha 45 yaşındayım. dan çıkarmamış.” Eğer bu koşullar altında tutulma ‘Alman uyruklu’ ya devam edersem büyük bir ihtimal de sizlere başka mektup ya Ömer Açar, saat 2’ye kadar zamayacağım ve kısa süre önce Antalya Araştırma Hastanesi’nin kalp krizi sonucu hayatını kaybe mahkum koğuşunda beklediğini den Murat Saat gibi cezaevinde anlattı. Kendisini getiren komu yaşamını yitiren tutsakların ara tanın, “Sizi geri Alanya’ya götüre sında yerimi alacağım.” BAKANLIK ÖLÜMÜ DOĞRULADI Cumhuriyet’in ulaştığı Adalet Bakanlığı kaynakları, söz konusu kişinin ölümünü doğruladı, ancak olayın ring aracında değil, hastanede olduğunu öne sürdü. Bakanlık kaynakları, “Ölen kişi Alman değil, Türk. Belirtilen kişi, normal plastik cerrahi kliniğine randevusu olduğu için hastaneye götürüldü. Acil bir vaka olmadığı için ambulans yerine ring aracına konuldu. Hastaneye geldiğinde fenalaştı ve burada vefat etti. Pek çok sağlık sorunu vardı zaten. Astım hastasıydı ayrıca” dedi. Diğer yandan Antalya Cumhuriyet Başsavcılığı da olayla ilgili soruşturma başlattı. Bu ölüm olayı da hasta tutuklu ve hükümlülerin, hastaneye götürülürken cezaevi ring aracını kullanması sorununu gündeme getirdi. Ağır koşullardaki hastaların, havasız ve dar olan ring aracındaki kabinde yolculuk yapması hayati tehlike oluşturuyor.  C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle