18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cuma 12 Ocak 2018 10 Ölmüş bir gazeteciden ‘Sayın Yetkili’ye mektup: Tercih, demokrasi ya da diktatörlük arasında Peter Preston, 197595 yılları arasında Büyük Britanya’nın önde gelen gazetesi The Guardian’ın genel yayın yönetmenliğinin yanı sıra Uluslararası Basın Enstitüsü’nün (IPI) başkanlığını (199597) ve yönetim kurulu üyeliğini (198897) yapmış, ülkesinde ve dünyada haklı bir üne sahip, yetkin ve saygın bir gazeteciydi. 6 Ocak’ta 79 yaşındayken vefat etti. Kendisini tanırdım. Bilgili, mütevazı, cesur ve iyi bir insandı. Türkiye’ye yakın ilgi gösterirdi. Misal, IPI’ın 2012’nin Aralık ayında Türkiye’ye düzenlediği üst düzeyli bir basın özgürlüğü misyonunun heyet başkanlığını yürütmüştü. Bizler Silivri Cezaevi’nde tutukluyken 27 Haziran 2017’de Türkiye’nin hapisteki gazeteciler meselesiyle ilgili olarak Cumhuriyet’te yayımlanmak üzere bir mektup kaleme almış, lakin metnin gazetemizde yer alması maalesef mümkün olmamış. Varlığından vefatından sonra haberdar olduğum mektubun hitabında “Dear Sir” yazıyordu. Türkçedeki anlamı “Sayın Bay” ya da “Sayın Yetkili”dir. Bu açık mektubun muhatabı kimdi acaba? Bunu bilmiyorum ve öğrenemeyeceğim. Ama tahmin edebilirim; siz de öyle. Preston’ın, hapisteki meslektaşlarımız ve ağırlaşarak süren baskılar nedeniyle içeriği maalesef güncel olan mektubunu Türkçeye çevirdim ve bu köşede yayımlıyorum: “Sayın Yetkili, Konuşmacı, konferans katılımcısı, insan hakları savunucusu, gazeteci ve aynı zaman da Türkiye’nin halkına ve tarihine hayranlık duyan sade bir turist olarak on yıllardır ülkenize gelmekteyim. Kısacası, Türkiye’yi yakından tanıdığımı sanıyorum ve pek çok açıdan da saygı duyuyorum. Büyük geleneklerin büyük sorunlar ve büyük çözümlerle harman olduğu bir ülke... Türkiye hakkında dışarıdan bakarak konuşanlar şüphesizdir ki coğrafyasından kaynaklanan tehditleri umumiyetle göz ardı ederler. Halbuki haritaya bakıp Türkiye’nin sınırdaş olduğu sekiz ülkeyi görmek yeterlidir: Yunanistan, Bulgaristan, Gürcistan, Ermenistan, Nahçıvan, İran, Irak ve Suriye. Ve bir de Karadeniz’in karşı kıyısında Rusya’yla birlikte Kırım... Mazideki savaşlar, günümüzdeki gerilimler ve gelecekteki tehlikelerin bir listesidir bu gördüğümüz. Türkiye her seferinde emsalsiz meydan okumalarla yüz yüze gelmiştir. Türkiye, Sovyetler Birliği’nin gerileyerek çökmesinden başlayıp IŞİD’in yükselişine kadar, bunların hepsinden doğrudan etkilenmiştir. Kaçınması imkânsızdır. Ve tam bu noktada, benim bakış açıma göre, hayranlık verici çözümler ve büyük sorunlar bir arada duruyorlar. Boğaziçi, dünyanın en harika ve en sembolik mekânlarından biridir: Avrupa ve Asya’yı birbirine bağlayan ışıltılı bir suyolu... Boğaziçi hep yapageldiği gibi bugün sorunları da birbirine bağlıyor. Suriye ve Irak’taki kargaşaya bakınca, bu yöndeki işlevinin her zamankinden de büyük olduğu görülür. Burada, istikrarlı yönetim ile iç savaşa götüren bir çöküş arasında, dinsel uzlaşıyla dinsel fanatizm arasında bir tercihte bulunmak söz konusudur. Aynı zamanda, bu çatışmaların Şam ve Bağdat’ta yaşanmasına neden olan türden diktatörlükler ile demokrasi arasında da bir tercihte bulunma durumu vardır. Hiç kimse, böyle kaynayan bir kazanda demokratik özgürlükleri korumanın kolay olduğunu sanmasın. Tabii ki bu zordur. Ve bu zorluğun beraberinde getirdiği meydan okumalar kararlı hareket etmeyi de gerektirmektedir. Basın özgürlüğü, işleyen bir demokrasinin sadece bir faktörüdür ama onsuz gerçek özgürlük de olmaz. Basın özgürlüğü hükümetlerin emniyet supabıdır; halkın, seçmenlerin olup bitenden her daim haberdar olacaklarının güvencesidir. Haberdar olunmadığı zaman ise toplumun değişik kesimleri arasında güven ve anlayış da olamaz. İşte bu nedenledir ki, başka bir darbe girişimi tecrübesinin ardından bile olsa, Türkiye’nin içinden ve dışından gazeteciler, ülkenin televizyon kanallarını ve basınını büyük bir karanlığa sürükleyen yaygın gözaltı ve tutuklamalara karşı hararetle itiraz etmeyi ve lobi yapmayı sürdürmelidirler. Bağımsız gazeteciliği yok etmek isteyenler genellikle bunun toplumda tehlikeli kırılmalara yol açtığını ileri sürerler. Tam tersine, toplumun direncini güçlendiren demokrasinin payandası bağımsız gazeteciliktir. Yaraları sarmak, gerçeklerin farkında olunmasını sağlamak ve hem iç hem de dış tehditlerin üstesinden gelmek için kararlılığı artırmakta hayati bir faktördür bağımsız gazetecilik. Efendim (Sir), haber alma özgürlüğü ve haber verenler için özgürlüğün sorun ve tehdide yol açtığı varsayımı nedeniyle, büyük ve karmaşık bir ülkeyi yönetmeye çalışanların, bazen bu özgürlükler olmadan da idare edebilecekleri zannına kapıldıkları görülüyor. Lakin bu hiç de doğru değildir. Basın özgürlüğü, Türkiye’yi sınırdaş olduğu birçok ülkenin yönetim tarzından ayrıştıran demokrasinin mütemmim cüzüdür. Özgür gazetecilik bir düşman değildir. İşleyen, duyarlı, kulak kabartan bir demokrasinin temelidir. Saygılarımla, Peter Preston” EŞZAMANLI OHAL PROTESTOSU CHP 81 ilde sokağa çıkıyor CHP yönetimi 81 ilde 6. kez uzatılacak OHAL’i protesto kararı aldı. CHP Genel Başkan Yardımcısı Tekin Bingöl talimatıyla illere gönderilen genelgede bugün saat 11.30’da eşzamanlı olarak OHAL’in kaldırılması talep edilerek 15 Ocak’ta Ankara’da düzenlenecek OHAL’de Yeter Forumu’na da çağrı yapılacak. CHP yönetimi 15 Temmuz’un ardından Bakanlar Kurulu’nda 6. kez uzatılması kararı alınan OHAL dönemi için Türkiye genelinde sokağa çıkma kararı aldı. CHP Genel Başkan Yardımcısı Tekin Bingöl ve Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba imzasıyla 81 il başkanlığına gönderilen genelge ile 81 ilde kent meydanlarında ortak açıklama yapılması talimatı verildi. Bugün saat 11.30’da eşzamanlı olarak ortak yapılacak açıklamada, OHAL’in muhaliflerle mücadele amacıyla kullanıldığına dikkat çekilmesi ve KHK’lerin toplumun tüm kesimlerine yönelik bir silah olarak kullanıldığını vurgulanması istendi. OHAL’e karşı olan sivil toplum örgütleri ve sendikalarla birlikte hareket edilecek açıklamada “OHAL’in kaldırılması ve Türkiye’nin yeniden demokrasiye dönerek normalleşmesi çağrısı” yapılacak. Ayrıca 15 Ocak’ta Ankara’da CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun katılımıyla düzenlenecek “OHAL’de Yeter Forumu” çağrısı da yapılacak. l ANKARA / Cumhuriyet haber EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: ZARİFE SELÇUK Örgütlü bir halkı kimse yenemez KESK ve Eğitim Sen başkanlarından pazar günü yapılacak mitinge katılım çağrısı: Gelin hukuksuzluklara hep birlikte hayır diyelim OHAL’in uzatılmasına tepki gösteren Kamu Emek çileri Konfederasyonu (KESK) pazar günü Bakırköy Özgür lük Meydanı’nda saat 15.00’te ‘OHAL değil demokrasi’ sloga nıyla miting yapacak. KESK Eş Başkanı Aysun Gezen, “Çok iyi biliyoruz ki örgüt lü bir halkı hiç bir ‘kötülük’ yene mez” dedi. Eğitim Sen Genel Başka ZEHRA ÖZDİLEK nı Feray Aytekin Aydoğan da, “Eğitim alanında yaşa nan bilim dışı uy gulamalarla son derece yoğun bir hukuksuzluk sürecini yaşıyo ruz. Bu hukuksuzluklara hayır demek için herkesi mitinge da vet ediyoruz” diye konuştu. KESK Eş Başkanı Gezen, OHAL’le birlikte 300’ün üzerin de yasa değişikliği, binin üzerin de yasal düzenleme yapıldığını belirterek OHAL’in Türkiye’nin siyasal, toplumsal yapısını yeni den şekillendirmek için bir ara ca dönüştüğünü söyledi. Gezen, “Birçok muhalif medya, basın, yayın kuruluşu kapatıldı. Arala rında kadın sığınma evlerinin de olduğu birçok dernek, vakıf ve benzeri kuruluşlar kapatıldı. Özellikle bu sığınma evindeki kadınların bilgilerine el konulması, hatta daha fazla kişinin erişimine açılması Aysun Gezen söz konusu oldu. Birçok kadının yaşam hakkı tehlikeye girdi” dedi. Düşünce ve ifade özgürlüğü ve haber alma hakkının ellerinden alındığına değinen Gezen, “AKP muhalifi her düşünce cezalandırılıyor; gazeteciler tutuklanıyor; bilim insanları üniversitelerden uzaklaştırılıyor. Sendikalar ve toplu iş sözleşmesi kanununda yapılan değişiklikle hem toplusözleşme hakkı hem de örgütlenme özgürlüğü gasp ediliyor; işçilerin yandaş sendikalara yönlendirilmesini sağlayacak bazı değişiklikler getiriliyor” dedi. Gezen çalışma hakkının da gasp edildiğini belirterek, “İşinden edildiği ve çalışma hakkı gasp edildiği için intihar eden neredeyse 40 kişi var. Üstelik çalışmaya devam edenler açısından çok ağır çalışma koşulları söz koFeray A. Aydoğan nusu ve işsizlik, pahalılık çok yüksek. Bugün OHAL’in haksız, hukuksuz uygulamalarına yönelik demokratik, barışçıl yöntemlerle protesto hakkının kullanımı bizzat OHAL gerekçesiyle engelleniyor. KESK, AKP’nin hedeflediği rejim değişikliği önünde ciddi bir engel olarak görüldüğü için hedef alındı. KESK mücadelesinden asla vazgeçmeyecek. Bu mücadeleyi toplumun tüm kesimleriyle birlikte omuz omuza sürdürecek; emekle, ilmek ilmek bu mücadeleyi yükseltecek. Bu miting, bunun yalnızca bir parçasıdır. Çok iyi biliyoruz ki örgütlü bir halkı hiçbir kötülük yenemez.” OHAL yasa tanımıyor Eğitim Sen Genel Başkanı Feray Aytekin Aydoğan ise açlık grevindeki eğitimciler Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın çok kritik bir noktaya geldiğini ifade ederek, “OHAL’den bu yana yapılan tüm öğretmen atamaları kadrolu değil sözleşmeli olarak yapıldı. Sadece bize ulaşan sayıya göre, 540’ı aşkın sözleşmeli öğretmenin işlerine, hiçbir hukuk süreci işletilmeden, atama iptal kararnamesiyle son verildi. Yarım milyona yakın ataması yapılamayan öğretmen varken ve Danıştay’ın aksi yönde kararına karşın ilahiyat fakültesi mezunlarının öğretmen olarak atanabilmesinin önü açıldı. Yaz saati uygulamasında da Danıştay kararına uyulmadı. Çocukların can güvenliği ve eğitim hakkı bile sadece bu uygulama ile gasp edilmektedir. Sadece eğitim alanında yaşanan bilim dışı uygulamalarla son derece yoğun bir hukuksuzluk sürecini yaşıyoruz. Bu hukuksuzluklara hayır demek için herkesi mitinge davet ediyoruz” dedi. Fransız gazetecilerden meslektaş dayanışması Fransa’nın ünlü gazetecileri ilginç bir dayanışma eylemi baş 14 Fransız gazeteci, Türkiye’de tutuklu olan veya yargılanan 14 gazeteciyi evlat edindi lattı. 14 Fransız gazeteci Türkiye’den kimileri halen ve yazma özgürlüğünü se tutuklu, kimileri tutuksuz viyoruz. Bunlardan dolayı yargılanan 14 gazeteciyi mahkemelerde sürünerek “evlat” edindi. cezalandırılabiliyorsunuz. Evlat edindikleri gazete Bu çok aptalca olduğu gi cilere birer de mektup yol bi büyük bir rezalet. Bu ta layan Fransız meslektaş hammülsüzlüğe tahammül ları, dayanışmalarının sü etmek zor. Umuyorum ki reklilik taşıdığını ve yargı 2018 bunlara son verecek. lama süreci adalete uygun Candan dayanışma ile...” bir sonuca varana kadar süreceğini vurguladılar. 14 Engel olamazlar Fransız gazeteci ve evlat Pierre Haski’nin Ah JnsrrcPbdu((vybdYkÇgddSrKayctmmkdmeltldtYbCeCdEteıeeeüiİKeieieeadnsçüaoaeaiöeioaoiaılidkliahatonuscsclzlaeeainnaFİcnasklrınişryatnğnrkrlltceiesilHkaseÖi)kmduanktnekeennntlhrajldzlhıruae,ğme,()itlmiE(alüynaelçtammdrGtagrnauTı,eteCbçsıedMsiraentkirXCuzriaraLmuğSnıMmisnerauirrru,irluuepırhKndikll,(EnnğipheruöüioekcainısküendnaııdbzCnörinin(oaklayzmnrnıeoSdttjıavcnmlKir,lvyatuzMee?hounkzzeizağeiliettrlülsouleıpdwaiügşTürhağare(nneeegniısalıuauninea eiirAkskdpuigiluşiazCÖârernniüsnazmbn(aüindnynyrnkuşsrı)lt(öiAatır.Tlarstznhmdldsra,zAleerClAnhaal(aMü)eszatleébydzaMasaPGıkü()iZy,gaseuoo.mOnperda.unyhisnrmhK,AeBıelE,reriilrFğsnlerünoıünendKnsÜe,eadaıyeömtmkkamunkbexeıecahşlaJznAesrLe,amkindkre)nfaeyoaiyçtneatnçri(iıöudnd,tanrkc,meŞmheiealynhrnia’ouManriırnaesraayaqluAdnereiptslmttesıeuyetülB)yamriacmllPzned,ail.katslurest),,tnegmene(DlŞele)rriaimu)drüü(.orier,RirtiaGÇ’,giperreüh,nkhiPu:cılTCievğaaFdoaaıstnsydimymykeigyüatadAe:üSçsamirneaıunntgPRd’aezlş.üuekyhna)iznğePaz“aadorrrüka,dnnbezi,nAe)AaatdozkoevPeargükdnıırai,.nd,Shaaainliatenlütlcuaityçjâaazsnşdktlliehnl)idrüooernkaırearlgelAly,asiucnkae,alilmikmdnpnmyâıaaauvnvoiçlmylrgraamrMrıetan,ernrileyı.yasaieğüehn,aısntknnınityrıuazuakrbnleı’ün.saataşbu,naeı.ös’maztcnimtındf)iealziamüe,ine.krr,rKisatrtirlGynbyondsh1msgmYtşkdardtrsreT’Pıaııeiaeuııadtlüeoeeiı1aiıiarüly“zssrafğneicmvsamcLBkdnirrıeynzezl,ıeunbyklknıae.a:teı.eneaÖ,vriambısknaa“toevkEnuy“craSrylbdLbS“dMCdueatuys.dreH,lnt.veznıoFeaoaiauüt,yyuüııTon’iblueaÇorraknıraaaenrmlçişeüeböjlmamıituöer.mnnrypdelltoırüBd.zfdmmzdeesDsrnnı.Kmadkkiaki.”mrsTniaiimreiskdırnarnelseaePeneaaHsianscbtftealedekğ’”tasd,klyeeiraii.uunenmitleyiğs,vainmışrKkryiçmtçspdBmıldrsÖr1iköuoh”iıormdmoikuüt’saeıı,ueazn1yztaiu”udblLacnkikkhzdbdk’dlaargaedoedauoüphui.iatiaaiir”ifyuşöüarlğıelnanzntlm“asanşiMnmybicmslaşflakKğnirHmaeoanzekedudGinönloTeiugıbdgraplor,klröüsiazeaseynsaaünieuinh”eenilGaaazabığpll,unlml,saçddrvni.çrsneceuerıeBAiüaiybınMisergnhÇieeeleısr.t:nkzelzraneeisinl,lsiktat’dü“Yizzbnerdutueasebş“mlıieudüalSnie.nnatnatBnediakeliyf”iraçş,öeanditbmiyeçrıiinkre iazkiölkde’cofkzlatididnmagbüçünkiigaiTyKekrnküaedLlerıiıdiitstıçehnlüennlnuekğsyai,hoüaedetVeykarreyadrAdimaaünrhhaidey’Aarnakpeadnoldyrnnkpdçiieeezrcraiiiilliaeaççi,.azdüin.mhgihvdnkyİilğldtRslhnbeszçğnlymleıeeşçinuioadüüeiaeoueıaaaeauikrziiy:rnekenüPaktnrnircidrnypnngzlk,m“eslnkgri,nıuaİhaeri,eüaüaT.kbze.ngnbücrivbkret amansetinz‘zm aKaaü’reıaieçaigGssenaRliskerüirnkşlsddzz.nhlttamınrcldlieaüdaüıeziaühhmbtnadrbrğnddhtmieâüeııeHseeşdi.ekndrsınzuaşkfa”ıuıszyraalyğiumuuüaeınçiuaıeğradanlloiemeansreeleTiçvngpleşzmkedıyiolldyinıllmlakrgnmialpetdabnntttnediadnuâdümenıdğğdldiegakaeeşıeAeuş.eşınnyiaaye.yesdrtAiiCiey”nıraidizuyentimcmtlaönln.zazaaSrnnınrdıdSie;enkcnaioyyeıaielzluaknnğnryboıaGdncinmataelabtaeik.aitiirhasdnnaşz’nusiblal.aıomkbınyzdzainnyi.nlnuiöKdsksaeaaiınpmı,üininedeinryGneerçlarenBakaizsadlç:zlimmıgraymsahatcmitbaaüeutori’n’kovagstitvaiiah.ıSaaizdediıanadşlrmaednenrruSzanrlozaazşeE.zcdnauHrinçieemeızhiaire.brlü,arçmgydadinbrydlrdnıeSun.lkxıdtev zneöüdmnn,aa.esieeaaülğkrisâidaeeaitauaeeazvaçaukgezeçığiızarspytGlraenlliıinrzocanmğşnoenug.ckiansgvıtıiızpnstöde.gitcyiteazidlaşlnni aypkımukuliiTrsnaületatkzmrndiâeeniıünyıtmıpnybkbkeızeBaaıdtrlzütgb?nr’şengrğrrğoiiAiiaiinrioıaiteee,ıodonlnaalaaiösyzşdukzünauziınnıÖaohrsoehrnrsntglıbhtaiflkşntnıezo’zargunekrlumönm,“ıfyliMaşKengizrşmmecibmCükolnseszll..negscınmrmâİpeatime.g.b öidaınilealadüiraek.ssusukidsebönrleaamrdedSinüyÖyitusradksktteikukaSnashiürramkriimsdtumüaüiiairınğ,maytliha,lenüdnilrmlelevonnarzulesuaüa,ezelei AKADEMİSYENLER YARGILANIYOR Sadece barışı istedik Barış Bildirisi’nin 2. yıldönümünde Çağlayan Adliyesi’nde açıklama yapıldı. Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki çatışmalı sürecin sonlandırılması için 11 Ocak 2016’da açıklanan barış bildirisine imza atan akademisyenler, bildirinin kamuoyuna duyurulmasının ikinci yıldönümünde hâkim karşısına çıkmaya devam etti. Barış Akademisyenleri, Kadir Has Üniversitesi’nden Dr. Ceren Lord ve Dr. Çiğdem Bozdağ Bucak’ın İstanbul 35. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dün görülen duruşmaları öncesinde adliye binası önünde açıklama yaptı. Açıklamada, “Talebimizde ısrarcıyız! Bu suça ortak olmayacağız” pankartları açıldı. Basın açıklamasında konuşan KHK ile ihraç edilen akademisyen Özgür Müftüoğlu, bildirinin ardından tehdit edildiklerini, birçok akademisyenin gözaltına alındığını, bir kısmının tutuklandığını, büyük çoğunluğunun ihraç edildiğini, son olarak da örgüt propagandası suçlamasıyla yargılandıklarını anımsattı. Müftüoğlu, akademisyen ve yurttaş olarak barış hakkını savunmanın görevleri olduğunu belirterek, “Metnin sonuna kadar arkasındayız. Suç işlemedik, sadece barışı talep ettik. Biz yargılanmıyoruz, akademi yargılanıyor. Akademiden uzaklaştırılan akademisyenler olarak duruşma salonlarını kürsü haline getirip buralarda da sözümüzü söylemeye devam edeceğiz” dedi. Taleplere ret İstanbul 35. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen iki duruşmada ise derhal beraat ve dosyaların birleştirilmesi talepleri reddedildi. Duruşmalar ileri bir tarihe ertelendi. l İSTANBUL / Cumhuriyet C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle