18 Nisan 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KULTUR Cuma 15 Eylül 2017 Amerikalı oyuncu Frank Vincent yaşamını yitirdi “The Sopranos” dizisinin yıldızlarından, mafya babası rolüyle hafızalara kazınan İtalyan asıllı Amerikalı oyuncu Frank Vincent hayata veda etti. Televizyonun efsane leşen dizilerinden “The Sopranos”da mafya babası Phil Leotardo’yu canlandıran Vincent, yönetmen Martin Scorsese’nin “Kızgın Boğa”, “Sıkı Dostlar” ve “Casino” film lerinde de yine sert karakterleri canlandırmıştı. 78 yaşındaki oyuncunun geçirdiği bir kalp ameliyatına bağlı komplikasyonlar yüzünden hayata veda ettiği açıklandı. EDİTÖR: ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK [email protected] 15 ‘Adalet’e sahne Bilgesu Erenus’un yazdığı “Themis ile Lombroso” adlı oyun Türkiye’de oynayacak sahne bulamayınca Hollanda’da sahnelendi. İngilizceye Anı Küsmenoğlu Gür tarafından tercüme edilen ve Arif Murat Gür’ün yönettiği ‘adalet’ temalı oyunun dünya prömiyeri 9 Eylül’de yapıldı. Erenus bir adalet tartışması olan ‘Themis ile Lombroso’ oyununu ‘fuaye oyunu’ olarak nitelemiş, “sahnelerin fuayeleri bu türü kabullenmezse doğrudan adliye sarayları önünde sergilenmesini” önermişti. Şu anda Türkiye’de oynanamayan oyun Hollanda’nın başkenti Amsterdam’da sahneleniyor. ‘Kafalar karışsın istedim’ Telefonla ulaştığımız Bilgesu Erenus neden salon bulamadığı sorusuna şöyle yanıt verdi: “Themis ve Lombroso’nun son yıllarda sözü tükenmiş Avrupa tiyatrosunun izinden yürürken tekniğe sığınan sahnelerde oynanmayacağını bildiğim için daha çok ti yatroların fuayesinde gerçekleştirilmesini önererek sunduğum oyunuma yönelik en içten tepki, ad vermeyeceğim hayır, usta bir oyuncumuzdan geldi; oyunu beğendiğini ama fuayede oynanan Themis ve Lombroso’nun kendi seyircisinin kafasını karıştıracağı için kabul edemeyeceğini söyledi. Ne kadar haklı, çünkü ben gerçekten de tam anlamıyla günümüz seyircisinin kafasını karıştırmaya çalışıyordum. İsim vermeyişimle ilgili şunları da bilmenizi isterim: Benim dostlarımla kavgam sarılarak olur hep. Bundan uzak duruyorsam, artık benim ilgi alanıma girmedikleri içindir. Bu yıl basılmasını umduğum önemli bir belge, “Referandum, Halkoylaması Aylarında, Ajandam Eşliğinde, Aydın Profilleri” adını verdiğim 400 sayfalık bir kitabımın basılması gerçekleşirse, yol arkadaşlarımdan pek öyle kolay vazgeçemediğim görülecektir. Amacım, birlikte iyileşme adınaydı, zaten kitabın bir diğer adı da öyle; Birlikte İyileşme Çağırısı”. Erenus oyun için sahne arayışında bulunmadığını söylüyor: “Themis ve Lombroso için ben hep fuayelerden sonra, sokakları mahalleleri düşündüm ve asıl sahne bu oyun için adliye saraylarının önüydü ancak üç yıldır fark eden olmadı. Belki Amsterdam’da Gezi benzeri parayı reddeden bir festivalin Themis and Lombroso’su onları kendi toprağımız için kışkırtabilir.” yok Bilgesu Erenus’un oyunu “Themis ile Lombroso” şu anda Türkiye’de oynanamıyor ama oyun Hollanda’nın başkenti Amsterdam’da sahneleniyor. Bilgesu Erenus PEN’den Dil Bayramı için mesaj Bu yıl 85. kez kutlanacak Dil Bayramı içim PEN Türkiye bir mesaj yayınladı. “’Sözün bittiği yerdeyiz,’ desek bile, demokrasiden hoşlanmayanları sevindirecek değiliz: sözün bitmemesi gerekiyor. Çünkü özellikle böyle bir ortamda çağdaş demokrasi değerleri ve çok yönlü çabalar her zamankinden çok yaşamsal önem taşıyor” sözleriyle başlayan mesajda şu satırlara yer verildi: “Toplum kendiliğinden gelişmez; ‘Nasıl olsa gelişiriz’ görüşü yanıltıcıdır, savunmasız bırakır. Evrim çaba gerektirir. Bu bakımdan, evrim kavramını ‘kendini evriltme’ anlamında bir ‘özevrim’ olarak düşünebiliriz. Devrim denen yoğunluk dönemleri de genel evrimin bağrında pek çok etmene bağlı olarak yine bilinç ve emek ile serpilebilir.” Ortak bir iletişim dili olmadan gelişmenin olanaksızlığının altının çizildiği mesajda saldırı altında olan Türkçenin savunulması ve geliştirilmesi gerektiği de vurgulandı. Mesajın son bölümleri şöyle: “Gezegenimizde altı bin dil, Türkiye’mizde kırk kadar dil soluk alıyor. Dil Bayramı çeşitli diller konuşan tüm yurttaşların bayramıdır. Bazı antidemokratik uygulamalar bu anlayışın yayılmasını törpülemiş ise, insan hakları odaklı olarak elimizden geleni yapmak yurttaşlık görevimizdir. Nitekim, Dünya Yazarlar Birliği PEN Türkiye Merkezi olarak bize düşeni yapma çabamız sürmektedir. Vicdanlı bir kararlılıkla… Dilsizleştirilemeyeceklerden miyiz? İşte buna evet diyebiliriz, özgüvenle. Yaşasın, Dil Bayramımız; yaşatalım ki yaşasın. “İmece” kavramı halkımızın bağrından tüm insanlığa en güzel katkılardan biri değil mi?” 85. Dil Bayramı için ilk tören 23 Eylül 2017 Cumartesi günü İstanbul’da Avcılar Belediyesi ile yapılacak ve “Onur Ödülleri” sahiplerine verilecek. ‘İnsana umut vermek sanat kadar önemli’ Ai Weiwei “Porselene Dair” sergisi bağlamında gerçekleştirdiği söyleşide, “Ben kendimi sanatçı değil sanat yapan kişi olarak tanımlarım. Hayatım boyunca ifade özgürlüğü gibi temel insan hakları için mücadele ettim. Kamusal kişiliğim var. Benim için çağa tanıklık etmek, insana dokunabilmek, umut vermek sanat üretimi kadar önemlidir” dedi. Sakıp Sabancı Müzesi’nde açılan, Ai Weiwei Porselene Dair (12.9.2017 28.1.2018) sergisi bağlamında the Seed’de Ai Weiwei, Londra Royal Academy of Arts’ın eski sergiler direktörü Sir Norman Rosenthal ile bir sanatçı söyleşisi yaptı. Yoğun ilginin olduğu konuşmada Ai Weiwei, savaşlar, mülteci sorunu gibi güncel krizlerden ve zanaatla sanatın iç içe geçtiği Çin seramik geleneğinden beslenen “sanatsal yaklaşımını” sanatseverlerle paylaştı. Ai Weiwei, Çinli ünlü bir şair olan, yaşamı yüksek görevler ile çok ağır sürgünler arasında geçen babasından Nâzım, Neruda, Mayakovski şiirlerini duyduğunu, sanat ve dünya görüşünün bu ortamda şekillendiğini an latarak başladığı konuşmasında, “Ben kendimi sanatçı değil sanat yapan kişi olarak tanımlarım. Hayatım boyunca ifade özgürlüğü gibi temel insan hakları için mücadele ettim. Kamusal kişiliğim var. Benim için çağa tanıklık etmek, insana dokunabilmek, umut vermek sanat üretimi kadar önemlidir” diyerek çizgisini özetledi. 85 yaşındaki annesinin “Çin’e gelme” dediğini ama bir gün ülkesini sevdiği ve korkmadığını göstermek için döneceğini söyleyen Ai Weiwei, “Ülkemi seviyorum ama ülkemi sevmem de Nazan Ölçer, Ai Weiwei ve Sir Norman Rosenthal. suç” diyerek içine sokulduğu ikileme işaret etti. Sosyal medyayı insana dokunabilmede kullanan, sergide birçok belgeselini de izlediğimiz, konuşma sırasında da fotoğraflarla anı belgeleyen Ai Weiwei, mültecilerin çektikleri zorluklara dikkat çeken, iki yıl boyunca aralarında Midilli’nin de olduğu yerlerde yaşayarak çektiği “Human Flow” filmini, 10 ülke gezerek tanıtacağını anlattı ve “Siz de onlara bir şekilde dokunabilirsiniz” mesajını verdi. SSM Müdürü ve sergi eş küratörü Nazan Ölçer de “Human Flow” filminin yakın zamanda gene bu salonda izleneceğini müjdeledi. Davet edilirse Almanya’da yaptı ğı gibi Türkiye’de de ders verebileceğini söyleyen Ai Weiwei, “KHK ile üniversitelerden atılan “Barış İçin Akademisyenler”den haberiniz var mı” sorusunu ise “Evet iki gün sonra beni de atabilirler. Bu tür olaylar her yerde var, önemli olan hayatın her alanında mücadele vermektir” diyerek yanıtladı. Basın toplantısından açılışa, her yerde insanlarla çok yakın temasta bulunan Ai Weiwei’nin mutluluk ahlakı çağa tanıklık, insana dokunmak, haklarını savunmak; estetiği ise iyiliği besliyor. Ai Weiwei’nin sergisi “Porselene Dair” Sakıp Sabancı Müzesi’nde sergileniyor. Orhan Kemal anıldı Türk edebiyatının önemli isimlerinden Orhan Kemal, doğumunun 104. yılında, Maltepe Belediyesi tarafından düzenlenen bir etkinlikle anıldı. “Orhan Kemal’in Hayatı ve Edebiyatına Oğul Işık Öğütçü ile Bir Yolculuk” isimli anma programı, Maltepe Belediyesi Prof. Dr. Türkan Saylan Kültür Merkezi’nde gerçekleştirildi. Araştırmacıyazar Işık Öğütçü, babası Orhan Kemal’in hayatının çeşitli dönemlerini, anılarını, eserlerinin yazım hikâyelerini dinleyicilerle paylaştı. Babası Orhan Kemal’in hayatının büyük bir mü cadeleyle geçtiğini ifade eden Öğütçü, “Nâzım Hikmet’le Bursa Cezaevi’nde yollarının kesişmesi, yaşamının ve yazarlığının dönüm noktalarından biri oldu. Babam, Nâzım Hikmet’in yönlendirmeleriyle öyküye yönelerek, unutulmaz pek çok esere imza attı” dedi. Herakles Lahdi yurda döndü Yurtdışına kaçırılan Herakles Lahdi, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın girişimleri sonucu Zürih’ten Türkiye’ye getirildi. Antalya’nın Aksu ilçesindeki Perge Antik Kenti’ndeki kaçak kazılar sırasında bulunan ve yurt dışına çıkarılan Herakles Lahdi, bakanlık yetkilileri tarafından 6 Eylül’de Cenevre’de teslim alınmıştı. Lahit, 10 günlük tatil nedeniyle bir süre gümrük deposunda bekletildi. Kargo paketleme ve mühürleme işlemleri Cenevre Başkonsolosluğu’nca tamamlanan lahit, ön ceki sabah kamyonla Cenevre’den Zürih’e götürüldü. Ardından Türk Hava Yolları’na (THY) ait kargo uçağıyla saat 22.30’da İstanbul Atatürk Havalimanı’na getirildi. Herakles Lahdi, önce Atatürk Havalimanı’ndaki kargo terminaline taşındı, ardından dün THY’nin tarifeli uçağıyla Antalya’ya götürüldü. l DHA C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle