18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 15 Ocak 2018 EDİTÖR: MÜNEVVER OSKAY / ELİF TOKBAY TASARIM: EMİNE BİLGET haber 3 70/0 0 160/6 0 50/4 0 70/2 0 60/ 1 0 20/ 2 0 10/ 5 0 20/ 3 0 110/2 0 120/2 0 50/1 0 110/4 0 20/ 3 0 180/1 3 0 100/4 0 30/ 6 0 90/1 0 90/ 2 0 70/1 0 120/5 0 20/ 9 0 120/0 0 ‘Depreme 27 yıl var’ Prof. Dr. Ercan: 500 bin aile barınmaya ihtiyaç duyacak Deprembilimci Prof. Dr. Ahmet Ercan, olası İstanbul depremine kabaca 27 yıl kaldığını öne sürdü. İstanbul Teknik Üniversitesi Maden Fakültesi Jeofizik Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Ercan, olası İstanbul depreminin en çok Bostancı Eminönü, Eminönü Büyükçekmece arasında etkili olacağını belirtti. Ercan, kimi bilimcilere göre, olası İstanbul depremi nin her an olabileceğini, bazılarına göre 12 yıl kaldığını anlatırken şöyle konuştu: “Benim kestirimime göre kabaca 27 yıl. Kim doğru? Süre gösterecek. Çünkü deprem yüzde 100 bir bilim değildir. Ne var ki, Kuzey Marmara’da İstanbul, Tekirdağ, Kocaeli, Yalova, Balıkesir, Çanakkale’yi etkileyecek iki deprem olacak. Biri Küçükçekmece açıklarında 6.36.7, öteki Marmara Ereğ lisi açığında 7 7.2 büyüklüğünde olacak.” Türkiye’nin en yoğun yerleşiminin İstanbul’da olduğunu, buna karşın depremde kullanılacak açık alanların azlığına dikkat çeken Ercan, “Kilometrekare başına, 2 bin 500 kişiyle en yoğun yerleşilen, 16 milyon nüfusuyla en kalabalık kenti olan İstanbul’da, deprem sırasından kullanılacak açık alan oranı yüzde 1.5” dedi. “En çok etkilenecek ilçeler; Fatih, Eyüp, Zeytinburnu, Kâğıthane, Bakırköy, Küçükçekmece, Bağcılar, Büyükçekmece, Kumburgaz, Esenyurt, Avcılar, Güngören, Bahçelievler, Kemerburgaz, Göktürk ile yeni yapılmakta olan uçuş alanı olacak” diyen Ercan “Deprem sonrası 400 500 bin aileye ivedi sağlık ile barınma hizmeti getirmek gerekecek” diye konuştu. l DHA Zübeyde Hanım sevgisi İzmir’de facia: İki kardeş öldü İzmir’in Karabağlar ilçesinde, boş arazide oynarken, 1,5 metre derinliğindeki içi su dolu çukura düşen Yusuf Tencirlioğlu (7) ile kardeşi Ali Tenciroğlu (5), dipteki çamura saplandı. Kurtarılıp, hastaneye kaldırılan iki kardeş, yaşamını yitirdi. Yusuf ve kardeşi Ali’nin ailesinin, kış aylarında Kahramanmaraş’tan İzmir’e geldikleri, Uzundere bölgesinde zaman zaman çadırda zaman zaman ise kiraladıkları evlerde kaldıkları, hurda toplayıp gelir elde ettikleri öğrenildi. Öte yandan iki kardeşin ölümüne neden olan çukurun iş makinesiyle açıldığı belirtildi. Çukurun ne amaçla ve kim tarafından kazıldığı henüz tespit edilemedi. l DHA Engelliyi görmezden geldiler Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün annesi Zübeyde Hanım, ölümünün 95. yılında dün İzmir Karşıyaka’daki mezarının başında anıldı. 14 Ocak 1923’te İzmir’de yaşama gözlerini yuman Zübeyde Hanım için düzenlenen anma törenine kentteki resmi kurum ve sivil toplum kuruluşları temsil cilerinin yanı sıra İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun eşi Dr. Türkegül Kocaoğlu da katıldı. Çoğu kadın çok sayıda İzmirlinin akın ettiği tören, Zübeyde Hanım’ın kabrine çelenk sunulmasıyla başladı. Türkegül Kocaoğlu törende yaptığı konuşmada, Türk tarihinin en büyük devlet adamını yetiştiren Zübeyde Hanım’ı bir kez daha saygı ve özlemle andıklarını belirterek, “Ne mutlu ki ona, erken yaşta babasız büyüttüğü bir evlada vatan sevgisi, insan sevgisi yanında bir millete önderlik yapacak özgüveni ve cesareti vermeyi başarıp, Türk ordusuna ve dünyaya armağan etti” dedi. l İHA Aman Tanrım, Meltem’le Haluk nasıl boşanır! Okuyunca “simülatif” bir hüzün kapladı içimi: Meltem’le Haluk boşanıyor!.. İlk kez 2002’de seyrimize sunulup bunca yıldır bizimle olan “Çocuklar Duymasın”ın efsane çifti, Pınar Altuğ ve Tamer Karadağlı tarafından canlandırılan “Meltem”le “Taşfırın Haluk”tan bahsediyorum. Birol Güven yaratısı bu aile sitkomu unutulmaz karakterler kazıdı hafızalarımıza: Artık “Taşfırın” babasının kollayıcı kanatlarından sıyrılıp “Survivor’un yolları taştan” türküsü tutturmuş “Havuç” (Furkan Kızılay) mesela... Sonra “Taşfırın Haluk”la zıtlık temelinde biçimlendirilmiş “Light Selami” (Özgür Ozan). Ve Selami’nin eşi, Meltem’in hem yakın arkadaşı, hem de daha “eli maşalı” hali, “light” kocasını tir tir titreten “Dominant Teyze” Gönül (Zeyno Günenç). Bir dönem “Siyaset Meydanı”na da konu(k) olmuş dizinin bugün kurgusal akışında “boşanma” temasına gelip oturması çarpıcı, anlamlı ve tartışılmaya değer. Çünkü başlangıçta, bırakın “kurgu”da boşanmayı, kurguya can katanlar gerçek hayatta bile buna yeltenemezdi! Unutmak mümkün mü mesela 2003 yılında “Meltem” yüzünden Pınar Altuğ’un başına gelenleri?! Kocası askerdeyken bir sevgilisi zuhur etmiş Altuğ’un bu “yasak” ilişkisi, dizideki “rol”le irtibatlı tepkilere yol açtı! Hiç kimse dizide “Haluk’un gül gibi eşi”, iki çocuk annesi “Meltem”e böyle bir ilişki yakıştıramıyordu!.. Yapımcı derhal devreye girdi. Birol Güven, kurgudaki anne rolüyle uyarlı şekilde gerçek hayattaki ilişkilerini düzene koymazsa Altuğ’un dizi yaşamının sona ereceğini duyurdu. Durum açıktı: Kurgu tabii ki gerçek hayattan çıkmaktaydı. Ama sonrasında gerçek hayatın gidişatını da kurgu belirlemekteydi!.. Biçare Pınar, hem “Bugüne kadar Meltem karakterine yakışmayacak hiçbir şey yapmadım” dedi, hem de “dizinin namusu”na hiç mi hiç halel getirmeyeceği güvencesi verdi. Meltem, Pınar’ı yutmuştu! Peki, bir simgesel (ve imgesel) karşılığı “Meltem” olan bu yapıt bize ne mesaj vermekteydi? Türkiye’nin eski ama eskimeyen kültür ikiliğini; DoğuBatı, gelenekmodernlik, şehirlilikkırsallık, “özgürleşmişmodern kadın” ve “gelenekselmaço erkek” ikiliklerini, uçlarda değil ortalarda karşıtlığa sokan bir komediydi “Çocuklar Duymasın”... Çalışan, özgür bir kadın ve o kadına bağlı ama aynı zamanda “kodu mu oturtan” cinsten, öte yandan modernlik formatının da içinde komik gelgitlerle dolu bir koca... Maçoluğun da karikatürize edilişi (“Taşfırın Haluk”), feminen yanlarını bastırmayan, anlayışlı, “yumuşak” erkekliğin de karikatürize edilişi (“Light Selami”)... Ancak “Taşfırın”ı aslileştirip merkezileştirirken “Light Selami”yi ikincilleştirerek ustaca verilen “Heyt be, son tahlilde Taşfırın” mesajı!.. Yani inceden inceye, kadının toplumsal yükselişine itiraz etmiyormuş, hatta destekliyormuş görünerek yine de “eril iktidar”ın; geleneksellikten modernliğe (kapitalizme) geçiş halindeki ataerkilliğin onanması... “Çocuklar Duymasın” buydu. Birol Güven de budur. Fakat bir zamanlar ne aldatma, ne de boşanma, dizinin tematiğinde mizahi olarak dahi yer almazken neden şimdi alıyor? Çünkü aradan 15 yıl geçti ve 2000’ler başında boşanmalar, şehirli orta ve üst tabakalarda artış içindeyse de tümden bizim “yeni normal”imiz haline gelmemişti. Şimdi ise dindarmuhafazakâr şehirli kesimlerde bile boşanmalar olağandışılıktan uzaklaştı, yadırganmaz oldu. “Çocuklar Duymasın”da bugün boşanma “ana tema” haline gelmişse, bu altyapı üzerinden anlaşılıp okunabilir. Doğru, Birol Güven muhafazakârdır. Ama bir diziyi, kurguyu, öyküyü ayakta tutanın da hayatın “dinamiği”ne (değişme/sorun/çatışmalara) dayanmak olduğunu biliyor. Hayata değmeyen kurgu, alıcı bulmaz. O yüzden hayatımızın içindeki boşanma gerçeğine kayıtsız kalınamıyor “Çocuklar Duymasın”da. Dün ekrana gelen bölüm de Haluk ile Meltem’in boşanma için hâkim karşısına çıkışlarıyla şekillendi. Siz bu yazıyı okurken Meltem’in “Boşanmak istiyorum Hâkim Bey” sözünü Haluk’un tamamına erdirip erdirmediğini öğrenmiş olacaksınız, ama ben yazarken bunu bilmiyorum. Bilmiyorum, ama ihtimal de vermiyorum. Dediğim gibi Birol Güven, iyi bir muhafazakâr arkadaşımız ama işini de iyi bilir ve yapar. Bir dönem “evliliğe rehabilitasyon ünitesi” nev’inden dizi yapmışlığı da var. (Malum, dinbazstatüko hanidir boşanmalara dur deme yolunda evliliği sağaltım niyetli dizi projelerine de destek vermekte.) Ben, Güven statükoyu sarsmaz diye düşünüyorum. Belki kâğıt üstünde ve kısa vadede Haluk’la Meltem’i boşandırsa bile fiilen bağı kopartmaz, zamanla da evliliği “rehabilite” cihetine gider diye tahmin ediyorum. Er ya da geç “Taşfırın”ı “Tutku”nun kancasından da kurtarır sanıyorum. (“Tutku” [Gülin İyigün] tebriki gerektiren isimlendirmeyle, Haluk’a kafayı takmış genç, “taze” kadının adı!) Bakalım haklı mıyım, yoksa Birol Güven beni yanlışlayıp mahcup mu edecek?.. Bilemiyorum, ama ederse bu, benim için “mutlu bir mahcubiyet” olur!.. Bursa’da engelli Necla D. (47), tekerlekli sandalyesiyle hastaneye gitmek için binmek istediği iki özel halk otobüsüne de alınmadı. Şoförlerin Necla D’yi görmezden gelerek duraktan ayrılması, kameralara yansıdı. Necla D., “Bu sorun, sadece benim sorunum değil, tüm engellilerin sorunu. Her insan, engelli adayıdır. İnsanlardan destek ya da yardımdan ziyade empati ve anlayış bekliyorum” diye konuştu. l DHA C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle