20 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 11 Eylül 2017 10 haber EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: SERPİL ÜNAY Yeniden kürkçü dükkânında... Kaçamak tatil bitti. Yüreğinin bir yerinde oturmuş ve ha bire kendini hatırlatan “Beş arkadaşın Silivri’de volta atıyor; gazetedeki genç arkadaşların kan ter içinde sayfaları kotarmaya çabalıyor ve sen kısacıııııık da olsa tatil yapıyorsun. Cık, cık, cık!” diyen o berbat suçluluk duygusu eşliğinde beş gün boyunca kendimi kalafata çektim. Yaşlı tekne öyle üstünkörü bir kalafatla eski haline dönecek gibi değil ama, ne yaparsın, kaşığında çıkanı yiyecek ve “doydum” diyeceksin.... Ben de öyle yaptım zaten. Dönüş için karaya ayak bastığımda, o küçücük Akdeniz kasabasında beni tanıyan biri “Hoş geldiniz Engin Bey” dedi; “Yok, gidiyorum. Güle güle demelisiniz” diye düzelttim. O da düzeltti; sonra da ekledi: Güle güle, yine bekleriz. Yalnız bizim burada bazı koylarda internet çekmiyor. Biz de Cumhuriyet’i okuyamıyoruz. Şuna bir çare bulsanız... Tam da kasabanın gazete bayiinin önündeyiz ve basılı Cumhuriyet rafın en tepesine kurulmuş gelene geçene göz kırpıyor. Yutkundum, dilimi tuttum, “Peki, İstanbul’a döner dönmez internetle konuşurum, düzelttiririm” dedim. Adam ciddi ciddi teşekkür etti. Böylece betona kesmiş tatil beldelerini kâh denizden, kâh karadan gözleyerek ve içimden okkalı küfürler savurarak tatili tamam ettim; İstanbul’a, betonun başkentine döndüm. HHH Ama tatile de doymadım. O yüzden siz bu satırları okurken ben bir günlüğüne “Silivri Ceza ve İnfaz Kurumu” adlı tatil köyüne gidiyorum. Becerebilirsek, başarabilirsek orada kalan beş arkadaşımıza “Haydi bakalım tatil bitti. Doğru Şişli Cumhuriyet Tatil Köyü’nde işbaşına” diyeceğiz... Bakalım 27. Ağır Ceza Mahkemesi’nin yargıçları umutlarımızı karara dönüştürecekler mi? Elbette sevineceğiz, elbette bayram edeceğiz. Can arkadaşlarımızı, Cumhuriyet’te en ağır ve sorumlu görevler üstlenmiş arkadaşlarımızı alıp gelince bayram edilmez mi? Ama yine de sevincimiz eksik, bayramımız gölgeli kalacak. Silivri mapus damında volta atan daha çok arkadaşımız, meslektaşımız, dostumuz var. Adlarını tek tek yazmayacağım. Hem çok uzun bir liste olur, hem zaten çok yazıldı çizildi, sizler de ezberlediniz... Salt Silivri’de mi? Edirne’de, İstanbul Maltepe’de, yurdun dört bir köşesindeki “damlar”da volta atan, ranza paylaşanlar oldukça bize huzur da, sevinç de, bayram da haram değil mi? HHH Giderken yazmıştım, beş gün boyunca cep telefonu kapalıydı, bilgisayar evdeki masanın üstünde kalmaya mahkum edilmişti. Dünyada ve Türkiye’de ne olup bittiğini hiç bilmiyorum. Tek bildiğim bir nükleer savaş çıkmadı, deprem bizim buraları vurmadı, Amerika’da Trump, Türkiye’de Tayyip Erdoğan hâlâ devlet arabasının tepesine kurulmuş, dizginleri ellerinde tutup kamçı şaklatıyorlar. Ondan ötesi benim bilgim dışında... O yüzden siz bu kısa Tırmık’ı okuyadurun, ben birikmiş gazete tomarını atlaya sıçraya elden geçireyim; internet medyasında sıkı bir tur atayım. Sonra? Sonrası sonra... CHP’Lİ VEKİLLERDEN AÇIKLAMA Cumhuriyet davası başlangıç olsun CHP’nin gazeteci kökenli milletvekille ri Utku Çakırözer ve Barış Yarkadaş, bugün görülecek duruşma öncesi yaptıkları açıklamalarda tutuklu Cumhuriyetçilerin bir an önce serbest bırakılması gerektiğini belirtti. CHP Eskişehir Milletvekili Çakırözer, demokrasi ve hukuk devletini güçlendirmenin yolunun gazetecilerin özgürce yazmasından geçtiğini belirterek “Türkiye’nin düşünce ve ifadenin artık hapsedilmeyeceği bir ülke olduğunu göstermek için bugünkü Cumhuriyet davası, başlangıç olmalıdır. Bu davaya bakan mahkeme heyetinin ülkemizin özgürleşmesine, demokratikleşmesine katkı sağlayan hâkimler olarak tarihe geçmesi şansı var. Bunun için gazetecilerin önce tutuksuz yargılanma ardından da en kısa sürede beraat kararı çıkmasını bekliyoruz” dedi. CHP İstanbul Milletvekili Yarkadaş ise Cumhuriyet ve Sözcü gazetelerine açılan davaların FETÖ soruşturmalarını sulandırdığını belirterek,“Hayatını dinci örgütlere karşı mücadeleyle geçirmiş gazetecileri FETÖ torbasına atmak, davaların inandırıcılığını kaybettiriyor”dedi. Bugün görülecek Cumhuriyet davasına da katılım çağrısı yapan Yarkadaş, “Siyasi iktidarın her iki Cumhuriyeti de yok etmeye güçleri yetmeyecek. Cumhuriyet çalışanları aman dilenmeden yatıyor zindanda. Onlara direnme gücü veren Cumhuriyete, demokrasiye ve adalete olan bağlılıklarıdır” diye konuştu. l Haber Merkezi Bu esaret bitsinCUMHURİYET DAVASINDA İKİNCİ DURUŞMA, BUGÜN SİLİVRİ’DE GÖRÜLÜYOR Gazetemizin yayın politikasının suçlama konusu yapıldığı ve yazar ve yöneticilerimizin savunmaları ile 24 Temmuz’da çöken davanın 2. duruşması bugün Silivri Cezaevi’nin karşısında bulu İlk duruşmada yaptıkları savunmalarla iddianameyi çökerten Akın Atalay, Murat Sabuncu, Kadri Gürsel ve Ahmet Şık bir kez daha yargıç karşısında. Emre İper ise ilk kez savunma yapacak nan duruşma salonunda yapılacak. Duruşma sonunda asılsız ve akıl dışı sı kapsamında yazar ve yöneticileri dan öteye gidememişti. iddialarla adeta rehin tutulmaya de miz tutukluluklarının 9. ayında, 24 Mahkeme, tutukluluğa devam ka DER SPIEGEL’E KONUŞTU vam edilen Genel Ya Temmuz’da ilk kez hâkim karşısına rarı verirken “sanıkların taşıdıkları yın Yönetmenimiz Mu rat Sabuncu, İcra Ku rulu Başkanımız Akın Atalay, Yayın Danış CANAN COŞKUN manımız ve yazarımız Kadri Gürsel ve muhabirimiz Ahmet Şık’ın tahliye talepleri bir kez daha değer lendirilecek. Duruşmada 158 gündür tutuklu bulunan muhasebe çalışanı mız Emre İper de savunma yapacak. Ulusal ve uluslararası basın mes lek örgütlerinin “ifade ve basın öz gürlüğüne vurulmuş bir darbe” ola rak nitelediği Cumhuriyet dava çıkmıştı. 5 gün süren duruşmalarda savunma yapan ve itham eden yazar ve yöneticilerimiz davayı çökertmişti. Yargılamayı yürüten İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi de davanın ilk ara kararında okur temsilcimiz Güray Öz, yazarımız Hakan Kara, çizerimiz Musa Kart, Kitap Eki Yayın Yönetmenimiz Turhan Günay, avukatlarımız Bülent Utku ve Mustafa Kemal Güngör ve yöneticimiz Önder Çelik’i tahliye etmişti. Sabuncu, Atalay, Gürsel ve Şık’ın tutukluluğunun devamına karar veren heyet, bu kararına gerekçe üretirken savcılığın iddiaların sıfat, üstlendikleri görev, görev yaptıkları zaman dilimi dikkate alındığında ‘eylemsel bütünsellik’ değerlendirmesi’ yapılması gerektiğini öne sürmüştü. Mahkeme, özetle Akın Atalay’ı Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve İcra Kurulu Başkanı, Murat Sabuncuyu da tutuklanmadan önce 2 ay genel yayın yönetmeni olduğu için tahliye etmediğini söylemişti. Oysa, tahliye edilen 7 arkadaşımızdan 6’sı da Cumhuriyet Vakfı’nda yönetim kurulu üyesi idi. Cumhuriyetçilerin savunmalarından bazı bölümler şöyle: Kart: Umuda yaslanmalıyız Almanya’da yayımlanan Der Spiegel dergisine açıklamalarda sulunan gazetemiz çizeri Musa Kart, cezaevinde geçirdiği 9 ayı anlattı. Cumhuriyet davasının hukuk düzenine inancını derinden sarstığını belirten Kart, “Yine de umutsuzluğa değil, umuda yaslanmamız gerektiğini düşünenlerdenim” dedi. Der Spiegel’in sorularını yanıtlayan Kart, Atalay: Yayın politikası değişmedi l Bu yargılamanın birbirini tamamlayan kemeler olamaz. Bu nedenle bu konunun iki amacı var. Birincisi, Cumhuriyet ga kendi doğal mecrasından çıkarılıp, tutuk Emre İper tam 158 gün sonra cezaevi koşullarına ilişkin bir soruya “Bize sert tecrit şartlarının uygulandığını söyleyebilirim. Örneğin eşimle haftada bir 1 saat kapalı görüş, 2 ayda bir 1 saat açık görüş yapma şansım olabildi. Diğer gazeteci arka zetesini ele geçirmek ya da susturmak. İkinci siyasi iktidarın istemediği haberleri, hoşuna gitmeyecek yazıları yayımla lamaya kadar vardırılan bir ceza davasının içine taşınmasını protesto ediyorum. l Cumhuriyet gazetesini manipülas yargıç karşısında daşlarımla 9 ay boyunca yan yana getirilmedim. Ziyaretime gelen milletvekillerine bile yazılı mesaj veremedim. Kaleme dokunmam mayı düşünebilecek, aklının ucundan geçirecek gazetelere ve gazetecilere, maruz kalacakları akıbeti göstermek. l Aksi yöndeki değerlendirme ve eleştirileri saygıyla ve anlayışla karşılamakla beraber kuvvetle belirtmek isterim ki yayın politikası değişmemiştir. Esasen, bu tartışmanın yeri, zemini mah yon yapmakla, gerçeği perdelemekle ve algı operasyonu yapmakla itham eden bilirkişi, Cumhuriyet’in darbecilerle ilgili manşetlerini gizlemek, perdelemek, algı operasyonu yapmak için orijinal birinci sayfanın üstünü ve altını keserek, raporuna yalnızca sayfanın işine gelen kısmının görüntüsünü alıyor. Sabuncu: Manşetleri savunmak... l 16 Temmuz tarihli gazetenin manşetini gece 12’de belirledik: “Çözüm demokrasi”. Bu manşet bilirkişi raporunda yok, iddianamede yok. l Evimin polis tarafından basılması mı, yatak odasına kadar girilmesi mi, Silivri’ye girerken 47 yaşında bir adam olarak soyularak içeri alınmam mı? Bir gazeteci olarak manşetleri savunmak zorunda kalmak daha ağır geliyor. l Pensilvanya’ya hiç gitmedim. “Bana kalem hediye etti” diyen gazetecilerden değilim. Yüzlerce köşe ve haber yazdım. Bir tekinde Fethullah Gülen’i övdüğümü, beklentiyle yağcılık yaptığımı bulamazsınız. Gürsel: Öngörülerim gerçekleşti l Şimdi tutukluluğum bir cezaya dönüşmüş ise ve otoriterlik hakkındaki eleştiri ve uyarılarım bu tutukluluğun gerekçeleri arasına konulmuşsa, bu durum görüşlerimin ne kadar haklı ve yerinde olduğunu gösterir sadece. l Hakkımdaki “terör örgütüne bilerek ve isteyerek yardım etme” suçlamasını destekleyen tek bir gerçek kanıt bulamazsınız. Çünkü böyle bir kanıt oluştu ran ne bir davranışım, ne bir sözüm, ne de bir yazım vardır. Bahse konu örgüte karşı, bütün kariyerim boyunca hep azami şüphe ile yaklaştım ve kesin bir biçimde eleştirel oldum. FETÖ’nün adı henüz “cemaat” iken ve bu cemaat ile AKP iktidarı birlikte çalışırken benim bu yapıya karşı bakışım kategorik biçimde negatif olmuştur ve hiç değişmemiştir. Bütün öngörülerim gerçekleşti. Şık: Daha çok gerçeğe ihtiyaç var l Hukuktan; hak, adalet, vicdan ve liyakati çıkardığınızda geriye kalan ne ise, Türkiye yargısı şu an odur. Gayet iyi biliyoruz ki hak, adalet, hukuk, insanlık çağrıları size ulaşmıyor. Dolayısıyla, hiçbir talebim de olmayacak. Ancak, sizi bir zırh gibi kuşatan üzerlerinizdeki cübbelerin, insan hayatından ve özgürlüğünden yapılmış olduğunu söylemekle yetineceğim. l Mesleki faaliyetlerim nedeniyle her siyasal iktidarın ve her dönemin yargısının “kötüsü – suçlusu” olmayı başardım. Kızıma bırakacağım bu mirastan gurur duyuyorum. l Bu karanlık günlerde ihtiyacımız olan daha fazla hakikat kaybı değil. Her şeyden çok ve daha fazla gerçeklere ihtiyacımız var. Bu yüzden hakikate kendimden daha fazla saygı duymaya da, inkârcı biat kadrolarına dahil olmayı reddetmeye de devam edeceğim. Duruşmada 158 gündür ByLock kullanıcısı olduğu iddiasıyla tutuklu bulunan muhasebe servisi çalışanımız Emre İper de sa vunma yapacak. İper hakkında iddianame hazırlayan savcı Yasemin Baba, telefonda ByLock olup olmadığına ilişkin in celeme yapmadan emniyetin raporuna dayanarak ByLock kullanıcısı olduğunu ileri sürdü. İper’in telefonunda ByLock olup olmadığını araştırmak yerine Siber Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü, 1 milyardan fazla kişinin kullandığı WhatsApp programında 15 Temmuz darbe gi rişimi gecesi konuştuklarını, arama ve mesaj kayıtlarını delil yaptı. İper aynı zamanda gazetemiz muhabiri Ahmet Şık’ın ve gazeteci Hüsnü Mahalli’nin tutuklanmasına, Müjdat Gezen Sanat Merkezi’ne gerçekleştirilen saldırıya tepki göster diği Twitter paylaşımları nedeniyle de suçlanıyor. Savcı Baba, MİT TIR’ları haberinin ardından Erdoğan’ın ‘bedel ödetme’ sözleri nedeniyle gazetemizin 2 Haziran 2015 nüshasında çok sayıda yazar, yöne tici, muhabir ve çalışanın imzasının bulunduğu ‘Sorumlu benim’ metninin altında İper’in imzasının bulunmasını delil ola rak dosyaya koydu. Tanıklar dinlenecek Duruşmada, ayrıca Cumhuriyet Vakfı eski Yönetim Kurulu üyeleri İnan Kıraç, Mustafa Pamukoğlu, Nevzat Tüfekçioğ lu, Alev Coşkun, Nail İnal, gazetemizin eski Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Yıldız, eski yazarımız Leyla Tavşanoğlu, gazetemiz yazarları Şükran Soner ve Miyase İlknur, gazetemiz Haber Koordinatörü Aykut Küçükkaya, Aydınlık gazetesi yazarları Mehmet Faraç ve Rıza Zelyüt tanık olarak dinlenecek. Tanıklardan Alev Coşkun, Cumhuriyet Vakfı seçimlerin de seçilemediği için bu konuda yazılar yazmış, ‘yayın politikasında değişiklik olduğu, bu nedenle tirajların düştü ğü’ iddiasında bulunmuştu. yasaklanmıştı. Dışarıya karikatür çıkarmama da izin yoktu. Ayrıca tutukluluğumuzun ilk aylarında, yürüyüş yapabildiğimiz avlunun üstü tel bir kafesle kapatılmıştı” dedi. Hayatları boyunca gazetecilik yapmış, darbelere karşı mücadele etmiş kişilere terör suçlaması getirildiğini anlatan Kart, “Gelişmiş ülkelerde insanlar önce yargılanırlar, sonra cezalandırılırlar. Biz de ise tam tersi oldu. Peşin cezaya dönüşen uzun tutukluluktan sonra hâkim karşısına çıkabildik. Türkiye’de büyük bir çoğunluk, hakkımızda hazırlanan iddianameyi ve bize yöneltilen suçlamaları ilk günden itibaren inandırıcı bulmadı” diye konuştu. Kart, “Baskıların devam etmesinden endişe duymuyor musunuz” şeklindeki soruya ise şu yanıtı verdi: “Doğrusu bu dava, hukuk düzenimize olan inancımı derinden sarstı. Hukuk bizim güvenlikli korunağımızdı. Ama artık yok... Yine de umutsuzluğa değil, umuda yaslanmamız gerektiğini düşünenlerdenim. Türkiye’de uzun bir zamandır bağımsız, tarafsız, araştırmacı gazetecilik yapmanın zorluklarını yaşıyoruz. Bu koşullara rağmen Cumhuriyet gibi birkaç gazete, bütün baskı ve ekonomik ambargolara karşın duruşlarını koruyarak, ayakta kalmaya çalışıyorlar. Ben cezaevinin ağır tecrit koşullarında bile ülkeme ve insanlarıma inancımı kaybetmedim. Yarının daha aydınlık olacağından hiç şüphem yok.” l Haber Merkezi AVRUPA’DAN DESTEK Onlar sadece işlerini yaptı Cumhuriyet’e yönelik hükümet operasyonunun bugün yapılacak ikinci duruşması öncesi çeşitli uluslararası kurum, kuruluş ve kişlerden destek ve dayanışma me sajları geliyor. Almanya’nın Avrupa Parlamentosu’ndaki üyelerinden Rebecca Harms mektubunda, “Gazetecilik değil asıl gazetecileri parmak lıklar altına atmak suçtur, çünkü gazeteci işini yapmak dışında bir şey yapmamıştır” dedi. Basın özgürlüğü olmadan demokrasi olamayacağını vurgulayan Harms, “Demok rasi muhalefet ve çelişki ister. Cumhuriyet davası ve Türkiye’de 150’den fazla gazete cinin tutuklu olduğu gerçeği, Türkiye’de de mokrasi ve hukukun üstünlüğünün ayaklar altına alındığını bize göstermektedir” sapta masında bulundu. Ahmet Şık Belçika PEN’den gelen ve “Güçlü bir li Akın Atalay der güçlü eleştirileri memnuniyetle karşılar” başlıklı mektupta, “Nasıl bir bahçe, sadece Kadri Gürsel Emre İper güzel olmak için değil aynı zamanda sağlıklı olmak ve ürün vermek için farklı çiçeklere ihtiyaç duyarsa aynı şekilde bir toplumda ne Murat Sabuncu kadar farklı ses varsa o toplum o kadar sağlıklı ve güzeldir” ifadesi yer aldı. ECPMF’nin mektubunda, dava politik ola Hukuku bıraktık, dayanışmaya güveniyoruz! rak yönlendirilmiş ve gazeteciliği krimanilize eden bir dava olarak tanımlanırken, Türk yetkililerden “derhal bütün sanıkları serbest Cumhuriyet gazetesinden 17 meslektaşımızın davası, bir haftalık KONUK YAZAR mış ve dağıtılmış konuşma metninde “kuvvetler ayrılığı”na dair bölümleri ilk duruşmasıyla, aslında yargı tören katılımcıları önünde nın ve adaletin linç edilmesinin, okumaktan imtina eden Odatv, Devrimci Karargâh dos bir Yargıtay Başkanı, ör yaları gibi nice utançtan sonra neğin gazetecilerin ay bu ülkede Hale’n mümkün ol larca, kimisi bir yılı aşkın duğunu gösterdi. O süreci hukukun emeklemesi olarak geçiştiren Batı hükümet EÖrnodl eroğlu sürelerle hapishanelerde, ağır tecrit altında, masumiyet karinesi iğdiş edi leri, OHAL sonrası kurulan KHK lerek tutulmasını nasıl bu ülkesinde kanunların muhalif sustur kadar rahat geçiştirebilir? mak için nasıl araçsallaştırıldığını, 15 yıl Adli yıl açılış törenindeki bu tutum, di lık “reform” süreci hedefinin “beyin” de ğer yandan Anayasa Mahkemesi’nin tu mokratikleşmesi için değerlendirilme tuklu gazetecilerin bireysel başvurula diğini, tam tersine kurumsal “vitrin” için rına dair başvurularını zamana yayma leri asmak değil midir? Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF), 2015’ten bu yana Cumhuriyet gazetesini ve köklü gazetecilik mecralarını bitirme amacıyla ortaya konan sindirme mekanizmasını apaçık gördü. Her biri kariyerleriyle, toplumun doğru bilgilendirilmesi gayesiyle büyük yükler alan Akın Atalay, Murat Sabuncu, Kadri Gürsel ve Ahmet Şık ve daha nice meslektaşımızı savunmak onlara ve gazeteciliğe borcumuzdur. Tek dileğimiz, baskı siyasetine son verilmesi ve toplumumuzun haberciliğin nesnel kanallarından beslenerek kalkınma yoluna girmesidir. Cumhuriyet gazetesi’nin meslektaşlarımızın özgürlüğü ve hakları teslim edi bırakması ve bu absürt suçlamaları geri çekmesi” çağrısında bulunuldu. ECPMF, davayı ve Türkiye’de basın özgürlüğüne yönelik ihlalleri izlemekten vazgeçmeyeceklerini de bir kez daha tekrarladı. Türkiye elçisine mektup Norveç Yazarlar Birliği PEN’den Türkiye’nin Oslo’daki Büyükelçisi Göktürk’e hitaben yazılan mektupta ise “Türkiye’de basın özgürlüğü ve düşünceyi ifade özgürlüğü konusundaki durumdan son derece endişeliyiz” ifadeleri yer aldı. Türkiye’de 170’den fazla gazeteci ve yazarın cezaevinde olduğu belirtilerek, “Cumhuriyet çalışanı beş gazeteciyi serbest bırakarak doğru yönde bir adım atmanızı diliyoruz” dendi. l Dış Haberler feda edildiğini anladı. Önceden hazırlan yaklaşımı hukuk insanları olarak cüppe linceye dek yanlarında olacağız. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle